TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HÜSEYİN BARSAK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/23924)
Karar Tarihi: 14/10/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Zehra GAYRETLİ
Başvurucu
Hüseyin BARSAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, 1982 doğumlu olup bireysel başvuru tarihinde Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
10. 26/8/2008 tarihinde Bitlis'in Mutki ilçesi İkizler köyü kırsalında PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensupları ile köy korucuları arasında silahlı çatışma çıkmıştır.
11. Olayla ilgili olarak Mutki Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında çatışma sırasında olay yerinden kaçtığı tespit edilen ve köy korucuları tarafından daha sonra yaralı olarak yakalanan A.Y. isimli örgüt üyesi olduğu düşünülen kişinin şüpheli sıfatıyla beyanına başvurulmuştur.
12. A.Y. 4/9/2008 tarihinde kollukta verdiği beyanında özetle 2008 yılının Temmuz ayında terör örgütünün Hakurk Kampı'ndan sekiz kişilik bir grupla Diyarbakır'a doğru yola çıktıklarını, daha sonra "Orhan (K) Hüseyin Barsak'ın [başvurucu] aralarında bulunduğu bir başka grubun kendilerine katıldığını", bu grupla birlikte bulundukları bölgeye köy korucularının yaklaşarak ateş etmeye başlaması üzerine korucular ile aralarında silahlı çatışma çıktığını, çatışmada başvurucunun koruculara tüfekle ateş ettiğini ve bazı korucuların vurulduğunu ifade etmiştir.
13. 9/3/2015 tarihli Savcılık sorgusunda ise A.Y. başvurucuyu tanımadığını ve başvurucunun çatışmaya katılan örgüt mensupları arasında yer almadığını ileri sürmüştür.
14. Öte yandan PKK terör örgütünden kaçarak daha önce güvenlik kuvvetlerine teslim olan ve örgüt üyesi olduğu düşünülen K.C. isimli kişi kendisine gösterilen fotoğraflar arasından başvurucunun fotoğrafını teşhis ederek başvurucunun 26/8/2008 tarihinde meydana gelen silahlı çatışmaya katılan örgüt mensupları arasında yer aldığını beyan etmiştir.
15. Soruşturma kapsamında başvurucunun başka bir suçun infazı kapsamında hükümlü bulunduğu Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazılarak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile ifadesinin alınması için başvurucunun SEGBİS odasında hazır edilmesi istenmiştir. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu idaresine ibraz ettiği dilekçede ses ve görüntü aktarımı suretiyle ifade vermeyi kabul etmediğini belirtmesi üzerine başvurucunun ifadesi talimat yolu ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca alınmıştır.
16. Başvurucu 18/3/2015 tarihli Savcılık sorgusunda özetle olayla hiçbir ilgisinin olmadığını, isimleri söylenen örgüt mensuplarını tanımadığını, örgüte ne zaman katıldığını hatırlamadığını, örgüt içindeki rolünün doktor olduğunu, sadece doktorluk yaptığını ve kod adı kullanmadığını ileri sürmüştür.
17. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından Mutki Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan fezleke Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) gönderilmiştir.
18. Başsavcılığın 31/7/2015 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından kamu davası açılmıştır.
19. İddianamede PKK terör örgütü mensuplarının 26/8/2008 tarihinde baskın yapmak amacıyla Mutki ilçesine geldikleri, burada yaşanan silahlı çatışmada başvurucunun güvenlik güçlerine karşı "Kalaşnikof marka silah ve el bombası kullanmak suretiyle aktif rol aldığı" iddialarına yer verilmiştir.
20. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın 14/8/2015 tarihli tensip incelemesinde ilk duruşmanın 24/11/2015 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. Başvurucunun hükümlü bulunduğu Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna Mahkemece müzekkere yazılarak SEGBİS aracılığı ile savunmasının alınması için başvurucunun duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edilmesi istenmiştir.
21. 24/11/2015 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen yazıda başvurucunun 29/8/2015 tarihinde Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiş olması nedeniyle duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edilemeyeceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
22. Mahkeme, başvurucunun müdafiinin hazır bulunduğu 24/11/2015 tarihli ilk oturumda tanık K.C. ile ses ve görüntü aktarımı suretiyle bağlantı kurarak tanığın beyanını almıştır. K.C. beyanında özetle Hüseyin Barsak (başvurucu) isimli birini tanımadığını, kod adını Orhan olarak bildiği, sağlıkçı olduğunu ve hakkında doktor dendiğini duyduğu şahsın olay tarihinde kaçan örgüt mensuplarından biri olduğunu ifade etmiştir.
23. Mahkeme duruşmayı 3/3/2016 tarihine ertelemiş ve başvurucunun sevk edildiği Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazarak başvurucunun duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edilmesini istemiştir.
