TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KEMAL KARANFİL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/24776)
|
|
Karar Tarihi: 24/5/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
Kemal KARANFİL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklu olan başvurucuya gelen veya başvurucu
tarafından gönderilen mektupların Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne kaydedilmesi
nedeniyle özel hayata saygı hakkı ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, hâkim olarak görev yapmakta iken 15 Temmuz Darbe Teşebüsünün ardından Fethullahçı Terör Örgütü/Pararlel
Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında 20/7/2016 tarihininde tutuklanmıştır. Başvurucu hâlen Kocaeli 2 No.lu
T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır.
9. Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün 10/10/2016 tarihli yazısıyla, infaz kurumunda bulunan tüm hükümlü
ve tutukluların resmî makamlara veya savunması için avukatına verdiği kapalı
zarf içindeki mektup ve fakslar hariç tüm mektup, faks ve dilekçelerinin
taranmak suretiyle Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) kaydedilmesi
gerektiği ülke genelindeki tüm infaz kurumlarına başsavcılıklar aracılığıyla
iletilmiştir.
10. Bakanlığın yazısı doğrultusunda başvurucuya gönderilen veya
başvurucunun göndermek istediği mektuplar taranmak suretiyle UYAP sistemine
kaydedilerek sakıncalı olup olmadıkları yönünden denetlenmektedir.
11. Başvurucu, mektupların UYAP sistemine kaydedilmesinin
haberleşme hürriyeti ile özel ve aile hayatının gizliliği ilkesine aykırılık
oluşturduğunu ileri sürerek Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (Mahkeme) şikâyette
bulunmuştur.
12. Mahkeme 24/3/2017 tarihli kararıyla, infaz hâkimliklerinin
yetkisinin infaz kurumlarındaki işlem ve eylemlerin kanun, tüzük, yönetmelik
veya genelgelere uygunluğunu denetiminden ibaret olduğunu açıklamış; mevcut
uygulamanın Bakanlığın 10/10/2016 tarihli yazısına dayandığını ve yazının
hukuken genelge niteliğinde olduğunu belirterek şikâyetin reddine karar
vermiştir.
13. Başvurucunun anılan karara itirazı, Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 14/4/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya
27/4/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 23/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu'nun (1) numaralı maddesi şöyledir:
''Bu Kanunun amacı, kişisel verilerin
işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve
özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin
yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir.''
16. 6698 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya
belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,
e)Kişisel verilerin işlenmesi: Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik
olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik
olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi,
değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması,
elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının
engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi .... ifade eder."
17. 6698 sayılı Kanun'un 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
'' (1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık
rızası olmaksızın işlenemez.
(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı
hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi
mümkündür:
a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
...
ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için
zorunlu olması.
...''
18. 6698 sayılı Kanun'un 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''(1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi
düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve
kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza
mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik
ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.
(2)
Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi
yasaktır.
(3)
Birinci fıkrada sayılan sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler,
kanunlarda öngörülen hâllerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın
işlenebilir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu
sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım
hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve
yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili
kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir .
...''
19. 6698 sayılı Kanun'un 28. maddesinin ilgili kısmışöyledir:
''(1) Bu Kanun hükümleri aşağıdaki hâllerde
uygulanmaz:
...
ç) Kişisel verilerin millî savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini,
kamu düzenini veya ekonomik güvenliği sağlamaya yönelik olarak kanunla görev ve
yetki verilmiş kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen önleyici,
koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında
işlenmesi.
d) Kişisel verilerin soruşturma, kovuşturma,
yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz
mercileri tarafından işlenmesi''.
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
38/A maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
''(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her
türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve
saklanır.
...
(7)
Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili
kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde
ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.
...
(9)
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.
...
(11)
Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair
usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir."
21. Bakanlık Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının 10/11/2011
tarihli ve 124/1 sayılı Genelgesi'nin ilgili kısmı şöyledir:
''UYAP Bilişim Sistemi kullanılarak soruşturma
ve kovuşturma işlemleri ile diğer adlî ve idarî işlemlerin etkin, verimli,
hızlı, düzenli, şeffaf ve usul ekonomisine uygun biçimde yürütülmesi amacıyla;
1- Her türlü işlem ve faaliyetin, UYAP
üzerinden gerçekleştirilmesine imkân bulunmayan istisnai hâller saklı olmak
koşuluyla, UYAP ortamında, zamanında, eksiksiz ve doğru bir biçimde
gerçekleştirilmesi,
...
3- Tüm birimlerde her türlü veri girişinin
eksiksiz ve doğru biçimde yapılması,
...
5- Zorunluluk sebebiyle haricen oluşturulan
belgeler ile Sistem haricinde gelen belgelerin ekleriyle birlikte taranarak
UYAP ortamına aktarılması,
...
15- Bilgi güvenliği, elektronik imza ve
kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuat hükümlerine azamî dikkat
gösterilmesi, özellikle elektronik imza cihazı veya erişim kodu ile her türlü
kullanıcı adı ve parolasının başkalarına verilmemesi ...''
22. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesi şöyledir:
"Hükümlü,
bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks
ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme
hakkına sahiptir.
(2)
Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar;
mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en
üst amirince denetlenir.
(3)
Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren,
terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının
haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve
yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar
hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4)
Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen
mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir."
23. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) 122. maddesi
şöyledir:
"(1)
91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler
tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle
görevlendirilen ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu
iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna
iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir. Yapılan
incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine
"görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye
teslim edilir.
(2)
Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci
maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.
(3)
Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca
olmadığı anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte
verilir."
24. Tüzük'ün 123. maddesi şöyledir:
"(1) Mektup okuma
komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen
mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin
kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen
sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet
ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı
görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen
kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte
ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde,
sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz
hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz
hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz
hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren
itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara
göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2)
Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş
gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz
hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza
mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek
mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği
veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3)
Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası
hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece
saklanır."
25. 26/6/1930 tarihli ve 1721 sayılı Hapishane ve
Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"E) Ceza evinin emniyeti bakımından mahkümlara ait mektupların ve kendilerini ziyarete
gelenlerle konuşmalarının ve hariçle muhaberelerinin ne suretle tanzim ve
kontrol edileceği,
...
hakkında bir nizamname tanzim olunur.
..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"1.
Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik,
kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi,
genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik bir toplumda
gerekli bulunan müdahaleler dışında, kamu makamları tarafından hiçbir müdahale
yapılamaz."
27. Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan 28/1/1981 tarihli
Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin
Korunması Sözleşmesi’nin 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi şöyledir:
''Kişisel veriler': Kimliği belirli veya
belirlenebilir bir gerçek kişi ('ilgili kişi') hakkındaki tüm bilgileri ifade
eder."
28. Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesi’nin 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''İç hukukta uygun güvenceler sağlanmadıkça,
ırksal kökeni, siyasal düşünceleri, dini veya diğer inançları ortaya koyan
kişisel verileri ile sağlık veya cinsel hayatla ilgili kişisel veriler otomatik
işleme tabi tutulamaz. Aynı şey ceza mahkumiyetiyle ilgili kişiler veriler
içinde geçerlidir."
29. Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesi’nin 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"2. Taraf devletin
kanunlarında öngörülmüş olması ve demokratik bir toplumda aşağıdaki hususların
sağlanması için gerekli bir önlem oluşturması halinde iş bu sözleşmenin 5, 6,
ve 8. maddelerine istisna getirilebilir:
a. Devlet güvenliğinin
korunması, kamu güvenliği, devletin mali menfaatleri veya suçların önlenmesi
..."
30. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı'nın hükümlü ve
tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:
''24. 1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin
mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24. 2 Devam etmekte olan bir ceza
soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç
işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi
halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak
adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu
tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim
kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları
belirlemelidir,
24.4. Ziyaretler için yapılan düzenlemeler,
mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine
ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır.
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla
yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun
için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar.''
2. Uluslararası İçtihat
31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletlerin millî
güvenliğin korunması amacını gerçekleştirmede sahip oldukları takdir yetkisinin
geniş olduğunu kabul etmektedir. AİHM, Sözleşme'ye
taraf devletlerin millî güvenliği korumak için yetkili ulusal makamlarına ilk
olarak kişiler hakkında bilgi toplama ve halka açık olmayan siciller tutma,
ikinci olarak millî güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyenadayların bu işe uygunluğunu takdir ederken bu
bilgiyi kullanma yetkisi veren kurallara sahip olmaları gerektiğinde kuşku
bulunmadığını belirtmektedir (Leander/İsveç, B.
No: 9248/81, 26/03/1987, § 59).
32. Bununla birlikte AİHM içtihadına göre kamu mercilerinin bir
bireyin özel hayatıyla ilgili bilgileri toplaması, kaydetmesi, saklaması, özel
hayata saygı hakkına müdahale oluşturur (Leander/İsviçre, § 48;Kopp/İsviçre,
B. No: 23224/94, 25/3/1998, § 53;Amann/İsviçre
[BD], B. No: 27798/95, 16/2/2000, § 69; Rotaru/Romanya [BD], B. No: 28341/95, 4/5/2000, §§ 43, 44,46).
33. Kaydedilen bilgilerin daha sonra kullanılmış olup
olmamasının bir önemi yoktur. Bununla birlikte kamu makamları tarafından
muhafaza edilen kişisel nitelikli bilgilerin özel yaşam unsurlarından birini
devreye sokup sokmadığını tespit etmek için bu bilgilerin hangi çerçevede
alındığının ve muhafaza edildiğinin, verilerin türünün, kullanıldığı ve
işlendiği şeklin, bunlardan çıkarılabilecek sonuçların dikkate alınması
zaruridir (Leander/İsveç, § 48; Amann/İsviçre, § 69; S. ve Marper/Birleşik Krallık [BD], B. No: 30562/04,
30566/04, 4/12/2008, § 67).
34. AİHM kararlarına göre haberleşme özgürlüğüne yapılan
müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu sınırlandırma meşru bir
amaca dayalı olmalı; bunun yanı sıra müdahale demokratik bir
toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır (Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72…25/3/1983, §§ 85-90; Klass ve diğerleri/Almanya,
B. No: 5029/71, 6/10/1978, §§ 42-55; Campbell/Birleşik Krallık, B. No:13590/88,
25/3/1992, § 34).
35. AİHM; haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin
incelediği kararlarda, öncelikle ceza infaz kurumlarında bulunan kimselerin
yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme'nin ihlaline
sebebiyet vermeyeceğini, keza ceza infaz kurumunun olağan ve makul
gereksinimleri dikkate alınarak bir değerlendirmede bulunmanın gerekli olduğunu
belirtmiştir (Mehmet Nuri Özen/Türkiye,
B. No: 15672/08…11/1/2011, § 51; Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, § 98).
36. AİHM, her somut olayda kamu makamlarının bu değerlendirmeyi
yaparken mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile tek bağlantısı olduğu gerçeğini gözönünde bulundurması gereğini belirtmektedir (Campbell/Birleşik Krallık,§ 45).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
38. Başvurucu, adli yardım talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Özel Hayata Saygı
Hakkı ile Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
40. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu İnfaz Kurumunda
kendisine gönderilen veya kendisinin göndermek istediği mektupların tamamının
taranmak suretiyle UYAP sistemine kaydının yapılması nedeniyle haberleşmenin
gizliliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Öte yandan bu uygulamanın
özel yazışmalarının bir sistemde depolanıp saklanması sonucunu doğurduğu için
özel hayatına saygı hakkının da ihlal ettiğini iddia etmiştir. Ayrıca söz
konusu uygulamanın kaldırılması için İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyetinin
reddedildiğini, bu ret kararına karşı yaptığı itirazının da Ağır Ceza
Mahkemesince gerekçesiz olarak reddediğini belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.
41. Bakanlık görüşünde, ceza infaz kurumda bulunan mahpusların
haberleşmelerinin denetlenebileceği ve bu kapsamda UYAP'a
kaydedilebileceği belirtildikten sonra müdahalenin kamu düzeni ve kurum
güvenliğini sağlamaya yönelik anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı ve
güdülen meşru amaçla başvurucunun bireysel yararı arasında adil bir dengenin
kurulmuş olması nedeniyle de ölçülü olduğu açıklanmıştır.
2. Değerlendirme
42. Anayasa'nın 20.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.
...
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel
veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini
veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
43. Anayasa'nın 22. maddesi şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetinesahiptir.
Haberleşmeningizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz
saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
44. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal
çıkarlardan biri, bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece
yalnız bırakılma hakkından ibaret olmayıp bu hak, bireyin kendisi hakkındaki
bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Bireyin
kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması,
yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına
kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati
bulunmaktadır. Bu husus, bireyin kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini
belirleme hakkına işaret etmektedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 32).
45. Anayasa Mahkemesi tarafından kişisel veri kavramının
-belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ilişkin bütün
bilgileri ifade ettiği kabul edilmekte olup bu bağlamda adı, soyadı, doğum
tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgilerin
değil telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası,
pasaport numarası, öz geçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri,
genetik bilgiler, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde
bulunduğu kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya
dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin kişisel veri kapsamında
olduğu belirtilmektedir (AYM, E.2014/74, K.2014/201, 25/12/2014; E.2013/122,
K.2014/74, 9/4/2014; E.2014/149, K.2014/151, 2/10/2014; E.2013/84, K.2014/183,
4/12/2014; E.2014/180, K.2015/30, 19/3/2015; Bülent
Kaya [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 49).
46. Bu noktada Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesi ile 6698 sayılı Kanun da önemli tespitler
içermektedir. Belirtilen sözleşme ve Kanun'a göre kişisel bilgi, belirli veya
belirlenebilir bir kişiye ilişkin herhangi bir bilgi olarak tanımlanmakta ve
söz konusu verilerin özel nitelikte olması gibi bir unsur aranmamaktadır. Dolayısıyla
ceza infaz kurumlarında bulunan mahpusların yazdığı veya kendilerine hitaben
yazılan mektupların UYAP sistemine taranması suretiyle kaydı sağlandığından
sadece mektup içeriklerinin değil aynı zamanda mektuplardaki el yazısı, imza
gibi mektubu yazanı belirlemeye yarayan her türlü bilgi kişisel veri
sayılmaktadır.
