logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Katip Kuzu [1.B.], B. No: 2017/34770, 1/7/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KATİP KUZU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/34770)

 

Karar Tarihi: 1/7/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Cafiye Ece YALIM

Başvurucu

:

Katip KUZU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tıbbi hata sonucu meydana geldiği ileri sürülen ölüm olayı ile ilgili olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/9/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

7. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 30/7/2016 tarihinde yaşamını yitiren 1984 doğumlu F.K.nın eşidir.

10. Başvurucunun eşi F.K. vefatından yaklaşık on beş gün önce nefes darlığı ve göğüs ağrısı sebebiyle tedavi olmak için Samsun Özel M. Hastanesine başvurmuş, yapılan tetkikler sonrasında F.K.ya panik atak teşhisi konularak tedavisine bu şekilde devam edilmiştir.

11. F.K. 30/7/2016 tarihinde sabah saatlerinde rahatsızlanmış, ambulansla götürüldüğü Salıpazarı Devlet Hastanesinin Acil Servisinde yapılan ilk müdahalenin ardından Çarşamba Devlet Hastanesine sevk edilmiştir. Burada da müdahale yapılarak F.K.nın ambulansla Samsun Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine (Hastane) nakli sağlanmıştır.

12. Hastanede F.K.ya doktor T.Ö., hemşireler Ş.C. ile Fe.K. tarafından müdahale edilerek elektroşok tedavisi uygulandıktan sonra F.K. taburcu edilmiştir. Başvurucu, eşi F.K.yı arabaya bindirdikten hemen sonra eşinin durumu kötüleşmiş; bunun üzerine F.K. tekrar Hastane içine alınmıştır. Hastanede F.K.ya ikinci elektroşok tedavisi uygulanarak tedavisinin bittiği söylenmiştir.

13. Eşinin durumunun kötü olduğunu, ambulans verilerek Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Eğitim ve Araştırma Hastanesi) sevkinin sağlanması gerektiğini söyleyen başvurucu, bu talebinin kabul edilmemesi nedeniyle F.K.yı kendi aracıyla Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürmüştür. Acil Servis önünde hasta nakil görevlisi olan F.S. başvurucuya hastanın ambulansla getirilmediği için acil ambulans giriş kapısından giriş yapamayacağını söyleyerek başvurucunun aracını diğer girişe yönlendirmiştir.

14. Eğitim ve Araştırma Hastanesinde F.K.nın kalbinin yolda durmuş olduğu ve yapılan müdahalelerin sonuçsuz kaldığı başvurucuya bildirilmiştir.

15. Başvurucu, gerekli teşhis ve tedavi işlemlerinin uygulanmaması, F.K.nın Eğitim ve Araştırma Hastanesine ambulans olmadan gönderilmesi nedenleriyle F.K.nın ölümünden sorumlu oldukları iddiasıyla doktorlar ve diğer sağlık personelleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

16. Çarşamba Cumhuriyet Başsavcılığınca Salıpazarı ve Çarşamba Devlet Hastanelerinde görevli doktorlar ile diğer sağlık personelleri hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca soruşturma izni talep edilmiş, Salıpazarı ve Çarşamba Kaymakamlıklarınca soruşturma izni talebi reddedilmiştir. Başvurucu, ret kararına karşı Samsun Bölge İdare Mahkemesine itiraz etmiştir. Başvurucu, başvuru formu ve eklerinde anılan itirazının sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

17. Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile diğer Hastanede görevli doktorlar ve sağlık personelleri hakkında Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni talep edilmiş, Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hasta nakil görevlisi olan F.S. ve Hastanede F.K.ya müdahale eden doktor T.Ö. dışındaki doktorlar ve diğer sağlık personelleri hakkında soruşturma izni verilmemiştir. Başvurucu, ret kararına karşı Samsun Bölge İdare Mahkemesine itiraz etmiştir. Başvurucu, başvuru formu ve eklerinde anılan itirazının sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

18. İlkadım Kaymakamlığınca doktor T.Ö. hakkında soruşturma izni verilmesine dair 24/11/2016 tarihli kararda; F.K.nın 30/7/2016 tarihinde saat 13.00 sıralarında Çarşamba Devlet Hastanesinden sevki üzerine Hastaneye 112 ambulansı ile getirildiği, psikiyatrik muayenesinin yapıldığı, yaşam bulgularının normal olduğunun tespit edildiği, doktor T.Ö.nün F.Kya uzmanlık alanı ile ilgili gerekenleri yaparak F.K.nın yakınlarına göğüs hastalıkları uzmanı olan bir hastaneye götürülmesini önerdiği ancak F.K.nın şikâyetlerinin yapılan müdahaleye rağmen devam etmesi üzerine daha ileri bir hastaneye 112 ambulansı ile sevkini gerçekleştirmediği, yakınları tarafından Eğitim Araştırma Hastanesine gönderilen F.K.nın yolda vefat ettiğinin tespit edildiği değerlendirilmiştir. Anılan kararda ayrıca iddia ile meydana gelen sonuç arasında illiyet bağı bulunduğundan genel hükümlere göre soruşturma yapılması için T.Ö. hakkında 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni verilmesine karar verilmiştir.

