TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/38631)
|
|
Karar Tarihi: 15/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Cafiye Ece YALIM
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hayriye ASRAĞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, beyanları mahkûmiyet kararına esas alınan tanıkların
duruşmada sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. 1961 doğumlu olan başvurucu, olayların geçtiği tarihte
İstanbul'da ikamet etmektedir.
9. Kolluk kuvvetlerinin İstanbul Otogarı'nda devriye görevini
yaptığı sırada durumlarından şüphelenerek yakaladıkları B.K. ve A.C. isimli
şahıslar hakkında aynı gün İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinden arama ve elkoyma
kararı alınmış, B.K. ve A.C.nin kaba üst araması yapılmıştır. A.C.nin üzerinden
bulunan not kâğıdında "Otogardan
tesisler arabasına bin, tesislerde ineceğini söylersin, orda indiğin gibi sağ
tarafta bayındırlık caddesi, biraz ilerledikten sonra DBP il binası Bağlar
Bayındırlık Caddesindedir, gençlik katına çık ikinci kat, Ş. yi sor, Ş.nin
misafiriyim" yazdığı görülmüş, şeffaf bantla bantlanmış poşet
içindeki not kâğıdında ise "Merhaba
yoldaş umarım durumunuz iyidir, bizleri soracak olursanız bizde iyiyiz. Heval
iki arkadaş da net ve kararlılar Heval, Barış arkadaşın kimliği yok, bir de
arkadaşlarla siz de tartışırsanız çok fazla örgütü tanımıyor, çok genç ve temiz
bir arkadaştır. D.S.S./14.3.16/Marmara" yazdığı görülmüştür.
B.K. ve A.C.nin üzerinde bulunan paralardan 100 TL'lik banknot üzerinde 300 ve
18 rakamlarının yazılı olduğu görülmüş, bu rakamların ezberlenmek üzere
verilmiş şifre olduğu A.C.nin beyanından anlaşılmıştır.
10. B.K. ve A.C.nin ifadelerine başvurulmuş, B.K.nın Emniyet
Müdürlüğünde alınan ifadesi şöyledir:
"...Esenler'de ağabeyim
ile birlikte kaldığım bekâr evinde iken telefonum aranarak tanımadığım bir
şahıs 'Esenler Dörtyol'da bulunan büyük caminin karşısındaki parka gel' dedi.
Parkta daha önce tanımadığım bir erkek şahıs 'dağlarda özgürlük var' diyerek
konuşma yaptı. Daha sonra beni bir bayanın yanına götürdü. Daha önce
tanımadığım bayan 'Diyarbakır'a giderek örgüte katılmaya razı mısın' dedi.
Razıyım dediğimde bana çiğ köfte ve yarım ekmek tavuk döner aldı. Bayan şahıs ile
otobüse binip Bağcılar'da bir eve gittik. Evde 10-12 yaşlarında bir erkek
çocuk, bir yaşlı adam ve yaşlı bir kadın vardı. Beni bu eve getiren bayan okuma
yazma bilip bilmediğini sordu. Bilmediğimi söyleyince sana arkadaş bulacağım,
bulamazsam pazar günü uçak ile seni göndereceğim dedi. İki gün o evde kaldıktan
sonra aynı bayan beraberinde bir erkek şahıs getirdi. Notlar yazarak getirdiği
erkek şahsa verdi. 250 TL para da verdi. Diyarbakır'a gitmek üzere otogara
gittik. Otogarda üzerimizdeki notlarla birlikte polis tarafından
yakalandık..."
11. A.C.nin Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesi şöyledir:
"...Diyarbakır'a gitmek
için otogara geldik. Diyarbakır'dan dağa çıkacaktık. Kağıtta yazılanlar
şifrelerimizdi. Esenler HDP gençlik kollarına gidip gelirim. Gençlik kolları
başkanı olarak tanıdığım Erkan isimli şahıs beni ismini bilmediğim bir erkek
şahısa götürdü. Yolda yürürken her yerde mobese olduğunu, birbirimizden uzak
durmamız gerektiğini söyledi. Yürüdüğümüz sırada Nusaybin'i devletten almak için
çok sayıda gerillaya ihtiyacımız olduğunu ve daha pek çok ideolojik ve örgütsel
söylemlerde bulundu.Tanımadığım erkek şahıs ise beni Ş. isimli bayana verdi. Ş.
