TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İ.Ç. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/32858)
|
|
Karar Tarihi: 29/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Abdullah UÇAR
|
Başvurucu
|
:
|
İ.Ç.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun
makul süreyi aşması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; hâkimlik mesleğinden çıkarılma, ceza
infaz kurumunda mektupların Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine kaydedilmesi ile
açık ve kapalı görüş hakkının sınırlandırılması nedenleriyle özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının; doktora eğitimine devam edememe ve dikey geçiş
sınavına girişe izin verilmemesi nedenleriyle eğitim hakkının; vaiz
görüşmelerinden yararlandırılmama nedeniyle din ve vicdan özgürlüğünün; ceza
infaz kurumundaki sportif ve kültürel nitelikteki faaliyetlere katılmaya izin
verilmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının; soruşturma sürecindeki birtakım
uygulamalar nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
6. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
8. Konya Bölge İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yapan
başvurucu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 16/7/2016 tarihli
kararı ile görevinden uzaklaştırılmış; 24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten
ihraç edilmiş ve bu karar 29/11/2016 tarihinde kesinleşmiştir.
9. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla
görevden uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki
yazısı üzerine Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 16/7/2016 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
10. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanması istemiyle Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
11. Hâkimlik 19/7/2016 tarihinde, başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
12. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı 5/10/2016 tarihinde
yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir.
13. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında
soruşturma yapma yetkisinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığında olduğu gerekçesiyle 6/6/2017 tarihinde görevsizlik kararı
vermiştir.
14. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı
12/6/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinde (Mahkeme) kamu davası
açmıştır.
15. İddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY'de yer aldığı grubun
sorumlusu (örgüt içinde abi olarak tanımlanan) olduğuna, sohbet adı altındaki
örgüt toplantılarını organize ettiğine yönelik tanık beyanlarına dayanıldığı
görülmüştür.
16. Mahkeme 22/6/2017 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve
E.2017/2 sayılı dosya üzerinden ilk derece mahkemesi sıfatıyla kovuşturma
aşamasına başlamıştır.
17. Tensip zaptı ile iddianame, başvurucunun bulunduğu ceza
infaz kurumu tarafından 29/6/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Mahkeme 13/7/2017 tarihinde yaptığı ilk duruşmada
başvurucunun savunmasını almış ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
19. Başvurucunun anılan karara itirazı, Ankara Bölge Adliye
Mahkemesi 5. Ceza Dairesi tarafından 19/7/2017 tarihinde kesin olarak
reddedilmiştir.
20. Başvurucu 15/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. Mahkeme 12/7/2018 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine
karar vermiştir.
22. Mahkeme 19/9/2018 tarihinde, başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
vermiştir.
23. Anılan karar başvurucu tarafından temyiz edilmiştir. Dava,
Yargıtay önünde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz.
Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
26. Başvurucu, mesleğinden ihraç edildiğini ve yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
27. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, soruşturma dosyasında gizlilik kararının
bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları öğrenemediğini belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
uyarınca bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
30. Somut olayda 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca Mahkemece iddianamenin
kabul edildiği 22/6/2017 tarihi itibarıyla kısıtlılık Kanun gereği
kendiliğinden sona ermiş ve dosyaya erişim imkânı sağlanmıştır. İddianame ve
tensip zaptı başvurucuya 29/6/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
soruşturma dosyasına getirilen kısıtlamanın kalktığını bu tebliğ ile
öğrenmiştir (bkz. § 17). Dolayısıyla başvurucunun dosyaya erişimin
kısıtlanmasına yönelik başvurusunu 29/6/2017 tarihinden itibaren otuz gün
içinde yapması gerekmektedir. Otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra
15/8/2017 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı bulunduğu
anlaşılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün
neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan
mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
b. Değerlendirme
33. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklama tedbirinin
hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak daha önce
bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak
2017/40191 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden Birinci Bölüm Birinci
Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda
açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia
yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu; tutukluluğunun makul süreyi aştığını,
tutukluluğunun devamına ilişkin gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
36. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur.(İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
37. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
38. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 12/7/2018
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Özel Hayata ve Aile
Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Açık ve Kapalı Görüş
Haklarının Sınırlandırılması ile Mektupların UYAP'a Kaydedilmesi
a. Başvurucunun İddiaları
40. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda
açık ve kapalı görüş haklarının haksız yere sınırlandırıldığını ve kendisine
gelen veya kendisi tarafından gönderilen mektupların UYAP'a kaydedildiğini
belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Dolayısıyla
başvurucunun bu bölümdeki iddialarının bu kapsamında incelenmesi gerekir.
42. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
§ 17).
43. Başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 16/5/2001
tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 4. maddesinde bu tarz
uygulamalara ilişkin şikâyetleri karara bağlama konusunda infaz hâkimliğinin
görevli olduğu açıkça belirtilmiştir. Bireysel başvuru dosyası incelendiğinde
ise başvurucunun bu şikâyetine ilişkin olarak infaz hâkimliğine başvuruda
bulunduğu hususunda herhangi bir bilgi ya da belgeye rastlanmamıştır. Bu
nedenle başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Kamu Görevinden Çıkarma Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
45. Başvurucu 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) hükümlerine
dayanılarak HSYK'nın kararıyla haksız şekilde meslekten çıkarıldığını ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
46. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
§ 17).
47. 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında
KHK'da; 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında
meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar
verilenlerin kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece
mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilecekleri, bu kişilerden daha önce dava
açmış olanların idare mahkemelerinde derdest olan veya karar verilen
dosyalarının Danıştaya gönderileceği hükme bağlanmış ve bu şekilde anılan
uyuşmazlıkların çözümünde idari yargıda hangi yargı yerinin görevli olduğuna
yönelik uygulamada yaşanan tereddütler giderilmiştir. Daha önce dava açanlar
yönünden de geçiş hükümleri ihdas edilmiştir. Buna göre 685 sayılı KHK'da
belirginleştirilen dava yolunun başvurucuların durumuna uygun, telafi
kabiliyetini haiz, etkili bir yargı yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz.
Hacı Osman Kaya, B. No: 2016/41934, 16/2/2017; Murat Hikmet Çakmakcı, B. No: 2016/35094,
15/2/2017).
48. Somut olayda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamakta
olup bu kapsamda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Eğitim Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
50. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda
doktora eğitimine devam edememesi ve dikey geçiş sınavına girmesine izin
verilmemesi nedenleriyle eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
51. Başvuru konusu olayda ileri sürülen eğitim hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkin olarak
daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle
ilgili olarak 2017/40191 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden Birinci
Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia
yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
E. Din ve Vicdan
Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
53. Başvurucu; tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda vaiz
görüşmelerinden yararlandırılmadığını belirterek din ve vicdan özgürlüğünün
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
54. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine
başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013 §§ 16, 17).
55. Başvurucu, tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda vaiz
görüşmelerinden yararlandırılmadığını ileri sürmüşse de bu talebini ceza infaz
kurumlarının uygulamalarına ilişkin başvuruların şikâyet yoluyla ileri
sürülebildiği infaz hâkimlikleri önünde dile getirdiğine ve buna rağmen
taleplerinin sonuçsuz kaldığına dair herhangi bir bilgi ya da belge
sunmamıştır.
56. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini, varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden, doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
57. Açıklanan gerekçelerle idari ve/veya yargısal başvuru
yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
F. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
58. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda sportif ve kültürel
nitelikteki faaliyetlere katılmasına izin verilmediğini, bu uygulamaların
sadece FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan tutuklu bulunanlara uygulandığını
belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
59. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin bu
başlık altındaki şikâyetlerinin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamındaki kötü
muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
60. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
61. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin
şikâyetler yönünden ilgili mevzuat (ilgili mevzuat için bkz. Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, §§ 47-50) gereğince başvurucunun iddialarını
iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü muameleye derhâl son verilmesini
isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin bulunduğu görülmektedir. İlgili
hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini öncelikle yetkili yargısal
mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları sebebiyle kötü muameleye maruz
bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu koşulların en kısa zamanda uygun hâle
getirilmesini isteyebilecekken bu yollara başvurmamıştır (benzer yöndeki bir
değerlendirme için bkz. Mehmet Baransu,
B. No: 2015/8046, 19/11/2015, § 30). Başvurucunun şikâyetleri dikkate
alındığında mevcut başvuru yollarının ulaşılabilir, şikâyetleri açısından
telafi imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını
söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep bulunmadığından başvuru yollarının
tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir durumun da olmadığı
görülmektedir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Didem Tütenk, B. No: 2013/7525, 10/6/2015,
§§ 40, 41).
62. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini, varsa bu konudaki
kanıtlarını öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
iletmeden, hak ihlali iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve
çözüme kavuşturmasını beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
G. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
64. Başvurucu, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere
yargı makamlarınca itibar edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
65. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
66. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın Yargıtay aşamasında
devam ettiği tespit edilmiştir (bkz. § 23). Bu kapsamda başvurucunun bu başlık
altındaki şikâyetlerine ilişkin olarak hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun gizlilik talebinin kabulüne ve kimlik
bilgilerinin kamuya açık belgelerde GİZLİ TUTULMASINA,
B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. 1. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
3. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
6. Din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 29/9/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.