TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMRE SAKARYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/2743)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Abdullah UÇAR
|
Başvurucu
|
:
|
Emre SAKARYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun
makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 24/12/2019 tarihinde tutuklamanın hukuki
olmadığı ve tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyeti dışındaki iddialar
yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun tutuklamanın
hukukiliğine ve tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin kısmının kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli
yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör
Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen
bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, teğmen rütbesiyle sözleşmeli subay olarak
görev yapmaktayken darbe teşebbüsüne yönelik soruşturmalar kapsamında 21/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucu 23/7/2016 tarihinde kolluk görevlilerine
ifade vermiştir. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun müdafii de hazır
bulunmuştur. Başvurucunun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...15.07.2016 günü yukarıda
adresini vermiş olduğum işyerime mesai başlangıcında geldim ve mesai bitimine
kadar görev yaptım. Mesai bitimi ... yerde bulunan, bekâr evime geldim. Bu evde
meslektaşım ve devrem olan Teğmen R.C. ile birlikte kalmaktayız. Ben eve
geldikten sonra bir müddet dinlendim. Saat 22.30 sıralarında bölük olarak
kullandığımız WahtsAppta Muhabere 2015 grubuna Bölük Komutan Vekilimiz olan
Muhabere Üsteğmen E.Ç. mesaj attı. Bu mesajda kendisi Tabur Komutanının emri
olduğunu söyleyerek acil olarak mesaiye gelmemizi söylüyordu. Bir müddet sonra
E.Ç. üsteğmen beni telefonla arayarak geliyormusun diye sordu. Bende bunun
üzerine hazırlanarak ev arkadaşım olan Teğmen R.C. ile birlikte kendisine ait
Wolkswagen Jetta marka gri renkli arabası ile, işyerine gittik. Tabura
girdiğimizde savaş uçaklarının seslerini duydum. Tabura geldiğimizde saat 22.45
civarıydı. Koğuşlar bölgesine giderken Üsteğmen E.Ç. ile karşılaştım ve bize
koğuşa çıkarak beklememizi söyledi. Bizde koğuşa çıkarak bekledik. Daha sonra
Üsteğmen E.Ç. yanımıza gelerek kamuflaj elbiselerimizi giymemizi söyledi. Bir
müddet sonra Tabur Komutanı olan Kurmay Yarbay M.B. yanımıza geldi. Kendisine
ne olduğunu sorduk. Kendisi bize merak etmeyin içiniz ferah, olsun dedi. Daha
sonra E. Üsteğmen depolardan beylik silahlarımızı ve G3 piyade tüfeklerini
almamızı söyledi. Depoya giderek beylik silahımı ve kendi üzerime zimmetli olan
G3 tüfeğimi aldım. 25 tabanca mermisi verildi. G3 tüfeği boştu. Koğuşlar
bölgesine çıktım. Burada E. Üsteğmen tabancalara mermileri basmamızı söyledi.
Tabur Komutam geldi. Burada içtima yapıldı. içtima da Bölük Komutanı Üsteğmen
E.Ç. ve Tabur Komutanı Muhabere Kurmay Yarbay M.B. vardı. Her ikisi de o gün
nöbetçi değildi. İçtima alanına toplananların tamamı teğmen idi. İçtima
sırasında gerek Bölük Komutanı veya Tabur Komutanı tarafından bizlere hitaben
bir açıklama ya da konuşma yapılmadı. Sadece arkadaşlardan ne olup bittiğini
soranlar oldu. Onlara da içlerini ferah tutmalarını söyledi. Ayrıca araçlara
binmemizi söyledi. İçimizden kimlerin yanında özel araçlarının olduğunu sordu.
Araçları yanında olanlar el kaldırdı. Daha sonra bizleri araçlara yönlendirdi.
Oradan araçların bulunduğu otoparka yöneldik. Aracı olan arkadaşların ki bu
araçlar yaklaşık olarak 8-9 araçtı araçlara bindik. Tabur Komutanı ve Bölük
Komutanı aynı özel araca bindi. Ayrıca aynı araca Teğmen L.I. ve M.D. de bindi.
Bende aynı yerde görev yaptığımız Teğmen R.C. nin Wolksvagen Jetta marka gri
aracına bindim. Araçta benimle beraber Teğmenler R.C., Z.A.Ö. vardı. Bölük
Komutanı ve Tabur Komutam önde bizler arkada peşpeşe Samsun Yolu nizamiyeden
bilmediğimiz bir yöne doğru gitmeye başladık. Saat 23.50 civarıydı. Nizamiyeden
çıkarken bizlere karşı bir uyarı olmadı. Bu yolculuk yaklaşık bir saat sürdü.
Buradan Ankara Kazan ilçesinde bulunan 4. Ana Jet Üssüne geldik. Giderken
nereye gittiğimiz bize söylenmedi. Giderken yolda E. Üsteğmen araçlarda yüz km
gidebilecek, yakıt olup olmadığını sordu. Kapıda bizi daha önce hiç görmediğim
bir Subay karşıladı. Bizleri içeriye aldı. Buraya ilk defa geliyordum. Bir süre
içeri de araçlarla ilerledikten sonra araçlardan indik. Giderken nizamiye
kapısında bir özel kıyafetli tam teçhizattı komando gördüm. Bu [komando] araçları sayıyordu.
Araçlardan indikten sonra Tabur Komutanı ile bizi karşılayan subayın
konuştuğunu gördüm. Ne konuştuklarını duymadım. Burada Bölük Komutanımız bizi
gruplara ayırdı. Benim olduğum grupta dokuz teğmen vardı. Bu grubu bir havacı
teğmen alarak bir binanın yanına götürdü ve bizi binanın çevresine üçerli
gruplar halinde dağıttı. Ben, Teğmenler M.F.C. ve V.K. ye gelen rütbeli subay
olursa girişlerin ön kapıdan olacağını söylememizi istedi. Bizim bulunduğumuz
bölümde tel örgülü bir giriş kapısı vardı ve kapalıydı. Saat 01.30 itibariyle
burada beklemeye başladık. Bu bekleme saat 05.30 civarına kadar sürdü. Ayrıca
bir havacı teğmen yanımıza gelerek bana ve yanımdakilere dolu birer adet G 3
şarjörü verdi. Bu 3-4 saat zaman zarfında bulunduğumuz yerden kalkış ve iniş
yapan savaş uçakları gördüm. Bu arada bize yemek dağıttılar. Silah sesleri
duydum. Beklerken bir ara yanımıza Tabur Komutanı geldi. Kendisine ne olduğunu
sorduk. Kendisi de bize amirlerimizin emirlerini dinlememizi ve burada
beklemeye devam etmemizi söyledi. Yine burada beklerken WhatsApp grubundan
Teğmen F.K. nin attığı mesajı fark ettik. Bu mesajda Eğitim Merkez Komutanının
böyle bir emir vermediğini, bunun illegal olduğunu yazıyordu. Bu andan itibaren
biz nöbeti bırakarak girişin orada bulunan bir binaya girdik. Bu binada üst
düzey rütbeli subaylar vardı. Gördüğüm kadarıyla içlerinde bir Tümgeneral, bir
Tuğamiral, bir brövesi olan komando Albay vardı. Bu subaylar içeride ayrı bir
oda vardı ve oraya girip çıkıyorlardı. Ayrıca sivil kıyafetli kişiler de vardı.
Saat 04,00-05.00 sıralarında Teğmen M.Y. nin Eğitim Merkez Komutanı olan
Tümgeneral E.A. ile telefonla konuştuğunu ve kendisinin bizlerin can
güvenliğimizi korumamızı, MEBS Okuluna gelmemizi, kendisinin verilen bu emirden
haberinin olmadığını söylediğini duydum. Sabaha doğru bizimle beraber olan
Teğmen K.A. ayrı bir WhatsApp grubu oluşturdu. Bu grubun, adı '1' di. Bu grubu
oradan kaçmak için ve birbirimizle irtibatı sağlamak için kurdu. Bu grupta çok
sayıda Teğmen ile hatırladığım kadarıyla Yarbay A.A., E. Binbaşı (soyadını
hatırlamıyorum), Bölük Astsubayı İ.A vardı. Bu üst rütbeliler MEBS okulunda
bulunuyordu. Bu gruba bizi 4. Ana Jet Üssüne götüren Bölük ve Tabur
Komutanının, haberleri olmaması için dahil edilmedi. Kaçmak için uygun bir an
bekledik. Artık ne olduğunu anlamıştık. Hava aydınlanmıştı. Saat 09.30
sıralarında F-16 uçakların kalkış pistlerini bombaladıklarını gördüm. Hepimiz
panik halinde kaçıştık. Daha sonra altı teğmen arkadaş ile birlikte Teğmen
C.K.ye ait otoparkta bulunan citroen nemo marka gri renkli aracına binerek
oradan ayrıldık. Bu araca bir de asker olduğunu tahmin ettiğim sivil kıyafetli
bir kişi daha binmişti. Nizamiyeden çıkarken bize zorluk çıkaran olmadı.
Buradan MEBS okuluna gittik. MEBS okuluna geldiğimizde samsun nizamiyeden
girdik ve saat 10.30 sıralarıydı. Gelirken verilen bir şarjör mermisi
şarjörüyle birlikte orada bıraktım. Geldikten sonra beylik tabancasını ve
içerisinde 13 mermiyi birliğe teslim ettim. Kalan 12 mermilik şarjör hücum
yeleğindeydi. Bunları ve G3 tüfeği, başlık ile birlikte Teğmen K.O. nun siyah
golf aracına koymuştum. Bu araç çıkarken polislere denk gelmiş ve aldığım 12
mermi, şarjörü, başlık, hücum yeleği ve G3 tüfeğe el konulmuş.
Ben bu olaylar sırasında ve sonrasında
ne tabancayı ne de G3 tüfeği kesinlikle kullanmadım. Diğer arkadaşlarla tabur
binasına geçerek burada beklemeye başladık. O gün yani 16.07.2016 günü tabur da
kaldım. Bizi çıkartmadılar. İdari tahkikat başlatıldı. 17/18/19/20.07.2016
tarihlerinde MEBS Okulunda idim. Dışarıya çıkartılmadım. 21.07.2016 günü de
Merkez Komutanlığı aracılığıyla polise teslim edildim.
Bana sormuş olduğunuz sorulara
içtenlikle ve samimi bir şekilde cevaplar verdim. Benim kesinlikle belirtilen
bu örgütle hiçbir şekilde ilgim ve alakam yoktur... "
12. Başvurucu, diğer şüpheliler ile birlikte Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca anayasayı ihlal suçundan tutuklanması istemiyle
24/7/2016 tarihinde Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
13. Başvurucunun sorgusu Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince
24/7/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır
bulunmuştur. Başvurucu, Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuştur.
14. Başvurucu, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgusunun ardından 24/7/2016 tarihinde üzerine atılı suçlardan tutuklanmıştır.
Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler Emre Sakarya,...
üzerine atılı bulunan Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme suçunu
işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren FETÖ/PDY örgütü
üyesi olduğu ileri sürülen içerisinde asker, polis, kamu görevlisi ve sivil
kişilerin bulunduğu silahlı ve silahsız kişilerin işbirliği içerisinde darbe
girişiminde bulunarak 240 kişinin şehit edilmesine, 2000'e yakın kişinin
yaralanmasına, kamu mallarının tahrip edilmesine neden oldukları eylemlerin tüm
ülke geneline sirayet ettiğine ilişkin bilgi, belge ve yaşanan olaylar,
yakalama tutanakları ve tüm dosya kapsamındaki somut delillere göre
soruşturmanın henüz tamamlanmadığı gibi darbeye kalkışan kişilerle alakalı
delillerin henüz toplanamadığı, bir kısım şüphelilerin kaçma girişimlerinde
bulunduklarının da bilindiği, bu nedenle şüphelilerin kaçma ve delilleri
karartma ihtimallerinin mevcudiyetinin kabulünün gerektiği, açıklanan
nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı CMK’nun 100. maddesi
ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında
isnat olunan suçlar ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelilerin CMK.nun
101 maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
15. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, itirazı inceleyen
Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği 8/8/2016 tarihinde itirazın reddine karar
vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin
24/7/2016 tarih ve 2016/492 sorgu sayılı tutuklama kararları ve bu kararlara
dayanarak 2016/103590 soruşturma sayılı evrakın incelenmesinden, Ankara 6. Sulh
Ceza Hâkimliğinin 24/7/2016 tarih ve 2016/492 sorgu sayılı tutuklama
kararlarında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, tutuklular
ve tutuklu-şüpheli müdafilerinin itirazlarının reddine...[karar verildi.]"
16. Başsavcılık 31/3/2017 tarihli iddianamesi ile
başvurucunun anayasayı ihlal, yasama organını ortadan kaldırmaya teşebbüs,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör
örgütüne üye olma suçlarını işlediği iddiasıyla aynı yer ağır ceza mahkemesinde
kamu davası açmıştır. İddianamede darbe teşebbüsü ve arkasındaki
yapılanma olan FETÖ/PDY hakkında ayrıntılı bilgilere, darbenin kontrol merkezi
konumunda bulunan Akıncı Üssü'nde görev yapan başvurucuya yönelik suçlama ve
delillere yer verilmiştir.
17. İddianamenin başvurucu ile ilgili bölümünde şu
ifadelere yer verilmiştir:
"...Şüpheli Emre Sakarya'nın
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyesi olduğu, suç tarihinde Kara Kuvvetleri
Komutanlığı MEBS Komutanlığı'nda teğmen rütbesiyle görev yaptığı, darbenin
yönetim merkezi olan Akıncı Üssü'nde mesainin saat 14:00 sıralarında
bitirildiği, darbe faaliyetine katılması uygun görülmeyen personelin evlerine
gönderildiği, Akıncı Üssü nizamiyelerine giriş çıkışı kontrol etmek amacıyla
darbeci askerlerin yerleştirildiği, darbe faaliyeti ile ilgisi olmayan asker ve
sivil kişilerin Akıncı Üssü'ne girilmesine müsaade edilmediği, şüphelinin darbe
faaliyeti sırasında görev ve yetkisi olmadığı halde, MEBS Komutanlığı'nda
yarbay rütbesiyle tabur komutanı olarak görev yapan ve Akıncı Yöneticiler
bölümünde iddianamesi yazılan şüpheli M.B.nin yönlendirmesiyle 16/7/2016
tarihinde saat 00:00 sıralarında Akıncı Üssü'ne geldiği, nizamiyeden giriş
yaptığı, yapılan iş bölümü gereği Akıncı Üssü'nde tel örgülü giriş kapısının
yakınında, tel örgülerin iç kısmında güvenlik nöbeti tuttuğu, darbeciler
tarafından verilen görevleri yerine getirdiği ve darbe faaliyetine bu şekilde
iştirak ettiği, şüphelinin savunması, diğer taraf beyanları, MASAK raporu, HTS
analiz raporu ve tüm dosya kapsamı incelendiğinde, şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı
Terör Örgütü Üyesi olarak aşağıda açıklanan atılı suçları işlediği tüm dosya
kapsamından anlaşılmıştır..."
18. İddianamede ayrıca başvurucu hakkında beyanda bulunan
bazı kişilerin anlatımlarına yer verilmiştir. Bu beyanların ilgili kısmı
şöyledir:
- R.C. alınan ifadesinde "...Muhabere 2015
whatsaap grubuna bölük komutan vekili olan üsteğmen E.Ç. tarafından acilen
mesaiye gelin diye mesaj attı. İki dakika sonra sorgulamayın acilen gelin
şeklinde bir mesaj attı. Daha sonra ev arkadaşım olan Emre Sakarya‘yı aldıktan
sonra saat 22.40 sıralarında nizamiyeye girdim. Üzerimizi değiştirmek için
yukarı çıkarken E.Ç. üsteğmen acele edin oyalanmayın diye uyardı..."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
- Z.A.Ö. alınan ifadesinde "...Tabur Komutanı ve
Bölük Komutanı aynı özel araca bindi. Bende aynı yerde görev yaptığımız Teğmen
R.C.nin gri aracına bindim. Araçta benimle beraber Teğmenler R.C. ve Emre
Sakarya vardı. Bölük Komutanı ve Tabur Komutanı önde bizler arkada peş peşe
Samsun yolu nizamiyeden çıkarak bilmediğimiz bir yöne doğru gitmeye
başladı..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
- V.K. alınan ifadesinde "...Biz buraya tabur
komutanımız yarbay M.B.nin önderliği ve talimatıyla getirildik. İçeri girdikten
sonra bir müddet araçlarımızda bekledik, daha sonra araçlar inerek bizleri
üçerli ve dörderli gruplar haline getirilerek üstte görevlendirildik, bende
yanımda bulunan Emre Sakarya ve F.C. isimli arkadaşlarımla jetlerin kalkmış
olduğu piste yakın bir yerde görev aldık ..." şeklinde beyanda
bulunmuştur.
19. İddianame Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
kabul edilerek E.2017/43 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
Mahkeme 14/4/2017 tarihinde yaptığı tensiple birlikte başvurucu ile birlikte
450 sanığın tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar..., Emre
Sakarya,... üzerlerine atılı suçların niteliği, yasada öngörülen cezasının üst
sınırı, kuvvetli suç şüphesinin varlığına dair olay tutanakları, kamera
kayıtları, HTS analiz raporları, MASAK raporları, tanık beyanları, müşteki
beyanları, ölü muayene otopsi tutanakları, arama el koyma yakalama tutanakları,
sabit hat telefon ve telsiz konuşma tutanakları, bilirkişi raporları,
birleştirilmiş hava hareket tespit tutanakları, muharip üst tespit tutanakları,
suç tarihinde görevli, izinli personel, nöbetçi personel kayıtları, kamere
kayıtları ve fotoğraflardan yapılan tespit tutanakları, siber suçlar raporu,
polis kriminal raporları, nizamiye tespit tutanakları, atılı suçların
CMK.nun100/3-a maddesi sayılan suçlardan olması, sanıkların kaçma şüphesi,
delillerin henüz toplanmamış olması, sanıklar hakkındaki tutuklama tedbirinin
eylemlerle orantılı olması bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı
anlaşıldığından sanıkların tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
20. Mahkeme 28/4/2017 tarihinde yaptığı ilk duruşma ve
sonraki celselerde savunmaları almış, bir kısım müşteki ve tanıkları dinlemiş
ve duruşma sonlarında başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
21. Mahkemece 17/11/2017 tarihinde yapılan duruşmada
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"Tutuklu sanıklar ..., Emre
Sakarya, ... üzerlerine atılı suçların niteliği, yasada öngörülen cezasının üst
sınırı, kuvvetli suç şüphesinin varlığına dair olay tutanakları, kamera
kayıtları, HTS Analiz raporları, MASAK raporları, tanık beyanları, müşteki
beyanları, Ölü Muayene Otopsi Tutanakları, Arama El Koyma Yakalama Tutanakları,
sabit hat telefon ve telsiz konuşma tutanakları, bilirkişi raporları,
birleştirilmiş hava hareket tespit tutanakları, Muharip Üst Tespit Tutanakları,
suç tarihinde görevli, izinli personel, nöbetçi personel kayıtları, kamere kayıtları
ve fotoğraflardan yapılan tespit tutanakları, Siber Suçlar raporu, polis
kriminal raporları, nizamiye tespit tutanakları, atılı suçların CMK.nun100/3-a
maddesi sayılan suçlardan olması, sanıkların kaçma şüphesi, delillerin henüz
toplanmamış olması, sanıklar hakkındaki tutuklama tedbirinin eylemlerle
orantılı olması bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı
anlaşıldığından sanıkların tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
22. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Ankara 5.
Ağır Ceza Mahkemesince 11/12/2017 tarihinde reddedilmiştir.
23. Başvurucu 10/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur
24. Mahkeme, sonraki celselerde benzer gerekçelerle
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Mahkeme son olarak
25/6/2020 tarihli duruşmada başvurucunun da aralarında olduğu tutuklu
sanıkların tahliye taleplerini reddederek tutukluluk hâlinin devamına karar
vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... üzerlerine atılı suçların
niteliği, yasada öngörülen cezasının üst sınırı, kuvvetli suç şüphesinin
varlığına dair olay tutanakları, kamera kayıtları, HTS Analiz raporları, MASAK
raporları, tanık beyanları, müşteki beyanları, ölü muayene otopsi tutanakları,
arama el koyma yakalama tutanakları, sabit hat telefon ve telsiz konuşma
tutanakları, bilirkişi raporları, BHHM kayıtları ve tutanakları, suç tarihinde
görevli, izinli personel, nöbetçi personel kayıtları, kamera kayıtları ve
fotoğraflardan yapılan tespit tutanakları, siber suçlar raporu, polis kriminal
raporları, nizamiye tespit tutanakları, atılı suçların CMK.nun100/3-a maddesi sayılan
suçlardan olması, sanıkların kaçma şüphesi, sanıklar hakkındaki tutuklama
tedbirinin eylemlerle orantılı olması bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin
yetersiz kalacağı anlaşıldığından sanıkların tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"
25. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdest olup başvurucunun tutukluluk durumu
devam etmektedir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 107-162.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut
olgular ortaya konulmadan ve adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağı
tartışılmadan tutuklanmasına karar verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde tutuklama kararlarında adli
mercilerin tutuklamaya yönelik gerekçelerinin belirtilmiş olduğu, tutuklamaya
dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun
tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı ifade edilmiştir. Ayrıca terör
suçlarının soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bıraktığı, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmaması gerektiği belirtilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında herhangi
bir kişiselleştirme yapılmadan ve kendisiyle ilgisi olmayan delillere
dayanılarak tutuklandığını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
31. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
32. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
33. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik veya olağanüstü
hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla,
durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya
tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı
tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda
da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
34. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama
tedbirine konu olan suçlama darbe teşebbüsü kapsamında bir faaliyete katıldığı
iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli
kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 237, 238).
35. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, [GK], B. No: 2016/49158,
26/7/2017, § 58).
b. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
(1) Genel
İlkeler
36. İlgili genel ilkeler için bkz. Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 243-257; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§
38-45.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
37. Başvurucu, darbe teşebbüsü kapsamında bir faaliyete
katıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında anayasayı ihlal
suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100.
maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
38. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
39. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında
da başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların
bulunduğuna değinilmiş ancak bu somut olguların neler olduğu açıklanmamıştır
(bkz. § 14).
40. İddianamede ise başvurucunun soruşturma aşamasındaki
ifadesine ve tanık beyanlarına dayanılarak başvurucunun tutuklanmasına esas alınan
temel olguların; darbe teşebbüsüne ilişkin icra faaliyetlerinin başladığı
saatlerde MEBS Komutanlığında yarbay rütbesiyle görev yapan ve darbe
teşebbüsünün yöneticilerinden biri olduğu belirtilen M.B., nöbetçi olmadığı
hâlde verdiği talimat üzerine başvurucu ve diğer sanıklarla görev yaptıkları
taburda buluştuktan sonra birlikte silahlı ve kamuflajlı bir şekilde araçlarla
teşebbüsün yönetildiği ana merkez olan Akıncı Hava Üssü'ne gittikleri ve
yapılan iş bölümü gereği üssün içerisinde bulunan giriş noktalarında
başvurucunun nöbet tuttuğu hususlarına ilişkin tespitler olduğu anlaşılmaktadır
(bkz. § 17).
41. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin
varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu yönündeki
değerlendirmelerin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
42. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir.
43. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz
ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
44. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu, Türk hukuk sistemi içinde en ağır
cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin
olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No:
2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
45. Somut olayda Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçunun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, kanunda suça
ilişkin olarak öngörülen yaptırımın ağırlığına göre kaçma şüphesinin
bulunmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı
görülmektedir (bkz. § 14).
46. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 6.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama
nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
47. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), [GK], B. No:
2016/40170, 16/11/2017, § 151).
48. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran
Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik,
hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık
atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu
soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
49. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 14) keyfî ve
temelsiz olduğu söylenemez.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık
olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
51. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da bu hakka dair (13. ve
19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
52. Başvurucu, gerekçesiz bir şekilde verilen kararlarla
tutukluluğun devam ettirildiğini ve bu şekilde keyfî olarak hürriyetten yoksun
bırakılmaya devam edildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
53. Bakanlık görüşünde başvuru konusu kovuşturmanın
karmaşıklığının değerlendirmede dikkate alınması gerektiği vurgulanmış ve
tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda ilgili ve yeterli gerekçe bulunduğu
belirtilmiştir.
54. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevabında başvuru
formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
55. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre
içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada
hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
56. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın
19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
57. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Esas
Yönünden
(1) Genel
İlkeler
58. İlgili genel ilkeler için bkz. Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 284-294.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
59. Başvurucu 21/7/2016 tarihinde gözaltına alınmış ve
Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/7/2016 tarihli kararı ile tutuklanmıştır.
Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun tutukluluk hâli
devam etmektedir. Buna göre başvurucunun tutukluluk süresi yaklaşık 4 yıl 4
aydır.
60. 15 Temmuz darbe teşebbüsü kapsamında teşebbüsün
yönetildiği ana merkez olan Akıncı Hava Üssü'ne darbe teşebbüsünün
yöneticilerinden biri olduğu belirtilen M.B. ve darbeye katılan diğer
sanıklarla birlikte giderek yapılan iş bölümü gereği kamuflajlı ve silahlı
olarak üssün giriş ve çıkışlarında güvenliği sağlamak amacıyla nöbet tutmakla
suçlanan başvurucu, bu kapsamda anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs
etme suçundan tutuklanmıştır. Başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli
suç şüphesi altında olduğu soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimlikleri ve
kovuşturma aşamasında Mahkeme tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda
açıkça belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesince de başvurucunun tutuklanmasının
hukuki olmadığı iddiası incelenirken suç işlediğine dair kuvvetli belirtilerin
bulunduğu sonucuna varılmıştır. Başvurucu hakkında tutuklama ve tutukluluğun
devamı kararlarında atıf yapılan delillerin içeriği dikkate alındığında
tutukluluğun ön şartı olan kuvvetli suç şüphesi yönünden Mahkeme kararlarının
açıklayıcı ve yeterli olduğu görülmektedir.
61. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza
mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan
tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde kaçma
şüphesine, delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına, isnat edilen suçun
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun
gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça
göre tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin
yetersiz kalacağına dayandığı görülmektedir (bkz. §§ 14, 21, 24).
62. Diğer taraftan soruşturma mercilerince, 15 Temmuz
darbe teşebbüsünün ardından darbe teşebbüsüyle bağlantılı eylemlere yönelik
olarak soruşturmalar yapılmış; bu soruşturmalar çerçevesinde çok sayıda kişi hakkında
gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır. Anılan türdeki soruşturmaların
ve yargılamaların diğer ceza soruşturmalarına ve kovuşturmalarına göre daha zor
ve karmaşık olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 52)
63. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma sonunda başvurucu hakkında anayasayı ihlal, yasama organını
ortadan kaldırmaya teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya
teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından düzenlenen
iddianame Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmiş ve kovuşturma aşaması
başlamıştır.
64. Başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen darbe
teşebbüsüne ilişkin soruşturmaların yürütülmesinin diğer soruşturmalara göre
zorluğu da dikkate alındığında (darbe teşebbüsüne ilişkin bilgiler için bkz. Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 12-25). Savcılık tarafından 77 maktulün, 444
mağdurun ve aralarında başvurucunun da olduğu 481 şüphelinin bulunduğu
soruşturma 8 ay 10 günde tamamlanarak kamu davası açılmıştır. Yargılamayı yapan
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince düzenli aralıklarla ve en geç üç ay
arayla toplam 439 duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda sanıkların,
katılanların ve tanıkların dinlendiği, diğer delillerin toplandığı
görülmektedir. Bu itibarla genel olarak soruşturmanın ve davanın yürütülmesinde
Savcılık ve derece mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi
yargılamada özensizlik gösterildiği de tespit edilmemiştir.
65. Başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği ile bir
bütün olarak soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri dikkate
alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin, tutukluluğun
devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve
içerikte olduğu; dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu
gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu sonucuna
varılmıştır.
66. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin
olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.