19. Başsavcılığın 2016/20076 soruşturma numaralı soruşturma dosyası ile Özel M. Hastanesi doktorları C.M., S.B., Y.B.B. ve hakkında İlkadım Kaymakamlığınca soruşturma izni verilen doktor T.Ö., hasta nakil görevlisi olan F.S. hakkında soruşturma başlatılmıştır.

20. Başsavcılık, doktorlar ve hasta nakil görevlisinin varsa kusurlarının tespiti amacıyla Adli Tıp Kurumu İstanbul Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulundan (Adli Tıp Kurumu) rapor aldırmıştır.

21. Adli Tıp Kurumu 20/4/2017 tarihli raporunda; F.K.nın ölümünün pulmoner tromboemboli sonucu meydana gelmiş olduğu, Özel M. Hastanesi doktorları C.M., S.B., Y.B.B. ve Samsun Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi doktoru T.Ö., Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hasta nakil görevlisi olan F.S.ye atfı kabil kusur bulunmadığı, kişinin ölümüne neden olan pulmoner tromboembolinin klinik bulgularının çok kısa bir süre önce ortaya çıkabileceği mütalaa edilmiştir. Anılan raporun sonuç kısmı özetle şöyledir:

"...Kişinin ölümünün pulmoner tromboemboli sonucu meydana gelmiş olduğu,

Kişinin Özel M. International Hastanesi’nde 11/07/2016-12/07/2016 tarihlerinde şikayetlerine yönelik tetkiklerinin, muayenesinin ve konsültasyonlarının yapıldığı, tetkik ve muayene bulgularına uygun tedavisinin düzenlendiği, uygulanan tedavi ve yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu, uygulanan tedavinin kişinin ölümüne etkisi ve katkısı olmadığı cihetle;

Kişinin tedavisine katılan ilgili doktorlar [S.B.], [Y.B.B.] ve [C.H.'ye] atfı kabil kusur bulunmadığı,

Kişinin şikayetleri üzerine götürüldüğü Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde Uz.Dr. [T.Ö.] tarafından muayenesinin yapıldığı, muayene bulgularına göre uygun tedavisinin yapıldığı, taburculuğunda ambulansla sevk etmesini gerektirecek acil klinik bir durum saptanmadığı, kişinin ölümüne neden olan pulmoner tromboembolinin klinik bulgularının ölümden çok kısa bir süre önce ortaya çıkabileceği tıbben bilindiği cihetle;

Kişinin tedavisini yapan Uz.Dr. [T.Ö.ye] atfı kabil kusur bulunmadığı, kişinin yolda arrest olarak spontan solunum dolaşımı olmadığı halde Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirildiği, kişiye yeniden canlandırılma işleminde gecikme olmadığı cihetle; Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi hasta nakil görevlisi olan [F.S.ye] atfı kabil kusur bulunmadığı oy birliği ile mütalaa olunur..."

22. Başsavcılıkça yapılan soruşturma sonucunda 18/7/2017 tarihinde şüpheliler C.M., S.B., Y.B.B. ile T.Ö. ve F.S hakkında kusurlarının bulunmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık) verilmiştir.

23. Başvurucu kovuşturmasızlık kararına karşı 10/8/2017 tarihinde itiraz etmiş, Samsun 3. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.

24. Başvurucu anılan kararın 17/8/2017 tarihinde tebliğ edildiğini belirterek14/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. İlgili hukuk için bkz. Nimet Bacaklılar [GK], B. No: 2014/19349, 15/3/2018, §§ 45-50.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

27. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu; Hastanede eşi F.K.ya doktor T.Ö. tarafından elektroşok tedavisi uygulandığını, F.K.nın kollarına girilip kendisine ait araca taşınarak taburcu edilmeye çalışıldığını, eşi F.K.nın araca bindirilir bindirilmez fenalaşması üzerine tekrar Hastane içine alındığını, daha yüksek dozda elektroşok tedavisi uygulanarak yeniden taburcu edildiğini, ısrarlı şekilde eşinin durumunun kötü olduğunu, ambulans verilerek Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmesi gerektiğini söylemesine rağmen bu talebini doktor T.Ö.nün kabul etmediğini, eşini kendi aracıyla götürmek zorunda kaldığını, Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servis girişi önüne geldiklerinde hasta nakil görevlisi olan F.S.nin kendisine hastanın ambulansla getirilmediği için acil ambulans giriş kapısından giriş yapamayacağını söyleyerek aracını diğer girişe yönlendirdiğini, doktor ve sağlık personelinin gerekli teşhis ve tedavilerde bulunmayarak eşi F.K.nın ölümüne neden olduklarını belirtmiştir. Başsavcılıkça verilen kovuşturmasızlık kararının hukuka aykırı olduğunu ifade ederek adil yargılanma hakkı, hak arama hürriyeti ile yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, eşinin yaşamının korunamamasından ve olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesinden şikâyet etmektedirler. Başvurucunun tüm iddialarının yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

30. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Somut olayda başvurucu, yaşamını yitiren F.K.nın eşidir. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

31. Somut olayda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamakla birlikte başvurunun başvuru yollarının tüketilmesi kuralı yönünden ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

32. Başvurucu, doktor T.Ö. ve hasta nakil görevlisi F.S. hakkında yapılan ceza soruşturmasına yönelik ihlal iddialarını belirtmiş ancak yaşanan olayla ilgili olarak idare mahkemeleri önünde tam yargı davası açıp açmadığı hususunda Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi vermemiştir.

33. Bu durumda somut olayda öncelikle incelenmesi gereken husus etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün başvurucuya idare mahkemeleri önünde bir tam yargı davası açma yolunun sağlanmasıyla yerine getirilmiş sayılıp sayılamayacağı hususudur.

34. Bu değerlendirmede öncelikle devletin yaşam hakkı kapsamındaki yükümlülüklerinin çerçevesinin belirlenmesi gerekir.

35. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50). Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).

36. Söz konusu pozitif yükümlülük, sağlık alanında yürütülen faaliyetleri de kapsamaktadır. Devlet, sağlık hizmetlerini -ister kamu isterse özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin- hastaların yaşamlarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, § 35).

37. Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

38. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).

39. Ancak kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir yaklaşım benimsenebilir. Bu kapsamda yaşam hakkının veya vücut bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmeyen durumlarda pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).

40. Bu yaklaşım, tıbbi hata sonucu meydana geldiği ileri sürülen ölüm olayları için de geçerlidir. Diğer taraftan bu şekildeki bir kabul, bu tür olaylarda yürütülen ceza soruşturmalarının Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmeyeceği anlamına da gelmemektedir. Ancak ilke olarak tıbbi hatalara ilişkin şikâyetler konusunda temel başvuru yolu, hukuki sorumluluğu tespit adına takip edilecek olan hukuk veya idari tazminat davası yoludur (Zeki Kartal, B. No: 2013/2803, 21/1/2016, § 78; Nail Artuç, § 38).

41. Bununla birlikte kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu ya da olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi- kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturmasının yürütülmesi gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).

42. Aynı durum yetkili kişi ve kurumların sağlık kuruluşlarına başvuran hastanın hayatına veya vücut bütünlüğüne mesleki ödevlerini hiçe sayarak zarar vermeleri hâlinde sağlık alanında yürütülen faaliyetlerde de geçerlidir (Kenan Sayın, B. No: 2013/5376, 14/10/2015, § 47; Nafia Sevin Ergün Sefada ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14844, 1/12/2016, § 68).

43. Görüldüğü üzere yaşam hakkı kapsamında devletin etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğü, olayın niteliğine bağlı olarak farklı nitelikteki hukuki yolların etkili yürütülmesiyle yerine getirilmiş sayılabilmektedir. Bu durumda başvuruya konu ölüm olayının niteliğinin belirlenmesi önem arz etmektedir (Nimet Bacaklılar, § 71).

44. Somut olayda F.K. panik atak teşhisi ile sevk edildiği Hastanede doktor T.Ö.nün uyguladığı müdahalenin ardından taburcu edilmiştir. Başvurucunun ambulans ile bir başka hastaneye sevkine ilişkin talebi doktor T.Ö. tarafından reddedilmiştir. Başvurucunun kendi imkânları ile Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürmeye çalıştığı F.K. yolda hayatını kaybetmiştir.

45. Başvurucu, eşi F.K.ya doğru teşhis ve tedavinin uygulanmamasından ve F.K.nın ambulansla sevk edilmemesinden şikâyet etmektedir. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında başvurucunun şikâyetlerinin tıbbi hata kapsamında olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip olduğu etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, somut olayda mağdurlara idari yargı mercileri önünde tam yargı davası açma yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.

46. Somut olayda başvurucu; eşi F.K.nın ölümü üzerine doktor T.Ö. hakkında görevi kötüye kullanma, hasta nakil görevlisi F.S. hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan Başsavcılık tarafından yürütülen ceza soruşturması sürecinin kesinleşmesinden sonra bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olup hem idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini sağlayabilecek olan tam yargı davası yolunu tükettiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz edilemeyecektir.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Katip Kuzu [1.B.], B. No: 2017/34770, 1/7/2020, § …)
   
Başvuru Adı KATİP KUZU
Başvuru No 2017/34770
Başvuru Tarihi 14/9/2017
Karar Tarihi 1/7/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tıbbi hata sonucu meydana geldiği ileri sürülen ölüm olayı ile ilgili olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Tıbbi ihmal veya sağlık hizmetlerine erişememe sonucu ölüm Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi