TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BURGMANN PACKİNGS ENDÜSTRİYEL SIZDIRMAZLIK SANAYİ VE
TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/23989)
|
|
Karar Tarihi: 15/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
Başvurucu
|
:
|
Burgmann Packings
Endüstriyel Sızdırmazlık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Osman ALTUNTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, lisans olmaksızın madeni yağ üretilmesi
gerekçesine dayalı olarak idari para cezası verilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 25/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. İdari Para Cezası Verilmesi Süreci
8. Başvurucu, sanayi tipi sızdırmazlık malzemesi üretimi
alanında faaliyet gösteren bir şirkettir.
9. Başvurucu Şirkete ait İstanbul'un Tuzla ilçesinde faaliyet
gösteren tesiste kolluk görevlilerince denetim yapılmıştır. Bu denetimde madeni
yağ lisansı bulunmadığı hâlde judol adlı yağ üretimi yapıldığı 6/12/2005
tarihli tutanakla tespit edilmiştir. Madeni yağ üretimi yapılan makine ve
teçhizat denetim sonucu geçici olarak mühürlenmiştir.
10. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), kayıtlarında
yaptığı incelemede başvurucu Şirketin madeni yağ lisansı almadığını belirlemiş
ve başvurucunun savunmasının alınmasına karar vermiştir.
11. Başvurucunun savunmasını değerlendirdiğini ifade eden
EPDK 10/5/2007 tarihinde başvurucuya 714.460 TL idari para cezası vermiştir.
Kararda, madeni yağ lisansı olmadan madeni yağ üretimi yapılması nedeniyle
4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu'nun 19. maddesinin
ikinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendi ile Petrol Piyasası
Kanunu'nun 19. Maddesi Uyarınca 1/1/2005 Tarihinden İtibaren Uygulanacak Para
Cezaları Hakkında Tebliğ (Tebliğ) uyarınca cezanın uygulandığı belirtilmiştir.
B. İdari Para
Cezasına İtiraz Süreci
12. Başvurucu Şirket; faaliyet gösterdiği alanda ihtiyaç
nedeniyle judol adlı karışımı kullandığını, üretmediğini, bu maddenin
hatalı şekilde gres yağı olarak tanımlandığını ve üretiminin lisans
gerektirmediğinin alınan raporlarla doğrulandığını belirterek idari para
cezasına karşı Danıştay Onüçüncü Dairesinde (Daire) iptal davası açmıştır.
13. Daire, judol adlı üründen alınan numune
analizi hakkında bilirkişi raporu almıştır. Bilirkişi raporunda, söz
konusu ürünün bir gres olup 5015 sayılı Kanun kapsamına göre lisanslı
üretime tabi olduğu açıklanmıştır.
14. Daire 26/1/2010 tarihinde davayı reddetmiştir.
Kararın gerekçesinde, alınan bilirkişi raporuna göre judol adlı ticari
ürünün lisanslı üretime tabi olduğu ve başvurucu Şirkete ait tesiste lisans
alınmaksızın faaliyette bulunulduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Daire
ayrıca 5015 sayılı Kanun'un 19. maddesinde 23/1/2008 tarihli ve 5728 sayılı
Kanun'un 522. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu uygulanacak idari para
cezası miktarının yeniden belirlenmesi hususunu değerlendirmiştir. Daire,
verilen para cezasının tahsil edileceği tarihte ceza miktarında lehe bir
değişiklik olması hâlinde bu miktar üzerinden tahsilat yapılacağından eylemin
gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuata uygun olarak tesis edilen
işlemin hukuka uygun olduğuna karar vermiştir.
15. Başvurucu Şirket, karara karşı temyiz başvurusunda
bulunmuştur. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) 13/3/2013 tarihinde
temyiz istemini reddederek kararı onamıştır.
16. Başvurucu, İDDK kararına karşı 25/11/2013 tarihinde
karar düzeltme talebinde bulunmuştur. İDDK 1/3/2017 tarihinde karar düzeltme
talebini reddetmiştir.
17. Nihai karar 27/4/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 25/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Mevzuat
Hükümleri
19. 5015 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Petrol ile ilgili;
a) Rafinaj, işleme, madeni yağ üretimi,
depolama, iletim, serbest kullanıcı ve ihrakiye faaliyetlerinin yapılması ve bu
amaçla tesis kurulması ve/veya işletilmesi,
...
İçin lisans alınması zorunludur. Kurum,
geliştireceği ilke ve ölçütler doğrultusunda, iletim ve işleme faaliyetlerinde
lisans alma zorunluluğuna muafiyet getirebilir. Lisans vermede taahhüt
üzerinden işlem yapılamaz.
..."
20. 5015 sayılı Kanun'un olay tarihinde yürürlükte olan
19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanuna göre idarî para
cezalarının veya idarî yaptırımların uygulanması, bu Kanunun diğer hükümlerinin
uygulanmasına engel oluşturmaz. Bu Kanuna göre verilen ceza ve tedbirler diğer
kanunlar gereği yapılacak işlemleri engellemez.
Bu Kanuna göre;
a) Aşağıdaki haller ağır kusur
sayılarak, sorumluları hakkında beşyüz milyar Türk Lirası idarî para cezası
uygulanır:
1) Lisans almaksızın lisansa tâbi
faaliyetlerin yapılması.
...
İdarî para cezalarının miktarları her
yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298
inci maddesi uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak
suretiyle uygulanır. Bu şekilde yapılacak hesaplamalarda, milyon kesirleri
dikkate alınmaz."
21. 5015 sayılı Kanun'un 5728 sayılı Kanun'un 522.
maddesiyle değişik 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanuna göre idarî para
cezalarının veya idarî yaptırımların uygulanması, bu Kanunun diğer hükümlerinin
uygulanmasına engel oluşturmaz. Bu Kanuna göre verilen ceza ve tedbirler diğer
kanunlar gereği yapılacak işlemleri engellemez.
Bu Kanuna göre;
a) Aşağıdaki hallerde, sorumlulara
altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası verilir:
1) Lisans almaksızın lisansa tabi
faaliyetlerin yapılması.
..."
22. Tebliğ'in ilgili kısmı şöyledir:
"...
Buna göre, 5015 sayılı Petrol Piyasası
Kanununun 19 uncu maddesinde yer alan para cezası miktarları, 1/1/2005
tarihinden itibaren aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi uygulanacaktır.
..."
23. Tebliğ'e ek tablonun metin hâline getirilmiş ilgili
kısmı şöyledir:
"...
19. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendi
için 1/1/2005 tarihinden itibaren uygulanacak para cezası (YTL) 714.460,
..."
B. Danıştay
İçtihadı
24. Danıştay İDDK'nın 19/2/2009 tarihli ve E.2008/3398,
K.2009/60 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"5728 sayılı Yasanın gerek genel,
gerekse madde 'Gerekçesinde bu değişikliklerin nedeni' İdari yaptırım
kararlarının tebliği, kesinleşmesi, takip ve tahsili ile zamanaşımı konularının
Kabahatler Kanununun genel hükümler kısmında ayrıntılı olarak düzenlendiğinden
buna ilişkin düzenlemelere madde metninde yer verilmemiştir." denilerek
açıklanmıştır.
Bu durumda, 5015 sayılı Kanun'un 19.
maddesi uyarınca ilgililere verilen idari para cezalarının takip ve tahsilinde
5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı sonucuna varılmıştır.
Bu bağlamda 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu'nun 2. maddesinde; 'Kabahat' deyiminin, kanunun karşılığında idari
yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği belirtilmiş; aynı
Kanun'un 'Genel Kanun Niteliği' başlıklı, değişik, 3. maddesinde, Bu Kanunun;
-İdari yaptırım kararlarına karşı kanun
yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
-Diğer genel hükümlerinin, idari para
cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller
hakkında uygulanacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Öte yandan aynı Kanun'un 'Zaman
Bakımından Uygulama' başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu'nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümlerinin
kabahatler bakımından da uygulanacağı belirtilmiş, maddede gönderme yapılan
5237 sayılı Kanun'un 'Zaman Bakımından Uygulama' başlıklı 7. maddesinin (2)
numaralı fıkrasında 'Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile
sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan
kanun uygulanır ve infaz olunur.' hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, 5326 sayılı Kanun'un 'İdari Para
Cezası' başlıklı 17. maddesinin (7) numaralı fıkrasında 'İdari para cezaları
her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit
ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır.' hükmü
bulunmaktadır.
Yukarıda değinilen yasal hükümler
karşısında; idari para cezalarında, ceza verilmesinin dayanağı kuralın
yürürlükten kaldırılması veya lehe düzenleme yapılması yoluyla ortaya çıkan
yeni hukuki durumun dikkate alınması gerekmektedir. Bu itibarla, Daire
kararında yer alan, idari para cezası verildikten sonra idari para cezasına
esas alınan Yasa hükümlerindeki değişikliğin tekrar dikkate alınmayacağı
yolundaki gerekçede hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Buna göre Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu'nca ihlalin tespit edildiği tarih esas alınarak idari para cezası
uygulanması gerekmekle birlikte, işlem tarihindeki veya cezanın tahsili
tarihindeki ceza miktarındaki lehe düzenlemelerin de gözönünde bulundurulması
zorunludur.
Olayda 5015 sayılı Kanun'un 19.
maddesinde, davacının ihlalinin tespit edildiği tarihteki ceza miktarının
285.784.- TL ve 2008 yılında da 362.620.- TL. olmasına karşın 8.2.2008
tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunla yapılan yeniden düzenleme sonucu
250.000.- TL'ye indirilmiş, bununla birlikte 2009 yılı için bu miktar 280.000.-
TL. olarak belirlenmiştir. Görüldüğü üzere yeniden değerleme oranında artırım
uygulaması nedeniyle para cezası yıllar itibariyle farklı olarak
saptanmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlıkta idarece verilen
para cezasının tahsil edileceği tarihte şayet ceza miktarında lehe bir
değişiklik varsa, bu miktar esas alınmak suretiyle tahsilat yapılacak
olmasının, tespit tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak tesis
edilen işlemin iptalini gerektirmeyeceği sonucuna varılmıştır."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 15/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İdari Para
Cezası Miktarının Belirlenmesinde Lehe Olan Kanunun Uygulanmaması Nedeniyle
Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucu, 5015 sayılı Kanun'un 19. maddesinde
1.000.000 TL olarak öngörülen idari para cezasının üst sınırının 5728 sayılı
Kanun'un 522. maddesiyle 600.000 TL olarak değiştirilmesine rağmen bu husus
değerlendirilmeden karar verildiğini belirterek mülkiyet ve adil yargılanma
hakları ile suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu adil yargılanma hakkı ile suç ve cezada kanunilik ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de idari para cezasına ilişkin şikâyetlerin
esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından başvurucunun
bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
29. Somut olayda Daire, başvurucunun lehe kanunun
uygulanmadığına ilişkin iddiası yönünden inceleme yaptığı görülmektedir. Buna
göre Daire, verilen para cezasının tahsil edileceği tarihte ceza miktarında
lehe bir değişiklik olması durumunda lehe olan miktar üzerinden tahsilat
yapılacağını açıklayarak eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuata
uygun olarak kurulan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirtmiştir. Bu
kapsamda başvurucunun iddiası yönünden yapılan değerlendirmenin açıkça keyfî
olduğu veya bariz bir takdir hatası içerdiği söylenemez.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin Diğer İddialar
1. Başvurucunun
İddiaları
31. Başvurucu, sızdırmazlık malzemeleri ürettiğini ve
petrol piyasası alanında faaliyet göstermediğini açıklamıştır. İç tüketim için judol
yağı ürettiğini belirten başvurucu, kullanıcılara bu ürünün satışının
yapılmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, kanunda açıkça suç sayılmayan bir
eylemden dolayı cezalandırıldığını iddia etmiş ve yıllık cirosunun 4.625.742,87
TL olması karşısında 714.460 TL tutarındaki idari para cezasının orantısız
olmasından yakınmıştır.
32. Başvurucu, idari para cezasına dayanak olan 5015
sayılı Kanun'un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt
bendinin Anayasa Mahkemesinin 7/4/2016 tarihli ve E.2015/109 K.2016/28 sayılı
kararı ile iptal edildiğini belirtmiştir. Başvurucu, idari para cezasına
dayanak kanun maddesinin yok hükmünde olduğunu ve kanuna göre suç sayılmayan
bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağını iddia etmiştir.
33. Başvurucu sonuç olarak bu gerekçelerle mülkiyet ve
adil yargılanma hakları ile suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucu adil
yargılanma hakkı ile suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmekte ise de idari para cezasına ilişkin şikâyetlerin esas itibarıyla
mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından başvurucunun bütün
şikâyetlerinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
35. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verilebilecektir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, § 24).
36. Somut olayda lisans almaksızın madeni yağ ürettiği
gerekçesiyle başvurucu Şirkete 714.460 TL tutarında idari para cezası
verilmiştir.
37. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan
mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her
türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, §
20). Somut olayda idari para cezası tutarındaki paranın başvurucu açısından mülk
teşkil ettiği kuşkusuzdur.
38. Malikin mülkünü kullanma, mülkün semerelerinden
yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin
sınırlanması, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife
Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53). Başvuru konusu olayda başvurucunun
lisans almaksızın madeni yağ ürettiğinin tespiti üzerine idari para cezası ile
cezalandırılması yoluyla yapılan müdahalenin mülkiyet hakkına müdahale teşkil
ettiği açıktır.
39. Anayasa Mahkemesi daha önce idari para cezası yoluyla
mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının
kontrolü amacıyla yapıldığını kabul etmiş ve bu tür müdahaleleri üçüncü kural
çerçevesinde incelemiştir (Mustafa Taş, B. No: 2017/23968, 31/10/2018, §
38, Orhan Gürel, B. No: 2015/15358, 24/5/2018, § 46, Mars Sinema
Turizm ve Sportif Tesisler İşletmeciliği A.Ş., B. No: 2017/23849,
10/10/2018, § 48). Somut olayda da bu yaklaşımdan ayrılmayı gerektirir bir
durum olmadığından başvurunun mülkiyetin kullanımının kontrolüne ilişkin üçüncü
kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
40. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet
hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin
kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi
gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §
62).
41. Başvuru konusu olayda idari para cezasının 5015
sayılı Kanun'un 3. maddesinin (a) bendi, 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a)
bendinin (1) numaralı alt bendi ile Tebliğ'e dayanılarak uygulandığı
görülmektedir.
42. Anayasa Mahkemesinin 7/4/2016 tarihli ve E.2015/109
K.2016/28 sayılı kararı ile 5015 sayılı Kanun'un 23/1/2008 tarihli ve 5728
sayılı Kanun’un 522. maddesiyle değiştirilen 19. maddesinin ikinci fıkrasının
(a) bendinin "Aşağıdaki hallerde, sorumlulara altı yüz bin Türk Lirası
idari para cezası verilir:" bölümünün, 5015 sayılı Kanun’un 7.
maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan "...bayi,
sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde
faaliyetine devam eder..." ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna
ve iptaline karar verilmiştir. Bu kapsamda 5015 sayılı Kanun'un 19. maddesinde
öngörülen idari para cezasının "...bayi, sözleşme yaptığı yeni
dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam
eder..." ibaresi ile sınırlı olarak iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Başvuruya konu olayda idari para cezasına dayanak hükme ilişkin ise herhangi
bir iptal kararı bulunmamaktadır. Bu kapsamda başvurucunun iddiası yerinde
olmayıp idari para cezasına dayanak hükümlerin öngörülebilir, açık ve
ulaşılabilir mahiyette olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla
müdahalenin kanunilik koşulunu taşıdığı anlaşılmaktadır.
43. Petrol ve petrol ürünlerinin doğrudan veya işlenerek
güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içinde kullanıcılara sunulması, bu
alandaki faaliyetlerin şeffaf ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi ve
tüketicilerin korunması amaçlarıyla etkili bir denetim sistemi kurulması ile
caydırıcı cezalar getirilmesinde kamu yararı amacı bulunmaktadır. Bu kapsamda
başvuruya konu müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu
kuşkusuzdur.
44. Son olarak başvurucunun mülkiyet hakkına kamu
makamlarınca yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek
için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı
değerlendirilmelidir (Mustafa Taş, § 47).
45. Başvurucuya verilen idari para cezasının takip edilen
kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğu açıktır. Müdahalenin
gerekliliği yönünden ise somut olayda takip edilen meşru amacı gerçekleştirmeye
elverişli diğer araçlarla karşılaştırıldığında ve başvurucunun fiilinin kabahat
olarak düzenlenerek yalnızca idari para cezası uygulandığı dikkate alındığında müdahalenin
gerekli olmadığı söylenemez.