24. Başvurucu 3/3/2016 tarihli duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılmıştır. Başvurucu; tercüman aracılığı ile yaptığı savunmasında haklarını ve suçlamayı anladığını, SEGBİS ile ifade vermeyeceğini, duruşma salonunda hazır bulundurulduğu takdirde ifade vereceğini beyan etmiştir.
25. 3/3/2016 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre Mahkemece video konferans yöntemi ile duruşmaya devam edilmesi üzerine başvurucunun "(...) mahkemeye gelmeden beyanda bulunmayacağım." şeklindeki ifadeleri nedeniyle SEGBİS'in kapatılarak duruşmaya başvurucunun yokluğunda devam edildiği anlaşılmaktadır.
26. Mahkeme 3/3/2016 tarihli duruşmada SEGBİS aracılığı ile tanık A.Y.yi dinlemiştir. A.Y. beyanında özetle dava konusu olay nedeniyle kendisinin de yargılanıp ceza aldığını, başvurucunun olay tarihinde olay yerinde bulunan örgüt mensuplarından biri olmadığını, kollukta aksi yönde verdiği ifadeyi kabul etmediğini, nitekim söz konusu ifadenin kolluk görevlilerince hazırlandığını, kendisinin de bu ifadeyi imzaladığını belirtmiştir.
27. Mahkeme duruşmayı 14/4/2016 tarihine erteleyerek duruşma tarihinde başvurucunun duruşma salonunda hazır edilmesi için başvurucunun sevk edildiği Bolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) müzekkere yazmıştır.
28. Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz Kurumuna hitaben gönderilen 22/3/2016 tarihli yazıda "PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde adam kaçırma ve propaganda amaçlı yol kesme eylemleri ile yol güzergahları üzerinde patlayıcı madde düzeneği yerleştirmek suretiyle icra ettiği bombalı eylemlerini son zamanlarda artırdığı" belirtilerek başvurucunun mahkeme salonuna transferinin güvenlik açısından riskli olduğu bildirilmiştir. Bunun üzerine Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen aynı tarihli yazıda güvenlik sorunu nedeniyle başvurucunun duruşma salonuna transfer edilemeyeceği, duruşma tarihinde Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edileceği belirtilmiştir.
29. Başvurucu 13/4/2016 tarihli dilekçesinde SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğini Ceza İnfaz Kurumu idaresine bildirmiştir. Başvurucu, dilekçesinde mahkeme salonunda bizzat hazır bulunarak savunma yapmasının kanuni hakkı olduğunu belirterek duruşmaya katılmasını engellemek amacıyla farklı infaz kurumlarına sevk edildiğini ileri sürmüştür.
30. 14/4/2016 tarihli celsede başvurucunun duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuş, başka bir işlem yapılmaksızın duruşma 12/5/2016 tarihine ertelenmiştir. Mahkemece 12/5/2016 tarihinde yapılması öngörülen duruşmada başvurucunun öncelikle mahkeme salonunda hazır edilmesine, bunun mümkün olmaması hâlinde ise SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar verilmiştir.
31. Başvurucunun duruşma tarihinde mahkeme salonunda hazır edilmesine ilişkin ara kararı üzerine Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz Kurumuna hitaben gönderilen 27/4/2016 tarihli yazıda güvenlik açısından riskli olacağı gerekçesiyle başvurucunun transfer edilemeyeceği bildirilmiştir. Bu kapsamda Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen aynı tarihli yazıda başvurucunun transfer edilemeyeceği, bunun yerine duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edileceği belirtilmiştir.
32. 12/5/2016 tarihli celsede başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmayacağına ilişkin dilekçesi okunmuştur. Bu celsede Savcılık makamı esas hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuştur. Mahkemece duruşma 31/5/2016 tarihinde ertelenerek başvurucunun ertelenen duruşma tarihinde öncelikle transferinin sağlanmaya çalışılmasına, bunun mümkün olmaması hâlinde ise Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edilmesine karar verilmiştir.
33. Başvurucunun transfer edilmesinin güvenlik açısından riskli olduğunun Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca bildirilmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu tarafından Mahkemeye gönderilen 25/5/2016 tarihli yazıda başvurucunun mahkeme salonuna transfer edilemeyeceği, bunun yerine duruşma tarihinde Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edileceği ifade edilmiştir.
34. 31/5/2016 tarihli son celsede başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuştur. Duruşma Tutanağı'na göre Savcılık mütalaasının başvurucuya celse arasında tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
35. Mahkeme 31/5/2016 tarihli kararıyla, yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kişiyi kasten öldürme suçundan başvurucunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve el değiştirilmesi suçundan beraatine, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan açılan davanın reddine hükmetmiştir.
