TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN BARSAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/23924)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin BARSAK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın)
duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle
duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 3/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, 1982 doğumlu olup bireysel başvuru
tarihinde Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü
olarak bulunmaktadır.
10. 26/8/2008 tarihinde Bitlis'in Mutki ilçesi İkizler
köyü kırsalında PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensupları ile köy korucuları
arasında silahlı çatışma çıkmıştır.
11. Olayla ilgili olarak Mutki Cumhuriyet Başsavcılığınca
başlatılan soruşturma kapsamında çatışma sırasında olay yerinden kaçtığı tespit
edilen ve köy korucuları tarafından daha sonra yaralı olarak yakalanan A.Y.
isimli örgüt üyesi olduğu düşünülen kişinin şüpheli sıfatıyla beyanına
başvurulmuştur.
12. A.Y. 4/9/2008 tarihinde kollukta verdiği beyanında
özetle 2008 yılının Temmuz ayında terör örgütünün Hakurk Kampı'ndan sekiz
kişilik bir grupla Diyarbakır'a doğru yola çıktıklarını, daha sonra
"Orhan (K) Hüseyin Barsak'ın [başvurucu] aralarında bulunduğu bir
başka grubun kendilerine katıldığını", bu grupla birlikte bulundukları
bölgeye köy korucularının yaklaşarak ateş etmeye başlaması üzerine korucular
ile aralarında silahlı çatışma çıktığını, çatışmada başvurucunun koruculara
tüfekle ateş ettiğini ve bazı korucuların vurulduğunu ifade etmiştir.
13. 9/3/2015 tarihli Savcılık sorgusunda ise A.Y.
başvurucuyu tanımadığını ve başvurucunun çatışmaya katılan örgüt mensupları
arasında yer almadığını ileri sürmüştür.
14. Öte yandan PKK terör örgütünden kaçarak daha önce
güvenlik kuvvetlerine teslim olan ve örgüt üyesi olduğu düşünülen K.C. isimli
kişi kendisine gösterilen fotoğraflar arasından başvurucunun fotoğrafını teşhis
ederek başvurucunun 26/8/2008 tarihinde meydana gelen silahlı çatışmaya katılan
örgüt mensupları arasında yer aldığını beyan etmiştir.
15. Soruşturma kapsamında başvurucunun başka bir suçun
infazı kapsamında hükümlü bulunduğu Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna müzekkere yazılarak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı
ile ifadesinin alınması için başvurucunun SEGBİS odasında hazır edilmesi
istenmiştir. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu idaresine ibraz ettiği dilekçede
ses ve görüntü aktarımı suretiyle ifade vermeyi kabul etmediğini belirtmesi
üzerine başvurucunun ifadesi talimat yolu ile Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığınca alınmıştır.
16. Başvurucu 18/3/2015 tarihli Savcılık sorgusunda
özetle olayla hiçbir ilgisinin olmadığını, isimleri söylenen örgüt mensuplarını
tanımadığını, örgüte ne zaman katıldığını hatırlamadığını, örgüt içindeki
rolünün doktor olduğunu, sadece doktorluk yaptığını ve kod adı kullanmadığını
ileri sürmüştür.
17. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından Mutki
Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan fezleke Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına
(Başsavcılık) gönderilmiştir.
18. Başsavcılığın 31/7/2015 tarihli iddianamesi ile başvurucu
hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi yerine getirdiği
kamu görevi nedeniyle öldürme, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından kamu
davası açılmıştır.
19. İddianamede PKK terör örgütü mensuplarının 26/8/2008
tarihinde baskın yapmak amacıyla Mutki ilçesine geldikleri, burada yaşanan
silahlı çatışmada başvurucunun güvenlik güçlerine karşı "Kalaşnikof
marka silah ve el bombası kullanmak suretiyle aktif rol aldığı"
iddialarına yer verilmiştir.
20. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen
yargılamanın 14/8/2015 tarihli tensip incelemesinde ilk duruşmanın 24/11/2015
tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. Başvurucunun hükümlü bulunduğu Diyarbakır
D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna Mahkemece müzekkere yazılarak
SEGBİS aracılığı ile savunmasının alınması için başvurucunun duruşma tarihinde
SEGBİS odasında hazır edilmesi istenmiştir.
