TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERTUĞRUL ŞAHİN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/31126)
Karar Tarihi: 29/9/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Gökçe GÜLTEKİN YILMAZ
Başvurucu
Ertuğrul ŞAHİN
Vekili
Av. Hüseyin AYGÜN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru gözaltında bulunulan süre boyunca kötü muameleye maruz kalınması ve olumsuz tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1973 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedir.
10. Başvurucu, (kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yapmakta iken 15 Temmuz darbe teşebbüsü ertesinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle 20/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
11. Toplam dört gün gözaltında kalan başvurucunun 24/7/2016 tarihinde adli kontrol şartı ile serbest bırakılmasına karar verilmiş, sonrasında Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/7/2016 tarihli kararıyla başvurucu tutuklanarak Sincan 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.
12. Başvurucu hakkında gözaltına alınırken, gözaltından çıkarılırken ve gözaltı süresi boyunca bir kez Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ankara Merkez Komutanlığı 1. Askerî İnzibat Bölge Komutanlığından ve yedi kez Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinden olmak üzere toplam sekiz adli muayene raporu alınmıştır. Tüm adli muayeneler farklı doktorlar tarafından yapılmıştır. Muayene koşulları ve içerikleri şöyledir:
-20/7/2016: İç güvenlik yaralısı, işitme cihazı kullanımı, sağ diz platin, boyun hasarı, bel hasarı, lustral kullanımı, dideral desyrel kullanımı ifade ediyor. Aktif yakınma yok. Anamnez doğal. Darp ve cebir izine rastlanmadı.
Başvurucu Merkez Komutanlığında bulunduğu süre içinde darp ve cebire maruz kalmadığına belirterek raporu imzalamıştır.
-20/7/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Bireysel işitme cihazı kullanıyor. Sağ dize platin takılıdır. Lustral, dideral, desyrel kullanıyor. Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
- 20/7/2016: Boyun ağrısı, sol tarafta uyuşukluk. Fiziki muayene normal. Son muayenesine ek olarak darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
- 21/7/2016: Bel ağrısı, FM doğal. Diğer raporlarda yer alan bulgular devam etmektedir. Diğer raporlara ek bulgu saptanmadı. Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
- 22/7/2016: Önceki muayeneden farklı bulguya rastlanmadı. Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
- 23/7/2016: Eski duyma bozukluğu olduğunu ve post travmatik stres bozukluğu olduğunu ifade ediyor. Önceki bulgulardan farklı muayene bulgusuna rastlanmadı. Sistem muayenesi tabi. Darp ve cebir izi yoktur. Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
-23/7/2016: Darp ve talep yoktur. Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
- 24/7/2016: Darp ve cebir yoktur. Lustral, parol, desyrel, dideral kullanımı. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
13. Başvurucu 19/9/2016 tarihinde, gözaltında bulunduğu süre içinde kolluk görevlileri tarafından kendisine işkence uygulandığı iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Savcılığına (Savcılık) şikâyette bulunmuştur.
14. Başvurucunun Savcılık kararına yansıyan, soruşturma aşamasındaki şikâyeti şöyledir:
" ... müştekinin ... şikayet dilekçesinde 20 Temmuz 2016 tarihine kadar Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığında Üye olarak görev yaptığını, bu tarihte gözaltına alınarak Ankara Merkez Komutanlığına götürüldüğünü, buradan da Gazi Üniversitesi Spor Salonunda Emniyet Genel Müdürlüğü personeli tarafından teslim alındığını, spor salonuna ters kelepçeyle getirildiğini, burada kendilerine hakaret edildiğini, sivil giyinimli, amir olduğu anlaşılan bir polis memurunun kendisine işkence ve kötü muamelede bulunduğunu, bu kişinin komutlarıyla 4 sıra halinde dizüstü pozisyonda, kelepçeli bir şekilde dört saat bekletildiklerini, ayrıca bu şahsın kendilerini darp ettiğini, darp sonucu, daha önce Hakkari Çukurca'da yaşadığı yaralanma olayı nedeniyle ameliyat olduğu sağ dizinde ağrı meydana geldiğini, durumunu yanına gelen diğer bir görevliye anlattığını, bilahare kendisini darp eden şahsın da yanına geldiğini, daha sonra bacak ve kalçası üzerinde durmasına izin verildiğini, Hakim Albay [H.Z.] ve Hakim Albay [Y.T.Ç.nin] de darp edildiklerini, işkence gördüklerini, 4 saatin sonunda tuvalet ihtiyacı için 8'er1i ve 5'er1i gruplar halinde 2 gözlü bir tuvalet noktasına gitmelerine izin verildiğini,
Bu olaylar sonrasında Sincan yakınlarındaki beyaz brandayla üzeri kapatılmış, beton zeminli yerde 20 Temmuz 2016-24 Temmuz 2016 tarihleri arasında gözaltında bulunduğunu, gelen doktorların şikayetlerini kayda geçirmediğini, bu yerde de 1000-1200 kişinin bulunduğunu, 4 kabini bulunan konteynerde tuvalet sırası beklediklerini, alt eşofman ve üst kısa kollu fanilayla 4 gün geçirdiğini beyan ederek şikayetçi olduğu ..."
15. Başvurucunun tutulduğu kapalı spor salonuna ilişkin kamera görüntüleri Savcılık tarafından talep edilmişse de Ankara Emniyet Müdürlüğünün 27/1/2017 tarihli cevabında anılan kapalı spor salonuna ait kamera kayıtlarının mevcut olmadığı bildirilmiştir.
16. Savcılık ayrıca başvurucunun tutulduğu infaz kurumundaki sağlık raporlarını talep etmiş, İnfaz Kurumunun 28/3/2017 tarihli cevap yazısında başvurucunun İnfaz Kurumunda bulunduğu süre boyunca gözaltında kötü muamele gördüğüne dair bildirimde bulunmadığı belirtilerek başvurucuya ait ilk muayene evrakı gönderilmiştir. 30/7/2016 tarihli ilk muayene raporunda, başvurucuda travmatik stres bozukluğunun mevcut olduğu, başvurucunun pazartesi günü poliklinik kontrolüne gönderildiği, başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir.
17. Şikâyet edilen kolluk görevlileri hakkında Savcılığın 2/5/2017 tarihli kararıyla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Cumhuriyet Savcılığımızca müştekinin gözaltı sürecine ilişkin kamera kayıtlarının ve tüm doktor raporlarının talep edildiği, Emniyet Müdürlüğünden gönderilen cevabi yazıda suç tarihine ilişkin güvenlik kamera kayıtlarının mevcut olmadığının bildirildiği,
Dosyaya gönderilen doktor raporlarında, ilk olarak müştekinin 20 Temmuz 2016 tarihli Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ankara Merkez Komutanlığı I. Askeri İnzibat Bölge Komutanlığından raporunun alındığı, iç güvenlik yaralısı, işitme cihazı kullanımı, sağ diz platin, boyun hasarı, bel hasarı, lostral kullanımı, dideral desyrel kullanımı beyan ettiği, aktif yakınmanın olmadığı, anamez doğal, darp, cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği, ayrıca müştekinin Merkez Komutanlığında bulunduğu süreçle darp ve cebire maruz kalmadığına dair evrakı imzaladığı,
Müştekinin 20/07/2016 tarihli 1589 sayılı raporunda, darp, cebir izinin bulunmadığı, bireysel işitme cihazı kullandığı, sağ dizinde platin takılı olduğu, lostral, dideral, desyrel ilaçlarının kullanıldığının belirtildiği,
Müştekinin aynı tarihli 16-294 sayılı raporunda, boyun ağrısı-sol tarafında uyuşukluk, fizik muayene normal, son raporuna ek olarak darp ve cebir izin bulunmadığının belirtildiği,
Müştekinin 22/07/2016 tarihli 1299 sayılı raporunda, şikayetinin bulunmadığı, önceki muayeneden farklı bulguya rastlanılmadığının belirtildiği,
23/07/2016 tarihli yine Ankara Gazi Mustafa Devlet Hastanesinden alınan 18/96raporda, eski duyma kusuru bulunduğu, post travmatik stres bozukluğu olduğunun beyan edildiği, önceki bulgulardan farklı muayene bulgusunun saplanmadığı, sistem muayenesinin tabi, darp, cebir izinin bulunmadığının belirtildiği,
23/07/2016 tarihli 2213 sayılı raporunda da, darp ve talebinin olmadığının belirtildiği,
24/07/2016 tarihli 2247 sayılı raporunda da, darp, cebir izinin olmadığının belirtildiği,
Müştekinin Sincan I Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünden talep edilen ve kurumca gönderilen 30/07/2016 tarihli raporunda da, travmatik Stres bozukluğunun mevcut olduğu, pazartesi günü poliklinik kontrolüne gönderildiği, darp ve cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği,
UYAP ortamında yapılan kontrolde, müştekinin kendisiyle birlikte darp edildiğini belirttiği [H.Z.] ve [Y.T.Ç.nin] herhangi bir şikayetlerinin olmadığının görüldüğü,
Müştekinin temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı iddiasıyla ilgili olarak, Türkiye'de 15/07/2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişiminde Emniyet Birim ve Binalarının bombalanması sonucu hizmet binalarında hasar oluştuğu, çalışma sistemlerinin çöktüğü, elektirik ve suların kesildiği, çok sayıda gözaltı olduğu, ülkede olağanüstü bir halin oluştuğu, Darbe Teşebbüsü tehlikesinin devanı etmesi nedeniyle görev yapacak eleman sıkıntısı olduğu, olağanüstü şartlarda fiili imkansızlıklar ortamında Devletin imkanları ölçüsünde gözaltına alınanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığı, müştekinin Gazi Spor Merkezinde 4 saat boyunca işkence ve kötü muameleye tabi tutulduğu iddialarıyla ilgili olarak kamu davasının açılmasını gerektirir delil bulunmadığı anlaşılmakla;
I) Kamu görevlilerine isnat edilen suçların yasal unsurlarının oluşmadığı ve işkence ve kötü muameleye tabi tutulduğuna dair kamu davasının açılmasını gerektirir delil bulunmadığı anlaşılmakla KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA ..."
18. Kovuşturma yapılmamasına ilişkin karara başvurucunun yaptığı itiraz3/7/2017 tarihinde Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir. Anılan karar 28/7/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 8/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gözaltında Tutulma Koşulları Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; gözaltında kötü koşullarda tutulduğunu, zaman zaman kendisine yiyecek ve su dahi verilmediğini, temiz hava, temizlik ve aydınlatma koşullarının kötü olduğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık, bu hususta görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
23. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte de dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
24. Kişinin tutuklanmasıyla ya da gözaltı sürecinin sonunda salıverilmesiyle birlikte gözaltı sürecindeki tutma hâli sona erer. Gözaltı sürecinden sonra kişinin tutuklanması ihlal iddiasına ilişkin tutma hâlinin devam ettiğini göstermez. Zira kişi tutuklandıktan sonra ceza infaz kurumuna gönderilmekte ve dolayısıyla tutma koşulları değişmektedir. Ayrıca ceza infaz kurumundaki tutma hâlinde kişilerin tutma koşullarına ilişkin olarak infaz hâkimliklerine başvurma imkânı bulunmaktadır. Bu itibarla gözaltı süreci sona eren kişiler yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla gözaltı süreci sona erenlerin nezarethaneden ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma koşullarına ilişkin şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat yolu olduğu söylenebilir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, § 23).
25. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Kanun İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından idari yargıda tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir. Buna göre idarenin işlem ve eylemlerinden kaynaklanan her türlü zararın idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilmesi mümkündür. Bu bağlamda idari yargıda açılacak tam yargı davasında idare mahkemesinin tutulma koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukuka uygun olup olmadığını denetlemesi ve bu çerçevede tutulma koşullarının hukuka aykırı olduğunu tespit etmesi hâlinde -zararın ve bu zararla tutulma koşulları arasında illiyet bağının da bulunması kaydıyla- tazminata hükmetme yetkisini haiz olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (Nebahat Baysal Gül, §§ 27, 28).
26. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate alındığında ulaşılabilir ve tutulma koşullarının standartlara uygun olmaması sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kolluk Görevlilerinin Kasıtlı Eylemleri Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; gözaltında bulunduğu süre boyunca kolluk görevlileri tarafından sistematik olarak işkenceye maruz kaldığını, ters kelepçe takıldığını, başına, sırtına, koluna ve bacaklarına çeşitli şekillerde vurulduğunu, saatlerce dizlerinin üzerine çökerek ve başına bastırılarak tutulduğunu, ağır sözlü ve fiilî şiddete maruz kaldığını belirterek kötü muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde, başvurucunun iddialarının soyut olması ve sağlık raporlarıyla desteklenmemesi nedeniyle şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; sadece doktor raporlarını dikkate almanın hakkaniyete aykırı olduğunu, olayın gerçekleştiği koşullar nedeniyle doktor raporlarına şüphe ile yaklaşılması gerektiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından Anayasa’da güvence altına alınan diğer haklar ile bağlantı kurularak ileri sürülen iddiaların Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında olduğu değerlendirilmiş ve inceleme bu kapsamda yapılmıştır.
32. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
33. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
34. Ancak bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
35. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).
36. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45, 46).
37. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
39. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvurularda, başvurucunun delil elde etmesi konusundaki zorluklar dikkate alınmakta ve başvurucudan ihlal iddialarını kanıtlaması beklenmemektedir. Ancak başvurucudan ihlal iddialarının araştırılmasına, dosya kapsamında sahip olunan bilgi ve belgelerle karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılmasına elverişli somut bir olay anlatımı yapması beklenmektedir (Mehmet Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, § 31).
40. Başvurucu, gözaltında tutulduğu sırada sözlü ve fiziksel şiddete uğradığını ileri sürmektedir. Gözaltına alınırken, gözaltı süresi boyunca ve gözaltından çıkarılırken başvurucu hakkında toplam sekiz sağlık raporu alındığı, İnfaz Kurumundan ise ilk muayene raporunun talep edildiği görülmektedir. Alınan sağlık raporlarında başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığına yönelik tespit yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, sağlık raporlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de bu iddiayı destekleyen bir olgu ortaya koyamamıştır. Bu durumda başvurucunun iddialarının sağlık raporlarıyla desteklenmediği anlaşılmaktadır.
41. Diğer yandan olayın gerçekleştiği ileri sürülen kapalı spor salonuna ait kamera kaydı ise bulunmamaktadır.
42. Tüm bu tespitlere göre başvuruya konu şiddet olayına ilişkin olarak ileri sürülen iddiaları desteklemeyen sağlık raporları değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltında tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kolluk görevlilerinin kasıtlı eylemlerinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.