36. Kararda; başvurucunun öncelikle mahkeme salonunda hazır edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı ancak güvenli olmadığından başvurucunun mahkeme salonuna transfer edilemediği, başvurucuya ses ve görüntü aktarımı suretiyle savunma yapma olanağı sunulduğu hâlde başvurucunun bu yöntemle savunma yapmayı kabul etmemesi nedeniyle susma hakkını kullandığının değerlendirildiği belirtilmiştir.
37. Başvurucu, kovuşturmanın tüm aşamalarında ısrarla Mahkemeye getirtilmesini ve duruşmada hazır bulundurulmasını talep ettiği hâlde bu talebinin karşılanmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, atılı suçları işlediğine dair geçerli delil bulunmadığını ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.
38. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 31/1/2017 tarihli kararı ile hüküm düzeltilerek onanmıştır.
39. Başvurucu 3/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
40. Öte yandan başvuruya konu şikâyetin değerlendirilmesi bakımından ülkemizde özellikle 2015 yılı Haziran ayı itibarıyla yoğunlaşan terör saldırılarına ilişkin bazı bilgilere yer verilmesi uygun görülmüştür.
41. Anayasa Mahkemesi Gülser Yıldırım (2) ([GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-33) kararında silahlı bir terör örgütü olan PKK'nın 2015 yılının Haziran ayından itibaren yoğunlaşan ve kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bahsi geçen tarihlerde PKK tarafından Şırnak il merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçelerinde, Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Gülser Yıldırım (2), § 29).
IV. İLGİLİ HUKUK
42. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
43. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
44. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu; SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma hakkını kısıtlaması nedeniyle bu şekilde duruşmaya katılmayı reddettiğini, ilgili mevzuat hükümlerine göre mahkeme salonunda bizzat hazır bulundurulması gerektiği hâlde hiçbir duruşmaya katılamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
46. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
47. Görüşte, başvurucunun terör örgütü üyeliği ve kasten öldürme suçlarından yargılandığına ve suçlamaların niteliği dikkate alındığında, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, yaşama hakkı ile mağdurların ve tanıkların özgürlüklerinin ve güvenliklerinin korunması hususlarının sanığın SEGBİS yoluyla duruşmalara katılmasını gerekli kıldığına dikkat çekilmiş; muhtemel bir transferin başvurucunun hapisten kaçma riskini veya bizzat kendisine yönelik misilleme ihtimalini artırabileceği belirtilmiştir.
48. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun transferi sırasında güvenlik sorunu yaşanabileceği gözetilerek duruşmalara SEGBİS bağlantısı kurulmak suretiyle katılımının kararlaştırıldığı, SEGBİS ile duruşmalara katılmayı reddetmesi nedeniyle başvurucunun yokluğunda fakat müdafiinin katılımıyla yargılamanın sürdürüldüğü, bu şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.
49. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında sadece istisnai durumlarda SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılması gerekirken bunun genel bir kural hâline getirildiğini, bu uygulamanın hakkaniyete aykırı olduğunu, güvenlik gerekçesiyle duruşma salonuna transfer edilemediğine ilişkin gerekçenin ise soyut bir gerekçeden ibaret olduğunu, devletin gerekli güvenlik önlemini alarak savunma hakkını kullanmasına imkân tanıması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
50. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
51. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
53. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).
54. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).
55. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).
56. Somut olayda, başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 4/12/2004 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.
57. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi, transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut bütünlüğünün korunması amacını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
58. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından zorluk yaşanmaması ve makul sürede yargılama yapılmasıdır. Buna göre başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek güvenlik kaygısı ve yargılamanın uzun sürmemesi gibi meşru amaçlara ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması ve makul süre yargılama yapılması amaçlarına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.
59. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru konusu olayda, Mahkemenin bulunduğu il ve ilçelerinde yargılamanın görüldüğü tarihlerde terör olaylarının yoğunlaştığı, kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı bu dönemde PKK tarafından bazı yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara hendekler kazıp barikatlar kurmak, bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirmek suretiyle şehirlerin bir kısmında hâkimiyet kurulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlileri, bu hendeklerin kapatılmasını ve barikatların kaldırılmasını, böylelikle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmıştır (bkz.§ 41). Buna göre Mahkemece başvurucunun duruşma salonuna transferinin güvenlik açısından sakıncalı olduğu yönünde yapılan değerlendirmenin temelsiz olduğu söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması yönündeki müdahalenin gerekli olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulmuştur.
60. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık açısından gözönüne alınmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94). Terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan yargılanan ve değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçeler ile duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla dile getiren başvurucu, yargılamanın tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim tekniği ile katılmıştır.Başvurucunun yokluğunda tanık dinlenmiş, Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlara başvurucunun katılma taleplerini reddetmiştir. Buna göre terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların hiçbirinde hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.
61. Bu çerçevede başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmalarda hazır bulunma talebinin reddedilmesinin orantılı olmadığı sonucuna varılmıştır.
