TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERTUĞRUL ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/31126)
|
|
Karar Tarihi: 29/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN YILMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ertuğrul ŞAHİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin AYGÜN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru gözaltında bulunulan süre boyunca kötü
muameleye maruz kalınması ve olumsuz tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1973 doğumlu olup Ankara'da ikamet
etmektedir.
10. Başvurucu, (kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
üyesi olarak görev yapmakta iken 15 Temmuz darbe teşebbüsü ertesinde Fetullahçı
Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle
20/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
11. Toplam dört gün gözaltında kalan başvurucunun
24/7/2016 tarihinde adli kontrol şartı ile serbest bırakılmasına karar
verilmiş, sonrasında Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/7/2016 tarihli
kararıyla başvurucu tutuklanarak Sincan 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.
12. Başvurucu hakkında gözaltına alınırken, gözaltından
çıkarılırken ve gözaltı süresi boyunca bir kez Kara Kuvvetleri Komutanlığı
Ankara Merkez Komutanlığı 1. Askerî İnzibat Bölge Komutanlığından ve yedi kez
Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinden olmak üzere toplam sekiz adli
muayene raporu alınmıştır. Tüm adli muayeneler farklı doktorlar tarafından
yapılmıştır. Muayene koşulları ve içerikleri şöyledir:
-20/7/2016: İç güvenlik yaralısı, işitme cihazı
kullanımı, sağ diz platin, boyun hasarı, bel hasarı, lustral kullanımı, dideral
desyrel kullanımı ifade ediyor. Aktif yakınma yok. Anamnez doğal. Darp ve cebir
izine rastlanmadı.
Başvurucu Merkez Komutanlığında bulunduğu süre içinde
darp ve cebire maruz kalmadığına belirterek raporu imzalamıştır.
-20/7/2016: Darp ve cebir izi yoktur. Bireysel işitme
cihazı kullanıyor. Sağ dize platin takılıdır. Lustral, dideral, desyrel kullanıyor.
Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi
bulunmaktadır. Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
- 20/7/2016: Boyun ağrısı, sol tarafta uyuşukluk. Fiziki
muayene normal. Son muayenesine ek olarak darp ve cebir izi yoktur. Muayene
sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
Muayene edilenin kıyafetleri kısmen çıkarılmıştır.
- 21/7/2016: Bel ağrısı, FM doğal. Diğer raporlarda yer
alan bulgular devam etmektedir. Diğer raporlara ek bulgu saptanmadı. Muayene
sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
- 22/7/2016: Önceki muayeneden farklı bulguya
rastlanmadı. Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik
görevlisi bulunmaktadır.
- 23/7/2016: Eski duyma bozukluğu olduğunu ve post
travmatik stres bozukluğu olduğunu ifade ediyor. Önceki bulgulardan farklı
muayene bulgusuna rastlanmadı. Sistem muayenesi tabi. Darp ve cebir izi yoktur.
Muayene sırasında sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi
bulunmaktadır.
-23/7/2016: Darp ve talep yoktur. Muayene sırasında
sağlık meslek mensubu personel ile güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
- 24/7/2016: Darp ve cebir yoktur. Lustral, parol,
desyrel, dideral kullanımı. Muayene sırasında güvenlik görevlisi bulunmaktadır.
13. Başvurucu 19/9/2016 tarihinde, gözaltında bulunduğu
süre içinde kolluk görevlileri tarafından kendisine işkence uygulandığı
iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Savcılığına (Savcılık) şikâyette bulunmuştur.
14. Başvurucunun Savcılık kararına yansıyan, soruşturma
aşamasındaki şikâyeti şöyledir:
" ... müştekinin ... şikayet
dilekçesinde 20 Temmuz 2016 tarihine kadar Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
Başkanlığında Üye olarak görev yaptığını, bu tarihte gözaltına alınarak Ankara
Merkez Komutanlığına götürüldüğünü, buradan da Gazi Üniversitesi Spor Salonunda
Emniyet Genel Müdürlüğü personeli tarafından teslim alındığını, spor salonuna
ters kelepçeyle getirildiğini, burada kendilerine hakaret edildiğini, sivil
giyinimli, amir olduğu anlaşılan bir polis memurunun kendisine işkence ve kötü
muamelede bulunduğunu, bu kişinin komutlarıyla 4 sıra halinde dizüstü
pozisyonda, kelepçeli bir şekilde dört saat bekletildiklerini, ayrıca bu şahsın
kendilerini darp ettiğini, darp sonucu, daha önce Hakkari Çukurca'da yaşadığı
yaralanma olayı nedeniyle ameliyat olduğu sağ dizinde ağrı meydana geldiğini,
durumunu yanına gelen diğer bir görevliye anlattığını, bilahare kendisini darp
eden şahsın da yanına geldiğini, daha sonra bacak ve kalçası üzerinde durmasına
izin verildiğini, Hakim Albay [H.Z.] ve Hakim Albay [Y.T.Ç.nin] de darp
edildiklerini, işkence gördüklerini, 4 saatin sonunda tuvalet ihtiyacı için
8'er1i ve 5'er1i gruplar halinde 2 gözlü bir tuvalet noktasına gitmelerine izin
verildiğini,
Bu olaylar sonrasında Sincan
yakınlarındaki beyaz brandayla üzeri kapatılmış, beton zeminli yerde 20 Temmuz
2016-24 Temmuz 2016 tarihleri arasında gözaltında bulunduğunu, gelen
doktorların şikayetlerini kayda geçirmediğini, bu yerde de 1000-1200 kişinin
bulunduğunu, 4 kabini bulunan konteynerde tuvalet sırası beklediklerini, alt
eşofman ve üst kısa kollu fanilayla 4 gün geçirdiğini beyan ederek şikayetçi
olduğu ..."
15. Başvurucunun tutulduğu kapalı spor salonuna ilişkin
kamera görüntüleri Savcılık tarafından talep edilmişse de Ankara Emniyet
Müdürlüğünün 27/1/2017 tarihli cevabında anılan kapalı spor salonuna ait kamera
kayıtlarının mevcut olmadığı bildirilmiştir.
16. Savcılık ayrıca başvurucunun tutulduğu infaz
kurumundaki sağlık raporlarını talep etmiş, İnfaz Kurumunun 28/3/2017 tarihli
cevap yazısında başvurucunun İnfaz Kurumunda bulunduğu süre boyunca gözaltında
kötü muamele gördüğüne dair bildirimde bulunmadığı belirtilerek başvurucuya ait
ilk muayene evrakı gönderilmiştir. 30/7/2016 tarihli ilk muayene raporunda,
başvurucuda travmatik stres bozukluğunun mevcut olduğu, başvurucunun pazartesi
günü poliklinik kontrolüne gönderildiği, başvurucuda darp ve cebir izine
rastlanmadığı belirtilmiştir.
17. Şikâyet edilen kolluk görevlileri hakkında Savcılığın
2/5/2017 tarihli kararıyla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Cumhuriyet Savcılığımızca
müştekinin gözaltı sürecine ilişkin kamera kayıtlarının ve tüm doktor
raporlarının talep edildiği, Emniyet Müdürlüğünden gönderilen cevabi yazıda suç
tarihine ilişkin güvenlik kamera kayıtlarının mevcut olmadığının bildirildiği,
Dosyaya gönderilen doktor raporlarında,
ilk olarak müştekinin 20 Temmuz 2016 tarihli Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ankara
Merkez Komutanlığı I. Askeri İnzibat Bölge Komutanlığından raporunun alındığı,
iç güvenlik yaralısı, işitme cihazı kullanımı, sağ diz platin, boyun hasarı,
bel hasarı, lostral kullanımı, dideral desyrel kullanımı beyan ettiği, aktif
yakınmanın olmadığı, anamez doğal, darp, cebir izine rastlanılmadığının
belirtildiği, ayrıca müştekinin Merkez Komutanlığında bulunduğu süreçle darp ve
cebire maruz kalmadığına dair evrakı imzaladığı,
Müştekinin 20/07/2016 tarihli 1589
sayılı raporunda, darp, cebir izinin bulunmadığı, bireysel işitme cihazı
kullandığı, sağ dizinde platin takılı olduğu, lostral, dideral, desyrel
ilaçlarının kullanıldığının belirtildiği,
Müştekinin aynı tarihli 16-294 sayılı
raporunda, boyun ağrısı-sol tarafında uyuşukluk, fizik muayene normal, son
raporuna ek olarak darp ve cebir izin bulunmadığının belirtildiği,
Müştekinin 22/07/2016 tarihli 1299
sayılı raporunda, şikayetinin bulunmadığı, önceki muayeneden farklı bulguya
rastlanılmadığının belirtildiği,
23/07/2016 tarihli yine Ankara Gazi
Mustafa Devlet Hastanesinden alınan 18/96raporda, eski duyma kusuru bulunduğu,
post travmatik stres bozukluğu olduğunun beyan edildiği, önceki bulgulardan
farklı muayene bulgusunun saplanmadığı, sistem muayenesinin tabi, darp, cebir
izinin bulunmadığının belirtildiği,
23/07/2016 tarihli 2213 sayılı raporunda
da, darp ve talebinin olmadığının belirtildiği,
24/07/2016 tarihli 2247 sayılı raporunda
da, darp, cebir izinin olmadığının belirtildiği,
Müştekinin Sincan I Nolu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünden talep edilen ve kurumca gönderilen
30/07/2016 tarihli raporunda da, travmatik Stres bozukluğunun mevcut olduğu,
pazartesi günü poliklinik kontrolüne gönderildiği, darp ve cebir izine
rastlanılmadığının belirtildiği,
UYAP ortamında yapılan kontrolde, müştekinin
kendisiyle birlikte darp edildiğini belirttiği [H.Z.] ve [Y.T.Ç.nin] herhangi
bir şikayetlerinin olmadığının görüldüğü,
Müştekinin temel ihtiyaçlarının
karşılanmadığı iddiasıyla ilgili olarak, Türkiye'de 15/07/2016 tarihinde
gerçekleşen darbe girişiminde Emniyet Birim ve Binalarının bombalanması sonucu
hizmet binalarında hasar oluştuğu, çalışma sistemlerinin çöktüğü, elektirik ve
suların kesildiği, çok sayıda gözaltı olduğu, ülkede olağanüstü bir halin
oluştuğu, Darbe Teşebbüsü tehlikesinin devanı etmesi nedeniyle görev yapacak
eleman sıkıntısı olduğu, olağanüstü şartlarda fiili imkansızlıklar ortamında
Devletin imkanları ölçüsünde gözaltına alınanların ihtiyaçlarını karşılamaya
çalıştığı, müştekinin Gazi Spor Merkezinde 4 saat boyunca işkence ve kötü
muameleye tabi tutulduğu iddialarıyla ilgili olarak kamu davasının açılmasını
gerektirir delil bulunmadığı anlaşılmakla;
I) Kamu görevlilerine isnat edilen
suçların yasal unsurlarının oluşmadığı ve işkence ve kötü muameleye tabi
tutulduğuna dair kamu davasının açılmasını gerektirir delil bulunmadığı
anlaşılmakla KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA ..."
18. Kovuşturma yapılmamasına ilişkin karara başvurucunun
yaptığı itiraz3/7/2017 tarihinde Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince
reddedilmiştir. Anılan karar 28/7/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 8/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gözaltında
Tutulma Koşulları Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu; gözaltında kötü koşullarda tutulduğunu,
zaman zaman kendisine yiyecek ve su dahi verilmediğini, temiz hava, temizlik ve
aydınlatma koşullarının kötü olduğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık, bu hususta görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
23. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte de dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
24. Kişinin tutuklanmasıyla ya da gözaltı sürecinin
sonunda salıverilmesiyle birlikte gözaltı sürecindeki tutma hâli sona erer.
Gözaltı sürecinden sonra kişinin tutuklanması ihlal iddiasına ilişkin tutma
hâlinin devam ettiğini göstermez. Zira kişi tutuklandıktan sonra ceza infaz
kurumuna gönderilmekte ve dolayısıyla tutma koşulları değişmektedir. Ayrıca ceza
infaz kurumundaki tutma hâlinde kişilerin tutma koşullarına ilişkin olarak
infaz hâkimliklerine başvurma imkânı bulunmaktadır. Bu itibarla gözaltı süreci
sona eren kişiler yönünden artık mevcut ihlali önleyici ya da tutma
koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına
başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici
mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla gözaltı süreci
sona erenlerin nezarethaneden ayrıldıkları tarihe kadar maruz kaldıkları tutma
koşullarına ilişkin şikâyetleri bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat
yolu olduğu söylenebilir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634,
28/5/2019, § 23).
25. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Kanun İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel
hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından idari yargıda tam yargı davası
açılabileceği belirtilmiştir. Buna göre idarenin işlem ve eylemlerinden
kaynaklanan her türlü zararın idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına
konu edilmesi mümkündür. Bu bağlamda idari yargıda açılacak tam yargı davasında
idare mahkemesinin tutulma koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukuka
uygun olup olmadığını denetlemesi ve bu çerçevede tutulma koşullarının hukuka
aykırı olduğunu tespit etmesi hâlinde -zararın ve bu zararla tutulma koşulları
arasında illiyet bağının da bulunması kaydıyla- tazminata hükmetme yetkisini
haiz olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (Nebahat Baysal Gül, §§
27, 28).
26. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate
alındığında ulaşılabilir ve tutulma koşullarının standartlara uygun olmaması
sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı
sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz olduğu görülen tam yargı
davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kolluk
Görevlilerinin Kasıtlı Eylemleri Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; gözaltında bulunduğu süre boyunca kolluk
görevlileri tarafından sistematik olarak işkenceye maruz kaldığını, ters
kelepçe takıldığını, başına, sırtına, koluna ve bacaklarına çeşitli şekillerde
vurulduğunu, saatlerce dizlerinin üzerine çökerek ve başına bastırılarak
tutulduğunu, ağır sözlü ve fiilî şiddete maruz kaldığını belirterek kötü
muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde, başvurucunun iddialarının soyut
olması ve sağlık raporlarıyla desteklenmemesi nedeniyle şikâyetlerinin açıkça
dayanaktan yoksun olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; sadece doktor raporlarını dikkate
almanın hakkaniyete aykırı olduğunu, olayın gerçekleştiği koşullar nedeniyle
doktor raporlarına şüphe ile yaklaşılması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından Anayasa’da güvence altına alınan diğer
haklar ile bağlantı kurularak ileri sürülen iddiaların Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı
kapsamında olduğu değerlendirilmiş ve inceleme bu kapsamda yapılmıştır.
32. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
33. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu
çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve
Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir
resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
34. Ancak bir soruşturmanın başlatılabilmesi için
öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için
her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir
kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen
birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde
bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No:
2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü
muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması
sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
35. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına
alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma
tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda
makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak
kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili
iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı
bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 94).
36. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur
olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta
bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları
gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren
kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle
desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı
yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü
muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir
olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma
başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların
güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi-
söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir
soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini
söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426,
12/12/2018, §§ 45, 46).
37. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek
için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de
bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek
için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını
desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine
getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz
konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddiasının incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, §
47).
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
39. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına
ilişkin başvurularda, başvurucunun delil elde etmesi konusundaki zorluklar
dikkate alınmakta ve başvurucudan ihlal iddialarını kanıtlaması
beklenmemektedir. Ancak başvurucudan ihlal iddialarının araştırılmasına, dosya
kapsamında sahip olunan bilgi ve belgelerle karşılaştırılarak bir değerlendirme
yapılmasına elverişli somut bir olay anlatımı yapması beklenmektedir (Mehmet
Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, § 31).
40. Başvurucu, gözaltında tutulduğu sırada sözlü ve
fiziksel şiddete uğradığını ileri sürmektedir. Gözaltına alınırken, gözaltı
süresi boyunca ve gözaltından çıkarılırken başvurucu hakkında toplam sekiz
sağlık raporu alındığı, İnfaz Kurumundan ise ilk muayene raporunun talep
edildiği görülmektedir. Alınan sağlık raporlarında başvurucuda darp ve cebir
izine rastlanmadığına yönelik tespit yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu,
sağlık raporlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de bu iddiayı
destekleyen bir olgu ortaya koyamamıştır. Bu durumda başvurucunun iddialarının
sağlık raporlarıyla desteklenmediği anlaşılmaktadır.
41. Diğer yandan olayın gerçekleştiği ileri sürülen
kapalı spor salonuna ait kamera kaydı ise bulunmamaktadır.
42. Tüm bu tespitlere göre başvuruya konu şiddet olayına
ilişkin olarak ileri sürülen iddiaları desteklemeyen sağlık raporları
değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak
savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltında tutulma koşullarından dolayı kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kolluk görevlilerinin kasıtlı eylemlerinden dolayı
kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.