logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Muhammed Teker [2.B.], B. No: 2017/29298, 19/11/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHAMMED TEKER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/29298)

 

Karar Tarihi: 19/11/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 


 

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

Muhammed TEKER

Vekili

:

Av. Mehmet Veysel ATALAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kolluk görevlileri tarafından sözlü ve fiilî şiddete maruz kalınması ve üçüncü kişilerce gerçekleştirilen kasten yaralama eylemine karşı kişinin korunmaması ile bu hususta yapılan şikâyetin etkili soruşturulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/7/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 1988 doğumlu olan başvurucu Mardin'in Midyat ilçesinde yaşamaktadır.

9. Beyanına göre olay tarihinde elektrik şirketinde (TEDAŞ) çalışan başvurucu elektrik arızasını gidermek amacıyla gittiği Ömerli ilçesinden arkadaşı A.Y. ile birlikte şirkete ait olduğunu düşündüğü bir araçla dönmek üzere yola çıkmıştır.

10. 1/8/2015 tarihinde Midyat'ta mayın patlaması sonucu kolluk görevlilerinden birinin şehit olduğu ve yedisinin yaralandığı terör eyleminin akabinde olaydan sorumlu kişilerin yakalanması amacıyla aynı gece saat 00.30 civarında (2/8/2015) yolda devriye görevi yürüten jandarma personeli, daha önce çalıntı olduğu bildirilen başvurucunun içinde bulunduğu aracı durdurmuş ve başvurucu ile A.Y.yi araçtan indirmiştir.

11. Kimlik tespiti yapıldıktan sonra haklarında herhangi bir arama kararı bulunup bulunmadığının araştırıldığı esnada başvurucunun koşarak kaçması nedeniyle onu yakalamaya çalışan jandarma görevlilerinin silah kullanması neticesinde başvurucu yaralanmıştır.

12. Kendisinin anlatımına göre; kimliğinin sorgulanması esnasında ailesine telefon açan başvurucu, "Bana bir şey olursa terörist değil askerler beni öldürecek" demiş, görevlinin telefonu elinden aldığı sırada terör eylemiyle bağlantısının olmadığını açıklamış, TEDAŞ'ta çalıştığını ispatlamak için TEDAŞ'a ait yeleğinin bulunduğu poşeti görevliye vermiş, yeleğinin cebine görevlinin ruhsata benzer bir şey koyduğunu görmesi üzerine elini büken görevlinin yanından ana yola doğru koşarak kaçmıştır. Biraz uzaklaşan başvurucu, kendisini kovalayan jandarma görevlilerinin silah kullanması sonucu yaralanmış, bu arada durması yönünde ihtar yapıldığını duymamış, bulunduğu tarlada yerde yatarken yanına gelen üç asker eline basmış, hakaret etmiş, olay yerinde bulunan korucuya kendisinin kim olduğunu açıkladıktan sonra görevliler tarafından ambulans çağrılmıştır.

13. Olay Görgü Tespit Tutanağına göre ise; UYAP'ta başvurucunun aranan şahıslardan olup olmadığına ilişkin sorgulama yapıldığı esnada başvurucu koşarak kaçmaya başlamış, durması yönünde defaatle yapılan ihtara uymaması üzerine uyarı amacıyla havaya birkaç el ateş edilmiş, yine durmaması üzerine yere doğru ateş edilmiş, sonrasında başvurucunun gözden kaybolduğu fark edilmiştir. Ateşin kesilmesi emri üzerine jandarma görevlilerince ateş edilen bölge kontrol edildiğinde başvurucunun yaralı olarak yerde yattığı tespit edilmiş ve ambulans çağrılmıştır.

14. Başvurucu, ambulansla Midyat Devlet Hastanesine (Hastane) götürülmüş; hayati tehlikesi bulunması nedeniyle ameliyata alınmıştır. Başvurucu hakkında düzenlenen 2/8/2015 tarihli adli raporda; başvurucunun acil operasyona alındığı, hayati tehlikesinin bulunduğu, silahla karnından yaralanmasının basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyeceği belirtilmiştir.

15. Başvurucunun anlatımına göre Hastaneye geldikten sonraki süreç şu şekilde gelişmiştir: Hastaneye giriş yapıldığında bir polis memuru "Yaralı terörist geliyor, yolu açın" demiş, Hastanede önceden toplanmış kişiler bunun üzerine başvurucuya vurmaya başlamış, kolluk görevlileri başvurucuyu korumaya çalışırken ismini B.C. olarak bildiği bir kişi ve bir jandarma görevlisi başvurucuya yumruk atmış, bu arada doktorlar başvurucuyu korumaya çalışmış, başvurucuya yumruk atan kolluk görevlisi, doktor B.K.ya "Neden teröristi koruyorsun" diyerek onu boğazından tutarak iteklemiş, sonrasında başvurucu ameliyata alınmıştır.

16. Başvurucunun ateşli silahla yaralanması nedeniyle Midyat Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık) resen soruşturma başlatılmıştır.

17. Başvurucu hakkında ateşli silah yaralanması nedeniyle Adli Tıp Kurumundan sağlık raporu alınmıştır. 20/5/2016 tarihli raporda; mevcut ince bağırsak rezeksiyonu, transvers kolon distal rezeksiyonu ve sol nefrektomiye bağlı yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye soktuğu, duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine neden olduğu belirtilmiştir.

18. Başvurucu 12/10/2015 tarihinde (olaydan yaklaşık 2,5 ay sonra) Savcılığa verdiği ifadesinde ateşli silahla yaralanmasının yanı sıra olay yerinde yerde yatarken eline basan, hakaret eden askerler ile Hastanede kendisine yumruk atan B.C. ve kolluk görevlisinden şikâyetçi olmuştur.

19. Savcılık, zor kullanma yetkisinin aşılması suretiyle kasten yaralama suçunun yanı sıra başvurucunun şikâyeti doğrultusunda kolluk görevlileri hakkında hakaret ve basit yaralama suçundan, B.C. hakkında da basit yaralama suçundan ayrıca soruşturma yürütmüştür.

20. Soruşturma kapsamında olay yeri inceleme ekiplerince, silah yaralanmasının meydana geldiği yerin olay günü koşulları incelenerek tutanak düzenlenmiş, mermi kovanları ve olayda kullanılan silahlar temin edilerek kriminal inceleme yaptırılmış, eşleştirme sonucu başvurucuyu silahla yaralayan kolluk görevlisinin kimliği tespit edilmiş ve yürütülen soruşturma sonucunda zor kullanma yetkisinin aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu işlediği isnadıyla görevli İ.A. hakkında ceza davası açılmıştır.

21. Savcılıkça hakaret ve basit yaralama suçları yönünden ayrıca kolluk görevlileri ve B.C. hakkında yürütülen soruşturma kapsamında olay yerinde bulunan B.C. ve diğer kişiler dinlenmiştir.

22. Şüpheli B.C. ifadesinde, Hastanede bulunduğu sırada yaralı teröristin geldiğinin söylenmesi üzerine yaralının getirildiği sedyeye doğru orada bulunan yaklaşık 20 kişiyle birlikte yürüdüğünü, sedye üzerinde bulunan ve terörist olarak bildiği şahsa vurmaya çalıştığını ancak orada bulunan askerlerin vurmasına engel olduğunu, bu nedenle yaralı olan başvurucuyu darbetmediğini, askerlerin izin vermemesi nedeniyle orada bulunan hiç kimsenin başvurucuyu darbetmediğini belirtmiştir.

23. Hastane polisi olarak görev yapan tanık Z.T.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Acil girişinde yaralının giriş yapması için önlem alınmıştı. Hızlı bir şekilde hasta bakıcıların sedyeyi içeriye getirdiklerini ve üzerinde bir yaralı şahsın olduğunu gördüm. Sarı alan diye tabir edilen yerin önünden geçtiği sırada, sarı alan içerisinden hışımla bir şahsın çıkıp sedyeye doğru koştuğunu gördüm. Şahsın kim olduğunu bilmiyorum. Şimdi görsem bile hatırlamayabilirim çünkü yüzüne hiç bakmadım. Şahsın yaralıya tokat salladığını gördüm. Bu tokat yaralıya isabet etti. Ben tokat atan şahsı geriye doğru ittim ve sedyeye herhangi birinin müdahale etmemesi için asansöre kadar eşlik ettim. Bunun dışında herhangi bir kimsenin yaralıyı darp ettiğini görmedim."

