TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET KILIÇELLİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/31069)
|
|
Karar Tarihi: 30/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Volkan SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet KILIÇELLİ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklunun ceza infaz kurumundan ailesinin
yaşadığı yere yakın bir infaz kurumuna nakli ile bu konu hakkında bilgi
talebine ilişkin dilekçesinin nakil şartlarını taşımadığı değerlendirilerek
işleme konulmaması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 24/7/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde
21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan
edilmesine karar verilmiştir. OHAL süreci, üçer aylık sürelerle uzatılarak
18/7/2018 tarihine kadar devam etmiştir. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL
ilanı ve OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar
Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
10 Eski bir hâkim olan başvurucu, darbe teşebbüsü
sonrasında yürütülen soruşturma sürecinde silahlı terör örgütü (Fetullahçı
Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) üyesi olduğu gerekçesiyle İstanbul 3.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/10/2016 tarihli kararıyla tutuklanmış ve Silivri 6
No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur.
11. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün (Genel
Müdürlük) Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) aracılığıyla Ceza
İnfaz Kurumuna gönderdiği tutuklu nakilleri konulu 8/9/2016 tarihli
yazısında, yargılama yeri ve suç nedeniyle bazı tutukluların başka kurumlara
nakledildiğinin görüldüğü belirtilmiştir. Genel Müdürlük tarafından hazırlanan
5/6/2015 tarihli ve 167 No.lu Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri
ve Diğer Hükümler Hakkında Genelge'nin (Genelge) "Suç ve yargılama yeri
nedeniyle nakil" kenar başlıklı 18. maddesinin (13) numaralı
fıkrasında tutukluların yargılanacakları mahkemeler belli olup duruşmaları için
müzekkere gelinceye kadar bulundukları kapalı ceza infaz kurumunda
barındırılmalarına devam edileceğinin açıkça belirtildiği vurgulanmıştır. Bu
kapsamda soruşturma evrakı veya dava dosyasının görevsizlik veya yetkisizlik
kararı ile iade edilen tutukluların yargılanacakları mahkemeler belli olmadan
ve duruşmaları için müzekkere gelmeden Genelge'nin ilgili maddeleri uyarınca
başka bir ceza infaz kurumuna nakillerinin yapılması hâlinde söz konusu naklin
Genelge'ye aykırılık teşkil edeceği bildirilmiştir.
12. Başvurucu; Genel Müdürlüğe hitaben yazdığı 27/12/2016
tarihli dilekçesinde; İstanbul Adliyesinde görev yapmaktayken tutuklandığını,
İstanbul'da bir yakınının bulunmadığını ve ailesinin açık/kapalı görüşlere
gelme konusunda sıkıntı yaşadığını belirterek ailesinin yaşadığı Denizli'deki
(olmadığı takdirde İzmir veya Antalya'daki) ceza infaz kurumuna naklinin mümkün
olup olmadığı, mümkün ise şartlarının bildirilmesi talebinde bulunmuştur.
13. Başvurucunun dilekçesi Ceza İnfaz Kurumu tarafından
işleme konulmamıştır. Söz konusu dilekçenin alt kısmına yazılan derkenar ise
şöyledir:
"İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği
tarafından tutuklanmışsınız. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün 05/06/2015 tarihli ve 167 No.lu Genelgesinin 'Suç ve
yargılama yeri nedeniyle nakil' başlıklı 18. maddesinin 1. fıkrasında;
'Tutuklular öncelikle mahkemenin bulunduğu yerdeki kapalı ceza infaz kurumunda
barındırılacaktır.' hükmü gereğince dilekçenize işlem yapılmamıştır."
