logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Akın Dombaycı [2.B.], B. No: 2017/3492, 9/9/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AKIN DOMBAYCI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/3492)

 

Karar Tarihi: 9/9/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Murat GÜVEN

Başvurucu

:

Akın DOMBAYCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuka aykırı olması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; mal varlığına tedbir konulması nedeniyle mülkiyet hakkının; ceza infaz kurumundaki görüş kısıtlamaları nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/11/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

10. Başvurucu, hâkim olarak görev yapmaktayken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 16/7/2016 tarihli kararı ile görevinden uzaklaştırılmış; 24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç edilmiş ve bu karar 29/11/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla görevden uzaklaştırılan yargı mensupları hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki yazısı üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında başvurucu 18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucu 18/7/2016 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde, FETÖ/PDY ile herhangi bir bağlantısının olmadığını hatta verdiği bazı kararlar nedeniyle birtakım haber sitelerinde Hükûmet yanlısı hâkim olarak adının çıktığını belirtmiştir.

13. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 19/7/2016 tarihinde, terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.

14. Başvurucunun sorgusu Hâkimlikçe 20/7/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu, Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunarak suçlamaları kabul etmemiştir.

15. Hâkimlik 20/7/2016 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... [diğerleri] ve Akın Dombaycı'nın delilleri yok etme, gizleme şüphesinin bulunduğu, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. Maddesinde ifade olunan ‘ölçülülük’ ilkesi uyarınca, daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulanmasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheliler açısından ‘yetersiz’ kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılarak şüpheliler ve müdafilerinin serbest bırakılma istemlerinin reddi ile şüphelilerin üzerine atılı olan silahlı FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmak suçundan 5271 sayılı CMK'nın 100. ve devamı maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar verildi.]"

16. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 1/8/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

17. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yetkisizlik kararı vererek soruşturma dosyasını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

18. Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği 10/10/2016 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

19. Anılan karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz, Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 31/10/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

20. Başvurucu 17/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yetkisizlik kararı vererek soruşturma dosyasını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

22. Başsavcılık 6/3/2017 tarihinde, başvurucunun tahliye edilmesini İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinden talep etmiştir.

23. İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği 6/3/2017 tarihinde, başvurucunun tahliye edilmesine karar vermiştir.

24. Başsavcılığın 28/2/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.

25. İddianamede, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer almak suretiyle terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddia edilmiştir. Bu suçlamalara esas olarak bir tanık beyanında başvurucunun örgüt mensubu olduğu yönündeki ifadeye, başvurucunun sosyal medya paylaşımları ile iletişim kayıtlarına ve meslekten ihraç edildiği olgularına dayanılmıştır.

26. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Tanık B.Ü.nün 10/4/2017 ve 12/4/2017 tarihlerinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadeleri

- 10/4/2017 tarihli ifadesi:

"... 2. kademedeki dört kademeden 1. kademedeki 'düşman' kategorisine alınmam ve yok edilmemin sebebi hemşerim olan o sırada 'Haliçteki İsim Onlar' kitabını yayınlayan H.A.yı komşu ilçede yani Silivri Cezaevi’nde ziyaret etmiş olmam ile başladı. O sırada Silivri Savcısı olan daha sonra HSYK Müfettişi olan ve ilk göreve başladığında komşu ilçeden hayırlı olsun ziyaretine gelen Z.U. benim emniyette cemaatçi geçmişimin olduğu, Ergenekoncularla aynı karede addedildiğimi, H.A.nın söz konusu Devrimci Karargah örgütü ile iş birliği yaptığımı, Edirne'de iken bir öğretmen sevgilimin olduğunu, dolayısı ile yaramaz bir adam olduğumu, benim de H.A.yı ziyaretimin bir bedeli olacağı şeklinde alttan alttan beni korkutmaya çalıştı. Ancak ben kendisine H.A.nın hemşerim olduğunu, son derece düzgün ve vatansever bir insan olduğunu, kişilerin özel hayatını didikleyerek itibarsızlaştırmanın doğru olmadığını, 'Haliçteki İsim Onlar' kitabını okuduğumu ve çoğunun doğru olduğunu söyledim. Bundan yaklaşık 1 ay sonra rutin teftiş döneminde H.H.Y. isimli HSYK müfettişi normal rutin denetime geldi. İlçe olarak 15 günde bitirilecek bir denetim yapılabilecekken Çerkezköy'de 3,5 ay kaldı. Müfettiş benimle aynı dönemdi ve bana karşı tutumu son derece hasmane idi. Geldiğinde daha sonra yapıya mensup olduğunu öğrendiğim A.A. ve [Akın Dombaycı] isimli şahısların da ve kendi gayretleri ile o sırada Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı olan ismini hatırlayamadığım ve daha sonra Yargıtay Üyesi olduğunu bildiğim şahsın yönlendirmesi ile eften püften sebepler ile hakkımda teftiş sırasında vatandaş ağzı ile yazılmış hayali ihbar dilekçeleri ile mesela infaz koruma memurunu adliyede çalıştırmak, adliyede alınan masa sandalyeleri devlet ihale kanununa uygun almamak, personele sert davranmak gibi uydurma sebepler ile hakkımda teftiş sonucu 2 kez ihraç 3 kez yer değiştirme cezası istenen teftiş raporu hazırlandı. Z.U.nun bahsettiği cezaya layık olmuştuk ..."

- 12/4/2017 tarihli ifadesi:

"... Görev yaptığım ve çalıştığım yerlerde cemaatçi olduğunu bildiğim eylem, davranış, jargon itibari ile bunu teyit eden Yargı mensupları: [diğerleri] ve Akın Dombaycı'dır."

ii. HSYK'nın başvurucunun meslekten ihraç edilmesine yönelik kararı

iii. Başvurucunun cep telefonunda bulunan arama kayıtlarında FETÖ/PDY kapsamında soruşturma geçiren kişiler ile görüşmelerinin tespiti

iv. Başvurucunun cep telefonunda tespit edilen 16/7/2016 tarihli görüşme içeriğinde S.A. adlı kişinin "Senin çok değer verdiğin paralelcilerin yaptığını gördün Akın" şeklindeki konuşmasına başvurucunun “Gördüm abi gördüm, ... Allah belalarını versin” şeklindeki cevabı

v. Türkçe Olimpiyatları'nın 10. yılı etkinliği sırasında çekildiği tespit edilmiş videolar

vi. Başvurucunun sosyal medya paylaşımları

27. İddianamede yer alan sosyal medya paylaşımlarının başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin kısımları özetle şöyledir:

- E.Ö. isimli kullanıcının 18/12/2013 tarihinde "17 Aralıkdaki Operasyon ve Adli Kolluk" paylaşımı üzerine başvurucunun yaptığı paylaşımın ilgili kısmı şöyledir:

"Çağdaş hukuk normlarına göre bu durumun açıklaması olamaz. Bağımsız adli kolluk olmadığı sürece etkin kişilere karşı soruşturmalar imkansız gibi durmaktadır. Etkin kişilere karşı soruşturma yapıldığı taktirde de bu olay gibi soruşturmanın en can alıcı noktasında kolluk görevlisi görevinden alınabilmektedir. Acilen Bağımsız bir adli kolluk kurulması gerekmektedir. Eğer yolsuzluk var ise bir vatandaş olarak sonuna kadar gidilmesi kanaatindeyim

...

Son operasyon, siyasilerin yıllardır neden adli kolluk kurulmasını istemediklerini açıkça ortaya koymuştur. Bundan sonra adli kolluk hiç kurulmaz."

-HSYK'nın 17 Aralık'ta başlatılan operasyonu yöneten savcıları görevden almaması için A.T. isimli kullanıcının yazdığı 18/12/2013 tarihli "Bu sefer hayır" başlıklı paylaşıma karşılık başvurucunun destek simgesi paylaştığı belirtilmiştir.

- B.Y. isimli kullanıcının 18/12/2013 tarihinde paylaştığı “HSYK Basın Açıklaması” ile ilgili olarak başvurucunun 19/12/2013 tarihinde “HSYK’nın açıklamasını olumlu ve değerli buluyorum.” ve 26/12/2013 tarihinde "İlgili Yönetmeliğin iptali için Danıştay'da açılmış bir dava bulunduğundan HSYK bildirisinin Yönetmelikle ilgili kısımları belki metinden çıkartılabilirdi. Bildirinin diğer kısımlarına aynen katılıyorum." şeklinde paylaşımlarda bulunduğu belirtilmiştir.

- B.Y. isimli kullanıcının 26/12/2013 tarihindeki “İşte AKKAŞ’ın Yazılı Açıklaması” başlıklı paylaşımı üzerine başvurucunun aynı tarihte “Allah’ım sen bilirsin" şeklinde paylaşımda bulunduğu belirtilmiştir.

- A.K. isimli kullanıcının 26/12/2013 tarihinde "Sadece 13 üye korsan bildiri yayınladı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı M.Ş., HSYK tarafından yapılan açıklamaya tepki gösterdi. Ş. yaptığı açıklamada, 'Sadece 13 üye korsan bildiri yayınladı. Eskiden asker adına bildiri yayımlanırdı, şimdi HSYK yayınlıyor. Siyasî sonuç almak için savcılığın ve hakimliğin gücünü istismar etmeyelim' dedi." şeklindeki paylaşımı üzerine başvurucunun aynı tarihte "Kurul halinde çalışan teşkilatlardan kararlar her zaman oy birliği ile çıkmaz; çıkması mümkün de değildir zaten. Aynı mantıkla düşünürsek 550 sandalyeli TBMM’de yüzlerce kaçak kanun çıktı dememiz lazım.” şeklinde paylaşımda bulunduğu belirtilmiştir.

- Başvurucunun 31/12/2013 tarihinde "HSYK’yı kimseye yedirtmeyiz." şeklinde paylaşımda bulunduğu belirtilmiştir.

-B.Y. isimli kullanıcının 20/2/2014 tarihli “HSYK 2. Dairesi Başkanı N.Ö.’den Açıklamalar” şeklindeki paylaşımı üzerine başvurucunun destek simgesi paylaştığı belirtilmiştir.

-Y.S. isimli kullanıcının 2/9/2014 tarihli “Adaylık Açıklaması” paylaşımına başvurucunun “Hayırlısı olsun” şeklinde cevap verdiği belirtilmiştir.

28. Başvurucu; soruşturma kapsamındaki savunmasında özetle tanık B.Ü. ile toplamda bir ay beraber çalıştıklarını, birbirlerini tanımadıklarını, bu nedenle kendisi ile ilgili yapılan değerlendirmenin iftira olduğunu, sosyal medyadaki paylaşımların yargı bağımsızlığını savunmak adına yapıldığını, telefonla görüşme kaydı bulunan kişinin İstanbul Emniyet Müdürü S.A. olduğunu ve ilgili görüşmede S.A.yı ''Geçmiş olsun.'' demek için aradığını; HTS kayıtlarında görüştüğü kişilerin iş arkadaşları olduğunu belirtmiştir.

29. Mahkeme 9/3/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/47 sayılı dosya üzerinden kovuşturma başlamıştır.

30. Mahkeme 23/1/2019 tarihinde, terör örgütü üyesi olma suçundan başvurucunun 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olan sanık Akın DOMBAYCI'nın HSYK tarafından FETÖ örgütüyle iltisakı nedeniyle hakimlik mesleğinden ihracına karar verilmesi, T.C. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesi’ nin 16.07.2016 tarih ve 2016/4 tedbir ve 2016/345 sayılı, T.C. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu’nun 24.08.2016 tarih ve 2016/426 sayılı kararlarındaki tespitler, sosyal medya üzerinden yapmış olduğu paylaşımlarında 2010 yılında oluşan T.C. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından, bizzat o tarihte HSYK 1. Daire Başkanı olan şüpheli İ.O.nun isteği üzerine ve yine bizzat kendisi tarafından kaleme alınan, FETO/PDY yapılanması içerisinde bulunan hâkim ve savcılar ile birlikte kolluk görevlileri haklarında başlatılan adli süreç üzerine 25/12/2013 tarihli Genel Kurul Kararı şeklinde, 26/12/2013 tarihinde HSYK’nın internet sitesinde karar numarası dahi olmadan yayınlanan ve kamuoyunda 'HSYK'nın Bildirisi' olarak bilinen, FETÖ/PDY terör örgütü üyesi yargı mensuplarına açık destek niteliğindeki bildiri ile ilgili olarak da, söz konusu tarihte basın açıklama yapması yetkisi Kurul Başkanı olan Adalet Bakanı tarafından Başkan Vekili’nden alınmış ve basın açıklaması yapma yetkisi sadece Adalet Bakanı’na ait iken, bu yetki bertaraf edilerek ve İstanbul TMK. 10. Madde ile Yetkili Cumhuriyet Savcısı M.A. tarafından yürütmekte olduğu soruşturmanın elinden alındığı gerekçesi ile adliye önünde basın mensuplarına bildiri dağıtması ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şüpheli sıfatı ile ifadesi alınan A.H.nin 04.11.2016 tarihli beyanında da tespit ettiği gibi tesadüf olamayacak kadar eş güdümlü ve eş zamanlı olarak yayınlanan söz konusu bildiri ile FETÖ/PDY terör örgütü mensubu olan ve hukuksuz eylemlere imza atan yargı mensuplarına açıkça destek verildiği anlaşılmış ve bu durum kamuoyunda da aynı şekilde algılanmış olmasına rağmen, sanık Akın Dombaycı’nın, sosyal medya hesabından yaptığı 26.12.2013 ve 31.12.2013 tarihli paylaşımlarında söz konusu HSYK basın açıklamasını olumlu ve değerli bulduğuna dair ve yine o tarihte Cumhuriyet Savcısı olan M.A.nın soruşturmanın elinden alınmasına ilişkin olarak yaptığı yazılı basın açıklamasına ilişkin paylaşımlarına ilişkin tespitler, ve yine aynı şekilde Aynı şekilde yine haklarında silahlı FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan soruşturma yapılmış olan N.Ö. ve Y.S. ile ilgili olarak yapılmış sosyal medya paylaşımlarını onayladığına ilişkin tespitler ile arama el koyma işlemi neticesinde sanıktan ele geçirilen dijital materyaller üzerinde yapılan incelemede sanığın fetö/pdy terör örgütü ile bağını gösterir şekilde 15 Temmuz darbe girişimi gecesine dair görüşme kayıtları ile Türkçe Olimpiyatları 10. yılı etkinliği sırasında çekildiği tespit edilen sanığın da yer aldığı görüntüler ile 16.07.2016 tarihinde oluşturulmuş telefon görüşme kaydı içeriğinde ise S.A. olarak kayıtlı kişi ile yaptığı görüşmede, S.A.olarak kayıtlı kişinin 'Senin çok değer verdiğin paralelcilerin yaptığını gördün Akın' şeklindeki konuşmasına 'Gördüm abi gördüm, ...Allah belalarını versin' şeklinde görüşme kayıtlarının tespit edilmiş olması hususları ile süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden eylemleriyle örgütün talimatlarını yerine getirebilecek bir konumda olduğu, tüm dosya kapsamı göz önüne alınarak sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz edecek şekilde FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediğine ... [karar verilmiştir.]"

31. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf aşamasında derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

32. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 27-82.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucu, somut bir delil olmaksızın gerekçesiz bir kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin somut gerekçelerle açıklanmadığını, hakkındaki tanık beyanının mesnetsiz olduğunu ve sosyal medya paylaşımlarının suç işlendiği yönünde kuvvetli belirti oluşturamayacağını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini; kendisine yöneltilen suçlamaların birçok kişiye aynı anda yöneltildiğini ve hakkında yargılama yapılmadan suçlu ilan edilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Başvurucu ayrıca görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmiştir. Başvurucuya göre tutuklanmasına karar verildiği tarihte hâkim olması dolayısıyla hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılabilmesi için 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'na göre gerekli özel şartlar oluşmadan soruşturma yürütülmüş, yetkisiz ve görevsiz mercilerce hukuka aykırı olarak tutuklanmıştır.

36. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında incelenmesi ve bu tedbirin meşru bir amacının olup olmadığı değerlendirilirken tutuklama kararının verildiği andaki genel koşulların gözardı edilmemesi gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık ayrıca darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalmasının söz konusu olabileceğine dikkat çekmiştir. Bakanlık, tutuklama kararının gerekçesinden başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillere dayanıldığının anlaşıldığı ve tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı görüşündedir.

37. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.

b. Değerlendirme

38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

39. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Uygulanabilirlik Yönünden

41. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

42. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).

ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden

 (1) Genel İlkeler

43. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

44. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.

45. Diğer taraftan başvurucu, bir hâkim olarak mesleğinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmektedir.

46. Anayasa Mahkemesi, Yıldırım Turan kararında ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu etraflıca değerlendirmiş ve Yargıtay içtihatlarına da değinerek terör örgütüne üye olma suçunun kişisel bir suç olduğunu, Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için izin şartı bulunmadığını belirterek Vergi Mahkemesi üyesi (hâkim) olan başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varmıştır (ayrıntı için bkz. Yıldırım Turan, §§ 108-159).

47. Somut olayda anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

48. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

49. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna genel olarak değinilmiş; bu olgulara ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir (bkz. § 15).

50. İddianamede ise başvurucunun meslekten ihraç edilmesine, iletişim kayıtlarına, sosyal medya paylaşımlarına ve bir tanık beyanında başvurucunun örgüt mensubu olduğuna dair beyanına dayanılmıştır (bkz. §§ 25-27).

51. Başvurucunun, soruşturma mercileri ve yargı organlarınca FETÖ/PDY ile bağlantılı yargı mensupları ve kolluk görevlilerince Hükûmeti devirmek amacıyla yapılan örgütsel bir girişim olarak değerlendirilen (Aydın Yavuz ve diğerleri § 30; Hüseyin Korkmaz, B. No: 2014/16835, 18/7/2018, § 76) 17-25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili olarak 17/12/2013 tarihinde gerçekleştirilen ilk operasyon sonrasında Adli Kolluk Yönetmeliği'nde yapılan bir değişiklik hakkında genellikle yargı mensuplarının üye olduğu bir internet platformunda "Çağdaş hukuk normlarına göre bu durumun açıklaması olamaz. Bağımsız adli kolluk olmadığı sürece etkin kişilere karşı soruşturmalar imkansız gibi durmaktadır ..." ve "Son operasyon, siyasilerin yıllardır neden adli kolluk kurulmasını istemediklerini açıkça ortaya koymuştur. Bundan sonra adli kolluk hiç kurulmaz." şeklinde paylaşımlarda bulunduğu belirlenmiştir. Yine bu soruşturmalarda görev alan bir savcının -soruşturma dosyasının elinden alındığından bahisle- adliye önünde bildiri dağıtmasıyla ilgili bu kişinin açıklamasının ifade edildiği bir paylaşım üzerine "Allah'ım sen bilirsin" şeklinde yorumda bulunduğu tespit edilmiştir. Başvurucu aynı platformda söz konusu Yönetmelik değişikliğiyle ilgili olarak anılan dönemde HSYK tarafından yayımlanan bildiriye yönelik olarak bir siyasetçi tarafından dile getirilen "Sadece 13 üye korsan bildiri yayınladı. Eskiden asker adına bildiri yayımlanırdı, şimdi HSYK yayınlıyor. Siyasî sonuç almak için savcılığın Ve hakimliğin gücünü istismar etmeyelim" şeklindeki açıklamalarının ifade edildiği bir paylaşım üzerine "Kurul halinde çalışan teşkilatlardan kararlar her zaman oy birliği ile çıkmaz; çıkması mümkün de değildir zaten. Aynı mantıkla düşünürsek 550 sandalyeli TBMM'de yüzlerce kaçak kanun çıktı dememiz lazım" şeklinde cevap vermiştir.

52. Başvurucunun 17-25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili olarak soruşturmayı yürüten yargı mensupları ve kolluk görevlilerine destek verir mahiyetteki yorum ve değerlendirmelerini genellikle hâkim, savcı ve avukatların üye olduğu bir internet platformunda dile getirmesi, bu operasyonları engellemeye yönelik olarak kamu makamlarınca alınan tedbirlere karşı tepkisini ifade etmesi ve bu bağlamda HSYK tarafından -oyçokluğuyla- yayımlanan bildiriye ilişkin eleştiride bulunan bir siyasetçiye doğrudan cevap niteliğinde paylaşımda bulunması olgularının -anılan paylaşımlara konu 17-25 Aralık soruşturmalarının niteliği ve amacı ile paylaşımların yapıldığı dönem birlikte dikkate alındığında- salt kişisel olarak fikir ve kanaatlerin paylaşılmasından öte örgütsel bir tavır olarak değerlendirilmesinin keyfî ve temelsiz bir yaklaşım olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Öte yandan tanık B.Ü. de başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatına değinen anlatımlarda bulunmuştur. Buna göre başvurucu yönünden suç işlediğine dair kuvvetli belirtilerin soruşturma dosyasında mevcut olduğu söylenebilir.

53. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

54. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).

55. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçları Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

56. Somut olayda İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suçun niteliğine, kaçma şüphesine ve delilleri karartma ihtimali bulunmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 15).

57. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden delilleri etkileme ve kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.

58. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

59. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

60. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 15) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

61. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

62. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

2. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

63. Başvurucu; tutuklanmasına dayanak teşkil eden soruşturma dosyası üzerinde gizlilik kararı bulunduğunu, dosyaya ve tutuklanmasına neden olan esaslı delillere erişemediğini, bu nedenle tutuklama kararına etkili bir şekilde itirazda bulunamadığını ileri sürmüştür.

64. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.

b. Değerlendirme

65. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması durumlarının kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini incelemiş ve soruşturma sürecinde, tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların başvurucuya bildirilmiş olması durumunda bu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 248-257). Somut olay bakımından soruşturma dosyası incelendiğinde tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların başvurucuya bildirildiği ve tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda yeterli imkânın tanındığı anlaşıldığından anılan kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

67. Başvurucu, mal varlığı hakkında tedbir kararı verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

68. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.

2. Değerlendirme

69. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

70. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların mal varlığına konulan tedbir nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla bu tedbir kararı kaldırılmış ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Mehmet Ali Aslan, B. No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28; Mustafa Ünal, B. No: 2017/21149, 28/11/2018, § 112). Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan tedbirin 21/11/2016 tarihinde kaldırıldığı anlaşıldığından somut başvuru yönünden anılan içtihatlardan ayrılmayı gerektirir bir durumun olmadığı değerlendirilmiştir.

71. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

72. Başvurucu, ailesiyle açık ve kapalı görüş ile telefonla görüşme haklarının kısıtlanması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

73. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.

2. Değerlendirme

74. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

75. Somut olayda başvurucunun, anılan iddiaları infaz hâkimliği önüne taşıdığına ilişkin bilgi ve belge sunmadığı ve hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

76. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Akın Dombaycı [2.B.], B. No: 2017/3492, 9/9/2020, § …)
   
Başvuru Adı AKIN DOMBAYCI
Başvuru No 2017/3492
Başvuru Tarihi 17/11/2016
Karar Tarihi 9/9/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın hukuka aykırı olması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; mal varlığına tedbir konulması nedeniyle mülkiyet hakkının; ceza infaz kurumundaki görüş kısıtlamaları nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6216 Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun 17
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 91
85
86
87
88
89
90
92
72
93
94
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu 6
9
14
17
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 82
62
2797 Yargıtay Kanunu 46
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 21
2575 Danıştay Kanunu 76
82
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 2
12
18
20
100
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 1
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 101
5237 Türk Ceza Kanunu 314
3713 Terörle Mücadele Kanunu 1
2
3
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 10
12
6087 Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu 38
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi