TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA TAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/23968)
|
|
Karar Tarihi: 31/10/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 27/11/2018-30608
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa TAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işyeri denetimi neticesinde mevzuata aykırılık
gerekçesine dayalı olarak idari para cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. İdari Para Cezası
Verilmesi Süreci
9. Başvurucu, otogaz ticareti ile
iştigal etmektedir. Başvurucuya ait, Gaziantep Nizip yolu Taşlıca mevkiinde faaliyet
gösteren otogaz istasyonunda 31/12/2012 tarihinde
kolluk görevlilerince idari bir denetim yapılmıştır. Bu denetim sonucu
düzenlenen aynı tarihli tutanakta, istasyonda park hâlinde bulunan bir aracın
içinde büyük boy bir mutfak tüpü görüldüğü belirtilmiştir. Bu durumdan
şüphelenilmesi üzerine otogaz istasyonunda çalışan M.S.K.nın montunda şişlik
olduğunun görüldüğü, şahsın üstü kontrol edildiğinde bir adet tahmini 30 cm uzunluğunda pompadan tüpe gaz basımında
kullanıldığı değerlendirilen aparat bulunduğu tespit edilmiştir. Bu
tutanak, bahsi geçen çalışan ve ilgili araç sahibince de imzalanmıştır.
10. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) 24/1/2013 tarihinde
başvurucunun savunmasının alınmasına karar vermiştir. Başvurucu, savunmasında otogaz istasyonunda sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) tüpü
doldurduğuna dair herhangi bir tespit yapılamadığını belirtmiştir. Başvurucu,
konu hakkında düzenlenen tutanağın ise yeterli bilgiler içermediğini
savunmuştur.
11. EPDK 16/5/2013 tarihinde başvurucuya 339.814 TL idari para
cezası vermiştir. Kararın gerekçesinde, kolluk görevlilerince düzenlenen
tutanaktaki tespitlere yer verilmiştir. Buna göre başvurucuya ait otogaz istasyonunda mutfak tüpüne dolum yapılması için
kullanılacak aparatın tespit edilerek fotoğrafının çekildiği vurgulanmıştır.
Kararda başvurucunun eyleminin 2/3/2005 tarihli ve 5307 sayılı Kanun'un 7.
maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendine aykırı olduğu belirtilmiştir.
EPDK sonuç olarak aynı Kanun'un 16. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin
(1) numaralı alt bendi uyarınca cezanın verildiğini belirtmiştir.
B. İdari Para Cezasına
İtiraz Süreci
12. Başvurucu, idari para cezasına karşı 2/10/2013 tarihinde
EPDK aleyhine Ankara 8. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır. Dava
dilekçesinde, işyerinde LPG dolumuna yarayan aparat
bulundurulmasının söz konusu olmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca çalışanı
üzerinde bulunan aletin gerçekten tüp dolumuna
yaradığına yönelik bir inceleme yapılmadığını, denetimi yapan kolluk görevlilerinin
bu konuda ehil kişiler olmadığını belirtmiştir. Başvurucu, bunun yanında ön
araştırma ve soruşturma yapılmaksızın idari para cezası verilemeyeceğini de
ifade etmiş; davaya konu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini
talep etmiştir.
13. Mahkeme 27/5/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.
Kararın gerekçesinde, başvurucuya ait otogaz
istasyonunda idarece yapılan denetim sonucunda LPG dolumuna
yarayan tüp dolum aparatı tespit edildiğine vurgu yapılmıştır. Mahkemeye göre başvurucunun
bu eylemi 5307 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı
bendine aykırılık teşkil etmektedir. Diğer taraftan Mahkeme; başvurucunun ön
araştırma ve soruşturma yapılmaması şikâyeti yönünden ise olayda idari para
cezası verilmesi için böyle bir soruşturma yapılmasının zorunlu olmadığını,
olayın bir soruşturmaya gerek duyulmayacak biçimde açık olduğunu belirtmiştir.
Mahkeme bu sebeplerle başvurucunun 5307 sayılı Kanun'un 16. maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendine göre cezalandırılmasına
ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.
14. Başvurucunun temyiz ettiği karar Danıştay Onüçüncü Dairesinin 20/11/2014 tarihli kararı ile bozma
sebeplerinden birinin bulunmadığı gerekçesine dayanılarak onanmıştır.
Başvurucunun karar düzeltme istemi talebi de aynı Dairenin 19/1/2017 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar, başvurucu vekiline 28/3/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 27/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Mevzuat Hükümleri
17. 5307 sayılı Kanun’un "Otogaz bayileri" kenar başlıklı 7.
maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Otogaz bayileri;
...