14. Başvurucu bu defa Ceza İnfaz Kurumuna hitaben yazdığı
16/1/2017 tarihli dilekçesinde; Genel Müdürlüğe hitaben yazdığı dilekçesinin
işleme konulmamış olması nedeniyle dilekçe hakkının engellendiğini, nakil
konusunun ihtiyari olduğunu, dilekçesinde belirttiği gerekçelerin kabul görüp
görmeyeceğinin belirlendikten sonra naklin gerçekleştirilebileceğini, bu
nedenle dilekçesinin ekindeki yazısının Genel Müdürlüğe gönderilerek UYAP kayıt
numarasının tarafına bildirilmesini istemiştir. Genel Müdürlüğe hitaben yazdığı
ekli dilekçesinde ise babasının yakın zamanda trafik kazası geçirdiğinden
ziyaretine gelmesinin sağlığı açısından sorun oluşturduğunu, annesi ve
ablasının da İstanbul'a gelip sonrasında Silivri'ye gelmelerinin zorluklarını
ifade etmiştir.
15. Ceza İnfaz Kurumunun 17/1/2017 tarihli yazısı ile
başvurucunun dilekçesinin işlemsiz olarak iade edilmesine karar verildiği
başvurucuya bildirilmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucu hakkında devam eden
soruşturma veya dava dosyasının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve mahkemeleri
tarafından yürütüldüğü hatırlatılarak nakil talebinin Genelge'nin 18. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına aykırılık oluşturacağı açıklanmıştır.
16. Ceza İnfaz Kurumu kararının kaldırılması talebiyle
başvurucunun yaptığı şikâyet başvurusu Silivri 1. İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz
Hâkimliği) 31/3/2017 tarihli kararı ile kabul edilmiştir. Kararda, başvurucunun
talebinin dilekçe hakkının kullanılmasına yönelik olduğu vurgulanmış ve dilekçe
hakkının kullanılmasını sağlamak amacıyla dilekçenin Genel Müdürlüğe
gönderilmesine karar verildiği açıklanmıştır.
17. Başsavcılık anılan karara 10/4/2017 tarihinde itiraz
etmiştir. İtirazda; Genel Müdürlüğün 8/9/2016 tarihli yazısına göre düzenleme
dışı nakil yapılmamasına, aksi durumun Genelge'ye aykırı olacağına işaret
edildiğinden başvurucunun dilekçesinin Genel Müdürlüğe gönderilmediği ve sebebi
konusunda bilgilendirme yapıldığı belirtilmiştir. Aksi durumun lüzumsuz
yazışmalarla Genel Müdürlüğün meşguliyetine yol açacağı gibi Ceza İnfaz
Kurumunun işleyişini de yavaşlatacağı ifade edilmiştir. Bu nedenlerle Genel
Müdürlükçe işleme alınması söz konusu olmayan dilekçenin gönderilmesi yönünde
karar verilmesinin düzenlemeyle çelişmesi dolayısıyla İnfaz Hâkimliğinin
kararının kaldırılması talebinde bulunulmuştur.
18. Başsavcılığın itirazı, Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin
(Ağır Ceza Mahkemesi) 1/6/2017 tarihli kararı ile kabul edilmiş ve İnfaz
Hâkimliğinin kararının kesin olarak kaldırılmasına karar verilmiştir. Karar
gerekçesinde, başvurucunun dilekçesinin öncelikle Ceza İnfaz Kurumunca
değerlendirilerek şartları taşıyorsa Genel Müdürlüğe gönderilmesi ve açıkça
şartları taşımaması hâlinde gönderilmemesi uygulamasında hukuka aykırılık
bulunmaması nedeniyle itirazın kabulüne karar verildiği açıklanmıştır.
19. Nihai karar 22/6/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu 24/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden;
başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18/4/2017 tarihli
iddianamesi ile kamu davasının açıldığı, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde
görülen davada başvurucunun savunmasının alındığı 8/11/2017 tarihli ilk
duruşmasında tahliyesine karar verildiği ve başvurunun inceleme tarihi
itibarıyla yargılamanın derdest olduğu anlaşılmaktadır.
22. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 18/12/2019 tarihli
yazısı ile başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu kaldığı sürede yaptığı tüm
görüşlere ilişkin bilgi ve belgeler talep edilmiştir. 19/12/2019 tarihli cevap
yazısından başvurucunun tutuklu olarak barındırıldığı 18/10/2016 ile 8/11/2017
tarihleri arasında beş kez açık görüş hakkından yararlandığı ancak kapalı görüş
yapmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun bu süre içinde aile fertleriyle (annesi,
babası ve kardeşi) 28/10/2016, 24/4/2017, 26/6/2017, 4/9/2017 ve 23/10/2017
tarihlerinde açık görüş; iki haftada bir telefonla haberleşme hakkını
kullandığı anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Hükümlüyü ziyaret" kenar
başlıklı 83. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi
koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya
kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu
hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla
üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma
saatleri içinde ziyaret edilebilir. ...
...
(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet
Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde
yaptırılır."
24. 5275 sayılı Kanun’un "Kendi istekleri ile
nakil" kenar başlıklı 54. maddesi şu şekildedir:
"(1) Hükümlülerin kendi
istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için;
a) Gitmek istedikleri kurumlardan
durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,
b) Nakil giderlerini peşin olarak
ödemeyi kabul etmeleri,
c) Koşullu salıverilmelerine beş aydan
az süre kalmamış olması,
d) İyi hâl göstermeleri, disiplin cezası
almamış veya kaldırılmış olması,
e) İstekte bulunulan kurumda yer,
kapsama gücü ve sınıfının uygun bulunması ve tutukevi olmaması,
f) Mahkûmiyet sürelerine uygun
hükümlülerin barındırıldığı bir kurum olması,
g) Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak
zorunda kaldıkları kurum olmaması,
Gerekir. (Ek cümle: 24/1/2013-6411/7
md.) Çocuk hükümlüler bakımından bu fıkranın (b) bendi uygulanmaz.
(2) Bu hükümlüler nakledildikleri
kurumlarda, eğitim öğretim veya hastalık nedeniyle nakil hariç, bir yıl kalmak
zorundadırlar. Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır."
25. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şu şekildedir:
"Bu Kanunun;... nakiller,
disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil,
nakillerde alınacak tedbirler,... konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ
53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin
tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da
uygulanabilir."
26. 5275 sayılı Kanun gereğince Genel Müdürlük tarafından
hazırlanan Genelge'nin "Suç ve Yargılama Yeri Nedeniyle Nakil"
başlıklı 18. maddesinin (1) ve (13) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Tutuklular, öncelikle
yargılandıkları mahkemenin bulunduğu yerdeki kapalı ceza infaz kuramlarında, bu
yerde kapalı ceza infaz kurumu bulunmuyor ise suçları itibariyle konumlarına
uygun en yakın kapalı ceza infaz kurumlarında barındırılacaktır.
(13) Haklarındaki soruşturma evrakı
veya dava dosyasının görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilerek yetkili
Cumhuriyet başsavcılıklarına veya mahkemelere gönderilmesi halinde tutuklular
yargılanacakları mahkeme belli olup, duruşmaları için müzekkere gelinceye kadar
bulundukları kapalı ceza infaz kuramımda barındırılacaktır.
Ancak; ağır ceza mahkemelerinin görevine
giren suçlardan tutuklu olup, müdürlük teşkilatı bulunmayan kapalı ceza infaz
kuramımda bulunanlar derhal bağlı ağır ceza merkezi kapalı ceza infaz kurumuna
nakledilecektir."
B. Uluslararası
Hukuk
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel
ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile
hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir."
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel
hayat, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini
geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı güvence altına almaktadır. Bu
yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki kurmak ve
geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye,
B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Oleksandr Volkov/Ukrayna, B. No:
21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88,
16/12/1992, § 29).
29. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular, Sözleşme
kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik
Krallık (No. 2) [BD], B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).
30. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı gösteriyorsa bir
tutuklunun özel bir ceza infaz kurumu rejimine veya sınırlayıcı ziyaret
düzenlemelerine tabi tutulması Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamındaki hakkına
müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali anlamına gelmez (Vlasov/Rusya,
B. No: 78146/01, 12/6/2008, § 123).
31. AİHM'e göre hükümlü ve tutukluların özel ve aile
hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve
tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını
zorunlu kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2), B. No: 25498/94,
28/9/2000, § 61; Ouinas/Fransa (k.k.), B. No: 13756/88, 12/3/1990; Kučera/Slovakya,
B. No: 48666/99, 17/7/2007, § 127). Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve
düzensizliğinin önlenmesi için güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da
haklı bir gerekçeye dayanmalıdır (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02,
20/5/2008, § 46).
32. Federal Alman Anayasa Mahkemesinin bir kararında;
aileyle uzun görüşe izin verilmemesi şeklindeki ceza infaz kurumu kararına
yapılan itirazda, Mahkemenin geçici hukuki koruma tedbiriyle ilgili olarak
kurumun kararına ilişkin gerekçeleri belirleme yükümlülüğünü
standartlaştırmaktan kaçınılmıştır. Bir mahkeme kararının, itiraza konu yasa
uygulaması ya da onun için kullanılan prosedür kusurlu olsa bile keyfîlik
yasağını ihlal etmeyeceği belirtilmiştir. Ancak buna ek olarak verilen kararın
bariz bir şekilde açık hukuk kurallarına aykırı olmaması ve keyfî değerlendirmelere
dayanmaması gerektiği vurgulanmıştır (Federal Alman Anayasa Mahkemesi, 2
BvR 2530-31/16, 21/12/2016).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
33. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
34. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme
gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
35. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Aile
Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucu, nakil talebiyle ilgili dilekçesinin işleme
konulmayarak Genel Müdürlüğe gönderilmemesi nedeniyle dilekçe hakkı ve bilgi
edinme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat hükümlerine
değinildikten sonra, hükümlülere yönelik 5275 sayılı Kanun'un 54. maddesinde
yer alan "Kendi istekleri ile nakil" düzenlemesinin
aynı Kanun'un 116. maddesince tutuklular hakkında da uygulanacağı
belirtilmediğinden başvurucunun kendi isteği ile naklini mümkün kılan bir
düzenlemenin mevcut olmadığı, başka bir ifade ile nakil talebi tarihinde
tutuklu bulunan başvurucunun hükümlülere yönelik olan isteğe bağlı nakil hükmü
açısından kapsam dışı bırakıldığı vurgulanmıştır. Öte yandan Ceza İnfaz
Kurumunun düzeni, disiplini, güvenliği ve yönetimi hususlarındaki değerlendirme
ve takdir hakkının mevzuat hükümleri kapsamında somut olayın özelliklerine göre
infaz kurumu ve mahkemelere bırakıldığı kanaatinde olunduğu ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
38. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Herkes ... aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir... aile hayatının gizliliğine
dokunulamaz..."
39. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması"
kenar başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Anayasa ile tanınmış hak ve
hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma
imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir."
40. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aile, Türk toplumunun temelidir
...
Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar..."
41. Anayasa'nın "Dilekçe, bilgi edinme ve kamu
denetçisine başvurma hakkı" kenar başlıklı 74. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şu şekildedir:
"Vatandaşlar ve karşılıklılık
esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya
kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.
...
Herkes, bilgi edinme ... hakkına
sahiptir. ... "
42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16).
43. Kişilerin kamu makamlarına seslerini duyurabilmeleri
amacına hizmet eden dilekçe hakkı, hak arama özgürlüğünün en önemli
araçlarından biridir. Bu anlamda kişilerin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme
ve haksızlığı giderme yollarından biri olarak hak arama özgürlüğünün işlerlik
kazanması, korunması ve sağlanması bakımından önemli bir role sahiptir (Hasan
Ercan, B. No: 2015/54, 12/11/2019, § 41). Bununla birlikte demokratik ve
şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun
olarak kişilerin kendileri veya faaliyet alanlarıyla ilgili konularda bilgi
edinme hak ve özgürlüğü bulunmaktadır. Bilgi edinme hakkı demokratik toplum
düzeninin ve hukukun üstünlüğünün gereklerindendir. Dolayısıyla dilekçe hakkı
ile sıkı sıkıya bağlı bulunan bilgi edinme hakkı insan hakları ve temel
özgürlüklerin ayrılmaz bir parçasıdır.
44. Öte yandan Anayasa'nın 74. maddesinde düzenlenen
"Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı" Sözleşme
ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına
girmemektedir.
45. Ancak başvurucunun dilekçe ve bilgi edinme hakkının
ihlali iddiasına konu şikâyetinin özü, ailesinin yaşadığı yere yakın olan bir
infaz kurumuna naklinin gerçekleştirilmemesidir. Bu kapsamda, başvurucunun
bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan ailesinin yaşadığı yerdeki ceza infaz kurumuna
nakil talebi hakkındaki dilekçesinin nakil şartlarını taşımadığı gerekçesiyle işleme
konulmaması üzerine ailesiyle açık/kapalı görüş imkânının zorlaştırıldığı
-kısıtlandığı- iddiasına ilişkin başvurusu aile hayatına saygı hakkı yönünden
incelenmiştir.
46. Bunun yanında başvurucu, nakil ile ilgili dilekçesini
Genel Müdürlüğe hitaben yazdığından talebiyle ilgili sadece bu makam tarafından
karar verilebileceği iddiasında bulunmuştur. Başvurucunun dilekçesi hakkında
Ceza İnfaz Kurumu tarafından Genel Müdürlük Genelgesi değerlendirilerek karar
verilmiştir. Bu karara karşı başvurucunun şikâyet ve itirazlarını yetkili
mahkemelerde etkili şekilde dile getirdiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla etkili
başvuru hakkı yönünden bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
47. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında, tutuklu ya da
hükümlünün aile hayatını sürdürmesini sağlamaya yönelik olarak devletin
üstlenmesi gereken birtakım yükümlülükler ortaya çıkabilir. Söz konusu pozitif
yükümlülükler, somut olayın koşullarına göre tedbirler alınmasını ya da edimde
bulunulmasını gerekli kılabilir. Bu anlamda pozitif yükümlülüklerin
gereklerinin her olayın kendine özgü koşullarına göre değişiklik
gösterebileceği kuşkusuzdur.
48. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B.
No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Bununla beraber bu yükümlülük yerine
getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın doğal sonuçlarının gözetilmesi
gerekmektedir.
49. Devletin hükümlü ve tutukluların ailesi ve
yakınlarıyla iletişimini devam ettirecek önlemleri alması pozitif
yükümlülüklerinin bir gereği olsa da -belirtildiği üzere- hukuka uygun bir
tutulmadan kaynaklanan kaçınılmaz sonuçlar nedeniyle aile hayatı kapsamındaki
temasın sınırlandırılması doğaldır. Kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin
sağlanması yönündeki meşru amaç doğrultusunda ve makul bir gerekliliğin olması
durumunda gerekçeleri ilgili ve yeterli şekilde açıklanarak belirli bir süre
boyunca söz konusu pozitif yükümlülüğün karşılanmaması da olağan kabul edilebilir.
Ancak aile hayatına saygı hakkının gereklerinin mümkün olan ilk fırsatta yerine
getirilmesi ve mahpusların ailesiyle olan temasının hızlı şekilde yeniden
sağlanması bir gerekliliktir (Murat Aydın, B. No: 2016/58533, 3/7/2019,
§ 54).
50. Öncelikle belirtilmelidir ki somut olayda
başvurucunun aile fertleriyle görüştürülmesinin engellendiğine ilişkin herhangi
bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucunun şikâyeti, Ceza İnfaz Kurumunun
ailesinin yaşadığı yerden uzak olması nedeniyle ziyaretine gelme konusunda
ailesinin sıkıntı yaşadığını belirterek nakil talebine ilişkin dilekçesinin,
nakil şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle Genel Müdürlüğe gönderilmemesi
ve bunun sonucunda ailesini daha sık göremediği iddiasına dayanmaktadır.
51. Başvurucunun Genel Müdürlüğe göndermek istediği
dilekçesi, Genel Müdürlük tarafından yazılan 8/9/2016 tarihli ve tutuklu
nakilleri konulu yazı kapsamında değerlendirilerek Ceza İnfaz Kurumu
tarafından dilekçenin işlemsiz olarak başvurucuya iadesine -Genel Müdürlüğe
gönderilmemesine- karar verilmiştir. Söz konusu kararda, başvurucu hakkındaki
devam eden soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
yürütüldüğü -henüz başvurucunun yargılanacağı mahkemenin belli olmadığı-
gerekçesiyle nakil talebinin Genel Müdürlük Genelgesi'ne aykırı bulunduğu
tespit edilerek dilekçe hakkında işlem yapılmadığı bildirilmiştir (bkz. §§
11-15). Öte yandan İnfaz Hâkimliği dilekçe hakkının kullanılmasını sağlamak
amacıyla başvurucunun dilekçesinin Genel Müdürlüğe gönderilmesine karar vermişse
de Başsavcılığın itirazını inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun
dilekçesinin öncelikle Ceza İnfaz Kurumunca değerlendirilmesi ve şartları
taşıması hâlinde Genel Müdürlüğe gönderilmesi uygulamasında hukuka aykırılık
bulunmadığını belirtmiştir (bkz. §§ 16-18).
52. Diğer yandan ilgili mevzuat uyarınca hükümlülere
yönelik olan isteğe bağlı nakil düzenlemesinin tutuklular yönünden kapsam dışı
bırakıldığı anlaşılmakla birlikte (bkz. §§ 24-26) tutuklu olarak bulunan
başvurucunun nakil talebi Genelge'nin "Suç ve Yargılama Yeri Nedeniyle
Nakil" başlıklı 18. maddesinde belirtilen hükümler doğrultusunda
değerlendirilmiştir. Bu kapsamda "...tutukluların yargılanacakları
mahkemeler belli olup, duruşmaları için müzekkere gelinceye kadar bulundukları
kapalı ceza infaz kurumunda barındırılacaktır" şeklindeki ceza
muhakemesi hukukunda duruşmanın doğrudan doğruya olması (yüz yüzelik) ilkesine
uygun olan düzenlemenin geçici nitelikte olduğu, bir başka ifade ile mahkemesi
belli olup tutuklunun savunmasının alındığı duruşmadan sonra yeniden nakil
talebinde bulunma imkânını ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
53. Somut olayın tüm koşulları birlikte
değerlendirildiğinde ailesiyle görüşme hakkından yararlanan ve yakınlarıyla
olan ilişkisinin sürdürülmesi engellenmeyen başvurucunun ileri sürdüğü
hususlar, idari ve yargısal süreçlerde kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken
pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların gerisinde kalınmayacak şekilde
değerlendirilmiştir. Somut olay bağlamında başvurucunun tutuklu kaldığı dönemde
suç ve yargılama yeri dışında ailesinin yaşadığı yerdeki infaz kurumuna nakli
hususunda devlete üstlendiği yükümlülükten daha fazla bir pozitif yükümlülük
yüklenemeyeceği de açıktır.
54. Kaldı ki dilekçesinin işleme konulmamasının nedeninin
ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanarak başvurucunun bilgilendirildiği
dikkate alındığında söz konusu uygulamanın adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan
tarzda açık bir keyfîlik içermediği anlaşılmış, açık ve görünür bir ihlal
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
55. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkı
yönünden herhangi bir ihlal tespit edilmediğinden başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/9/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.