logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(C.D.A. [2.B.], B. No: 2017/28025, 13/10/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

C. D.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/28025)

 

Karar Tarihi: 13/10/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M.Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Cafiye Ece YALIM

Başvurucu

:

C.D.A

Vekili

:

Av. Senem DOĞANOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bir tutuklunun intihar etmesini önleyici tedbir alınmaması ve olaya ilişkin olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının; gözaltında kolluk görevlilerince işkence edilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/6/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Kırıkkale F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu iken 8/11/2016 tarihinde yaşamını yitiren 1981 doğumlu B.A.nın eşidir.

A.B.A.nın Ceza İnfaz Kurumuna Girişi ve Ölümü

9. B.A. hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) üyeliği suçundan soruşturma başlatılmış, yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan B.A.nın Ankara Emniyet Genel Müdürlüğünce 19/7/2016 tarihinde müdafii eşliğinde ifadesi alınmıştır.

10. Alınan ifade sırasında müdafii tarafından B.A.nın sağ gözünde koyu mor renkte bir iz, göz içinde kan pıhtısı, sol yanakta kahverengi bir iz, el bileklerinde kelepçe izlerinin bulunduğu belirtilerek ifade tutanağı imzalanmıştır.

11. 20/7/2016 tarihinde tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumuna konulan B.A. hakkında düzenlenen 21/7/2016 tarihli genel adli muayene raporu ve 29/7/2016 tarihli adli muayene raporunda darp ve cebir izi bulunduğu, sağ gözde ekimoz ve el bileklerinde ekimozlar olduğu tespit edilmiştir.

12. B.A. 19/10/2016 tarihinde Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde (Hastane) psikiyatrist ile görüşme yapmış, bu görüşme sonrasında 26/10/2016 tarihli sağlık kurulu raporu düzenlenerek B.A.nın depresyon ve suicid (intihar eğilimi) teşhisi ile Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevkinin uygun görüldüğü belirtilmiştir.

13. 8/11/2016 tarihinde saat 15.00 sıralarında B.A. koğuşta bulunan banyonun havalandırma penceresi demirlerine çamaşır ipi ile kendisini asmak suretiyle intihar etmiştir.

14. B.A.yı revire götürmek üzere koğuşa gelen infaz koruma memuru H.Y. koğuş kapısını açıp B.A.yı çağırmış yanıt alamayınca aynı koğuşta bulunan tutuklu H.T., B.A.nın banyoda olduğunu söylemiştir. Banyo kapısına vurulup cevap alınamayınca H.T.ye kapıyı açması söylenmiş, kapı açıldığında B.A.nın intihar etmiş olduğu görülerek sağlık ekipleri çağrılmış, B.A.nın öldüğü anlaşılmıştır.

B. Ceza Soruşturması Kapsamında Yapılan İlk İşlemler ve Alınan Raporlar

1. Olay Yeri İncelemesi ve Otopsi İşlemi

15. Olay hakkında kendisine bilgi verilen nöbetçi Cumhuriyet savcısı, olay yerine gelerek olay yeri inceleme ekibiyle birlikte çeşitli araştırmalar yapmıştır. Olay yeri incelemesi sonucunda hazırlanan 9/11/2016 tarihli olay yeri inceleme raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"8/11/2016 günü saat 14:55 sıralarında Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda bir tutuklunun kendisini asarak intihar ettiğinin Jandarma Komutanlığı Harekat Merkezi tarafından bildirilmesi üzerine Kırıkkale Nöb. Cumhuriyet Savcısı [M.S.nin] talimatı üzerine olay yerine gelindi. Olay yerinin F Tipi Ceza İnfaz Kurumu B Blok No:7 koğuşu olduğu, olay yerinde görevli cezaevi kurumu personeli, Cumhuriyet Savcıları [O.İ.] ve [M.S.nin] bulunduğu görüldü. Olayda vefat eden [B.A.nın] koğuş içinde alt katta banyo içinde banyonun güney cephesi havalandırma tarafına bakan duvarında sırtı duvara ön tarafı koğuş içine (kuzey) bakacak şekilde boynundan çamaşır ipi banyo penceresine asılı vaziyette bulunduğu görüldü. Olay bölgesinin bulunduğu hali ile fotoğraf ve kamera çekimi yapıldı. Olay yerinde yapılan araştırmada 8/11/2016 günü saat 14:00 sıralarında koğuşta kalan tutukluları revire çıkartmak için koğuşa gelen görevli infaz koruma memurunun koğuşta beraber kaldığı [H.T] ile revire götürmek için kendisini çağırdığı, bu sırada banyoda olduğu belirtilen maktulü çağıran [H.T.nin] içerden ses vermemesi üzerine banyo kapısını açtığında içerde asılı vaziyette olduğunu görerek olayı bildirdikleri öğrenildi...

...Maktulün bulunduğu banyo içinde girişte sağ tarafta maktule ait gri renkli eşofman takımı ve banyo lavabosunun asılı bulunduğu, yanında banyo lavabosu altında plastik çamaşır yıkama leğeni olduğu, leğen yanında maktul sol ayak yanında sert plastik malzemeden yapılma yüksekliği 32 cm. olan tabure olduğu, tabure yanında ayakları zemine temas halinde, dizlerden hafif bükülmüş vaziyette, elleri içe doğru yumruk şeklinde, üzerinde turuncu renkli bokser şort olacak şekilde banyonun havalandırma penceresinden boynuna doğru gelen çamaşır ipine asılı vaziyette maktulün bulunduğu görüldü. Maktulün boynu ile ipin bağlandığı havalandırma penceresi arasında 95 cm olduğu ölçüldü. Maktulün ayak ucunda banyo leğeni olduğu, yanında tuvalet taşı bulunduğu, banyo leğeni üzerinde ikili su bataryasının bulunduğu, sol batarya musluğunun açık olduğu tespit edildi. Banyo içerisinde kan lekesi, olağan dışı koku, boğuşma izi vb şüpheli iz tespit edilmedi. Olay yerine gelen Adli Tıp Uzmanı incelemesi için maktul bulunduğu yerden ası ipi kesilmek sureti ile indirilerek yapılacak olan ölü muayene işlemi için yan tarafta bulunan havalandırma boşluğuna çıkarıldı. İpin banyo havalandırma penceresinin demir korkuluğuna düğüm atılmış olduğu görüldü. Kesilen ip adli tıp incelemesi için alındı. Banyo içerisinde başka iz emare tespit edilmedi.

Maktule ait havalandırma boşluğunda yapılan ölü muayene işlemi sırasında fotoğraf çekimi yapıldı. Koğuşun mutfak tezgahı yan tarafında bulunan merdivenden üst yatakhane bölümüne çıkıldı. Burada koğuşta kalan üç kişiye ait ranza yatak, elbise dolabı ve bazı kişisel eşyaların bulunduğu görüldü. Maktule ait üst kat merdiven çıkışı sağ tarafta bulunan yatak ve elbise dolabı içinde herhangi bir şüpheli iz, emare, intihar notu tespit edilmedi. Olay yeri ve çevresinde başkaca bir iz emare tespit edilememesi üzerine incelemeye aynı gün son verildi. ''

16. Kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla yapılan klasik otopsi işlemi sonucunda kişinin ölümünün ası sonucu meydana gelmiş olduğu değerlendirilmiştir. Otopsi raporunda ayrıca cesetten alınan kanda alkol (etanol, metanol), eter, kloroform bulunmadığı, ilaç etken maddelerinden fluoksetin bulunduğu belirtilmiştir.

17. Başsavcılık ayrıca otopsi sırasında alınan biyolojik materyaller üzerinde moleküler genetik inceleme yapılması için Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığına yazı yazmış, Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı da ceset beraberinde zarf içinde gönderilen ip üzerinde yabancı biyolojik materyal aranması için mahkeme kararının gönderilmesini talep etmiştir.

2. Tanık İfadeleri

18. Cumhuriyet savcısı, olay tarihinde B.A. ile aynı koğuşta kalan H.T. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık H.T.nin Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla alınan 9/11/2016 tarihli ifadesi şöyledir:

"Ben Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz kurumunda ölen [B.A.], [G.A.] ile aynı odada tutuklu olarak bulunmaktayım. Ben saat 9:30 civarında uyandığımda [B.A.] daha yerinden kalkmamıştı. Önce [G.A.] banyoya girdi. Çamaşırlarını yıkadı. akabinde ben banyoya girdim. çamaşırlarımı yıkayıp havalandırma yerinde serdim. Saat 11:30 civarında odaya döndüğümde [B.A.] yatağında kitap okumakta idi. Daha sonra [B.A.] banyoya girdi. Kaçta girdiğini bilmemekle beraber saat 12:00 da cezaevinde dağıtılan yemeği aldığım sırada banyodan su sesi geldiğini duydum. O esnada içeride olan [B.A.] idi. Biz [G.] ile niyetli olduğumuz için kendimize yemek almadık. Ben yemeği alırken [B.A.] için almıştım. Daha sonra saat 12:00 -12:40 arasında avluda [G.A.] ile yürüdük. Daha sonra biz [G] ile öğlen namazını kılmak üzere yukarıya çıktık. Saat 13:00 civarında [G.] savunmasını hazırlamak üzere kütüphaneye çıktı. Ben de [G.] uğurladıktan sonra avluya çıktım. 40-45 dakika civarında avluda gezindim. Avluda gezinirken banyodan su sesi gelmeye devam ediyordu. Daha önceden de banyoda uzun süre kaldığından dolayı şüphelenmedim. Son zamanlarda ruh hali iyi idi. Ailesi ile görüşmüştü. Dışardan istekleri vardı. Psikolojisi normale dönmüştü. O yüzden intihar edebileceği aklıma gelmedi. Daha sonra ben yukarıya odama çıkıp kitap okumaya başladım. Saat 14:20 civarında cezaevi görevlileri gelip istediğimiz doğrultusunda ben ve [B.yi] revire götüreceklerdi. Bana seslendiler. Aşağıya indim. [B.yi] çağırmamı söylediler. [B.] halen banyoda olduğu için 2-3 defa seslendim. Ses gelmeyince cezaevi görevlileri bana kapıyı ittirmemi söylediler. Kapıyı araladığımda [B.nin] kendisini asmış olduğunu gördüm. Ben o anı görünce korku ve üzüntü ile kendimi merdivenlere kadar geri çektim. Daha sonrasında odaya doktoru çağırdılar. Beni üst kata çıkardılar.

[B.A.nın] bileğini çepeçevre saran izler soruldu?

Bu izler yaklaşık 4 ay öncesinden 5 günlük gözaltı süresinde uğradığı fiziksel ve psikolojik baskılar sonucu oluşan izler idi. Ben, [B.A.] ile aynı zamanda gözaltına alındım ve beraber tutuklandık. [B.A.nın] bileğinde olan izler bende de bulunmaktadır. Cezaevine giriş fotoğraflarına bakılırsa ora da da izler gözükecektir. Benim olaya ilişkin görgüm ve bilgim bundan ibarettir.''

19. Cumhuriyet savcısı, olay tarihinde B.A. ile aynı koğuşta kalmakta olan G.A. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık G.A.nın SEGBİS aracılığıyla alınan 9/11/2016 tarihli ifadesi şöyledir:

"Ben Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz kurumunda Ölen [B.A.], [H.T.] ile birlikte aynı odada tutuklu olarak kalmaktayım.

Ben olay günü sabah 8:00 da sayımı ardından tekrar odaya çıkıp uyudum. Yaklaşık saat 10:00 civarında uyandım ve saat 10:15 civarında banyoya girdim. Önce giysilerimi yıkadım. Akabinde kendim yıkandım. Yıkadığım elbiselerimi avluda sandalyenin üzerine serdim. Saat yaklaşık 11:00 civarında elbiselerimi sandalyeler üzerine seriyordum. O esnada [H.T.] banyoya girdiğini söylemişti. Daha sonra ben yukarıya Kuran okumaya çıktım. O esnada [B.de] kitap okumaya başlamıştı. Ben Kuran okurken [B] aşağıya avluya çıktı. Saat 11:30-12:30 arasında [H.] banyodan çıkınca [B.] banyoya girmişti. Ben odada olduğum için [B.nin] kaçta banyoya girdiğini bilmiyorum. [H.] yukarı odaya gelmeden önce dağıtılan yemeği almıştı. Biz o gün niyetli olduğumuz için [H.], [B.] için yemek almıştı. Akabinde [H.] yukarı odaya yanıma geldi. İstiyorsan namaza kadar bahçede biraz dolaşalım dedi. Bir süre avluda Haşim ile yürüdük. Saat 12:30'da namazı kılmak için yukarıya odaya çıktık. Saat 13:00 da ben savunmamı yazmak üzere dersliğe çıkacağım için namazı geciktirmek istemedik. Biz avluda gezerken su sesi bazen kesik bazen akar vaziyette geliyordu. Ben o şekilde algıladım. Saat 13:00 a doğru namaz tam bittiği esnada cezaevi görevlileri beni savunmamı hazırlamak üzere götürmeye geldiler. Bende acele ile aşağıya indim. O an banyodan gelen bir ses var mı yok mu pek dikkat edemedim. Saat 15:00 civarında derslikte savunmamı hazırlarken cezaevi görevlileri gelip beni kütüphaneye götürdüler. Orada ifademi alırken [B.A.nın] intihar ettiğini öğrendim.

 [B.A.nın] bileğindeki izler soruldu?

Ben [B.A.] ile aynı zamanda gözaltına alınıp tutuklandık. Biz [B.A.] ile aynı süre gözaltında kaldık. Burak plastik kelepçe ile kelepçelenmişti. Bileğindeki izler plastik kelepçenin fazla sıkılmasından kaynaklı idi. Hatta aynı izler [H.] de de bulunmaktadır. O dönemlerde bana demirkelepçe takıldığında oluşmuş izler vardır. İzleri gösterdi bileğinde kelepçe takılmasından kaynaklı olabileceği düşünülen izler görüldü. Benim bileğimdeki izlerin çok fazla belirgin olmayışının sebebi fazla sıkılmamasından kaynaklanmaktadır. Benim olaya ilişkin görgüm ve bilgim bundan ibarettir."

20. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yapan M.A. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık M.A.nın 9/11/2016 tarihli ifadesi şöyledir:

"Ben Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yaparım. Olay günü olan 08/11/2016 tarihinde B blokta ben, arkadaşım [H.Y.] ve vardiya Baş memuru [H.A.N.E.] nöbetçiydik. Sabah saat 8:00 da yapılan sayımda ölen [B.A.yı] kaldığı odada gördük. Öğlen yemek dağıtımında saat 12:00 civarında verdiğimiz 1 kişilik yemeği [H.T.] aldı.[H.T.] bize Koğuşta kalan Diğer arkadaşların yemek istemediği söyledi. Yemeği verdiğimiz esnada bizden yemeğin 1 kişinin alması yeterlidir. Yemek verilirken biz ölen [B.A.yı] görmedik. O esnada banyoda birinin olup olmadığına dikkat edemedik. Saat 14:20 de ölen [B.A.] ve [H.T.nin] revir talepleri olduğundan tutukluları revire çıkarmak için koğuşa geldik. Koğuşaben, [H.Y.] ve vardiya Baş memuru [H.A.N.E.] gittik. Kapıyı açtığımızda [H.T.yi] çağırdık.[H.T.ye] [B.A.yı] da çağırmasını söyledik. Kendisi [B.A.nın] banyoda olduğunu söyledi. Bunun üzerine çabuk olması için kendisine seslenmesini söyledik. [H.T.], [B.A.ya] 1-2 defa seslendi. Banyo kapısına vurdu. Cevap alamayınca kapıyı açmasını söyledik. [H.T.] banyo kapısını aralayıp içeriye baktı ve şok geçirmiş halde şaşırarak geri çekildi. Bunun üzerine başmemurumuz içeriye girip banyo kapısını açtığında, [B.A.nın] banyo penceresinin korkuluğuna kendisini asmış olduğunu gördük. Olayı görünce [H.Y.] isimli arkadaşımız revire gidip doktora haber verdi. Benim olaya ilişkin görgüm ve bilgim bundan ibarettir."

21. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yapan H.A.N.E isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık H.A.N.E.nin 9/11/2016 tarihli ifadesi şöyledir:

"Ben Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz kurumunda vardiye başmemuru olarak görev yaparım. Olay günü olan 08/11/2016 tarihinde B bloktaben , arkadaşım[H.Y.] ve [M.A.] nöbetçiydik. Sabah saat 8:00 da yapılan sayımda ölen [B.A.] kaldığı odada gördük. Öğlen yemek dağıtımındaki görevli ekiplerden ben yoktum. Saat 14:20 de ölen [B.A.] ve [H.T.nin] revir talepleri olduğundan tutukluları revire çıkarmak için koğuşa geldik. Koğuşaben, [H.Y.] ve [M.A.] gittik. Kapıyı açtığımızda [H.T.yi] çağırdık. [H.T.ye] [B.A.yı] da çağırmasını söyledik. Kendisi [B.A.nın] banyoda olduğunu söyledi. Bunun üzerine çabuk olması için kendisine seslenmesini söyledik. [H.T.], [B.A.ya] 1-2 defa seslendi. Banyo kapısına vurdu. Cevap alamayınca kapıyı açmasını söyledik. [H.T.] banyo kapısını aralayıp içeriye baktı ve şok geçirmiş halde şaşırarak geri çekildi. Bunun üzerine ben içeriye girip banyo kapısını açtığımda, [B.A.nın] banyo penceresinin korkuluğuna kendisini asmış olduğunu gördüm. Olayı görünce [H.Y.] isimli arkadaşımız revire gidip doktora haber verdi. Benim olaya ilişkin görgüm ve bilgim bundan ibarettir.''

22. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yapan H.Y. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık H.Y.nin SEGBİS aracılığıyla alınan 9/11/2016 tarihli ifadesi şöyledir:

''Ben Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yaparım. Ben Olay günü olan 08/11/2016 tarihinde Ani Müdahale ekibinde görev yapıyordum. Yani cezaevinde kalan hükümlü / tutuklu olanların odasından çıkartılıp gideceği revir veya sosyal alanlara yanımda bulunan Başmemur ve bir infaz koruma memuru da olacak şekilde toplamda 3 görevli ile gideceği yerlere götürüyoruz olay günü B blokta nöbetçi vardiya Baş memuru [H.A.N.E.] ve [M.A.] ile birlikte Saat 14:20 de ölen [B.A.] ve [H.T.nin] revir talepleri olduğundan tutukluları revire çıkarmak için koğuşa geldik. Koğuşa ben, [M.A.] ve vardiya Baş memuru [H.A.N.E.] gittik. Kapıyı açtığımızda [H.T.] ve [B.A.] "revir" diye seslendim. Yukarıdan [H.T.] indi. [H.T.ye] [B.A.yı] da çağırmasını söyledik. Kendisi [B.A.nın] banyoda olduğunu söyledi. Bunun üzerine çabuk olması için kendisine seslenmesini söyledik. [H.T.], [B.A.ya] 1-2 defa seslendi. Banyo kapısına vurdu. Cevap alamayınca kapıyı açmasını söyledik. [H.T.] banyo kapısını aralayıp içeriye baktı ve şok geçirmiş halde şaşırarak geri çekildi. Bende başımı eğip banyoya doğru baktığımda kendini astığını gördüm. Ben koşarak revire gidip doktora haber verdim. O esnada başmemuruz girip kapıyı açmış. diğer arkadaşımız ise kapıda beklemiş. Ben doktor ile birlikte yaklaşık 3 dakika içerisinde koğuşa döndüm. Benim olaya ilişkin görgüm ve bilgim bundan ibarettir.''

23. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda uzman çavuş olarak görev yapan E.I. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık E.I.nın 10/11/2016 tarihli ifadesi şöyledir:

''Ben Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz kurumu jandarma karakolunda uzman çavuş olarak görev yaparım. Ben olay tarihinden yaklaşık olarak 15 gün önce [B.A.yı] psikiyatri tedavi olması için Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesine götürdüm. [B.A.nın] psikolog ile yaptığı görüşme esnasında bende oda içerisinde idim. Şahsın psikolog ile yaptığı görüşmede intihar etmeyi istediğini belirttiğini duydum. Hatta [B.A.] 'intihar etmeyi denedim fakat başaramadım, ben en az 3 defa ağırlaştırılmış müebbet yerim, FETÖ/PDY yapılanmasının gerçek yüzünü yeni gördüm, yaptıklarımı doğru biliyordum meğerse yanlış yapıyormuşum' diyerek psikolog ile konuştuğunu duydum. [B.A.nın] tedavisi sonrası psikolog Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları Hastanesine sevkini uygun gördü. Biz şahsı hastanenin nezarethanesine götürürken 'ben İstanbul iline gitmek istemiyorum. Gitmesem olmaz mı' dediğini duydum. Cezaevinde görev yapan ve tutukluların hastaneye sevki ve muayene esnasında yanlarında bulunan sağlık memuru [O.Ü.nün] konuyla ilgili daha sağlıklı ve daha çok bilgi sahibi olabileceğini düşünüyorum. Benim olaya ilişkin görgüm ve bilgim bundan ibarettir."

24. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda sağlık memuru olarak görev yapan O.Ü. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık O.Ü.nün SEGBİS aracılığıyla alınan 11/11/2016 tarihli ifadesi şöyledir:

''Ben Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenli Kapalı Ceza İnfaz kurumunda sağlık memuru olarak görev yaparım. Ben [B.A.ya] hastane kontrolleri esnasında bir defa eşlik ettiğimi hatırlıyorum. Onun da tarihi 19/10/2016 idi. [B.A.nın] o gün psikolog ile görüşmesi vardı. [B.A.nın] genel şikayetlerinin titreme ve burun karıştırma gibi belli başlı tikleri olmaya başladığını doktora söylemişti. Doktor gerekli görüşmeyi yaptıktan sonra [B.A.yı] jandarma eşliğinde hastane nezarethanesine gönderdik. Aradan biraz zaman geçince jandarmadan bir görevli beni arayarak [B.A.nın] intihar etmeyi düşündüğünü söyledi. Bunun üzerine ben psikolog ile görüşerek [B.A.yı] tekrar psikolog ile görüştürdük. Bu görüşmede arada bir intihar etme düşüncesinin oluştuğunu belirtti. Bu görüşme esnasında odada ben ve jandarmadan [E.I.] vardı. Tedavi sonrası Doktor [B.A.nın] Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesine sevkini yapacağını söyledi. Hastaneye sevkinin sağlanacağı süre zarfında [B.A.nın] kendisine bir şey yapmaması konusunda söz istedi. [B.A.] bu konuda doktora söz verdi. Bunun üzerine görüşme sona erdi ve [B.A.yı] odadan çıkarıp, Hastanenin nezarethanesine yerleştirdik. O esnada [B.A.] bana seslenerek "şu an intihar gibi bir düşüncesinin olmadığını Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesine gitmek istemediğini burada kalmak istediğini " belirtti. Bende ona artık sevkinin yapıldığını ve gitmesinin gerektiğini söyledim. Bu olaydan sonra bir daha görüşmedik. Benim olaya ilişkin görgüm ve bilgim bundan ibarettir."

C. Soruşturma Sonucunda Verilen Karar

25. Başsavcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği verileri dikkate alarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. 4/4/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar şöyledir:

"Olay tarihinde Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz kurumunda tutuklu olarak bulunan [B.A.nın] cezaevi banyosunda , banyo demirliklerine kendini asmak suretiyle intihar ettiği ceset üzerinde Adli Tıp Kurumu Ankara Grup başkanlığı tarafından yapılan otopsi neticesi düzenlenen 29/03/2017 tarihli otopsi raporuna göre ; ölüm sebebinin ası sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtildiği , tırnak altı numunelerinde tespit edilen DNA profillerinin [B.A.ya] ait olduğunun anlaşıldığı, kişinin ölüm sebebinin ası yolu ile intihar olduğu, herhangi bir şüpheli durumun mevcut olmadığı, olayda suç ve suçlu bulunmadığı anlaşıldığından Kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına...."

26. Başvurucu; olay yeri inceleme ekiplerinin ölü muayene işlemi yapacak hekim olmadan cenazenin yerini değiştirdiğini, Ceza İnfaz Kurumu kamera kayıtlarının talep edilmediğini, delillerin toplanmadığını, olayda kullanıldığı iddia edilen ipin Adli Tıp Kurumuna incelenmek üzere gönderildiğini ancak kovuşturmasızlık kararı verildiği safhada incelemenin gerçekleştirilmemiş olduğunu, otopsi işlemlerinde video kaydının ve fotoğraf çekiminin yapılmadığını, B.A.yı tedavi eden psikiyatristin görüşlerinin dosyada yer almadığını, nasıl bir tedavi uygulandığını, ne tür ilaçların kullanıldığının bilinmediğini, intihar ile ölüm iddiası açısından kendisinin ve B.A.yı Ceza İnfaz Kurumunda ziyarete gelen ziyaretçilerin tanık olarak dinlenmediğini, kamu görevlilerinin kasıt veya ihmallerinin araştırılmadığını, B.A.nın Ceza İnfaz Kurumuna giriş raporunda işkence gördüğü belirtilmiş olmasına rağmen işkencenin ruhsal etkileri yönünden bir araştırma yapılmadığını, eksik inceleme ile kovuşturmasızlık kararı verildiğini belirterek itirazda bulunmuştur.

27. Kırıkkale Sulh Ceza Hâkimliği 4/5/2017 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

28. Bu karar 15/5/2017 tarihinde başvurucunun vekiline tebliğ edilmiştir.

29. Başvurucu 12/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

30. İlgili hukuk için bkz. Serfinaz Öztürk, 2014/18274, 21/9/2017; Necla Özer ve Müslim Özer, B. No:2013/3782, 21/4/2016; Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu; tanık olarak dinlenen sağlık memuru O.Ü.nün beyanında, B.A.nın 19/10/2016 tarihinde psikolog ile artan tikleri nedeniyle görüşme yaptığının, sonrasında hastaneye sevk edildiğinin belirtildiğini, tanık uzman çavuş E.I.nın beyanında ise B.A.nın psikolog ile intihar düşüncesi hakkında konuştuğunun belirtildiğini, bu hâliyle tanık beyanlarından B.A.nın intihar düşüncesini doktorların ve Ceza İnfaz Kurumu idaresinin bildiğinin anlaşıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu 26/10/2016 tarihli rapor ile B.A.nın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevki uygun görüldüğü hâlde sevk edilmediğini, otopsi raporunda antidepresan ilaçlarda bulunan etken maddenin B.A.nın idrarında bulunduğunun belirtildiğini, B.A.nın ne kadar süredir antidepresan ilaç kullandığının araştırılmadığını, ruh sağlığı bozulduğu hâlde gereken önlemlerin alınmadığını, Ceza İnfaz Kurumu yetkililerince takip, kontrol ve denetim işlemlerinin yapılmadığını, intihar düşüncesi bilindiği hâlde koruyucu önlemler alınmadığını iddia etmiştir.

33. Başvurucu ayrıca olayda kullanıldığı iddia edilen ip ile ilgili biyolojik inceleme talebinin yanıtsız kaldığını, otopsi işlemleri sırasında video kaydının, fotoğraf çekiminin olmadığını, Ceza İnfaz Kurumu kamera kayıtlarının talep edilmediğini, ziyaretçi listesinin istenmediğini, kendisinin müşteki ya da tanık olarak beyanına başvurulmadığını, işkence ve kötü muamele ile intihar arasında illiyet bağının araştırılmadığını, ölüm olayı hakkında etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

34. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, yaşama, ...hakkına sahiptir.”

35. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri bir bütün olarak incelendiğinde başvurucunun yaşam hakkı kapsamındaki şikâyetinin ölüm olayının devletin gözetiminde meydana gelmesi nedeniyle yaşamın korunmamasına ve ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

37. Başvuru formunda B.A.nın öldürülme ihtimalinden söz edilmemiş ve B.A.nın kendi eylemine karşı korunmadığı ileri sürülmüştür. Bu nedenle yaşam hakkının maddi boyutu yalnızca B.A.nın yaşamının kendi eylemine karşı korunmadığı iddiası kapsamında incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda ölen B.A. başvurucunun eşidir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurucunun yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Yaşamı Koruma Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 (1)Genel İlkeler

40. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı birbiriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).

41. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını, bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

42. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de bulunmaktadır (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 74). Ceza infaz kurumlarında gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olabilecek bu yükümlülüğün ortaya çıkması için ceza infaz kurumu yetkililerinin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 72 ). Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 53; Sadık Koçak ve diğerleri, § 74).

43. Tutuklanan veya hürriyeti bağlayıcı cezasının infazına başlanan kişilerin daha önce sahip oldukları pek çok özgürlükten mahrum kalmalarının ve günlük yaşamlarında ciddi nitelikte bir değişim yaşamalarının doğal bir sonucu olarak psikolojik durumları bozulabilmekte, dolayısıyla kırılgan ve korumasız bir konumda bulunan bu kişilerin intihar riski artabilmektedir. Bu nedenle yasal ve ikincil düzenlemelerin ceza infaz kurumu yetkililerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevi yüklemesi, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle ceza infaz kurumunda kalan kişilerin davranışlarının ve sağlık durumlarının takip edilmesi, gerektiğinde doktor muayenesine başvurulması, diğer yandan bu konuda eğilimi olduğu anlaşılanlar açısından kendileri için en uygun yerlerde kalmalarının temin edilmesi, intihar eylemlerinde kullanılabilecek kesici/delici eşyalara, kemer, çamaşır ipi veya ayakkabı bağcıkları gibi eşyalara el konması suretiyle bu tip risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 73).

44. Bu bağlamda bir tutuklunun veya hükümlünün kendine zarar verme ihtimalini kişi özgürlüğüne aşırı bir sınırlama getirmeyecek ölçüde en aza indirecek tedbirlerin alınması yetkililerden beklenebilecektir. Bir hükümlü veya tutuklu açısından daha sıkı tedbirlerin gerekip gerekmediği ve bunların uygulanmasının makul olup olmadığı, başvuru konusu yapılan her bir somut olayın koşullarına göre değişecektir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 74).

45. Yaşam hakkı kapsamında devletin öncelikle yaşamı tehlikeye girebilecek kişilerin yaşamını korumak için yeterli yasal ve idari bir çerçeve oluşturması gerekmektedir. Aynı yükümlülük ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir. Bu kapsamda ceza infaz kurumu yetkililerince yerine getirilecek kontrol ve denetim işlemleri ile bu konuda alınacak diğer tedbirlerin mevzuatta ayrıntılı olarak düzenlendiği daha önce Anayasa Mahkemesince tespit edilmiştir (Nejla Özer ve Müslim Özer, §§ 74-89; Hilmi Moray, B. No: 2013/3053, 21/4/2016, §§ 25-36).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

46. Mevcut başvuruda yukarıda yer verilen ilkeler çerçevesinde öncelikle Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin B.A.nın kendini öldürme riskini bilip bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konması, riski bildikleri veya bilmeleri gerektiği sonucuna varılması hâlinde ise B.A.nın sağlığının korunması ve kendisine zarar vermemesi açısından gerekli önleyici tedbirleri alıp almadıklarının tespiti gerekmektedir.

47. Somut olayda Hastanenin Psikiyatri Polikliniği tarafından depresyon ve suicid tanısı konulan B.A.nın Hastane psikiyatristi ile görüşmesi sırasında sağlık memuru O.Ü. ve uzman çavuş E.I. hazır bulunmuşlardır. Tanık olarak beyanı alınan O.Ü. Hastane kontrolü sırasında B.A.ya eşlik ettiğini, B.A.nın doktora titreme ve burun karıştırma gibi tiklerinin olmaya başladığını söylediğini, doktorun gerekli görüşmeyi yapması sonrasında B.A.nın Hastane nezarethanesine alındığını, bu sırada uzman çavuş E.I.nın kendisini arayarak B.A.nın intihar etmeyi düşündüğünü bildirdiğini, bunun üzerine B.A.yı doktor ile yeniden görüştürdüklerini, doktorun B.A.yı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk ettiğini, sevkin sağlanacağı süre içinde kendisine bir şey yapmaması için söz istediğini, yeniden Hastane nezarethanesine konulan B.A.nın şu anda intiharı düşünmediğini, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine gitmek istemediğini söylediğini belirtmiştir.

48. B.A.nın Hastane psikiyatristi ile görüştüğü sırada hazır bulunan uzman çavuş E.I. tanık olarak alınan beyanında B.A.nın doktora intihar etmek istediğini, daha önce denediğini fakat başaramadığını söylediğini, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevki yapılınca da doktora İstanbul'a gitmek istemediğini, "Gitmesem olmaz mı?" dediğini duyduğunu belirtmiştir. Hastanenin 26/10/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda da depresyon ve suicid (intihar eğilimi) teşhisi konularak Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevkinin uygun olduğu belirtilmiştir. Bu nedenlerle yetkililerin B.A.nın kendini öldürme riski olduğunu bilmedikleri söylenemez.

