TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KADİR EMEK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/34279)
|
|
Karar Tarihi: 11/3/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ferhat YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Kadir EMEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucuya gönderilen fotoğrafın sakıncalı bulunarak verilmemesi nedeniyle
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan
bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçundan hükümlü olarak Bandırma
1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
9. Başvurucuya başka bir ceza infaz kurumunda bulunan arkadaşı
E.A. tarafından 15/3/2017 tarihinde arkasında yazı bulunan bir fotoğraf
gönderilmiştir.
10. Söz konusu fotoğrafta yüzleri görünmeyen ve ikisi bazı
işaretler yapan üç kadının resmi bulunmaktadır. Fotoğrafın arkasındaki yazıda
ise başvurucunun nasıl olduğunun sorulduğu, nevruz bayramının kutlandığı ve bu
bayramın özgür kalmalarına vesile olması dileğinde bulunulduğu, mektubu
gönderenin bulunduğu ceza infaz kurumundaki arkadaşlarının iyi olduklarının
bildirildiği anlaşılmaktadır.
11. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
14/4/2017 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla fotoğrafın sakıncalı
bulunduğundan başvurucuya verilmemesine karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinde; 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin 3. fıkrası gereğince fotoğrafın
sakıncalı bulunduğu ifade edilmiştir.
12. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı İzmir 2.
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet başvurusu 5/5/2017 tarihli
kararla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; söz konusu fotoğrafın terör
örgütüne ilişkin işaretler taşıdığı, örgüt suçlarından hükümlü bulunanların
haberleşme olanağının ortadan kaldırılması gerektiği ve konuya ilişkin mevzuat
vurgulanarak Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu
belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı İzmir
2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 30/5/2017 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, itirazın dayanağını oluşturan İnfaz
Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer
verilmiştir.
14. Nihai karar 2/6/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 28/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Ceza İnfaz Kurumunun 21/11/2019 tarihli yazısında;
başvurucuya gönderilen mektubun sakıncalı bulunan fotoğrafın arkasında bulunduğu,
bunun dışında ayrıca bir mektubun bulunmadığı, fotoğrafın arkasında bulunan
yazıların ise fotoğrafla birlikte başvurucuya verilmediği belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
19. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek
durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; fotoğrafa neden elkonulduğuna ilişkin somut bir
gerekçe belirtilmediğini, fotoğrafın sakıncalı bulunmasına rağmen fotoğrafla
birlikte mektubun da kendisine verilmediğini, bu nedenle haberleşme
özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde; Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır
Ceza Mahkemesi kararlarındaki tespit ve sonuçların Anayasa’da yer alan hak ve
özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı veya adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan
tarzda açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir. Diğer yandan başvurucu
hakkında verilen kararların olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı bir zamanda
verilmiş olması dikkate alınarak başvurucu hakkında uygulanan tedbirin hukuki
olup olmadığı yönündeki incelemenin Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; Bakanlık görüşünün
Anayasa'nın temel hükümleri ile demokrasi ve özgürlükler açısından isabetsiz ve
haksız olduğunu belirtmiştir.
C. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Anayasa'nın "Haberleşme
hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı
sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 22. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın,
ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar
açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, § 36).
28. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği fotoğrafın
başvurucuya verilmemesine karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu
makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede
bulunulduğu açıktır.
29. Somut olayda 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan,
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
30. Somut olayda Disiplin Kurulunca fotoğrafın başvurucuya
verilmeme sebebi olarak 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin 3. fıkrası gereğince
fotoğrafın sakıncalı olması gösterilmiştir. Fotoğrafın arkasında yer alan
mektubun başvurucuya verilmemesine dair bir karar mevcut değildir. Bu kapsamda
fotoğrafın Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine
yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile
ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı,
bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci
fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, § 51).
31. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre
demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru
amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla
ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin
kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
32. Ayrıca ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve
almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya
ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara
yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği vermelidir (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351,
16/9/2015, § 66).
33. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların
hakları sınırlandırılabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da bir
kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen
sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili
kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla somut olayda da mektubun içeriğindeki hangi sözlerin neden
sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.
34. Somut olayda sakıncalı bulunan fotoğrafta üç kadının
yüksekçe bir yerden, kamyonetlerde oldukları görülen uzaktaki kişilere
baktıkları, kadınlardan birinin ellerini açtığı, bir diğerinin ise zafer
işareti yaptığı gözlenmektedir. Fotoğrafın arkasındaki yazının ise başvurucunun
arkadaşı olduğu anlaşılan E.A.nın başvurucunun hâlini hatırını sorduğu kişisel
bir mektup olduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 10). Disiplin Kurulu ve yargı
kararlarında yalnızca fotoğrafın sakıncalı bulunduğuna dair karar ve gerekçe
bulunmakta, fotoğraf arkasındaki mektubun sakıncalı bulunup bulunmadığına
ilişkin bir karara veya açıklamaya yer verilmemektedir. İnfaz Kurumunun konuya
ilişkin yazısında, mektubun fotoğrafın arkasında bulunması nedeniyle ayrıca bir
işlem yapılmadığı bildirilmiştir (bkz. § 16).
35. Fotoğrafın başvurucuya verilmemesine ilişkin Disiplin Kurulu
kararında, söz konusu fotoğrafın muhatabına verilmesinin neden sakıncalı olduğu
açıklanmadan, ilgili mevzuat hükmüne değinilmekle yetinilmiştir. İnfaz
Hâkimliği kararında ise fotoğrafın terör örgütüne ilişkin işaretler taşıdığı,
örgüt suçlarından hükümlü bulunanların haberleşme olanağının ortadan
kaldırılması gerektiği ve konuya ilişkin mevzuat vurgulanmıştır. Öte yandan
Disiplin Kurulu ve derece mahkemelerinin kararlarında, fotoğraftaki sakıncalara
ilişkin somutlaştırmaya gidilmediği gibi fotoğrafın arkasındaki mektuba yönelik
olarak da hiçbir gerekçeye yer verilmemiştir.
36. Ayrıca sadece söz konusu fotoğrafın sakıncalı bulunmasına
rağmen, fotoğrafın arkasında yer alan ve tamamen kişisel birtakım ifadelerin bulunduğu
anlaşılan mektubun, fotoğraf görülmeyecek şekilde ve içeriğinde sakıncalı
ifadelere rastlanması durumunda bunlar okunmayacak şekilde karalanarak
fotokopisi çekilmek suretiyle başvurucuya verilmesi şeklinde özenli ve esnek
bir yaklaşımın da sergilenmediği görülmektedir. Başka bir ifade ile mektubun
demokratik toplumun ölçütü olan çoğulculuk, hoşgörü, açık fikirlilik ve
tolerans temelinde yorumlanmak suretiyle müdahalenin ölçülü olduğunun, acil bir
toplumsal ihtiyaçtan kaynaklandığının ve/veya haberleşme hakkının kötüye
kullanıldığının ikna edici olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmediği sonucuna
varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden
yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
39. Başvurucu, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılarak 10.000
TL maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
40. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte
ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun
ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal
edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019).
41. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
42. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66-67).
43. İncelenen başvuruda başvurucunun göndermek istediği mektubun
sakıncalı bulunarak gönderilmemesi uygulamasına yönelik şikâyetinin İnfaz
Hâkimliğince reddedilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmıştır.
44. Bu durumda haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
45. Öte yandan somut olayda yeniden yargılamanın başvurucunun
uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır.
Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
haberleşme hürriyetinin ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 2.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğin haberleşme hürriyetine yönelik ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir
2. İnfaz Hâkimliğine (E.2017/1938, K.2017/2028) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.