TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHSEN TEMİZLİK EĞL. BİLG. İNŞ. SAN. TİC. LTD.
ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/28161)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucu
|
:
|
Ahsen
Temizlik Eğl. Bilg. İnş.
San. Tic. Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Yasemin
BİRCAN GEDİZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucu Şirketin kanun değişikliği sebebiyle
Hazine yardımından yararlandırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
8. Başvurucu Şirket, kurumlara temizlik hizmeti verilmesi
konusunda faaliyet göstermektedir.
9. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü
tarafından, 1/1/2010-31/12/2011 dönemi için temizlik hizmet alım işi ihalesini
alan başvurucu Şirket ile sözleşme imzalanmıştır.
10. 5763 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ile Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 81.
maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yapılan değişiklikle 1/10/2008
tarihinden itibaren işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarın
Hazinece karşılanacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan hüküm 1/10/2008
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
11. 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 38. maddesi ile
5510 sayılı Kanun'un 81. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yapılan
değişiklikle 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na ve 4/1/2002
tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na ilişkin işyerleri teşvik
kapsamından çıkartılmıştır. Anılan hüküm 1/3/2011 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
12. Başvurucu Şirket 19/2/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığına başvurarak Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünden
almış olduğu iş nedeniyle 5510 sayılı Kanun'un 81. maddesinde öngörülen Hazine
yardımından 28/2/2011 tarihine kadar yararlandığını, anılan teşvikten 1/3/2011
tarihinden itibaren yararlanma talebinin ise 6111 sayılı Kanun'un 38. maddesi
ile 5510 sayılı Kanun'un anılan hükmünde yapılan değişiklik nedeniyle idarece
reddedildiğini belirterek fazla ödenen primlerin iadesi isteminde bulunmuştur.
B. Başvuruya Konu Dava
Süreci
13. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından başvurucu Şirketin talebi
reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu Şirket 5510 sayılı Kanun'un 81. maddesi
uyarınca sigorta primi işveren hissesinin %5 oranına karşılık gelen miktar
kadar Hazine yardımından faydalanırken 1/3/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111
sayılı Kanun ile söz konusu desteğin haksız yere kesildiği iddiasıyla Ankara
33. İş Mahkemesinde (Mahkeme) alacak davası açmıştır.
14. Mahkeme 18/10/2016 tarihinde davanın kabulüne karar
vermiştir. Anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge
Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi (Daire) 20/4/2017 tarihinde kararın
kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak hükmetmiştir. Daire kararında
1/3/2011 tarihinden sonra yürürlüğe giren Kanun ile yapılan değişiklik
sonrasında ihale konusu işlerin teşvik kapsamından çıkarıldığı ve ihale konusu
işlerin teşvik kapsamında olduğu sürenin 1/10/2008-1/3/2011 tarihleri arasındaki
süre ile sınırlı kaldığı açıklanmıştır. Mahkemeye göre 6111 sayılı Kanun'un
geçici 8. maddesinde yer alan hüküm 4734 sayılı Kanun'un uygulanmasıyla ilgili
olup somut olayda 5510 sayılı Kanun uygulanmıştır. Buna göre anılan madde
hükmünün olaya uygulanması mümkün değildir.
15. Nihai karar 6/6/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 3/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
C. Başvurucunun Emsal
Olarak Bildirdiği Dava Dosyaları
17. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin 26/6/2013 tarihli ve
E.2012/595, K.2013/450 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Davacı şirketin Diyarbakır Çocuk
Hastanesi ile davacı arasında imzalanan 5/3/12010 tarihli tip sözleşme ile
2010-2011 mali yılı 21 aylık 60 kişi ile veri hazırlama ve Kontrol işletmeni
hizmet alımı işinin davacı şirket tarafından yyüklenilmiş
olup sözkonusu işyerinin 5510 sayılı yasa kapsamında
1/4/2010 tarihinde kayıt ve tescil edildiği, 5763 sayılı Kanunun 27. maddesi
ile değişik 5510 sayılı Kanunun 81. maddesi 'bu kanunun 4.maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör
işverenlerinin malullük,yaşlıiık ve ölüm sigortaları
primlerinden işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar hazinece
karşılanır.' hükmünü getirdiği, davalı Sgk Diyarbakır
il Müdürlüğünün yazılarında ancak ihale konusu iş üstlenen işverenlerin 5510
sayılı kanunun 81 inci maddesinin I inci fıkrasının ( i ) bendinde öngörülen 5
Puanlık prim indiriminden yararlanmış olmaları halinde, idarelerce yapılacak
olan hakediş ödemeleri sırasında hazinece karşılanmış
olan prim tutarları ilgililerin hakedişinden
kesildiğinin belirtildiği. davacı şirketin 5 puanlık indirimden 1/3/2011
tarihine kadar yararlandırılan toplam miktarın 27.714,10 TL olduğu davalı
kurumun 6111 sayılı yasanın 38. maddesi ile 5510 sayılı yasanın 81/1 maddesinde
yapılan değişiklikten sonra davacı şirkete dava konusu 5 puanlık prime isabet
eden kısmı ödemediği dosya içeriğinden anlaşılmakta ise de anılan madde1 Mart
2011 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olup davacı şirket bu kanunun
yürürlük tarihinden önce 1039292 sicil numaralı işyerinde çalıştığı işçilerin
prime esas kazanç tutarlarının 5 puanlık kısmını 5510 sayılı kanunun 6111
maddesine göre hazineden almakta olup her kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren uygulanacağı yürürlük tarihinden önceki mevzuata göre yapılan iş ve işlemteri değiştiremeyeceği genel uygulama gereğince davacı
şirkete uygulanmayacağı davacı şirketin ihale yolu ile aldığı işin bitim
tarihine kadar yararlanması gerektiği bu nedenle kurum işlemi iptali isteminin
yerinde olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılarak davanın kabulüne karar vermek
gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. "
18. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17/10/2014 tarihli ve
E.2014/17874, K.2014/19933 sayılı kararı ile yukarıdaki hükmün onanmasına karar
verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 5510 sayılı Kanun'un "Prim
oranları ve Devlet Katkısı" kenar başlıklı 81 inci maddesinin
birinci fıkrasına 5763 sayılı Kanun'un 24. maddesi
ile eklenen (ı) bendinin ilk hâli şöyledir:
"ı) Bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran
özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş
puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait
primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları
sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet
belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri,
sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden
tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde
ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin
gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Ancak Kuruma olan
prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını
21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile 29/7/2003
tarihli ve 4958 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna göre
yapılandıran işverenler bu tecil ve taksitlendirme ile yapılandırmaları devam
ettiği sürece bu fıkra hükmünden yararlandırılır. Bu fıkra hükümleri Kamu
idareleri işyerleri ile bu Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi
çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Hazinece
karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya
maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz. Bu fıkrayla düzenlenen destek unsurundan
diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler aynı dönem
için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda,
işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek
unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır. Bu Kanun gereğince yapılan
kontrol ve denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği
tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu fıkrayla sağlanan destek
unsurlarından yararlanamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir."
20. 5510 sayılı Kanun'un 81. maddesinin birinci fıkrasının (ı)
bendinin yapılan değişikliklerle son hâli şöyledir:
"ı) Bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran
özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş
puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait
primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları
sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini
yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna, muhtasar ve prim hizmet
beyannamelerini ise Maliye Bakanlığına vermeleri, sigortalıların tamamına ait
sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece
karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal
Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve
gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Ancak Kuruma olan prim, idari para
cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 21/7/1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci
maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile 29/7/2003 tarihli ve 4958
sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa ve 22/2/2006 tarihli ve 5458 sayılı
Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile diğer taksitlendirme ve yapılandırma
Kanunlarına göre taksitlendiren ve yapılandıran işverenler bu tecil,
taksitlendirme ve yapılandırmaları devam ettiği sürece bu fıkra hükmünden
yararlandırılır. Bu bent hükümleri; vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim
kurumları ile okul-aile birliklerince çalıştırılanlar hariç olmak üzere
21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası
kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanununa, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale
Kanununa ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapım
işleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin
işyerleri, sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında
çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Hazinece karşılanan prim tutarları
gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate
alınmaz. Bu fıkra ve diğer ilgili mevzuatla sağlanan sigorta prim desteklerinin
aynı dönem için birlikte uygulanması halinde, bu destek öncelikle uygulanır.
21. 6111 sayılı Kanun'un geçici 8. maddesi şöyledir:
"Gecici Madde
8-(1) Bu Kanunla 4734 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı
tarihine kadar ilan edilmiş veya yazılı olarak duyurulmuş ihaleler hakkında
uygulanmaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu Şirket; kanun değişikliği sebebiyle Hazine
yardımından yararlandırılmadığını, verilen kararın Yargıtay içtihadına aykırı
ve sürpriz karar niteliğinde olduğunu belirterek mülkiyet hakkı ile hukuk
güvenliği ve hukuki belirlilik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlali iddiası
yanında aynı gerekçelerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini de ileri
sürmüştür. Başvurucunun şikâyetinin özünün Hazine yardımının kesilmesine
ilişkin kanuni düzenlemenin yürürlük tarihinden itibaren kendisine
uygulanmasına yönelik olduğu anlaşıldığından, ihlal iddialarının mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
B. Değerlendirme
25. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No:
2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35.
maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin olup
olmadığına ilişkin hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, §
26; İhsan Vurucuoğlu,
B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
26. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut
mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi
olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi -kişinin bu konudaki
menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı
içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut
bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil
mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli
durumlarda bir ekonomik değer
veya icrası mümkün bir alacağı
elde etmeye yönelik meşru bir beklenti
Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No:
2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mehmet Şentürk
[GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53; Mustafa
Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54).