49. Somut olayın koşullarında B.A.nın sağlığının korunması ve kendisine zarar vermemesi için yetkililerin önleyici tedbirler alması gerektiği ortadadır.

50. Başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgeler ile UYAP sistemi aracılığıyla erişilen verilerden başvurucunun 19/10/2016 tarihinde psikiyatrist ile yaptığı görüşme dışında psikolojik durumu ile ilgili başka bir görüşme yaptığı tespit edilememiştir. 29/3/2017 tarihli otopsi raporunda B.A.nın idrarında antidepresan ilaçların etken maddesi olan fluoksetin bulunduğu belirtilmiştir. B.A.nın ne gibi bir hastalığının olduğu, ne zaman ilaç kullanmaya başladığı, kendisine hangi ilaçların verildiği, takibinin gerekip gerekmediği anlaşılamadığı gibi Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk edilmesinin uygun görüldüğü 26/10/2016 tarihli sağlık kurulu raporuna rağmen sevkinin neden geciktirildiği de açıklığa kavuşturulmamıştır.

51. Ceza infaz kurumunda bir kişinin sağlığı ve güvenliği açısından gerekli tedavi türünün ve kalması uygun olan yerin belirlenmesinin -o kişinin bu konulardaki muhakeme yeteneğinin somut olayın şartları içinde sağlıklı olmadığının açık olduğu durumlarda- sadece kişinin tercihlerine göre yapılması mümkün değildir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 84).

52. B.A., psikiyatrist ile yapılan ilk görüşmede intihara teşebbüs ettiğini açıkça söylemiştir. Bu görüşme sırasında orada bulunan Ceza infaz Kurumu sağlık memuru ve uzman çavuş B.A.nın intihar teşebbüsünde bulunduğunu ve intiharı düşündüğünü öğrenmiştir. Buna göre Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin B.A.nın sağlık durumunu takip ederek kontrol altında tutmaya çalışması ve kendi iradesine bırakılmadan kendisine zarar verme ihtimalini en aza indirecek tedbirleri alması gerekmektedir.

53. Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinden B.A.nın Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevkini geciktirmeksizin gerçekleştirmesi, B.A.nın sürekli gözlem altında tutulması, tutulduğu Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Yardım Servisince tedavi sürecinin sıkı bir şekilde takip edilmesi, kendisine zarar vermek veya intihar etmek için kullanabileceği nesneleri temin etmesinin engellenmesi ve günlük hayatının buna göre düzenlenmesi gibi daha sıkı tedbirler alınması beklenecektir.

54. Yapılan bu tespit ve açıklamalar sonrasında incelenmekte olan somut başvuruda Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin başvurucunun intiharı düşündüğünü bildikleri hâlde bu risk karşısında B.A.nın yaşamının korunması için gerekli olan tüm makul tedbirleri almadıkları sonucuna varılmıştır.

55. Açıklanan gerekçelerle B.A.nın yaşamının kendi eylemlerine karşı korunamaması sebebiyle yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

ii. Etkili Soruşturma Yapma Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 (1) Genel İlkeler

56. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).

57. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının her olayda bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).

58. Soruşturmaların makul bir süratle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması, hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

59. Başvurucu, eşinin ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca kendisinin müşteki veya tanık sıfatıyla dinlenmediğini, soruşturma sürecine gerekli ölçüde katılımının sağlanmadığını iddia etmiştir.

60. Somut olayda Başsavcılık ölüm sebebinin ası yolu ile intihar olduğunu, şüpheli bir durum bulunmadığını, olayda suç veya suçlu bulunmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

61. Başvuru konusu olayda B.A.nın ölümü sonrasında ilgili mercilerce yapılan işlemlerin ayrıntıları yukarıda(bkz. §§ 15-24) özetlenmiştir.

62. Başsavcılık tarafından yapılan işlemler dikkate alındığında B.A.nın üçüncü kişi ya da kişilerin eylemi neticesinde öldürülüp öldürülmediği hususunun araştırılması ile yetinilip Ceza İnfaz Kurumu idarecilerinin kusurlarının olup olmadığının hiçbir şekilde incelenmediği, idarecilerin bu ve benzeri olaylarda ağır sonuçlar doğurabilecek nitelikteki eylemlere karşı ilgili personele eğitim verip vermedikleri, personelin görev ve talimatları tam olarak yerine getirebilmeleri için ilgili mevzuatı ve sonuçlarını tebliğ edip etmedikleri hususlarının araştırılmadığı, B.A. ile görüşen sağlık personelinin ölüm olayındaki etkisinin ve kusur durumunun da hiçbir şekilde tartışılmadığı, B.A.nın Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk edilme işleminin gecikmesinin nedenlerinin araştırılmadığı, başvurucunun beyanlarının alınmadığı, B.A.yı ziyaret edenlerin tanık olarak dinlenilmediği anlaşılmaktadır.

63. Daha önce intihara teşebbüs ettiğini ifade eden B.A.nın psikolojik durumunun, tedavisi konusunda psikiyatristin veya -varsa- tedavi sürecinde yer alan diğer personelin ifadesine başvurulmamasının, başvurucunun kaldığı koğuşta kamera olup olmadığının, olay gününe dair kamera kaydının bulunup bulunmadığının, B.A.nın eylemini gerçekleştirdiği ipi nasıl temin ettiğinin, bulundurulmasının mevzuata veya somut olaya uygun olup olmadığının da hiçbir şekilde araştırılmaması soruşturmada önemli eksiklikler olarak değerlendirilmiştir.

64. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulamadığı, hesap verilebilirliğin sağlanmadığı, etkili bir soruşturma yapılmadığı kanaatine varılmıştır.

65. Açıklanan gerekçelerle somut olayda yürütülen ceza soruşturmasında etkili ceza soruşturması yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

66. Başvurucu; Ankara Emniyet Genel Müdürlüğünce 19/7/2016 tarihinde B.A.nın müdafii eşliğinde ifadesi alındığı sırada müdafii tarafından B.A.nın sağ gözünde koyu mor renkte bir iz, göz içinde kan pıhtısı, sol yanakta kahverengi bir iz, el bileklerinde kelepçe izlerinin bulunduğunun tutanağa geçirildiğini, 20/7/2016 tarihinde tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumuna konulan B.A. hakkında düzenlenen 21/7/2016 tarihli genel adli muayene raporu ve 29/7/2016 tarihli adli muayene raporunda darp ve cebir izi bulunduğu, sağ gözde ekimoz ve el bileklerinde ekimozlar olduğunun tespit edildiğinin bildirilmesine rağmen resen harekete geçilmediğini, kötü muamele ile intihar arasında illiyet bağının araştırılmadığını, kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

67. Somut olayda öncelikle başvurucunun ileri sürdüğü şikâyet yönünden mağdur statüsüne sahip olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

68. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir..."

69. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."

70. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 "Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."

71. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun "güncel bir hakkının ihlal edilmesi", bu ihlalden dolayı "kişisel olarak" ve "doğrudan" etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).

72. Bu üç temel koşula ilave olarak anılan Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine ancak Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları Sözleşme (Sözleşme/AİHS) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin ihlal edildiği iddiasıyla başvurulabilir. Buradan çıkan sonuca göre Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden AİHS ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi mağdur statüsü kazanamaz (Fetih Ahmet Özer, § 25).

73. Bireysel başvuruda mağdur kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır. Ayrıca mağdur kavramının yorumu günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Mahmut Tanal (2), B. No: 2014/11438, 23/7/2014, § 20).

74. Bireysel başvuruda, bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).

75. Anayasa Mahkemesi, mağdurun bizzat başvuru yapmasının mümkün olmadığı ile yakın akrabalık ilişkisinin bulunduğu kimi durumlarda -özellikle yaşam hakkının söz konusu olduğu- başvurucuların ihlalden doğrudan etkilenmemiş olmalarına rağmen ihlalden dolaylı olarak etkilenmeleri nedeniyle bu etkiye dayanarak kendi adlarına başvuru yapabileceklerine de karar vermiştir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014).

76. Başvuru konusu olayda başvurucu, gözaltında B.A.ya kolluk görevlilerince kötü muamelede bulunulduğundan yakınmaktadır. Başvurucu, eşi B.A.nın bu durumu soruşturma aşamasında ifadesinin alındığı sırada dile getirdiğini, adli muayene raporları ile de eşi B.A.nın darp edildiğinin tespit edildiğini ancak buna rağmen yetkililerin resen harekete geçmediğini belirtmiştir. Başvurucunun eşi B.A.nın Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına giren eylemlere maruz kaldığı iddiaları ile hayatını kaybetmesi arasında geçen süreçte ilgili adli makamları hareket geçirmek için herhangi bir başvurusunun bulunmadığı, anılan süreçte B.A.nın kötü muameleye maruz kaldığına yönelik bir irade ortaya koymadığı anlaşılmaktadır.

77. Sonuç olarak somut olayın kendine özgü koşulları ve ileri sürülen şikâyet dikkate alındığında başvurucunun, eşinin kötü muameleye maruz kalması dolayısıyla mağdur olduğunu gösterebildiği bir özellik tespit edilememiştir.

78. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

79. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

80. Başvurucu; yaşam hakkının ihlalinin tespitine, etkili bir soruşturma yapılmasına ve250.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

81. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).

82. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

83. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

84. İncelenen başvuruda başvuruya konu Başsavcılık soruşturmasında ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulamadığı, yürütülen soruşturmanın teoride olduğu gibi fiilen de hesap verilebilirliği sağlayamadığı gerekçesiyle Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında yaşam hakkının hem maddi hem de usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir. Buna göre ihlalin soruşturma makamlarının işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

85. Bu durumda yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet başsavcılığının yapması gereken iş, önceki kovuşturmaya yer olmadığına dair kararını kaldırmak ve akabinde ihlal kararında tespit edilen eksiklikleri giderecek şekilde yeni bir soruşturma yapmaktan ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

86. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yaşam hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle ve yeniden soruşturma yapılması suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 90.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekir.

87. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşamı koruma yükümlülüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 90.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(C.D.A. [2.B.], B. No: 2017/28025, 13/10/2020, § …)
   
Başvuru Adı C.D.A.
Başvuru No 2017/28025
Başvuru Tarihi 12/6/2017
Karar Tarihi 13/10/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda bir tutuklunun intihar etmesini önleyici tedbir alınmaması ve olaya ilişkin olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının; gözaltında kolluk görevlilerince işkence edilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar İhlal Manevi tazminat, Yeniden soruşturma
Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Manevi tazminat, Yeniden soruşturma

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 6
81
8
1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
6098 Türk Borçlar Kanunu 74
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 116
111
82
80
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 86
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 79
78
71
57
18
16
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 87
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 46
17/6/2005 Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik 7
6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 180
45
9
Yönetmelik 24/11/1986 Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği 4
5
6
10
15
16
17
18
19
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi