TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SERHAT OYMAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/25497)
|
|
Karar Tarihi: 13/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M.Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Serhat OYMAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Salih EKİZLER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, naklen atama işlemi nedeniyle özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 30/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, sivil ve askerî ortak kullanımlı bir havalimanı
olan Malatya Havalimanı Müdürlüğü bünyesinde ARFF (aircraft rescue and fire
fighting -uçak kurtarma ve yangın söndürme) memuru olarak 2010 yılında göreve
başlamıştır.
10. 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname'ye (399 sayılı KHK) tabi olan ve sözleşmeli olarak çalışan başvurucu
hakkında düzenlenen ve Malatya Valiliği Hava Meydanı Mülki İdare Amirliği
tarafından Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına sunulan gizli
ibareli yazıda başvurucunun başka bir görevde değerlendirilmesi teklif
edilmiştir.
11. 15/1/2013 tarihli söz konusu yazıda; 2012 yılında
Cudi Dağı'nda öldürülen PKK terör örgütü mensubu beş teröristin cenazelerinin
sivil toplum örgütleri ve aileleri tarafından teslim alınması esnasında çekilen
ve haber sitelerinde yer alan videolarda başvurucunun da görüntülendiği, olayla
ilgili olarak Malatya İl Emniyet Müdürlüğünden konunun araştırılmasının
istendiği, yapılan araştırmada başvurucunun Cudi Dağı'nda öldürülen Arin kod
isimli G. O. ile kardeş olduklarının tespit edildiği belirtilmiştir.
Başvurucunun kardeşinin cenazesini teslim almak üzere Cudi Dağı'na gittiği,
otopsi işlemlerinin ardından cenazenin başvurucu tarafından teslim alındığı
ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun iki kardeşinin PKK terör örgütünün
propagandasını yapma suçu kapsamında Malatya 1 Nolu Devlet Güvenlik
Mahkemesinde yargılandıkları ve haklarında 2000 yılında davanın ertelenmesine
karar verildiği belirtilmiştir. Yazıda başvurucunun genel bilgi tarama
sisteminde kaydının olmadığı, arşiv kayıtlarında herhangi bir suç kaydının
bulunmadığı, yasa dışı örgütlerle irtibatını gösterir bir bilgi ve belgenin bulunmadığı,
terör örgütüne müzahir kurum ve kuruluşlarla irtibatının olmadığı ifade
edilmiştir. Yazının son kısmında Malatya Hava Meydanının 7. Ana Jet Üs
Komutanlığı ile sorumluluk ve çalışma sahalarının ortak olduğu, Malatya Hava
Meydanının konumu, hassasiyeti ve başvurucunun yerine getirdiği ARFF memurluğu
görevinin özellikleri dikkate alındığında başvurucunun Malatya Hava Meydanı
güvenliği için risk oluşturabileceği vurgulanmış ve başvurucunun başka bir
görevde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
12. Bunun üzerine başvurucu, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü tarafından 25/1/2013 tarihinde Çanakkale
Gökçeada Havalimanı Müdürlüğü emrine naklen atanmıştır.
13. Başvurucu adına üyesi olduğu sendika tarafından söz
konusu atama işleminin hukuka aykırı olduğu ve keyfîlik içerdiği ileri
sürülerek 18/2/2013 tarihinde Malatya İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi)
iptal davası açılmıştır. Dava dilekçesinde başvurucunun iki buçuk yıllık
memuriyet hayatında hakkında herhangi bir adli ve idari tahkikatın yapılmadığı,
güvenlik güçleri ile girdiği çatışmada kardeşi ölen başvurucunun cenazeyi
teslim almasının atama nedeni olarak kabul edildiği, cezaların şahsiliği ilkesi
gereğince kardeşinin işlediği suç nedeniyle başvurucunun cezalandırılamayacağı,
tesis edilen işlemin kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olmadığı
belirtilmiş ve işlemin iptal edilmesi talep edilmiştir.
14. Davalı DHMİ Genel Müdürlüğünce Mahkemeye sunulan
22/4/2013 tarihli cevap dilekçesinde; Türkiye'de bulunan havaalanlarının
işletilmesi ve Türk hava sahasındaki hava trafiğinin düzenlenmesi ve kontrol
edilmesi görevlerinin DHMİ tarafından yerine getirildiği, Malatya Havalimanının
sivil ve askerî ortak kullanımlı havalimanlarından olduğu, dava konusu işlemin
Malatya Valiliği Hava Meydanı Mülki İdare Amirliğinin 15/1/2013 tarihli yazısı
doğrultusunda tesis edildiği ve hukuka aykırı olmadığı belirtilerek davanın
reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
15. İdare Mahkemesinin 20/3/2014 tarihli kararıyla dava
konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; güvenlik
güçleri ile girdiğiçatışmada ölen terör örgütü üyesi kız kardeşinin cenazesini
almak için başvurucunun Cudi Dağı'na gitmesi ve otopsi sonrası cenazeyi teslim
alması idari ve adli yönden suç teşkil etmese ve başvurucu hakkında yasa dışı
örgütlerle irtibatını gösteren bilgi ve belge bulunmasa da başvurucunun askerî
sorumluluk ve çalışma sahası olan Malatya'da görev yapmasının hem kendisinin
hem de burada görev yapan diğer personelin çalışma huzurunu olumsuz
etkileyebileceği ve Malatya dışında başka bir göreve atanmasının gerekli olduğu
ifade edilmiştir. Ancak atama işlemi tesis edilirken sorumluluk ve çalışma
sahaları askerî kurumlarla ortak olmayan hava meydanlarından birine atanması
konusunda başvurucunun tercihinin alınması gerektiği, bu hâliyle potansiyel
suçlu izlenimi oluşturacak şekilde ve sürgün mahiyetinde başvurucunun Gökçeada
Havalimanı Müdürlüğü emrine naklen atandığı, bu nedenle dava konusu işlemde
hukuka uygunluk bulunmadığı ve iptal edildiği belirtilmiştir.
16. Söz konusu karar, Davalı DHMİ Genel Müdürlüğü
tarafından temyiz edilmiş ve Danıştay Beşinci Dairesinin 3/11/2015 tarihli
kararıyla bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde, 399 sayılı KHK'nın 9.
maddesinde sözleşme süresi içinde gelişen hizmet şartlarına göre sözleşmeli
personelin görevinin veya görev yerinin değiştirilebileceğinin düzenlendiği
vurgulanmıştır. Başvurucu hakkındaki atama işlemine dayanak alınan nedenler
hatırlatılmış ve Malatya Havalimanının sivil ve askerî amaçlı kullanılması
nedeniyle güvenlik riskinin ortaya çıktığı belirtilmiştir. Ayrıca Havalimanının
stratejik konumu ile personel emniyetinin sağlanması konusundaki ihtiyaç
gözönüne alındığında söz konusu riskin bertaraf edilmesi amacıyla başvurucunun
atama işlemine tabi tutulduğu, işlemin idarenin takdir yetkisi kapsamında
kaldığı ve işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.
17. Danıştay Beşinci Dairesi tarafından verilen karara
karşı başvurucu adına dava açan sendika tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuş
ise de bu yöndeki talep aynı Dairenin 26/1/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
18. Bozma kararı üzerine yeniden inceleme yapan İdare
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. 24/3/2017 tarihli kararda; 399
sayılı KHK'sının anılan hükmüne yer verilmiş ve bozma kararında açıklanan
gerekçelere dayanılmıştır.
19. Söz konusu karara karşı temyiz kanun yoluna
başvurulmamış ve karar kesinleşmiştir.
20. İdare Mahkemesince verilen 24/3/2017 tarihli karar
5/5/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu, 30/5/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
22. 399 sayılı KHK'nın "Görev ve Yer
Değişikliği" kenar başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Sözleşme süresi içerisinde gelişen
hizmet şartlarına göre sözleşmeli personelin görevi veya görev yeri
değiştirilebilir. ..."
B. Uluslararası
Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
"Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi
şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir."
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mesleki
hayat özel hayat kavramı dışında tutulamaz. Özel hayat unsurları gerekçe
gösterilerek mesleki hayata getirilen sınırlamalar, bireyin sosyal kimliğini
etkilediği ölçüde Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına girebilmektedir. AİHM,
bireylerin genellikle iş yaşamında dış dünyayla ilişkiler kurduğunu
hatırlatarak bireyin kimliğini oluşturmasının ve sosyalleşmesinin önemli bir
aracı olan dış dünyayla ilişki kurma hakkının bireyin iş çevresini de
kapsadığını, bu durumun serbest meslek bağlamında özellikle geçerli olduğunu
ifade etmiştir (Niemitz/Almanya, B. No: 137/1088, 16/12/1992, § 29; Özpınar/Türkiye,
B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Campagnano/İtalya, B. No:
77955/01, 23/3/2006, § 53).
25. AİHM, kural olarak ilgili kişinin mesleki yaşantısına
getirilen bir kısıtlamayı (örneğin naklen atama işlemi) Sözleşme'nin 8.
maddesinin kapsamı içinde kabul etmektedir. AİHM tarafından öncelikle mesleki
hayatın kişiliğin geliştirilmesi üzerindeki etkisi tartışılarak mesleki hayata
getirilen sınırlamaların bireyin yakın çevresiyle ilişkilerini geliştirmesi ve
sosyal kimliğini şekillendirmesi üzerinde etki doğuracağı belirtilmiş ve bu
bağlamdaki müdahalelerin 8. madde kapsamına girebileceği değerlendirilmiştir (Sodan/Türkiye,
B. No: 18650/05, 2/2/2016, § 37).
26. AİHM, bu konudaki her somut olay değerlendirmesinde özel
hayat kavramının kapsamına ilişkin açıklamalarda bulunmuş ve bu kavramın
bireyin kişisel hayatını istediği gibi yaşayabileceği bir iç alan ile
sınırlandırmayı ve dış dünyayı bu alandan tamamen uzak tutmayı hakkın koruma
alanını aşırı şekilde sınırlayan bir yaklaşım tarzı olarak nitelendirmiştir (Fernández
Martínez/İspanya [BD], B. No. 56030/07, 12/6/2014, § 109).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayata
Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu;
i. İki buçuk yıldır Malatya Havalimanında çalışmasına ve
bu süre zarfında risk oluşturan personel olarak görülmemesine rağmen uzun
süredir haber alamadığı PKK terör örgütü üyesi kardeşinin cenazesini teslim
alması nedeniyle riskli personel kabul edildiğini, böylesi bir değerlendirmenin
suç ve cezaların şahsiliği ilkesiyle çeliştiğini ileri sürmüştür.
ii. Hakkında herhangi bir adli ya da idari soruşturmanın
veya riskli olarak nitelendirilmesine neden olacak somut bir delilin
bulunmadığını, yasa dışı örgütlerle bir irtibatının bulunmadığına ilişkin resmî
raporlar düzenlendiğini, sürgün mahiyetinde olan söz konusu atama işleminin
hukuka aykırı olduğunu ve keyfîlik içerdiğini iddia etmiştir.
iii. İdarenin tesis ettiği işlemin gerekçesi dikkate
alındığında âdeta terör örgütü üyesi gibi kabul edildiğini, bu konuda aleyhine
verilmiş herhangi bir yargı kararı bulunmamasına rağmen sergilenen yaklaşım ile
potansiyel bir suçlu izlenimi oluşturulduğunu belirtmiştir.
iv. Atama işleminin gerekçesi gözönüne alındığında ailesi
önünde ve sosyal çevresinde küçük düşürüldüğünü, bu işlemin etkilerinin ömür
boyu devam edeceğini ileri sürmüştür.
v. Söz konusu işlemin ayrımcılığa dayandığını ve açtığı
iptal davasının hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirterek tüm bu
nedenlerle özel hayata saygı hakkının, adil yargılanma hakkının, suç ve
cezaların şahsiliği ilkesinin ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
29. Ayrıca başvurucu, Danıştayın bozma kararında
belirtilen gerekçe doğrultusunda İdare Mahkemesi tarafından ret kararı
verildiğini ve bozma kararına uyulduğunu, bu konuda Danıştayın içtihadının açık
olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle temyiz kanun yoluna gitmeden doğrudan
Anayasa Mahkemesine başvurduğunu ve başvuru yollarını tükettiğini ileri
sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde; başvurucunun İdare Mahkemesince
verilen 24/3/2017 tarihli karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmadığı, bu
suretle iddialarını olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürerek inceletme
ve davasını takip etme hususunda gerekli özeni göstermediği belirtilmiş ve
başvuru hakkında başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik
kararı verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesince aksi kanaate
varılması durumunda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı yönünden yapılacak
değerlendirmelerde derece mahkemelerince de açıklanan başvurucunun içinde
bulunduğu koşulların ve Malatya Havalimanının özelliklerinin dikkate alınması
gerektiği belirtilmiştir. Görüşte; ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu
düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması amaçlarına uygun şekilde hareket edildiği, idarenin
takdir yetkisi kapsamında ve kamu yararı gözetilerek uyuşmazlık konusu işlemin
tesis edildiği ifade edilmiştir. Ayrıca atama işlemiyle başvurucunun görev
yaptığı çevrede kendisine gelebilecek istenmeyen müdahalelerden uzak, daha
uygun bir yerde görevlendirilmesinin sağlandığı ve başvurucu ile görev yaptığı
kurumun çevresel faktörlerden korunduğu, dolayısıyla başvurucunun bireysel
yararının da dikkate alındığı iddia edilmiştir. Öte yandan başvurucunun
Gökçeada Havalimanı Müdürlüğüne atanmasından dolayı özel hayatının ne şekilde
etkilendiği hususunda somut gerekçeler ileri sürmediği belirtilmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, ilgili
sınır komutanlığının resmî izniyle kardeşinin cenazesini teslim aldığını ve
etkili başvuru yollarının tamamını tükettiğini ifade ederek başvuru
dilekçesinde yer verdiği iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar
başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz.”
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16).
34. Başvurucunun temel iddialarının hukuka aykırı şekilde
atama işlemine tabi tutulmasına, bu suretle kamu gücü marifetiyle mesleki
hayatına müdahale edilmesine ve atama işleminin iptal edilmesi talebiyle açtığı
davanın reddedilmesine ilişkin işlemler bütününe ilişkin olduğu görülmektedir.
Kişilerin mesleki hayatlarının onların özel hayatlarıyla sıkı bir irtibatının
olduğu ve meslek hayatına yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin söz konusu
olduğu dava süreçlerinde özel hayata saygı hakkının gündeme geldiği yadsınamaz.
Bununla birlikte öncelikle mesleki hayata yönelik tedbirlerin ya da
müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat kapsamında görülmeye uygun
olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda
uygulanabilir kabul edileceği hususlarında belirlenen ölçütlerin dikkate
alınması gerekir (C. A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, § 88).
35. Anayasa Mahkemesi yakın tarihte açıkladığı C. A.
(3) kararında; özel hayata ilişkin hususların kişinin mesleği ile ilgili
tasarruflara esas alındığı durumlarda özel hayata saygı hakkının uygulanabilir
olduğuna ve özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanılmaksızın mesleki
hayata yönelen müdahalelerin özel hayata saygı hakkı kapsamında
değerlendirilebilmesi gerekli olan koşulların neler olduğuna ilişkin detaylı
değerlendirmelerde bulunmuştur (C. A. (3), §§ 90-96).
36. Belirtilen kararlarda açıklanan kriterler kapsamında
somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun atama işlemine tabi tutulmasının
özel hayata ilişkin bir nedene dayanmadığı söylenemeyecektir. Zira işleme
dayanak olarak alınan başlıca olgu başvurucunun kardeşinin cenazesini teslim
aldığının tespit edilmesidir. Bununla birlikte başvurucunun mesleki hayatına
yönelik müdahalenin onun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu
etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı da anlaşılmaktadır. Nitekim
alınan tedbirin başvurucunun sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi
açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı değerlendirilmektedir.
37. Neticede gerek nedene gerekse sonuca dayalı olarak
somut başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir
nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının
özel hayata saygı hakkı bağlamında incelenmesi gerektiği kanaatine
ulaşılmıştır.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
38. Başvurucu, İdare Mahkemesince verilen 24/3/2017
tarihli karara karşı temyiz kanun yoluna gitmeden doğrudan Anayasa Mahkemesine
başvurduğundan öncelikle başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği yönünden
bir değerlendirme yapılması gerekecektir.
39. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası, 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı ve 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ikincil nitelikte bir kanun
yolu olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır (Şahin Tosun, B. No: 2014/10857, 11/1/2017, §
34).
40. Temyiz mahkemesinin yakın zamanda vermiş olduğu ve
başvurucunun davasına da uygulanacak nitelikte bir karar varsa ve temyiz
mahkemesinin bu kararını değiştirmesi ihtimal dâhilinde görünmüyorsa başvurucu,
iç hukuk yollarını tüketmiş sayılacaktır (Deniz Baykal, B. No:
2013/7521, 4/12/2013, § 30; Şahin Tosun, § 35).
41. Somut olayda, temyiz kanun yoluna başvurulması
başvurucu tarafından tüketilmesi gerekli bir yol olarak değerlendirilmemiştir.
Başvurucu tarafından açılan davada İdare Mahkemesi ilk olarak dava konusu
işlemin iptaline karar vermiş; temyiz üzerine Danıştay Beşinci Dairesi bu
kararı bozarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne
karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Karar
düzeltme talebinin de reddedilmesi üzerine İdare Mahkemesi, anılan bozma
kararına uyarak davanın reddine karar vermiş ve karar temyiz edilmeyerek
kesinleşmiştir.
42. Bu durumda, somut başvuruya konu olan uyuşmazlığa
ilişkin olarak temyiz mercii kararını vermiş ve İdare Mahkemesi de temyiz
merciinin verdiği karar doğrultusunda hüküm kurmuştur. Bu aşamadan sonra
başvurucudan İdare Mahkemesince verilen son karara yönelik olarak temyiz yoluna
başvurmasını beklemenin bireysel başvuru hakkının kullanılması önünde orantısız
bir engel oluşturabileceği değerlendirilmektedir. Bu yönüyle İdare Mahkemesince
verilen 24/3/2017 tarihli son karara karşı temyiz kanun yoluna gidilmeden
gerçekleştirilen somut başvuruda etkili hukuk yollarının tüketildiği sonucuna
varılmıştır.
43. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Müdahalenin
Varlığı
44. Başvurucu, DHMİ Genel Müdürlüğünce tesis edilen
işlemle Malatya Havalimanı Müdürlüğü bünyesindeki görevinden Gökçeada
Havalimanı Müdürlüğü emrine naklen atanmıştır. Dolayısıyla atama işleminin
tesis edilmesiyle kamusal bir makam tarafından başvurucunun özel hayata saygı
hakkına bir müdahalede bulunulduğu değerlendirilmektedir.
ii. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
45. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 20. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ...
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin
... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
46. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma, demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük koşullarını sağlayıp sağlamadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
47. Somut olaya konu olan müdahalenin 399 sayılı KHK'nın
9. maddesinin (1) numaralı fıkrası dayanak alınarak gerçekleştirildiği
görülmektedir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
(2) Meşru Amaç
48. Anayasa'nın 13. maddesi temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasını, ilgili hak ve özgürlüğe ilişkin Anayasa maddesinde
gösterilen özel sınırlandırma sebeplerinin bulunmasına bağlı kılmıştır.
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası yönünden ise özel sınırlama nedeni
düzenlenmemiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, birtakım sınırlama sebeplerine
yer verilmiş olmakla beraber bu sebepler sadece arama ve elkoyma tedbirlerine
yöneliktir. Dolayısıyla bu sebeplerin özel hayata saygı hakkının tüm boyutları
yönünden uygulanması mümkün görünmemektedir (AYM, E.2012/100, K.2013/84,
4/7/2013; Ahmet Çilgin, B. No: 2014/18849, 11/1/2017, § 40).
49. Anayasa'nın 20. maddesinde özel hayata saygı hakkı
için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte söz konusu
hakkın hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu
söylenemez. Anayasa'nın 12. maddesinde düzenlendiği üzere temel hak ve
hürriyetler kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva eder. Bu bağlamda özel sınırlama nedeni öngörülmemiş
olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu
sonuca ulaşılabilmektedir. Ayrıca Anayasa’nın diğer maddelerinde yer alan
kurallara dayanılarak da bu hakların sınırlanması mümkün olabilmektedir. Buna
göre Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete
yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere
sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2014/87, K.2015/112,
8/12/2015; E.2016/37, K.2016/135, 14/7/2016, § 9; E.2013/130, K.2014/18,
29/1/2014; Ahmet Çilgin, § 39). Bir başka deyişle temel hak ve özgürlüklerin
kapsamının, objektif uygulama alanının her bir norm yönünden bağımsız olarak
değil Anayasa’nın bütünü içindeki anlama göre belirlenmesi gerekir (AYM,
E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017, § 12).
50. Anayasa'nın 5. maddesinde ise "Devletin temel
amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." denilmektedir.
Buna göre kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin
temel amaç ve görevlerindendir (Ö.N.M., B. No: 2014/14751, 15/2/2017, §
71). Kişinin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamanın ön koşulu millî
güvenlik ve kamu düzeninin tesisidir. Millî güvenlik ve kamu düzeninin
sağlanmadığı bir ortamda hak ve özgürlüklerden gereği gibi yararlanılması,
kişinin özel hayatına saygı gösterilmesi mümkün değildir. Bu kapsamda devletin
hak ve özgürlükleri koruma ödevinin yanında millî güvenliği ve kamu düzenini
sağlama görevi de bulunmaktadır (Ö.N.M., § 72).
51. Özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil eden
mesleğe ilişkin tedbirlerde millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasının,
kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının hakkın doğasından
kaynaklanan bir sınırlandırma nedeni olarak kabul edilebileceği
değerlendirilmektedir. Somut başvuruda da kamu gücünü kullanan idarenin millî
güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ile kamu hizmetinin
sürdürülebilirliğinin sağlanması amacını taşıdığı değerlendirilmiş ve bu
suretle meşru amaç unsurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
(3) Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(a) Genel
İlkeler
52. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik
toplum düzeninin gerekleri kavramı öncelikle ilgili hak yönünden getirilen
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını,
başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini
göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden
olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal
ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir (AYM,
E.2016/179, K.2017/176, 28/12/2017; Haluk Öktem, § 49; Erhun Öksüz,
§ 53; G.G., § 56; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §
44; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § 35).
53. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum
düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak
düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır.
Ölçülülük ilkesinin amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla
sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca
ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını
gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin
sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden gereklilik
ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz
bir yükümlülük getirmemesi anlamına gelen orantılılık unsurlarını
içermektedir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 48; Bülent
Polat, § 106; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016
§ 70; Bülent Kaya, [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 82).
54. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı
birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara
katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara tabi olmayı
gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün
gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş
sayılmakta olup kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve
sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606,
20/2/2014, § 38).
55. Bazı kamu görevlilerinin hizmetin niteliği gereği
belirli nedenlerle veya dönemlerde başka yerlere atanmaları ya da
görevlendirilmeleri söz konusu olabilir. Bu konuda idareye, belirli bir takdir
alanı tanınması makul karşılanmalıdır. Kişilerin birtakım mazeretler
çerçevesinde başka yere atanma veya görev yerinin değiştirilmemesi konusunda
talep hakları var ise de atamaya ilişkin mazeretlerini değerlendirip karara
bağlayacak olan idarenin -kendi mevzuatı çerçevesinde- ifa edilen kamu
hizmetinin gerekleri, insan kaynaklarının verimli kullanılması, teşkilat
yapısının elverişliliği ve benzeri faktörleri dikkate alarak bu talepleri
karşılayamaması olağandır. Zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir
şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin
öncelikli görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay, § 39). Bu noktada kamu
hizmetlerinin sürekliliği ve düzenliliği ilkesi ile kamu görevlilerinin özel
hayatına saygı hakları arasında adil bir dengenin gözetilmesi ve alınan
tedbirin bireyselleştirilmesi gerekir. Başka bir anlatımla temel haklara müdahale
teşkil eden işlemin temelini oluşturan meşru amaç karşısında bireye düşen
fedakârlığın ağırlığı, başvurucunun mesleğinin niteliği ve atama işlemine tabi
tutulmasına neden olan koşullar gözönünde bulundurulmalı, kamunun veya kimi
zaman başka bir bireyin menfaati ile müdahalenin süjesi olan bireyin menfaati
arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığı belirlenmeli ve tedbirin
gerekliliği konusunda somut olaya özgü açıklamalarda bulunulmalıdır.
56. Ayrıca özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin demokratik
bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkelerine uygun olduğu
konusunda idari ve yargısal makamlar tarafından oluşturulan gerekçelerin ikna
edici nitelikte ilgili ve yeterli olması gerekir (benzer yönde değerlendirmeler
için bkz. Ata Türkeri, §§ 45, 47; Murat Deniz, B. No: 2014/5318,
21/9/2016, § 66). Yine söz konusu tedbirlerin yargısal denetiminin usule
ilişkin gereklilikler yerine getirilerek etkili bir şekilde ve makul bir süre
içinde tamamlanması önemlidir.
57. Öte yandan yapılacak değerlendirmelerde her somut
olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınacağı, dolayısıyla ulaşılacak
sonuçların olaydan olaya farklılık gösterebileceği gözardı edilmemelidir.
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
58. Somut olayda sivil ve askerî ortak kullanımlı
havalimanlarından biri olan Malatya Havalimanında iki buçuk yıldır ARFF memuru
olarak görev yapan başvurucu, güvenlik riskinin meydana geldiği gerekçesiyle
Gökçeada Havalimanı Müdürlüğü emrine atanmıştır.
59. İdari ve yargısal makamlarca açıklanan gerekçelerden
anlaşıldığı üzere, havalimanlarının işletilmesi ve Türk hava sahasındaki hava
trafiğinin düzenlenmesi ve kontrol edilmesi görevleri DHMİ tarafından yerine
getirilmekte ve bazı havalimanları askerî amaçlarla da kullanılmaktadır. Bu
kapsamdaki havalimanlarından birinde görev yapan başvurucunun PKK terör örgütü
mensubu olduğu belirtilen ve güvenlik görevlileriyle girdiği çatışmada
öldürülen kardeşinin cenazesini Cudi Dağı'ndan teslim aldığının ve diğer kardeşleri
hakkında PKK terör örgütünün propagandasını yaptıkları gerekçesiyle adli işlem
yapıldığının tespit edilmesi üzerine, başvurucunun askerî sorumluluk ve çalışma
sahası olan Malatya'da görev yapmasının hem kendisinin hem de görev yapan diğer
personelin çalışma huzurunu olumsuz etkileyebileceği değerlendirilmiştir. Bu
doğrultuda Malatya dışında başka bir göreve atanmasının gerekli olduğu
kanaatine varılmış ve başvuruya konu olan atama işlemi tesis edilmiştir.
60. Atama işleminin kanuni dayanağı olan mevzuat
incelendiğinde sözleşme süresi içerisinde gelişen hizmet şartlarına göre
sözleşmeli personelin görevinin veya görev yerinin değiştirilebileceğinin hüküm
altına alındığı görülmektedir.
61. Millî güvenliğin sağlanması amacı doğrultusunda görev
ifa eden Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen askerî
operasyonlarda kullanılan bir havalimanında görev yapan personelin
belirlenmesinde idarenin takdir yetkisinin bulunduğu tartışmasızdır. Nitekim
ilgili mevzuatta, hizmet şartlarına göre görev yerinin değiştirilebileceği
konusunda idareye tanınan takdir yetkisi geniş tutulmuştur. Bu bağlamda yapılan
incelemede, tesis edilen işlemin gerekliliği ve nedenlerinin idarece ortaya
konulduğu, sözleşmeli olarak görev yapan başvurucu hakkında tesis edilen işlemin
görev yeri değişikliği ile sınırlı tutulduğu, başvurucunun görev tanımının
değiştirilmediği ve işlemin başvurucuya özgü somut koşullar dikkate alınarak
tesis edildiği değerlendirilmektedir. Bu bakımdan aile bireylerinin PKK terör
örgütü ile olan ilişkilerinin tespit edilmesi gerekçe gösterilerek başvurucunun
görev yerinin değiştirilmesinde, idarenin takdir yetkisinin keyfî şekilde
kullanıldığı ve gerçekleştirilen müdahaleyle takdir yetkisinin sınırlarının
aşıldığı söylenemeyecektir. Dolayısıyla başvuruya konu olan atama işleminin
belirli olay ve olgulara dayandırıldığını ve müdahalenin gerekliliğinin
başvurucu özelinde bireyselleştirildiğini söylemek mümkündür.
62. Ayrıca idari ve yargısal organlar tarafından konunun
tüm yönleriyle ele alındığı ve müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçelerin
açıklandığı değerlendirilmektedir. Dolayısıyla somut olaydaki müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşulunu sağladığı kanaatine
varılmaktadır.
63. Öte yandan başvurucu, mesleki faaliyetini yerine
getirmekten alıkonulmamıştır. Bu konuda bir kısıtlamanın getirilmemiş olması
nedeniyle başvurucunun özel hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin
öngörülen meşru amaçla ölçülü şekilde gerçekleştirildiği değerlendirilmektedir.
Yine atama işlemi nedeniyle başvurucu ile DHMİ Genel Müdürlüğü arasında doğan
uyuşmazlığın çözümüne olanak sağlamaya uygun yasal düzenlemelerin mevcut
olduğu, başvurucunun derece mahkemeleri önünde delillerini sunduğu, iddiada
bulunma ve savunma haklarını herhangi bir engellemeyle karşı karşıya kalmadan
kullandığı ve yargılamanın makul bir süre içinde tamamlandığı, dolayısıyla
yargılamalarda usule ilişkin güvencelerin sağlandığı anlaşılmaktadır.
64. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna
ulaşılmıştır.
B. Aile
Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
65. Başvurucu; evli olduğunu, eşinin hekim olarak Malatya
ilinde görev yaptığını, atama işlemi nedeniyle aile bütünlüğünün bozulacağını
belirterek aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
66. Bakanlık görüşünde, atama işleminden dolayı başvurucunun
aile hayatının ne şekilde etkilendiği hususunda somut gerekçelerin ileri
sürülmediği ifade edilmiştir.
67. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, atama
işlemi nedeniyle hekim olarak çalışan eşinden ayrı kaldığını belirtmiş ve
başvuru dilekçesinde yer verdiği iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
a. Genel
İlkeler
68. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59.
maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine
başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine
dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer.
Zikredilen kurallara göre başvurucunun, kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine
eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle
ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No:
2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19; Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın
İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, [GK], B. No: 2014/12727,
25/5/2017, § 19).
69. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği
takdirde Anayasa Mahkemesi, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu
gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı
konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ortaya
konulan somut bilgi ve belgelerin niteliğine bağlıdır. Başvurucunun
başlangıçta, başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için
başvuru formu ve eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve
gerekli açıklamaları yapması zorunludur (Veli Özdemir, § 23; Ünal
Yiğit, § 22).
70. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda,
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun soyut şekilde Anayasa hükümlerine
atıfta bulunmasının iddiaların ispatlandığı anlamına gelmeyeceğini birçok kez
vurgulamıştır. Başvurucu; başvuru formunu özenle doldurmak, ihlal iddiasının
dayanağı olan tüm olayları göstermek, başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını
etkileyecek argümanları destekleyici tüm belgeleri başvuru dilekçesine eklemek
ve bir bilgi veya belge elde edilememişse bunun da nedenlerini açıklamak
zorundadır (Ünal Yiğit, §§ 25, 26; Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon
Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, §§ 22-26).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
71. Başvurucu, Gökçeada Havalimanı Müdürlüğüne atanması
işlemi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise
de ihlal iddiasını kanıtlama konusunda üzerine düşen yükümlülükleri yerine
getirebilmiş değildir. Başvurucu, başvuru formunda yalnızca eşinin hekim olarak
Malatya ilinde görev yaptığını ve başka bir ile atanması nedeniyle aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini soyut bir şekilde ileri sürmekle
yetinmiştir. Başvurucu, eşinin hangi koşullarda görev yaptığına, zorunlu hizmet
kapsamında ya da atama işlemine tabi olmayan statüde bulunup bulunmadığına,
atama işlemi nedeniyle ailenin bir araya gelme konusunda hukuki imkânların
mevcut olup olmadığına ve yer değişikliği nedeniyle yaşanması muhtemel etki
dışında atama işlemi nedeniyle kendi ailesinin somut koşulları üzerinde ne tür
sonuçların meydana geleceğine ilişkin hiçbir açıklamada bulunmamış ve olaya
özgü gerekçelerini izah etmemiştir.
72. Sonuç olarak başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin
delillerini sunma ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü
yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını
temellendirememiştir.
73. Önemle belirtilmelidir ki bireysel başvuru
incelemesinde Anayasa Mahkemesinin görevi başvurucunun başvuru formunda ileri
sürdüğü gerekçelerle sınırlı bir incelemeyi kapsamaktadır. Başvurucunun
bireysel başvuru formunda mağduriyetini gösteren açıklamaları yapmaması ve/veya
mağduriyetine dayanak olarak ileri sürdüğü hususları delillendirmemesi
durumunda, Anayasa Mahkemesi başvurucu yerine geçerek delil toplama ve ihlal
iddialarını gerekçelendirme görev ve yükümlülüğüne sahip değildir.
74. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.