TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN YILDIRIM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/21960)
|
|
Karar Tarihi: 3/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın)
duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle
duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca adil yargılanma hakkı dışındaki iddialar
ile adil yargılanma hakkı kapsamında tercümandan ve müdafi yardımından
yararlanma haklarının ihlal edildiği iddiaları yönünden kabul edilemezlik
kararı verilmiş, başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır
bulunma hakkına ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarının Bingöl il
merkezinde eylem hazırlığında olduğuna dair istihbarata dayalı bilgi elde
edilmesi üzerine terör örgütünün kırsal alanda faaliyet gösteren mensupları ile
şehirdeki üyeleri arasında bağlantı kurduğundan şüphelenilen M.S.İ., örgütün
faaliyetlerinin deşifre edilmesi amacıyla takibe alınmıştır.
10. 30/11/2011 tarihinde M.S.İ.nin ticari bir araçla
Bingöl il merkezinde seyir hâlinde olduğunun öğrenilmesi üzerine söz konusu
araç aynı tarihte kolluk görevlilerince durdurulmuş ve araçta bulunan, silahlı
olduklarından şüphelenilen kişiler zor kullanılarak araçtan indirilmiştir.
M.S.İ. ile birlikte aynı araçta bulundukları anlaşılan başvurucu ve şüpheliler
C.B. ve F.A.T.nin üst aramaları yapılmıştır. Yapılan aramada başvurucunun
üzerinde bir adet silah, el bombası, tabanca şarjörü, çok sayıda mermi,
A.A. adına düzenlenmiş sahte kimlik kartı ile araçta mühimmat yüklü bir valiz
ele geçirilmiştir.
11. Olayla ilgili olarak Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığınca
soruşturma başlatılmıştır.
12. Başvurucu, soruşturma kapsamında devletin birliğini
ve ülke bütünlüğünü bozma, silahlı terör örgütüne üye olma ve nitelikli yağma
suçlarından 30/11/2011 tarihinde gözaltına alınmış; 5/12/2011 tarihinde
tutuklanarak Bingöl M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.
13. Başvurucu 5/12/2011 tarihinde müdafiinin de hazır
bulunmasıyla Savcılıkta verdiği ifadede daha önce kollukta verdiği ifadeyi
tekrar ettiğini belirtmiş; buna ek olarak PKK terör örgütünün Erzurum'daki
yapılanması hakkında bazı bilgiler vermiştir. Başvurucu, kendisine yöneltilen
diğer suçlamalarla ilgili olarak ise susma hakkını kullanmıştır.
14. Soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla beyanına
başvurulan M.S.İ. susma hakkını kullanırken diğer şüphelilerden C.B., PKK terör
örgütünün faaliyetlerine ilişkin olarak Savcılıkta ayrıntılı açıklamalarda
bulunmuştur. C.B. müdafiinin de hazır bulunduğu ifadesinde özetle 1/10/2011
tarihinde Bingöl'ün Çeltiksuyu köyü sınırlarında yapımı devam eden havaalanı
şantiyesine PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırıyı kendisinin
planladığını, bu saldırıyı başvurucu ile birlikte gerçekleştirdiklerini beyan
etmiştir.
15. Soruşturma sonucunda düzenlenen 6/2/2012 tarihli
fezleke, yetkili ve görevli mahkemede dava açılması amacıyla Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. madde ile yetkili) (Başsavcılık)
gönderilmiştir.
16. Başsavcılığın 28/3/2012 tarihli iddianamesi ile
başvurucunun da aralarında yer aldığı şüpheliler hakkında devletin birliğini ve
ülke bütünlüğünü bozma, silahlı terör örgütüne üye olma, kamu görevlisini
öldürmeye teşebbüs ve sair suçlardan kamu davası açılmıştır.
17. İddianamede başvurucunun 5/8/2011, 19/8/2011,
21/9/2011 ve 1/10/2011 tarihlerinde Bingöl'de PKK terör örgütü mensuplarınca
kolluk görevlilerine karşı düzenlenen saldırı, patlayıcı madde atma, hava alanı
şantiyesi basarak işçileri alıkoyma, kara yoluna patlayıcı madde döşeme gibi
çok sayıda eylemde yer aldığı iddia edilmiştir.
18. Öte yandan başvurucu 20/3/2012 tarihinde asayiş ve
güvenlik nedeniyle Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna nakledilmiştir.
19. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250.
madde ile yetkili) E.2012/197 sayılı dosyası üzerinden görülen yargılamanın ilk
oturumu 18/7/2012 tarihinde yapılmıştır. Duruşma tutanağına göre başvurucu,
duruşmada hazır bulunarak kendisine yöneltilen sorulara Kürtçe açıklamalarda
bulunmuş; PKK terör örgütü lehine slogan atması üzerine duruşma salonundan
çıkarılmıştır. Bu duruşmada başvurucuya ve huzurda bulunan diğer sanıklara
iddianame okunmuş ve atılı suçlar anlatılmıştır. Başvurucunun müdafii
bulunmadığından savunması alınamamış ve oturum 24/1/2013 tarihine
ertelenmiştir.
20. Duruşmanın 24/1/2013 tarihli oturumunda duruşma
salonunda hazır bulundurulan başvurucuya savunması sorulmuştur. Başvurucu,
müdafii eşliğinde Kürtçe olarak savunma yapmayı tercih etmiştir. 24/1/2013 tarihli
duruşma tutanağına göre başvurucunun soruşturma aşamasında Türkçe savunma
yaptığı, dolayısıyla Türkçe bildiği gözetilerek savunmasını Türkçe yapması
yönünde başvurucu uyarılmış, başvurucu ise Kürtçe cevap vermiştir. Tutanakta;
dosya içinde yer alan tanık beyanlarının, yer gösterme tutanaklarının,
ekspertiz raporlarının, fotoğraf teşhis tutanaklarının, müşteki beyanlarının,
Olay Yeri Görgü ve Tespit Tutanaklarının, müşterek sanık beyanlarının, doktor
raporlarının ve diğer belgelerin ayrı ayrı başvurucuya okunarak başvurucunun
beyanının sorulduğu, başvurucunun ise Kürtçe açıklamada bulunmayı sürdürdüğü
ifade edilmiştir.
21. Başvurucu, duruşmanın takip eden 28/3/2013,
12/9/2013, 7/11/2013 ve 16/1/2014 tarihli oturumlarında hazır bulundurulmuştur.
Duruşma tutanaklarından bu oturumlarda mağdur beyanlarının okunduğu,
başvurucunun bu beyanlara karşı kendisine yöneltilen tüm sorulara Kürtçe cevap
verdiği anlaşılmaktadır. 16/1/2014 tarihli duruşma tutanağında; başvurucunun
diğer sanıklarla birlikte duruşma salonundan çıkmaya çalıştığı, buna izin
verilmemesi üzerine kolluk görevlileriyle fiziksel temas kurarak zorla çıkmak
istediği, bu sırada slogan atması üzerine duruşma salonundan çıkarıldığı
belirtilmiştir.
22. Öte yandan 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un
1. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK)
mülga 250. maddesiyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması
üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/3/2014 tarihli kararı ile dosya
Bingöl Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir.
23. Mahkemenin E.2014/145 sayılı dosyasına kaydedilen
yargılamanın 20/3/2014 tarihli tensip incelemesinde duruşmanın 13/5/2014
tarihine yapılmasına ve başvurucunun tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumuna
müzekkere yazılarak duruşma tarihinde Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS)
aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar verilmiştir.
24. Tensip zaptı başvurucuya, tutuklu bulunduğu
Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tebliğ edilmiştir.
Başvurucu, Mahkemeye gönderdiği 12/5/2014 tarihli dilekçesinde dosyada çok
sayıda müşteki olduğunu, dosyanın niteliği gözönüne alındığında duruşmanın
video konferans yöntemiyle yapılmasının sağlıklı olamayacağını, bu durumun
savunma sırasında kendisini de olumsuz etkileyeceğini belirterek SEGBİS
aracılığı ile duruşmaya katılmayacağını, duruşma salonunda hazır bulunmak
istediğini belirtmiştir.
25. Duruşmanın 13/5/2014 tarihli oturumunda başvurucunun
SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi
okunmuştur. Mahkemece başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebine ilişkin
herhangi bir değerlendirmede bulunulmadan duruşma 5/8/2014 tarihine
ertelenmiştir.
26. 5/8/2014 tarihli duruşmada başvurucunun tutuklu
bulunduğu Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ile
video konferans bağlantısı kurulmuştur. Bu bağlantıda infaz kurumu idaresince
başvurucunun SEGBİS ile duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. Mahkeme,
duruşmayı 23/10/2014 tarihine ertelemiş ve duruşma tarihinde başvurucunun yine
SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar vermiştir.
27. Başvurucu Mahkemeye hitaben gönderdiği dilekçede
video konferans yöntemiyle duruşma yapılmasının savunma hakkını ihlal ettiğini
ileri sürerek duruşmada bizzat hazır bulundurulmasını talep etmiştir.
28. 23/10/2014 tarihli oturumda başvurucunun SEGBİS
aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur.
Mahkemece başvurucunun talebi hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmaksızın
duruşma 16/12/2014 tarihine ertelenmiştir.
29. Mahkeme 20/11/2014 tarihli ara kararında başvurucunun
duruşma salonunda savunma yapma talebini 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin
(4) numaralı fıkrası uyarınca video konferans yöntemiyle duruşma yapılmasının
mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.
30. Başvurucu 16/12/2014 tarihinde Mahkemeye dilekçe
göndererek video konferans yöntemiyle duruşma yapılmasının mahkeme bütünlüğünü
bozduğunu ileri sürmüş ve duruşmada hazır bulundurulmasına ilişkin talebini
yinelemiştir.
31. Başvurucunun ve müdafiinin hazır bulunmadıkları
16/12/2014 tarihli oturumda dosya mütalaa için Savcılık makamına tevdi edilmiş,
bu nedenle duruşma 29/1/2015 tarihine ertelenmiştir.
32. Başvurucu Mahkemeye gönderdiği 29/1/2015 tarihli
dilekçesinde video konferans yöntemiyle yürütülen bir yargılamanın objektif bir
kararla sonuçlanmasının mümkün olmadığını ileri sürmüş ve duruşmada hazır
bulundurulmayı talep etmiştir.
33. 29/1/2015 tarihli oturumda başvurucunun SEGBİS aracılığı
ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Başvurucu ve
müdafiinin hazır bulunmadığı bu oturumda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki
mütalaasını Mahkemeye sunmuştur. Duruşma tutanağından mütalaanın başvurucuya ve
müdafiine tebliğ edilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
34. Mahkeme, mütalaaya karşı beyanlarının ve savunmasının
alınabilmesi için başvurucunun gerekirse zor kullanılmak suretiyle SEGBİS
aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar vererek duruşmayı 5/3/2015
tarihine ertelemiştir.
35. Başvurucu 5/3/2015 tarihli dilekçesinde yargılamanın
hiçbir aşamasında savunma yapamadığını, ana dilde savunma yapmasına da izin
verilmediğini, video konferans yöntemiyle kendisini sağlıklı bir şekilde
savunmasının mümkün olmadığını belirterek duruşma salonunda hazır
bulundurulmayı talep etmiştir.
36. 5/3/2015 tarihli oturumda başvurucunun SEGBİS
aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Bu
oturumda başvurucu müdafiinin duruşmaları takip etmediği gerekçesiyle
başvurucuya yeni bir müdafi atanması hususunda baroya müzekkere yazılmasına
karar verilerek duruşma 24/3/2015 tarihine ertelenmiştir.
37. Başvurucu Mahkemeye gönderdiği 24/3/2015 tarihli
dilekçesinde ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılmak istemediğini
belirtmiştir.
38. 24/3/2015 tarihli son oturuma başvurucunun SEGBİS
aracılığı ile katılımı sağlanmıştır. 24/3/2015 tarihli duruşma tutanağına göre
ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya iştiraki sağlanan başvurucunun örgüt
kurucusu lehine slogan atarak SEGBİS odasını terk etmesi üzerine yokluğunda
duruşmaya devam edilmiştir.
39. Mahkemenin 24/3/2015 tarihli kararı ile başvurucunun
kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs,
nitelikli yağma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, cebir veya hile
kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, mala zarar verme, 10/7/1953
tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanun'a muhalefet, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve resmî
belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyetine hükmedilmiştir.
40. Başvurucu, yargılamada toplam yirmi üç celse
yapıldığını, bu celselerin hiçbirinde savunma yapmadığını, esas hakkındaki
savunması alınmadan hüküm verildiğini, kabul etmediği hâlde duruşmalara SEGBİS
aracılığı ile katılımının sağlanmaya çalışıldığını belirterek 2/4/2015
tarihinde hükmü temyiz etmiştir.
41. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 18/10/2016 tarihli
tebliğnamesinde başvurucunun çeşitli tarihlerde ceza infaz kurumundan
gönderdiği dilekçeler ile ısrarla mahkemede bizzat hazır bulunarak, yüz yüze
savunma yapmak istediğini ifade ettiğini, ayrıca üzerine atılı suçlar ve ceza
miktarları da dikkate alındığında başvurucuya müdafiinin yanında, bizzat
mahkeme huzurunda savunma yapma imkânı sağlanması gerektiğini, bu imkân
sağlanmadan mahkumiyet hükümleri kurulmasının kanunu aykırı olduğunu belirterek
hükümlerin bozulmasını talep etmiştir.
42. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 24/1/2017 tarihli kararı
ile başvurucu hakkında adam öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hüküm bozulmuş;
diğer suçlardan kurulan hükümler ise onanmıştır. Kararda "23.07.2016
tarihinde yürürlüğe giren 667 sayılı KHK'nın 6/1-i. maddesindeki "Hâkim
veya mahkemenin uygun gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim
tekniğinin kullanılması suretiyle şüpheli veya sanığın sorgusu yapılabilir veya
duruşmalara katılmasına karar verilebilir" hükmü karşısında,
tebliğnamedeki, SEGBİS aracılığıyla duruşmalara katılımı sağlanan sanıklar
Ramazan Yıldırım, (...) ın bizzat mahkeme huzurunda savunma yapmalarının
sağlanması yönündeki (2) nolu bozma görüşüne iştirak edilmediği" belirtilmiştir.
43. Başvurucu kesinleşen hükümlerden 23/3/2017 tarihinde
haberdar olmuştur.
44. Başvurucu 18/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
45. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK],
B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38 - 60.
46. Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 5/3/2019 tarihli ve
E.2018/153, K.2019/2782 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"15/08/2017 tarihinde yürürlüğe
giren 694 sayılı KHK'nın 147. maddesiyle CMK'nun 196. maddesinde yapılan ve
01/02/2018 tarihli 7078 sayılı Yasa'nın 142. maddesiyle aynen kabul edilen
değişiklikle;
Hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü
durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması
suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun yapılabilmesine veya
duruşmalara katılabileceğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
Anılan kanun gerekçesinde de;
düzenlemeyle sanığın duruşmada hazır bulunmasının tarafların güvenliklerini
tehlikeye düşürmesine veya davanın makul sürede sonuçlandırılmasına engel
olması ya da buna benzer başka sebeplerin varlığı ile mahkemece zorunlu
görülmesi halinde, yurt içinde bulunan sanığın sorgusunun SEGBİS kullanılmak
suretiyle yapılabilmesi veya duruşmalara katılabilmesinin öngörüldüğü, Nitekim
YGGK'nın 13/02/2018 tarihli, 2016/16-814 Esas, 2018/42 Karar sayılı ve
27/02/2018 tarihli, 2017/16-33 Esas, 2018/74 Karar sayılı ilamlarında da, yukarıda
belirtilen kanun değişikliği itibarıyla hakim veya mahkemenin zorunlu gördüğü
durumlarda alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan
yargılanan ve mahkeme huzuruna getirilme talebi bulunan sanığın SEBGİS yöntemi
ile sorgusunun yapılmasına ve duruşmalara katılımına karar verilmesinin bozma
sebebi oluşturmayacağına karar verilmiştir.
Bozma sonrasında SEGBİS sistemi
aracılığıyla ifade vermek istemeyen sanıkların sorgularının, kanun gerekçesinde
de belirtildiği gibi zorunlu görülen tarafların güvenliklerinin tehlikeye
düşmesi veya davanın makul sürede sonuçlandırılmasına engel olması gibi hangi
durumların gözönünde bulundurulduğu açıklanıp belirtilmeden duruşmada hazır
bulundurulmayıp SEGBİS aracılığıyla sorguları yapılarak mahkumiyetlerine karar
verilmesi suretiyle savunma haklarının kısıtlanması,
Bozmayı gerektirmiş...[tir.]"
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
47. Mahkemenin 3/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Duruşmada
Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
48. Başvurucu; SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının
savunma açısından kendisini zor duruma düşürmesi nedeniyle bu şekilde duruşmaya
katılmayı reddettiğini, esas hakkındaki mütalaa yüzüne karşı okunmadan, son
savunması sorulmadan gıyabında duruşma yapıldığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
49. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat
hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda
uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme
yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik
altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği
belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma
salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânının bulunduğu,
yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde
ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı
olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle
SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan
yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir. Görüşte, somut olayda
SEGBİS aracılığı ile alınan bir ifade ya da savunma bulunmadığına dikkat
çekilmiş; ayrıca Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan duruşmalarda
başvurucuya bizzat hazır bulunarak avukat yardımı ile savunma yapma olanağının
tanındığı ifade edilmiştir.
50. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun vahim
nitelikte birçok suçun yanında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma,
kamu görevlisini öldürmeye teşebbüs suçlarından yargılandığı dikkate
alındığında kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, yaşama
hakkının ve mağdurların güvenliklerinin korunması amacıyla duruşmaların video
konferans yöntemi ile yapılmasının gerekli olduğu ifade edilmiştir.
Başvurucunun SEGBİS ile duruşmalara katılmayı reddetmesi nedeniyle başvurucunun
yokluğunda, fakat müdafiinin katılımıyla yargılamanın sürdürüldüğü, bu
şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediği
belirtilmiştir.
51. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, gerekçe
gösterilmeden SEGBİS aracılığı ile duruşmalara katılmaya zorlanmasının kanuna
aykırı olduğunu, ceza muhakemesinin en temel ilkesi olan vasıtasızlık
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
52. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
53. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada
hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
55. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan
Çoban kararında incelemiş olup somut başvuruda anılan karardaki ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan
Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza
adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin
huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan
Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi; anılan kararda sanığın ses ve görüntü
aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada
hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini, bu müdahalenin
Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğinin ise kanun tarafından
öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade
etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS
aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya
uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve
ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).
56. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz
konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli
olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu
genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin
ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak
değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır
bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi
ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu
çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin
yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin
öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın
duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece
mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan
Çoban, §§ 89-93).
57. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu
hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir
bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir.
Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri
sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara
yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili
katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları
detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından
yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın
duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem
olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).
58. Somut olayda, başvurucunun duruşmada bizzat hazır
bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 5271 sayılı Kanun'un 196. maddesinin
(4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü
karşılamaktadır. Ayrıca tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma
salonuna transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve
yargılamaların hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına
yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir
amaca dayandığı anlaşılmaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Şehrivan
Çoban, § 99).
59. Ancak devletin birliği ve bütünlüğünü bozma gibi
nitelikli suçlardan yargılanan başvurucunun, zorunlu hangi nedenlerle ses ve
görüntü aktarımı suretiyle duruşmalara katılımının sağlanmaya çalışıldığı
kararda gösterilmemiştir. Dahası başvurucu ısrarla duruşmada hazır bulunmak
istediğini bildirdiği hâlde yargı organları ile ceza infaz kurumu idaresinin
başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının gerekliliklerinin sağlanmasına
uygun şekilde duruşma tarihinde Mahkemeye transfer edilmesi için makul bir çaba
gösterdiğine dair bir veriye de ulaşılamamıştır. Somut olayda ilk derece
mahkemesi başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebini genel olarak ses ve
görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımın mevzuata uygun olduğuna işaret
ederek reddetmiş, başvurucunun duruşmaya katılması yönünde bir çaba içine
girmemiştir.
60. Bingöl Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın
tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim tekniği kullanılmak suretiyle
katılımı sağlanmaya çalışılan, ancak değişik tarihlerde sunduğu yazılı
dilekçelerle duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla belirten
başvurucunun yokluğunda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş
ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki
mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı
işlemlerin yapıldığı oturumlara da başvurucunun katılma taleplerini
reddetmiştir. İlk derece mahkemesi genel olarak SEGBİS aracılığı ile duruşma
yapılmasının mevzuata uygun olduğunu belirterek başvurucunun duruşmada hazır
bulunma talebini reddetmiştir. Ancak başvurucunun duruşmaya katılmasını mümkün
kılmayan olaya özgü koşulların varlığı gösterilmemiş ve video konferans yöntemi
dışında başka alternatiflerin sonuçsuz kaldığı ortaya konulmamıştır. Başvurucu
anılan hakkından feragat de etmemiştir. Mahkemenin başvurucunun duruşmaya
katılmasını sağlamak için herhangi bir alternatif yöntemi denemeden ve bunun
mümkün olmayıp SEBGİS yönteminin kullanılmasının zorunlu olduğunu göstermeden
başvurucunun talebini reddettiği görülmüştür. Sanığın duruşmada hazır
edilmemesinin, zorunlu görülen hangi durumlara dayandığı hususunda karar gerekçesinde
açıklamada bulunulmaması Yargıtay içtihatlarıyla da uyumlu değildir (bkz. §
46).
61. Bu çerçevede derece mahkemelerince hiçbir alternatif
değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de belirtilmeden doğrudan
başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, en uygun aracın
seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmaktadır.
Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmada hazır
bulunma talebinin reddedilmesinin zorunlu olduğu derece mahkemelerince
somut bir biçimde ortaya konulamadığı için müdahalenin gerekli olmadığı
sonucuna varılmıştır.
62. Müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna
varıldığından ölçülülük açısından ayrıca orantılılık incelemesi
yapılmamıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
64. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
65. Başvurucu ihlalin tespit edilmesi talebinde
bulunmuştur.
66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından
söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan
karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması,
varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu
bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki
kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama
sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu
öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı
olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın
yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama
sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
69. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
70. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Bingöl Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Bingöl Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/145, K.2015/141) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 3/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.