TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN EKİNCİ BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/29200)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin EKİNCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali TOKUL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması,
tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarının gerekçesiz olması, tutukluluk
hâlinin makul süreyi aşması, tutukluluğun devamı ve itirazın reddine dair
kararların bağımsız ve tarafsız olmayan bir hâkimlik tarafından verilmesi,
tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması,
soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemeleri öncesinde
sunulan savcılık talebinin ve tutukluluk incelemesi sırasında alınan savcılık
görüşünün bildirilmemesi, mesleği nedeniyle hakkında öngörülen özel soruşturma
usulünün uygulanmaması, tahliye ve tutukluluğun devamı kararlarına itiraz
taleplerinin değerlendirilmemesi, tutukluluk incelemeleri ile itiraz sonucu
verilen kararların tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının, yargılamayı yürüten ağır ceza mahkemesinin doğal hâkim ilkesine
aykırı olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik konusunda oybirliği
sağlanamadığından kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
10. İstanbul Anadolu Adliyesinde hâkim olarak görev yapan
başvurucu hakkında 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek
FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır.
11. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) İkinci Dairesi
16/7/2016 tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, HSYK Genel Kurulu
ise 24/8/2016 tarihinde başvurucunun meslekten çıkarılmasına karar vermiştir.
12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla görevden uzaklaştırılanlar
hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki yazısı üzerine başvurucu,
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 18/7/2016 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu 18/7/2016 tarihinde, tutuklanması istemiyle İstanbul
Anadolu 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza
Hâkimliği 21/7/2016 tarihli kararıyla başvurucunun anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından ayrı
ayrı tutuklanmasına karar vermiştir.
14. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul Anadolu
2. Sulh Ceza Hâkimliği 3/8/2016 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir.
15. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmanın
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesi gerektiğini belirterek 19/8/2016
tarihinde yetkisizlik kararı vermiştir.
16. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 6/1/2017 tarihli ve 29940
Mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 7. maddesi
ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 93/1.
maddesinde, hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma yapma
yetkisinin ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin
bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığına ait olduğu şeklinde değişiklik
yapılmış olması gerekçesiyle 12/1/2017 tarihinde yetkisizlik kararı vererek
dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
17. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği 28/4/2017 tarihinde,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 27/4/2017 tarihli talebi üzerine
başvurucunun tutukluluk durumunu incelemiş ve
tutukluluğun devamına karar vermiştir.
18. Başvurucu anılan karara 8/5/2017 tarihinde itiraz etmiş, İstanbul
9. Sulh Ceza Hâkimliğince 18/5/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine
karar verilmiştir.
19. Başvurucu, anılan kararı 30/5/2017 tarihinde öğrenmiştir.
20. Başvurucu 29/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 25/9/2017 tarihli iddianame
ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle
cezalandırılması istemiyle İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu
davası açmıştır.
22. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu hakkında
anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan 25/9/2017 tarihinde
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin yanı sıra aynı gün başvurucunun
anılan suçtan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 103.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre resen tahliyesine de karar verilmiştir.
23. Mahkeme 4/10/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiştir. Başvurucu hakkındaki yargılama, Mahkemenin E.2017/53 sayılı dosyası
üzerinden sürdürülmüştür.
24. Mahkemece 13/11/2018 tarihli duruşmada başvurucunun
tahliyesine karar verilmiştir.
25. Yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 8/1/2020 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Anılan karara karşı istinaf
yoluna başvurulmuş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
yargılama dosyası ilk derece mahkemesindedir.
26. Başvurucu; hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki
olmaması, tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarının gerekçesiz olması,
tutukluluk hâlinin makul süreyi aşması,tutukluluğun devamı ve itirazın reddine
dair kararların bağımsız ve tarafsız olmayan bir hâkimlik tarafından verilmesi,
tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması,
soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemeleri öncesinde
sunulan Savcılık talebinin ve tutukluluk incelemesi sırasında alınan Savcılık
görüşünün bildirilmemesi, mesleği nedeniyle hakkında öngörülen özel soruşturma usulünün
uygulanmaması, tahliye ve tutukluluğun devamı kararlarına itiraz taleplerinin
değerlendirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesine muhtelif tarihlerde bireysel
başvuruda (B. No: 2016/69931, 2017/23784, 2017/32952, 2017/35542, 2017/37749,
2018/6698, 2018/10178) bulunmuştur.
27. Anayasa Mahkemesi, yukarıda sayı numaraları belirtilen
bireysel başvuru dosyalarının aralarında kişi ve konu yönünden hukuki irtibat
bulunması nedeniyle birleştirilmesine ve incelemenin 2016/69931 numaralı
bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına 8/6/2018 tarihindekarar
vermiştir.
28. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonca 27/7/2018
tarihinde yapılan inceleme sonucunda tutuklamanın hukuki olmadığına, soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlandığına, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapıldığına, sulh ceza hâkimliklerinin yapısına ve
mesleği nedeniyle özel soruşturma usulü uygulanmamasına ilişkin iddialar
yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması,
tutukluluk incelemeleri öncesinde sunulan Savcılık talebinin ve tutukluluk
incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddia
yönünden anayasal ve kişisel önemden yoksun
olması, tahliye ve tutukluluğun devamı kararlarına itiraz
taleplerinin değerlendirilmediği iddiası yönünden ise başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (B. No: 2016/69931).
IV. İLGİLİ HUKUK
29. İlgili hukuk için bkz. Salih
Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56) başvurusu hakkında
verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 9/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
31. Başvurucu,bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak
geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
32. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltına Almanın
Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde hakkında gözaltı
tedbiri uygulanması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık, adli mercilerce gerekçeleri belirtilmek suretiyle
başvurucu hakkında gözaltına alma kararı verildiğinden anılan tedbirin
uygulanmasının keyfî olmadığını belirtmiştir.
35.
Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında özetle gözaltına alma tedbirinin
somut bir delil ve suçüstü hâli olmaksızın hukuka aykırı bir biçimde
uygulandığını ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
36. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince
düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
37. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
38. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun hukuka aykırı olarak
gözaltına alındığı iddiasıyla ilgili olarak yargısal başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
40. Başvurucu; tutukluluk hâlinin hukuka aykırı bir şekilde uzatıldığını,tutukluluğun
devamına ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu kararlarda tutuklama
nedenlerinin somut olgulara dayalı olarak açıklanmadığını, kendisi yönünden bir
kişiselleştirme yapılmadığını ve adli kontrolün yetersiz kalma nedenlerinin
gösterilmediğini, tutukluluğa yönelik itirazlarının da gerekçesiz bir şekilde
reddedildiğini, dolayısıyla somut hiçbir neden gösterilmeden matbu gerekçelerle
sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aştığını ve cezaya dönüştüğünü belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Bakanlık görüşünde özetle başvurucu hakkında verilen
tutukluluğa ilişkin tüm kararlarda gösterilen gerekçeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğunun keyfî olarak devam ettirildiğinin savunulamayacağı
belirtilmiştir.
42. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında özetle tamamen
matbu gerekçelerle tutukluluk hâlinin sürdürüldüğünü belirterek Bakanlık
görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
b. Değerlendirme
43. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
44. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi
veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından
bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise
asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak-
5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
45. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 13/11/2018
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
46 Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluk İncelemesi
Sonunda Verilen Kararların Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
47. Başvurucu, hakkında resen verilen tutukluluğun devamına
ilişkin kararların kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür.
48. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
49. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, 2016 yılının
Kasım ve Aralık ayları ile 2017 yılının Ocak ayında tutukluluğun devamına
ilişkin verilen kararların kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle anılan kararlara
karşı süresinde itiraz edebilme ve kararların hukuki denetimi için başvuru
yollarına müracaat imkânının engellendiğini ifade etmiştir.
b. Değerlendirme
50. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir(İsmail Buğra İşlek, B.
No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
51. Suç isnadına bağlı olarak tutuklanan kişilerin tutukluluğun
devamına yönelik bir kısım kararın tebliğ edilmediği iddiasının başvurucunun
tahliyesine ya da mahkûmiyetine karar verilmesi hâlinde asıl davanın
sonuçlanmasını beklemeden 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi hükümlerine göre
tazminat talep etmesi mümkündür (Salih
Sönmez, §§ 161-177; Özgür Arıbaş,
B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 55-61). Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilen başvurucular yönünden
anılan yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna
varmıştır (Cafer Yıldız, B. No:
2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B.
No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40).
52. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra 13/11/2018 tarihinde
tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluk incelemeleri sonucunda
verilen kararların kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle tutuklama işlemine
karşı başvuru imkânlarından yararlandırılmadığına ilişkin iddiası 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde
kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğa karşı başvuru
imkânlarından yararlandırılmadığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
54. Başvurucu; hakkında isnat edilen suçtan dolayı yargılamanın,
kanun hükmünde kararname ile yapılan değişiklik sonrasında görev yaptığı yerin
bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il ağır ceza
mahkemesine ait olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
55. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
56. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
57. Somut olayda, UYAP üzerinden yapılan inceleme sonucunda
ihlal iddialarına konu olan davanın -bireysel başvuruyu inceleme tarihi
itibarıyla-istinaf aşamasında derdest olduğu, bu anlamda işlemleri devam eden
yargılama açısından hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
D. Diğer Hak İhlali
İddiaları Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
59. Başvurucu; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması,
tutukluluğun devamı ve itirazın reddine dair kararların bağımsız ve tarafsız
olmayan bir hâkimlik tarafından verilmesi, tutukluluk incelemelerinin
hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, soruşturma dosyasına erişimin
kısıtlanması, tutukluluk incelemeleri öncesinde sunulan Savcılık talebinin ve
tutukluluk incelemesi sırasında alınan Savcılık görüşünün bildirilmemesi,
mesleği nedeniyle hakkında öngörülen özel soruşturma usulünün uygulanmaması,
tahliye ve tutukluluğun devamı kararlarına itiraz taleplerinin
değerlendirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
60. Başvurucu, bu şikâyetlerini daha önce Anayasa Mahkemesine
yaptığı bireysel başvurularda da dile getirmiştir (bkz. § 26).
61. Başvuru konusu somut olayda ileri sürülen bahse konu ihlal
iddialarıyla ilgili olarak başvurucunun daha önce bireysel başvuruda bulunduğu
ve anılan şikâyetlerine ilişkin 2016/69931 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonca yapılan
inceleme sonunda 27/7/2018 tarihinde kabul edilemezlik kararı verildiği (bkz. § 28) tespit edildiğinden
başvurunun bu şikâyetler yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmıştır.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısımlarının mükerrer başvuru niteliğinde olması
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gözaltı tedbirinin hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluk incelemesi sonunda verilen kararların tebliğ
edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Doğal hâkim güvencesi ilkesine aykırı işlem yapılması
dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Diğer hak ihlali iddiaları yönünden başvurunun mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 9/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.