27. Meşru beklenti; objektif, temelden uzak bir beklenti olmayıp
belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu
gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir
işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660,
20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk,
§ 42). Dolayısıyla Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma
kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk
sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit,
mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece
mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru
beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal
Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 37).
28. Başvuru konusu olayda başvurucu Şirket Kanun'un yürürlüğe
girmesinden önce işi aldığını ve ihale ile işi aldığı tarihte 5510 sayılı
Kanun'da öngörülen şartları taşıdığını belirterek %5'lik Hazine yardımının 6111
sayılı Kanun'un 38. maddesi ile 5510 sayılı Kanun'da yapılan değişiklik
neticesinde 1/3/2011 tarihinden itibaren kesilmemesi gerektiğini ileri
sürmüştür. Başvurucu kendisi ile benzer durumda bulunan kişi tarafından açılan
davayı da örnek göstermiştir. Başvurucu Şirket tarafından emsal olarak
gösterilen ve lehe sonuçlanan bir dava bulunmakla birlikte Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla yapılan incelemede aynı konumda bulunan
kişiler tarafından açılan başka bir davaya rastlanmamıştır.
29. Başvurucu 1/3/2011 tarihinden itibaren Hazine yardımından
yararlandırılmadığına göre mevcut bir mülkünün olmadığı tartışmasızdır. Bununla
birlikte başvurucunun şikâyetine konu Hazine yardımını anılan tarihten itibaren
edinme yönünde meşru bir beklentisinin olup olmadığı tartışılmalıdır.
30. Meşru bir beklentinin varlığından söz edebilmek için bu
beklentinin dayandığı koşulların gerçekleştiğinin somut bir temele dayalı
olarak ispat edilmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Şentürk, § 48). Diğer bir deyişle
somut olay bağlamında Hazine yardımından yararlanılabileceği yolunda meşru
beklenti oluşabilmesi için başvurucu Şirketin ilgili mevzuatta aranan koşulları
taşıması gerekmektedir.
31. Buna göre 6111 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile yapılan
düzenleme sonrasında 4734 sayılı Kanun'a göre yapılan alım ve yapım işleri
1/3/2011 tarihinden itibaren teşvik kapsamından çıkartılmıştır. Diğer taraftan
6111 sayılı Kanun'da da 5510 sayılı Kanun'da da devam eden işlerle ilgili
olarak teşvik uygulamasının devam edeceğine ilişkin bir hüküm yer almamıştır.
32. Daire kararında ise 6111 sayılı Kanun'un 38. maddesi ile
5510 sayılı Kanun'un 81. maddesinde yapılan değişiklik sonrasında 1/3/2011
tarihinden itibaren ihale konusu işin teşvik kapsamından çıkarıldığı ifade
edildikten sonra ihale konusu işin teşvik kapsamında olduğu sürenin
1/10/2008-1/3/2011 tarihleri arası ile sınırlı olduğu vurgulanmıştır. Daire
6111 sayılı Kanun'un geçici 8. maddesinin, “Bu
Kanunla 4734 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihine
kadar ilan edilmiş veya yazılı olarak duyurulmuş ihaleler hakkında uygulanmaz”
hükmünü içermesine rağmen bu değişikliğin 4734 sayılı Kanun'un uygulamasıyla
ilgili olduğunu belirttikten sonra somut olayda 5510 sayılı Kanun'un
uygulandığını dikkate alarak bu hükmün dava konusu olayda uygulanmasının mümkün
bulunmadığı sonucuna varmıştır.
33. Meşru beklentinin varlığını gösteren koşulların mevcut olup
olmadığını değerlendirme konusunda takdir yetkisi -kural olarak- yargılamada
sunulan delillere ilk elden ulaşma imkânı bulunan derece mahkemelerine aittir.
Somut olayda Dairenin yukarıda değinilen gerekçeleri tarafların delilleri ve
ilgili hukuk kurallarının yorumuna ilişkin olup açıkça keyfî oldukları veya
bariz bir takdir hatası içerdiği de söylenemez.
34. Olayda ise başvurucu Şirket iddiasının ispatı için yalnızca
Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen 26/6/2013
tarihli kararını sunmuş, ancak lehine olan ve içtihat niteliği kazanmış
kararlar ortaya koyamamış ve içtihat farklılığı olduğu iddiasını
kanıtlayamamıştır.
35. Bu durumda başvurucu; iddia ettiği dönem itibarıyla Hazine
yardımından yararlandırılması yönünde meşru bir beklentiye sahip olduğunu
gösteren bir kanun hükmü, yerleşik bir yargısal içtihat veya idari uygulama
ortaya koyamamıştır. Sonuç olarak Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına
alınan mülkiyet hakkı kapsamında başvurucunun mevcut bir mülkü bulunmadığı gibi
somut olayda başvurucunun hususunda yeterli bir hukuki temele dayalı meşru bir
beklentisi de bulunmamaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.