4) Otogaz istasyonlarında
LPG tüpü dolumu ve satışı yapmamak, LPG tüpü dolumuna
yarayan hiçbir alet, makine ve teçhizatı istasyon dahilinde bulundurmamak,
...
ile yükümlüdür.”
18. 5307 sayılı Kanun’un "İdari
para cezaları" kenar başlıklı 16. maddesinin ikinci fıkrasının
(b) bendi şöyledir:
“b) Aşağıdaki hâllerde sorumlulara ikiyüzellibin
Türk Lirası idarî para cezası verilir:
1) 5, 6 ve 7 nci madde hükümlerinin ihlâli.
...”
19. 5307 sayılı Kanun'un
"Ön araştırma, soruşturma ve dava hakkı" kenar başlıklı
18. maddesi şöyledir:
"Kurul, re’sen
veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma
açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön
araştırma yapılmasına karar verir.
Ön araştırma ve soruşturmada takip edilecek usûl ve esaslar, Kurum tarafından yürürlüğe konulacak
yönetmelikle düzenlenir.
(Değişik
üçüncü fıkra: 2/7/2012-6352/68 md.) İdari yaptırım
kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir. Kurul kararlarına
karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır."
2. Anayasa Mahkemesi
Kararları
20. Anayasa Mahkemesinin 7/4/2016 tarihli ve E.2015/109,
K.2016/28 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"14. Kanun’un 8. maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinde, bayilerin lisanslarının devamı süresince, bayisi
olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt
ikmali yapmaları yasaklanmış, itiraz konusu kuralla da yasaklanan bu eylemi gerçekleştiren
sorumluların sekiz yüz elli bin Türk Lirası idari para cezası ile
cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
...
18. Kanun koyucu, petrol piyasası
faaliyetlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde yürütülebilmesi amacıyla bayilere,
bayisi olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden
akaryakıt ikmali yapmamalarına ilişkin getirdiği yükümlülüğün ihlal edilmesi
hâlinde itiraz konusu kuralla idari para cezası öngörmüş olup kural, kabahat
sayılan eylemin işlenmesini önlemeye yönelik “caydırıcılık” fonksiyonunu yerine
getirmektedir.
19. Petrol piyasasında faaliyette bulunan
aktörlerin eylemlerinden dolayı petrol piyasasının bozulmaması ve piyasadaki
faaliyetlerin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı şekilde yürütülebilmesi amacıyla
bayilere bu şekilde yükümlülük getirilmesi ve bu yükümlülüğü ihlal eden
bayilerin idari para cezasıyla cezalandırılmaları kanun koyucunun takdir hakkı
kapsamında kalmaktadır. Bununla birlikte kanun koyucunun, takdir hakkı
kapsamında öngördüğü yaptırımın, adil ve hakkaniyete uygun olması
gerekmektedir.
20. Özel bir faaliyet alanında kamu düzenini
korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda özel
olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar “regülatif cezalar” olarak ifade edilmektedir. Bağımsız
idari otoritelerden olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından özel
kolluk veya düzenleme yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu
kategoriye girmektedir.
21. Regülatif idari
para cezalarının meblağları yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır
sonuçlar doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut
alt ve üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir.
22. İtiraz konusu kuralda bayilerin bağlı
bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden
akaryakıt ikmal etmeleri durumunda öngörülen idari para cezası“regülatif idari para cezası” niteliğinde maktu
olarak düzenlenmiştir. Bu cezada, işletmelerin ekonomik büyüklüğü ve sınıfına
ilişkin herhangi bir kademelendirme yapılmadığı görülmektedir. Buna göre, tek
pompa ile faaliyet gösteren ve idari para cezası miktarı kadar yıllık cirosu
bulunmayan bir akaryakıt istasyonu ile büyük ölçekteki akaryakıt istasyonunu
işletenler açısından yükümlülüğün ihlali halinde verilecek ceza miktarı aynı
olmakla birlikte, para cezasının miktarının yüksek olması göz önüne alındığında
tek pompa ile faaliyet gösteren ve cirosu yüksek olmayan akaryakıt bayisi için
verilen ceza daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir.
23. Diğer taraftan, bayilerin bağlı
bulundukları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden
akaryakıt ikmal etmeleri durumunda maktu idari para cezası ile
cezalandırılmalarının öngörülmesi nedeniyle, idari para cezası uygulanırken
fiilin işleniş şekli, diğer bir ifadeyle akaryakıtın ikmalinin ne şekilde
yapıldığı, failin kusur durumu başka bir ifadeyle bayinin fiili kasıtla veya
taksirle işleyip işlemediği ve ikmal edilen akaryakıtın miktarı gibi hususlarda
dikkate alınamamaktadır.
