logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Çığır (2) [1.B.], B. No: 2017/39610, 9/6/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ ÇIĞIR BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2017/39610)

 

Karar Tarihi: 9/6/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Şermin BİRTANE

Başvurucu

:

Ali ÇIĞIR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hüküm özlü olarak bulunan başvurucunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göndermek istediği belgelerin sakıncalı bulunarak gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/12/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Silahlı terör örgütüne üye olma suç isnadı nedeniyle Kırşehir E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak (hüküm özlü) bulunan başvurucu 27/9/2016 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) 66512/16 numaralı bireysel başvuruda bulunmuştur. Söz konusu başvuruda başvurucu, üç ay süreyle sosyal faaliyetlerden men edilmesine dair İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) kararından ve ayrıca İnfaz Kurumunda tutulduğu koşulların ve birtakım uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi kapsamında kötü muamele teşkil ettiğinden şikâyet etmiştir.

10. Başvurucu 21/10/2016 tarihinde AİHM önündeki bireysel başvuru dosyasına eklenmesi için AİHM'e kırk beş sayfalık delil dilekçesi ve ek beyan göndermek istemiştir. Söz konusu dilekçe ve eklerinde başvurucuya ait şüpheli ifade tutanağı, başvurucunun üç ay süreyle sosyal faaliyetlerden men edilmesine dair Disiplin Kurulu kararı ve İnfaz Kurumu Müdürlüğüne hitaben yazdığı, haklarının ihlal edildiğine dair iddialar içeren dilekçeler bulunmaktadır. Söz konusu dilekçelerde ise başvurucunun dava dosyasına ilişkin evraklardan fotokopi verilmesi, bel fıtığı hastası olduğunu belirterek hastalığına uygun nitelikte yatak, yastık, battaniye ve fizik tedavi talebi, su kesintisi, havalandırmaya çıkarılmaya dair talepleri, saç traşı olma talebi, kahvaltılık malzemelerle ve televizyon kanallarıyla ilgili talebi, defterine el konulmasına yönelik şikâyeti gibi yargı mercilerine sunduğu hususlar yer almaktadır.

11. Disiplin Kurulu tarafından 25/10/2016 tarihinde başvurucunun söz konusu başvuru dosyasına eklenmesi için AİHM'e göndermek istediği kırk beş sayfalık delil dilekçesinin muhatabına gönderilmemesine ve yok edilmesine karar verilmiştir. Disiplin Kurulu kararında başvurucunun göndermek istediği belgelerin küfür, hakaret ve yalan yanlış bilgiler içerdiğinden bahisle sakıncalı bulunduğu belirtilmiştir.

12. Başvurucu tarafından anılan karara karşı Kırşehir İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet başvurusu 22/5/2017 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğuna değinilmiştir.

13. Başvurucu tarafından bu karara karşı Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 8/11/2017 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararda İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.

14. Nihai karar 10/11/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 11/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

16. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).

B. Uluslararası Hukuk

17. Sözleşme'nin "İnsan haklarına saygı yükümlülüğü" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

“Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme'nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar.”

18. Sözleşme'nin "Bireysel başvurular" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"Bu Sözleşme veya protokollerinde tanınan haklarının Yüksek Sözleşmeci Taraflar’dan biri tarafından ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduğunu öne süren her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları Mahkeme’ye başvurabilir. Yüksek Sözleşmeci Taraflar bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını hiçbir surette engel olmamayı taahhüt ederler."

19. Mahpusların AİHM ile haberleşmesine dair şikâyetler Sözleşme'nin 8. maddesi çerçevesinde incelenmektedir (Peers/Yunanistan, B. No: 28524/95, 19/4/2001, §§ 80-81; Idalov/Rusya [BD], B. No: 5826/03, 22/5/2012, §§ 197-201).

20. Mahpuslar ile AİHM arasındaki haberleşmenin sınırlandırılması bireysel başvuru hakkının etkili kullanımına engel oluşturduğu takdirde Sözleşme'nin 8. maddesi ile birlikte 34. maddesi yönünden de inceleme yapılmaktadır (Shekhov/Rusya, B. No: 12440/04, 19/6/2014, §§ 53-54; Belyaev ve Digtyar/Ukrayna, B. No: 16984/04 9947/05, 16/2/2012, §§ 50-63).

