TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALI GHARAVI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/33432)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Alı GHARAVI
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat Deha BODUROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, gözaltının hukuki olmaması, gözaltı süresinin
makul süreyi aşması ve tutuklamanın hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının; savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle de adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar vermiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
9. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
10. Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından silahlı
terör örgütlerine (FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C) yardım etme suçunu işlediği
değerlendirilen başvurucunun da aralarında bulunduğu on kişi hakkında
soruşturma başlatılmıştır.
11. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 119. maddesi uyarınca gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında
Cumhuriyet savcısının emri ile arama ve elkoyma kararı verilmiş olup anılan
soruşturma kapsamında başvurucu İstanbul Büyükada'da bir otelde yapılan
toplantı sırasında 5/7/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Adalar Sulh Ceza Hâkimliği 5/7/2017 tarihli kararı
ile başvurucu hakkındaki soruşturma dosyasına ilişkin olarak "soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürebileceği" gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun'un
153. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca başvurucunun müdafiinin dosya içeriğini
incelemesinin ve belgelerden örnek almasının kısıtlanmasına karar vermiştir.
13. Adalar Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma
işlemlerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülmesi
gerektiğini belirterek soruşturma dosyasını 6/7/2017 tarihli fezleke ile
Başsavcılığa göndermiştir.
14. Başvurucu, soruşturma işlemlerinin yürütüldüğü
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilerek ilk ifadesinin alındığı 16/7/2017
tarihine kadar burada gözaltında tutulmuştur.
15. Başvurucu ifadesi alınmak üzere 17/7/2017 tarihinde
Başsavcılıkta hazır edilmiştir.
16. Başsavcılık, silahlı terör örgütüne üye olmamakla
beraber örgüt adına faaliyette bulunarak yardım etme suçundan tutuklanması
istemiyle başvurucuyu aynı tarihte İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğine
sevk etmiştir.
17. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği 18/7/2017 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan
tutuklanmasına karar vermiştir.
18. Başvurucu 21/7/2017 tarihinde tutuklama kararına
itiraz etmiştir. İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğince 1/8/2017 tarihinde
itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
19. Başvurucu 18/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
20. Başsavcılığın 4/10/2017 tarihli iddianamesi ile
başvurucunun silahlı terör örgütlerine (FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C) yardım
etme suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza
mahkemesinde dava açılmıştır.
21. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/10/2017
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/100 sayılı dosya
üzerinden kovuşturma başlamıştır.
22. Mahkemece 25/10/2017 tarihinde yapılan birinci
duruşmada başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
23. 27/11/2019 tarihli duruşmada Savcılık esas hakkındaki
mütalaasını sunmuştur. Savcılık esas hakkındaki mütalaasında; başvurucu ve bir
kısım sanık hakkında dijital incelemelerde bulunulan belgelerde ve Mali Suçları
Araştırma Kurulu raporunda terör örgütlerine yardım yapıldığına dair delil
olmadığını, sanıkların örgüt üyesi olduğundan bahisle haklarında davalar açılan
kişiler ile yaptıkları görüşmelerin savunmalarında açıkladıkları üzere hayatın
olağan akışına uygun görüşmeler olduğunu, dosya kapsamında başkaca delilin
bulunmadığını, sanıklar hakkında uluslararası casusluk ve terörizmin finansmanı
suçlarından yürütülen tahkikat sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verildiğini belirterek beraatlerine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
24. Mahkeme 3/7/2020 tarihinde yaptığı duruşmada
başvurucunun beraatine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca beraat eden başvurucuya
5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat davası açabileceği yönünde
bilgilendirmede bulunmuştur. Anılan karar 14/7/2020 tarihinde istinaf edilmeden
kesinleşmiştir.
25. Öte yandan başvurucu tahliyesinin ardından 24/1/2018
tarihinde haksız olarak yakalanması, gözaltına alınması ve tutuklanması
iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Söz konusu dava
İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/2/2018 tarihli kararıyla başvurucu
hakkındaki davanın derdest durumda bulunması ve bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un
141. ve devamı maddelerindeki yasal şartları taşımadığından bahisle
reddedilmiştir. İstanbul Bölge Adliyesi 19. Ceza Dairesi 1/6/2018 tarihinde
istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Bu kararın temyiz
incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
26. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi"
kenar başlıklı 141. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar
dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan
veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya
beraatlerine karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f)
bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları
bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir."
27. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin
koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Gözaltına Alma İşleminin Hukuka Aykırı Olduğuna,
Gözaltı Süresinin Makul Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu; gözaltına alma işlemlerinin hukuka aykırı
olduğunu, 12 gün gözaltında tutulduğunu, gözaltı süresince herhangi bir işlem
yapılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
30. Bakanlık; başvurucunun gözaltı süresinde yapılan
uzatmanın 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan
Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (6/1-a) maddesi kapsamında
yapıldığını, gözaltı kararında bu sürenin neden uzatıldığına ilişkin somut
gerekçelerin ortaya konulduğunu, olağanüstü hâl döneminde uygulamaya konulan
düzenlemeler ve Başsavcılıkça yapılan uygulama karşısında başvurucunun gözaltı
süresinin makul olduğunu belirtmiştir.
31 Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
b. Değerlendirme
32. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı
süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu
iddiaları ile olağanüstü hâl şartları altında geçici bir süre için azami olarak
30 güne kadar uygulanan gözaltı süresinin uzunluğunun makul olup olmadığı
şikâyetlerine ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061,
8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§
53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§
141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015,
§§ 34-47; Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-37).
Dolayısıyla başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan
kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir. Nitekim
başvurucunun bu şikâyetlerini dile getirdiği tazminat davası derdest durumdadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; Türkiye'de tanınmış ve insan hakları
alanında çalışan İnsan Hakları Ortak Platformu tarafından organize edilen bir
toplantı nedeniyle tutuklandığını, daha önceden planlanan bu toplantının insan
hakları savunucularının kişisel verilerinin korunmasına yönelik bir atölye
çalışması olduğunu, bu toplantıda herhangi bir suç unsuru bulunmadığını, söz
konusu toplantıya uzmanlığı nedeniyle katıldığını belirtmiş, bu toplantıdan
ötürü tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu anılan
toplantının gizli olmadığını, toplantıyla ilgili bazı görüntülerin eğlence ve
haberleşme amacıyla katılımcılarca sosyal medyadan paylaşıldığını, toplantıya
tanımadıkları bir çevirmen çağırdıklarını, böyle bir toplantının gizli olmasının
mümkün olmadığını belirtmiştir. Başvurucu tutuklanmasını gerektirecek somut bir
delilin bulunmamasının yanı sıra tutuklama nedenlerinin de somut olayda söz
konusu olmadığını, ölçülülük ilkesine riayet edilmediğini ileri sürmüştür.
Başvurucu ayrıca tutuklama kararının ve bu karara yapılan itirazın reddi
kararının gerekçesiz olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak insan hakları savunucularının
korunması ile ilgili sözleşmelere ve belgelere riayet edilmesi gerektiğini
ifade etmiştir.
35. Bakanlık görüşünde, tutuklamaya dair verilen
kararlara ilişkin gerekçeler ve iddianamede ortaya konulan deliller kapsamında
başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı
değerlendirilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun bu şikâyetiyle ilgili olarak
öncelikle tazminat davası yolunun tüketilmesi gerektiğini belirtmiştir.
36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
b. Değerlendirme
37. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin olağan başvuru yollarında düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
38. Anayasa Mahkemesi, yakalandıktan veya tutuklandıktan
sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen
kişilerin tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak
-bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla verilen kararların
kesinleşmiş olması kaydıyla- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§
39-42, Hüseyin Hançer, B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 38-40).
39. Somut olayda, başvurucu hakkında açılan davada
yargılama sonunda başvurucunun beraatine karar verilmiş ve anılan karar
kesinleşmiştir (bkz. § 21). Bu bağlamda başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde öngörülen tazminat davasının da derdest olduğu görülmektedir (bkz. §
22). Dolayısıyla başvurucu yönünden tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin
iddiasıyla ilgili olarak yukarıda anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
41. Başvurucu; gözaltına alındığı tarihten itibaren 24
saat içinde avukatıyla görüştürülmediğini, kısıtlama kararı nedeniyle dosyadaki
delillere ulaşamadığını, savunma hakkını etkili ve adil bir biçimde
kullanamadığını ileri sürmüştür.
42. Bakanlık, başvurunun bu kısmına ilişkin görüş
bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkına
sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru
yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir
kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön
koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar başvurucunun kamu
gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı "güncel bir hakkının
ihlal edildiği" iddiasında bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin
kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun
mağdur olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014,
§ 24).
44. Diğer yandan bir şüpheli hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya
açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine
hükmedilmesi hâlinde -makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel
gelmemek şartıyla- bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
mağdur olduklarının kabulü mümkün değildir. Ancak bu durum, soruşturma veya
kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı
dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Mustafa Kamil
Uzuner ve Mustafa Kadir Gül, B. No: 2013/3371, 9/3/2016, § 52).
45. Başvuru konusu olayda başvurucunun beraatine karar
verildiğinden başvurucunun mağdur sıfatı bulunmamaktadır.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yakalama ve gözaltına alma işleminin hukuka aykırı
olması, gözaltı süresinin makul olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.