24. Bu itibarla bayilerin bağlı bulundukları
dağıtıcı haricinde başka dağıtıcılardan veya onların bayilerinden akaryakıt
ikmal etmeleri hâlinde fiilin haksızlık içeriği, bayilerin kusur durumu dikkate
alınmadan, ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge
gözetilmeden, itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası
ile cezalandırılmaları, hukuk devletinin gereği olan “adalet” ve “hakkaniyet”
ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 8.
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine
aykırıdır. İptali gerekir."
21. Anayasa Mahkemesinin 12/10/2016 tarihli ve E.2015/73,
K.2016/161 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"13. Kanun’un 3. maddesinin birinci
fıkrasında LPG taşıma faaliyeti yapmak için lisans alınmasının zorunlu olduğu
düzenlenmiş, itiraz konusu kuralla da LPG taşıma faaliyetinin lisans
alınmaksızın yapılması halinde sorumlulara beşyüzbin
Türk Lirası idarî para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.
14. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni
kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla
kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
15. Hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin
düzenlemelerde olduğu gibi idarî yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin
kabahat sayılacağı, bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü, yaptırımın
ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun
koyucu takdir yetkisine sahiptir. Bununla birlikte kanun koyucunun, takdir
hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın, adil ve hakkaniyete uygun olması
gerekmektedir.
16. Kanun’un genel ve madde gerekçeleriyle
yasama sürecindeki tartışmalardan, kanun koyucunun, sıvılaştırılmış petrol
gazının (LPG) güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içinde kullanıcılara
sunulmasını, faaliyetlerin şeffaf, güvenli ve istikrarlı bir şekilde
sürdürülmesini ve bu kapsamda etkili bir denetim sisteminin kurulması ile
caydırıcı cezalar getirilmesini hedeflediği anlaşılmaktadır.
17. Kanun koyucunun, kamu can ve mal güvenliği
açısından tehlike arz eden LPG’nin teknik gerekliliklere ve mevzuata uygun
olarak güvenli bir biçimde taşınmasını sağlamak üzere bu faaliyet için lisans
alınmasını zorunlu kıldığı ve bu yükümlülüğün ihlali halinde uygulanacak
yaptırımı maktu idarî para cezası olarak belirlediği görülmektedir. Kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu fiilleri kabahat olarak
belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin, kamu yararını
sağlamaya yönelik olduğu açıktır.
18. Kanun’un 16. maddesinde, idarî para
cezasını gerektiren filler ağırlık derecelerine göre gruplandırılarak ihlalin
önemine göre farklı idarî para cezaları öngörülmüştür. Kanun koyucunun, LPG
piyasasında yürütülecek faaliyetler için lisans alınmasına Kanun’un diğer bazı
hükümlerine göre daha çok önem atfettiği ve cezaları, caydırıcılık fonksiyonunu
yerine getirebileceğini takdir ettiği maktu cezalar olarak düzenlediği
anlaşılmaktadır.
19. Kanunla yapılan düzenlemelerin etkili bir
şekilde hayata geçirilebilmesi bakımından, öngörülen yükümlülüklerin yerine
getirilmesini sağlamak ve yasaklanan fiillerin işlenmesini önlemek için hangi
tür ve ölçekte idarî yaptırım uygulanacağı kanun koyucunun takdir
yetkisindedir. Maktu olarak belirlenen idarî para cezaları, cezayı gerektiren
fiili işleyenlerin üzerinde, ekonomik durumlarına göre farklı etkiler
doğurabilirse de bu durumun adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık
oluşturduğu söylenemez. Kanun koyucunun, takdir yetkisine kapsamında fiilin
meydana getireceği neticeleri de dikkate alarak düzenlediği itiraz konusu
kuralda hukuk devleti ilkesi ile çelişen bir yön bulunmamaktadır.
20. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 3.
maddesinde yer alan LPG’nin “taşınması” yönünden Anayasa’nın 2. maddesine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
...
23. Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasının
(4) numaralı bendinde, otogaz bayilerinin, otogaz istasyonlarında LPG tüpü dolumu ve satışı yapmamak,
LPG tüpü dolumuna yarayan hiçbir alet, makine ve
teçhizatı istasyon dâhilinde bulundurmamak ile yükümlü olduğu düzenlenmiş,
itiraz konusu kuralla bu yükümlülüğün ihlali halinde ikiyüzellibin
Türk Lirası idarî para cezası verilmesi öngörülmüştür.
24. Kanun koyucunun, LPG otogaz
satışı ile LPG tüpü satışı faaliyetlerini iki ayrı piyasa olarak düzenlediği,
kamu can ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden bu faaliyetlerin her
birine özgü teknik düzenlemeler getirdiği, bu kapsamda otogaz
bayilerinde LPG tüpü satış ve dolumunu yasakladığı ve
bu yasağın ihlali halinde uygulanacak yaptırımı maktu idarî para cezası olarak
belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu
fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idarî cezalar öngörmesinin,
kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu açıktır.
25. 5307 sayılı Kanun’un, 5728 sayılı Kanun’un
569. maddesiyle değiştirilen 16. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer
alan “Aşağıdaki hâllerde sorumlulara beşyüzbin Türk
Lirası idarî para cezası verilir:” ibaresinin 5307 sayılı Kanun’un 3.
maddesinde yer alan LPG’nin “taşınması” yönünden incelenmesi bölümünde
belirtilen gerekçeler bu kural yönünden de geçerlidir.
26. Açıklanan nedenlerle kural, Kanun’un 7.
maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendi yönünden Anayasa’nın 2.
maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir."
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ister suç
gelirlerinin elde edilmesinin önüne geçilmesi için müsadere olarak uygulansın
isterse de doğrudan uygulansın para cezalarının veya kazanç müsaderesinin
mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmektedir. AİHM, bu suretle
yapılan müdahalenin sözleşme'ye ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesinin ikinci paragrafı kapsamında mülkiyetin
kullanılmasının kontrolüne ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi
gerektiği görüşündedir (Butler/Birleşik Krallık (k.k.),
B. No: 41661/98, 27/6/2002; Phillips/Birleşik Krallık, B. No: 41087/98,
5/7/2001, §§ 50, 51; Konstantin Stefanov/Bulgaristan, B. No: 35399/05,
27/10/2015, §§ 57, 58).
24. Konstantin Stefanov/Bulgaristan kararına konu olayda
başvurucu avukatın ücreti yetersiz bulması nedeniyle zorunlu müdafii olmayı reddederek duruşmadan ayrılması üzerine ceza
mahkemesince başvurucu avukata yaklaşık 260 euro
tutarında para cezası verilmiştir. AİHM, şikâyet edilen cezaya konu paranın
mülk teşkil ettiğini ve bu para cezasının uygulanmasının da mülkiyet hakkına
müdahale teşkil ettiğini belirtmiştir (Konstantin
Stefanov/Bulgaristan, § 57). AİHM'e göre, uygulanan para cezası Sözleşme'nin anlamında
bir yaptırım teşkil etmektedir.
Bu sebeple müdahale; taraf devletlere yaptırımların ödenmesini sağlamak için
mülkiyetin kullanımını, kontrol yetkisi tanıyan Sözleşme'ye
ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci paragrafı çerçevesinde
değerlendirilmiştir (Konstantin Stefanov/Bulgaristan, § 58).
25. AİHM para cezasının açık, öngörülebilir ve ulaşılabilir
mahiyette bir kanuna dayandığını, yargılamanın etkin ve gecikmeden sürdürülmesi
yönünde kamu yararına dayalı meşru bir amacının da bulunduğunu tespit etmiştir
(Konstantin Stefanov/Bulgaristan,
§§ 63, 64). AİHM, ölçülülük yönünden yaptığı değerlendirmede ise
farklı unsurları değerlendirmiştir. Kararda, duruşmanın geçerli bir neden
olmaksızın tehir edilmesinin mahkemelerden garanti altına alması istenen adalet sisteminin düzgün işlemesine bir
engel teşkil ettiği vurgulanmıştır. AİHM, caydırıcı bir etkinin sağlanması için
parasal bir cezanın uygulanabileceğini belirtmiş ve bu alanda devletlerin geniş
bir takdir yetkisi olduğuna dikkat çekmiştir. AİHM bu bağlamda en önemli
güvencenin ise başvurucuya uygulanan cezaya karşı itiraz edebilme hakkının
tanınması olduğunu ve somut başvuruda ise başvurucuya uygulanan cezaya ilişkin
karar verme usulünün keyfî olduğunun ortaya konulamadığını belirtmiştir. AİHM
son olarak başvurucuya verilen para cezasının üst sınırdan uygulanmakla beraber
aşırı veya orantısız olmadığını değerlendirmiş, başvurucunun mülkiyet hakkı ile
kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı sonucuna
varmıştır (Konstantin Stefanov/Bulgaristan,
§§ 65-70).
