TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TUNCAY GÜNDOĞAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2018/8170)
|
|
Karar Tarihi: 8/7/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Tuncay GÜNDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; ifade özgürlüğü kapsamındaki eylemlerin
tutuklamaya konu edilmesi nedeniyle de ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir kişi 7/12/2017
tarihinde İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne yaptığı
ihbarda; PKK/KCK terör örgütünde silahlı faaliyet gösterirken yaralanan erkek bir
örgüt üyesinin yaklaşık 1-1,5 yıl önce İstanbul'a gelerek tedavi olduğunu,
tedavisini müteakip İstanbul'un farklı bölgelerinde inşaat işlerinde çalışmaya
başladığını, yaklaşık bir yıldır gecekondu türünde bir evde tek başına
yaşadığını, akşamları eve geç saatlerde geldiğini, sabahları ise erken
saatlerde evden ayrıldığını, söz konusu şüphelinin sahte kimlik kullandığını,
yaşadığı sokaktaki insanlarla diyalog kurmaktan çekindiğini, görüştüğü
şahıslara isminin ''Tuncay'',
memleketinin ise ''Kars, Diyarbakır''
gibi farklı iller olduğunu söylediğini ileri sürmüştür.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ihbarda belirtilen
kişinin başvurucu olduğu değerlendirilmiş ve ihbar doğrultusunda başvurucu
hakkında soruşturma başlatılmıştır.
10. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9/1/2018 tarihli kararı
ile başvurucunun ikametgâhında arama yapılmıştır. Evde bulunan dijital
materyallerin incelenmesi neticesinde, PKK/KCK terör örgütünü simgeleyen bayrak
ve ellerinde Kalaşnikof tüfek olan, terörist oldukları değerlendirilen biri
bayan, biri erkek şahsa ait iki ayrı fotoğrafın bulunduğu belirtilmiştir.
11. Soruşturma kapsamında başvurucunun sosyal medya paylaşımları
da tespit edilmiştir. Başvurucunun "Roj
Azad" isimli Facebook hesabında "Selam olsun halkı için canlarını feda eden yiğit ve kahraman Kürt
genç ve kızlarına. Raqqa düştü, bu da birilerine ders olsun", "göçükte yaşamını yitiren S.Ü., Cizre
bodrumlarında öldürülen kardeşi sanatçı E.Ü.nün yanına defnedildi",
"sosyal medyada İmralı kapıları derhal
açılsın kampanyası", "madem
çekilip kaçacaktınız Kürdistan bayraklarını toplayıp kaçsaydınız. Niye ayaklar
altında ezdirdiniz hainoğulları" şeklinde paylaşımlarda
bulunduğu, ayrıca hayatını kaybettiği anlaşılan bir örgüt üyesinin fotoğrafı
ile birlikte "bugün sadet(şehadet)
haberini aldım bogazim düğümlendi gözlerim doldu, nefesim kesildi. Sanki hayat
durdu seninle yaşadığım bütün anılar bir film şeridi gibi gözümün önünde geçti
ama bu filmin sonu böyle acı olmamalıydı. Azrail böyle bir acı bize
yaşatmamalıydı diye içerlendim ama daha sonra kendimi toparlayıp sana ve kutsal
amaca layık olmak için ayağa kalkıp anın önünde bir dakikalık saygı duruşuna
geçtim. Çünkü sen artık ülkemizi aydınlatan binlerce yıldızlar kervanına
katıldın. Bize de bu kutsal yıldızlar karşısında saygı duruşuna geçmek düşer
seni hiç unutmayacağız gabar ve cudinin asi çocuğu.'' şeklinde
paylaşımlarda bulunduğu belirtilmiştir.
12. Başvurucu 10/1/2018 tarihinde İstanbul'da bulunan Cevizlibağ
metrobüs durağında polis memurlarınca şüphe üzerine durdurulmuş, yapılan
kontrolde aranma kaydının bulunduğu görülmüş ve yukarıdaki soruşturma
kapsamında gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu 15/1/2018 tarihinde terör örgütünün propagandasını
yapma suçundan tutuklanması istemiyle İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
edilmiştir.
14. Başvurucu 15/1/2018 tarihinde İstanbul 7. Sulh Ceza
Hâkimliğince yapılan sorgusunda "Ben
suç olduğunu da bilmiyordum. Alıntı yaparak paylaşmışım. Kesinlikle suç teşkil
ettiğini bilmiyordum. Propaganda amacım yoktu. Duygusal davranarak paylaştım,
hastahanede kalp ritim bozukluğu tedavisi görüyorum, inşaatta çalışıyorum,
kesinlikle sahte kimlikle de alakam yoktur. Kendi resmi kimliğim vardır.
Hastahanelerde kayıtlıdır. Raporlarım mevcuttur. İnşaatta çalıştığım için
sultanbeyli'de bir gecekondu kiraladım orada kalıyorum, ev aramamda da herhangi
bir suç unsuru çıkmamıştır. 5 yıldır sadece inşaatta çalışıyorum ve tedavimi
görüyorum. Marmara, Koşuyolu ve Siyami Ersek hastahanelerinde tedavi görüyorum,
2 kez ehliyet sınavına girdim, hepsi kendi gerçek kimliğimdir, örgütle hiç bir
alakam yoktur, paylaşımların suç teşkil ettiğini bilmiyordum, ben başka yerden
alıntı yaptım, bir hata yaptım, bir daha yapmayacağım. C.T.yi tanırım. İnşaatta
elektrik işi yapar, örgüt ile bir alakası var mıdır bilmiyorum. Birlikte
inşaatlarda çalışıyoruz, aynı mahalledeyiz, arkadaşlığımız oradan vardır."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
15. İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği 15/1/2018 tarihinde
başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan tutuklanmasına karar
vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheli Tuncay Gündoğan'ın üzerine
atılı, terör örgütü propagandası yapmak suçundan yapılan incelemede ; şüpheli
hakkında PKK/KCK terör örgütünde silahlı faaliyet gösterirken yaralanıp
İstanbul iline tedavi amaçlı geldiği, ... adresinde tek başına yaşadığı
şeklinde bir takım ihbarların alınması üzerine sosyal medya hesabının
incelendiğinde terör örgütünü sempatik gösterir kalaşnikoflu genç kız, örgüt
militanının resmi önünde kaval çalan çocuk resmi ve kartal figürlü örgüt
bayrağı, örgüt elebaşının resimleri, Kürdistan bayrağı şeklindeki ifadeler ve
örgüt üyesi olduğu değerlendirilen şüpheli ile ilgili 'Şehadet haberini aldım
bugün, boğazım düğümlendi' şeklindeki örgütün eylem ve faaliyetlerini meşru
gösterir, özendirir mahiyette paylaşımlarının olduğu, bu nedenle atılı suçu
işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların
varlığı, şüpheli hakkında ihbar içeriği, varsa irtibatlarının tespiti, aynı
zamanda dosya içerisinde mevcut video içeriğinden anlaşılacağı üzere terör
üyesi olduğu değerlendirilen bir çok 10-15 kişi civarındaki silahlı şahısların
video görüntülerinin bulunması hususu dikkate alınarak suçun örgüt üyeliği
noktasında aleyhe ağırlaşma ihtimali, PKK silahlı terör örgütünün hücresel
yapılanma mahiyetinde olup varsa bağlantılarının hiç bir şüpheye yer
bırakmaksızın ortaya çıkartılması, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst
sınırı, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı
anlaşıldığından CMK' nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelinin
tutuklanmasına ... [karar verildi]."
16. UYAP'tan yapılan incelemede başvurucunun müdafiinin
tutuklama kararına itiraz ettiği anlaşılmıştır. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği
22/1/2018 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
17. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 16/1/2018 tarihinde,
başvurucu ve bir başka şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve
terör örgütü propagandası yapma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle
iddianame düzenlemiştir. İddianamede, başvurucu ile ilgili yapılan
değerlendirme şöyledir:
"İhbarda Tuncay GÜNDOĞAN'ın PKK/KCK terör
örgütü bünyesinde silahlı faaliyet gösterirken yaralanarak tedavi için
İstanbul'a getirildiği, tedavisini müteakip inşaat işlerinde çalışmaya
başladığı bildirilmiştir. Şüphelinin adı, adresi, mesleği, kullandığı telefon
numarası, bu numaranın kimin adına kayıtlı olduğu gibi ayrıntılı bilgiler
verilmiştir. Soruşturma kapsamında yapılan araştırmalar neticesinde şüphelinin
gerek ikametinde bulunan dijital materyallerdeki fotoğraflar gerekse sosyal
medya hesabındaki paylaşımlar, daha önce bu örgüte üye olmaktan mahkumiyet
kararı verilen şüphelinin, tahliye olduktan sonra da örgütle bağını
koparmadığı, örgütün fikir ve ideolojilerini halen benimsediği, sosyal medya
hesabından bu ideolojilere ilişkin söz, resim ve haberleri paylaşarak örgütü
meşru ve haklı göstermeye çalıştığı görülmüştür. Şüphelinin sosyal medya
hesabından yaptığı paylaşımlar sadece örgüt üyeliğinin delili değil ayrıca
terör örgütü propagandası yapmak suçunun unsurlarıdır."
18. İddianamenin İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince 13/2/2018
tarihinde kabulü üzerine başvurucu hakkında kovuşturmaya başlanmıştır. Mahkeme
aynı tarihte yaptığı tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına
karar vermiştir.
19. Başvurucu 27/2/2018 tarihinde tutukluluğun devamı kararına
itiraz etmiştir. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi 14/3/2018 tarihinde itirazın
reddine karar vermiştir.
20. Başvurucu başvuru formunda İstanbul 7. Sulh Ceza
Hâkimliğinin kararına ilişkin itirazın (ne zaman itiraz ettiğini ve itirazın
hangi kararla sonuçsuz kaldığını belirtmeksizin) ve İstanbul 27. Ağır Ceza
Mahkemesine yapmış olduğu başvurunun (ne zaman başvurduğunu ve başvurusunun
hangi kararla sonuçsuz kaldığını belirtmeksizin) sonuçsuz kaldığını ileri
sürmüştür. Başvurucu, hangi karar olduğunu açıklamadan kararı 16/2/2018
tarihinde öğrendiğini belirterek 13/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. Başvurucu 11/4/2018 tarihli ilk duruşmada adli kontrol
tedbirleri uygulanarak tahliye edilmiştir.
22. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi 18/10/2018 tarihinde;
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine, terör
örgütünün propagandasını yapma suçundan ise 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Tuncay'ın gözaltına alınması
sırasında ikametinde ele geçirilen cep telefonu ve 8 gb ibareli flash bellkete
herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı ancak; 16 gb'lık flash
bellekte yapılan inceleme sonucu düzenlenen 12/1/2018 tarih ve 2018/1 nolu
raporda: eli silah tutan bayan ve erkek örgüt mensubuna ait ayrı ayrı iki
fotoğraf, sözde pkk/kck terör örgütünü simgelemyen sarı, yeşil ve kırmızı
renkli kartal fotoğrafı, pkk/kck örgüt isminin yazılı olduğu ve sözde örgüt
üniformalı şahısların görüldüğü klip ve mp3 dosyaları olduğunun tespit
edildiği,
Sanık Tuncay'ın arkadaşı adına çıkartırmış
olduğu ve fiilen kullandığı gsm hattı ile açmış olduğu ''Roj Azad' isimli
facebook profil hesabında:
Güvenlik güçlerinin terör örgütünü bertaraf
etmek amacıyla yapmış olduğu operasyonları sonucu etkisiz hale getirildiği
değerlendirilen bir erkek örgüt mensubu ile ilgili fotoğrafı 23/9/2017
tarihinde herkese açık olacak şekilde paylaşarak yaptığı yorumda 'bugün sadet haberini aldım boğazım
düğümlendi/ seninle yaşadığım bütün anılar bir film şeridi gibi gözümün önünden
geçti ama bu filmin sonu böyle acı olmamalıydı/ sana ve kutsal amaca layık
olmak için ayağa kalkıp anin öründe bir dakikalık saygı duruşuna geçtim/
binlerce yıldızlar kervanına katıldım/ seni hiç unutmayacağız gabar ve cüdinin
asi çocuğu' şeklinde yorum yaptığı,
Ve yine sanık Tuncay'ın 'Selam olsun halkı
için canlarını feda eden yiğit ve kahraman Kürt genç ve kızlarına. Raqqa düştü,
bu da birilerine ders olsun', 'Göçükte yaşamını yitiren S.Ü., Cizre
bodrumlarında öldürülen kardeşi sanatçı E.Ü.nün yanına defnedildi', 'Sosyal
medyada İmralı kapıları derhal açılsın kampanyası', 'Madem çekilip kaçacaktınız
Kürdistan bayraklarını toplayıp kaçsaydınız. Niye ayaklar altında ezdirdiniz
hainoğulları' şeklinde paylaşımlarda bulunduğu, sanığın 26 ekim, 24 ekim, 17
ekim, 21 ekim, 19 ekim, 17 ekim, 18 ekim, 16 ekim, 14 ekim, 7 ekim, 12 ekim
2017 tarihlerinde birden ziyade pkk/pyd terör örgütünün faaliyetlerini ve
şiddet içeren eylemlerini övücü ve propagandasını yapıcı mahiyette
paylaşımlarda bulunduğunun anlaşıldığı,
...
Mahkememizce sübut bulduğu kabul edilen sosyal
medya paylaşımlarının yukarıda ayrıntıları ile açıklanan ifade hürriyetinin
kapsamı ve sınırlarını belirleyen AİHM kararları ışığında 3713 sayılı yasanın
7/2.maddesi gereğince terör örgütü propagandası suçunu oluşturup oluşturmadığı
tartışma konusu yapılmıştır.
Propaganda; Belli bir görüşün toplum içinde
yayılmasını, fikir ve kanaatlerin kökleşmesini sağlamak için, bu amacın
gerçekleşmesine yönelik olarak her türlü maddi ve manevi araca başvurarak
telkin, teşvik ve etkide bulunmak, başkalarını kendi yanına çekmek amacıyla bir
düşünceyi bir görüşü yaymak, birden fazla kişinin bilgisine ulaştırmaktır.
Propaganda eylemi açısından; düşüncenin veya
fikrin, yazıyla veya sözle açıklanış biçimi itibariyle, şiddeti bir araç olarak
öngörüp görmediği, kişileri hedef gösterip kanlı bir intikam isteyip
istemediği, benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşru olduğunun
ileri sürülüp sürülmediği ve insanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde
anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtıp
kışkırtmadığı hususları birlikte değerlendirilerek eylemin propaganda suçu
kapsamında kalıp kalmadığı hususu değerlendirilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayımız
değerlendirildiğinde yukarıda detaylıca açıklanan sanığın eyleminin (sosyal
medya paylaşımlarının ve flash beleğinde örgüt mensuplarını destekleyici
mahiyetteki fotoğraf ve mp3/klip bulundurmasının) zincirleme şekilde terör
örgütü propagandasını yapmak suçunu oluşturduğu anlaşılacaktır.
Her ne kadar iddia makamı tarafından sosyal
medya paylaşımları ve sanıktan ele geçirilen flash bellekteki veriler sanığın
terör örgütü üyesi olduğu şeklinde yorumlanmış ise de; sanık hakkında daha önce
Diyarbakır 7. ACM tarafından 29/1/2008 suç tarihli eylem hakkında terör örgütü
üyeliği suçundan 21/6/2017 tarihinde kesinleşen bir mahkumiyet hükmü verildiği
de nazara alınarak, sanık aleyhine elde edilen somut verilerin (bahse konu
yargılamaya dayanak teşkil eden iddianamenin tanziminden sonra) sanığın örgüt
ile organik bağını devam ettirdiğine ilişkin her tür şüpheden uzak mahkumiyete
yeterli kesin delil oluşturmadığı anlaşılarak sanığın eyleminin propaganda
suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır."
23. Başvurucunun istinaf başvurusunu değerlendiren İstanbul
Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi 4/12/2019 tarihinde başvurucunun
istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
24. Başvurucu bu kararı temyiz etmiş olup bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki yargılama Yargıtayda derdest
durumda bulunmaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. İlgili hukuk için bkz. Besime
Konca, B. No: 2017/5867, 3/7/2018, §§ 43-53.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 8/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; tutuklanmasına neden olan paylaşımlarda şiddeti
teşvik eden, devlet kurum ve yöneticilerine karşı aşağılayıcı, hakaretamiz,
halkı kin ve düşmanlığa sevk edecek bir içerik bulunmadığını, paylaşımlarının
ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, mevcut delillere dayalı olarak değil de
geçmişinden dolayı tutuklandığını, tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesindeki tazminat yolunun
tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esasa ilişkin ise Bakanlık, başvurucunun
geçmişte söz konusu örgütle olan bağlantısı, bu örgüte üye olma suçundan daha
önce aldığı ceza, cezasının infazının ardından yine aynı terör örgütünü övücü
mahiyette yaptığı paylaşımlar, konutunda yapılan aramada bu örgütle ilgili ele
geçirilen dokümanlar dikkate alındığında somut olayda soruşturma makamlarının
tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülü olduğu yönündeki
değerlendirmelerinin temelsiz olmadığını ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun
hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu kısımdaki
iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Genel İlkeler
32. Genel ilkeler için bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No:
2016/40170, 6/12/2016, §§
110-124.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
33. Başvurucu, terör
örgütü propagandası yapma suçunu işlediği iddiasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Bu itibarla başvurucunun kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkına tutuklama suretiyle yapılan müdahalenin kanuni bir temeli
bulunmaktadır.
34. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi
gerekir.
35. Tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesine ilişkin olarak
başvurucudan ele geçirilen materyallere ve başvurucunun sosyal medya
paylaşımlarına dayanılmıştır. İddianamede de bu delillere yer verilmiştir.
Kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı bu olgular üzerinden değerlendirilecektir.
36. Başvurucudan elde edilen flash bellekte elinde silah olan
kadın ve erkek örgüt mensubuna ait iki ayrı fotoğrafın, PKK/KCK terör örgütünü
simgeleyen sarı, yeşil ve kırmızı renkli kartal fotoğrafının, PKK/KCK örgüt
isminin yazılı olduğu ve örgüt üniformalı şahısların görüldüğü bir videonun
bulunduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan başvurucunun "selam olsun halkı
için canlarını feda eden yiğit ve kahraman Kürt genç ve kızlarına. Raqqa düştü,
bu da birilerine ders olsun", "göçükte yaşamını yitiren S.Ü., Cizre
bodrumlarında öldürülen kardeşi sanatçı E.Ü.nün yanına defnedildi",
"Sosyal medyada İmralı kapıları derhal açılsın kampanyası",
"Madem çekilip kaçacaktınız Kürdistan bayraklarını toplayıp kaçsaydınız.
Niye ayaklar altında ezdirdiniz hainoğulları" şeklinde; ayrıca hayatını
kaybettiği anlaşılan bir örgüt üyesinin fotoğrafı ile birlikte "bugün
şehadet haberini aldım. Boğazım düğümlendi. Gözlerim doldu, nefesim kesildi.
Sanki hayat durdu. Seninle yaşadığım bütün anılar bir film şeridi gibi gözümün
önünde geçti ama bu filmin sonu böyle acı olmamalıydı. Azrail böyle bir acı
bize yaşatmamalıydı diye içerlendim ama daha sonra kendimi toparlayıp sana ve
kutsal amaca layık olmak için ayağa kalkıp anın önünde bir dakikalık saygı
duruşuna geçtim. Çünkü sen artık ülkemizi aydınlatan binlerce yıldızlar
kervanına katıldın. Bize de bu kutsal yıldızlar karşısında saygı duruşuna
geçmek düşer seni hiç unutmayacağız Gabar ve Cudi'nin asi çocuğu.'' şeklinde
paylaşımlar yaptığı ileri sürülmüştür.
37. Somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun açıklamalarının
güvenlik güçleriyle çatışma hâlinde olan terör örgütü mensuplarının eylemlerini
öven, meşru gösteren hatta sahiplenen nitelikte olduğu görülmektedir.
Soruşturma ve kovuşturma makamlarının bu sözleri, terör örgütünün cebir, şiddet
veya tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermek olarak yorumlamasının temelsiz
olduğu söylenemeyecektir. Öte yandan söz konusu paylaşımlar ile başvurucudan
ele geçirilen dijital materyaller birlikte değerlendirildiğinde anılan
olguların terörle bağlantılı bir suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak
kabul edilmesinin keyfî ve temelsiz olmadığı sonucuna varılmıştır.
38. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç
şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
39. İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken temel olarak suçun niteliğine ve kanunda
öngörülen yaptırımın üst sınırına dayanıldığı
görülmektedir.
40. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen terör örgütü
propagandası yapma suçu, Türk
hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tiplerindendir. İsnat
edilen suça ilişkin kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret
eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Bercan Aktaş, B. No: 2015/15860,
10/10/2019, § 41).
41. Dolayısıyla somut
olayın özelliği ve Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen-
kaçma şüphesine ilişkin tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
42. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü
olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülü olup olmadığının belirlenmesinde somut
olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, § 268; Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 76).
43. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir biçimde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (benzer
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 64).
44. Ölçülülüğe ilişkin somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri
dikkate alındığında İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suçlar için
öngörülen yaptırımın ağırlığını gözönünde tutarak adli kontrol uygulamasının
yetersiz kalacağı, tutuklamanın ölçülü olacağı sonucuna varmasının keyfî ve
temelsiz olduğu söylenemez.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade Özgürlüğünün
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
46. Başvurucu, ifade özgürlüğü kapsamındaki paylaşımları
dolayısıyla tutuklanması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
47. Bakanlık görüşünde, yargılamanın devam etmesi dolayısıyla bu
şikâyetin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esasa ilişkin olarak ise Bakanlık;
başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğunu,
paylaşımlarında silahlı direnmeye veya isyana teşvik niteliği taşıyan
ifadelerin olması dikkate alındığında tutuklama şeklindeki müdahalenin ölçülü
olduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesi tutuklama tedbirinin ifade ve basın
özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma
hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken
öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi
aşıp aşmadığını değerlendirmekte; sonrasında tutuklamanın hukukiliğine ya da
tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567,
25/2/2016, §§ 92-100; Hidayet Karaca
[GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 111-117; Mehmet
Baransu (2), B. No:
2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay Dağ
ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849,
4/12/2013, §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay,
B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§
120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak,
B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal
Sarıyıldız, B. No:
2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan,
B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser
Yıldırım, §§ 60-74).
49. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığına
ilişkin iddiası incelendiğinde, suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için
inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut
olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varılmıştır
(bkz. §§ 34-45). Bu kapsamda
yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucunun yalnızca ifade
özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve
tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir
durum bulunmamaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklanmasının ifade
özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık
olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Tutuklanma dolayısıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.