isimli bayan beni B.Y. Mahalle 6. Sokakta kapı numarasını bilmediğim bir eve
götürdü. Evde tanımadığım insanlar vardı, dört kişilik bir aileydi, B.K. İsimli
şahsı o evde tanıdım, Ş. isimli bayan bize 250 TL para verdi, banknotlardan
birinin üzerinde şifre yazarak ezberlememizi söyledi,yakalandığımda üzerinde
bulunan not kağıtlarını verdi. Polisin durdurması halinde not kağıtlarını ve
şifreyi yok etmemiz gerektiğini söyledi..."
12. A.C.ye ifadesi alındıktan sonra Emniyet Müdürlüğünün arşiv
kayıtlarında bulunan fotoğraflar gösterilmiş; A.C. başvurucunun Ş. isimli
bayanın götürmüş olduğu adreste ikamet eden ev sahibi olduğunu, kendisini
"Heval" kod adıyla
tanıdığını ifade etmek suretiyle başvurucuyu kesin ve net olarak teşhis
etmiştir.
13. Başvurucu, yasa dışı PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi
olduğu şüphesiyle 15/3/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış; aynı gün
tutuklanmıştır.
14. Başvurucunun Emniyet Müdürlüğünde müdafii eşliğinde alınan
ifadesi şöyledir:
"...Bahsedilen ikamet
adresi bana aittir. Bu adreste eşim ve iki oğlum ile birlikteyaklaşık 7 yıldır
oturmaktayım. Ev kendime aittir. Benim eşimdir. Bana sorulan E. ve Ş. İsimli
şahısları tanımıyorum. Ben Ş. İsimli bayanı tanımıyorum. Hakkında herhangi bir
bilgim yoktur. İkametime kimse getirilmedi. Benim ikametimde eşim ve iki oğlum
dışında kimse barınmadı..."
15. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 23/3/2016 tarihli
iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan
kamu davası açılmıştır.
16. Mahkeme B.K.yı istinabe yoluyla dinlemiştir. B.K.nın
Bulancak Asliye Ceza Mahkemesinde istinabe yoluyla tanık sıfatı ile alınan
beyanı şöyledir:
"...Bana anlattığınız
olayı hatırladım. Ben çalışmak amacıyla İstanbul iline gitmiştim. Okuma yazmam
olmadığından orada kayboldum. O esnada tanımadığım bir adam iddianamede
okuduğunuz şekilde beni terör örgütüne katılmam için ikna etmeye çalıştı. Daha
sonra otogarda iken sivil polislerin şüphelenip kimlik sorması üzerine fark
edildim. Daha sonra GBT ile sorgulanıp kayıp göründüğüm ortaya çıktı. Emniyette
ağabeyime teslim edildim. Eğer polisler olmasa idi beni dağa katılmaya
götüreceklerdi..."
17. Başvurucu, tanık B.K.nın duruşmada dinlenmesi yönünde
herhangi bir talepte bulunmamıştır.
18. Başvurucu, tanık B.K.nın beyanlarına itiraz etmiş; beyanları
arasında çelişkiler olduğunu, bu sebeple tanık A.C.nin mutlaka beyanlarının
alınmasını talep etmiştir.
19. Mahkeme; önce tanık A.C.nin adresinin tespit edilmesi
amacıyla nüfusa kayıtlı olduğu yerde ve Merkezî Nüfus İdare Sistemi'nde görünen
en son adresinde kolluk araştırması yapılmasına, daha sonra yapılan tüm araştırmalara
rağmen adresinin tespit edilememesi nedeniyle tanık A.C.nin soruşturma
aşamasındaki beyanlarının duruşmada okunması ile yetinilmesine karar vermiştir.
20. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 28/3/2017
tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya
dâhil olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme
suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir.
Gerekçenin ilgili kısımları şöyledir:
"...her ne kadar sanık
hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle
kamu davası açılmış ise de; bu sanığın örgütle organik bağ içine girip sürekli
şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduğuna ve iddianame
anlatımına göre sanığın terör örgütü üyesi olduğuna dair tam bir vicdani kanaat
oluşmamıştır.
