TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÜLER ERTUGAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/34088)
Karar Tarihi: 19/11/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Kamber Ozan TUTAL
Başvurucular
1. Güler ERTUGAY
2. Emre ERTUGAY
3. Mehmet ERTUGAY
4. Mizgin ERTUGAY
5. Sema ERTUGAY
Başvurucular Vekili
Av. Hüseyin GÜMÜŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/8/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların murisi Cuma Ertugay 18/11/2010 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu Güler Ertugay murisin eşi, diğer başvurucular ise murisin çocuklarıdır. Başvurucular Diyarbakır'da ikâmet etmektedirler.
9. Başvurucular 18/11/2011 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Diyarbakır Valiliği aleyhine ölüme bağlı tazminat davası açmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde; murisin bir polis memuru tarafından sırtından vurularak yaralandığını, kolluk güçleri ve sağlık görevlilerinin engellemesi ve zamanında müdahalede bulunulmaması sonucunda murisin hayatını kaybettiğini belirterek olayda kamu makamlarının ağır hizmet kusuru bulunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucular, cenaze giderleri ile destekten yoksun kalınması nedeniyle maddi tazminat ve uğranılan manevi zarar nedeniyle de manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
10. Diyarbakır 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 4/6/2012 tarihli ön inceleme duruşmasında dava şartlarını incelemiş ve açılan davada adli yargının görevli olduğunu tutanağa geçirmiştir. Başvurucular vekili aynı duruşmada 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 3. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini belirterek mahkemenin görevsizlik kararı vermesini talep etmiştir. Mahkeme, başvurucular vekilinin görevsizliğe ilişkin talebini reddetmiş ve davanın açıldığı tarih itibarıyla yürürlükte olan 6100 sayılı Kanun'un 3. maddesi gereğince görevli olduğunu açıklayarak tahkikat aşamasına geçmiştir.
11. Mahkeme 20/4/2016 tarihinde dava dilekçesini görev yönünden reddederek görevsizlik kararı vermiştir. Mahkeme ayrıca karar kesinleştiğinde talep hâlinde dosyanın görevli idare mahkemesine gönderilmesine ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine hükmetmiştir. Mahkeme gerekçesinde; açılan davanın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ikinci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince davanın idare aleyhine tam yargı davası olarak açılması gerektiği ve bu hususun 6100 sayılı Kanun'un 114. ve 115. maddeleri uyarınca dava şartı olduğu ifade edilmiştir.
12. Davalılardan İçişleri Bakanlığı ve Diyarbakır Valiliği görevsizlik kararına rağmen lehe vekâlet ücretine hükmedilmediğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir. Başvurucular temyize cevap dilekçesinde; dava tarihinde yürürlükte olan kanun hükmüne göre dava açtıklarını, sonrasında hükmün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, dolayısıyla kendilerine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını ifade ederek kararın onanmasını talep etmiştir.
13. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Daire) 9/5/2017 tarihinde Mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. Daire kararında davayı hizmet kusuru nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat davası olarak nitelemiştir. Daire, 6100 sayılı Kanun'un 331. maddesine göre görevsiz yargı yerinde açılan davada yargı yolu bakımından görevsizlik kararı ile birlikte harç, masraf ve vekâlet ücreti yönünden hüküm kurulması gerektiğini açıklamıştır. Daire, davalılar lehine hükmedilecek vekâlet ücreti yönünden söz konusu hususun gözetilmemiş olmasını doğru bulmamakla birlikte bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılama yapmayı gerektirmediği belirterek hükme “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2, 7/1 maddeleri uyarınca talep edilen maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden ayrı ayrı 1.800,00’er TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün onanmasına karar vermiştir.
14. Nihai karar 1/8/2017 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular vekili 28/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
17. Başvurucular, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirleri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
19. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
21. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
22. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel kararında; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
23. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
24. Mevcut başvurunun bu kısmı yönünden söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucular; davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan kanun hükmüne göre görevli olan mahkemede dava açtıklarını, hukuki yanılgıya düşülerek görevli olmayan bir mahkemede dava açmadıklarını belirtmiştir. Başvurucular; görevli mahkemeyi belirleyen ilgili maddenin dava tarihinden sonra Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, buna istinaden görevsizlik kararı verilmesine ilişkin talebin Mahkemece reddedildiğini açıklamıştır. Buna karşın beş yıl süren bir yargılama sonrası Mahkemenin görevsizlik kararı verdiğini belirten başvurucular, haksız olarak aleyhe vekâlet ücreti ödemek zorunda bırakıldıklarını ileri sürmüştür. Başvurucular sonuç olarak bu gerekçelerle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
27. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, aleyhe hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle mülkiyet hakkıyla birlikte adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte haksız bir şekilde vekâlet ücreti yüklendiğine dair şikâyetin esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından başvurunun mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.
30. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
31. Somut olayda başvurucular, aleyhe hükmedilen 3.600 TL vekâlet ücretinden şikâyet etmektedirler. Başvurucuların iddialarına benzer yöndeki şikâyetler daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiş ve K.V. kararıyla ilkeler belirlenmiştir. Anayasal ve kişisel önemi bulunmayan başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Başvuru konusu şikâyet yönünden bahsi geçen karardan ayrılmayı gerektirir durum bulunmamaktadır.
32. Takdir edilen vekâlet ücretinin başvurucuların içinde bulunduğu kişisel koşullara göre kendilerine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendileri için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamalarının olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zararın oluştuğu kanaatine ulaşılamamıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının Anayasa'nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucuların da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varıldığından anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMALARINA 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.