24. Hastane otomasyon personeli olarak görev yapan tanık İ.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Acil giriş kapısından giriş yapmak üzereyken orada bulunan kalabalık sedye üzerindeki yaralıya doğru hamle yaptı ancak orada bulunan askerler müdahale etmelerine izin vermedi. Saldıran şahısların şahsa temas edip etmediklerini bilmiyorum. Güvenlik güçleri etrafını sarmış vaziyetteydi. Yaralı şahıs otomasyon bölümüne doğru geldiğinde ben onu gördüm o esnada daha önce hastane kantinini çalıştıran Muhammed Teker olduğunu gördüm ve orada bulunanlara bu Muhammed Teker'dir dedim. Daha sonra şahsı tedavi etmek için ameliyathaneye aldılar."

25. Hastane müdür yardımcısı olarak görev yapan tanık M.F.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Acil kapısından içeriye girerken Muhammed'in yattığı sedyenin üzerine bir kalabalık toplandı. İçlerinde vatandaşlar bulunuyordu. Bu sırada biz yaralı bir askeri röntgene götürüyorduk. Asker kalabalığın içine girmesin diye kenara çektik ve beklemeye başladık. Olay gecesi beni Savcılık Katibi [M.N.] aradı ve Savcının kamera görüntülerini istediğini söyledi. Muhammed Teker'in zafer işareti yaptığı iddia edilmesi üzerine bu husus incelenecekti. Görüntüleri kimin tarafından çıkarıldığını bilmiyorum ancak görüntü kaydı çıkarıldı. Bir gün sonra ben görüntüleri izledim. CD olarak görüntüler çıkarılmıştı ancak görüntülerin kime teslim edildiğini hatırlamıyorum. Görüntülerde Muhammed'e vurmaya teşebbüs eden [B.C.yi] gördüm. Başka kimseyi görmedim. Sedyenin yanı baya kalabalıktı."

26. Hastanede doktor olarak görev yapan tanık B.K.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bahse konu mağdur Muhammed TEKER hastaneye getirildiğinde ben müdahale odasında yaralı askerler ile ilgileniyordum. Koridordan bağırışma sesleri gelmesi üzerine dışarıya çıktım. Dışarıda bir hareketlilik vardı. Ben sedyede yatan şahsı gördüm. Ben dışarı çıktıktan sonra bu şahsa yönelik herhangi bir fiziki müdahalede bulunulmadı. Ben sedyede yatan şahsı müdahale odasına alındıktan sonra tanıdım. Bu şahıs daha önceden hastane kantininde çalışan Muhammed TEKER isimli şahıstı. Mağduru müdahale odasından ameliyathaneye götürmek için çıkardığımız sırada yine bir hareketlenme oldu ancak bu seferde mağdura yönelik hiç kimse fiziki müdahalede bulunmadı. Mağdur şahıs ameliyata alındıktan sonra gerekli işlemleri gerçekleştirildi. Mağdurun tedavi edilmesini geciktirmeye yönelik herhangi bir engelleme veya müdahalede bulunulmadı. Mağdurun ifadesinde belirtmiş olduğu uzman çavuşun benim boğazıma sarılarak iteklediği hususu doğru değildir. Bu şekilde bir olay gerçekleşmemiştir. Yukarıda da beyan etmiş olduğum gibi benim gördüğüm kadarıyla mağdura yönelik veya bana karşı herhangi bir kimse fiziki müdahalede bulunmamıştır."

27. Hastanede doktor olarak görev yapan tanık D.K.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bahse konu mağdur Muhammed TEKER hastaneye getirildiğinde sedye ile koridorda götürülürken ben sedyeye arkam dönük bir şekilde sarı alan bölgesine gidiyordum. O esnada sedyenin bulunduğu yerde bir hareketlilik yaşandı ancak tam bu esnada benim arkam dönüktü. Bu sebeple ben yaşanan olayları görmedim. Bazı sesler duymam üzerine arkamı döndüğümde görevli askerler sedyenin başındaydı. Ben sedyede yatan hastayı gördüğüm esnada hastaya yönelik herhangi bir fiziki müdahale olmadı. Arkam dönük olduğu esnada herhangi bir şey yaşanıp yaşanmadığını bilmiyorum. Ben seslerin gelmesi üzerine sedyeye doğru döndüğümde hareketlilik halen devam ediyordu ancak yukarıda da belirtmiş olduğum gibi hastaya yönelik fiziksel bir temas olduğunu görmedim. Daha sonra da mağdur şahıs ameliyata alındı ve gerekli tedavisi gerçekleşti. Ben mağduru daha sonradan asansörün yanında sedyede görmem üzerine tanıdım ve bu bilgiyi güvenlik memurlarına söyledim Olay tarihinde mağdur hastaneye getirildikten sonra gerekli bütün tedavileri zamanında gerçekleşmiştir. Tedavisinin engellenmesi için herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır."

28. Köy korucusu olan tanık F.D. ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Gelinkaya Mahallesine nasıl gideceğimizi konuştuğumuz esnada orada yol kontrolünde görevli olan askerler arasında 'kaçıyor kaçıyor, kaçma' şeklinde birçok kez bağırma sesi duydum. Yol kontrolünde görevli askerlerin kimler olduğunu bilmiyorum. Daha sonra ise silah seslerini duydum. ...Bir dakika sonunda silah sesleri kesildi ve görevliler etrafta kaçan şahsı aramaya başladı. Karakolun karşı tarafındaki tarlada yerde yatan bir şahıs buldular. Bende bu şahsın yanına gittim. Şahıs yaralı bir şekilde yerde yatıyordu. Bana [F.] dayı ben [S.nin] oğluyum' dedi ... ben şahsı tanıdım ve orada bulunanlara ambulans çağırmalarını söyledim. Hemen ambulans çağırdılar daha sonra ise şahsın yarasını tedavi etmek için müdahale bulunmak istediler ancak Muhammed müdahaleyi kabul etmedi. Bunun üzerine ambulans gelene kadar herhangi bir müdahalede bulunulmadan olay yerinde olduğu bekledik ve daha sonra ambulans olay yerine gelerek Muhammed'i götürdü. ... Yaralı şahsın yanına gidildikten sonra benim bulunduğum esnada o şahsa yönelik herhangi bir suç içerikli eylemde bulunulmadı. Muhammed'in ifadesinde belirttiği hakaret etme ve kendisine kötü davranılma hususları kesinlikle doğru değildir. Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi Muhammed'in yarasına müdahale etmek istediler ancak kendisi kabul etmedi..."

29. Başvurucu ile birlikte yolculuk yaparken kolluk görevlilerince durdurulan tanık A.Y.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Jandarma görevlileri bizi durdurdu. Orada çok sayıda personel vardı. Sivil giyinimli görürsem hatırlayabileceğim bir personel bizi araçtan indirip kimlikleri istedi. Bizde kimliklerimizi verdik. Daha sonra yanımıza gelen resmi kıyafetli bir görevli aracı Belediyenin arkasında bulunan parka doğru aracı almamızı istedi ve aracın çalıntı olduğunu söyledi. Bu nedenle aracı arayacaklarını söylediler. Bende aracı Belediyenin arkasında bulunan parka çektim. Muhammed ve yanında bulunan birkaç askeri personel yürüyerek oraya doğru geldiler. Arabanın yaklaşık olarak 3 metre uzağında durdular. Ben aracı ilk durduran ve bizden kimlikleri alan sivil personel ile beraber aracın aranmasına yardım ediyordum. Tüm kasaları bana kaldırttı, altında herhangi şüpheli bir şey olup olmadığına baktı. O anda bir ses duydum 'kaçtı dur dur dur' diye ve ardından çok fazla silah sesi geldi. Ben kaç el ateş edildiğini bilmiyorum ama 5-10 saniye civarında aralıksız silah sesleri geldi. ... Ben Muhammed'in vurulduğu anı görmedim ancak beni karakolun bahçesine aldıklarında askerler kendi aralarında 'yaralı olarak ele geçti' şeklinde konuşuyorlardı... "

30. Savcılık tarafından 12/10/2015 tarihinde Hastanenin giriş çıkışını ve başvurucunun bulunduğu yeri gösterir kamera kayıtları Hastaneden istenmişse de Hastanenin 9/11/2015 tarihli cevabıyla kayıtların kırk gün içinde otomatik olarak silindiği açıklanarak görüntülerin temin edilmediği bildirilmiştir.

31. Mardin İl Jandarma Komutanlığının 4/2/2016 tarihli disiplin soruşturması raporunda, söz konusu olaya ilişkin olarak bölgede alınan emniyet tedbirleri, araca ve şahsa yaklaşımlar ile idari yönden yapılan işlemler gözönünde bulundurularak idari açıdan herhangi bir kusurun olmadığının tespit edildiği bildirilmiştir.

32. Başvurucunun yolda durdurulduğuna dair olay yerini gösterir, karakola ait güvenlik kamerasıyla alınan görüntüler incelenmiş ve bu hususta 2/8/2015 tarihli tutanak düzenlenmiştir. Tutanakta yer alan görüntülerin aktarımı şöyledir:

- saat 00.33.40'ta aracın durdurulması ve şahısların indirilmesi

- saat 00.33.40-00.38.12 arasında araçtan inen iki erkek şahsın kabaca üstlerinin aranması ve aracın kontrolü

- saat 00.38.15'te şahısların araçla beraber eski belediye binasının arka kısmında bulunan park alanına alınması

- saat 00.40'ta yol üzerindeki ekiplerin yol kontrolünü ve aramayı sonlandırarak ayrılması,

- saat 00.42.29'da Muhammed Teker isimli şahsın koşarak kara yoluna çıkması

- saat 00.42.32'de [üç kolluk görevlisinin] Muhammed Teker isimli şahsın peşinden koşması

- saat 00.42.38'de Muhammed Teker isimli şahsın kamera görüntüsünden çıkması

- saat 00.42.44'te Muhammed Teker'in ve görevlilerin bulunduğu istikamete doğru gelen ateşin gözükmesi

- saat 01.00.30'da ambulansın gelmesi

33. Savcılıkça yapılan soruşturma sonucunda 13/4/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... İncelenen soruşturma dosyası kapsamında müşteki ifadesi, şüpheli ifadeleri, tanık beyanları, kamera görüntüsü birlikte değerlendirildiğinde müştekinin ifadesinde belirttiği vurulma sonrası görevlilerin tarlada yatarken eline bastığı ve hakaret ettiği iddiası ile hastanede [B.C.] ile tanımadığı bir uzman çavuşun kendisine yumruk attığı iddiaların soyut nitelikte olduğu, bu iddialar hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte yeterli delil elde edilemediği anlaşıldığından şüpheliler hakkında atılı suçlardan ayrı ayrı kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına..."

34. Anılan karara başvurucu tarafından yapılan itiraz, Midyat Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir. İtirazın reddi kararı başvurucuya 5/6/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

35. Başvurucu 3/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

36. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Tuna Ayçiçek, B. No: 2014/6526, 24/1/2018, § 28-38.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

37. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

38. Başvurucu; araçları durdurulduktan sonra kolluk görevlilerinden biri tarafından kolunun bükülerek kendisine hakaret edildiğini, yaralanmasından sonra yerde yatarken görevlilerden üçünün eline bastığını, ayrıca Hastanenin Acil Servis bölümünde kolluğun kendisini koruyamaması sonucunda bir kolluk görevlisi ile B.C. isimli şahsın yumruk atmasıyla yaralandığını, buna karşın haklarında etkili soruşturma yürütülmeyerek cezasız bırakıldıklarını, ayrıca soruşturmanın makul sürede tamamlanmadığını iddia etmiş ve anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

39. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

40. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

41. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu iddiaların Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında ileri sürüldüğü anlaşılmıştır.

42. Başvuruyu oluşturan şikâyetler, birbiriyle bağlantılı üç şikâyetten oluşmaktadır. İlk şikâyet başvurucunun kamu görevlilerince darbedilmesi ve hakarete uğraması nedeniyle devletin negatif yükümlülüğünün ihlal edildiğine, ikinci şikâyet başvurucunun üçüncü bir kişi tarafından kasten yaralamaya maruz kaldığı sırada kamu görevlilerince korunmaması nedeniyle devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında kalan koruma (önleme) yükümlülüğünün ihlal edildiğine, üçüncü şikâyet ise bu olaylarla ilgili etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle devletin pozitif yükümlülüğünün ihlal edildiğine yönelik olup inceleme üç ayrı başlık altında yapılmıştır. Başvurucunun ateşli silahla yaralanmasına ilişkin soruşturma ve/ya kovuşturma süreci başvuru konusu olmadığından, bu yönden inceleme yapılmadığı ayrıca belirtilmelidir.

1. Kötü Muamele Yasağının Maddi Boyutu Yönünden İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Kötü Muamele Yasağının Negatif Yükümlülüğü Yönünden İhlal Edildiğine İlişkin İddia (Kolluk Görevlilerince Şiddete Maruz Kalma İddiası)

43. Başvurucu, bulunduğu araçtan indirildiğinde silahla yaralanmasından önce kolluk görevlileri tarafından kolunun bükülerek kendisine hakaret edildiğini, yaralandığında yerde yatarken görevlilerce eline basıldığını, yaralandıktan sonra Hastanedeki bir görevlinin yumruk atmak suretiyle kendisini darbettiğini ileri sürmüştür.

44. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).

45. Etkili bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle kötü muamele iddialarının uygun delillerle desteklenmesi gerekir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul, şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde etkili bir soruşturma yükümlülüğün gerekliliğinden bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).

46. Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 116).

47. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delil sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda, mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan, yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45, 46).

48. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olamamaktadır (Beyza Metin, § 47)

49. Somut olayda Savcılık, başvurucunun kolluk görevlilerinin fiilî veya sözlü şiddetine maruz kalıp kalmadığı yönünde yaptığı araştırmada olay yeri kamera görüntülerini incelemiş, olay yerinde bulunan ve kolluk görevlisi olmayan kişileri tanık olarak dinlemiş, başvurucu hakkında adli muayene raporları almıştır.

50. Toplanan delillere göre başvurucunun kolluk görevlilerinin şiddetine maruz kaldığı yönünde somut bir olgu soruşturmaya yansımamıştır. Aksine başvurucunun hakarete uğradığını veya darbedildiğini iddia ettiği yerlerde bulunan ve tanık olarak dinlenen kişiler -A.Y., F.D., B.K- hakaret veya darp olmadığını açıkça ifade etmiştir. Tanıklar böyle bir olayı görmediklerinden ziyade bu şekilde bir olayın olmadığına tanıklık etmişlerdir. Başvurucu hakkında alınan sağlık raporlarında sadece silahla yaralanmasına bağlı olarak fiziki bulguların tespitine yer verilmiştir. Ayrıca karakol kamera görüntüleri de başvurucunun iddialarını destekler mahiyette değildir.

51. Öte yandan başvurucunun toplanmadığını iddia ettiği veya soruşturma makamlarınca değerlendirilmediğini öne sürdüğü herhangi bir kanıtı başvuru formunda dile getirmediği anlaşılmaktadır.

52. Başvurucunun kolluk görevlilerince kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin şikâyetlerini uygun ve yeterli delille desteklemediği dikkate alınarak bu iddiasının savunulabilir olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle başvurucunun etkili bir soruşturma yapılması yönündeki beklentisinin haklı olmadığı, dolayısıyla bu şikâyetinde ihlalin olmadığının açık olduğu değerlendirilmiştir.

53. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının negatif yükümlülüğü yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Kötü Muamele Yasağının Koruma -Önleme- Yükümlülüğü Yönünden İhlal Edildiğine İlişkin İddia (Kolluk Görevlilerince Korunmama İddiası)

54. Başvurucu, yaralı olarak Hastaneye geldiğinde kamu görevlilerinin olaya müdahale etmemesi (eylemsizliği) nedeniyle devletin önleme yükümlüğünün de ihlal edildiğini iddia etmiştir.

55. Soruşturma makamlarının suçları önlemek veya caydırmak amacıyla insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak önleme yükümlülüğü yetkililer üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Önleme yükümlülüğünün ortaya çıkması için yetkililerce belirli bir kişinin maddi ve manevi varlığına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun bilindiği ya da bilinmesinin gerektiği durumların varlığı kabul edildikten sonra böyle bir durum dâhilinde, makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde kamu makamlarının önlem almakta başarısız olduklarının tespiti gerekmektedir. Ancak bu konu, her davada kendi koşulları altında değerlendirilmelidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 53; Z.C. [GK], B. No: 2013/3262, 11/5/2016, § 85).

56. Başvurucu, soruşturma aşamasındaki ifadesinde Hastaneye getirildiğinde önceden toplanmış olan kalabalığın linç etmek amacıyla kendisine saldırdığı sırada kolluk görevlilerinin arasında bulunduğunu ve görevlilerin kendisini koruduğunu ifade etmiştir. Ancak başvuru formunda, kolluk görevlilerinin koruma görevini yerine getirmemeleri nedeniyle görevlerini kötüye kullandıklarını beyan etmiştir.

57. Soruşturma kapsamında dinlenen ve olay anında Hastanede bulunan tüm tanıklar kolluk görevlilerinin çabalarına rağmen kalabalık bir grubun başvurucuya fiziken saldırmaya çalıştığını ifade etmişlerdir. Ayrıca başvurucunun Hastaneye ulaşır ulaşmaz tedavisine başlandığı, dolayısıyla tedavisi yönünden bir gecikme yaşanmadığı tanık beyanlarına yansımıştır.

58. Bu durumda terör eyleminin olduğu gün Hastanede toplanan bir grubun başvurucuya zarar verme tehlikesi kolluk görevlileri tarafından ciddiye alınarak başvurucunun görevlilerden oluşan güvenlik kordonu içinde Hastanenin Acil Servis bölümüne getirildiği ve derhâl sağlık hizmeti almasının sağlandığı anlaşıldığından, alınan tedbirlerin makul seviyede olmadığını söylemek başvurudaki bilgiler kapsamında mümkün görünmemektedir. Başvurucunun iddiasının aksine, kolluğun linç teşebbüsüne müsamaha gösterdiği veya koruma yükümlülüğünü ihmal ettiğini doğrular mahiyette bir olgu tespit edilmemiştir. Dolayısıyla somut olayda kamu makamlarının önlem almakta başarısız olduğundan söz edilemeyecektir. Bu nedenle devletin önleme yükümlülüğünün ihlal edilmediğinin açık olduğu anlaşılmaktadır.

59. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının koruma yükümlülüğü yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın da açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Kötü Muamele Yasağının Usul Boyutu Yönünden İhlal Edildiğine İlişkin İddia (Üçüncü Kişilerce Şiddete Maruz Kalındığı Şikayetine Yönelik Etkili Soruşturma Yapılmadığı İddiası)

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

60. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının usul yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

61. Anayasa Mahkemesinin, kötü muamele yasağı kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen olaylarda Anayasa'nın 17. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkânları kullanarak maddi ve manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını, buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

62. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).

63. Devletin bu pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 106; Tahir Canan, § 25).

64. Ceza soruşturmasının amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçları kullanmayı gerektirir. Diğer yandan Anayasa'nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

65. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

66. Başvurucu; Hastanede toplanan kalabalık arasında bulunan B.C. tarafından yumruk atılmak suretiyle yaralandığını, buna rağmen Savcılıkça etkili soruşturma yürütülmeyerek kendisini darbeden kişilerin cezalandırılmadığını, aynı zamanda soruşturmanın makul sürede tamamlanmadığını ileri sürmüştür.

67. Başvurucunun yaralı olarak getirildiği Hastanede önceden toplanan bir grubun başvurucunun terörist olduğu düşüncesiyle başvurucuya saldırmaya çalıştığı, bu esnada güvenlik kordonu içinde bulunan başvurucunun kolluk ve sağlık görevlilerinin çabaları sonucu tedavisinin yapılması amacıyla kalabalıktan uzaklaştırıldığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

68. Soruşturma kapsamında Savcılık başvurucunun şikâyet ve delillerini tespit etmiş, olay yerinde bulunan tanıkları dinlemiş, başvurucuya vurduğu iddia edilen B.C.nin ifadesine başvurmuş, 2015 yılında başlayan soruşturmayı yaklaşık iki yılda tamamlamıştır. Bu durumda şikâyetçinin soruşturmaya katılımının sağlandığı, şüphelinin kimliğinin tespit edilerek soruşturmaya dâhil edildiği ve birtakım delilerin toplandığı anlaşılmaktadır.

69. Buna karşılık olaydan yaklaşık iki ay sonra resmî yollarla istenen Hastane kamera kayıtları, otomatik silme süresinin geçmiş olması nedeniyle temin edilememiştir. Hastanede müdür yardımcısı olarak görev yapan tanık M.F.nin olay gecesi Savcılık kâtibinin kendisini aradığını, savcının kamera görüntülerini istediğini söylediğini, görüntü kaydının çıkarıldığını, bir gün sonra görüntüleri izlediğini ancak CD olarak çıkarılan görüntülerin kime teslim edildiğini hatırlamadığını ifade etmesi karşısında olay gecesi kamera görüntülerinin CD ortamına aktarıldığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen kim tarafından kime teslim edildiği hususunda bir araştırma veya bilgi olmadığından görüntülerin kaybolup kaybolmadığı hakkında bilgi edinilememiştir.

70. Başvurucu hakkında alınan adli raporun -yaralamanın mahiyeti gereği sadece silahla yaralanmasına özgülenmesi nedeniyle- başvurucunun iddia ettiği gibi yumruklanmak suretiyle darbedilip edilmediğinin tespiti bakımından yetersiz kaldığı açıktır. Bu nedenle kamera görüntülerinin ve tanık ifadelerinin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından önemi artmaktadır.

71. Diğer taraftan tanıkların başvurucuya üçüncü kişilerce fiziksel saldırı yapılmaya çalışıldığını beyan etmelerinin yanı sıra Hastane polisi olarak görev yapan Z.T., kalabalıktan bir kişinin başvurucuya vurduğunu gördüğünü ifade etmiş; başvurucu da bu kişinin B.C. olduğunu iddia etmiştir. Hastane Müdür Yardımcısı M.F. de kamera görüntülerini izlerken başvurucuya vurmaya teşebbüs eden kişinin B.C. olduğunu belirtmiştir.

72. Diğer tanık ifadelerine yer verilmesine rağmen başvurucunun iddialarını destekleyen tanıklar Z.T. ve M.F.nin beyanları ile şüpheli B.C.nin ifadesine Savcılık kararında yer verilmediği ve tartışılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla Savcılıkça toplanan delillerin nesnel analizle yorumlanması suretiyle sonuca ulaşıldığı hususunda tereddüt oluşmuştur.

73. Somut olay kapsamında Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada eksikliklerin bulunmasının yanı sıra başvurucunun iddialarını destekleyen birtakım delilerin varlığına rağmen bu deliller tartışılmaksızın şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinden dolayı yapılan soruşturmanın etkili olmadığı değerlendirilmiştir.

74. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında kalan usul yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

75. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

76. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş, soruşturmanın yeniden açılması ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

77. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

78. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

79. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

80. İncelenen başvuruda kötü muamele yasağının usul yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin Savcılık kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

81. Bu durumda kötü muamele yasağının usul yükümlülüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

82. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

83. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kötü muamele yasağının usul boyutu yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Muhammed Teker [2.B.], B. No: 2017/29298, 19/11/2020, § …)
   
Başvuru Adı MUHAMMED TEKER
Başvuru No 2017/29298
Başvuru Tarihi 17/7/2017
Karar Tarihi 19/11/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluk görevlileri tarafından sözlü ve fiilî şiddete maruz kalınması ve üçüncü kişilerce gerçekleştirilen kasten yaralama eylemine karşı kişinin korunmaması ile bu hususta yapılan şikâyetin etkili soruşturulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı İhlal Manevi tazminat, Yeniden soruşturma
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 160
161
172
210
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi