TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FURKAN AKTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/27587)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Furkan AKTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan
başvurucunun, ücreti emanet hesabından karşılanmak suretiyle kendisine kurum
idaresi aracılığıyla Kur'an-ı Kerim temin edilmesi ve yanında sürekli Kur'an-ı
Kerim bulundurmasına izin verilmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle din ve
vicdan özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebi kabul edilmiş ve
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde Fetullahçı
Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına (PDY) üye olma
suçundan tutuklu olarak Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz
Kurumu) bulunmaktadır.
10. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının 10/10/2016 tarihli
ve 2016/325 sayılı kararıyla, Kurumda FETÖ/PDY terör örgütüyle ilgili suçlardan
hükümlü ve tutuklu olarak bulunanların boş zamanlarını okuyarak
değerlendirmeleri için ihtiyaç duyulan tüm kitap taleplerinin (ders kitapları
hariç) kurum kütüphanesinin mevcutlarından karşılanmasına karar verilmiştir.
Anılan kararda söz konusu uygulamaya hangi gerekçeyle karar verildiğine dair
hiçbir açıklama bulunmamaktadır.
11. Başvurucu, ücreti emanet hesabından karşılanmak suretiyle
İnfaz Kurumu idaresi aracılığıyla satın alınması uygun görülen bir Kur'an-ı
Kerim nüshasının kendisine teslim edilmesi ve bu nüshayı sürekli olarak yanında
bulundurmasına izin verilmesi talebiyle idareye başvurmuştur. Başvurucu;
yakınları tarafından getirilen ya da gönderilen Kur'an-ı Kerim nüshasının İnfaz
Kurumuna kabul edilmediğini, yalnızca kurum kütüphanesinde bulunan Kur'an-ı
Kerim nüshasına erişme imkânının bulunduğunu, fakat bu nüshanın da on beş gün
içinde idarece toplandığını ve tekrar bir nüsha verilene kadar mağdur olduğunu
ifade etmiştir.
12. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu 31/3/2017 tarihli ve 2017/323
sayılı kararında, hükümlü ve tutukluların boş zamanlarını okuyarak
değerlendirmek için ihtiyaç duydukları tüm kitapların (ders kitapları hariç)
kurum kütüphanesinden karşılanması şeklinde karar alındığı gerekçesiyle
başvurucunun talebini reddetmiştir.
13. Başvurucu, Eğitim Kurulu kararına karşı şikâyette bulunmuş,
ancak Eskişehir 1. İnfaz Hâkimliği (Hâkimlik), anılan kararın usul ve yasaya
uygun olduğu gerekçesiyle şikâyeti reddetmiştir.
14. Başvurucu, Hâkimlik kararına itiraz etmiştir. Eskişehir 2.
Ağır Ceza Mahkemesi, Hâkimlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle
16/5/2017 tarihinde itirazı reddetmiştir.
15.Başvurucu 6/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Başvurucu 19/1/2018 tarihinde İnfaz Kurumundan tahliye
edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Ahmet
Sil, B. No: 2017/24331, 9/5/2018, §§ 15, 16.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, İnfaz Kurumunun oldukça kalabalık olduğunu ve zor
koşullar altında bulunduğunu, bu koşullar altında en temel manevi dayanak ve
motivasyon kaynağının Kur'an-ı Kerim olduğunu belirterek ücreti emanet
hesabından karşılanmak suretiyle İnfaz Kurumu idaresi aracılığıyla alınacak Kur'an-ı
Kerim nüshasının kendisine teslim edilmesi ve yanında sürekli olarak
bulundurmasına izin verilmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan
özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde, Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan
"Hükümlü ve Tutukluların Dini ve Ahlaki
Gelişimlerini Sağlamaya Yönelik Protokol" uyarınca kurum
kütüphanesinde yeteri kadar Kur'an-ı Kerim nüshası bulundurulduğu ve talepte
bulunan tüm hükümlü veya tutuklulara verildiği ifade edilmiştir. Bu kapsamda
başvuruya konu olay tarihinde İnfaz Kurumunda, Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından ücretsiz olarak gönderilen 602 adet Kur'an-ı Kerim nüshası
bulunduğu, başvurucunun kaldığı 16 kişilik koğuşa da sürekli yanlarında
bulundurabilecekleri şekilde 16 adet Kur'an-ı Kerim nüshası dağıtıldığı
belirtilmiştir. Bunun yanında başvurucunun İnfaz Kurumunda bulunduğu süre
içinde kütüphaneden bu yönde taleplerde bulunduğu ve başvurucuya farklı
tarihlerde on defa Kur'an-ı Kerim verilerek istifade etmesinin sağlandığı,
başvurucunun kurum kütüphanesinden karşılanmayan herhangi bir talebinin
olmadığı bildirilmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında İnfaz Kurumunda
57 hafta kaldığını, Bakanlık görüşünde on kez kütüphaneden Kur'an-ı Kerim alma
talebinin karşılandığından bahsedilmekteyse de bunların bir hafta süreyle
verildiğini ve süre uzatma taleplerinin de reddedildiğini, üstelik bu durumun
kendisinin bireysel başvuruda bulunmasından çok sonra, tahliyesine yakın bir
zamanda gerçekleştiğini belirtmiştir. Başvurucu öte yandan kendisinin sürekli
yanında bulundurabilmek amacıyla ücretini emanet hesabına yatırarak Kurum
aracılığıyla bir Kuran-ı Kerim nüshası alınması
talebinin bulunduğunu ve bu talebinin karşılanmadığından şikâyet ettiğini
vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan din ve
vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
23. Kur'an-ı Kerim'in İslam dininin kutsal kitabı ve onu
okumanın da bir ibadet olduğu kuşkusuzdur (Ahmet
Sil, § 26). Bu bağlamda somut olayda kendisine Kur'an-ı Kerim
nüshası alınması ve sürekli yanında bulundurabilmesine izin verilmesi talepleri
reddedilen başvurucunun din özgürlüğüne müdahale edildiğini kabul etmek
gerekir.
24. Başvurunun incelenmesinde dikkate alınacak Anayasa'nın
"Din ve vicdan hürriyeti"
kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
" Herkes, vicdan, dinî
inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî âyin
ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî
inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin
gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve
ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun
dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de
kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya
hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî
veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun,
dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve
kötüye kullanamaz. "
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
25. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel
hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın 24. maddesinde
belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. Müdahaleye dayanak olan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 62. maddesinin kanunla
sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Başvuru konusu olayda, başvurucunun din özgürlüğüne yapılan
müdahalenin amacının İnfaz Kurumunun güvenliğini sağlamak olduğu
değerlendirilmiştir. Söz konusu amacın anayasal bakımdan meşru olduğu
anlaşılmaktadır (Ahmet Sil, §
30).
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Genel
İlkeler
29. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, §§ 70-72; AYM,
E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya
elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem
olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya
müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve
menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (bazı
farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, §
57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49,
50; Hakan Yiğit, B. No:
2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68).
(b) Demokratik
Toplum Düzeninde Din ve Vicdan Özgürlüğü
30. Din ve vicdan özgürlüğü, Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini
bulan demokratik devletin vazgeçilmez unsurlarındandır. Din ve vicdan
özgürlüğünün demokratik toplumun temellerinden biri olmasının kökeninde dinin
hem bir dine bağlı olan bireyler tarafından hayatı anlama ve anlamlandırmada
başvurdukları temel kaynaklardan biri olması hem de toplumsal yaşamın
şekillenmesinde önemli bir işlev görmesi bulunmaktadır. Bu işlev sebebiyle
uluslararası düzlemde dinlerin özgürlükler karşısındaki konumlarından bağımsız
olarak bireylerin belli ölçüler içinde din özgürlüğüne sahip olduğu kabul
edilmiştir. Diğer özgürlükler gibi din özgürlüğü de uzun ve zorlu bir sürecin
sonucunda belli anayasal ve yasal güvencelere sahip kılınmıştır. Nitekim din
özgürlüğü, evrensel ve bölgesel düzeyde insan haklarına ilişkin uluslararası
bildiri ve sözleşmelerin birçoğunda korunan bir haktır (Tuğba Arslan, B. No: 2014/256, 25/6/2014,
§ 52; Esra Nur Özbey,B. No: 2013/7443, 20/5/2015, § 44).
(c) Hükümlü
ve Tutukluların Kur'an-ı Kerim Nüshası Talepleriyle İlgili Anayasa Mahkemesi
İçtihadı
31. Anayasa Mahkemesi Ahmet
Sil kararında, ceza infaz kurumunda bulunan tutuklunun kendisine ait
Kur'an-ı Kerim nüshasının verilmemesinin din ve vicdan özgürlüğünü ihlal ettiği
iddiasını incelemiştir. Bu kararda Müslümanların, Kur'an-ı Kerim'in İslam
dininin kutsal kitabı ve bu kitabı okumanın da ibadetlerinden biri olduğunu
kabul ettikleri belirtilerek başvurucunun dinî hayatı bakımından zorunlu olduğu
düşüncesiyle Kur'an-ı Kerim nüshasını sürekli olarak yanında bulundurmayı
istemesinin Anayasa'nın 24. maddesinin ikinci fıkrasında koruma altına alınmış
olan din özgürlüğünün bir unsuru olan ibadet
özgürlüğü kapsamında kaldığını kabul edilmiştir (Ahmet Sil, § 41).
32. Söz konusu kararda, ilgili mevzuat uyarınca, dinî hayat
bakımından zorunlu olan kitapların tutuklu ve hükümlülerin bulundurabileceği
kitap sayısına dâhil olmadığı gibi bu kitaplara yönelik zaman kısıtlaması
bulunmadığı da belirtilmiştir (Ahmet Sil,
§ 42).
33. Anayasa Mahkemesine göre temel hakların kullanımı yönünden
somut olayda başka alternatifler bulunup bulunmadığı da değerlendirilmesi
gereken önemli bir unsurdur. Anılan kararda, başvuru konusu olayda Kurum
kütüphanesinden Kur'an-ı Kerim nüshası elde edilebilmesinin mümkün olduğu
anlaşılmaktaysa da nüsha sayılarının kurum mevcudu karşısındaki yetersizliği ve
kütüphaneden alınan kitapların on beş gün içinde iade edilmesi gerekliliği
dikkate alındığında başvurucunun istediği her zaman Kur'an-ı Kerim nüshasına
ulaşmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Kur'an-ı Kerim okumanın İslam
dininde ibadet olarak kabul edildiği ve bu ibadetin herhangi bir zaman
dilimiyle sınırlı olmaksızın yapılabildiği gözetildiğinde başvurucunun yanında
sürekli olarak Kur'an-ı Kerim bulundurmak istemesinin makul karşılanması
gerektiği sonucuna ulaşan, ayrıca Kanun'un açık hükmünün de bunu gerektirdiğini
belirten Anayasa Mahkemesi; başvuru konusu olayda başvurucunun din özgürlüğü
ile bir bütün olarak ceza infaz kurumunun düzeni ve güvenliği arasında adil bir
denge kurulduğunun gösterilemediğini, en azından başvurucunun ücretini ödemesi
karşılığında ve kurum aracılığıyla Kur'an-ı Kerim edinmesine imkân
sağlanabileceğini veya devlet olanakları ile bedelsiz olarak Kur'an-ı Kerim
temin edilebileceğini ifade etmiştir (Ahmet
Sil, §§ 45-51).
34. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, tutukluya sürekli olarak
yanında bulundurabileceği şekilde Kur'an-ı Kerim nüshası verilmemesine ilişkin
idare kararı ile derece mahkemelerinin kararlarında ortaya konulan gerekçelerin
ilgili ve yeterli olmadığına, bu sebeple Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına
alınan din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir (Ahmet Sil, § 52).
(d) Anayasa
Mahkemesinin Ceza İnfaz Kurumları Aracılığıyla Yayın Satın Alınmasına İlişkin
Kabulü
35. İlgili mevzuat uyarınca tutuklu ve hükümlüler, ceza infaz kurumlarında
bulunan emanet hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla herhangi bir
yayının kurumca satın alınarak kendilerine verilmesini isteyebilirler. Ceza
infaz kurumu idarelerinin bu yolla temin edilmesi istenen kitapları, Anayasa
Mahkemesinin içtihadında kabul edilen ilkeler uyarıncabir
denetime tabi tutarak ilgili mevzuatta öngörülen koşulları sağladıkları
değerlendirilenleri tutuklu ve hükümlülere teslim etme yükümlülükleri
bulunmaktadır (İbrahim Kaptan (2), B.
No: 2017/30723, 12/9/2018, §§ 31, 32).
(e) İlkelerin
Olaya Uygulanması
36. Somut olayda başvurucunun, ücreti emanet hesabından
karşılanmak suretiyle Kurum idaresi aracılığıyla alınacak Kur'an-ı Kerim
nüshasının kendisine verilmesi ve bu nüshayı yanında sürekli olarak bulundurmasına
izin verilmesi talepleri, Kurum idaresi tarafından ders kitapları dışındaki tüm
kitap taleplerinin kurum kütüphanesinden karşılanması şeklinde karar alındığı
gerekçesiyle reddedilmiştir. Oysa ilgili mevzuat uyarınca mahpusların emanet
hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla herhangi bir yayının kurumca
satın alınarak kendilerine verilmesini talep etme hakları vardır.
37. İdare somut olayda 5275 sayılı Kanun'un açık hükmüne aykırı
bir karar alınmasının nedeni konusunda hiçbir açıklama yapmamıştır. Söz konusu
kararı veren İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu, bu kararın daha önce kendileri
tarafından FETÖ/PDY ile ilgili suçlardan hükümlü ya da tutuklu bulunanlar
hakkında aldıkları karara istinaden verildiğini belirtmiştir (bkz. § 10 ). Ancak anılan kararda da tutuklu ve hükümlülerin ilgili
mevzuat uyarınca sahip oldukları bir hakka neden kısıtlama getirildiği
konusunda hiçbir gerekçe bulunmadığı gibi özellikle neden sadece FETÖ/PDY terör
örgütüyle ilgili suçlardan Kurumda bulunan mahpusların söz konusu hakkına
sınırlama getirildiği konusunda da hiçbir açıklama bulunmadığı görülmektedir.
38. Diğer yandan Anayasa Mahkemesine göre tutuklu ve
hükümlülerin, dinlerinin kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim'i yanlarında sürekli
olarak bulundurmak istemeleri, söz konusu taleplerinin kabul edilmemesi
konusunda ikna edici gerekçeler ortaya konulmadığı müddetçe din ve vicdan
özgürlüğünün koruması altındadır. Bakanlık görüşünde Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından İnfaz Kurumuna ücretsiz olarak Kur'an-ı Kerim gönderildiği ve
bunların başvurucunun bulunduğu koğuşta her mahpusun sürekli olarak bir
Kur'an-ı Kerim nüshası bulundurabilmesini sağlayacak şekilde dağıtıldığı ifade
edilmiştir. Bununla birlikte Bakanlık görüşünde başvurucunun on defa kurum
kütüphanesinden Kur'an-ı Kerim talebinde bulunduğu ve bu taleplerinin olumlu
karşılandığı bilgisine de yer verilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun en azından
dışarıdan Kur'an-ı Kerim nüshası alınarak kendisine verilmesi talebinin
reddedildiği zaman dilimini de kapsar şekilde bir süre yanında sürekli olarak
Kur'an-ı Kerim bulundurabilme imkânından yoksun bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Üstelik bu mahrumiyetin Eğitim Kurulu tarafından 5275 sayılı Kanun'un açık
hükmüne aykırı olarak alınan ve neden alındığı konusunda hiçbir gerekçe
gösterilmeyen bir kararla meydana getirildiği görülmektedir.
39. Bu durumda hangi amaçla alındığı konusunda hiçbir açıklama
yapılmayan ve gerekçe gösterilmeyen bir kararla başvurucunun ücreti emanet
hesabından karşılanmak suretiyle Kurum idaresi aracılığıyla bir Kur'an-ı Kerim
nüshası satın alınarak kendisine teslim edilmesi ve bu suretle yanında sürekli
olarak bulundurabilme imkânının makul görülemeyecek bir süre boyunca
engellendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olaydabaşvurucunun
din özgürlüğü ile bir bütün olarak İnfaz Kurumunun düzeni ve güvenliği arasında
adil bir denge kurulduğundan bahsedilemez.
40. Açıklanan gerekçelerle somut olayda Kurum idaresi ile derece
mahkemelerinin kararlarında ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli
olmadığına, bu sebeple Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına alınan din ve
vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
42. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin
kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan
([GK] (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60) kararı.
43. Başvurucu 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Başvurucunun ücreti emanet hesabından karşılanmak suretiyle
Kurum idaresi aracılığıyla bir Kur'an-ı Kerim nüshası satın alınarak kendisine
teslim edilmesi ve bu nüshayı sürekli olarak bulundurabilmesine izin verilmesi
taleplerinin kabul edilmemesi işlemine dair yaptığı şikayet
ve itirazın derece mahkemelerince reddedilmesi nedeniyle başvurucunun din ve
vicdan özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla
birlikte başvurucunun tahliye edildiği görüldüğünden yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı tespit edilmiştir.
45. Eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
din ve vicdan özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına alınan din ve
vicdan özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.