TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET NAVDAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/35162)
Karar Tarihi: 3/6/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Eser AKINCI
Başvurucu
Mehmet NAVDAR
Vekili
Av. Derya İSKENDEROĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, insan öldürmeye teşebbüs suçundan yürütülen yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle anayasal hakların ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru form ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun 7/8/2005 tarihinde uğradığı fiziksel saldırı sonucu hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaralanması üzerine Borçka Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Yürütülen soruşturma kapsamında başvurucunun hayati tehlike geçirmesine ve hayati fonksiyonlarını ağır derecede etkiler nitelikte kemik kırılmasına neden olacak şekilde yaralandığı anlaşılmış, 23/1/2006 tarihli iddianameyle on şüpheli hakkında kasten yaralama suçundan asliye ceza mahkemesine kamu davası açılmıştır.
8. Borçka Asliye Ceza Mahkemesince 6/5/2010 tarihinde dört sanığın beraatine, bir sanık hakkındaki davanın düşmesine, diğer sanıkların ise mahkûmiyetine dair verilen karar, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14/5/2012 tarihli ilamıyla, başvurucuya yönelik eylemin öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturabileceği gözetilerek yargılamanın üst dereceli ağır ceza mahkemesince yapılmasının gerekmesi nedeniyle bozulmuştur.
9. Anılan bozma kararı üzerine 18/10/2012 tarihinde görevsizlik kararı verilerek dosyanın gönderildiği Artvin Ağır Ceza Mahkemesi 16/1/2015 tarihinde altı sanığın beraatine, üç sanığın ise nitelikli öldürmeye teşebbüs suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
10. UYAP kayıtlarından, bu kararı temyizen inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19/6/2018 tarihinde beraat kararlarını onadığı, mahkûmiyet kararlarını ise mahkûmiyete yeterli delil bulunmaması nedeniyle bozduğu anlaşılmaktadır.
11. Başvurucu 19/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81. maddesi şöyledir:
"Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
13. 5237 sayılı Kanun'un 35. maddesi ise şöyledir:
"Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 3/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanması nedeniyle yürütülen yargılamanın uzun sürmesi yüzünden adil yargılanma, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
17. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla birlikte ölümle sonuçlanmayan bir olaya ilişkin başvuru da mağdura karşı gerçekleştirilen eylemin niteliği ve failin amacı gibi somut olayın koşulları dikkate alınarak yaşam hakkı kapsamında incelenebilir. Bu değerlendirme yapılırken eylemin potansiyel olarak öldürücü niteliğe sahip olup olmadığı ile maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçları önem taşımaktadır (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69; Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 109, 110).
18. Somut olayda başvurucunun uğradığı saldırı yüzünden hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaralandığı, maruz kaldığı eylemin potansiyel olarak öldürücü niteliğe sahip olduğu değerlendirildiğinden başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
19. Başvurucunun uzamasından şikâyetçi olduğu yargılama sürecinin yaşamını tehlikeye sokacak biçimde yaralanması nedeniyle yaşam hakkına ilişkin eyleme yönelik olduğu gözetildiğinde başvurunun yaşam hakkının etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Başvurucunun iddialarının yargılamanın inceleme tarihi itibarıyla on dört yılı aşkın süredir devam etmesi nedeniyle etkili soruşturma yürütülmediği yönünde olduğu gözetildiğinde devam eden yargılama sürecine yönelik şikâyetlerin incelenmesinin mümkün olduğu değerlendirilmektedir. Açıklanan nedenlerle açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
22. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
23. Başvuruya konu şikâyetin başvurucuyu yaralayanlar hakkında yürütülen yargılamanın uzun sürmesi ile sınırlı olduğu ve yargılama sürecinin devam ettiği dikkate alındığında incelemenin yaşam hakkının etkili soruşturma yapılmasına dair usule ilişkin yükümlüğü kapsamında olması gerekmektedir.
a. Genel İlkeler
24. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin yaşam hakkı güvence altına alınmıştır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
25. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).
26. Soruşturmaların makul bir süratle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması, hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
27. Başvuruya konu olayda, başvurucunun birden fazla şahsın saldırısına uğradığını iddia etmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma yaklaşık altı ayda tamamlanarak 23/1/2006 tarihinde Borçka Asliye Ceza Mahkemesine kasten yaralama suçundan kamu davası açılmıştır. Bu Mahkemece haklarında dava açılan on sanığın yargılaması 6/5/2010 tarihinde tamamlanarak hüküm verilmiştir.
28. Anılan hüküm Yargıtay incelemesinde iki yıl bekledikten sonra bozulmuş ve yargılamaya devam edilmiştir. Artvin Ağır Ceza Mahkemesinin 16/1/2015 tarihinde verdiği karar ise Yargıtayca 19/6/2018 tarihinde incelenerek bozulmuştur. Yargılamanın devam ettiği anlaşılmaktadır.
29. Olay tarihinden itibaren geçen sürenin on dört yılı aştığı görülmektedir. Başvurucuya yönelik suça ilişkin yargılama sürecinin sanık ve tanık sayısı, delil durumu gibi unsurları değerlendirildiğinde karmaşık nitelik taşımadığı, yargılama süresinin uzamasında büyük oranda temyiz mercii önündeki bekleme sürelerinin etkili olduğu tespit edilmiştir. Yaşam hakkına yönelik ceza soruşturmalarının olabildiğince süratle yürütülmesindeki hukuki yarar gözetildiğinde on dört yılı aşkın bir süredir devam eden yargılamanın makul özen ve hız ile yürütüldüğünün kabul edilmesi mümkün değildir.
30. Sonuç olarak yaşam hakkına yönelik iddialara ilişkin soruşturmaların ve yargılamaların hızlı ve etkili bir şekilde sonuçlanmasındaki hukuki yarar, isnat edilen eylem ve yargılama sürecinin karmaşık nitelik taşımaması gibi unsurlar dikkate alındığında on dört yılı aşkın süredir devam eden yargılamanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği hızda olmadığı, bu nedenle soruşturmanın etkili bir şekilde yürütüldüğünden ve buna bağlı olarak pozitif yükümlülüğün usul boyutunun yerine getirildiğinden söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucu 75.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
35. Başvuruda, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
36. Yaşama hakkının usul boyutunun ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 40.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Artvin Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya 40.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Artvin Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.