26. AİHM, ceza olarak değerlendirdiği suç gelirlerinin
müsaderesine ilişkinPhillips/Birleşik Krallık kararında da benzer
değerlendirmeler yapmıştır. Bu olayda ceza mahkemesince başvurucunun uyuşturucu
kaçakçılığı suçundan elde ettiği düşünülen gelirlerinin toplamı olan 91.400
sterlin tutarındaki paranın müsaderesine, bu paranın ödenmediği durumda ise iki
yıl süreli hapis cezasının infazına karar verilmiştir. AİHM bu cezanın
başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu sebeple Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin olayda
uygulanabilir olduğunu belirtmiştir (Phillips/Birleşik Krallık, § 50). AİHM, ceza mahkemesinin kazanç
müsaderesine ilişkin kararının Sözleşme anlamında bir yaptırım/ceza olduğunu vurgulamıştır (Phillips/Birleşik Krallık, § 51). Mahkemeye göreSözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci
paragrafı taraf devletlere bu alanda geniş bir takdir yetkisi tanımakta olup
uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele anlamında böyle bir tedbirin uygulanmasının
caydırıcı etkisine dikkat çekilmiştir (Phillips/Birleşik Krallık, § 52). AİHM, tedbirin yalnızca suçtan
elde edilen gelirler ile sınırlı olduğunu ve yargılamada başvurucuya etkin bir
itiraz hakkının tanındığını gözeterek karşılaştırılan meşru amaca göre
müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varmıştır (Phillips/Birleşik Krallık, §§ 53,54).
27. Ismayilov/Rusya (B. No: 30352/03, 6/11/2008)
kararına konu olayda Bakü’de annesinden intikal eden evi satan başvurucu,
yanında taşıdığı para miktarını (21.348 ABD doları) gümrük makamlarına eksik
(48 ABD doları olarak) bildirmiştir. Rus kanunlarına göre 10.000 ABD doları
üzerindeki para miktarı gümrüğe bildirilmelidir. Başvurucuya bildirim
yükümlülüğüne uymama suçundan şartlı tahliye koşuluyla altı ay hapis cezası
verilir ve ayrıca el konulan paranın tamamının müsaderesine karar verilir. AİHM
müsadere tedbiriyle ilgili istikrarlı yaklaşımına değinmiş ve müdahalenin
mülkiyetten yoksun bırakma içerse dahi Sözleşme'ye ek
1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci paragrafı kapsamında mülkiyetin
kullanımının kontrolü mahiyeti taşıdığını belirtmiştir (Ismayilov/Rusya, §§ 28-30).
28. AİHM kamu yararı bakımından korunan hukuki menfaatin ise
gümrük makamlarına bildirim yükümlülüğüne uyulmasını sağlamak olduğunu vurgulamıştır(Ismayilov/Rusya, §
33). AİHM; başvurucuya herhangi bir suç isnadında bulunulmadığı ve olayda
müsadere tedbirinin kara paranın aklanması, terörizmin finansmanı, uyuşturucu
kaçakçılığı, vergi kaçırma veya başka suç faaliyetleri kapsamında uygulanmadığı
tespitlerine yer vermiştir. Buna göre belirli bir miktarın üzerinde nakit
parayı yanında taşımış olan başvurucu, sadece gümrük makamlarına yanında
taşıdığı bu parayı eksik bildirmekten ötürü sorumlu tutulmuştur. AİHM
bildirilmeyen paranın meşru yollardan elde edildiğini ve bu paranın
bildirilmemesinin kamuya olan zararının ise oldukça az olduğunu vurgulamıştır.
Bununla birlikte müsadere tedbirinin sadece zararın tazmini amacıyla değil aynı
zamanda caydırıcı ve cezalandırıcı bir yönünün de bulunduğu kabul edilmiştir.
Ancak olayda ise başvurucunun zaten bildirim yükümlülüğüne uymadığı için şartlı
tahliye koşuluyla hapis cezası aldığına dikkat çekilmiştir. AİHM'e
göre yalnızca bildirim yükümlülüğüne uyulmamasından dolayı ceza da almışken
ayrıca müsaderenin uygulanması ölçüsüz olup başvurucuya aşırı ve olağan dışı
bir külfet yüklemektedir (Ismayilov/Rusya, §§ 37, 38).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu, otogaz istasyonunda
yapılan denetimde tespit edilen nesnenin gerçekten tüp dolumunda
kullanılıp kullanılmadığının anlaşılamadığını belirtmiştir. Başvurucu bu
sebeple idari para cezasına dayanak olarak gösterilen tüp dolumu yapıldığına
dair hiçbir şüpheye yer bırakmayan açık bir tespitin bulunmadığını öne
sürmüştür. Başvurucuya göre bu hususun ön araştırma ve soruşturma yapılarak
belirlenmesi gerekirken derece mahkemeleri bir ön kabule ve yoruma dayalı
olarak itirazlarını göz ardı etmiştir. Başvurucu son olarak verilen idari para
cezasının miktarının son derece yüksek olduğundan yakınmıştır. Başvurucu, bu
gerekçelerle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin norm denetimi
kapsamında verdiği karara atıf yapılarak para cezaları alanında devletin takdir
yetkisine işaret edilmiş ve başvurucuya yüklenen özel ve orantısız aşırı bir
yükten söz edilemeyeceği bildirilmiştir.