62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Hicabi DURSUN ve Selahaddin MENTEŞ bu sonuca katılmamışlardır.
C. Diğer İhlal İddiaları
63. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
64. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
65. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
69. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
70. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
71. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Hicabi DURSUN ve Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/354, K.2016/324) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Ceza davasında sanık olan başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebinin reddedilmesi ve duruşmaya ses ve görüntü aktarımı suretiyle katılımının sağlanmak istenmesi bireysel başvurunun konusunu oluşturmaktadır.
Bu konu ile ilgili olarak mahkememizin daha önce verdiği 06/02/2020 tarihli ve 2017/38372 numaralı bireysel başvuru (Emrah Yayla Başvurusu) kararında yazdığım karşıoy gerekçeleri: bu başvuru için de aynen geçerlidir. Anılan gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmadım.
Üye
KARŞIOY
1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.
2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında; devletin birliğine ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile öldürme, 6136 sayılı suçundan dolayı Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açılmıştır.
3. Mahkeme tensip tutanağında başvurucunun savunmasının SEGBİS sistemiyle alınmasına karar verilmiştir.
4. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun sevk edildiği Rize L Tipi Ceza İnfaz Kurumunda savunmasının alınması amacıyla SEGBİS odasında hazır edilmesi istenmiştir. Başvurucu tercüman aracılığıyla yaptığı savunmada suçlamayı ve haklarını anladığını SEGBİS ile ifade vermeyeceğini ifade etmiştir. Başvurucu mahkemeye gelmeden beyanda bulunmayacağını belirttiğinden başvurucunun yokluğunda duruşmaya devam edilmiştir.
5. Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz Kurumuna hitaben gönderilen yazıda PKK terör örgütünün eylemlerini son zamanlarda arttığı belirtilerek sanığın mahkeme salonuna transferine riskli olacağını belirtmiştir.
6. 12/05/2016 tarihli celsede Cumhuriyet Savcılığı esas hakkındaki mütalaa başvurucuya ve müdafisine tebliğ edilmiştir.
7. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince; başvurucunun öncelikle mahkeme salonunda hazır edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı ancak güvenlik nedeniyle başvurucunun mahkeme salonunda hazır edilemediği savunmasını yapması amacıyla kendisine ses ve görüntü aktarımı suretiyle savunma yapma imkanı sunulduğu buna rağmen başvurucu savunma yapmayınca susma hakkını kullandığı kabul edilmiştir.
8. Mahkemece tanık beyanları da SEGBİS aracılığıyla alınmıştır.
9. Başvurucunun mahkemede hazır bulundurulma talebine ilişkin; Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince duruşmaya transferi için kolluğa yazı yazılmış kolluk tarafından “PKK terör örgütünün doğu ve güneydoğu bölgelerinde adam kaçırma ve propaganda amaçlı yol kesme eylemleri ile yol güzergahları üzerinde patlayıcı madde düzeneği yerleştirme suretiyle icra ettiği bombalı eylemlerini son zamanlarda artırdığı” gerekçesiyle sanığın sevkinin güvenlik açısından riskte olduğu bu nedenle transfer edilemeyeceği belirtilmiştir.
10. Mahkeme duruşmayı 03/03/2016 tarihine ertelemiş, başvurucu SEGBİS üzerinden duruşma tarihinde esas hakkındaki savunması yapılmak üzere hazır edilmiştir.
11. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim, savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.
12. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik işlemler” kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.
“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.
(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.
(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.
(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.
(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.
(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.
(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.
(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.
(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
13. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.
14. SEGBİS sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir. Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları duyabilmektedir.
15. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.
16. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında “Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.
17. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.
18. Bitlis ağır ceza mahkemesince başvurucunun duruşmada hazır edilmesi için ilgili birimlerle yazışmalar yapılmıştır. Başvurucunun güvenlik nedeniyle duruşma salonuna transfer edilemediği anlaşılmıştır. Mahkeme başvurucunun SEGBİS odasında hazır edilerek savunma yapma imkânı tanımıştır. Buna rağmen başvurucu savunmasını yapmamıştır. Güvenlik nedeniyle duruşma salonunda hazır edilemeyeceği belirlenmesine rağmen başvurucu SEGBİS sistemi üzerinden hazır edilmesine rağmen savunma yapmadığı için susma hakkını kullandığı mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Mütalaa ve iddianame usulüne uygun olarak başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu ısrarla SEGBİS üzerinden savunmasını ve esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını sunmayacağını ifade etmiştir.
19. Başvurucunun hukuki durumu Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi tarafından CMK daki sanığa ait olan haklardan ‘susma hakkı’nı kullanması olarak değerlendirilmiştir. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince SEGBİS üzerinden usul kurallarına uyarak yargılama faaliyetini neticelendirmiştir. Bu yargılama Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiştir.
20. Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.