47. Söz konusu haberleşme içeriklerinin ve biçiminin
denetlenerek bir sisteme kaydedilmesi, bireyin mahremiyetine olduğu kadar aynı
zamanda haberleşme hürriyetine de müdahale oluşturmaktadır.
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının temeli, başvurucuya
gönderilen veya başvurucunun göndermek istediği tüm mektupların İnfaz Kurumu
idaresi tarafından UYAP sistemine kaydedilmesine ilişkindir. Bireyin kişisel
verilerinin ve bu verilerin korunmasına dair menfaatinin özel yaşamı kapsamında
olduğu açıktır. Haberleşme içeriklerinin ve biçimin kaydı şeklinde gerçekleşen
müdahalenin haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin özel bir biçimi olduğu
hususunda da tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahremiyet hakkı ve bu alana
ilişkin bilgilerin gizliliğinin korunması ile haberleşmenin denetlenmesine
ilişkin eldeki başvurunun Anayasa’nın 20. ve 22. maddeleri çerçevesinde özel
hayata saygı ve haberleşme hürriyeti yönünden ve birlikte incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
49. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı ve haberleşme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
50. Kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular
sorulması da dâhil olmak üzere bir bireyin özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla
ilgili bilgilerinin, parmak izinin, fotoğrafının, hücre ve DNA örneklerinin
alınması, kaydedilmesi, saklanması ve kullanılması özel hayata saygı hakkına
müdahale oluşturur (Bülent Kaya,
§ 51).
51. Kaydedilen bilgilerin daha sonra kullanılmış olup
olmamasının bir önemi yoktur. Bununla birlikte kamu makamları tarafından
muhafaza edilen kişisel nitelikli bilgilerin özel yaşam unsurlarından birini
devreye sokup sokmadığını tespit etmek için bu bilgilerin hangi çerçevede
alındığının ve muhafaza edildiğinin, verilerin türünün, kullanıldığı ve
işlendiği şeklin, bunlardan çıkarılabilecek sonuçların dikkate alınması
zaruridir (Bülent Kaya, § 53).
52. Ceza infaz kurumunda bulunan mahpusların haberleşmelerinin
denetlenmesi haberleşme hürriyetine müdahale teşkil etmektedir (Mehmet Koray Eryaşa,
B. No: 2013/6693, 16/4/2015).
53. Başvurucu, infaz kurumunda tutuklu olarak bulunmaktadır.
Başvurucunun dış dünyayla iletişimini sağlayan yazışmaları bazı istisnalar
haricinde (bkz. § 9) kurum idaresi tarafından denetlenerek UYAP sistemine
kaydedilmektedir. Kişiye ait bilgileri içeren mektupların açılıp okunarak
sistemde tutulmasının başvurucunun özel hayatına ve haberleşmesine müdahale
oluşturduğu şüphesizdir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
54. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
55. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal
edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve
somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
56. Hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması ölçütü anayasa
yargısında önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz konusu
olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun
hükmünün yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır (Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36).
57. Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin
yasallık şartını sağladığının kabulü için de müdahalenin kanuni bir dayanağının
bulunması zorunludur. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlerin
sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir.
Yasallık ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada
kanunun niteliği önem kazanmaktadır. Yasayla sınırlama ölçütü, sınırlamanın
erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmekte, böylece
uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin hukuku bilmesine
de yardımcı olmakta ve bu yönüyle hukuk güvenliği güvencesi sağlamaktadır (Halime Sare Aysal [GK],
B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 62).
58. Kanunun bu gerekliliklere uygun olduğunun söylenebilmesi
için yeterince ulaşılabilir olması, yani vatandaşların belirli bir olaya
uygulanabilir nitelikteki hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli bilgiye
sahip olabilmesi, ayrıca ilgili normun keyfîliğe
karşı uygun bir koruma sağlaması, yetkili makamlara verilen yetkinin genişliğini
ve icra edilme biçimlerini yeterli bir netlikte tanımlaması gerekmektedir (Halime Sare Aysal,
§ 63).
59. Somut başvuru açısından ise kişisel verilerin kayıt,
muhafaza ve kullanımını içeren tedbirlerin kapsamını ve uygulanmasını
düzenleyen ve özellikle süre, stoklama, kullanım, üçüncü kişilerin erişimi,
verilerin gizliliği, bütünlüğü ve imhası konusundaki prosedürlere ilişkin
olarak muhataplarının yetki aşımı ve keyfîliğe karşı
yeteri kadar güvenceye sahip olmalarını sağlayacak açık ve detaylı kuralların belirlenmesininsöz konusu gerekliliklere temel oluşturduğu
açıktır ( Bülent Kaya, § 64).
60. Bu kapsamda ilgili sisteme bilgilerin girilmesi, müdahaleye
temel oluşturan meşru amaçları taşıma şartına bağlı olmalı ve söz konusu yasal
düzenleme, hangi bilgilerin kayıt altına alınabileceği, hangi yetkililere
iletilebileceği, böyle bir iletimin hangi koşullarda mümkün olabileceği ve
bilginin ilgili makamlara iletilmesi hususunda izlenecek usul konusunda açık ve
ayrıntılı hükümler içermelidir. Söz konusu sisteme ilişkin düzenleme; bilgi
toplama, kaydetme ve ilgili makamlarla paylaşma veya sair şekilde kullanma
konusunda yetkili makamlara tanıdığı takdir yetkisinin kullanılma tarzı ve
alanı bakımından vatandaşlara yeterince öngörüde bulunma olanağı sağlamak
durumundadır (Bülent Kaya, § 66).
61. Öte yandan Anayasa Mahkemesi; Anayasa'da temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılması gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen
konularda kanunun, söz konusu meselenin temel esaslarını, ilkelerini ve çerçevesini
belirlemiş olmasını gerektirdiğini ancak yasama organının meselenin temel
kurallarını saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları
yürütmeye bırakmasının yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamayacağını kabul
etmiştir (AYM, E.2014/133, K.2014/165, 30/10/2014). Bu bağlamda temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik kanuni düzenlemelerde kanun koyucu
tarafından temel esaslar, ilkeler ve çerçeve belirlendikten sonra diğer
ayrıntıların düzenleyici işlemler ile belirlenebileceği kabul edilmiştir (Mehmet Koray Eryaşa,B.
No: 2013/6693, 16/4/2015, § 63).
62. Başvuruya konu idari uygulama ve yargısal sürecin 5271
sayılı Kanun'un 38/A maddesi,5275 sayılı Kanun'un sayılı 68. maddesi, Tüzük'ün 122. ve 123. maddeleri ile 3/5/1973 tarihli ve
1712 sayılı Kanun'un 2. maddesine dayanılarak Bakanlığın 10/10/2016 tarihli
yazısı temelinde yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
63. UYAP, 2008 yılından itibaren ülke genelindeki yargı
birimleri tarafından tüm işlemlerde etkin biçimde kullanılan bir bilişim
sistemidir. Hükümlü ve tutukluların bulunduğu ceza infaz kurumları da bu
bakımdan önemli bir yere sahiptir. Hükümlü ve tutukluların tüm infaz işlemleri
ile birlikte kurumda kalmalarından kaynaklanan talep ve şikâyetleri de idari ve
yargısal işlemler olarak UYAP sistemi üzerinden yürütülmektedir.
64. Ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü veya tutukluların
yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının 5275 sayılı Kanun'un
68. maddesine dayandığı açıktır (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015,
§§ 37-46). Uygulama, ancak ilgili yazışmanın incelenerek içeriğinin
denetlenmesi sonucu mümkün olabilmektedir. Sakıncalı olarak değerlendirilen
yazışmanın hakkındaki yargısal işlemlerin tamamlanması için gerekli süre sonuna
kadar kurumca muhafaza edilmesi ise kanuni bir zorunluluktur.
65. Yargı birimleri tarafından gerçekleştirilen idari veya
yargısal işlemlerde işlemle ilgili fiziki tüm evrakın işlem şeffaflığını
sağlamak amacıyla UYAP sistemine kaydedildiği bilinmektedir. Bu evrak arasında
belirli kişilere ait kişisel bilgilerin yer alması da işin doğası gereği
mümkündür. Kişisel veri niteliğinde olan bu bilgilerin sisteme hangi kurallar
çerçevesinde, hangi amaçla ve kimler tarafından kaydedileceği ve saklanacağı,
bilgileri kaydeden yargı biriminin niteliğine göre ilgili kanunda
düzenlenmektedir.
66. Ceza infaz kurumları da 5271 sayılı Kanun'un 38/A maddesi
gereği UYAP sistemini kullanmaktadır. Maddeye göre kişisel verilerin UYAP
sistemine kaydedileceği hususu ilkesel olarak belirlenmekle birlikte
ayrıntıların düzenleyici işlemlere bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bakanlığın bu
yöndeki 10/10/2016 tarihli yazısı da derece mahkemelerince açıklandığı üzere
genelge niteliğinde olup adı konulmamış bir düzenleyici işlemdir. Anılan
genelgede denetime tabi olan tüm yazışmaların UYAP sistemine kaydedileceği
açıkça belirtilmiştir.
67. Müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğunu tespit
edebilmek için ilgili kanunun yeterince ulaşılabilir olması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen kanunların ulaşılabilir ve öngörülebilir olmasının yanı
sıra Bakanlıkça bu husustaki genelgelerden konuyla birebir ilişkili olanların
bizzat ilgililere de tebliğ edildiği gözönüne
alındığında sınırlamanınöngörülebilir olduğu
söylenebilmektedir.
68. Diğer taraftan 6698 sayılı Kanun gereğince kişisel
verilerinin ilgilinin rızası dışında kaydedilememesi kural olarak kabul edilmiş
ise de kamu güvenliği gibi bazı istisnai hâllerde kişinin rızası hilafına
verilerin kaydedilebileceği belirtilmiştir. İnfaz kurumları da kamu güvenliği
kapsamında infaz kurumunda güvenliğin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi
amacıyla mahkumların yazışmalarını denetlerken yazışma hakkında birtakım idari
ve yargısal işlemler yapılacağından ilgili yazışmanın diğer bilgiler gibi UYAP
sistemine kaydedilmesiolağandır.
69. Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların denetime tabi
yazışmalarının diğer kişisel veriler gibi UYAP sistemine kaydedilmesi
şeklindeki müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
(2) Meşru
Amaç
70. İnfaz kurumlarının Anayasa’nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında kalan istisnai kamu kurumları olduğu kabul edilmekle birlikte bu istisna,anılan kurumlar tarafından
hâkim kararı alınması şartı aranmaksızın haberleşme hürriyetine müdahale
niteliğinde işlem tesis edilebileceği anlamına gelmektedir. Bununla birlikte bu
kurumların haberleşme hürriyetine müdahale anlamındaki işlemlerinin meşru
olabilmesi için mutlaka Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan
sınırlandırma sebeplerine dayalı olması gerekmektedir (Ahmet Temiz, § 50).
71. Somut başvuru açısından hükümlü veya tutuklulara ait
mektupların UYAP sistemine kaydedilerek söz konusu mektuplarda yer alan
bilgilerin suç işlenmesinin önlenmesi, İnfaz Kurumu güvenliğinin sağlanması
kapsamında denetlendiği, dolayısıyla söz konusu uygulamanın Anayasa'nın
haberleşme özgürlüğüne ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında kamu
düzeni ve güvenliğinin temini şeklinde meşru bir amacının bulunduğu sonucuna
ulaşılmaktadır.
(3) Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
72. Özel hayata saygı hakkının sınırlanması mümkün olmakla
beraber Anayasa'nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa'da yer alan tüm temel hak
ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan ilkeler, özel hayata
saygı hakkının sınırlandırılmasında da gözönünde
bulundurulmalıdır. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli,
sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık
bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve
özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına
özen gösterilmelidir (Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015,
§ 73; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, §§ 104,
107; Serap Tortuk,
§§ 44, 48).
73. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmenin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idare ve derece mahkemelerinin kararlarında
dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkını kısıtlama bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunun
inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulamadığı olacaktır. Bu çerçevede bir
müdahale, meşru amaçla orantılı bir müdahale olmalıdır. İkinci olarak
müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdikleri gerekçeler konuyla
ilgili ve yeterli olmalıdır (Marcus Frank Cerny,§
83).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
74. İnfaz kurumunda tutuklu veya hükümlü olanların yazışmaları,
kural olarak denetime tabi olup denetim sürecinin sağlıklı işlemesi ve yeri
geldiğinde yapılan müdahale nedeniyle bireylerin hak kayıplarının önüne
geçilmesi amacıyla diğer tüm yargısal işlemlerde olduğu gibi UYAP sistemine
işlenmektedir.
75. Ülkedeki terör suçlarına yönelik gelişmeler dikkate
alındığında ceza infaz kurumlarında kapasitelerinin üstünde kişi bulunduğu
bilinmektedir. Dolayısıyla infaz kurumlarının mevcudu ile personel sayısı
dikkate alındığında tutuklu veya hükümlülerin yazışmalarının korunması ve
denetlenmesi amacıyla ek tedbirlere başvurulması kaçınılmazdır. Bu doğrultudaki
tedbirlerden biri olan yazışmaların UYAP sistemine kaydedilmesi suretiyle,
denetimin tam anlamıyla gerçekleştirilebilmesinin yanı sıra yazışma metinlerine
dair olası kayıpların önüne geçilerek bireylerin menfaatine de hizmet edilmesi
amaçlanmaktadır.
76. Sisteme kaydedilen bilgiler arasında müdahaleye maruz kalan
kişilerin -bu arada başvurucunun da- özel nitelikteki kişisel verilerinin
bulunması mümkündür. Yazışmaların denetiminin amacının, öncelikle suç
işlenmesinin önlenmesi ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması ve
böylelikle kamu düzeninin korunması olduğu gözönüne
alındığında denetimin bir parçası olan verilerin kaydı suretiyle bireyin
mahremiyet hakkına yapılan müdahalenin toplum menfaati karşısında gerekli
olmadığını söylemek mümkün görünmemektedir.
77. Öte yandan somut başvuruda uygulanan tedbirin mahpuslara
gönderilen veya mahpuslarca başkalarına gönderilen mektupların UYAP ortamına
kaydedilmesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Kişisel veri mahiyetindeki bu
yazışmaların ceza infaz kurumunun yetkili personeli hariç herhangi bir üçüncü
kişinin erişimine veya kullanımına açılması söz konusu değildir. Bu
yazışmaların muhafazası hususunda yeterli düzenlemenin mevcut olduğu
anlaşılmaktadır. Ayrıca bilgilere erişim yetkisi bulunan -çok sınırlı sayıdaki-
yetkili kişilerin bunu kötüye kullanması veya kanunda öngörülen hâller dışında
başka kişi ve kurumlara vermesi veya onların erişimine dahi açık hâle getirmesi
hâlinde bunlara yönelik olarak uygulanacak idari, cezai ve hukuki müeyyideler
kanunlarda öngörülmektedir. Tüm bu hususlar gözetildiğinde mahpusların
yazışmalarının UYAP sistemine kaydedilmesinden ibaret olan müdahalenin
başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin
sağlanmasındaki kamu yararı ile başvurucunun haberleşme hürriyetinin ve kişisel
verilerinin korunmasındaki bireysel yarar arasındaki makul dengenin gözetildiği
sonucuna varılmaktadır.
78. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi kişisel veri
mahiyetindeki mektupların UYAP ortamına kaydedilmesindeki hassasiyetin
farkındadır. Anayasa Mahkemesi mektupların UYAP ortamına kaydedilmesi
biçimindeki müdahaleyi yukarıda açıklanan koşulları gözeterek orantılı bulsa da
bu durum mahpusların mektuplarının kaydı hususunda kamu makamlarına sınırsız
yetki verildiği biçiminde anlaşılamaz. Anayasa Mahkemesince yukarıda belirtilen
ve müdahalenin orantılı bulunmasında dayanak alınan koşulların fiilen
sağlanmadığının veya mektupların kaydedilmesindeki meşru amacın ortadan
kalktığının tespit edilmesi hâlinde ihlal sonucuna ulaşması mümkün ise de bu
aşamada henüz bir hak ihlaline sebebiyet verilmediği kanaatine varılmaktadır.
79. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan özel hayata saygı hakkının ve 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE OYBİRLİĞİYLE,
B. Özel hayata saygı hakkının ve haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata
saygı hakkının ve 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin
İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 24/5/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Bir infaz kurumunda tutuklu bulunan başvurucu, özel
yazışmalarının ve mektuplarının UYAP sistemine kaydedilmesinden yakınmaktadır.
İnfaz kurumlarında tutuklu ve hükümlülerin yazışmaları, kural olarak denetime
tabidir. Başvurucunun şikayetine neden olan işlem Adalet Bakanlığının
10/10/2016 tarihli yazısından kaynaklanmaktadır. Bakanlık yazısında denetime
tabi olan tüm yazışmaların UYAP sistemine kaydedileceği ifade edilmiştir.
2. Düzenleyici işlem
anlamında bir genelge niteliğinde değerlendirilmesi mümkün olan Bakanlık yazısı
kanuni temel olarak 5271 sayılı Kanun'un 38/A maddesi,5275 sayılı Kanun'un
sayılı 68. maddesi, ilgili Tüzük'ün 122. ve 123. maddeleri
ile 1712 sayılı Kanun'un 2. maddesine dayanmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun
özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının olmadığını
söyleyemeyiz.
3. Hükümlü veya
tutuklulara ait mektupların UYAP sistemine kaydı yapılarak söz konusu
mektuplarda yer alan bilgilerin suç işlenmesinin önlenmesi kapsamında
denetlendiği, dolayısıyla söz konusu uygulamanın kamu düzeni ve güvenliğini
sağlamaya dönük meşru amacını taşıdığını kabul etmek gerekir.
4. Somut başvuruda
müdahaleye neden olan idare ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları
gerekçelerin özel hayata saygı hakkını kısıtlama bakımından demokratik bir
toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olup, olmadığının
değerlendirilmesi gerekmektedir.
5. Özel hayata saygı
hakkının önemli unsurlarından biri olan mahremiyet hakkı kişinin kendisi
hakkındaki bilgiler ve veriler üzerinde denetim ve söz sahibi olma hukuksal
çıkarını da içermektedir. Kişinin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin veya
verinin rızası olmadan açıklanmaması, paylaşılmaması, bu bilgilere başkaları
tarafından ulaşılamaması ve rızasına aykırı düşecek şekilde kullanılamaması
gerekmektedir. Mahkememizin konuyla ilgili içtihadı da bu yöndedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015).
6. Diğer taraftan 6693
sayılı Kanun kişinin kişisel verilerinin rızası dışında kaydedilememesini kural
olarak benimsemekle birlikte kişisel verilerin soruşturma, kovuşturma,
yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz
mercileri tarafından işlenmesinin Kanunda sunulan güvencelerden
yararlanılmasının istisnasını oluşturduğunu da hüküm altına almaktadır.
7. Özel hayata saygı
hakkının sınırlanması mümkün olmakla beraber, Anayasa'nın 13. maddesi
vasıtasıyla Anayasa'da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması hususunda geçerli olan ilkeler, özel hayata saygı hakkının
sınırlandırılmasında da gözönünde bulundurulmalıdır.
Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada
öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı,
sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü
sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir
(Marcus Frank Cerny [GK],
B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 73; Serap Tortuk, §§
44, 48).
8. Bakanlığın 10/10/2016
tarihli yazısında tüm hükümlü ve tutukluların resmi makamlara veya savunması
için avukatına verdiği kapalı zarf içindeki mektup ve fakslar ve hariç diğer
tüm faks ve dilekçelerin taranmak suretiyle UYAP sistemine kaydedilmesi
gerektiği belirtilmektedir. Dolayısıyla tutuklu ve hükümlülerin yargısal
süreçlerle hiçbir ilgisi olmayan kişisel verilerini de içerebilecek olan özel
yazışmaları da sakıncalı olup, olmadığına bakılmaksızın UYAP sistemine kaydedilecektir.Bu özel
yazışmaların ne kadar süreyle sistemde saklı tutulacağı, bunların üçüncü
kişilerin erişimine ve kullanımına açılıp açılmayacağı, infaz kurumu tarafından
hangi mercilerle paylaşılıp paylaşılamayacağı ve bunun nasıl olacağı
hususlarında ciddi bir belirsizlik söz konusudur.
9. Kişisel verilerin
kayıt, muhafaza ve kullanımını içeren tedbirlerin kapsamını ve uygulanmasını
düzenleyen ve özellikle süre, stoklama, kullanım, üçüncü kişilerin erişimi,
verilerin gizliliği, bütünlüğü ve imhası konusundaki prosedürlere ilişkin,
muhataplarının yetki aşımı ve keyfiliğe karşı yeteri kadar güvenceye sahip
olmalarını sağlayacak açık ve detaylı kuralların yokluğu somut başvuruya neden
olan müdahalenin demokratik toplum düzeni açısından ölçülü olmadığı konusunda
ciddi şüpheler uyandırmaktadır.
10. Çoğunluk görüşünde
“…bilgilerin tespit edilen amaç dışında yararlanıldığına yahut başvurucunun özel
yaşamı bakımından olumsuz sonuçlar doğurduğuna ilişkin somut olgulara dayalı
herhangi bir delil başvurucu tarafından ortaya konulamamıştır. Kaldı ki
yazışmalarda yer alan bilgilerin amacı dışında kullanılamayacağı ve bu
doğrultuda üçüncü kişilere verilemeyeceği muhakkaktır” (bkz.§ 70) düşüncesi
savunularak UYAP sistemine yapılan kaydın başvurucuya aşırı külfet
yüklemediğinden orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
11. Başvurucunun özel
yazışmalarının hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmadan otomatikman UYAP
sistemine kaydedilmesi işleminin bireyin özel hayatı açısından ne gibi
olumsuzluklara neden olduğunun somut olarak ortaya konulması imkânsız olmasa
bile çok zordur. Bireyin sevdiği bir kimseye yazdığı çok özel ifadelerin
başkaları tarafından okunma olasılığının varlığını düşünmesi, bu yazışmadaki
ifadelerin, duyguların, belki de kişisel hassas verilerinin büyük bir veri seti
içerisinde ucu açık bir şekilde tutulmasının bireye manevi anlamda kendi iç
dünyasında aşırı bir külfet yüklemediğini söylemek kolay değildir. Çoğunluk,
kişinin yazışmalarında yer alan bilgilerin amaç dışında kullanılmayacağından ve
bu yönde üçüncü kişilere verilmeyeceğinden haddinden fazla emin görünmektedir.
Thomas Jefferson’ın anayasacılıkla ilgili deyişini biraz değiştirerek söylemek
gerekirse, veri ve veri seti söz konusu olduğunda “insanlara hiçbir zaman
güvenmemek ve onları kötülük yapmamaları için anayasanın zincirine bağlamak
gerekir”.
12. Sonuç olarak,
gerçekleştirilen müdahale demokratik toplum düzeni açısından acil ve
baskılayıcı bir toplumsal ihtiyaca cevap vermemekte ve ulaşılmak istenen kamu
düzeninin korunması amacı ile bireysel yarar arasında makul bir denge
kurmayarak, bireye katlanmak zorunda olmadığı bir külfet getirmektedir.
13. Açıklanan
gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiği düşüncesiyle karara katılmıyorum.