B. Değerlendirme
32. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen
şikâyetlerinin özü, başvurucunun kanuna aykırı eylemi sebebiyle idari para
cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkindir. Bu
nedenle başvurucunun belirtilen ihlal iddialarının tümü mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
35. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
Somut olayda idari para cezasına hükmedilmesi neticesinde başvurucudan tahsil
edilen, belirtilen tutardaki paranın başvurucunun mal varlığına dâhil
olduğundan verilen idari para cezasıyla yoksun bırakılan bu paranın başvurucu
açısından mülk teşkil ettiği
açıktır.
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
36. Başvuru konusu olayda başvurucunun idari para cezası ile
cezalandırılması yoluyla yapılan müdahalenin mülkten yoksun bırakılmasına yol açmakla
mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.
37. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında herkesin
mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş, ikinci
fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi
belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi
koşullarda sınırlanabileceği belirlenmekle aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının
genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının
kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle
devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân
sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından
mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca
belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi,
mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§
55-58).
38. Otogaz istasyonları için
belirlenen yükümlülüklerden birine uymadığı tespit edildiği için başvurucuya
idari para cezası uygulanmıştır. Dolayısıyla müdahaleyle otogaz
istasyonlarının belirli bazı yükümlülükleri yerine getirmesi ve bu kurallara
uymayanların ise yaptırıma tabi tutulması, böylece otogaz
sektörünün düzenlenmesi ve kontrol edilmesi amaçlanmaktadır. Bu durumda
başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin mülkiyetin kamu yararına
kullanımının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde
incelenmesi gerekir.
c. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
39. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
40. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep Tarhan
ve Afife Tarhan, § 62).
i. Kanunilik
41. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi
gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit
edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç
hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların
bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş
Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
42. Somut olayda otogaz istasyonunda
LPG tüpü dolumuna yarayan bir araç bulundurduğu
gerekçesiyle 5307 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrası ile 16.
maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca başvurucuya idari para cezası
verilmiştir.21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun
7. maddesinin ikinci fıkrasında otogaz bayilerinin
istasyonlarda LPG tüpü dolumu ve satışı yapmamak, LPG tüpü dolumuna
yarayan hiçbir alet, makine ve teçhizatı istasyon dâhilinde bulundurmamak ile
yükümlü olduğu belirtilmiştir. 5607 sayılı Kanun'un 16. maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinde de bu maddedeki yükümlülüğün ihlali durumunda idari
para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.
43. Dolayısıyla söz konusu Kanun hükümlerinin açık, ulaşılabilir
ve öngörülebilir mahiyette olduğu dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayalı olduğu kuşkusuzdur.
ii. Meşru Amaç
44. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı
ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmektedir. Kamu yararı kavramı,
mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılmasına
imkân vermekle bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının
kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir
sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §
53).
45. 5307 sayılı Kanun'un genel ve madde gerekçeleriyle yasama
sürecindeki tartışmalardan kanun koyucunun LPG'nin güvenli ve ekonomik olarak
rekabet ortamı içinde kullanıcılara sunulmasını, faaliyetlerin şeffaf, güvenli
ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesini ve bu kapsamda etkili bir denetim
sisteminin kurulması ile caydırıcı cezalar getirilmesini hedeflediği
anlaşılmaktadır. Kanun koyucunun LPG otogaz satışı
ile LPG tüpü satışı faaliyetlerini iki ayrı piyasa olarak düzenlediği, kamu can
ve mal güvenliği açısından tehlike arz eden bu faaliyetlerin her birine özgü
teknik düzenlemeler getirdiği, bu kapsamda otogaz
bayilerinde LPG tüpü satış ve dolumunu yasakladığı,
bu yasağın ihlali hâlinde uygulanacak yaptırımı maktu idari para cezası olarak
belirlediği görülmektedir. Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu
fiilleri kabahat olarak belirlemesinin ve bunun karşılığında idari cezalar
öngörmesinin kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu açıktır (AYM, E.2015/73,
K.2016/161, 12/10/2016, §§ 17, 24).
46. Dolayısıyla toplum ve çevre sağlığı ile can, mal ve çevre
güvenliği açısından büyük önem taşıyan LPG faaliyetlerinin izin, ruhsat,
denetim ve kontrol işlemleri çerçevesinde bazı yükümlülükler öngörülerek bu
yükümlülüklere uyulmamasının yaptırıma tabi tutulmasında kamu yararı amacının
bulunduğu kuşkusuzdur. Ayrıca bu yaptırımların kanuna aykırı benzeri fiillerin
tekrar işlenmesinin önüne geçilmesi bağlamında caydırıcı bir yönü de
bulunmaktadır. Son olarak otogaz istasyonlarında LPG
tüpü dolumu yapılmamasına izin verilmemesinin kullanım alanlarına göre piyasa
işleyişinin düzenlenmesi gibi bir amacının olduğuna da dikkati çekmek gerekir.
