TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAHMUT KESKİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/30396)
|
|
Karar Tarihi: 13/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucu
|
:
|
Mahmut KESKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ziver AKSEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, arsa vasfını haiz taşınmazın bir bölümü üzerinden
kamulaştırma yapılmaksızın yol geçirilmesi ve kamulaştırma bedelinin değer
kaybına uğratılarak ödenmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu Mahmut Keskin 1979 doğumlu olup Batman'ın Gercüş
ilçesinde ikamet etmektedir.
9. Başvurucunun Batman'ın Gercüş ilçesi Bağlarbaşı Mahallesi'nde
bulunan ve toplam büyüklüğü 1.605,25 m² olan 284 ada 1 parsel sayılı arsa
niteliğindeki taşınmazının 583,86 m²lik kısmının üzerinden kamulaştırma
yapılmadan 2011 yılında yol geçirilmiştir.
10. Başvurucu 12/3/2013 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü
aleyhine Gercüş Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma
nedeniyle tazminat davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; arsa vasfında
olan taşınmazının değerli bir muhitte yer aldığını, taşınmazının yol geçirilen
kısmı üzerinden tasarruf imkânının kısıtlandığını ifade etmiştir. Dilekçede,
mağduriyete yol açıldığı ve tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
11. Davalı idare ise savunmasında, kamulaştırmasız el atmanın
söz konusu olmadığını ve davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
12. Mahkemece muhtelif tarihlerde bilirkişilerle birlikte
mahallinde keşif yapılmıştır. İnşaat ve ziraat mühendisi üç bilirkişi
tarafından hazırlanan raporlarda öncelikle emsal alınması gereken satış bedeli
tespit edilmeye çalışılmıştır.
13. Bilirkişi raporunda özetle;
i. Emsal teşkil ettiği değerlendirilen taşınmazın daha az
gelişmiş bir mahallede bulunması, şehir merkezine daha uzak bir mesafede
olması, konut alanının içinde yer alması, emsal taşınmazın piyasada gördüğü
rağbet ve satış kabiliyeti gibi hususlar dikkate alınarak başvurucunun
taşınmazının değerinin emsal taşınmaza nazaran 1,3 kat daha değerli olduğu
belirtilmiştir.
ii. Taşınmazın bir bölümünün bölünmüş yola dönüşmesi sonucunda
%10 oranında değer artışı meydana geldiği, buna karşılık alanın küçülmesi
sonucu yapılaşmanın kısıtlanması nedeniyle değerin azaldığı belirtilerek değer
artış ve azalış oranları gözönünde bulundurulduğunda el atma nedeniyle
taşınmazın değerinin toplamda %26 oranında azaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
iii. Sonuç olarak kamulaştırmasız olarak el atılan 583,86 m²lik
taşınmazındeğeri ile taşınmazın geriye kalan kısmında el atma nedeniyle
değerinde meydana gelen azalma dikkate alınarak 90.888,08 TL ödenmesi gereken
tazminat olarak belirlenmiştir.
14. Mahkeme 31/10/2014 tarihinde davanın kabulü ile bilirkişi
raporunu hükme esas alarak 90.888,08 TL maddi tazminatın davalı idareden
alınarak başvurucuya ödenmesine, el atılan 583,86 m²lik kısmın başvurucu adına
olan tapu kaydının iptali ile Karayolları Genel Müdürlüğü lehine tapuda yol
olarak terkinine karar vermiştir.
15. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire)
1/10/2015 tarihli kararıyla 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu'nun 11. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine göre arsa
niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsalin
zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması ve değerlendirme
tarihine yakın satışların emsal alınması gerekirken bunun gözetilmediği, eksik
incelemeyle hüküm kurulduğu, nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği
gerekçeleriyle kararı bozmuştur.
16. Bozma kararına uyan Mahkeme, konu hakkında yeni bir
bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Bilirkişi raporunda, hesaplanan tutar
değişmemiş ve Mahkeme 26/4/2016 tarihinde bu raporda hesap ve takdir edilen
90.888,08 TL üzerinden %15 değer düşüklüğü oranı üzerinden resen hesaplama
yaparak 78.866,33 TL kamulaştırma bedeline ve ilk kararda olduğu gibi tescile
hükmetmiştir.
17. Kararın temyizi üzerine Daire 4/7/2017 tarihinde Mahkeme
kararını onamıştır. Nihai kararlar 21/8/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 20/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Şevket Karataş (GK), B. No: 2015/12554, 25/10/2018, §§
20-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
22. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a
geçici madde eklenmiştir. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
23. Ferat Yüksel (B.
No: 53984/00, 30/3/2004, § 37) kararında
Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı
kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla
31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak
Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
24. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Kamulaştırma Bedelinin
Değer Kaybına Uğratılarak Ödenmesine İlişkin Şikâyet Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, derece mahkemelerince belirlenen kamulaştırma
bedelinin değer kaybına uğratıldığından ve kamulaştırma tarihi ile kamulaştırma
bedelinin ödenmesi arasında geçen sürede enflasyon nedeniyle paranın değerinde
oluşan hissedilir aşınma ile ödenen paranın enflasyonun çok altında
kaldığındanşikâyet etmiştir.
b. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
28. Başvurucu yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle kamulaştırma
bedelinin değer kaybına uğratıldığını ileri sürmüştür.
29. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca
ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen
dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer
kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan
ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 59). Ödenen tutarların
enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma
tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi
edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında
değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 42).
30. Yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için mahkemece
tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi
arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen
kamu yararı ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin
sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede
önemli olan, yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden
başvurucunun maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali
Şimşek ve diğerleri, § 66).
31. Anayasa Mahkemesi, daha önce kamulaştırma bedelinin
enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasını mülkiyet hakkına ölçüsüz bir
müdahale olarak değerlendirmiştir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 63). Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Somut olayda başvurucuya kamulaştırma bedelinin tek aşamada
ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre başvurucuya 12/3/2013 tarihinde açılan
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında 31/10/2014 tarihli karar
üzerine 78.866,33 TL tutarında ödeme yapılmıştır.
33. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucuya
ödenmesi gereken 78.866,33 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2014
yılı Ekim ayı itibarıyla değer kaybını telafi edecek fark 10.646,22 TL'dir.
Buna karşılık derece mahkemelerince başvurucunun alacağına 12/3/2013 tarihinden
itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya
11.629,00 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir.
34. Bu durumda değer kaybı miktarının 10.646,22 TL ve
başvurucuya ödenmesi öngörülen kanuni faiz miktarının ise 11.629,00 TL olduğu
dikkate alındığında başvurucunun kamulaştırma alacağının enflasyon karşısında
değer kaybına uğratılmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca mahkeme kararıyla tespit
edilen kamulaştırma bedeli, kararla birlikte taşınmaz malikine ödenmiştir. Bu
durumda kamulaştırma bedelinin ödenmesi sürecindeki gecikmenin -bu sürede
uğranılan zararın karşılanması amacıyla ödenen faiz miktarı da gözetildiğinde-
müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edilmediğinin açık olduğu
sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Kamulaştırmasız El
Atma Şikâyeti Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu ilk olarak taşınmazına kamulaştırmasız el
atılmasından yakınmıştır. Başvurucu ayrıca maliki olduğu taşınmazdan yol
geçirilmesi nedeniyle kendisine bir tazminat ödenmediğini ifade etmiştir.
Başvurucuya göre Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942
sayılı Kanun'da belirlenmiş süreçler takip edilmeden mülkiyetinde bulunan
taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el atılmıştır. Başvurucu, idarelere resmî
kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulamanın
taşınmaz sahipleri için öngörülemeyen ve hukuki olmayan müdahale riski taşıdığını
vurgulamıştır. Diğer taraftan başvurucu kamulaştırmasız el atma nedeniyle
tazminat davası açmak zorunda bırakıldığını, bunun ise mülkiyet hakkı ihlalini
de aşan bir sonuca yol açtığını belirtmiştir. Başvurucu sonuç olarak bu
gerekçelerle adil yargılanma ve mülkiyet hakları ile kamulaştırma ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
37. Anayasa'nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru adil yargılanma hakkının da ihlal
edildiğini belirtmekte ise de kamulaştırmasız el atmaya ilişkin şikâyetin esas
itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
40. Somut olayda başvurucunun taşınmazına kamulaştırma
yapılmaksızın el atılmış ve başvurucunun açtığı dava sonucunda yargı kararıyla
taşınmazın idare lehine tapuda yol olarak terkinine hükmedilmiştir. Başvurucuya
ait taşınmazdan kamulaştırma yapılmaksızın yol geçirilmesi mülkiyet hakkına
müdahale teşkil etmekle birlikte bu müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya
ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
41. Olayda idare, ilgili yargılama sürecinden de anlaşılacağı
üzere başvurucunun taşınmazına kamulaştırmasız olarak el atmıştır. Anayasa'nın
13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942 sayılı Kanun'da belirlenmiş
süreçler takip edilmeden başvurucunun mülkiyetinde bulunan taşınmaza
kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla da sabittir.
42. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında
kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı
bulunmadığından dolayı mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436,
6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No:
2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve
diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015).
43. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir
durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucunun söz konusu taşınmazına yapılan
kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı
Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
46. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
47. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018)kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir, Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
48. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
49. İncelenen başvuruda kamulaştırmasız el atma nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
idarenin eyleminden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
50. Kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa'nın 13. ve 35.
maddeleri yanında doğrudan 46. maddesine aykırı olarak mülkiyet hakkının
ihlaline yol açan çok önemli bir sorundur. 5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme
Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis
Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile 9/10/1956 tarihine
kadar; 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi ile de 9/10/1956 ile 4/11/1983
tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atma uygulamalarının tasfiyesi amacıyla
düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen 4/11/1983 tarihi sonrasında da idarelerce
kamulaştırmasız el atma uygulamasına başvurulduğu gözlemlenmektedir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi temel bir hak olarak güvence altına alınan
mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet veren kamulaştırmasız el atma
uygulamasının ülkemizde yapısal bir sorun teşkil ettiğine dikkati çekmektedir.
51. Buna karşın derece mahkemelerince yalnızca kamulaştırma
bedelinden ibaret olan maddi tazminata hükmedilmesi ve manevi tazminat gibi
başka yaptırımların uygulanmaması idarelerin olağan kamulaştırma usulüne
başvurmak yerine kamulaştırmasız el atma uygulamasını tercih etmesine yol
açmaktadır. Hâlbuki kanuni bir dayanağı bulunmayan kamulaştırmasız el atma
uygulaması, Anayasa'nın öngördüğü mülkiyet hakkının korunmasının
gerekliliklerini de içermediğinden olağan kamulaştırma usulünün bir alternatifi
olamaz. Nitekim 1/3/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Bakanlar Kurulu Kararı'na ekli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin
Önlenmesine İlişkin Eylem Planı'nda da idarelerin kamulaştırmasız el atma
yoluna başvurmalarının önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması
öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi kamulaştırmasız el atma uygulamasına son
verilmesi bakımından öngörülen bu tedbirlerin ve düzenlemelerin
gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
52. Sonuç olarak başvurucunun maddi zararları giderilmiş olsa
dahi Anayasa'nın doğrudan sözüne aykırı olduğu ve kanuna dayalı olmadığı tespit
edilen kamulaştırmasız el atma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
yukarıda değinildiği üzere yapısal bir sorun teşkil ettiği dikkate alınmalıdır.
Buna göre Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline yol
açıldığının bilinerek idari anlamda gerekli tedbirlerin alınması ve benzeri
nitelikte yeni ihlallere yol açılmaması için kararın bir örneğinin taşınmaza el
atan sorumlu idare olan Karayolları Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Ulaştırma
ve Altyapı Bakanlığına da gönderilmesi gerekir.
53. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratılarak ödenmesine
ilişkin şikâyet yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kamulaştırmasız el atmanın kanunilik ilkesine aykırı olmasına
ilişkin şikâyet yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
başvurucunun maddi tazminat talebinin REDDİNE,
D. Kararın bir örneğinin Karayolları Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.257,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Gercüş Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2015/122, K.2016/62) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.