21. 24/11/2015 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre Diyarbakır
D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye gönderilen yazıda
başvurucunun 29/8/2015 tarihinde Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk
edilmiş olması nedeniyle duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır
edilemeyeceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
22. Mahkeme, başvurucunun müdafiinin hazır bulunduğu
24/11/2015 tarihli ilk oturumda tanık K.C. ile ses ve görüntü aktarımı
suretiyle bağlantı kurarak tanığın beyanını almıştır. K.C. beyanında özetle
Hüseyin Barsak (başvurucu) isimli birini tanımadığını, kod adını Orhan olarak
bildiği, sağlıkçı olduğunu ve hakkında doktor dendiğini duyduğu şahsın
olay tarihinde kaçan örgüt mensuplarından biri olduğunu ifade etmiştir.
23. Mahkeme duruşmayı 3/3/2016 tarihine ertelemiş ve
başvurucunun sevk edildiği Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere
yazarak başvurucunun duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edilmesini
istemiştir.
24. Başvurucu 3/3/2016 tarihli duruşmaya SEGBİS aracılığı
ile katılmıştır. Başvurucu; tercüman aracılığı ile yaptığı savunmasında
haklarını ve suçlamayı anladığını, SEGBİS ile ifade vermeyeceğini, duruşma
salonunda hazır bulundurulduğu takdirde ifade vereceğini beyan etmiştir.
25. 3/3/2016 tarihli Duruşma Tutanağı'na göre Mahkemece
video konferans yöntemi ile duruşmaya devam edilmesi üzerine başvurucunun
"(...) mahkemeye gelmeden beyanda bulunmayacağım." şeklindeki
ifadeleri nedeniyle SEGBİS'in kapatılarak duruşmaya başvurucunun yokluğunda
devam edildiği anlaşılmaktadır.
26. Mahkeme 3/3/2016 tarihli duruşmada SEGBİS aracılığı
ile tanık A.Y.yi dinlemiştir. A.Y. beyanında özetle dava konusu olay nedeniyle
kendisinin de yargılanıp ceza aldığını, başvurucunun olay tarihinde olay
yerinde bulunan örgüt mensuplarından biri olmadığını, kollukta aksi yönde
verdiği ifadeyi kabul etmediğini, nitekim söz konusu ifadenin kolluk
görevlilerince hazırlandığını, kendisinin de bu ifadeyi imzaladığını
belirtmiştir.
27. Mahkeme duruşmayı 14/4/2016 tarihine erteleyerek
duruşma tarihinde başvurucunun duruşma salonunda hazır edilmesi için başvurucunun
sevk edildiği Bolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) müzekkere
yazmıştır.
28. Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz
Kurumuna hitaben gönderilen 22/3/2016 tarihli yazıda "PKK terör
örgütünün Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde adam kaçırma ve propaganda amaçlı yol
kesme eylemleri ile yol güzergahları üzerinde patlayıcı madde düzeneği
yerleştirmek suretiyle icra ettiği bombalı eylemlerini son zamanlarda
artırdığı" belirtilerek başvurucunun mahkeme salonuna transferinin
güvenlik açısından riskli olduğu bildirilmiştir. Bunun üzerine Ceza İnfaz
Kurumunca Mahkemeye gönderilen aynı tarihli yazıda güvenlik sorunu nedeniyle
başvurucunun duruşma salonuna transfer edilemeyeceği, duruşma tarihinde Ceza
İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edileceği belirtilmiştir.
29. Başvurucu 13/4/2016 tarihli dilekçesinde SEGBİS
aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğini Ceza İnfaz Kurumu idaresine
bildirmiştir. Başvurucu, dilekçesinde mahkeme salonunda bizzat hazır bulunarak
savunma yapmasının kanuni hakkı olduğunu belirterek duruşmaya katılmasını
engellemek amacıyla farklı infaz kurumlarına sevk edildiğini ileri sürmüştür.
