TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Ç.T.V.S.T.A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/34853)
Karar Tarihi: 10/3/2020
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Kadir ÖZKAYA
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Mahmut ALTIN
Başvurucu
Ç.T.v.S.T.A.Ş.
Vekili
Av. Emel Esra CİNER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırılan taşınmaza ilişkin kamu yararının ortadan kalkmasına rağmen ilk malike iade edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının; onama kararının gerekçesiz olması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
8. İstanbul'un Beşiktaş ilçesine bağlı Ortaköy Mahallesinde bulunan başvurucu adına kayıtlı olan 30 ada 66 parsel sayılı taşınmaz 4/12/1969 tarihinde alınan kamu yararı kararına dayalı olarak 1973 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) 17. Bölge Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmıştır.
9. Anılan taşınmaz ifraz ve tevhit işlemleri sonucunda 26/6/2006 tarihinde 30 ada 156 ve 157 parseller numaralarını almış ve 2.475,62 metrekare yüz ölçümündeki 156 parsel sayılı taşınmaz, arsa karşılığı inşaat ihalesi ile 12/11/2009 tarihinde Z.H.A.Ş'ye satılmıştır.
B. Tapu İptali ve Tescil Davası Süreci
10. Başvurucu 27/2/2004 tarihinde İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde başvuru konusu taşınmazın 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 22. ve 23. maddeleri uyarınca kendisine iade edilmesi talebiyle tapu iptali ve tescil davası açmıştır.
11. Mahkemece 15/12/2005 tarihinde 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddelerindeki koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince (Daire) 6/6/2006 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından 19/10/2006 tarihinde reddedilerek karar kesinleşmiştir.
12. Bakanlık görüş yazısında, bu karara karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurunun hâlen derdest olduğu belirtilmiştir.
C. Başvuru Konusu İhalenin İptali Davası Süreci
13. Başvurucu 10/11/2009 tarihinde KGM ve İstanbul Defterdarlığı aleyhine İstanbul 7. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) ihalenin iptali davası açmıştır.
14. Mahkemece 29/7/2010 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, otuz yıl önce kamulaştırılan taşınmaz üzerinde kamulaştırma amacına uygun inşa edilen bir çok yapı ve tesisin bulunduğu açıklanmıştır. Bununla birlikte taşınmazın satışına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddelerindeki koşulların oluşmadığı ve taşınmazın eski maliki tarafından geri alma süresinin de fazlasıyla geçtiği vurgulanmıştır. Öte yandan başvurucu tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının da reddine karar verildiği belirtilmiştir.
15. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Danıştay Onüçüncü Dairesince 13/6/2011 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde, başvurucu tarafından verilen ikinci dilekçesinin davalılara tebliğ edilmediği belirtilmiştir.
16. Mahkemece bozma kararına uyularak 27/4/2012 tarihinde aynı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar aynı Daire tarafından 29/6/2017 onanmıştır.
17. Nihai karar 7/8/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 6/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu, KGM tarafından yol ve kavşak yapımı amacıyla kamulaştırılan ve üzerinde boğaz köprüleri ve erişime kontrollü karayollarının bakım, onarım, yapım ve işletme hizmetlerinin sürdürüldüğü tesislerin bulunduğu 156 parsel sayılı taşınmazın ihale ile üçüncü kişilere satışa çıkarılması nedeniyle kamulaştırma amacının ortadan kalktığını belirtmiştir. Başvurucu kamu yararının ortadan kalkması sebebiyle bahsi geçen taşınmazın kendisine iade edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde; taşınmazın kamulaştırıldığı 1969 yılından beri kamulaştırma amacına uygun kullanıldığı, 2942 sayılı Kanun'un 23. maddesindeki koşulların gerçekleşmemiş olması nedeniyle başvurucunun taşınmazın iadesine ilişkin hak iddiasında bulunmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanmayan başvurucunun, eski malik olarak taşınmazının kendisine iade edilmesi iddiasının mülk kavramı içinde korunmayacağı ifade edilmiştir.
22. Öte yandan başvuru konusu şikâyet yönünden Anayasa Mahkemesince mülk olduğunun kabulü hâlinde ise taşınmazın otuz yıl kamulaştırma amacına uygun olarak kullanıldıktan sonra kamunun başka bir ihtiyacının ortaya çıkması üzerine satılarak gelir elde edilmesinin kamu yararına yönelik olduğu açıklanmıştır. Sonuç olarak, taşınmazın başvurucuya iade edilmemesinin başvurucuya önemli bir külfet yüklemediği, amme menfaatlerinin gözetilmesindeki kamusal yarar ile bireyin mülkiyet hakkının korunmasındaki bireysel yarar arasında kurulması gereken makul dengenin başvurucu aleyhine orantısız bir biçimde zedelenmesine yol açmadığı, mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
23. Başvurucu cevap dilekçesinde, başvuru formundaki beyanlarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
a. Genel İlkeler
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıç tarihi 23/9/2012 olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
25. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin doğru olarak belirlenebilmesi için kesinleşen nihai işlem ve kararın tarihinin yanı sıra gerçekleştiği iddia edilen müdahalenin zamanının da doğru tespit edilmesi gerekir. Bu tespit yapılırken müdahaleyi oluşturan olaylar ve ihlal edildiği iddia edilen hakkın kapsamı birlikte değerlendirilmelidir (Agavni Mari Hazaryan ve diğerleri, B. No: 2014/4715, 15/6/2016, § 100; başka bir hak ile ilgili olmakla birlikte ilgisi nedeniyle bkz. Zeycan Yedigöl [GK], B. No: 2013/1566, 10/12/2015, § 31).
26. Mülkiyetten yoksun bırakma şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler kural olarak anlık eylemler olup sürekli bir müdahale oluşturmaz (Agavni Mari Hazaryan ve diğerleri, § 114). Ancak bu kuralın bir istinası ise mevzuatta yeni bir başvuru yolunun bulunması ve bu başvuru yolunun zaman bakımından yetki alanında devam etmesi durumudur (benzer yöndeki karar için bkz. Emin Acar, B. No: 2014/333, 4/10/2017, § 55).
27. Anayasa Mahkemesi, taşınmazın tapusunun orman olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi üzerine yapılan bir başvuruda mülkiyetten yoksun bırakmaya yol açan yargı kararının 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlaline yönelik başvuruyu zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez bulmuştur (Nurdan Sesiz, B. No: 2012/317, 16/4/2013, §§ 21-23).
28. Yine Agavni Mari Hazaryan ve diğerleri kararında başvurucuların uyuşmazlık konusu taşınmazın mülkiyetini 1958 yılında kaybettiklerine ve 1975 yılında bu işleme karşı açtıkları davanın da reddedildiğine vurgu yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu sebeple başvurucuların mülkiyet hakkına konu ettikleri taşınmazla hukuki ilişkilerinin Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden kırk bir yıl önce kesilmiş olduğu ve daha sonra açtıkları davanın ise etkili ve başarı şansı sunan yeni bir hukuk yolu olmadığı gerekçeleriyle mülkiyet hakkına yönelik şikâyetin zaman bakımından yetkisi dışında kaldığı sonucuna varmıştır (Agavni Mari Hazaryan ve diğerleri, §§ 118-120).
29. Emine Görgülü (B. No: 2014/5871, 6/7/2017) kararında da başvurucu, vakıf evladı olduğunun tespiti ve vakfa mütevelli olarak atanması talebinin reddedilmesinden yakınmıştır. Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden başvuruya konu mülhak vakfın mazbut vakıflar arasına alınmasına ilişkin sürenin fiilen 30/11/1965 tarihinde sona erdiğine işaret etmiştir. Sonuç olarak başvurucunun vakfa yönetici olarak atanma talebine ilişkin hukuk yolunun da başarı şansı bulunan, etkin bir başvuru yolu olmadığı vurgulayarak başvurunun zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Emine Görgülü, §§ 31-54).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
30. Somut olayda başvuru konusu taşınmazın 1973 yılında kamulaştırılarak 2009 yılına kadar kamulaştırma amacına uygun olarak kullanıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Başvurucu taşınmazın Z.H.A.Ş'ye ihaleyle satılması nedeniyle kamulaştırma amacına uygun kullanımın sona erdiğini ve taşınmazın eski malik olarak kendisine iade edilmesi gerektiğini belirterek ihalenin iptali davası açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilerek, kamulaştırılan taşınmazın satışına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ayrıca 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddelerindeki koşulların oluşmadığı ve taşınmazın eski maliki tarafından geri alma süresinin de geçtiği belirtilmiştir (bkz. § 14).
31. Öte yandan başvurucu 2004 yılında İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde anılan taşınmazın, kamu hizmetine yönelik bir ihtiyaç kalmadığından bahisle satılmasına dair işlem nedeniyle 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddeleri uyarınca kendisine iade edilmesi talebiyle açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddine dair karar, 19/10/2006 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu bu karara karşı AİHM bireysel başvuruda bulunmuştur. Söz konusu başvuru hâlen AİHM önünde derdesttir (bkz. §§ 10-12).
32. Başvurucu söz konusu davada başvuru konusu taşınmazın kamulaştırma amacına aykırı kullanımı nedeniyle kendisine iade edilmemesinden yakınmıştır. Başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği dava ise anılan taşınmazın idare tarafından üçüncü bir kişiye satışına ilişkin ihalenin iptaline yöneliktir. Başvurucu bu davada anılan taşınmazın kamu yararı amacı ortadan kalktığı için kendisine iade edilmesi gerektiğini öne sürmüştür. 1973 yılında kamulaştırılan ve kamulaştırma bedeli ödenerek mülkiyeti hazine adına tescil edilen taşınmazın, otuz yılı aşkın süre kamulaştırma amacına uygun kullanıldıktan sonra kamulaştırma amacına aykırı kullanım nedeniyle iadesine ilişkin etkili başvuru yolu, tapu iptali ve tescil davasıdır.
33. Buna göre başvurucunun 2004 yılında açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddedilmesinden sonra aynı taleple bu kez ihalenin iptali davasıyla yargı yoluna gitmiş olması idari ve yargısal yolları canlandırmaya yönelik olduğu kabul edilmelidir. 6216 sayılı Kanun ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün hükümleri daha önce tamamlanmış olan bir sürece yönelik yeni bir başvuru hakkı imkânı tanımamaktadır.
34. Sonuç olarak başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali iddiasına temel teşkil eden 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddelerine istinaden taşınmazın iadesi talebine ilişkin sürecin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce sona erdiği anlaşılmaktadır.
35. Başvurucu, iade talebi bu şekilde sonuçlandıktan sonra 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddeleri kapsamında ihalenin iptali davasıyla yeniden talepte bulunmuş ise de derece mahkemelerince söz konusu sürecin 19/10/2006 tarihinde kesinleştiği gözetilerek ihalenin iptali talebi reddedilmiştir. Dolayısıyla bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden sonra başvurulması sonucu verilen ret kararı üzerine yapılan bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucu, Danıştayın onama kararının gerekçesiz olduğunu belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda; kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçe ile deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
39. Somut olayda başvurucu; ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Başvurucu, Danıştay kararının gerekçesiz olduğunu soyut olarak iddia etmiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddianın temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 10/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.