TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN TOLGA COŞKUNER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/35511)
|
|
Karar Tarihi: 9/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin Tolga COŞKUNER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki
olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, ceza infaz
kurumundaki bazı uygulama ve kısıtlamalar nedeniyle de kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 4/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş ve çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Ovacık hâkimi iken Burdur'a ataması yapılan
başvurucunun Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 16/7/2016 tarihli
kararı ile görevden uzaklaştırılmasına ve 24/8/2016 tarihinde meslekten
çıkarılmasına karar verilmiştir.
11. HSYK kararıyla görevden uzaklaştırılanlar hakkında
Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu
17/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başsavcılık başvurucuyu 18/7/2016 tarihinde
tutuklanması istemiyle Tunceli Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
13. Başvurucunun sorgusu Tunceli Sulh Ceza Hâkimliği
tarafından aynı tarihte yapılmış, başvurucunun müdafii de sorgu esnasında hazır
bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle isnat edilen suçlamaları kabul
etmediğini belirtmiştir.
14. Tunceli Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan 18/7/2016 tarihinde tutuklanmasına karar
vermiştir. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Erzincan Sulh Ceza
Hâkimliği 22/7/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
15. Başvurucu hakkındaki soruşturma dosyası yetkisizlik
kararı ile -nihai olarak- Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
16. Başvurucunun tutukluluk durumunu inceleyen Antalya 4.
Sulh Ceza Hâkimliği 15/9/2017 tarihinde tutukluluğun devamına karar vermiştir.
17. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, Antalya 1. Sulh
Ceza Hâkimliği 27/9/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar
vermiştir.
18. Anılan karar başvurucuya 28/9/2017 tarihinde tebliğ
edilmiş ve başvurucu 4/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı 8/12/2017 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan
cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.
20. Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi 5/1/2018 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/13 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi 23/1/2018 tarihinde
yaptığı ilk duruşmada yetkisizlik kararı vererek dosyayı Erzurum Ağır Ceza
Mahkemesine göndermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun tahliyesine de karar
vermiştir.
22. Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi de 24/4/2018 tarihinde
karşı yetkisizlik kararı vermiş ve yetkili mahkemenin belirlenmesi amacıyla
dosyayı Yargıtay 5. Ceza Dairesine göndermiştir.
23. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 11/7/2018 tarihinde Erzurum 4.
Ağır Ceza Mahkemesinin yetkili olduğuna karar vermiştir.
24. Yargıtay kararı üzerine Erzurum 4. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2018/497 sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam olunmuştur.
25. Mahkeme yargılama sonucunda 12/3/2019 tarihli
kararıyla başvurucunun da hazır bulunduğu duruşmada silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan beraat kararı vermiştir. Mahkeme
ayrıca beraat eden başvurucunun gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği süreler
yönünden, beraat kararının kesinleştiğinin tebliğ edildiği tarihten itibaren üç
ay içinde ve her hâlde kararın kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde
oturduğu yere en yakın ağır ceza mahkemesine verilecek bir dilekçe ile
başvuruda bulunmak suretiyle tazminat davası açma hakkının bulunduğunun
ihtarına da hükmetmiştir.
26. Karar, istinaf kanun yoluna başvurulmadan 20/3/2019
tarihinde kesinleşmiştir.
27. Başvurucu, yargılamanın sona ermesi üzerine gözaltı
ve tutuklama tedbirlerinin hukuka aykırılığı nedeniyle zarara uğradığını iddia
ederek 2/5/2019 tarihinde koruma tedbirlerine dayalı tazminat davası açmıştır.
Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesi 2019/231 Esas sayılı dosyasında 14/7/2020
tarihinde başvurucunun maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne
karar vermiştir. Karar taraflarca istinaf edilmiş olup, dava bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf aşamasında derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
28. İlgili hukuk için bkz. Celal Uyğur, B. No:
2016/12442, 12/11/2019, §§ 17, 18.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
30. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
31. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli
yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu; suçun işlendiğine dair somut bir delil ya
da kuvvetli şüphe bulunmamasına rağmen hukuka aykırı olarak gözaltına
alındığını ve tutuklandığını, tutuklama kararının yasaya aykırı ve gerekçesiz
olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
33. Başvurucu ayrıca tutuklandıktan sonra elleri
kelepçelenerek ceza infaz kurumuna nakledildiğini, ceza infaz kurumunda
yetersiz koşullarda tutulduğunu, temel ihtiyaçlarının giderilmediğini, yasal
haklarını kullanmasının kısıtlandığını ve fiziksel şiddete maruz kaldığını
belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
34. Bakanlık görüşünde; başvurucunun kanuna aykırı olarak
tutuklandığı iddiasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 141. maddesi kapsamında açtığı davanın Antalya 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2019/231 sayılı dosyasında derdest olduğu, ayrıca başvurucunun
suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin
bulunduğu, olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü
olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrar ederek Bakanlık görüşünü
kabul etmediğini ifade etmiştir.
C. Değerlendirme
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Başvuru hakkının
kötüye kullanılması" kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel başvuru hakkını açıkça
kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin
dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para
cezasına hükmedilebilir."
37. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük)
"Başvuru hakkının kötüye kullanılması" kenar başlıklı 83. maddesi
şöyledir:
"Başvurucunun istismar edici,
yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını
açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde incelemenin her aşamasında
başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin Türk
Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar
verilebilir."
38. İçtüzük'ün "Bireysel başvuru formu ve
ekleri" kenar başlıklı 59. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Başvuru formunda belirtilen
bilgilerde ve başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik olduğunda
bunun Mahkemeye bildirilmesi zorunludur."
39. Genel olarak bir hakkın öngörüldüğü amaç dışında ve
başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye
edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının bireysel başvuru
alanında özel olarak ele alındığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda bireysel
başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu gereği gibi
değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması
olarak değerlendirilmesi mümkündür (Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No:
2013/1013, 2/7/2015, § 31; S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
40. Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla
gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge
sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur
hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan
ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler
hakkında mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir
kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı
kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit
veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mehmet Güven Ulusoy,
§ 32; S.Ö., § 29).
41. Somut olayda başvurucu, beraat kararından sonra 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında 2/5/2019 tarihinde Antalya 5. Ağır Ceza
Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Dava, bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesinin
2019/231 Esas sayılı dosyasında derdesttir. Başvurucu bireysel başvuru formunda
başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde bunu
Anayasa Mahkemesine bildireceğini beyan etmesine rağmen İçtüzük'ün 59.
maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen yükümlülüklerine açıkça aykırı olarak
tazminat davası açtığına ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmamıştır. Koruma
tedbiri nedeniyle tazminat davası açılması, başvurunun değerlendirilmesini
önemli ölçüde etkileyebilecek nitelikte bir husustur. Başvurucu, tazminat
davası sonucunda tazminat kazanmışsa ve dava kesinleşmişse gözaltı ve
tutuklamanın hukuki olmadığı iddiaları açısından ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle başvurunun düşmesi sonucuna ulaşılabilir.
Öte yandan tazminat davasının devam ediyor olması hâlinde de başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşılması
söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla başvurucunun başvurunun sonucunu
etkileyecek böyle bir davayı açtığı hususunda dava kesinleşmese bile Anayasa
Mahkemesini bilgilendirmesi gerekir (Engin Çırakoğlu, B. No: 2014/8520,
10/10/2018, § 27; Bayram Türk, B. No: 2014/15613, 18/4/2018, § 29).
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun başvurusunun
değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi vermediği, bu
süreçte vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve
önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesini bilgilendirmemek suretiyle
başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasını engellediği anlaşıldığından
başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar
verilmesi gerekir.
43. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük'ün 83.
maddesi uyarınca başvurucu aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesine gerek
görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle
REDDİNE,
C. 2/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 9/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.