30. 14/4/2016 tarihli celsede başvurucunun duruşmaya
SEGBİS aracılığı ile katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi okunmuş, başka bir
işlem yapılmaksızın duruşma 12/5/2016 tarihine ertelenmiştir. Mahkemece
12/5/2016 tarihinde yapılması öngörülen duruşmada başvurucunun öncelikle
mahkeme salonunda hazır edilmesine, bunun mümkün olmaması hâlinde ise SEGBİS
aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına karar verilmiştir.
31. Başvurucunun duruşma tarihinde mahkeme salonunda
hazır edilmesine ilişkin ara kararı üzerine Bolu Cezaevi Jandarma Bölük
Komutanlığınca Ceza İnfaz Kurumuna hitaben gönderilen 27/4/2016 tarihli yazıda
güvenlik açısından riskli olacağı gerekçesiyle başvurucunun transfer
edilemeyeceği bildirilmiştir. Bu kapsamda Ceza İnfaz Kurumunca Mahkemeye
gönderilen aynı tarihli yazıda başvurucunun transfer edilemeyeceği, bunun
yerine duruşma tarihinde SEGBİS odasında hazır edileceği belirtilmiştir.
32. 12/5/2016 tarihli celsede başvurucunun SEGBİS
aracılığı ile duruşmaya katılmayacağına ilişkin dilekçesi okunmuştur. Bu
celsede Savcılık makamı esas hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuştur.
Mahkemece duruşma 31/5/2016 tarihinde ertelenerek başvurucunun ertelenen
duruşma tarihinde öncelikle transferinin sağlanmaya çalışılmasına, bunun mümkün
olmaması hâlinde ise Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edilmesine
karar verilmiştir.
33. Başvurucunun transfer edilmesinin güvenlik açısından
riskli olduğunun Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca bildirilmesi
üzerine Ceza İnfaz Kurumu tarafından Mahkemeye gönderilen 25/5/2016 tarihli
yazıda başvurucunun mahkeme salonuna transfer edilemeyeceği, bunun yerine
duruşma tarihinde Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS odasında hazır edileceği ifade
edilmiştir.
34. 31/5/2016 tarihli son celsede başvurucunun ses ve
görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılmak istemediğine ilişkin dilekçesi
okunmuştur. Duruşma Tutanağı'na göre Savcılık mütalaasının başvurucuya celse
arasında tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
35. Mahkeme 31/5/2016 tarihli kararıyla, yerine getirdiği
kamu görevi nedeniyle kişiyi kasten öldürme suçundan başvurucunun
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, tehlikeli
maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve el değiştirilmesi suçundan
beraatine, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan açılan davanın
reddine hükmetmiştir.
36. Kararda; başvurucunun öncelikle mahkeme salonunda
hazır edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı ancak güvenli olmadığından
başvurucunun mahkeme salonuna transfer edilemediği, başvurucuya ses ve görüntü
aktarımı suretiyle savunma yapma olanağı sunulduğu hâlde başvurucunun bu
yöntemle savunma yapmayı kabul etmemesi nedeniyle susma hakkını kullandığının
değerlendirildiği belirtilmiştir.
37. Başvurucu, kovuşturmanın tüm aşamalarında ısrarla
Mahkemeye getirtilmesini ve duruşmada hazır bulundurulmasını talep ettiği hâlde
bu talebinin karşılanmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, atılı suçları
işlediğine dair geçerli delil bulunmadığını ileri sürerek hükmü temyiz
etmiştir.
38. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 31/1/2017 tarihli kararı
ile hüküm düzeltilerek onanmıştır.
39. Başvurucu 3/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
40. Öte yandan başvuruya konu şikâyetin değerlendirilmesi
bakımından ülkemizde özellikle 2015 yılı Haziran ayı itibarıyla yoğunlaşan
terör saldırılarına ilişkin bazı bilgilere yer verilmesi uygun görülmüştür.
41. Anayasa Mahkemesi Gülser Yıldırım (2) ([GK],
B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-33) kararında silahlı bir terör örgütü olan
PKK'nın 2015 yılının Haziran ayından itibaren yoğunlaşan ve kamuoyunda hendek
olayları olarak bilinen terör saldırılarına ilişkin açıklamalarda
bulunmuştur. Bahsi geçen tarihlerde PKK tarafından Şırnak il merkezi ile Cizre,
Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır'ın
Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik
ilçelerinde, Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp
barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek
teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim
adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Güvenlik güçleri, hendeklerin
kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini
sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir.
Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik
görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Gülser
Yıldırım (2), § 29).
IV. İLGİLİ
HUKUK
42. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban
[GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
43. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
44. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Duruşmada
Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu; SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının
savunma hakkını kısıtlaması nedeniyle bu şekilde duruşmaya katılmayı
reddettiğini, ilgili mevzuat hükümlerine göre mahkeme salonunda bizzat hazır
bulundurulması gerektiği hâlde hiçbir duruşmaya katılamadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
46. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat
hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda
uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme
yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik
altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği
belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri
görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve
duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda
bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak
gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in
içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz
yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
47. Görüşte, başvurucunun terör örgütü üyeliği ve kasten
öldürme suçlarından yargılandığına ve suçlamaların niteliği dikkate
alındığında, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, yaşama hakkı
ile mağdurların ve tanıkların özgürlüklerinin ve güvenliklerinin korunması
hususlarının sanığın SEGBİS yoluyla duruşmalara katılmasını gerekli kıldığına
dikkat çekilmiş; muhtemel bir transferin başvurucunun hapisten kaçma riskini
veya bizzat kendisine yönelik misilleme ihtimalini artırabileceği
belirtilmiştir.
48. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun transferi
sırasında güvenlik sorunu yaşanabileceği gözetilerek duruşmalara SEGBİS
bağlantısı kurulmak suretiyle katılımının kararlaştırıldığı, SEGBİS ile
duruşmalara katılmayı reddetmesi nedeniyle başvurucunun yokluğunda fakat
müdafiinin katılımıyla yargılamanın sürdürüldüğü, bu şekildeki bir yargılamanın
adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.
49. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında sadece
istisnai durumlarda SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılması gerekirken bunun
genel bir kural hâline getirildiğini, bu uygulamanın hakkaniyete aykırı
olduğunu, güvenlik gerekçesiyle duruşma salonuna transfer edilemediğine ilişkin
gerekçenin ise soyut bir gerekçeden ibaret olduğunu, devletin gerekli güvenlik
önlemini alarak savunma hakkını kullanmasına imkân tanıması gerektiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
50. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
51. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
53. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan
Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan
karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa'nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma
hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde
gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem
arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa
Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya
katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik
bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa'nın 36. maddesini
ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme,
haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden
yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan
Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya
katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için
kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması
gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).
54. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz
konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli
olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu
genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin
ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak
değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır
bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi
ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu
çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin
yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin
öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın
duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece
mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan
Çoban, §§ 89-93).
55. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu
hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir
bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından
incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın
diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup
olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma
düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip
olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık
açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin
sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir
işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).
56. Somut olayda, başvurucunun duruşmada bizzat hazır
bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 4/12/2004 ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından
anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.
57. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi,
transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk
oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve
güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse
tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut bütünlüğünün
korunması amacını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında meşru
bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
58. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin
elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla
duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il
merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma
salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından
zorluk yaşanmaması ve makul sürede yargılama yapılmasıdır. Buna göre
başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek güvenlik kaygısı ve yargılamanın
uzun sürmemesi gibi meşru amaçlara ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma
hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun
duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve kamu
görevlilerinin yaşam haklarının korunması ve makul süre yargılama yapılması
amaçlarına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.
59. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup
olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü,
müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan
Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma
hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda
sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın
duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece
mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru
konusu olayda, Mahkemenin bulunduğu il ve ilçelerinde yargılamanın görüldüğü
tarihlerde terör olaylarının yoğunlaştığı, kamuoyunda hendek olayları
olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı bu dönemde PKK tarafından bazı
yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara hendekler kazıp barikatlar kurmak, bu
barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirmek suretiyle şehirlerin bir
kısmında hâkimiyet kurulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlileri,
bu hendeklerin kapatılmasını ve barikatların kaldırılmasını, böylelikle yaşamın
normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmıştır (bkz.§ 41). Buna
göre Mahkemece başvurucunun duruşma salonuna transferinin güvenlik
açısından sakıncalı olduğu yönünde yapılan değerlendirmenin temelsiz olduğu
söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle
duruşmaya katılımının sağlanması yönündeki müdahalenin gerekli olduğu
derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulmuştur.
60. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu
hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir
bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık
açısından gözönüne alınmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94). Terör örgütü
üyeliği gibi nitelikli bir suçtan yargılanan ve değişik tarihlerde sunduğu
yazılı dilekçeler ile duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla dile
getiren başvurucu, yargılamanın tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim
tekniği ile katılmıştır.Başvurucunun yokluğunda tanık dinlenmiş, Cumhuriyet
savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir.
Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu
hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlara
başvurucunun katılma taleplerini reddetmiştir. Buna göre terör örgütü üyeliği
suçundan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların
hiçbirinde hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.
61. Bu çerçevede başvurucunun esas hakkında işlemlerin
yapıldığı duruşmalarda hazır bulunma talebinin reddedilmesinin orantılı
olmadığı sonucuna varılmıştır.
62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Hicabi DURSUN ve Selahaddin MENTEŞ bu sonuca
katılmamışlardır.
C. Diğer İhlal İddiaları
63. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal
edildiğine karar verildiğinden yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki
diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
64. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
65. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin
ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki
kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama
sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu
öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı
olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın
yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin
varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.
Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü,
ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle
yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere
gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
69. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
70. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal
sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun
yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
71. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE
Hicabi DURSUN ve Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/354, K.2016/324) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Ceza davasında sanık olan başvurucunun duruşmaya bizzat
katılma talebinin reddedilmesi ve duruşmaya ses ve görüntü aktarımı suretiyle
katılımının sağlanmak istenmesi bireysel başvurunun konusunu oluşturmaktadır.
Bu konu ile ilgili olarak mahkememizin daha önce verdiği
06/02/2020 tarihli ve 2017/38372 numaralı bireysel başvuru (Emrah Yayla
Başvurusu) kararında yazdığım karşıoy gerekçeleri: bu başvuru için de aynen
geçerlidir. Anılan gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmadım.
KARŞIOY
1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun
adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine
karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.
2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında
ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında; devletin birliğine ülke
bütünlüğünü bozma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeni ile öldürme, 6136
sayılı suçundan dolayı Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi’ne kamu davası açılmıştır.
3. Mahkeme tensip tutanağında başvurucunun savunmasının
SEGBİS sistemiyle alınmasına karar verilmiştir.
4. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun sevk
edildiği Rize L Tipi Ceza İnfaz Kurumunda savunmasının alınması amacıyla SEGBİS
odasında hazır edilmesi istenmiştir. Başvurucu tercüman aracılığıyla yaptığı
savunmada suçlamayı ve haklarını anladığını SEGBİS ile ifade vermeyeceğini
ifade etmiştir. Başvurucu mahkemeye gelmeden beyanda bulunmayacağını
belirttiğinden başvurucunun yokluğunda duruşmaya devam edilmiştir.
5. Bolu Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığınca Ceza İnfaz
Kurumuna hitaben gönderilen yazıda PKK terör örgütünün eylemlerini son
zamanlarda arttığı belirtilerek sanığın mahkeme salonuna transferine riskli
olacağını belirtmiştir.
6. 12/05/2016 tarihli celsede Cumhuriyet Savcılığı esas
hakkındaki mütalaa başvurucuya ve müdafisine tebliğ edilmiştir.
7. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince; başvurucunun öncelikle
mahkeme salonunda hazır edilmesinin sağlanmaya çalışıldığı ancak güvenlik
nedeniyle başvurucunun mahkeme salonunda hazır edilemediği savunmasını yapması
amacıyla kendisine ses ve görüntü aktarımı suretiyle savunma yapma imkanı
sunulduğu buna rağmen başvurucu savunma yapmayınca susma hakkını kullandığı
kabul edilmiştir.
8. Mahkemece tanık beyanları da SEGBİS aracılığıyla
alınmıştır.
9. Başvurucunun mahkemede hazır bulundurulma talebine
ilişkin; Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince duruşmaya transferi için kolluğa yazı
yazılmış kolluk tarafından “PKK terör örgütünün doğu ve güneydoğu bölgelerinde
adam kaçırma ve propaganda amaçlı yol kesme eylemleri ile yol güzergahları
üzerinde patlayıcı madde düzeneği yerleştirme suretiyle icra ettiği bombalı
eylemlerini son zamanlarda artırdığı” gerekçesiyle sanığın sevkinin güvenlik
açısından riskte olduğu bu nedenle transfer edilemeyeceği belirtilmiştir.
10. Mahkeme duruşmayı 03/03/2016 tarihine ertelemiş,
başvurucu SEGBİS üzerinden duruşma tarihinde esas hakkındaki savunması yapılmak
üzere hazır edilmiştir.
11. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet
Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve
idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç
otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve
kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik
imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş
bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam
entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim,
savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi
belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha
önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden
güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.
12. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı
Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve
yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik
işlemler” kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı
hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.
“(1) Her türlü ceza muhakemesi
işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere
ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir,
kaydedilir ve saklanır.
(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar
hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan
incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.
(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak
hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda
düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile
imzalanabilir.
(4) Güvenli elektronik imza ile
imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda
gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya
kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve
kişilere gönderilmez.
(5) Elektronik imzalı belgenin elle
atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik
imzalı belge geçerli kabul edilir.
(6) Güvenli elektronik imza ile
imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla
nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak
düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır
ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.
(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek
çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu
belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi
tarafından imzalanır ve mühürlenir.
(9) Elektronik ortamda yapılan
işlemlerde süre gün sonunda biter.
(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu
nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla
temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak
istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler
ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.
(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin
UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
13. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h)
bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan
yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın
duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda
görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve
savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.
14. SEGBİS sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve
görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim
sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü
kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev
görmektedir. Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan
kişiler duruşma salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip
edebilmekte konuşulanları duyabilmektedir.
15. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek
amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim
Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli
iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul
esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü
işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz
kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin
SEGBİS ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği
düzenlenmiştir.
16. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında
“Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının
görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı
duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS
sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım
kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak
tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu
kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak
işlemektedir.
17. Bu açıklamalar ışığında somut olay
değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması
başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.
18. Bitlis ağır ceza mahkemesince başvurucunun duruşmada
hazır edilmesi için ilgili birimlerle yazışmalar yapılmıştır. Başvurucunun
güvenlik nedeniyle duruşma salonuna transfer edilemediği anlaşılmıştır. Mahkeme
başvurucunun SEGBİS odasında hazır edilerek savunma yapma imkânı tanımıştır.
Buna rağmen başvurucu savunmasını yapmamıştır. Güvenlik nedeniyle duruşma
salonunda hazır edilemeyeceği belirlenmesine rağmen başvurucu SEGBİS sistemi
üzerinden hazır edilmesine rağmen savunma yapmadığı için susma hakkını
kullandığı mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Mütalaa ve iddianame usulüne
uygun olarak başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu ısrarla SEGBİS üzerinden
savunmasını ve esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını sunmayacağını ifade
etmiştir.
19. Başvurucunun hukuki durumu Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından CMK daki sanığa ait olan haklardan ‘susma hakkı’nı kullanması olarak
değerlendirilmiştir. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesince SEGBİS üzerinden usul
kurallarına uyarak yargılama faaliyetini neticelendirmiştir. Bu yargılama
Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşmiştir.
20. Bu açıklamalar ışığında somut olayı
değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının
sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından
sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.