TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMRAH YAYLA BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/34742)
|
|
Karar Tarihi: 13/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M.Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Emrah YAYLA
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, infaz hâkimliğince yapılan incelemede
şikâyette bulunanın duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü
aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması ve müdafi
yardımından yoksun bırakılma nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ceza infaz
kurumundaki birtakım uygulamalar ve bazı haklardan disiplin cezasının yerine
getirilmesi sürecinde mahrum bırakılma sebebiyle de kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. 1981 doğumlu olan başvurucu, başvuru tarihi
itibarıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile başka suçlardan aldığı
cezaların infazı kapsamında Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
11. Başvurucunun 1/11/2016 tarihinde hastaneden dönüşü
sırasında yüksek sesle slogan atması, ayrıca ring aracı içindeki kamerayı
araçta bulunan diğer iki hükümlü ile beraber yanlarında temizlik ihtiyacı için
bulundurdukları peçete ile kapatması nedeniyle hakkında disiplin soruşturması
başlatılmıştır.
12. Disiplin soruşturmasına konu belgelerden başvurucunun
sözlü savunma verdiği anlaşılmaktadır. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu
Başkanlığınca 11/11/2016 tarihinde başvurucu hakkında ring aracı içindeki
kamerayı kapatması nedeniyle sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak
tedbirlere karşı çıkma disiplin suçundan beş gün hücreye koyma cezası ile
cezalandırılmasına, hastanedeki tedavisinin bitiminden sonra yüksek sesle
slogan attığı gerekçesiyle de gereksiz yere marş söyleme veya slogan atma
disiplin suçundan iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasına karar
verilmiştir.
13. Başvurucu, süresi içinde İnfaz Hâkimliğine başvuruda
bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğinin 20/2/2017 tarihinde düzenlediği tensip
zaptında, 23/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu'nun 6.
maddesinin ikinci fıkrasına 22/7/2010 tarihli ve 6008 sayılı Kanun'un 5.
maddesiyle eklenen cümle gereğince başvurucunun disiplin cezasına karşı
savunmasının alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
savunmasının alınması için duruşmada hazır edilmesine, Disiplin Kurulu kararı
ile ilgili savunmasını vekâletnamesini ibraz etmesi suretiyle avukatı ile
birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabileceği hususunun başvurucuya
bildirilmesine karar verilmiştir. Aynı gün İnfaz Kurumuna gönderilen
müzekkerede ise başvurucunun beyanının Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS)
ile alınacağı belirtilmiştir.
14. 27/4/2017 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır
bulundurulan başvurucu; mahkeme huzurunda avukatının da hazır bulunmasıyla
savunma yapmak istediğini beyan etmiştir. Hâkimlik; duruşmanın SEGBİS aracılığı
ile yapılmasının ceza muhakemesi ilkelerinden yüz yüzelik ilkesine uygun
olduğunu, bu yönde Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğunu ve SEGBİS ile yapılan
duruşmanın duruşma salonundakinden farklı olmadığını bildirmiştir.
15. Başvurucunun duruşma salonunda bulunma talebi
Hâkimlikçe reddedilerek duruşmaya SEGBİS ile devam edilmiştir. Duruşma sonunda
başvurucunun avukatı ile beraber ifade vermek için istediği sürenin
verilmesine, ilgili tanıkların dinlenilmesine ve başvurucunun bir sonraki
duruşmada SEGBİS aracılığı ile hazır edilmesine karar verilmiştir.
16. Bir sonraki duruşmada SEGBİS odasında hazır
bulundurulan başvurucu; arkadaşlarıyla beraber İnfaz Kurumunda işkence
gördüğünü, baskı altında tutulduğu bir ortamda savunma yapamayacağını
belirterek mahkeme huzurunda avukatı eşliğinde savunma yapmak istediğini
belirtmiş; tekrar süre verilmesini talep etmiştir. Hâkimlik, başvurucunun
yeniden süre istemini reddetmiştir.
17. Hâkimliğin 11/7/2017 tarihli kararı ile başvurucunun
Disiplin Kurulu kararına yaptığı itiraz reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde;
Cumhuriyet savcısı mütalaası ile başvurucunun dosya kapsamındaki dilekçesinin
içeriği, başvurucunun İnfaz Hâkimliği nezdinde vermiş olduğu beyan, olayın
meydana geldiğine ilişkin tutanak ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak
başvurucunun eylemleri nedeniyle hakkında verilen disiplin cezalarının kanuna
uygun olduğu belirtilmiştir.
18. Başvurucu 14/8/2017 tarihli dilekçesi ile duruşma
salonunda bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediği hâlde SEGBİS ile
duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda savunma yapma hakkını
kullanmasına izin verilmediğini, tanıklara soru soramadığını belirterek karara
itiraz etmiştir.
19. Kırıkkale 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/8/2017 tarihli
kararıyla "Ceza İnfaz Kurumunda, ring aracında ve sevk edilen hastanede
uyulması gerekli düzene aykırı davranışın yaptırımının olması gerektiği,
cezanın niteliğinin ve süresinin makul ve orantılı olduğu vicdani kanaatine [varıldığı]"
belirtilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
20. Başvurucu 18/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
21. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Emrah Yayla, [GK],
B. No: 2017/38732, 6/2/2020, §§ 28 - 42.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Duruşmada
Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak
savunma yapmak istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını,
duruşma salonunda bizzat savunma yapma hakkını kullanmasına izin verilmediğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
24. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat
hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda
uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme
yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik
altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği
belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma
salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı olduğu, yargılama
makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade
alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı
olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle
SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan
yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
25. Bakanlık görüşünde ayrıca somut olayın özellikleri,
davanın niteliği, dava konusunun karmaşık olup olmadığı, başvurucunun içinde
bulunduğu durum ve yargılamanın aşaması ile birlikte yargılama faaliyetinin
bütünü gözönüne alındığında başvurucuya savunmasını hazırlaması ve itirazlarını
mahkeme önünde etkili bir şekilde ileri sürebilmesi için makul bir süre
tanındığı, gerekli olan tüm bilgilere ulaşma imkânı verildiği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır
bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Başvuruya benzer olaylarda kabul edilebilirlik
kriterleri kapsamında uygulanacak ilkeler, Anayasa Mahkemesinin Emrah Yayla
(aynı kararda bkz. §§ 53-56) kararında ortaya konmuştur. Somut olayda da
başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezaları nedeniyle yaptığı şikâyetin
infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı ve dolayısıyla Anayasa’nın 36.
maddesinin uygulanmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Emrah
Yayla (aynı kararda bkz. §§ 58-86) kararında incelemiş olup anılan
karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi anılan kararda, medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığı ile duruşmaya
katılımlarının sağlanmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir
müdahale oluşturduğunu tespit ederek bu müdahalenin ihlal oluşturup
oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise kanunilik, meşru amaca
dayalı olma ve ölçülülük ilkeleri yönünden yapılacak inceleme
sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir. Buna göre medeni hak ve
yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığıyla duruşmaya
katılımlarının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi
için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması
gerekir (Emrah Yayla, §§ 62 - 67).
31. Anayasa Mahkemesi, Emrah Yayla kararında söz
konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli
olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Emrah Yayla, §§ 68-75). Bu
genel ilkelere göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda
duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup
olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna
göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması,
ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve
orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen
amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede
özellikle gereklilik ilkesi uyarınca uyuşmazlığın tarafının duruşmada
hazır bulunmasını zorunlu kılan bir olgunun yokluğu derece mahkemelerince somut
ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Bu gerekliliğin ortaya
konulması bağlamında kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep
etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve
duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hâle getiren veya büyük ölçüde
zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir (Emrah Yayla,
§ 73).
32. Somut olayda ceza infaz kurumunda hükümlü olarak
bulunan başvurucunun İnfaz Hâkimliğince açılan duruşmada bizzat hazır bulunma
taleplerinin reddedilmesi 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin yollamasıyla
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4)
numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü
karşılamaktadır. Ayrıca hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna
transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların
hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin
usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı
anlaşılmaktadır.
33. Başvuru konusu olayda Hâkimlikçe duruşmalı inceleme
yapılmasına karar verilmiş; duruşma tarihinde başvurucunun İnfaz Kurumunda
bulunan SEGBİS odasında hazır edilerek duruşmaya video konferans bağlantısı
üzerinden katılması istenmiştir. Başvurucunun anılan yöntemle savunma yapmak
istemediğini bildirmesi üzerine Hâkimlikçe aşağıdaki şekilde bir ara kararı
verilmiştir:
"Anayasa Mahkemesinin 20/01/2017
tarih ve 2016/12905 başvuru numaralı kararında segbis yoluyla alınan beyanların
yüz yüzelik ilkesinin sağladığı yönündeki kararı okundu, segbis'in duruşma
salonunda gibi olduğu ifade edildi."
34. Hâkimlikçe daha sonra başka bir işlem yapılmaksızın,
dosyadaki mevcut yazılı bilgi ve belgeler değerlendirilerek bir sonuca
ulaşılmış ve başvurucunun disiplin cezalarına karşı itirazı reddedilmiştir.
35. Başvurucunun davranışı sebebiyle uygulanan bir disiplin
cezasının şikâyet konusu edildiği uyuşmazlık kapsamındaki duruşmada hazır
bulunmanın gerekli görülmemesinin sebepleri somut olarak açıklanmamıştır.
Hâkimliğin yukarıda aktarılan gerekçesi aslında başvurucunun duruşmada
bulunma talebinin somut yargılamayla bağlantılı olmayan genel bir sebeple ve
kategorik olarak reddedildiğini göstermektedir. Anılan gerekçe her durumda
duruşmada bulunma talebinin reddedilmesi gerektiğini belirtmektedir. Somut
olayda başvurucunun duruşmaya katılması yönünde hiçbir çaba gösterilmemiş, aynı
şehir merkezinde bulunan bir ceza infaz kurumundan duruşmaya katılamamanın
niçin gerekli görüldüğü açıklanmamıştır. Bu çerçevede Hâkimlikçe hiçbir
alternatif değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de sunulmadan
-genel ve kategorik bir yaklaşımla- başvurucunun duruşmada hazır bulunma
talepleri reddedilmiştir. Uyuşmazlığın bizzat duruşmada bulunmayı gerektiren
bir nitelik taşıyıp taşımadığı hususunda Hâkimlikçe herhangi bir değerlendirme
yapılmadan genel ve kategorik bir sebeple başvurucunun yokluğunda duruşma
yapılması ve duruşmada hazır bulunma hakkına müdahale için en uygun aracın
seçilmemesi müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ ve Yıldız SEFERİNOĞLU ek
gerekçeyle bu sonuca katılmışlardır.
M. Emin KUZ farklı gerekçeyle bu sonuca katılmıştır.
B. Diğer İhlal
İddiaları
37. Başvurucu adil yargılanma hakkı kapsamında, hakkında
verilen disiplin cezalarına karşı yaptığı şikâyetin değerlendirilmesi sürecinde
avukatının hazır bulunmasıyla savunma yapması için kendisine yeterli süre
tanınmadığını belirterek müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanında başvurucu; hükümlü olarak tutulduğu
Ceza İnfaz Kurumunun İdaresince verilen hücre disiplin cezasının sonucu olarak
ziyaretçi kabulüne izin verilmediğini ve tek başına hücrede tutulduğunu, ayrıca
ring aracının kamerasıyla gözetlenmesinin gerekli olmadığını, kanuna aykırı bu
uygulama nedeniyle psikolojik olarak baskı altında tutulduğunu, bu hususun kötü
muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
38. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal
edildiğine karar verildiğinden, disiplin cezalarına karşı yaptığı şikâyetin
değerlendirilmesi sürecinde avukatının hazır bulunmasıyla savunma yapması için
kendisine yeterli süre tanınmadığı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği
yönündeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden
ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi talebinde
bulunmuş, ayrıca Anayasa Mahkemesince uygun görülecek bir tazminata karar
verilmesini talep etmiştir.
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
42. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir
(Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
43. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
44. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
45. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine
karar verilmesi gerekmektedir.
46. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi
duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarını giderme bakımından
yeterli görüldüğünden başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır
bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK
BULUNMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (E.2017/33, K.2017/1110) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
EK GEREKÇE
Başvurucu, ring aracı içindeki kamerayı kapatma nedeniyle
sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak tedbirlere karşı çıkma
disiplin suçundan beş gün hücreye koyma ve hastanedeki tedavisinin bitiminden
sonra yüksek sesle slogan atma gerekçesiyle de gereksiz yere marş söyleme veya
slogan atma disiplin suçundan iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılma
cezasıyla cezalandırılmıştır.
Hakkında tesis edilen disiplin cezalarına karşı infaz
hâkimliğine yaptığı itirazının incelenip karara bağlanması sürecinde
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı
kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek
bireysel başvuruda bulunmuştur.
Aynı başvurucu tarafından yapılan ve aynı nitelikte olan
2017/38732 sayılı başvuruda Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nca 6.2.2020 tarihli
ihlal kararı verilmiş idi. Bizler de söz konusu kararda karşı oy kullanmış
idik.
Vaka bu olmakla birlikte, eldeki başvurunun incelenip
karara bağlandığı tarih itibarıyla, aynı veya benzer konulara ilişkin olarak
yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesince istikrarlı bir biçimde ihlal
kararları verildiği görülmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin bu
konudaki görüşü yerleşik hale gelmiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca anılan
karşı oy görüşümüz hilafına, iş bu başvuruda başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada
hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar vermek gerektiğini
değerlendiriyoruz.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
FARKLIGEREKÇE
İnfaz hâkimliğince yapılan incelemede başvurucunun
duruşmada hazır bulunarak savunma yapmak istemesine rağmen bunun kabul
edilmemesi sebebiyle adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Kararın gerekçesinde; infaz hâkimliğinin duruşmalı
inceleme yapmaya ve başvurucunun duruşmaya video konferans yoluyla katılmasına
karar verdiği, başvurucunun bu usulle savunma yapmak istemediğini belirtmesi
üzerine dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi suretiyle disiplin
cezalarına yönelik şikâyetin reddedildiği, ancak somut olayda infaz
hâkimliğinin başvurucunun duruşmaya katılması için hiçbir çabaya girmeden, aynı
şehirde olmasına rağmen duruşmaya getirilememesinin nedenlerini açıklamadan ve
olaya özgü somut gerekçeleri belirtmeden duruşmada hazır bulunma talebini
reddetmesi sebebiyle anılan hakka yapılan müdahalenin gerekli olmadığı
belirtilerek Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı
kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, 4675 sayılı Kanunun 3. maddesine göre
hükümlü ve tutuklular hakkındaki disiplin tedbirleri ile cezalarına ilişkin
şikâyetleri inceleyerek karara bağlamakla görevli olan infaz hâkimlerinin, aynı
Kanunun 6. maddesine göre bu şikâyetleri “duruşma yapmaksızın dosya üzerinden
bir hafta içinde” karara bağlayacakları; disiplin cezalarına karşı yapılan
şikâyetlerde hükümlü veya tutukluların savunmalarını aldıktan ve talep edilen
diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra karar verecekleri hükme
bağlanmıştır. Böylece, söz konusu şikâyetlerin incelenmesinde öngörülen usûl
Kanunda açık olarak düzenlenmiş ve infaz hâkimlerine duruşma yapma hususunda
bir takdir yetkisi tanınmamıştır.
Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında, disiplin
cezalarına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkiminin hükümlü veya
tutuklunun savunmasını alması ve hükümlü veya tutuklu savunmasını hazır
bulunmak ve avukatıyla birlikte yapma istiyorsa bu şekilde; gerekli görülmesi
hâlinde de ceza infaz kurumunda alabilmesi öngörülmüştür. Buna göre infaz
hâkiminin söz konusu savunmayı odasında veya duruşma salonunda yahut ceza infaz
kurumunda alması mümkündür. Ancak infaz hâkiminin, disiplin cezasına karşı
şikâyet üzerine hükümlü veya tutuklunun savunmasını alma zorunluluğu duruşma
yapmasını gerektirmediği gibi buna imkân da vermemekte; bu düzenleme, duruşma
yapılmadan dosya üzerinden bir hafta içinde karar verilmesini öngören hükmün
istisnasını oluşturmamakta ve şikâyetçi duruşma salonunda dinlenildiyse bu da
duruşma yapıldığı anlamına gelmemektedir. Anılan hüküm, esas olarak, disiplin
cezalarına yönelik şikâyetlerin karara bağlanmasından önce ilgilinin
savunmasının infaz hâkimi tarafından dinlenilmesini ve talep edilen diğer
delillerin toplanıp değerlendirilmesini gerektirmektedir.
5271 sayılı Kanunun “Kovuşturma Evresi” başlıklı Üçüncü
Kitabının “Kamu Davasının Yürütülmesi” başlıklı Birinci Kısmının “Duruşma”
başlıklı İkinci Bölümünde düzenlenen ve ceza muhakemesinde kendisinden sonra
gelen sonuç çıkarma devresine geçmeyi mümkün kılan duruşma, Kanunda öngörülen
belirli şartların yerine getirilmesini gerektiren ve aleniyet, sözlülük, yüze
karşılık ve vasıtasızlık gibi özellikleri bulunan bir yargılama evresidir. Bu
itibarla, söz konusu şikâyetler bakımından bir suç isnadı altında olmayan ve
hakkında bir kamu davası da yürütülmeyen hükümlü ve tutuklunun 4675 sayılı
Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasına göre savunmasının alınmasının zorunlu
olmasından ve bunu hazır bulunmak suretiyle yapmak isteyen hükümlü veya
tutuklunun varsa avukatıyla birlikte hazır bulunarak yapabilme imkânından
hareketle, savunmanın infaz hâkimi tarafından sözlü olarak alındığı safha
duruşma olarak değerlendirilemez.
Bu nedenle, 4675 sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci
fıkrasında yer verilen “infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden …
karar verir” şeklindeki emredici hükme rağmen, hâkimin başvurucunun duruşmaya
bizzat katılması için çaba göstermesi yahut duruşmaya katılmamasının niçin
gerekli görüldüğünün açıklanmasının zorunlu olduğu yönündeki değerlendirmelere
katılmak da mümkün değildir. Mezkûr emredici hüküm infaz hâkiminin duruşma
açmasına imkân vermediği gibi, aynı maddenin dördüncü fıkrasındaki “İnfaz
hâkimi, Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve
kararını verir” hükmü de ancak 4675 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde
uygulama alanı bulacağından, ikinci fıkradaki açık hüküm sebebiyle duruşma ile
ilgili hükümler uygulanamaz ve söz konusu şikâyetlerin incelenmesinde duruşma
yapılamaz.
Kısaca 4675 sayılı Kanunda, hükümlü ve tutukluların
disiplin cezalarına karşı yaptıkları şikâyetlerin duruşmalı olarak incelenmesini
değil, infaz hâkimi tarafından dinlenilmelerini güvence altına alan bir
düzenleme tercih edildiğinden, kanunla duruşmada bulunma hakkı tanındığından
söz edilemez. Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında, duruşma yapılmadan dosya
üzerinden inceleme yapılarak bir hafta içinde karar verilmesini öngören hüküm
-devamındaki savunma alınması zorunluluğu gibi- esasen söz konusu şikâyetlerin
anlamsız hâle gelmeden ivedilikle karara bağlanmasını sağlayacak bir adil
yargılanma güvencesi olarak öngörülmüştür. İnfaz hâkimi tarafından hükümlü ve
tutuklunun savunmasının alınmasını zorunlu kılan hükümden duruşma yapılması
imkânı veya zorunluluğunun çıkarılması ise, disiplin cezalarına karşı yapılan
itirazların -kabul edilmeleri hâlinde bile- çoğu zaman anlamsız hâle gelmesine
ve söz konusu güvencenin etkisiz kalmasına yol açabilecek niteliktedir.
Nitekim başvuru konusu olayda infaz hâkimi, 20/2/2017
tarihinde, başvurucunun savunmasının alınması gerektiğini belirterek duruşma
yapmaya karar vermiş ve başvurucuya iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma
ile beş gün hücreye koyma cezası verilmesine ilişkin 11/11/2016 tarihli
Disiplin Kurulu kararına karşı yapılan şikâyetin 27/4/2017 tarihinde yapılacak
duruşmada inceleneceğini bildirmiştir. Böylece -anılan disiplin cezalarının
süreleri de dikkate alındığında- başvurucunun şikâyetinin duruşma yapılmadan
dosya üzerinden bir hafta içinde karara bağlanacağına ve savunması alındıktan
ve talep edilen deliller toplanarak değerlendirildikten sonra karar
verileceğine ilişkin kanun hükmü etkisiz kılınmıştır.
Başka bir anlatımla, adil yargılanma hakkının kapsamında
bulunan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının özel bir görünümü olan duruşma(da
hazır bulunma) hakkının kabulüne ilişkin yorum, şikâyetin etkili bir şekilde
incelenmesini engellemiş ve başvurucunun duruşma yapılmadan herhangi bir
şekilde dinlenilmesini gerektiren mezkûr hükmü etkisiz hâle getirmiştir. Bu
nedenle -aynı başvurucunun ilk başvurusunda verilen ihlal kararına ilişkin
farklı gerekçemde de belirttiğim üzere- öncelikle incelenmesi gereken husus
adil yargılanma hakkının kapsamında olan ve mahkeme önündeki bir uyuşmazlığın
makul bir sürede karara bağlanmasını güvence altına alan mahkeme hakkının ihlal
edilip edilmediği olmalıdır (bkz. Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732,
6/7/2020).
Somut olayda, başvurucuya verilen disiplin cezaları
konusundaki şikâyetin -verilen cezaların süreleri de dikkate alınarak- Kanunun
6. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen usûle uygun şekilde başvurucunun
savunması alındıktan, talep ettiği deliller de toplanıp değerlendirildikten
sonra ve beş günlük hücreye koyma cezası ile iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun
bırakma cezasının infaz edilmesinden ve şikâyeti kabul edilecekse de bu kararın
anlamsız hâle gelmesinden önce karara bağlanması gerekirken, şikâyetin
duruşmalı olarak incelenmesine ve duruşmanın şikâyet başvurusundan yaklaşık
beşbuçuk ay sonra yapılmasına karar verilmiş; sekiz ay sonra da şikâyet
reddedilmiştir.
Bu itibarla, başvurucunun, mahkeme önündeki uyuşmazlığın
makul bir sürede karara bağlanmasını güvence altına alan mahkeme hakkı ihlal
edilmiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, başvurucunun adil
yargılanma hakkının, duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden değil mahkeme hakkı
yönünden ihlal edildiği düşüncesiyle ihlal kararına farklı gerekçeyle
katılıyorum.