TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAŞALLAH SÖYLEMEZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/30783)
|
|
Karar Tarihi: 29/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucu
|
:
|
Maşallah SÖYLEMEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ziver AKSEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, arsa vasfını haiz taşınmazın bir bölümü üzerinden
kamulaştırma yapılmaksızın yol geçirilmesi ve kamulaştırma bedelinin değer
kaybına uğratılarak ödenmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu Maşallah Söylemez 1979 doğumlu olup Mardin'in
Midyat ilçesinde ikamet etmektedir.
9. Başvurucunun Mardin'in Midyat ilçesi Barıştepe Mahallesi'nde
bulunan ve toplam büyüklüğü 20.830,83 m² olan 83 ve 84 parsel numaralı arsa
niteliğindeki taşınmazının 5300,75 m²lik kısmının üzerinden kamulaştırma yapılmadan
2011 yılında yol geçirilmiştir.
10. Başvurucu 20/2/2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü
(Müdürlük) aleyhine Midyat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme)
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır. Başvurucu dava
dilekçesinde; arsa vasfında olan taşınmazının değerli bir muhitte yer aldığını,
taşınmazının yol geçirilen kısmı üzerinden tasarruf imkânının kısıtlandığını
ifade etmiştir. Dilekçede, mağduriyete yol açıldığı ve tazminat ödenmesi
gerektiği belirtilmiştir.
11. Davalı idare ise savunmasında davanın reddi gerektiğini
ileri sürmüştür.
12. Mahkemece muhtelif tarihlerde olay yerlerinde bilirkişilerle
birlikte keşif yapılmıştır. İnşaat ve ziraat mühendisi dört bilirkişi
tarafından hazırlanan raporlarda öncelikle emsal alınması gereken satış bedeli
tespit edilmeye çalışılmıştır.
13. Bilirkişi raporunda özetle şu tespitlere yer verilmiştir:
i. Emsal teşkil ettiği değerlendirilen taşınmazın daha gelişmiş
bir mahallede bulunması, şehir merkezine daha yakın bir mesafede olması ve
konut alanının içinde yer alması, emsal taşınmazın piyasada gördüğü rağbet ve
satış kabiliyeti hususları dikkate alınarak başvurucuların taşınmazlarının
değerinin emsal taşınmaza nazaran 1,85 kat daha az olduğu kanaati raporda
açıklanmıştır.
ii. Sonuç olarak kamulaştırmasız olarak el atılan 5.300,75 m²lik
taşınmazın değeri hesaplanmış, taşınmazın geriye kalan kısmında el atma
nedeniyle değerinde meydana gelen azalma dikkate alınarak 517.093,25 TL
ödenmesi gereken tazminat olarak belirlenmiştir.
14. Mahkeme 5/4/2013 tarihinde davanın kabulü ile taleple bağlı
kalınarak 5.000 TL tutarındaki maddi tazminatın davalı idareden alınarak
başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme, el atılan 5.300,75 m²lik
kısmın başvurucu adına olan tapu kaydının iptali ile Müdürlük lehine tapuda yol
olarak terkinine karar vermiştir.
15. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire)
20/2/2014 tarihli kararıyla bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli
bulunmaması gerekçesiyle kararı bozmuştur.
16. Bozma kararına uyan Mahkeme, konu hakkında yeni bir
bilirkişi raporu aldırmıştır. Bilirkişi raporunda 83 no.lu parsel 256.436,74 TL,
84 no.lu parsel ise 280.116,72 TL olarak (toplam 536.553,46 TL) hesaplanmıştır.
Mahkeme 20/2/2015 tarihinde bu rapor doğrultusunda kamulaştırma bedeline ve ilk
kararda olduğu gibi tescile hükmetmiştir.
17. Daire 11/11/2015 tarihli kararıyla davacı tarafça ıslah
yapılmadığı hâlde talep aşılmak suretiyle tazminata hükmedildiği, arta kalan
kısımlara değer azalışı verilmemesi hususunun ilk kararda temyiz edilmemesinin
idare lehine usuli kazanılmış hak teşkil edeceği hususunun göz ardı edildiği
gerekçesiyle kararı bozmuştur. Anılan karara karşı idare tarafından yapılan
karar düzeltme istemi de Dairenin 14/4/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. Bozma kararına uyan Mahkeme, toplam 477.067,50 TL
kamulaştırma bedeline ve ilk kararda olduğu gibi tescile 1/6/2016 tarihinde
hükmetmiştir.
19. Kararın temyizi üzerine Daire 6/7/2017 tarihinde Mahkeme
kararını düzelterek onamıştır. Nihai kararlar başvurucuya 21/8/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 21/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Bekir Aybar ve Hacı Aybar, B. No: 2015/12564, 14/11/2018, §§ 19-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 29/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
24. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a
geçici madde eklenmiştir. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
25. Ferat Yüksel (B.
No: 53984/00, 30/3/2004, § 37) kararında
Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı
kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla
31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak
Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
26. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Kamulaştırma Bedelinin
Değer Kaybına Uğratılarak Ödenmesine İlişkin Şikâyet Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, derece mahkemelerince belirlenen kamulaştırma
bedelinin değer kaybına uğratıldığından şikâyet etmiştir. Kamulaştırma tarihi
ile kamulaştırma bedelinin ödenmesi arasında geçen sürede enflasyon nedeniyle
paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile ödenen paranın enflasyonun çok
altında kaldığından yakınmaktadır.
b. Değerlendirme
29. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
30. Başvurucu yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle kamulaştırma
bedelinin değer kaybına uğratıldığını ileri sürmüştür.
31. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca
ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen
dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer
kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan
ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 59). Ödenen tutarların
enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma
tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi
edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında
değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 42).
32. Yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için mahkemece
tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi arındırılmış
sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen kamu yararı
ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin sağlanıp
sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede önemli olan,
yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden başvurucunun
maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali Şimşek
ve diğerleri, § 66).
33. Anayasa Mahkemesi, daha önce kamulaştırma bedelinin
enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasını mülkiyet hakkına ölçüsüz bir
müdahale olarak değerlendirmiştir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 63). Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
34. Somut olayda başvurucuya kamulaştırma bedelinin iki ayrı
aşamada ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre 20/2/2012 tarihinde açılan
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında ilk olarak 5/4/2013 tarihli
kararla 5.000 TL tutarında, ikinci olarak ise bozma kararı sonrası 1/6/2016
tarihli kararla 477.067,50 TL tutarında başvurucuya ödeme yapılmıştır.
35. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucuya
ödenmesi gereken 472.067,50 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2016
yılı Haziran ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş
karşılığı 649.185,78 TL’dir. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun
mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 472.067,50 TL tutarındaki alacağının
değer kaybını telafi edecek fark 177.118,28 TL'dir. Buna karşılık derece
mahkemelerince başvurucunun alacağına 20/2/2012 tarihinden itibaren yasal faiz
işletilmesine karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya 181.933,52 TL
tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir.
36. Bununla birlikte yine söz konusu verilere göre başvurucuya
ödenmesi gereken 5.000 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının ise 2013
yılı Nisan ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş
karşılığı 5.409,36 TL’dir. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun
mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 5.000 TL tutarındaki alacağının değer
kaybını telafi edecek fark 409,36 TL’dir. Buna karşılık derece mahkemelerince
başvurucunun alacağına 20/2/2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine
karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya yalnızca 505,48 TL tutarında faiz
ödemesi yapıldığı görülmektedir.
37. Bu durumda değer kaybı miktarının 177.527,64 TL ve
başvurucuya ödenmesi öngörülen kanuni faiz miktarının ise 182.439,00 TL olduğu
dikkate alındığında başvurucunun kamulaştırma alacağının enflasyon karşısında
değer kaybına uğratılmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca mahkeme kararıyla tespit
edilen kamulaştırma bedeli, kararla birlikte taşınmaz malikine ödenmiştir. Bu
durumda kamulaştırma bedelinin ödenmesi sürecindeki gecikmenin -bu sürede
uğranılan zararın karşılanması amacıyla ödenen faiz miktarı da gözetildiğinde-
müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edilmediğinin açık olduğu
sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Kamulaştırmasız El
Atma Şikâyeti Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu ilk olarak taşınmazına kamulaştırmasız el
atıldığından yakınmıştır. Başvurucu ayrıca maliki olduğu taşınmazdan yol
geçirilmesi nedeniyle kendisine bir tazminat ödenmediğini de ifade etmiştir.