21. Sözleşme'ye taraf devletler kendi makamlarının AİHM'e başvuru hakkının etkili kullanımını herhangi bir şekilde engellemeyeceğini taahhüt etmişlerdir. Dolayısıyla başvurucuların veya potansiyel başvurucuların devlet makamları tarafından vazgeçirilmeden veya caydırılmadan, şikâyetlerini geri çekmeleri veya değiştirmelerine yönelik herhangi bir çeşit baskıya maruz kalmadan özgürce AİHM ile iletişim kurabilmeleri azami derecede önemlidir (Ilaşcu ve diğerleri/Moldova ve Rusya [BD], B. No: 48787/99, 8/7/2004, § 480; Tanrıkulu/Türkiye [BD], B. No: 23763/94, 8/7/1999, §§ 130-131).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 9/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

23. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu AİHM'e göndermek istediği belgelerde tamamen savunma ve hak ihlallerine ilişkin iddialarının yer aldığını, bu belgelerin kesinlikle küfür, hakaret ve yalan, yanlış bilgiler içermediğini belirtmiştir. Başvurucu göndermek istediği belgelerin mektup niteliğinde olmadığını vurgulamış küfür, hakaret, yalan içermediği yolundaki somut iddialarının İnfaz Hâkimliği tarafından hiç bir şekilde değerlendirilmediğini ifade etmiştir. Başvurucu derece mahkemelerinin kararlarında hiç bir makul gerekçe bulunmadığı hâlde AİHM'e erişiminin engellendiğinden yakınmıştır. Başvurucu, bu nedenlerle adil yargılanma, hak arama ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde; Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir.

27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında savunma ve hak ihlallerine ilişkin iddialarını tekrar etmiştir.

2. Değerlendirme

28. Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Tutuklu veya hükümlülerin AİHM ile yazışmalarının engellenmesine dair şikayetler Sözleşme'nin 8. maddesinde yer alan haberleşme hürriyeti çerçevesinde incelenmektedir (Bkz.§19-20). Başvurucunun iddialarının özünü AİHM'e göndermek istediği belgelerin sakıncalı görülerek alıkonulması oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurucunun AİHM önündeki bireysel başvuru dosyasına göndermek istediği delil dilekçesi ve eklerinin gönderilmesinin engellenmesine yönelik tüm şikâyetlerinin haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmesi gerekmektedir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

31. Başvurucunun AİHM'e göndermek istediği dilekçe ve eklerinde başvurucuya ait şüpheli ifade tutanağı, başvurucunun üç ay süreyle sosyal faaliyetlerden men edilmesine dair Disiplin Kurulu kararı ve İnfaz Kurumu Müdürlüğüne hitaben yazdığı, haklarının ihlal edildiğine dair iddialar içeren dilekçeler bulunmaktadır. Disiplin Kurulu, başvurucunun AİHM'e göndermek istediği dilekçe ve eklerinin sakıncalı olduğunu değerlendirerek elkonulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

32. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

33. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, § 36).

 (1) Kanunilik

34. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (aynı kararda bkz. §§ 37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespitini yapmıştır. Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76). Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

 (2) Meşru Amaç

35. Somut olayda İnfaz Hâkimliği 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü) 91. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre sakıncalı olduğunu belirtmiştir. İlgili hükümde “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi olarak yalan ve yanlış ifadelerin olması gösterilmiştir. Bu kapsamda haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması amacını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (a) Genel İlkeler

36. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir (Ahmet Temiz, §§ 58-68).

37. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).

38. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla mektubun içeriğindeki hangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

39. Somut olayda başvurucu üç ay süreyle sosyal faaliyetlerden men edilmesine dair disiplin cezası verilmesi ve ayrıca İnfaz Kurumunda tutulduğu koşulların ve birtakım uygulamaların Sözleşme'nin 3. maddesi kapsamında kötü muamele teşkil ettiği iddialarıyla AİHM'e bireysel başvuruda bulunmuştur. Söz konusu başvuru dosyasına delil olarak sosyal faaliyetlerden men edilmesine dair Disiplin Kurulu kararını ve tabi tutulduğu muameleleri açıklamak amacıyla İnfaz Kurumu Müdürlüğüne hitaben yazdığı, haklarının ihlal edildiğine dair iddialar içeren dilekçelerden oluşan belgeleri AİHM'e göndermek istemiş ancak bu belgeler Disiplin Kurulu tarafından sakıncalı görülmüş, belgelerin muhatabına gönderilmemesine ve yok edilmesine karar verilmiştir. Disiplin Kurulu kararında başvurucunun göndermek istediği belgelerin küfür, hakaret ve yalan yanlış bilgiler içerdiğinden bahisle sakıncalı bulunduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte gönderilmek istenilen 45 sayfalık belgelerde hangi ifadelerin küfür olduğu, hangi ifadelerin ne suretle yalan yanlış bilgi içerdiği gerekçelendirilmemiştir.

40. Bunun yanı sıra İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından AİHM'e gönderilmesi sakıncalı bulunmuş olan belgeler Anayasa Mahkemesine sunulmuştur. Söz konusu belgelerin incelenmesinden içeriğinde hiç bir şekilde küfür ve hakaret bulunmadığı tespit edilmiştir. Disiplin Kurulu tarafından yalan ve yanlış bilgiler olarak nitelendirilen hususların ise başvurucunun dava dosyasına ilişkin evraklardan fotokopi verilmesi, bel fıtığı hastası olduğunu belirterek hastalığına uygun nitelikte yatak, yastık, battaniye ve fizik tedavi talebi, su kesintisi, havalandırmaya çıkarılmaya dair talepleri, saç traşı olma talebi, kahvaltılık malzemelerle ve televizyon kanallarıyla ilgili talebi, defterine el konulmasına yönelik şikâyeti gibi İnfaz Kurumu Müdürlüğüne sunduğu dilekçelerde yer alan ve yargı mercileri ve AİHM tarafından yürütülecek yargılamanın esası sırasında değerlendirilecek hususları içerdiği anlaşılmıştır. Bu durumda başvurucunun AİHM'e göndermek istediği belgelerin Disiplin Kurulu tarafından alıkonulmasının makul gerekçeye dayandığından söz edilemez.

41. Ayrıca söz konusu mektubun muhatabının AİHM olduğu dikkate alınmalıdır. Türkiye Sözleşme'ye taraf ülkedir ve AİHM'e bireysel başvuru hakkı ile birlikte AİHM'in zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir. Buna göre kişilerin kamu makamlarının herhangi bir baskısına maruz kalmadan AİHM ile serbest bir şekilde AİHM'e bireysel başvuru yapmaları ve AİHM ile iletişimde bulunabilmeleri Türkiye'nin Sözleşme'ye taraf olmakla üstlendiği bir yükümlülüktür. Bunun yanı sıra kişilerin hukuka aykırı biçimde hiçbir engellemeye maruz kalmadan bireysel başvuru yapabilmeleri, Anayasa tarafından sağlanan bireysel başvuru sisteminin etkin işletimi açısından da son derece önemlidir. Olayda AİHM'e yaptığı bireysel başvurusuna ilişkin olarak savunma hakkı kapsamında belge göndermek istediği açık olan başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların gerçeğe uygun olmadığı değerlendirilse bile Ceza İnfaz Kurumu idaresinin bu iddiaların insan hakları alanında faaliyet gösteren uluslararası mahkeme olan AİHM'e ulaştırılmasını engellemesi kabul edilebilir değildir.

42. Başvuruya konu İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının gerekçelerine bakıldığında ise sadece Disiplin Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunun belirtildiği, başkaca hiç bir irdeleme ve gerekçeye yer verilmediği görülmektedir. Derece mahkemelerince başvurucunun AİHM'e göndermek istediği belgelere yönelik bir değerlendirme ve içerik incelemesi yapılmamıştır. Ayrıca başvurucunun alıkonulan belgeleri savunma hakkı kapsamında AİHM'e gönderdiğine dair itirazına rağmen İnfaz Hâkimliğince ve Ağır Ceza Mahkemesince bu hususta bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan Disiplin Kurulu kararının kanuna uygun olduğu belirtilmekle yetinilmiştir. Bu kapsamda başvuruya konu belgelere yönelik müdahalede kabul edilebilir, makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından AİHM'e gönderilmek istenen belgelerin alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahale amaçlanan hedefler açısından orantısız olup demokratik toplum gereklerine uygun değildir.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

44. Başvurucu, yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

45. 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

46. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel kararında; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).

47. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

48. Mevcut başvurunun bu kısmı yönünden söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

51. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 450.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

52. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

53. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

54. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).

55. İncelenen başvuruda ulaşılan ihlal, asıl olarak idarenin işleminden kaynaklanmış ancak derece mahkemelerinin de haberleşme hürriyetine ilişkin güvenceleri gözetmeyen ve bu bağlamda ilgili ve yeterli gerekçe içermeyen kararlar vererek ihlali gideremedikleri anlaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin hem idarenin işleminden hem mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

56. Bu durumda haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kırşehir İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

57. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için haberleşme hürriyetinin ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetine yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırşehir İnfaz Hâkimliğine (22/5/2017 tarihli ve E.2017/269, K.2017/285 sayılı kararla ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Çığır (2) [1.B.], B. No: 2017/39610, 9/6/2020, § …)
   
Başvuru Adı ALİ ÇIĞIR (2)
Başvuru No 2017/39610
Başvuru Tarihi 11/12/2017
Karar Tarihi 9/6/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda hüküm özlü olarak bulunan başvurucunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göndermek istediği belgelerin sakıncalı bulunarak gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-Sakıncalı mektup İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 68
5237 Türk Ceza Kanunu 298
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 91
122
123
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi