TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SELAHATTİN DEMİRTAŞ BAŞVURUSU (7)
|
(Başvuru Numarası: 2017/37747)
|
|
Karar Tarihi: 30/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Selahattin DEMİRTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Aygül DEMİRTAŞ GÖKALP
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, bir açık hava toplantısında yapmış olduğu
konuşma nedeniyle başvurucu hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu
işlediği gerekçesiyle yürütülen kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesinin
ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 16/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte Barış ve
Demokrasi Partisi (BDP) genel başkanı ve Diyarbakır Milletvekilidir.
7. Başvurucu, 1/8/2010 tarihinde Van ilinin Erciş
ilçesinde düzenlenen ve BDP Erciş ilçe teşkilatınca organize edilen bir açık
hava toplantısında konuşma yapmıştır. Söz konusu konuşma üzerine başvurucu
hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu işlediği gerekçesiyle soruşturma
başlatılmıştır.
8. Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde yer alan "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri
sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya
çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz." hükmü uyarınca yasama
dokunulmazlığına sahip olan başvurucunun dokunulmazlığının kaldırılması
istemiyle anılan suçtan bir fezleke düzenlenmiş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine (TBMM) sunulmak üzere Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne
gönderilmiştir.
9. 2014 yılının Ekim ayında yaşanan ve ülkenin büyük bir
bölümünü etkileyen şiddet olayları ve sonrasında 2015 yılının Haziran ayından
itibaren ülkede yaşanan terör saldırılarının artması (Gülser Yıldırım (2) [GK],
B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 28-33) dolayısıyla siyasi çevrelerde ve
kamuoyunda milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması hususunda yoğun
tartışmalar yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda değişiklik
yapılmasını öngören kanun teklifi 12/4/2016 tarihinde TBMM Başkanlığına
sunulmuştur. Bu teklif; hâlihazırda Bakanlıkta, Başbakanlıkta, TBMM
Başkanlığında, Anayasa ve Adalet Komisyonlarının üyelerinden kurulu Karma
Komisyonda bulunan yasama dokunulmazlığı dosyalarıyla ilgili olarak Anayasa'da
ve TBMM İçtüzüğü'nde öngörülen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin
usulün uygulanmamasını ve bu dosyaların gereğinin yapılması amacıyla yetkili
mercilere iade edilmesini öngörmektedir.
10. Anayasa değişikliği 8/6/2016 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre anılan maddenin TBMM tarafından
kabul edildiği 20/5/2016 tarihi itibarıyla maddede sayılan mercilere intikal
etmiş olan dosyalar hakkında Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan yasama dokunulmazlığına ilişkin hüküm
uygulanmayacaktır. Ayrıca Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren on beş gün içinde Anayasa ve Adalet komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Başkanlığında, TBMM Başkanlığında, Başbakanlık ve Bakanlıkta
bulunan yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin dosyaların gereğinin
yapılması amacıyla yetkili merciine iade edileceği öngörülmüştür.
11. Bu kapsamda başvurucu hakkındaki fezlekeye konu olan
soruşturma dosyası da Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla
gereğinin takdir ve ifası için Erciş Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
Bunun üzerine Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı 1/9/2016 tarihinde başvurucu
hakkında bir iddianame düzenlenmiştir. İddianamede başvurucunun açık hava
toplantısında yapmış olduğu konuşmasının bazı kısımlarına yer verilip anılan
suçun işlendiğine dair bir değerlendirme yapılmıştır. İddianamenin ilgili
kısımları şöyledir:
"Olay tarihinde BDP Erciş ilçe
teşkilatı tarafından yapılan açık hava toplantısında, BDP Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın Türkçe olarak yaptığı konuşmasında '12
Eylül darbe Anayasası’nın üç kafadarlar Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli
tarafından ömrünün nasıl uzatılacağının konuşulduğunu, bu anayasanın halkın
anayasası olmadığını, halkı inkar eden faşist bir anayasa olduğunu, Tayyip’in
en büyük devrimci olarak ortaya çıktığını, ancak futbolculuğu ne kadarsa devrimciliğinin
de o kadar olduğunu, kürt halkının kendi topraklarında zulme uğradığını,
sandığa gitmeyerek referandumu boykot edeceklerini, zilanın torunlarının
zilanın hesabını sormaya devam edeceğini' beyan ettiği, dosyadaki belgelerin
incelenmesinde şüphelinin bölge farklılığı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa
tahrik ettiği, yapmış olduğu konuşma esnası ve sonrasında miting alanında
bulunan kitlenin PKK terör örgütü sözde lideri Abdullah Öcalan ...[ve] güvenlik güçlerince girdiği
çatışmada öldürülen örgüt üyesi Yaşar Dilman (Rojhat) lehine sloganlar
atıldığı, böylece kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya
çıktığı, şüphelinin bu eyleminin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216.
Maddesinde düzenlenen halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu oluşturduğunun
tespit edildiği..."
12. Başvurucu hakkındaki iddianameyi kabul eden Erciş 1.
Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2017 tarihinde anılan suç yönünden kovuşturmanın
ertelenmesi kararı vermiştir.
13. Başvurucunun bu karara itirazı Erciş Ağır Ceza Mahkemesince
9/8/2017 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya 19/10/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 16/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu; yargılamaya konu edilen konuşmasının bir
bütün olarak değerlendirilmediğini, bir siyasi partinin genel başkanı olarak
yaptığı konuşmasında hiçbir şekilde şiddet içeren ya da şiddeti tavsiye eden
bir açıklamada bulunmadığını, konuşmasının suç olarak nitelendirmesinin
keyfilik anlamına geldiğini ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca hakkında beraat
kararı verilmesi gerekirken kovuşturmanın ertelenmesine karar verildiğini, söz
konusu karar nedeniyle 3 yıl denetim altında olacağını, hakkında benzer birçok
soruşturma ve kovuşturma bulunduğunu, bu durum karşısında her zaman ceza
tehdidi altında olacağını belirtmiştir.
17. Başvurucu son olarak; ceza soruşturmasına ilişkin
fezlekede yer almayan bir suçtan dolayı hakkında yargılama yapıldığını,
duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilerek kendisi hazır bulunmaksızın
karar verildiğini iddia etmiştir. Başvurucu tüm bu gerekçelerle ifade
özgürlüğünün, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde
ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "
19. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru
süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
20. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz
günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması
gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük
süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme
tarihi esas alınmalıdır (Hüseyin Aşkan, B. No: 2017/15649, 21/7/2020, §
20).
21. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla
hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak
arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi
hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru
yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına
aykırılık oluşturmaz (Hüseyin Aşkan, § 21).
22. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen
durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru
yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir
hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın
gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).
23. Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması
yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet
Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli
kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme
söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını
incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret
alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul
edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan
ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele
alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
24. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun
nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin
değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı
için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345,
10/6/2015, § 38).
25. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, henüz avukatına tebliğ
edilmemiş olmakla birlikte nihai karar olan gerekçeli Yargıtay ilamının ilk
derece mahkemesine ulaştığı, başvurucunun avukatının ise bireysel başvuru
formunda bu karardan haberdar olduklarını belirttiği tarihten daha önce ilk
derece mahkemesine söz konusu ilamın tebliğe çıkarılması için birden fazla
talepte bulunduğunun anlaşıldığı bir bireysel başvuruda başvuru süresinin
avukatın ilk yazılı talep tarihinden itibaren işlemeye başladığını kabul
etmiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, gerekçeli nihai karar ilk derece
mahkemesine ulaştığından başvurucunun haberdar olduğu ve bu durumda Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) Avukat Bilgi Sistemi'ni kullandığı görülen başvurucu
vekilinin nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına
sahip bulunduğu konusunda şüphe olmadığını ifade etmiştir (Suat Bircan
[GK], B. No: 2014/16800, 1/12/2016, §§ 25-27).
26. UYAP, kullanıcıların kendilerini ilgilendiren bilgi
ve belgelere ihtiyaç duymaları hâlinde hızlı ve kolay şekilde bu belgelere
ulaşabilmelerini sağlamaktadır. Her türlü bilgi ve belge alışverişi de UYAP
üzerinden elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürede
gerçekleştirilebilmektedir. Yargı sisteminin parçası olarak avukatlar; sistemde
vekâleti bulunan dava dosyalarını internet üzerinden UYAP'tan yararlanarak
inceleyebilmekte, bu dosyalardan suret alabilmekte, elektronik imza ile
sistemdeki dava dosyalarına evrak ekleyebilmekte, yeni dava dosyası açabilmekte
ve harç ödeyebilmektedirler. Ayrıca nihai kararın gerekçesine erişmenin mümkün
hâle geldiği durumlarda başvurucu avukatları bu sistemi kullanmak suretiyle
nihai kararın gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânını da elde etmektedirler (Hüseyin
Aşkan, §§ 26, 27).
27. Tüm bu işlemler yapılırken bilgi ve belgelerin son
hâli, değişmez ve güvenli bir şekilde veri tabanında saklanmakta ve belgeler
üzerinde yapılan işlemler UYAP evrak işlem kütüğünde kayıt altına alınmaktadır.
Evrak işlem kütüğü, evrak üzerinde yapılan işlemleri (doküman oluşturma,
düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına almaktadır.
Kayıt altına alınan evrak üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı soyadı, sıfatı,
birimi, yapılan işlemin niteliği, tarih ve saati sistemde saklanmaktadır (Hüseyin
Aşkan, § 28).
28. Yargılama sürecinde nihai karar olan Erciş Ağır Ceza
Mahkemesi kararına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan
incelemede ilgili kararın başvurucu avukatı tarafından 11/10/2017 günü saat 15.34.32’de
açılarak okunduğu tespit edilmiş ve buna ilişkin olarak ekran çıktısı alınıp
dosya arasına konulmuştur. Dolayısıyla bu işlemi yapan ilgililerden işlem
sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem
yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel
başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir.
29. Somut olayda başvurucunun Erciş Ağır Ceza Mahkemesi
kararının avukatı tarafından UYAP üzerinden okunduğu 11/10/2017 tarihinde, bireysel
başvuruya ilişkin nihai karardan haberdar olduğunun ve bu doğrultuda bireysel
başvuru süresinin 11/10/2017 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul
edilmesi gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran
tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine
bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına
bağlanmıştır (Mehmet Özcan, B. No: 2019/6266, 15/1/2020, § 27; Hüseyin
Aşkan, § 30).
30. Sonuç olarak bireysel başvuru konusu yargılama
sürecine ilişkin nihai karardan 11/10/2017 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan
başvurucunun otuz günlük bireysel başvurusu süresinden sonra, 16/11/2017
tarihinde gerçekleştirdiği bireysel başvurusunun süre aşımı nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.