TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NEVZAT KORKUT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/27571)
|
|
Karar Tarihi: 3/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Fatih HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Nevzat KORKUT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 15/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet
haricindeki iddiaların kabul edilemez olduğuna, bu şikâyet yönünden ise
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, Nallıhan Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY
ile bağlantılı suçlar nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında 20/7/2016
tarihinde Ankara'nın Nallıhan ilçesinde gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ilk ifadesi Nallıhan İlçe Jandarma
Komutanlığında kolluk tarafından alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle daha
önce Park Termik A.Ş.de usta yardımcısı olarak çalışırken Adularya isimli
işletmeye yine usta yardımcısı olarak geçiş yaptığını ve sonrasında ustalığa
yükseldiğini, 2014 yılında kurulan Pak Maden İşçileri Sendikasının hâlen
başkanlığını yaptığını, işyerine servis aracı ile ulaşım sağladığını, bugüne
kadar gerek servis araçlarında gerekse başkanlığını yaptığı sendikada bir
partiye oy verilmesi veya verilmemesi yönünde işçilere baskı yapmadığını, bir
dönem bağımsız milletvekili adayının [Y.A.nın] propaganda aracının ücret
karşılığında şoförlüğünü yaptığını, evinde bulunan dergi ve gazetelerin okumak
için olduğunu, kitapların ise gazetenin kupon karşılığında verdiği yayınlar
olduğunu, başkanı olduğu sendika ile ilgili olarak sosyal medyada Fetullah
Gülen'e yakın olduğu yönünde haberler çıktığını, bu sendikayı kurarken
amaçlarının işçilere sahip çıkmak olduğunu, bu sebeplerle Fetullah Gülen ile
ilişkilendirildiğini ancak kendisinin bunlarla bir bağlantısının olmadığını,
servislerle ilgili sıkıntılarının olduğunu, bu nedenle kendisine iftira atılmış
olabileceğini, Döngeller Köyü Derneğinin herhangi bir dinî grupla bağlantısının
olmadığını ve hiçbir terör örgütünün propagandasını yapmadığını ifade etmiştir.
12. Başvurucu 21/7/2016 tarihinde Nallıhan Cumhuriyet
Başsavcılığına sevk edilmiştir. Başvurucu Savcılıktaki ifadesinde kolluktaki
ifadesine benzer beyanlarda bulunmuş ve suçlamaları kabul etmemiştir.
Başsavcılık başvurucuyu anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve
terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanması istemiyle aynı tarihte sulh
ceza hâkimliğine sevk etmiştir.
13. Nallıhan Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun
sorgusunu yapmıştır. Başvurucunun sorgudaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... serviste biz 30 kişi gidip
geliyorduk. Ben bu 30 kişiden sadece biriyim. Serviste Cd'leri dinletme gibi
bir yetkim söz konusu değildir. Bu tarz iddialarda bulunan 30 arkadaşımızdan
sadece 1 kişimizdir ve geri kalan 29 arkadaşımız dinlenebilir. Biz servis
şoförü ne açarsa onu dinliyorduk. Ben kimseyi incitecek bir yapıda değilim.
Eşime bile hangi partiye oy kullanacağım yönünde baskı yapmış değilim bunu
saygısızlık olarak adlederim. Ben daha önce Ciner grubunda çalıştım, 8 yıldır
da Adalaryada çalıştım. Ben daha önce Zaman gazetesine abone olduğum için bu
gazetenin vermiş olduğu Elmalı Hamdi Yazır tefsiri, kütibi sitti, islam fıkıhı
ve peygamberler tarihi gibi kitaplar vermişti. Ayrıca bahsi geçen kitaplar bu
kitaplardır. Ayrıca ele geçen dergiler de gazetenin ekleridir. Ele geçen bellek
cd vs. Dinlediğimiz müzikler vardır. Herhangi bir örgüt üyeliğim söz konusu
değildir. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum."
14. Nallıhan Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olma suçlarından
tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Tüm dosya kapsamının
incelenmesinde ... [diğer
şüpheliler] ve Nevzat Korkut'un üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair
kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, mahkememizce şüphelilerin kaçma, saklanma,
ihtimalinin bulunduğunun değerlendirildiği, delillerin tam olarak toplanamamış
olması ve bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı, şüphelilerin
üzerine atılı suçların vasıf mahiyeti, dinlenen tanık beyanları ve arama ve
rızaen muhafaza altına alma tutanağı hep birlikte değerlendirildiğinde, atılı
suçların katalog suçlardan olması da dikkate alınarak ... [diğer şüpheliler]
ve Nevzat Korkut'un tutuklanmalarına ... karar verildi."
15. Başvurucunun tutuklama kararına 22/7/2016 tarihinde
yaptığı itiraz, Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 25/7/2016
tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
16. Başvurucu hakkındaki soruşturma dosyası yetkisizlik
kararı ile nihai olarak Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık)
gönderilmiştir.
17. Sonraki süreçte başvurucunun tutukluluk durumu resen
veya başvurucunun talebi üzerine ilgili sulh ceza hâkimlikleri tarafından değerlendirilmiş
ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Bu bağlamda son
olarak Eskişehir 2. Sulh Ceza Hâkimliği 12/5/2017 tarihinde başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar vermiş başvurucunun anılan karara itirazı
Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 25/5/2017 tarihinde reddedilmiştir.
18. Başvurucu anılan kararı 9/6/2017 tarihinde
öğrendiğini bildirmiştir.
19. Başvurucu 15/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
20. Başvurucu, Başsavcılığın talebi üzerine Eskişehir 2.
Sulh Ceza Hâkimliğince 22/6/2017 tarihinde tahliye edilmiş ve hakkında yurt
dışına çıkamama şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
21. Başsavcılık 29/6/2020 tarihli iddianame ile
başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı
yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
22. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY'nin yapılanmasına ve
faaliyetlerine ilişkin açıklamalar yapılmış, sonrasında başvurucuya yönelik
suçlama ve delillere yer verilmiştir. Başsavcılık, başvurucunun FETÖ/PDY
hiyerarşisi içinde yer almak suretiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu
işlediğini iddia etmiştir. Bu bağlamda iddianamede;
i. Başvurucu hakkında çeşitli kurumlara yapılan bir kısım
ihbara ve tanık beyanlarına yer verilmiştir. Bu kapsamda:
- N.A.nın 19/7/2016 tarihinde Nallıhan İlçesi Çayırhan
Jandarma Karakoluna başvurarak Adularya A.Ş. işçi servisinde, A.U. isimli kişi
tarafından 2014 yılı Mart ayında yapılacak olan yerel seçimde bir siyasi
partiye oy verilmemesi yönünde propaganda yapıldığı, bir kısım CD ve gazetenin
işçilere yönelik propagandada kullanılması için servis şoförlerine dağıtıldığı,
bu olayın başvurucu tarafından organize edildiği yönünde ihbarda bulunduğu,
- Kimlik bilgilerinin gizli tutulmasını isteyen
bir kişinin 5/8/2016 tarihinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER)
gönderdiği mesajda; başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğu ve Adularya Enerji
Elektrik Üretim ve Madencilik Şirketinin (Açık kaynak araştırmasına göre
FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmiş.) tüm taşeronluk işlerini yaptığı, ayrıca Beypazarı'nda FETÖ/PDY'ye
en fazla yardım yapan kişi olduğu yönünde ihbarda bulunduğu,
- Y.U.nun 29/7/2017 tarihinde CİMER'e gönderdiği
mesajda "... FETÖ olaylarından içeri girdi 1 sene sonra denetim
serbestliğiyle serbest kaldı, bunun için hakkında tekrar soruşturma açın ...
tekrar mahkeme karşısına çıkmasını istiyorum. Adı Nevzat KORKUT Bartın doğumlu
..." şeklinde ihbarda bulunduğu,
- Kimlik bilgilerini bildirmeyen bir kişi tarafından
Eskişehir Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne e-mail
yoluyla "... Hizmetin sendikası olan Pak Maden Sendikasına Nevzat
KORKUT, çalışan personeli tehditlerle, şantajlarla e-devlet şifresi almaya
şirket kiralık araçları ile gönderip zorla üye yapmışlardır ... " şeklinde
ihbarda bulunulduğu,
- Z.Ö.nün 28/7/2016 tarihinde Başbakanlık İletişim
Merkezine "... Nevzat KORKUT isi geçen kişiler FETÖ grubunun üst makam
idarecileri olup işletme içinde 2015 yılında karşıt görüşleri işten çıkarıp
kenti yapılanmalarını organize etmişlerdir..." şeklinde ihbarda
bulunduğu,
- İ.Y.nin "... Ben 2009 Şubat ayından 2014 Mayıs
ayına kadar Adularya isimli firmada çalıştım. Pak Maden İş Sendikasına üye
olmadığımız, Türk Maden İş Sendikasının kurmaya çalışmamızdan dolayı işten
çıkarıldım. İşten çıkarılmadan önce Nevzat KORKUT tarafından beraber Pak Maden
İş Sendikasını yürütmemiz teklif edildi. Kabul ettiğim takdirde Pak Maden İş
Sendikası taşeron tarafını ben yönetecektim. Ben kabul etmedim. Pak Maden İş
Sendikasının FETÖCÜ olduğunu biliyordum ..." şeklinde beyanda
bulunduğu,
- Ş.S.nin "... sendikaya üye olmazsanız işten
çıkarılırsınız üye olmazsanız sonuçlarına katlanırsınız şeklinde baskılara
maruz kaldıklarını, bu telkin ve baskıları iş yerinde o dönem bizim gibi maden
işçisi olan Nevzat KORKUT yapmaktaydı..." şeklinde beyanda bulunduğu
belirtilmiştir.
- G.K.nın "... 2014 yılında şirketteki
sendika nedeniyle olan huzursuzluklardan dolayı işten ayrıldım. Şirketin ve Pak
Maden sendikasının FETÖCÜ olduğunu ben dahil herkes biliyordu. İlk etapta
kapalı odalalarda [H.G.], [C.Ç.] ve Nevzat KORKUT biz
mühendislere işçilerin Pak Maden İş Sendikasına geçmeleri yönünde
yönlendirmemizi istediler ..." şeklinde beyanda bulunduğu,
- H.A.nın "... Pak Maden İş Sendikası fabrika
içerisinde stant açtı ve Nevzat isminde ancak soy ismini bilmediğim görsem
tanıyabileceğim ustalık yapan bir şahıs bu stantta devamlı duruyordu ve
işçileri sendikaya kayıt yaptırıyordu ..." şeklinde beyanda bulunduğu,
- H.Ç.nin "... [H.G.] bana kendisi
dışında... ...Nevzat KORKUT'un da bu sendikanın kurucusu ve yöneticileri
olduğunu söyledi..." şeklinde beyanda bulunduğu,
- T.Y.nin "... Pak Maden İş Sendikasının işçi
temsilcisi olan Nevzat KORKUT ... sürekli cemaatten bahsedip, bizi devamlı
sohbet toplantılara çağırıyordu..." şeklinde beyanda bulunduğu,
- F.Ç.nin "... Nevzat Korkut isimli şahıs AK
Partiye oy verilmemesi ... [yönünde] propaganda yapıyorlar ve işçileri
ile şoförleri bu konuda örgütleyerek oy vermemelerini istiyorlardır. Bu
şahıslar aynı zamanda Zaman Gazetesinin dağıtımı ile de uğraşmaktaydılar
..." şeklinde beyanda bulunduğu belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun, numarası henüz tespit edilemeyen bir
hat ile ... ID numarasıyla FETÖ/PDY üyelerinin kullandığı kriptolu haberleşme
programı olan ByLock programını kullandığı ileri sürülerek kullanıcı adının
"nevzat74'' olduğu, alınan mesaj sayısının sıfır, gönderilen mesaj
sayısının sıfır, gönderilen mail sayısının iki, alınan mail sayısının dört,
eklediği arkadaş sayısının iki olduğu ve son kullanma tarihinin de 17/1/2016
olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda kullanıcı adında geçen ''nevzat''ın
başvurucunun kendi adı ve 74 sayısının da başvurucunun nüfusa kayıtlı il olan
Bartın'ın plaka kodu olmasına değinilerek söz konusu Bylock kullanıcısının
başvurucu olduğunun değerlendirildiği belirtilmiştir.
iii. Emniyet tarafından düzenlenen inceleme raporuna göre
başvurucunun adına kayıtlı bir hatla haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı
suçlardan soruşturma yürütülen bir kısım kişiyle ve FETÖ/PDY ile iltisak veya
irtibatı nedeniyle faaliyetlerine son verilen bir kısım basın yayın şirketi,
hastane ve dernekle (içerikleri belirtilmeyen) telefon görüşme kayıtlarının
bulunduğu belirtilmiştir.
iv. Başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatı nedeniyle kanun
hükmünde kararname ile kapatılan PAK İş Sendikasında yöneticilik yaptığı
belirtilmiştir.
v. Başvurucunun "Nevzat Korkut" isimli
sosyal medya hesabı ile FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan hakkında soruşturma
yürütülen ve hakkında yakalama kararı bulunan H.Ş.nin paylaşımlarını (içerik ve
tarih belirtilmeksizin) profilinde paylaştığının tespit edildiği
belirtilmiştir.
23. Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 1/7/2020
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve Mahkemenin E.2020/239 sayılı
dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı
tensip incelemesi sonunda başvurucu hakkında yargılama yapma yetkisinin Ankara
Ağır Ceza Mahkemelerinde olduğundan bahisle yetkisizlik kararı vermiştir.
24. Yetkisizlik kararı üzerine dosyanın tevzi edildiği
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi 6/10/2020 tarihinde yaptığı tensip incelemesinde
bir kısım tanığın dinlenmesine karar vermiştir.
25. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Muammer Koçan, B. No:
2016/56282, 26/9/2019,§§ 35-52.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; somut bir delil olmaksızın gerekçesiz bir
kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında tutuklama
nedenlerinin somut gerekçelerle açıklanmadığını, kaçma şüphesinin olmadığını,
tüm bu nedenlerle tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararında kuvvetli suç
şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği
andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile Nallıhan Sulh Ceza
Hâkimliği ve itiraz mercii tarafından verilen kararların içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine
yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği
belirtilmiştir.
30. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için
öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun
savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate
alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı
hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği ifade
edilmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundakine benzer iddialar ileri sürerek tutuklamanın hukuki olmadığını
belirtmiştir.
B. Değerlendirme
32. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
33. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, ... veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda
da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
34. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir.
Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası
bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
36. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve
tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün
arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır.
Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan
olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No:
2016/49158, 26/7/2017, § 57).
37. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan
güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde
ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Genel
İlkeler
38. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi, [GK],
B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239,
9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
39. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
40. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma
kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
41. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
42. Nallıhan Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında,
başvurucunun 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ/PDY'nin üyesi
olduğuna dair kuvvetli şüphelerin bulunduğu belirtilmiş ve başvurucu yönünden
kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların dosyada bulunduğu sonucuna
varılmıştır (bkz. § 14).
43. İddianamede ise başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı
olduğu yönünde yapılan bir kısım ihbara ve tanık beyanına yer verilmiş, ayrıca
başvurucunun haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen
bir kısım kişiyle telefon görüşme kayıtlarının bulunduğu, FETÖ/PDY ile irtibatı
nedeniyle kanun hükmünde kararname ile kapatılan PAK Maden İş Sendikasında
yöneticilik yaptığı, FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan hakkında yakalama kararı
bulunan H.Ş.nin paylaşımlarını profilinde paylaştığı belirtilmiş ve FETÖ/PDY
üyelerinin kullandığı kriptolu haberleşme programı olan ByLock uygulamasını
kullandığı ileri sürülerek başvurucunun örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı
iddia edilmiştir (bkz. § 22).
44. Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir kararında
FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde hâkim olarak
görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu
yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç
şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk
Özdemir, § 75; benzer nitelikteki tanık beyanlarının kuvvetli belirti
olarak kabul edildiği bir diğer karar için bkz. Metin Evecen, B. No:
2017/744, 4/4/2018, § 58).
45. Bu bağlamda tutuklama kararında değinilen ve
iddianamede ayrıntılarına yer verilen soruşturma aşamasında ifadeleri alınan
tanıkların ve kamu kurumlarına ihbarda bulunan bazı kişilerin başvurucunun
FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik
anlatımlarda bulundukları görülmektedir. Bu bağlamda tanık İ.Y. FETÖ/PDY ile
irtibatı nedeniyle kanun hükmünde kararname ile kapatılan PAK Maden İş
Sendikasına üye olmadığından işten çıkarıldığını, başvurucunun kendisine bu
sendikanın işlerini yürütmesini teklif ettiğini ancak sendikanın FETÖ/PDY ile
bağlantısını bildiği için teklifi kabul etmediğini, tanık Ş.S. başvurucunun söz
konusu sendikaya üye olmayanları işten çıkarmakla tehdit ederek üyelik için
baskı yaptığını, tanık G.K. başvurucunun kendilerinden işçileri anılan
sendikaya geçmeleri yönünde yönlendirmesini istediğini ve tanık H.A.
başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantısı nedeniyle kapatılan Pak Maden İş isimli
sendikaya üye kazandırmak için çalıştığı fabrikada stant açtığı yönünde
beyanlarda bulunmuşlardır (ayrıntı için bkz. § 22). Bu itibarla soruşturma
makamlarınca söz konusu tanık beyanlarının tutuklamanın hukukiliği bağlamında başvurucu
yönünden FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlediğine kuvvetli belirti olarak
kabul edilmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
46. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve
kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan
tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar
gözardı edilmemelidir.
47. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların
toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin
örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın
Yavuz ve diğerler, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler
kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç
oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı
sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında
doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle
ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında
soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §
271; Selçuk Özdemir, § 78).
48. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle
bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan
FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş
olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede
uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak
soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında
barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için
Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).
49. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı
terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 32) isnat edilen suça ilişkin
olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak,
B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (bkz. § 32; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No:
2016/40170, 16/11/2017, § 148).
50. Somut olayda Nallıhan Sulh Ceza Hâkimliğince
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı
terör örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyetine, suçun 5271 sayılı Kanun'un
100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında
olmasına ve delillerin toplanmamış olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. §
14).
51. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Nallıhan
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine
yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
52. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin
ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin
Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut
olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
53. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran
Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe
girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı
ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her
kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet
temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer
ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 350).
54. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı
söylenemeyecektir.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık
olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
56. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19.
maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı
görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 3/12/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.