TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAVUZ KORUCU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/2324)
|
|
Karar Tarihi: 27/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucu
|
:
|
Yavuz KORUCU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması
ve tutuklama ile tutukluluğa itirazın reddine ilişkin kararların doğal hâkim,
bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince
verilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesinde araştırma görevlisi
olarak görev yapmakta olan başvurucu, FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan
yürütülen bir soruşturma kapsamında Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığınca
23/8/2016 tarihinde gözaltına
alınmıştır.
10. Başsavcılık 20/9/2016 tarihinde başvurucuyu, silahlı terör
örgütü (FETÖ/PDY) üyesi olma suçundan tutuklanması istemiyle Siverek Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu, sorgusu sırasında da suçlamaları kabul
etmemiş ve FETÖ/PDY ile bir
ilgisinin olmadığını, ByLock
isimli programı kullanmadığını ifade etmiştir. Hâkimlik aynı tarihte
başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Şüphelinin [başvurucunun] örgüt tarafından yaygın olarak kullanılan ByLock olarak tabir edilen şifreli haberleşme kaydının
mevcut olduğunun tespit edildiği, bu programların herkes tarafından
indirilebilen programlar olmadığı ve örgüt tarafından gizli haberleşme amacıyla
kullanıldığı anlaşılmakla;
Dosyada mevcut bilgi ve belgeler, şüphelinin
üzerine atılı suçun CMK'nın 100. maddesinde sayılan katolog suçlar arasında yer alması ve haklarında örgüt üyeliğinden
soruşturma yapılan diğer şüphelilerin durumu gözetildiğinde kaçma ve saklanma
ihtimalinin bulunması, şüphelinin devam eden soruşturma safahatı ve suça konu
hadiselerin mahiyeti gözetildiğinde delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme, ayrıca tanık veya mağdurlar üzerinde baskı yapılması hususunda
kuvvetli şüphe ve ihtimal bulunması, şüphelinin üzerine atılı suçun kanunda
öngörülen cezasının alt ve üst sınırı değerlendirildiğinde ve ayrıca açıklanan
tutuklama gerekçeleri nazara alındığında adli kontrol tedbirlerinin yetersiz
kalacağı, bu itibarla tutukluluğun ölçülü ve gerekli olduğu anlaşıldığından CMK'nın 100. ve devamı maddeleri gereğince şüphelinin
silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan TUTUKLANMASINA... [karar
verildi.]"
11. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Tunceli Sulh Ceza
Hâkimliği 27/9/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu 21/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığının 17/4/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde
kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun ByLock programını kullandığı
belirtilmiştir.
14. Erzincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi 24/4/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/1 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
15. Mahkeme 5/7/2017 tarihinde başvurucunun anılan suçtan 7 yıl
6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve -hükümle birlikte- tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir. Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde temel olarak
başvurucunun ByLock
kullanıcısı olmasına dayanılmıştır.
16. Başvurucu mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf kanun yoluna
başvurmuş olup dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Erzurum
Bölge Adliye Mahkemesinde derdesttir.
17. Diğer taraftan başvurucu 23/8/2016 tarihinde görevinden
uzaklaştırılmış ve -29/10/2016 tarihi Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren- 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile
kamu görevinden çıkarılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili hukuk için bkz. Neslihan
Aksakal (B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 18-25) başvurusu hakkında
verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 27/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gözaltına Almanın
Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu, suç işlediğine dair makul şüpheyi doğrulayan
somut olgular bulunmadan, keyfî bir şekilde yakalanıp gözaltına alınması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülmüş olan tazminat davası açılmadan
bireysel başvuruda bulunulduğu belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca şikâyetin esas
bakımından da açıkça dayanaktan olduğu görüşündedir.
22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru
formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
23. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince
düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
24. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu ya da
gözaltında tutulma süresinin uzun olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili
Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar
ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, §§ 92-100; Mehmet Hasan Altan
(2) [GK], B. No: 2016/23672,
11/1/2018, §§ 81-91). Buna göre anılan dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincillik niteliği
ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır (Neslihan
Aksakal, §§ 36, 37; Mehmet Hasan
Altan (2), §§ 90, 91).
25. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun gözaltına alınmasıyla
ilgili olarak yargısal başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuru yaptığı
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
B. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Doğal Hâkim, Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı
Olduğuna İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; hakkında tutuklama kararı veren ve bu karara
yönelik itirazını reddeden sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim ilkesine
aykırı olduğunu, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme niteliğinde bulunmadığını
belirterek kişi hürriyeti hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, sulh ceza hâkimliklerinin kanunla
kurulduğu ve mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
teşkilatlandırıldığı belirtilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bu bölümdeki
iddiasına ilişkin olarak ek bir açıklamada bulunmamıştır.
2. Değerlendirme
29. Sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim güvencesini sağlamadıkları,
tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve tutukluluğa itirazın bu yargı
mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili
bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar Anayasa
Mahkemesince birçok kararda incelenmiş, bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin
yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan
yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (diğerleri arasından bkz. Hikmet Kopar ve diğerleri, §§ 101-115; Mehmet Baransu
(2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97; Mehmet Hasan Altan (2), §§ 165-172).
30. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun sulh ceza
hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı
olduğu iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu; üzerine atılı suç ile bir ilgisinin
bulunmadığını, suç işlediğine dair hiçbir delilin olmadığını, buna rağmen keyfî
bir şekilde tutuklanmasına karar verildiğini, bu kararda tutuklama nedenlerine
ilişkin yeterli bir gerekçeye yer verilmediğini, bu durumda tutukluluk
süresinin de makul olamayacağını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde; ByLock kullanıcısı olduğu ve Bank Asyada hesabının bulunduğu anlaşılan, yurt dışı giriş ve
çıkış kayıtları mevcut olan başvurucu yönünden suç işlediğine dair kuvvetli
nedenlerin bulunmadığı iddiasının yerinde olmadığı ifade edilmiştir.
34. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında ByLock
uygulamasını kullandığı iddiasını kabul etmediğini, kaldı ki bu uygulamanın
kullanımının belirlenmesine ilişkin soruşturma işlemlerinin hukuka uygun
olmadığını iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
35. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir. Öte yandan başvurucu, başvuru formunda
tutukluluğa ilişkin kararların gerekçesiz olmasına dayanarak süresi ne kadar
kısa olursa olsun tutukluluğun makul süreyi aştığını belirtmiş ise de Anayasa
Mahkemesince, ilk tutuklama kararına ilişkin olağan itiraz kanun yolu
tüketildikten sonra yapılan bireysel başvuruda Anayasa'nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında tutuklamanın hukukiliği ile sınırlı bir inceleme
yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 155).
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
36. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§
187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine
konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan
suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
37. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek;
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
b. Genel İlkeler
38. Genel ilkeler için Neslihan
Aksakal (aynı kararda bkz. §§ 47-53) başvurusu hakkında verilen
karara bakılabilir.
c. İlkelerin Olaya
Uygulanması
39. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
40. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
41. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararında, iddianamede ve
mahkûmiyet kararında başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin kendi aralarındaki
iletişimi sağladığı ifade edilen ByLock uygulamasının kullanıcısı olduğu
belirtilmiştir (bkz. §§ 11, 14, 16).
42. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı
kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına
yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir
belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267).
Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren
mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının
somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın
özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir, § 74).
43. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir.
44. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle
bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara
ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalmasının söz konusu olabileceğini ifade etmiştir.
Mahkeme ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya
sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânının ve bu
dönemde delillere etki edilmesi ihtimalinin normal zamanda işlenen suçlara göre
çok daha fazla olduğuna dikkat çekmiştir (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk
Özdemir,§§
78, 79).
45. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2),
§ 148).
46. Somut olayda Erzincan Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken kaçma ve saklanma ihtimalinin bulunmasına,
delillerin etkilenmesi ve tanıklar üzerinde baskı yapılması tehlikesine,
işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin kanunlarda
öngörülen yaptırımın ağırlığına ve suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına dayanıldığı
görülmektedir (bkz. § 11).
47. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Erzincan Sulh
Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden özellikle kaçma şüphesine ve delillere etki edilmesi
ihtimaline yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
48. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151).
49. Anayasa Mahkemesince daha önce de ifade edildiği üzere terör
suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, § 214; Devran Duran,
§ 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin
özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma,
kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi)
de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok
daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
50. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Erzincan Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde
tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun
bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
52. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde)
yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15.
maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltına almanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız
hâkim ilkelerine aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.