Bununla birlikte başvurucunun PKK terör
örgütünün dağ kadrosuna katılmak üzere ikna edilip açık kimlik bilgilerine
ulaşılamayan Ş. kod adlı militan tarafından kendisineteslim edilen A.C. ve B.K.
yı evinde barındırdığı mahkememizce sabit kabul edilmiştir. Dosya arasında
bulunan 14/3/2016 tarihli fotoğraftan teşhis tutanağı ve bilgi sahibi sıfatıyla
kollukta alınan beyanları gözetildiğinde her iki tanığın da aynı anda sanığın
evinde olduğunun anlatımlarla sabit olduğu, tanık B. nin mahkememiz huzurunda
vermiş olduğu beyanının da kendisin terör örgütüne üye olması yönünde ikna
etmeye çalışıldığı yönündeki anlatımlarının da bu hususu doğruladığı, tanık
A.C. ye ulaşılamaması nedeniyle kovuşturma aşamasında beyanı alınamamış ise de
dosya arasında bulunan ve yukarıdaki bahsi geçen teşhis tutanağı ile üzerinden
çıkan not kağıtlarının içeriklerinin tanıkların beyanını doğrular nitelikte
olduğu, tanıkların örgüte katılma yönündeki iradelerinin olduğu tüm delillerle
sabit olduğu, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 22/3/2016 tarih ve 2015/249 Esas,
2016/1951 Karar sayılı bozma ilamından da açıkça belirtildiği üzere, silahlı
terör örgütüne katılma konusunda ikna edilen şahısları evinde barındırmak ve
örgüte katılacakları yere gönderme şeklindeki eylemlerde bulunan sanığın,
silahlı terör örgütüne eleman teminin örgütsel bir hiyerarşi ve organizasyon
dahilide gerçekleştirdiğine dair yeterli delil bulunmadığından eyleminin TCK
220/7 maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturduğu
vicdani sonuç ve kanaatine varılmıştır..."
21. Başvurucu, kendisine suç isnadında bulunan tanıklarla
yüzleştirme yapılmadan mahkûmiyet kararı verildiğini belirterek istinaf kanun
yoluna başvurmuştur.
22. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 14/9/2017
tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
23. Başvurucu, nihai karardan 27/11/2017 tarihinde haberdar
olduğunu beyan ederek 7/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
24. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Doğrudan soru yöneltme” kenar başlıklı
201. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil
sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere
ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak
doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim
aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun
yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir.
Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.”
25. 5271 sayılı Kanun’un
“Delillerin ortaya konulması ve reddi” kenar başlıklı 206.
maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii
birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir
delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.”
26. 5271 sayılı Kanun’un “Duruşmada
okunması zorunlu belge ve tutanaklar” kenar başlıklı 209. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan
sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade
tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak
belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik
durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur.”
27. 5271 sayılı Kanun’un
“Duruşmada okunmayacak belgeler” kenar başlıklı 210. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından
ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme
sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme
yerine geçemez.”
28. 5271 sayılı Kanun’un “Duruşmada
okunmasıyla yetinilebilecek belgeler” kenar başlıklı 211. maddesi
şöyledir:
“(1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş
veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,
b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada
hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka
bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse,
c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın
duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,
Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce
yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu
belgeler okunabilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili,
sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında kalan tutanakların
okunmasına birlikte rıza gösterebilirler.”
29.
5271 sayılı Kanun’un “Delilleri takdir
yetkisi” kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:
“(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya
getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller
hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde
elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
"Bir suç ile itham edilen herkes
aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
(...)
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya
çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında
davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;"
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ulusal
hukuktaki nitelemeye bakılmaksızın tanık
kavramının Sözleşme kapsamında özerk bir anlamı vardır (Damir Sibgatullin/Rusya, B. No: 1413/05,
24/4/2012, § 45). Bu kavram duruma göre suç ortaklarını (Trofimov/Rusya, B. No: 1111/02, 4/12/2008,
§ 37), mağdurları (Vladimir Romanov/Rusya,
B. No: 41461/02, 24/7/2008, §§ 7, 97) ve bilirkişi tanıklarını (Doorson/Hollanda, B. No: 20524/92,
26/3/1996, §§ 81, 82) kapsayabilir. Bu bakımdan duruşmada ister okunsun ister
okunmasın ifadeleri mahkeme önünde bulunan ve mahkeme tarafından dikkate alınan
kişiler, Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi
bakımından tanık olarak kabul edilmektedir (Kostovski/Hollanda
[GK], B. No: 11454/85, 20/11/1989, § 40).
32. AİHM, duruşma salonunda bulunmayan tanıkların beyanlarının
mahkûmiyet hükmüne esas alındığı bir yargılamanın adilliğini değerlendirirken
iki hususa vurgu yapmaktadır. AİHM ilk olarak tanığın duruşmaya katılmaması
için geçerli nedenlerin olup olmadığını incelemektedir. İkinci olarak -makul
bir gerekçenin olduğu durumda bile- sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı bir
tanık tarafından verilen ifadenin hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel
olup olmadığını değerlendirmektedir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca bu
nitelikteki tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılamalar detaylı
incelemelere tabi tutulmalıdır (Al-Khawaja
ve Tahery/Birleşik Krallık [BD], B. No: 26766/05, 22228/06,
15/12/2011, §§ 119, 147; Cevat
Soysal/Türkiye, B. No: 17362/03,23/9/2014, § 75).
33. AİHM, yukarıda bahsi geçen ilkelere ek olarak Sözleşme’nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (d)
bendinin sanığa aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına veya tanık ifadesinin
alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkânı
tanınması gerektiğini kabul etmektedir (Van
Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93..., 23/4/1997, § 51;
Lüdi/İsviçre, B. No: 12433/86,
15/6/1992, § 49; Hümmer/Almanya, B.
No: 26171/07, 19/7/2012, § 38).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 15/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu; beyanı mahkûmiyet kararına esas alınan tanık
B.K.nın beyanlarının istinabe yoluyla alındığını, diğer tanık A.C.nin adres
bilgisine ve kendisine ulaşılamaması dolayısıyla tanıkların duruşmada sorgulanamadığını,
yüzleştirme ve teşhis işlemi yapılamadığını, kollukta yapılan teşhis işlemi
için kullanılan fotoğrafların adedinin belli olmaması nedeniyle teşhis
tutanağının usulsüz olduğunu, tanık B.K.nın yaşının küçük olması nedeniyle
kollukta beyanının müdafi eşiliğinde alınması gerektiği hâlde müdafisiz olarak
beyanının alındığını, istinabe yoluyla beyanı alınırken tercüman atandığı hâlde
kollukta tercümansız dinlendiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının tamamının adil
yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
37. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
39. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını
sorguya çekme hakkının olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık
sorgulama hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Serdar Batur, B. No: 2014/15652,
24/5/2018, § 41).
40. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile ilgili
ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan
tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen
ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla
yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip
olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Diğer yandan
bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya
yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse
tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36.
maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz
Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560,
16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık, B. No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-77;
İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§ 44, 45). Bu bakımdan adli
makamlar, beyanı hükme dayanak yapılacak tanıkların duruşmada hazır edilmesi
için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü altındadır.
41. Somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen
tanık ifadelerinin delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip
vermediğini değerlendirmek için iki aşamalı bir test uygulanmalıdır. İlk olarak
tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine
dayanmalıdır. İkinci olarak ise okunmasıyla yetinilen ifadenin karara götüren
tek ya da belirleyici kanıt olması hâlinde savunma haklarının adil
yargılanmanın gerekleriyle bağdaşmayacak ölçüde sınırlandırılıp
sınırlandırılmadığına bakılacaktır (Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467,
7/1/2016, § 80).
42. Nitekim bu anayasal gereklilikler ilgili usul kanunlarında
da belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 210. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre de olayın delili bir tanığın açıklamalarından ibaret ise bu tanık
duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş
tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.
