TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BATUHAN ŞENGÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/29295)
|
|
Karar Tarihi: 21/7/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Cafiye Ece YALIM
|
Başvurucu
|
:
|
Batuhan ŞENGÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mahmut AKDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucuya (sanığa) gerekçeli karar tebliğ
edilmeden dosyanın kanun yolu denetimi yapan mahkemeye gönderilmesi nedeniyle
savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun sevk ve idaresindeki aracı 2.36 promil alkollü
kullandığının trafik ekiplerince tespit edilmesi nedeniyle hakkında soruşturma
başlatılmıştır. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 18/11/2016
tarihli iddianamesi ile başvurucunun trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma
suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
10. Bakırköy 43. Asliye Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 19/4/2017
tarihli kararıyla başvurucunun trafik güvenliğini kasten tehlikeye atma suçunu
işlediğinden bahisle hapis cezasına hükmedilmiştir. Hüküm 19/4/2017 tarihli
celsede tefhim edilmiştir.
11. Başvurucu 25/4/2017 tarihli dilekçesi ile hükmün bozularak
yeniden incelenmesi ve hakkında beraat kararı verilmesi istemiyle istinaf kanun
yoluna başvurmuştur.
12. Başvurucu istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde
Mahkemenin gerekçeli kararının tebliğinden sonra ayrı bir dilekçe sunacağını
bildirmiştir.
13. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğu Mahkemece
öğrenilmesine rağmen gerekçeli karar başvurucuya tebliğ edilmemiş; dosya, sanık
tarafından gerekçeli istinaf nedenleri sunulmaksızın İstanbul Bölge Adliye
Mahkemesi 19. Ceza Dairesine (Bölge Adliye Mahkemesi) gönderilmiştir.
14.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin 21/6/2017 tarihli kararı
ile istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
15.
Başvurucu, nihai karardan 13/7/2017 tarihinde haberdar olduğunu beyan ederek
17/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "istinaf istemi ve süresi"
başlıklı 273. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından
itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt
kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır..."
17. 5271 sayılı Kanun'un 275. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Hüküm, istinaf yoluna başvuran
Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa;
hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren
gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 21/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini,
ayrıntılı itiraz dilekçesi sunmadan istinaf başvurusunun incelenerek
reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
20. Bakanlık görüşünde; başvurucunun yargılamaya bizzat katılmış
olması, dosyada bulunan somut delillerin başvurucu tarafından da teyit edilmesi
karşısında başvurucunun hakkındaki suçlamalar ve aleyhine ileri sürülen
deliller hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca
kısa karar ve gerekçeli kararın içeriği gözönüne alındığında başvurucuya istinaf
yasa yoluna başvurma hakkını etkili bir şekilde kullanma imkânı sağlanarak
başvurucu aleyhine dezavantajlı bir durum yaratılmadığı, başvurucunun
avukatının sunmuş olduğu 25/4/2017 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde ilk
derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiş; kararda
5271 sayılı Kanun'un 289. maddesi ve resen tespit edilecek bir hukuka aykırılık
nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasını talep ettiğini bildirdiğini
vurgulamıştır. Bakanlık istinaf incelemesinin sadece hukukilik denetimini değil
aynı zamanda maddi vaka denetimini de içerdiğini, başvurucunun gerekçeli
istinaf dilekçesi sunamaması nedeniyle aleyhinde verilen ilk derece mahkemesi
kararının hukuki ve maddi yönden denetlenmesi imkânından mahrum kalmadığını
değerlendirmiştir.
21. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru formundaki
iddialarını tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki
davaya bakmaktan kaçınamaz.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının savunma için
gerekli kolaylıklara sahip olma hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan savunma
için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
25. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes savunma ve
adil yargılanma haklarına sahiptir. Savunma hakkının sağladığı güvenceler, esasen adil yargılanma hakkı içinde
yer almaktadır. Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden ve adil
yargılanma hakkının önemli güvencelerinden biri olması nedeniyle Anayasa'nın
36. maddesinde ayrıca ifade edilmiştir (Ufuk
Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 35).
26. Ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına
alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).İddiaya
karşı savunma imkânı tanınmadığı sürece adil muhakeme yapılması mümkün
değildir.
27. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil
gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi,
savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır.
Bu itibarla anılan güvencenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine
dâhil ve bu hakkın doğal sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan
Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b)
bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin savunmasını hazırlamak için gerekli
zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı düzenlenmiştir (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 37).
28. Anayasa Mahkemesi de savunma için gerekli zaman ve
kolaylıklara sahip olma hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen adil
yargılanma kavramı dışında meşru vasıta ve yollardan yararlanmak kavramının da
kapsamında olduğunu belirtmiştir (AYM, E.1992/8, K.1992/39, 16/6/1992).