Bu sebeplerle başvuruya konu müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir
amacının olduğu kuşkusuzdur.
iii. Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
47. Son olarak başvurucunun mülkiyet hakkına kamu makamlarınca
yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek
için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı
değerlendirilmelidir.
48. Ölçülülük ilkesi elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olmasını, gereklilik ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53,
27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
38).
49. Mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'nın 13. ve
35. maddelerine göre ölçülü olabilmesi için her şeyden önce bu tedbirin
öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olması zorunludur.
Diğer taraftan müdahalede bulunulurken takip edilen kamu yararı amacını
gerçekleştirmeye en uygun aracın seçilmesi gerekmektedir. Bu alanda hangi
araçların tercih edileceği ise öncelikli olarak daha isabetli karar verebilecek
konumda olan ilgili kamu makamlarının yetkisindedir. Bu nedenle hangi aracın
tercih edileceğinin belirlenmesi hususunda idarelerin belli ölçüde takdir
yetkisi bulunmaktadır. Ne var ki seçilen aracın gerekliliğine ilişkin olarak
idarelerin sahip olduğu takdir yetkisi sınırsız değildir. Tercih edilen aracın
müdahaleyi ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağırlaştırması
durumunda Anayasa Mahkemesince müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna ulaşılması
mümkündür. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda yapacağı denetim, seçilen
aracın isabet derecesine yönelik olmayıp hak ve özgürlükler üzerinde
oluşturduğu müdahalenin ağırlığına dönüktür (Bazı değişikliklerle birlikte bkz.
Hamdi Akın İpek, B. No:
2015/17763, 24/5/2018, § 108; Hanife Ensaroğlu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017, § 67).
50. Ayrıca ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine
ilişkin kurallar ceza hukukunun ana ilkeleri ile Anayasa'nın konuya ilişkin
kuralları başta olmak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve
ekonomik hayatın gereksinmeleri gözönüne alınarak
saptanacak ceza politikasına göre belirlenir. Kanun koyucu; cezalandırma
yetkisini kullanırken toplumda hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunun hangi tür
ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya
hafifletici sebep olarak kabul edilebileceği ve ceza sistemini tamamlayan
müesseseler konusunda takdir yetkisine sahiptir (AYM, E.2013/24, K.2013/133,
14/11/2003).
51. Bununla birlikte orantılılık ilkesi gereği kişilerin
mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı
ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil
denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi
durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken
Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer
taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin
davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya
yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Bazı değişikliklerle birlikte bkz. Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017,
§§ 58, 60).
52. Anayasa'nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden
söz etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda
korunabilmesi bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da
ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da
makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu
makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması
güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe
bakılarak yapılmalıdır (Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, §
36; Bekir Yazıcı [GK], B. No:
2013/3044, 17/12/2015, § 71).
53. El koyma veya müsadere gibi tedbirler yoluyla ya da para
cezası uygulanmak suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin bireyin
menfaatleri ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozmaması
için malikin davranışı ile kanunun ihlali arasında uygun bir illiyet bağının
olması, başvurucunun müdahaleye yönelik iddia ve savunmalarının ilgili idari ve
yargısal makamlarca makul biçimde karşılanması, ayrıca her
hâlde iyi niyetli malikin zararının ise tazmini gerekmektedir. Bu
gerekliliklere uyulduğu takdirde mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülü
olacaktır (Züliye Öztürk, § 64).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
54. Başvurucuya idari para cezası verilmesinin otogaz istasyonunda LPG tüpü dolumunun
engellenmesini sağlamaya yönelik olduğu dikkate alındığında müdahalenin söz
konusu kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğunda şüphe
bulunmamaktadır. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin gerekli olup olmadığı irdelenmelidir. Olayda takip edilen meşru
amacı gerçekleştirmeye elverişli diğer araçlarla karşılaştırıldığında ve
başvurucunun fiilinin kabahat olarak düzenlenerek yalnızca idari para cezası
uygulandığı dikkate alındığında müdahalenin gerekli olmadığı söylenemez.
55. Orantılılık yönünden ise öncelikle başvurucuya idari para
cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme
olanağının tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir. Başvurucuya idari para
cezası verilmeden önce EPDK tarafından savunmasının istendiği ve başvurucunun
da bu imkândan yararlanarak itirazlarını bildirdiği görülmüştür. İdari para
cezası kararına karşı da kendisini avukat ile temsil ettiren başvurucu, önce
idare mahkemesinde dava açmış; davanın reddine ilişkin karara karşı da temyiz
kanun yoluna başvurmuştur.
56. Başvurucu özellikle denetim sonucu tespit edilen aletin LPG
tüpü dolumuna yarar olup olmadığının gerek idarece
gerekse de derece mahkemelerince yeterince incelenmediğinden yakınmıştır. Bununla
birlikte söz konusu itirazları değerlendiren idare ve derece mahkemelerinin
kolluk görevlilerince düzenlenen tutanaktaki sebebiyle ayrı bir inceleme
yapılmasına gerek görmedikleri anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu tutanağın
bizzat başvurucunun çalışanı ile dolum için tüp getirdiği belirtilen kişi
tarafından herhangi bir ihtirazi kayıt düşülmeden
imzalandığı görülmektedir. Başvurucu ise bu tutanak ile tespit edilen olguların
doğru olmadığını gösterir herhangi bir delile dayanmamıştır. Buna göre derece
mahkemelerince söz konusu tutanaktaki tespitler esas alınmak suretiyle ayrıca
bir araştırma yapılmasına gerek görülmediği dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla
başvurucunun derece mahkemelerinden duruşma yapılması yönünde bir talebinin
olmadığı da dikkate alındığında mülkiyet hakkına idari para cezası uygulanmak
suretiyle yapılan müdahaleye karşı başvurucunun etkin bir biçimde itiraz
edebilme olanağı bulduğu ortadadır.
57. Ayrıca somut olayda idari para cezasının LPG tüpü dolumuna yarayan alet bulundurmamasına ilişkin 5307 sayılı
Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı davranılması
nedeniyle 16. maddenin ikinci fıkrasının (b) bendine dayandırıldığı dikkate
alındığında kamu makamlarının kararlarının keyfî veya öngörülemez nitelikte olmadığı
anlaşılmaktadır.
58. Diğer taraftan anılan Kanun'un 16. maddesinin ikinci
fıkrasına yönelik itiraz başvurusu üzerine norm denetimi kapsamında da Anayasa
Mahkemesince konu hakkında bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Kararda özellikle
kanunla yapılan düzenlemelerin etkili bir şekilde hayata geçirilebilmesi
bakımından, öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesini sağlamak ve
yasaklanan fiillerin işlenmesini önlemek için hangi tür ve ölçekte idari
yaptırım uygulanacağının kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu
vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesince maktu olarak belirlenen idari para
cezalarının cezayı gerektiren fiili işleyenlerin üzerinde ekonomik durumlarına
göre farklı etkiler doğurabildiği kabul edilmiş ancak bu durumun adalet ve
hakkaniyet ilkelerine aykırılık oluşturduğunun söylenemeyeceği belirtilmiştir.
Sonuç olarak anılan Kanun maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığı gerekçesiyle
itiraz başvurusu reddedilmiştir (bkz. § 21).
59. Bununla birlikte somut olayda başvurucu, idari para
cezasının miktarının yüksek olduğu için orantısız olduğundan yakınmakta ise de
herhangi bir orantılılık karşılaştırması yapmaya elverişli hiçbir bilgi veya
belge sunmamıştır. Dolayısıyla verilen idari para cezasının somut olay
bağlamında başvurucunun ekonomik durumunda nasıl bir etkiye yol açtığının
belirlenmesi mümkün olamamaktadır.
60. Sonuç olarak LPG kullanılan taşıtlara ikmal hizmeti verecek otogaz istasyonlarının emniyet kurallarına ve teknik
düzenlemelere uygun olarak kurulması ve işletilmesinin kamunun can ve mal
güvenliği açısından büyük önem arz ettiği kuşkusuzdur. Bunun yanında devletin
idari para cezalarının düzenlenmesi ve uygulanması alanında geniş bir takdir
yetkisinin olduğu da dikkate alınmalıdır. Kaldı ki olayda başvurucuya idari
para cezasının dışında herhangi bir adli veya idari yaptırım uygulanmamış,
müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi ya da işyerinin geçici süreyle veya
tamamen kapatılması gibi bir tedbir yoluna da gidilmemiştir. Ayrıca idari para
cezası verilmesine yol açan fiilin başvurucunun kusurundan kaynaklandığı, somut
olayda kamu makamlarının özensiz bir tutum veya davranışının ise söz konusu
olmadığı gözetilmelidir.
61. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin, takip ettiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ve
özellikle başvurucunun kendi kusuruyla kanuna aykırılığa yol açtığı dikkate
alındığında başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet
yüklemediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı ile
kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin
ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
31/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.