46. Orantılılık yönünden ise öncelikle EPDK tarafından
verilen idari para cezasına karşı başvurucuya iddia ve savunmalarını etkin bir
biçimde ortaya koyabilme imkânı tanınıp tanınmadığı incelenmelidir. EPDK idari
para cezası vermeden önce başvurucudan savunma istemiştir. Başvurucunun
savunmada bulunarak itirazlarını bildirdiği görülmüştür. İdari para cezası
kararına karşı başvurucu, Daire önünde işlemin iptali davası açmıştır.
Kendisini avukat ile temsil ettiren başvurucu iddia ve itirazlarını ileri
sürmüş, davanın reddine ilişkin karara karşı da temyiz ve karar düzeltme kanun
yoluna başvurmuştur.
47. Başvurucu, judol adlı ürünü sadece iç
tüketiminde kullanmak üzere üretip piyasaya satmaması nedeniyle ortada idari para
cezasını gerektirir bir eylem olmadığından yakınmıştır. Başvurucu tarafından
açılan idari para cezasının iptali davasında judol adlı ürünün
niteliğinin belirlenmesi için Daire bilirkişi raporu almıştır. Söz konusu
bilirkişi raporunda ürün madeni yağ olarak nitelendirilmiştir. Daire,
tarafların rapora itirazlarını yerinde görmeyerek reddetmiştir. Başvurucu
Şirkete ait tesiste lisans alınmaksızın judol üretiminde bulunulduğunun
tespit edildiğini belirten Daire, idari para cezasını mevzuata uygun bulmuştur.
Dolayısıyla başvurucunun iddia ve itirazlarının gerekçeli bir şekilde
karşılandığı dikkate alındığında mülkiyet hakkına idari para cezası uygulanmak suretiyle
yapılan müdahaleye karşı başvurucunun etkin bir biçimde itiraz edebilme olanağı
bulduğu ortadadır.
48. Ayrıca somut olayda idari para cezasının, madeni yağ
üretimi için lisans alınmasına ilişkin 5015 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (a)
bendindeki yükümlülüğe aykırı davranılması nedeniyle aynı Kanun'un 19.
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendine
dayandırıldığı dikkate alındığında kamu makamlarının kararlarının keyfî veya
öngörülemez nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.
49. Başvurucu Şirket, cirosunun 4.625.742,87 TL olması
karşısında 714.460 TL idari para cezası verilmesinin ölçüsüz olduğunu
belirtmiştir. Bununla birlikte idari para cezasının cirosuna ve mali yapısına
etkilerine ilişkin iddialarını somutlaştıracak herhangi bir bilgi ve belge
sunmamıştır. Dolayısıyla verilen idari para cezasının somut olay bağlamında
başvurucunun ekonomik durumunda nasıl bir etkiye yol açtığının belirlenmesi
mümkün olamamaktadır.
50. Sonuç olarak petrol ve petrol ürünlerinin doğrudan
veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içinde kullanıcılara
sunulmasının kamunun can ve mal güvenliği açısından büyük önem arz ettiği
kuşkusuzdur. Bunun yanında devletin idari para cezalarının düzenlenmesi ve
uygulanması alanında geniş bir takdir yetkisinin olduğu da dikkate alınmalıdır.
Kaldı ki olayda başvurucuya idari para cezasının dışında herhangi bir adli veya
idari yaptırım uygulanmamış, müsadere ya da mülkiyetin kamuya geçirilmesi veya
işyerinin geçici süreyle ya da tamamen kapatılması gibi bir tedbir yoluna da
gidilmemiştir. Ayrıca idari para cezası verilmesine yol açan fiilin
başvurucunun kusurundan kaynaklandığı, somut olayda kamu makamlarının özensiz
bir tutum veya davranışının ise söz konusu olmadığı gözetilmelidir.
51. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin -takip ettiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında ve
özellikle başvurucunun kendi kusuruyla kanuna aykırılığa yol açtığı dikkate
alındığında- başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği
değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı
arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu
sonucuna varılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İdari para cezası miktarının belirlenmesinde lehe
olan kanunun uygulanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 15/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.