Yargılama konusu olayla ilgili sadece bir tanığın beyanından başka bir delilin
bulunmadığı hâllerde bu tanığın duruşmada mutlaka dinlenilmesi gerektiği ifade
edilerek doğrudan doğruyalık ilkesine açık bir vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla
olayın tek delilinin bir tanığın açıklamalarından ibaret olması hâlinde 5271
sayılı Kanun’un 211. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, bu tanığın
duruşmada dinlenmesi yerine önceki beyanlarının okunması ile yetinilebilmesi
mümkün değildir (Az. M., § 58).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
43. Somut olayda B.K. ve A.C. PKK terör örgütüne katılmak için
Diyarbakır'a gitmek istedikleri sırada kolluk kuvvetlerince durumlarından
şüphelenilerek otogarda yakalanmışlardır. B.K. ve A.C.nin kollukta alınan
beyanlarında başvurucunun evinde kaldıklarını belirtmeleri ve A.C.nin başvurucuyu
fotoğrafından teşhis etmesi sonucunda başvurucu hakkında soruşturma
başlatılarak terör örgütü üyeliği suçundan kamu davası açılmıştır. Mahkeme,
başvurucuyu silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla
birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan mahkûm
etmiştir. Mahkûmiyet kararı, B.K.nın ve A.C.nin beyanları ile teşhise ilişkin
tutanağa dayanmaktadır.
44. Mahkeme; başvurucu aleyhinde beyanda bulunan tanık B.K.yı
istinabe yoluyla dinlemiş ve anılan tanığın beyanları duruşmada okunmuştur.
Başvurucu, tanık B.K.nın huzurda dinlenmesi yönünde Mahkemeden bir talepte
bulunmamıştır. Başvurucunun yargılama sırasında asıl talebi tanık A.C.nin
duruşmada dinlenmesidir. Bu nedenle tanık B.K.nın dinlenmemesine yönelik daha
fazla bir inceleme yapılmayarak tanık A.C.nin dinlenmemesine ilişkin şikâyete
yoğunlaşılacaktır.
45. Mahkemece yapılan tüm araştırmalara rağmen bulunamayan
A.C.nin duruşmada dinlenmesinden vazgeçilerek soruşturma kapsamında kollukta
verdiği beyanının okunması ile yetinilmiştir. Dolayısıyla başvurucu, aleyhinde
beyanda bulunan A.C. isimli tanığı sorgulama imkânı bulamamıştır. Mahkemenin
A.C.yi duruşmada dinlememesinin nedeni A.C.ye tüm aramalara rağmen ulaşılamamış
olmasıdır. Dolayısıyla A.C.nin duruşmada sorgulanamamasının geçerli bir nedene
dayandığı anlaşılmaktadır.
46. Bundan sonraki aşamada tanık A.C.nin duruşmada
sorgulanamamasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip
zedelemediği irdelenmelidir. Bu bağlamda öncelikle tanık A.C.nin beyanlarının
tek veya belirleyici delil olup olmadığına bakılmalıdır.
47. Somut olayda gerekçeli karar incelendiğinde mahkûmiyet
kararının birden çok tanık anlatımına dayandığı görülmektedir. Mahkeme,
başvurucu aleyhine hüküm kurarken B.K. ve A.C. isimli tanıkların beyanlarının
uyumlu olmasını, tanıkların başvurucunun ikamet adresini bildirmelerini, evde
başvurucu ile birlikte yaşayan kişilerin başvurucu tarafından doğrulanmış
olmasını, teşhis tutanağında başvurucunun net biçimde teşhis edilmesini gözetmiştir.
Dolayısıyla mahkûmiyet hükmü kurulmasında sadece tanık A.C.nin beyanlarına
dayanılmadığı gibi bu tanığın beyanlarının belirleyici de olmadığı
anlaşılmaktadır. Öte yandan başvurucunun tanık A.C.nin beyanlarına karşı
savunma yapma imkanı elde ettiği de görülmektedir.
48. Sonuç olarak tanık A.C.nin beyanlarının başvurucu hakkında
mahkûmiyet kararı verilmesinde tek veya belirleyici delil niteliğinde olmaması
ve anılan tanığın beyanlarına karşı başvurucuya yeterli ölçüde savunma yapma
imkanı verildiği gözetildiğinde A.C.nin duruşmada dinlenmemesinin bir bütün
olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği anlaşılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun adil yargılanma hakkı
kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
15/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.