29. Savunma için gerekli
kolaylık kavramı şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya
olabilecek zorunlu olan imkânları ifade etmekte ve silahların eşitliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı
altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar, savunma için gerekli olanlardır. Kişinin beraat
etmesini veya cezasının azaltılmasını sağlayabilecek delil niteliğindeki
belgelere erişimine ve müdafiiyle görüşmesine izin verilmesi, gerekçeli kararın
tebliğ edilmesi ve yargılama esnasında esaslı değişikliklerden haberdar
edilmesi sağlanacak kolaylıklardır (Ufuk
Rifat Çobanoğlu, § 45).
30. Karar veya hükmün gerekçesiyle birlikte açıklanmaması
durumunda gerekçeli kararın suç isnadı altındaki kişiye sonradan tebliğ
edilmesi, adil yargılanma hakkı kapsamındaki -mahkemeye erişim gibi- diğer
güvenceler bakımından da hak ihlaline sebep olabilir. Kanun yoluna başvuru
süresi tefhimle başlayan kişinin gerekçesini bilmediği karar veya hükme karşı
kanun yoluna başvuru hakkını gereği gibi kullandığı söylenemeyeceği gibi kanun
yoluna başvurma nedenlerini bilmeyen kanun yolu merciinin de kanun yolu
incelemesini sağlıklı bir şekilde yapması da olanaklı değildir (temyiz kanun yolu
bakımından benzer değerlendirmeler için bkz. Vesim
Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014).
31. Anılan anayasal hak, ilgili usul kanunlarında da
düzenlenmiştir. Nitekim bu amaçla 5271 sayılı Kanun'un 273. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında istinaf kanun yoluna, 291. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında ise temyiz kanun yoluna başvurma süresinin hükmün açıklanmasından
itibaren başlayacağı belirtilmişken aynı Kanun'un 275. maddesinin (2) numaralı
fıkrası ve 293. maddesinin (2) numaralı fıkrasıyla, hükmün gerekçesiyle
birlikte açıklanmaması hâlinde istinaf ve temyiz kanun yollarına
başvurulduğunun öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde gerekçenin tebliğ
edilmesi zorunluluğu getirilmiştir (İbrahim
Kaya, B. No: 2017/29474, 28/1/2020, § 30).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Somut olayda Mahkemece 25/4/2017 tarihli oturumda trafik
güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçundan başvurucunun mahkûmiyetine karar
verilmiş, hüküm başvurucuya tefhim edilmiştir. Mahkeme kısa kararda
mahkûmiyetin gerekçesine dair bir açıklamada bulunmamıştır.
33. Başvurucu, mahkûmiyet kararının usul ve yasaya aykırı
olduğunu iddia ederek süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Başvurucu dilekçesinde, istinaf kanun yoluna başvurma nedenlerini gerekçeli
kararın tebliğinden sonra ayrıntılı olarak bildireceğini belirtmiştir.
Başvurucuya Mahkemenin gerekçeli kararı tebliğ edilmemiştir. Bölge Adliye
Mahkemesi 21/6/2017 tarihinde başvurucunun
"istinaf başvurusunun esastan reddine" karar vermiştir.
34. Somut olayda, başvurucuya gerekçeli karar tebliğ edilip
başvurucunun ayrıntılı istinaf sebeplerini ileri sürmesi beklenmeden dosyanın
Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiği ve bu sebeple başvurucunun kanun yoluna
başvurma nedenlerini sunamadığı anlaşılmaktadır. Kanun yoluna başvuru süresi
tefhimle başlayan başvurucunun gerekçesini bilmediği bir hükme karşı istinaf
kanun yoluna başvuru hakkını gereği gibi kullandığı söylenemez. Başvurucunun
istinaf kanun yoluna başvurma hakkını gereği gibi kullanabilmesi için hangi
gerekçe ile cezalandırıldığını bilmesi gerekir.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara
sahip olma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
37. Başvurucu, ihlalin tespit edilerek sonuçlarının ortadan
kaldırılması talebinde bulunmuştur.
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte
ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun
ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal
edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
39. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi,
ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
40. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin
ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir
örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan
mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59,
66, 67).
41. İncelenen başvuruda ilk derece mahkemesince gerekçeli karar
tebliğ edilmeden gönderilen dosyada başvurucu aleyhine Bölge Adliye Mahkemesi
tarafından karar verilmesi nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara
sahip olma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla ihlalin ilk
derece mahkemesinin gerekçeli kararının sanığa tebliğini yaptırmadan istinaf
istemini değerlendiren Bölge Adliye Mahkemesi kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
42. Bu durumda adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
-gerekçeli kararı başvurucuya tebliğ edip ona gerekçeli istinaf dilekçesi
hazırlaması için belli bir süre tanındıktan sonra dosyayı yeniden yargılama
yapılması amacıyla- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine
göndermesi için Bakırköy 43. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2016/904, K.2017/306)
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harçtan ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin savunma için gerekli zaman ve
kolaylıklara sahip olma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılması amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19.
Ceza Dairesine gönderilmek üzere Bakırköy 43. Asliye Ceza Mahkemesine
(E.2016/904, K.2017/306 sayılı dosya) GÖNDERİLMESİNE,
D. 257,50 TL harçtan ve 3.000 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ÖDENMESİNE,
E.
Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına
başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması
hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için
yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F.
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.