TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜLER ÇETİNTAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/27889)
|
|
Karar Tarihi: 8/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Güler ÇETİNTAŞ
|
|
|
2. Güner AKSOYDAN
|
|
|
3. Yaşar ÇETİNTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kısım kamulaştırma bedelinin icra takibine
rağmen ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2017/27972 ve 20178/27891 numaralı bireysel başvuru
dosyalarının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/27889 numaralı
bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine; incelemenin 2017/27889 numaralı
bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyalarının
kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
9. İstanbul'un Kartal ilçesi Soğanlık Mahallesi'nde bulunan ve
başvurucuların murisi Ahmet Çetintaş'ın 1/2 oranında hisse sahibi olduğu 8788
metrekare yüz ölçümündeki 1061 ada 13 parsel sayılı taşınmaz, İmar ve İskân Bakanlığınca
3/5/1979 tarihinde kamulaştırılmış ve kamulaştırma bedeli bankaya
yatırılmıştır.
10. Başvurucuların 1985 yılında Kartal 3. Asliye Hukuk
Mahkemesinde açtıkları tezyidi bedel davası 22/4/1986 tarihinde kabul
edilmiştir. Anılan taşınmazın Ahmet Çetintaş adına olan tapu kaydının iptali
ile Hazine adına tesciline ve 908.293 TL olan kamulaştırma bedelinin 2.536.877
TL daha artırılmasına karar verilmiştir. Karar 27/2/1987 tarihinde
kesinleşmiştir.
11. Bunun üzerine başvurucular tarafından Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı aleyhine 13/1/1987 tarihinde Kartal 2. İcra Müdürlüğünde ilamlı icra
takibi başlatıldığı, ancak takibe rağmen ödemenin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
12. Anılan taşınmazın idare adına tescili yapılmadan önce
taşınmazın bulunduğu bölgede imar uygulaması yapılmış, başvurucuların murisinin
parseldeki hissesine karşılık yedi ayrı parselde hisse verilmiş ve 9/9/1987
tarihinde tapuya tescil edilmiştir.
13. Başvuru konusu davanın gerekçeli kararından, imar uygulaması
sonucu oluşan yedi parselden biri olan 2962 ada 5 parsel sayılı taşınmazla
ilgili olarak açılan tapu iptali ve tescil davasında, Kartal 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.1998/94 ve K.1998/182 sayılı kararıyla taşınmazda başvurucuların
muris Ahmet Çetintaş'a ait 1/2 oranındaki payın iptaline ve Hazine adına
tesciline karar verildiği ve söz konusu kararın 2/7/1999 tarihinde kesinleştiği
anlaşılmaktadır.
14. Başvurucular tarafından 9/7/2007 tarihinde, Kartal 2. Asliye
Hukuk Mahkemesindeki davayla ilgili olarak taşınmazların Hazine adına tescil
edilmesine rağmen hiçbir bedel ödenmediği iddiasıyla yargılamanın yenilenmesi
talep edilmiş, ancak 24/11/2009 tarihinde talebin reddine karar verilmiştir.
B. Başvuru Konusu
Tazminat Davasına İlişkin Süreç
15. Kamulaştırılan taşınmazların bedellerinin ödenmemesi
nedeniyle başvurucular tarafından Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
(TOKİ) ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı aleyhine 28/8/2009 tarihinde İstanbul
Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) tazminat davası açılmıştır.
16. Mahkemece yapılan keşif sonrası inşaat mühendislerinden
oluşan bilirkişi heyeti tarafından sunulan 7/3/2012 tarihli raporda, 9/9/1987
tarihinde imar uygulaması sonucu başvurucuların murisi adına tescil edilen yedi
ayrı parselin ada ve parsel numaraları ile hisse oranları belirtilmiş ve bu
tapuların daha sonra iptal edilerek Hazine adına tescil edildiği
vurgulanmıştır.
17. Mahkemece 6/6/2012 tarihinde davanın kabulüne karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinde, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptal
edilerek Hazine adına tesciline karar verildiği açıklandıktan sonra tezyidi
bedel davası kabul edilmesine rağmen bedelin ödenmemiş olmasının mülkiyet
hakkına tecavüz olduğu belirtilmiştir.
18. TOKİ tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince
(Daire) 25/2/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararında, başvurucuların
açtıkları bedel artırım davasının kabul edildiği, ancak idare tarafından
4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca
tescil davası açılmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca anılan taşınmazın bulunduğu
bölgede yapılan imar uygulaması sırasında başvurucuların murisine yeniden pay
verildiği açıklanarak davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
19. Bozma kararı sonrası TOKİ vekilinin Mahkemeye sunduğu
29/6/2015 tarihli dilekçede;
i. 1979 tarihinde kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma
bedelinin Türkiye Emlak Bankası A.Ş. Çemberlitaş Şubesinin 1578 numaralı
hesabına yatırıldığı ancak taşınmazın idare adına tescili gerekirken imar
uygulaması sonucu başvurucuların murisi adına yedi ayrı parselde hisse
verildiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte Kartal 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.1994/320 ve Kartal 2. Asliye Hukuk MahkemesininE.1998/94
sayılıdosyalarında başvurucuların murisi adına hatalı olarak kaydedilen tapu
kayıtlarının iptal edilerek Hazine adına tescil edildiği açıklanmıştır.
ii. Ayrıca kamulaştırma bedelinin artırılması için açılan
tezyidi bedel davasında hükmedilen ve icraya konulan bedelin ödenmemiş
olmasının başvuru konusu davayı açmak için haklı bir gerekçe olmadığı,
ödenmeyen ilama bağlı alacakların ödenmesi için işlemler yapılması gerektiği
belirtilmiştir.
iii. Öte yandan icra takibi yapılmış alacağın ödenmemiş olması
nedeniyle otuz yıl sonra tekrar kamulaştırmasız el atma davası açılmasının
hukuki dayanağının olmadığı vurgulanmıştır.
20. Mahkemece bozma kararına uyulup bozma kararındaki gerekçeye
atıf yapılarak 2/7/2015 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir.
21. Başvurucular tarafından temyiz edilen karar, Dairece 27/1/2016
tarihinde onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme talebi de aynı Daire
tarafından 28/3/2017 tarihinde reddedilmiştir.
22. Nihai karar 24/5/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucular 23/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
25. Başvurucular, kamulaştırılan taşınmazlarının bedelinin
ödenmemesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa’nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir"
denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan
maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve
parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM,
E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda, mülk olarak
değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar
ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikri hakların yanı
sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir
(Mahmut Duran ve diğerleri, B.
No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
29. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında icra
edilebilir bir alacağın da mülkiyet hakkı kapsamında korunan ekonomik bir değer
ifade ettiği kabul edilmiştir. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarınca böyle bir
alacağın hiç ödenmemesinin ya da ödenmesinin uzun sürmesinin mülkiyetten
barışçıl yararlanma hakkına müdahale teşkil ettiği ve bu müdahale nedeniyle
oluşan belirsizliğin ise mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu sonucuna
varılmıştır (Kenan Yıldırım ve Turan
Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014,
§§ 55-75; Şenal Haylaz,
B. No: 2013/3457, 25/2/2015, §§ 60-79; Global
Yapı Elemanları Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi, B. No:
2014/17557, 8/11/2017, §§ 20-24).
30. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler
arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü
olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz
konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından
söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve
yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk
davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte
mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia
ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek
karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve
Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563,
24/5/2018, § 53).
31. Somut olayda 1979 yılında kamulaştırılan taşınmazın ilk
olarak kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığı, ancak başvurucular
tarafından bu bedelin düşük bulunması nedeniyle kamulaştırma bedelinin
artırılması davası açıldığı anlaşılmaktadır. Daha önce malik adına bir banka
hesabına depo edilmiş olan söz konusu bedelin kendilerine ödenmemesi yönünde
fiilî bir engelin olduğu başvurucular tarafından ortaya konulamamıştır.
Dolayısıyla bu bedelin ödenmemesi veya idareden kaynaklı olarak geç ödenmesi
söz konusu değildir.
32. Ancak başvurucular tarafından açılan kamulaştırma bedelinin
artırılması davasında 908.293 TL olan kamulaştırma bedelinin 2.536.877 TL daha
artırılmasına karar verilmiştir (bkz. § 10). 22/4/1986 tarihli kararla
artırılan kamulaştırma bedeli 13/1/1987 tarihinde ilamlı icra takibine konu
edilmiş (bkz. § 11) olmasına rağmen TOKİ vekilinin bozma kararına karşı sunduğu
dilekçesinden de anlaşıldığı üzere ödenmemiştir (bkz. § 19). Bununla birlikte
başvurucuların kamulaştırılan taşınmazların bedellerinin ödenmemesi nedeniyle
açtıkları başvuru konusu davada, anılan taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan
imar uygulaması sırasında başvurucuların murisine yeniden pay verildiği
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz. §§ 18, 20).
33. Başvurucular taşınmazlarına kamulaştırmasız el atıldığından
yakınmışlarsa da uyuşmazlık, usulüne uygun şekilde yapıldığı derece
mahkemelerince tespit edilen kamulaştırma sürecinde artırılan bedelin ödenip
ödenmediği hususundadır. Derece mahkemelerince, imar uygulaması sonucu
başvurucuların murisine yeniden pay verildiği gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiş ancak hem bilirkişi raporunda hem de davalı TOKİ vekilinin
dilekçesinde imar uygulaması sonucu başvurucuların murisi adına tescil edilen
taşınmazların tapu kayıtlarının iptal edilerek Hazine adına tescil edildiğine
ilişkin açıklamaları değerlendirilmemiştir (bkz. §§ 16, 19).
34. Sonuç olarak derece mahkemelerinin gerekçesinin aksine
tespitler içeren bilirkişi raporu ve davalının dilekçesindeki kabulden
ayrılmayı gerektiren somut ve yeterli bir gerekçe gösterilmemiştir. Bu nedenle
kamulaştırma işlemi sonucu mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle malike yüklenen
külfet ile kamu yararı arasında makul bir dengenin kurulamadığı, başvuruculara
yüklenen külfetin aşırı ve ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden
yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
37. Başvurucular ayrı ayrı 2.000.000 TL'lik zararlarının
ödenmesini talep etmektedir.
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte
ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun
ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal
edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir(Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
39. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi,
ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
40. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesiİçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir. (Mehmet Doğan,
§§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66, 67).
41. Başvuru konusu kararda yeterli gerekçe gösterilmemesi
nedeniyle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
42. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216
sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken
iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna
ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir
karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden
yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
43. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/55, K.2015/309)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.