TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL KAYA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/30577)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Halil KAYA
|
|
|
2. Hasan OKTAY
|
|
|
3. Nuri ODUNCU
|
|
|
4. Abdullah AYDIN
|
|
|
5. Ali İhsan YILMAZ
|
|
|
6. Fatime KAYA
|
|
|
7. İbrahim ÖNER
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ziver AKSEL
|
|
|
Av. Rudi SÜMER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, arsa vasfını haiz taşınmazın bir bölümü üzerinden
kamulaştırma yapılmaksızın enerji nakil hattı geçirilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tabloda numaraları
belirtilen başvuru dosyalarının 2017/30577 numaralı bireysel başvuru dosyası
ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucular Halil Kaya, Ali İhsan Yılmaz, Abdullah Aydın,
Fatime Kaya, Nuri Oduncu, İbrahim Öner, Hasan Oktay, sırasıyla 1937, 1973,
1971, 1937, 1964, 1955 ve 1949 doğumlu olup Batman'ın Gercüş ilçesinde ikamet
etmektedirler.
9. Başvurucuların Batman ili Gercüş ilçesi Pınarbaşı ve
Bağlarbaşı mahallelerinde bulunan taşınmazlarının bir kısmı üzerinden
kamulaştırma yapılmadan veya idari irtifak tesis edilmeksizin 1995 yılından itibaren
farklı tarihlerde enerji nakil hattı geçirilmiş, ayrıca anılan kısma elektrik
direği dikilmiştir.
10. Başvurucular muhtelif tarihlerde Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.
(DEDAŞ) aleyhine Gercüş Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el
atma nedeniyle tazminat davası açmışlardır. Başvurucular dava dilekçesinde;
arsa vasfında olan taşınmazlarının değerli bir muhitte yer aldığını,
taşınmazlarının enerji nakil hattının altında kalan kısmı yönünden tasarruf
imkanlarının kısıtlandığını ifade etmişlerdir. Dilekçede, arsa vasfında olan
taşınmazları üzerinde imar-inşa çalışmaları yapamadıklarını, taşınmazlarının
değerinde ciddi anlamda değer düşüklüğü oluştuğunu, tazminat ödenmesi
gerektiğini belirtmişlerdir.
11. Davalı idare ise savunmasında, tazminata hükmedilmesi
gerekiyorsa taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri dikkate alınarak dava
tarihindeki değeri esas alınmak sureti ile tazminat miktarının belirlenmesini,
işleyecek faize ise dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
12. Mahkemece muhtelif tarihlerde olay yerlerinde bilirkişilerle
birlikte keşif yapılmıştır. İnşaat, elektrik ve ziraat mühendisi üç bilirkişi
tarafından hazırlanan raporlarda öncelikle emsal alınması gereken satış bedeli
tespit edilmeye çalışılmıştır.
13. Bilirkişi raporunda özetle şu tespitlere yer verilmiştir:
i. Emsal teşkil ettiği değerlendirilen taşınmazın daha gelişmiş
ya da az gelişmiş bir mahallede bulunması, şehir merkezine daha yakın bir
mesafede olması ve konut alanının içinde yer alması, emsal taşınmazın piyasada
gördüğü rağbet ve satış kabiliyeti hususları dikkate alınarak başvurucuların
taşınmazlarının değerinin emsal taşınmaza nazaran az ya da çok olduğu kanaati
raporda açıklanmıştır.
ii. Taşınmazların bir bölümü üzerinden enerji nakil hattının
geçmesi nedeniyle bölgeye yaklaşımın kısıtlandığı, yüksek gerilimin meydana
getirdiği manyetik alanın insan sağlığı ve elektronik aletlerin çalışmasını
olumsuz yönde etkileyeceği belirtilmiştir.
iii. Taşınmazların kullanım bütünlüğünün bozulması nedeniyle
değer kaybı oluşacağı sonucuna ulaşılmıştır.
iv. Sonuç olarak taşınmazlar ile emsallerinin birbirleriyle
mukayeseleri ile bedelin tespitinde etkili olabilecek diğer objektif unsurlar
(taşınmazların cinsi, nevi, yüz ölçümü, geometrik yapısı, kamulaştırma
tarihinden önce yapılmış emsal satış bedelleri) göz önüne alınarak ödenmesi
gereken tazminat miktarları belirlenmiştir.
14. Mahkeme muhtelif tarihlerde davanın kabulü ile bilirkişi
raporunu hükme esas alarak belirlenen maddi tazminatın davalı idareden alınarak
irtifak hakkı tesis bedeli olarak başvuruculara ödenmesine, el atılan kısım
üzerinde TEDAŞ Genel Müdürlüğü adına irtifak hakkı tesisine ve tapuya tesciline
karar vermiştir.
15. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire)
muhtelif tarihlerde Mahkeme kararını onamıştır. Nihai kararlar başvuruculara
tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucular, nihai kararın tebliği üzerine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Şevket Karataş (GK), B. No: 2015/12554, 25/10/2018, §§
20-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular ilk olarak taşınmazlarına kamulaştırmasız el
atıldığından yakınmışlardır. Başvurucular ayrıca maliki oldukları taşınmazdan
enerji nakil hattı geçirilmesi nedeniyle kendilerine bir tazminat ödenmediğini
ifade etmişlerdir. Başvuruculara göre Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine
aykırı biçimde 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda
belirlenmiş süreçler takip edilmeden mülkiyetlerinde bulunan taşınmazlara
kamulaştırmasız olarak el atılmıştır. Başvurucular, idarelere resmî
kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkanı sağlayan böyle bir uygulamanın
taşınmaz sahipleri için öngörülemeyen ve hukuki olmayan müdahale riski
taşıdığını vurgulamışlardır. Diğer taraftan başvurucular kamulaştırmasız el
atma nedeniyle tazminat davası açmak zorunda bırakıldıklarını, bunun ise
mülkiyet hakkı ihlalini de aşan bir sonuca yol açtığını belirtmişlerdir.
Başvurucular sonuç olarak bu gerekçelerle adil yargılanma ve mülkiyet hakları
ile kamulaştırma ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
20. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı
35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Somut olayda başvurucuların taşınmazlarına idari irtifak
tesis edilmeksizin el konulmuş ve başvurucuların açtığı davada yargı kararıyla
idare adına irtifak hakkı tapuya tescil edilmiştir. Buna göre idari irtifak
tesisinin asıl amacı bir inşaat yasağı getirmek değildir. Dolayısıyla
taşınmazın alt veya üst katmanlarına olayda olduğu gibi el atılması mülkten
kısmen yoksun bırakma sonucuna yol açmaktadır. Bu suretle mülk sahipleri
taşınmazın bir bölümü olan üstündeki hava
veya altındaki arz katmanından mahrum kalmaktadır. Buna göre
başvurucuların taşınmazından enerji nakil hattı geçirilmesi amacıyla idari
irtifak tesis edilmesi suretiyle yapılan müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya
ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki AİHM
kararları için bkz. Kahyaoğlu ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 37203/05, 31/5/2016, § 28; Činga/Litvanya, B. No: 69419/13,
31/10/2017, § 84).
23. Bu olayda ilgili yargılama sürecinden de anlaşılacağı üzere
başvurucuların taşınmazlarına idare kamulaştırmasız olarak el atmıştır.
Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942 sayılı Kanun'da
belirlenmiş süreçler takip edilmeden başvurucuların mülkiyetinde bulunan
taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla da sabittir.
24. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında
kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı
bulunmadığından dolayı mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436,
6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No:
2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve
diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015).
25. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir
durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucuların söz konusu taşınmazlarına
yapılan kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle
2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine
ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
29. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018)kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir, Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
30. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
31. İncelenen başvuruda kamulaştırmasız el atma nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
idarenin eyleminden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
32. Kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa'nın 13. ve 35.
maddeleri yanında doğrudan 46. maddesine aykırı olarak mülkiyet hakkının
ihlaline yol açan çok önemli bir sorundur. 5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme
Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis
Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile 9/10/1956 tarihine kadar;
2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi ile de 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri
arasındaki kamulaştırmasız el atma uygulamalarının tasfiyesi amacıyla
düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen 4/11/1983 tarihi sonrasında da idarelerce
kamulaştırmasız el atma uygulamasına başvurulduğu gözlemlenmektedir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi temel bir hak olarak güvence altına alınan
mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet veren kamulaştırmasız el atma
uygulamasının ülkemizde yapısal bir sorun teşkil ettiğine dikkati çekmektedir.
33. Buna karşın derece mahkemelerince yalnızca kamulaştırma
bedelinden ibaret olan maddi tazminata hükmedilmesi ve manevi tazminat gibi
başka yaptırımların uygulanmaması idarelerin olağan kamulaştırma usulüne
başvurmak yerine kamulaştırmasız el atma uygulamasını tercih etmesine yol
açmaktadır. Hâlbuki kanuni bir dayanağı bulunmayan kamulaştırmasız el atma
uygulaması, Anayasa'nın öngördüğü mülkiyet hakkının korunmasının
gerekliliklerini de içermediğinden olağan kamulaştırma usulünün bir alternatifi
olamaz. Nitekim 1/3/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Bakanlar Kurulu Kararı'na ekli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin
Önlenmesine İlişkin Eylem Planı'nda da idarelerin kamulaştırmasız el atma
yoluna başvurmalarının önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması
öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi kamulaştırmasız el atma uygulamasına son
verilmesi bakımından öngörülen bu tedbirlerin ve düzenlemelerin
gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
34. Sonuç olarak başvurucunun maddi zararları giderilmiş olsa
dahi Anayasa'nın doğrudan sözüne aykırı olduğu ve kanuna dayalı olmadığı tespit
edilen kamulaştırmasız el atma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
yukarıda değinildiği üzere yapısal bir sorun teşkil ettiği dikkate alınmalıdır.
Buna göre Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline yol
açıldığının bilinerek idari anlamda gerekli tedbirlerin alınması ve benzeri
nitelikte yeni ihlallere yol açılmaması için kararın bir örneğinin taşınmaza el
atan sorumlu idare olan Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.nin ilgili olduğu Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına gönderilmesi gerekir.
35. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvuruculara net 6.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen -ekli tabloda
belirtilen- harçların ayrı ayrı olmak üzere, ayrıca 3.000 TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara müştereken net 6.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D Ekli tabloda belirtilen harçların başvuruculara ayrı ayrı
ÖDENMESİNE,
E. 3.000 TL vekâlet
ücretinin başvuruculara müştereken ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Gercüş Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2016/12, K.2017/132, E.2016/22, K.2014/137, E.2016/16,
K.2014/135, E.2016/17, K.2014/136, E.2016/23, K.2017/157, E.2016/43,
K.2017/141, E.2016/18, K.2017/159) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Türkiye Elektrik Dağıtım
A.Ş.nin ilgili olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.