Başvurucuya göre Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde
4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirlenmiş süreçler
takip edilmeden mülkiyetlerinde bulunan taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el
atılmıştır. Başvurucu, idarelere resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme
imkânı sağlayan böyle bir uygulamanın taşınmaz sahipleri için öngörülemeyen ve
hukuki olmayan müdahale riski taşıdığını vurgulamıştır. Diğer taraftan
başvurucu; kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmak zorunda
bırakıldığını, bunun ise mülkiyet hakkı ihlalini de aşan bir sonuca yol
açtığını belirtmiştir. Başvurucu sonuç olarak bu gerekçelerle adil yargılanma
ve mülkiyet hakları ile kamulaştırma ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
40. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı
35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular adil yargılanma hakkının da
ihlal edildiğini belirtmekte iseler de kamulaştırmasız el atmaya ilişkin
belirtilen şikâyetlerinin esas itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının
ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
42. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
43. Somut olayda başvurucunun taşınmazına kamulaştırma
yapılmaksızın el konulmuş ve başvurucunun açtığı davada yargı kararıyla
taşınmazın idare lehine tapuda yol olarak terkinine hükmedilmiştir. Başvurucuya
ait taşınmazdan kamulaştırma yapılmaksızın yol geçirilmesi mülkiyet hakkına
müdahale teşkil etmekle birlikte bu müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya
ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
44. Bu durumda olayda idare, ilgili yargılama sürecinden de
anlaşılacağı üzere başvurucunun taşınmazına kamulaştırmasız olarak el atmıştır.
Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı biçimde 2942 sayılı Kanun'da belirlenmiş
süreçler takip edilmeden başvurucunun mülkiyetinde bulunan taşınmaza
kamulaştırmasız olarak el atıldığı yargı kararıyla da sabittir.
45. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında
kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı
bulunmadığından dolayı mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436,
6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No:
2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve
diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015).
46. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir
durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucunun söz konusu taşınmazına yapılan
kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı
Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına
yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
49. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018)kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir, Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri, B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
51. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
52. İncelenen başvuruda kamulaştırmasız el atma nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
idarenin işleminden/eyleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
53. Kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa'nın 13. ve 35.
maddeleri yanında doğrudan 46. maddesine aykırı olarak mülkiyet hakkının
ihlaline yol açan çok önemli bir sorundur. Bununla birlikte 5/1/1961 tarihli ve
221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme
Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile
9/10/1956 tarihine kadar; 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi ile de
9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atma
uygulamalarının tasfiyesi amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen
4/11/1983 tarihi sonrasında da idarelerce kamulaştırmasız el atma uygulamasına
başvurulduğu gözlemlenmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi temel bir hak
olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet veren
kamulaştırmasız el atma uygulamasının ülkemizde yapısal bir sorun teşkil
ettiğine dikkati çekmektedir.
54. Buna karşın derece mahkemelerince yalnızca kamulaştırma
bedelinden ibaret olan maddi tazminata hükmedilmesi ve manevi tazminat gibi
başka yaptırımların uygulanmaması idarelerin olağan kamulaştırma usulüne
başvurmak yerine kamulaştırmasız el atma uygulamasını tercih etmesine yol
açmaktadır. Hâlbuki kanuni bir dayanağı bulunmayan kamulaştırmasız el atma
uygulaması Anayasa'nın öngördüğü mülkiyet hakkının korunmasının
gerekliliklerini de içermediğinden dolayı olağan kamulaştırma usulünün bir
alternatifi olamaz. Nitekim 1/3/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı'na ekli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı'nda da idarelerin kamulaştırmasız
el atma yoluna başvurmalarının önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması
öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi kamulaştırmasız el atma uygulamasına son
verilmesi bakımından öngörülen bu tedbirlerin ve düzenlemelerin
gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
55. Sonuç olarak başvurucunun maddi zararları giderilmiş olsa
dahi Anayasa'nın doğrudan sözüne aykırı olduğu ve kanuna dayalı olmadığı tespit
edilen kamulaştırmasız el atma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
yukarıda değinildiği üzere yapısal bir sorun teşkil ettiği dikkate alınmalıdır.
Buna göre Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline yol
açıldığının bilinerek idari anlamda gerekli tedbirlerin alınması ve benzeri
nitelikte yeni ihlallere yol açılmaması için kararın bir örneğinin taşınmaza el
atan sorumlu idare olan Müdürlüğün bağlı olduğu Ulaştırma ve Altyapı
Bakanlığına da gönderilmesi gerekir.
56. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratılarak ödenmesine
ilişkin şikâyet yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kamulaştırmasız el atma şikâyeti yönünden mülkiyet hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
başvurucunun maddi tazminat talebinin REDDİNE,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için Karayolları Genel
Müdürlüğünün bağlı olduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.257,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Midyat 1. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2016/266, K.2016/369) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.