TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET MANDACI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/37933)
Karar Tarihi: 30/9/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucular
1. Barkın TİMTİK
2. Özgür YILMAZ
3. Behiç AŞCI
4. Ahmet MANDACI
5. Aycan ÇİÇEK
6. Aytaç ÜNSAL
7. Engin GÖKOĞLU
8. Selçuk KOZAĞAÇLI
9. Yaprak TÜRKMEN
Başvurucular Vekilleri
Av. Benan MOLU
Av. Ramazan DEMİR
Av. Çiğdem AKBULUT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutukluluk nedeniyle ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 7/11/2017, 2/2/2018, 1/6/2018 ve 7/12/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2018/4090, 2018/17329 ve 2018/36389 numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2017/37933 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine; incelemenin 2017/37933 numaralı dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular, olay tarihinde avukat olarak görev yapmakta olup Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesidir (Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 22013/1631, 17/12/2015, § 11).
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/105607 soruşturma sayılı dosya ile başvurucular hakkında Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından soruşturma başlatılmıştır.
11. Başvurucular Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı, Özgür Yılmaz, Barkın Timtik ve Ahmet Mandacı bu soruşturma kapsamda 12/9/2017 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmışlardır.
12. Başvurucular 20/9/2017 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiş olup ifade alma işlemi sırasında başvurucuların müdafileri de hazır bulunmuştur. Başvurucular ifadelerinde genel olarak suçlamaları kabul etmemişlerdir. Başvurucular silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmaları istemiyle aynı tarihte İstanbul Sulh Ceza Hâkimliklerine sevk edilmişlerdir.
13. Başvurucular Engin Gökoğlu ve Aycan Çiçek'in sorguları İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 20/9/2017 tarihinde yapılmış, başvurucuların müdafileri de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucular ifadelerinde isnat edilen suçlamaları kabul etmediklerini belirtmişlerdir. Sorgu sonucunda başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmalarına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Soruşturma kapsamında ifadeleri alınan tanıkların beyanları, arama ve el koyma tutanakları, şüpheli savunmaları, teşhis tutanakları, internet tespit tutanakları, HTS inceleme ve analiz sonucu, fotoğraflar ve diğer belgeler incelendiğinde; Amacı mevcut anayasal düzeni silahlı halk ayaklanması ile yıkarak, yerine Marksist-Leninist ilkelere dayalı komünist bir düzen kurmak olan DHKP/C terör örgütünün yapılanmalarından birinin Halkın Hukuk Bürosu (HHB) olduğu, terör örgütünün üst yönetimi olan Merkezi Komitenin talimatıyla kurularak faaliyet yürüttüğü, HHB dahilinde faaliyet gösteren avukatların örgüt içerinde SPORCULAR kod ismi ile anıldığı, bu hususun örgütsel bilgi ve dokümanlar, örgüt mensubu gizli tanık ve itirafçı şüpheliler beyanları ile tespit tutanaklarından açıkça anlaşıldığı, terör örgütünün hücre tipi yapılanması ve mensupların mutad iletişim vasıtalarını kullanmaması gibi nedenlerde beyanlarının delil değeri olan, konumlarının gereği şüphelilerin faaliyetleri hususunda bilgi sahibi olabilecek konumdaki, ifadeleri alınan örgüt mensubu gizli tanıklar ile örgütün silahlı kanadı olan Silahlı Propaganda Birlikleri (SPB) mensubu olup 7/7/2017 tarihinde uzun namlulu, vahim nitelikte silahlar ve mühimmatlarla birlikte eylem yapmadan önce yakalanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak örgüt faaliyeti ve mensupları hakkında açıklamalarda bulunan şüpheli B.E.nin ifade teşhislerinden HHB adı altında avukatlık faaliyeti icra eden şüphelilerin kuryelik yaptıkları, örgüt içi iletişimi sağladıkları, örgütün yönetici kadrosundan aldıkları talimatları tutuklu/hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt mensuplarına ilettikleri, avukatlık mesleği ve hukuki yardımla ile ilgisi olmayacak şekilde haklarında adli işlem yapılan münhasıran adı geçen örgüt mensuplarını örgütsel gizliliğin ve faaliyetin deşifre olmaması, devamının sağlanması amacıyla yönlendirdikleri ve talimat verdiklerinin anlaşıldığı, Şüphelilerin Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2015/7527 Esas-2016/534 Karar ve 2/2/2016 tarihli ilamıyla terör örgütünün alt yapılanması kabul edilen 'Halk Cephesi' imzalı bir çok eyleme iştirak ettiklerinin tespit edildiği, soruşturma kapsamında 12/9/2017 günü İstanbul HHB binasında yapılan aramada örgütsel nitelikte ve kurumun örgütle organik bağına dair delillerden biri olarak; örgütün ölen lideri Dursun Karataş ve Halk Cephesi ibareli dokümanlar ile 'Faşizme Karşı Mücadelede Gizli Gruplar' ibaresi bulunan el kitapçığının bulunduğu, kitapçığın incelenmesinde illegal alan içerisinde faaliyet yürüten örgüt mensuplarının nasıl davranmaları gerektiği hakkında bilgilerin olduğu (izlenmemek için nasıl hareket etmeleri, zulalama *not ve doküman saklama, istihbarat *eylem yapılacak yeri araştırma, eyleme giderken araç temini, silahlı eğitim ve hazırlanan molotofların nasıl ve nerede denenebileceği, örgütlenme, ev kiralama, kod isim kullanımı v.b), kitabın 20. sayfası 3. paragrafında 'Sürecimizin insan tipi E., M., A., E., Ş. ve B.de somutlanmıştır. Onların pratikleri nasıl bir sürecin içinde olduğumuzu ve sürecin bizden beklediklerini özetliyor.' yazdığı bu şekilde şüphelilerin terör örgütünün yapılanması HHB bünyesinde terör örgütüne organik bağlı olarak, çıkar ve amaçları doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulunarak üzerilerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu, yüklenen suçun yasada öngörülen ceza miktarı, işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenin 'Kanun gereğince' var sayıldığı, Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve 6352sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 100 ve devam eden maddeleri uyarınca şüphelilerin tutuklanmaların engel bir hallerinin (tutuklama yasağı ve yargılama engeli bulunmaması hali gibi) bulunmadığı, alması muhtemel ceza göz önüne alındığında kaçma şüphelerinin bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmaması (şüphelilerden elde edilen dijital verilerin henüz çözülmediği) nedeniyle şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme, tanıklar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu, İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. Maddesinde ifade olunan 'ölçülülük' ilkesi uyarınca, daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulanmasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheliler açısından 'yetersiz' kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılarak şüpheliler ve şüpheliler müdafilerinin serbest bırakılma istemlerinin REDDİ ile şüpheliler Engin Gökoğlu, N.D., S.G. ve Aycan Çiçek'in üzerlerine atılı olan silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar verildi.] "
14. Başvurucu Aytaç Ünsal'ın sorgusu İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 20/9/2017 tarihinde yapılmış, müdafileri de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheliler E.T., Aytaç Ünsal, Z.Ö. ve Y.E.nin üzerine atılı DHKP-C silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yapılan incelemede tanık ifadesi, gizli tanıklar beyanı Halkın Hukuk Bürosu isimli örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda sadece örgüt mensuplarına hizmet ettiğine dair ifadeler ve aynı zamanda usulüne uygun Hakimlik kararı gereğince büroda ve bu büroya müdahil bürolarda ele geçirilen çeşitli çatışmalarda operasyon neticesinde etkisiz hale getirilen örgüt mensuplarının propagandasını içerir dergi, ajanda, resimli takvimler ve örgütün kurucu lideri olan D.K.nın fotoğraflarını içerir dökümanların ele geçirildiği aynı zamanda M.S.K. Cumhuriyet savcısının şehit edilmesi olayına karışan DHKP-C örgüt militanı Ş.Y.nin yırtarak imha etmeye çalıştığı Halkın Hukuk Bürosu isimli blok notun birleştirilerek gerekli incelemelerin yapıldığı ve içeriğinde şüpheli E.T. isminin olduğu ve aynı zamanda gizli tanık ifadelerinden anlaşılacağı üzere özellikle E.T.nin HHB'de en etkili avukatlardan birisi olduğu ve HHB içerisinde faaliyet gösteren avukatların SPB içerisinde örgüt mensupları ile irtibatlı olduğu belirtildiği aynı zamanda HHB avukatlarına ilişkin yürüyüş dergisi isimli örgütün propagandasını yoğun bir şekilde işleyen ve bu yapıya ait olduğu anlaşılan dergiler M.S.K. savcının şehit edilmesinin ardından 16/8/2015 tarihli demokrasi sosyalizm için yürüyüş isimli yazıda M.S.K.nın örgüt üyeleri tarafından başına silah dayanmış şekilde fotoğraflarının paylaşıldığı ve içeriğinde ey AKP iktidarı ey E. o bakmaya dayanamadığınız fotoğraf iktidarınızın adaletsizliğinizin resmidir, değil 18 gazeteciye memleketin bütün gazetecilerine dava açsanız yine susturamazsınız şeklinde Halkın Hukuk Bürosunun siyasi ve tehdit vari ifade ve söylemlerinin olduğu, örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket ettiği, tanık anlatımları ve gizli tanık anlatımlarından anlaşılacağı üzere HHB avukatlarının örgüt yöneticilerinin talimatları ile özellikle gözaltına alınıp örgüt üyeliği ile işlem yapılan şüphelilerin gözaltı sırasında örgüt üyelerinin deşifre edilmemesi veya bir takım delillerin ortaya çıkmaması ve örgütün genel gözaltı işlemlerindeki hukuksuzluk iddiaları ile ilgili ortak tavır takınmaları isteyip aynı zamanda ceza evinde olan örgüt üyelerine de aynı talimatların iletildiği somut olarak tanık ifadelerinden anlaşılacağı üzere şüpheli Y.E.nin örgüt üyelerine silahın saklanmasıyla ilgili talimatlarının verildiğinin belirtildiği şüpheli Aytaç Ünsal'ın Halkın Hukuk Bürosu isimli örgütün bir yapısı olan yerler etkin konumda olduğu ve Aytaç Ünsal'ın yurt dışı merkez komiteye faaliyetlerle ilgili rapor yazarak örgütün vermiş olduğu talimatlar doğrultusunda kuryelik yaptığı belirtildiği ve aynı zamanda dosyadaki fotoğraf ve tespitlerden anlaşılacağı üzere örgüt kurucu lideri olan D.K. isimli şahsın devrimi onsuz ama onunla yürüyeceğiz şeklindeki örgütsel toplantıya konuşmacı olarak katıldığı ve Halkın Hukuk Bürosu isimli pankartın arkasında B. için adalet istiyoruz şeklinde ki örgütsel propaganda içeren gösterilere katıldığı belirlendiği, diğer şüphelilerinde tanık anlatımlarından anlaşılacağı üzere HHB bünyesi içerisinde yer aldığı ve örgüt yöneticileri ile irtibatlı olduğu süreklilik ve devamlılık arz eder mahiyette örgüt üyelerine hukuki destek verdikleri ve tanık anlatımlarından anlaşılacağı üzere başka dosyalara girmedikleri aynı zamanda diğer şüphelilerinde örgütsel mahiyette olabilecek gösterilere katıldıkları anlaşılmakla atılı örgütün üyesi olduklarını gösterir aynı zamanda Halk cephesi olduklarını gösterir ve internet üzerinden örgüt militanları ile birlikte silahlı resim ve fotoğrafların paylaşıldığı ve altında gözaltına alınan avukatların yanındayız şeklinde örgüt tarafından şüpheli avukatların korunduğu ve sahiplenildiği, Yargıtay 16. Ceza dairesinin 2/2/2016 tarihli 2016/534 sayılı kararı ile Halk cephesinin DHKP-C'nin alt birimi olduğunun anlaşıldığı ve Halkın sitesi diye belirtilen örgüte ait olduğu anlaşılan internet sitesinde de benzer paylaşımların olduğu ve ikitellideki bir binaya da benzer mahiyette bir pankartın asıldığı aynı zamanda şüphelilerden E.T. ve şüpheli Aytaç Ünsal'ın örgüt adına basın açıklaması yaptıkları hususları ve devam eden fiiller hep beraber değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut olguların mevcut olduğu dosyanın özellikle tanıkların bilgilerini somut olarak teyit edilmesi ve diğer irtibatlarının ortaya çıkartılması yönünden soruşturmanın devam ettiği ve aynı zamanda gizli tanıkların ayrıntılı beyanlarının söz konusu olması nedeniyle tanıklara baskı girişiminde bulunma ihtimalinin söz konusu olduğu aynı zamanda işlem yapılan 2 avukatın halen firar olduğu bu nedenle delillerin karartılma ihtimalinin söz konusu olduğu, söz konusu örgütün hücresel yapılanma içerisinde olup bir takım silahlı eylemlere katıldığı ve atılı suçun ceza miktarı ve yapısı dikkate alınarak tutuklamanın ölçülü olduğu kanaatiyle ve belirtilen gerekçelerle adli kontrol tedbirlerinin bu aşama yetersiz kalacağından şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar verildi.] "
15. Başvurucular Özgür Yılmaz, Barkın Timtik ve Behiç Aşcı'nın sorgusu İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 21/9/2017 tarihinde yapılmış, başvurucuların müdafileri de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucular ifadelerinde isnat edilen suçlamaları kabul etmediklerini belirtmişlerdir. Sorgu sonucunda başvurucuların silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanmalarına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"... şüpheliler hakkında DHKP-C silahlı terör örgütünün yöneticisi ve üyeleri oldukları iddiasıyla soruşturma başlatıldığı, amacı mevcut anayasal düzeni silahlı halk ayaklanması ile yıkarak, yerine Marksist-Leninist ilkelere dayalı komünist bir düzen kurmak olan DHKP/C terör örgütünün yapılanmalarından birinin Halkın Hukuk Bürosu (HHB) olduğu, terör örgütünün üst yönetimi olan Merkezi Komitenin talimatıyla kurularak faaliyet yürüttüğü, HHB dahilinde faaliyet gösteren avukatların örgüt içerinde Sporcular kod ismi ile anıldığı, bu hususun örgütsel bilgi ve dokümanlar, örgüt mensubu gizli tanık ve itirafçı şüpheliler beyanları ile tespit tutanaklarından açıkça anlaşıldığı, ... ifadeleri alınan örgüt mensubu gizli tanıklar ile örgütün silahlı kanadı olan Silahlı Propaganda Birlikleri (SPB) mensubu olup 7/7/2017 tarihinde uzun namlulu, vahim nitelikte silahlar ve mühimmatlarla birlikte eylem yapmadan önce yakalanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak örgüt faaliyeti ve mensupları hakkında açıklamalarda bulunan şüpheli B.E.nin ifade teşhislerinden HHB adı altında avukatlık faaliyeti icra eden şüphelilerin kuryelik yaptıkları, örgüt içi iletişimi sağladıkları, örgütün yönetici kadrosundan aldıkları talimatları tutuklu/hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt mensuplarına ilettikleri, avukatlık mesleği ve hukuki yardımla ile ilgisi olmayacak şekilde haklarında adli işlem yapılan münhasıran adı geçen örgüt mensuplarını örgütsel gizliliğin ve faaliyetin deşifre olmaması, devamının sağlanması amacıyla yönlendirdikleri ve talimat verdiklerinin anlaşıldığı, HHB ile terör örgütü arasındaki organik bağa dair önemli delillerden biri olarak; 31/03/2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı M.S.K.nın örgüt mensupları Ş.Y. ve B.D. tarafından rehin alınarak şehit edilmesi eylemi kapsamında örgüt mensuplarından Ş.Y.nin cesedi üzerinde yapılan ölü muayene ve otopsi işlemi sırasında ceket cebinde bulunan çıkan, HHB ile örgüt arasındaki organik bağı gizlemek amacıyla yırtılarak (34) parçaya ayrılmış kağıt parçalarının birleştirilerek hazırlanan İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun 10/4/2015 tarih ve 2015/30865/3371 sayılı raporuna göre; kağıt parçasının ön yüzünde 'Halkın Hukuk Bürosu', arka yüzünde "Avukat A.Ç., Avukat E.T., Avukat G.D., Avukat O.A., Avukat Ş.E.' ve TC. kimlik numaraları yazılı kağıt parçaları olduğunun tespit edildiği, soruşturma kapsamında 12/9/2017 günü İstanbul HHB binasında yapılan aramada örgütsel nitelikte ve kurumun örgütle organik bağına dair delillerden biri olarak; örgütün ölen lideri D.K. ve Halk Cephesi ibareli dokümanlar ile 'Faşizme Karşı Mücadelede Gizli Gruplar' ibaresi bulunan el kitapçığının bulunduğu, bu kitapçıkta İllegal alan içerisinde faaliyet yürüten örgüt mensuplarının nasıl davranmaları gerektiği hakkında bilgilerin olduğu (İzlenmemek için nasıl hareket etmeleri, zulalama not ve doküman saklama, İstihbarat eylem yapılacak yeri araştırma, eyleme giderken araç temini, Silahlı eğitim ve hazırlanan Molotofların nasıl ve nerede denenebileceği, örgütlenme, ev kiralama, kod isim kullanımı v.b), benzeri konuların anlatıldığı kitapçığın baştan sona örgütsel eğitim amaçlı illegal faaliyetlerden bahsettiğinin tespit edildiği, ayrıca örgütün mensupları olan E.D., M.K., E.Ş., E.S.K., Ş.Y. ve B.D.nin katıldıkları eylemlerin anlatıldığı, ... şüpheliler Behiç Aşçı ve E.Ç.nin terör örgütünün yapılanması HHB bünyesinde terör örgütüne organik bağlı olarak, çıkar ve amaçları doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulunarak 'üye' konumunda oldukları, idelojik olarak eğitici ve yönlendirici nitelikte faaliyette bulunarak faaliyetlerinin vasfı gereği yönetici konumunda bulunmasalar da sair örgüt mensuplarından farklı olarak 'özel görevi haiz' konumda bulundukları ve üzerilerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işledikleri, şüpheliler Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz yönünden; örgüt mensuplarının teşhis ve beyanlarına göre şüpheli Özgür YILMAZ'ın Okmeydanı, Gazi, Nurtepe ve Armutlu mahalli alanlarında Halk Meclisi çalışmalarını bizzat yürüttüğü, örgütün mahalli alanlarında bulunan Halk Meclisleri yapılanmasının genel sorumlusu olduğu, şahsi evrakındaki Halk Meclisi eylemlerine ilişkin tespitlerin aleyhindeki ifade ve teşhislerle uyumlu olduğu, şüpheli Barkın TİMTİK'in ise örgütün özel önem verdiği Armutlu Mahallesinde tek tek evleri gezerek yıkımlara karşı örgüt propagandası yaptığı, DHKP/C terör örgütünün Türkiye Komitesinin altında bulunan Genel Komite içerisinde faaliyet yürüttüğü, bu şekilde terör örgütüne organik şekilde bağlı olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulundukları, ayrıca örgütün amacına uygun biçimde işleyişini sağlayan, örgüt üyelerine görev veren, emir ve idare yetkisine sahip olan konumlarına göre örgüt faaliyetlerini düzenleme ve görevlendirme yetkisini haiz 'yönetici' vasfında oldukları ve üzerilerine atılı 'Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olma' suçunu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesi ve delillerin bulunduğu ...
Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan şüpheliler Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan şüpheli Behiç Aşcı'nın üzerlerine atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin varlığı, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, atılı suçun katalog suçlardan olması nazara alınarak bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK' nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar verildi.] "
16. Başvurucular tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği 16/10/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
17. Anılan karar başvuruculara 31/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucular Özgür Yılmaz, Barkın Timtik ve Behiç Aşcı'nın müdafilerince 7/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
18. Başvurucu Ahmet Mandacı'nın sorgusu İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 21/9/2017 tarihinde yapılmış, müdafileri de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir. Sorgu sonucunda başvurucunun tutuklanma talebinin reddine ve hakkında adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"... Şüpheli Ahmet Mandacı'nın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talep edilmiş ise de şüphelinin üzerine atılısuç ile ilgilimevcut delil durumu, şüphelinin sabit ikametgah sahibi oluşu dikkate alındığında şüphelinin bu aşamada tutuklanmasının ağır bir tedbir olacağı kanaatine varıldığından İstanbul C.Başsavcılığı'nın şüpheli Ahmet Mandacı hakkındaki tutuklama talebinin reddine [karar verildi.] "
19. Başvurucu Ahmet Mandacı'nın tutuklama talebi reddedilerek hakkında adli kontrol hükümleri uygulanmasına ilişkin verilen karara Başsavcılıkça yapılan itiraz üzerine İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliğince 22/9/2017 tarihinde başvurucu hakkında yakalama kararı verilmiştir.
20. Anılan karar üzerine 29/9/2017 tarihinde başvurucu Ahmet Mandacı gözaltına alınmıştır. İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 30/9/2017 tarihinde yapılan sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheli Ahmet Mandacı'nın üzerine atılı 5237 sayılı TCK nun 314/2 maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine ilişkindosya içerisinde mevcut beyanı, deliller ve tutanaklar değerlendirildiğinde şüphelinin 19/8/2016 günü İstanbul Adalet Sarayında diğer 4 avukatla birlikte hakkında işlem yapıldığı, ardından serbest bırakıldığı, gene 2013 yılında Halkın Hukuk Bürosunda faaliyet gösteren avukatların göz altına alınması sonucu şüpheli Ahmet Mandacı'nın bu örgüt mensuplarıyla görüşme sağladığı (DHKPC) terör örgütü içerisinde faaliyet gösteren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/93908 sayılı dosyasında yapılan operasyonda yakalanmak istendiği esnada güvenlik görevlileriyle çıkan çatışmada ölü ele geçirilen G.Ö. cenaze törenine katıldığı, bu şekilde şüphelinin örgüt üyesi olarak ölen ve öldürülen kişilere ait cenaze törenlerinde yer aldığına ilişkin, tanık beyanları, belgeler, dosya içerisinde mevcut diğer tutanaklar, şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üyelik suçunu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesine ilişkin somut delillerin bulunduğu, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK 100-3 maddesinde sayılan katolog suçlardan olması nedeniyle tutuklama sebebinin var sayıldığı, tüm delillerin tamamen toplanmamış olması nedeniyle şüphelinin delilleri yok etme, yer değiştirme, tanıklar üzerinde baskı yapma girişiminde bulunma ihtimali ve bu suç için ceza kanununda ön görülen cezanın miktarı dikkate alındığında adli kontrol tedbirleri yeterli görülmeyerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebinin kabulü ileşüphelinin CMK 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına ... [karar verildi.] "
21. Başvurucu Selçuk Kozağaçlı aynı soruşturma kapsamında 8/11/2017 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Başvurucu 13/11/2017 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiş; ifade alma işlemleri sırasında başvurucunun müdafileri de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadelerinde genel olarak suçlamaları kabul etmemiş, ÇHD üyesi bir avukat olduğunu belirterek suçlamaların bu faaliyetleri nedeniyle isnat edildiğini savunmuştur. Başvurucu aynı tarihte silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
22. Başvurucunun sorgusu İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından aynı tarihte yapılmış, müdafileri de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir. Sorgu sonucunda başvurucu Selçuk Kozağaçlı'nın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüphelinin üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne (DHKP/C) Üye Olma suçundan tutuklanması talep edilmekle; şüphelinin terör örgütünün yapılanması HHB bünyesinde terör örgütüne organik bağlı olan çıkar ve amaçları doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik ve yoğnluk gösteren faaliyetlerde bulunarak üye konumunda bulunduğuna, ideolojik olarak eğitici ve yönlendirici faaliyette bulunarak, faaliyetlerinin vasfı gereği yönetici konumunda bulunmasada sair örgüt mensuplarına farklı olarak özel göreve haiz konumda olduğu, şüpheli B.E.nin alınan diğer ifadeler ile örtüşecek şekilde şüphelinin terör örgütünün genel komitesi içerisinde görev aldığı, kod isminin Odtülü olduğu, örgüt tarafından kendisine muhabere amacıyla gönderilen SD kart içerisinde şifreli kartlardan HBB dahilinde faaliyet gösteren avukatların her hangi bir sorun veya sıkıntı ile karşılaştıklarında şüpheliye danıştıklarına ve şüphelinin örgütün yurtdışında bulunan merkezi komitesi ile yazışma yapan şahıslar olduğuna dair tespitler, gizli tanık G.nin HHB'nin en önemli ve üst sorumlusu olarak Selçuk Kozağaçlı'nın olduğuna dair beyanı, gizli tanık İ.K.nin Halkın Hukuk Bürosunda faaliyet gösteren avukatlar arasında Selçuk Kozağaçlı'nın da bulunduğuna dair beyanı, şüphelinin gözaltına alınma aşamasından savcılık aşamasında olan sürece ilişkin olarak örgütün el kitabında yazan şekillere riayet ettiğine ilişkin tespitler, dosya kapsamındaki fotoğraflar, şüpheli ile ilgili bilgi notları birlikte değerlendirildiğinde; şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı değerlendirildiğinde, kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu, bu nedenle bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, bu doğrultuda tutuklamanın ölçülü olduğu kanaatine varılarak CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince şüphelinin... [karar verildi.] "
23. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliği 24/11/2017 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
24. Başvurucu Yaprak Türkmen ise yine aynı soruşturma kapsamda 18/12/2017 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır.
25. Başvurucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde ifade vermiş; ifadesinde genel olarak suçlamayı kabul etmemiştir. Başsavcılık, başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 20/12/2017 tarihinde İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
26. Başvurucunun sorgusu aynı tarihte İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından yapılmış, müdafileri de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle isnat edilen suçlamayı kabul etmediğini belirtmiştir. Savunmasının ilgili bölümü şöyledir:
"...Halkın Hukuk Bürosu iki katlı büyük bir bürodur, ben alındığım gün orada kalıyordum, daha önce de baskın yapılmıştı, baskının yapıldığı dönemde de bahsettiğiniz şekilde bazı deliller çıkmıştı, bir önceki baskında da yasa dışı olduğu iddia edilen kitaplar bulunmuştu, bu büroda büyük bir kütüphane var, orada da birçok kitap var, yasa dışı olduğu iddia edilen kitaplarda burada bulunmuştur, ben avukatlık faaliyeti yapıyorum, ceza davalarına bakıyorum, çokça hukuk davalarına da bakıyorum, bir önceki aramada da bu tip deliller vardı ancak ben orada olmama rağmen gözaltına alınmadım, o tarihten sonra da normal bir şekilde avukatlığıma devam ettim, bulunan kaşelerden de haberim yoktur, büroda siyasi davaların avukatlığı yapıldığı için söylemiş olduğunuz kitaplar büroda bulunmaktadır, bu tip kitaplar çokça vardır, bunlar sıradan kitaptır, suç unsuru olduğunu düşünmüyorum, benim yaptığım avukatlık faaliyetim yasaldır, gözaltındaki şüphelileri takip ediyorum, onların dosyalarına bakıyorum, herhangi bir talimat taşımıyorum, iletmiyorum, bildiğim kadarıyla benimle ilgili bir gizli tanık ifadesi de yoktur, gizli tanığın hukuk bürosu için beyanları olabilir ancak o büroda çalışıyor diye her çalışan da terör örgütü üyesi olacak değildir, öte yandan öncelikle bu hukuk bürosunun terör örgütü olarak tespit edilmesi gerekmektedir, suçsuzum, serbest bırakılmamı talep ederim"
27. Sorgu sonucunda başvurucu Yaprak Türkmen'in silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheli Yaprak Türkmen'in üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan; atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığı, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan B.E. ve gizli tanık beyanlarına göre, ayrıca Cumhuriyet Savcımız M.S.K.nın DHKP-C terör örgütü mensuplarıyla şehit edilmesi olayında ele geçirilen kağıt parçasının ön yüzünde halkın hukuk bürosu, arka yüzünde avukatlar A.Ç., E.T., G.D., O.A. ve Ş.E. isimli şahısların adlarıyla TC kimlik numaralarının yazılı bulunduğu, 12/9/2017 tarihli halkın hukuk bürosu binasında yapılan aramada ele geçirilen örgütsel dokümanlar, ayrıca hakkında adli işlem yürütülen ve tutuklanan şüpheli beyanında 'halkın hukuk bürosu içerisinde faaliyet gösteren avukatların gözaltındaki ve tutuklu örgüt mensuplarıyla görüşmelerinde dinlendiklerinden şüphelendikleri için örgütsel görüşmelere girmedikleri, dosya hakkında bilgi almaya çalıştıkları, yapılacak operasyonların örgüte zarar vermesini engellemek amacıyla örgüt mensupları tarafından kağıda yazılı olarak kendilerine verilen örgütsel anlam ifade etmeyen sözlü mesajları örgüte yada muhataplarına ilettikleri' şeklinde beyanda bulunduğu, aynı şekilde halkın hukuk bürosunda 18/12/2017 tarihinde şüphelinin fiilen çalıştığı halkın hukuk bürosunda yapılan aramada İstanbul Gençlik Derneği, Adalet Okulu Derneği ve Halk Cephesine ait kaşelerin ele geçirilmiş olması, aynı aramada DHKP-C terör örgütünün kurucusu olan D.K.ya ait resmin ve kitapların ele geçmiş olması, yine aynı aramada çok sayıda örgütsel dokümanın ele geçmiş olması, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, atılı suçun katalog suçlardan olması nazara alınarak, şüphelinin atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin oluştuğu, bu aşamada dijital verilerin incelenmesinin devam ettiği, delillerin toplanma aşamasında olduğu, bu haliyle adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelinin tutuklanmasına ... [karar verildi.] "
28. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği 5/1/2018 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
29. Anılan karar 15/1/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve 2/2/2018 tarihinde başvurucu Yaprak Türkmen tarafından bireysel başvuruda bulunulmuştur.
30. Başsavcılık 22/3/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucular Selçuk Kozağaçlı, Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı, Ahmet Mandacı ve Yaprak Türkmen'in silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan; Özgür Yılmaz ve Barkın Timtik'in ise silahlı terör örgütü (DHKP/C) yöneticisi olma suçundan cezalandırılmaları istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. DHKP-C'ye ilişkin genel açıklamaların da yer aldığı iddianamede ilk olarak DHKP-C'nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna ve başvurucuların eylemlerine değinilmiştir.
31. İddianamede başvuruculara yöneltilen suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Örgütsel terör arşivi tetkik edildiğinde örgütün faaliyetleri çerçevesinde katıldıkları eylemlere ilişkin kayıtların bulunduğunun tespit edildiği belirtilmiştir.
ii. DHKP-C terör örgütü fikir ve ideolojisi doğrultusunda yayınlar yaptığı belirtilen Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm İçin Yürüyüş isimli dergide çeşitli zamanlarda başvurucu Selçuk Kozağaçlı'nın örgüt lehine yaptığı faaliyetlerle ilgili haber ve yazıların yayımlandığı, ayrıca başvurucuyla ilgili olayların haber yapıldığı iddia edilmiştir.
iii. Açık kaynak araştırmalarında başvurucu Özgür Yılmaz'la ilgili olarak terör örgütünün alt yapılanmalarından Halk Cephesi ve Halk Meclisi imzalı birçok resmin bulunduğunun, başvurucu Barkın Timtik'le ilgili olarak Fransa'da her yıl Eylül ayında kutlanan ve Fransız Komünist Partisi öncülüğünde düzenlenen Humanite festivalinde 16/9/2015 tarihinde yayımlanan fotoğraf karesinde DHKP/C terör örgütü kurucu lideri D.K.nın fotoğrafının bulunduğu pankartın önünde konuşmacı görünümünde olduğu ve masanın arka tarafında bulunan afişte "devrime onsuz ama onunla yürüyoruz" şeklinde ibarelerin bulunduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
iv. Başvurucular hakkında DHKP-C silahlı terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu yönünde beyanların yer aldığı belirtilmiştir. Bu kapsamda başvuruculara yöneltilen eylemlere ilişkin olarak tanık B.E., D.K., gizli tanıklar G., İ.K., S.G. ve terör örgütünün finans sağlama birimi olan İhtiyaç Komitesinde (İKOM) faaliyet yürütürken yakalanan C.B. isimli şüphelinin etkin pişmanlık kapsamında verdiği beyanlarında özetle Halkın Hukuk Bürosunun (HHB) DHKP-C terör örgütünün hukuk yapılanması olduğunu, bu kapsamda yakalanan veya tutuklanan kişilerle ilgili hukuki süreçleri takip ettiğini, bu legal görünüm altında aslında örgüt liderlerinin talimatıyla kurulduğunu ve hareket ettiğini, başvurucuların bu kapsamda HHB avukatlarından olduğunu ve bir kısım başvurucunun kod isim kullandığını belirterek başvurucuları teşhis etmişler ve başvurucuların ayrıca ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu veya hükümlülerle örgüt yöneticileri arasında aracılık (kuryelik) yaptığını, örgüt yöneticilerinin talimatlarını örgüt sorumlularına aktardığını ifade etmişlerdir.
32. İddianamede başvuruculara yöneltilen eylemlere ilişkin olarak haklarında yapılan soruşturmalarda alınan tanık beyanlarının ilgili kısmı şöyledir:
- Etkin pişmanlık hükümleri kapsamında ifade veren C.B. beyanında: "... Benim ceza evinde kalmış olduğum üç buçuk yıllık süre içerisinde Halkın Hukuk Bürosu Avukatlarından Barkın Timtik, E.T., Ş.E., N.D., Behiç Aşçı, S.G., E.D.K. isimli avukatlar ziyaretime geliyordu. Avukatlar örgütle hapishaneler sorumluları arasındaki bağlantıyı sağlar ve örgütün üst düzey yöneticilerine bilgi aktarırlar. Yine örneğin emniyet birimlerinde gözaltına alındığımızda Halkın Hukuk Bürosu avukatları ile yapmış olduğumuz avukat görüşmede gözaltındaki şahıslara örgütün kurallarına uymamız gerektiği şeklinde uyarıda bulunurlar. (Bu uyarılar açlık grevine gitme, imza atmama, direnme, parmak izi vermeme vs.)... Halkın Hukuk Bürosu DHKP/C örgütü adına faaliyetlerde bulunan bir kurumdur. Özellikle gözaltına alınan veya tutuklanan örgüt mensubu şahısların avukatlıklarını üstlenirler. Sadece avukatlıklarını üstlenmekle kalmazlar yine ifademde bahsettiğim üzere örneğin emniyet birimlerinde gözaltına alındığımızda Halkın Hukuk Bürosu Avukatları ile yapmış olduğumuz avukat görüşmede gözaltındaki şahıslara örgütün kurallarına uymamız gerektiği şeklinde uyarıda bulunurlar. (Bu uyarılar açlık grevine gitme, imza olmama, direnme, parmak izi vermeme vs.) yine benim ceza evinde kalmış olduğum üç buçuk yıllık süre içerisinde Halkın Hukuk Bürosu Avukatlarından Barkın Timtik, E.T., Ş.E., N.D., Behiç Aşçı, S.G., E.D.K. isimli avukatlar ziyaretime geliyordu. Halkın Hukuk Bürosu avukatları örgütle, merkezi komiteyle, yöneticilerle, cezaevi sorumluları arasındaki bağlantıyı sağlar ve örgütün üst düzey yöneticilerine bilgi aktarırlar. Avukatlar merkez komiteden veya yöneticilerden aldıkları talimatları gözaltında bulunan veya tutuklu bulunan şahıslara iletirler. Bir nevi kuryelik görevi yaparlar, vermiş oldukları talimatlar kesinlikle kendilerine ait değildir örgütün talimatlarıdır.
Halkın Hukuk Bürosunun DHKP/C güdümünde faaliyet yürüttüğüne dair; yukarıda belirttiğim ancak burada tekrar söylemek istediğim İKOM bünyesinde para aldığımız eski Dev-Sol üyesi olan Ç.Ö.Ş. isimli kişiden para almak istediğimizde, korktuğu için para vermediğini Merkezi Komiteye ilettiğimde, Merkezi Komitenin bana 'korkuyorsa parayı Halkın Hukuk Bürosu bünyesinde bulunan avukatlara veya büroya bırakabileceğini söylediğini' akabinde de Ç.Ö.Ş. isimli kişinin çalışanı aracılığıyla 80.000 TL parayı buraya göndermiştir. Benim faaliyet yürüttüğüm dönemde Halkın Hukuk Bürosu içinde faaliyet yürüten ve kuryelik yapan avukatlar şunlardır; O.A., Özgur Yılmaz, Barkın Timtik, E.T., S.G., Ş.E., Behiç Aşçı, N.D., E.D.K., G.D. isimli şahıslar Halkın Hukuk Bürosunda DHKP/C örgütü adın Kurye olarak faaliyetlerde bulunan şahıslardır.
... Ben bu şahsı Behiç Aşçı olarak tanırım. DHKP/C örgütü adına faaliyet yürüten Hallan Hukuk Bürosu avukatlarından biridir. Ceza evinde kaldığım süreçte ziyaretime gelen, benim faaliyet yürüttüğüm dönemde Halkın Hukuk Bürosu içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet yürüten ve kuryelik yapan avukatlar arasındadır. ... Kesin olarak teşhis ediyorum" şeklinde ifadelere yer vermiştir.
- Gizli tanık G. beyanında: "Ben bu şahsı Engin Gökoğlu olarak tanıyorum. Bu şahıs faaliyet yürüttüğüm dönem içerisinde ve halen DHKP/C örgütü mensuplarının avukatlığını yapan şahıstır. Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet yürütür. DHKP/C örgütünün talimatları doğrultusunda örgüt adına kampanyalar düzenleyen basın açıklamalarında bulunan, örgüt mensuplarının avukatlığını yaparak, gözaltında iken nasıl davranmaları ve direnmeleri gerektiğini (parmak izi vermeme, tükürük örneği vermeme, açlık grevi yapma, hiçbir şekilde ifade vermeyerek susma hakkım kullanma, zorluk çıkarma ve slogan atma vb.) şeklinde uyarılarda bulunarak talimatlara uyulması gerektiği şeklinde bizzat benimle görüşmesinde beni bu şekilde uyarmıştır.
...
Ben bu şahsı Avukat Behiç Aşçı olarak tanıyorum. Bu şahıs DHKP/C örgütü mensubu şahısların avukatlığını yapmaktadır. Diğer avukatlardan daha itibatı olduğu için tanıyanlar Behiç Abi diye hitap ederler. Bu şahsın DHKP/C örgütü adına ölüm oruçlarına katıldığını biliyorum. Örgüt adına çekilmiş olan F Tipi isimli filmin oyuncularındandır. Örgütün en güvendiği isimlerden biridir. Bir defasında ben gözaltındayken nasıl direnmem gerektiğini (parmak izi vermeme, tükürük örneği vermeme, açlık grevi yapma, hiçbir şekilde ifade vermeyerek susma hakkım kullanma, zorluk çıkarma ve slogan atma vb.) şeklinde uyanlarda bulunarak bizzat benimle görüşmesinde beni bu şekilde uyarmıştır. Örgüt içerisinde hemen hemen herkes bu şahsı tanır ve saygı gösterir. Bu şahsın örgütün üst düzey yöneticileriyle görüştüğüne eminim. DHKP/C örgütü içerisinde faaliyet yürüten ve Tunceli'de ölen örgüt mensubu L.A. ile Okmeydanı'nda hatırladığım kadarı ile 2014 ün 6. ayında S.Y Parkında birebir oturduklarını ve aralarında bir şeyler konuştuklarını gördüm...
HHB, DHKP/C terör örgütünün hukuki işlemlerini yürüten kurum gözükse de aslında örgütün en önemli kurumlarından birisi olan Halkın Hukuk Bürosu avukatları örgüt yöneticilerinin talimatları ile hareket ederler. Öncelikle örgüt mensuplarının örgütsel eylemlerdeki dosyaları ile ilgilenirler. Dışarıdan sıradan vatandaşların davalarına baktıklarını hiçbir zaman görmedim ve duymadım. Hatta şöyle söyleyeyim DHKP/C terör örgütlü üyeleri hariç diğer örgütlerde faaliyet yürüten kişilerin bile dava dosyalarına bakmazlar, Bu hususu siz daha iyi bilirsiniz, Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından olan bir kimsenin PKK'dan alınan bir kişinin dosyasına baktığını görmemişsinizdir. DHKP/C terör örgütünün kadrolu çalışanı gibidirler. Bu avukatlar gözaltına alındığında, tutuklandığında ve mahkum olduğunda avukatlığını üstlenir ve yanına gelir, örgütün talimatı olduğunu söyleyerek 'gözaltında, mahkemede, cezaevinde nasıl hareket edeceğinin talimatını' verir. Ben gözaltına alındığımda Halkın Hukuk Bürosu Avukatlarından olan E.D.K. benimle görüşmeye geldiğinde bana örgütün genel prensipleri olan; 'açlık grevine gideceksin, su ve şeker dışında herhangi bir şey yiyip içme, ailen geldiğinde kesinlikle görüşe çıkma, sorgu odasında polislerle kesinlikle konuşma, slogan at, diren, parmak izi verme, tükürük örneği verme, hastaneye gittiğinde darp edildiğini söyle, suç duyurusunda bulunacağız, kesinlikle bizim dışımızda avukat çağırırlarsa kabul etme, hiçbir şeye imza alma, seni kandırmalarına izin verme' gibi örgütün genel kurallarını bana görüşme esnasında söylemişti. Bana söylenenler diğer örgüt mensuplarına da aynı şekilde söylenmektedir.
Ayrıca avukatların bize söyledikleri bu hususlar örgütsel eğitim aşamalarında örgüt mensuplarına bu şekilde öğretilmektedir. Avukatlar bu öğretilenleri bize pratikte yaşadığımızda tekrar etmiş olmaktadır. Bu durum bile bu yapılanmada yer alan avukatlarının, aslında avukatlık değil de aracılık yaptığını göstermektedir. Gözaltı süresinden sonra eğer tutuklanırsanız cezaevinde yine bu avukatlar tarafından davanız takip edilmektedir. Avukatların örgüt ile tutuklu veya hükümlü arasındaki aracılık (kuryelik) işlemi burada da devam etmektedir. Avukatların arasında da hiyerarşik yapı vardır, Örneğin Halkın Hukuk Bürosu sorumlusu Cezaevleri genel sorumlusu ile görüşür ve mahkumlarının içerde yapacakları talimatlarını alır, bu talimatları altında bulunan avukatlara verir, o avukatlarda her cezaevi sorumlusuna iletirler, cezaevinin sorumluları da mahkumlara iletir, alınan cevaplar ya da yapılan işlemler avukatlar aracılığı ile tekrar üst yönetime aynı yolla iletilir. Bunu da şöyle bir örnek vermek istiyorum, Örgütün yayın organı olan Yürüyüş dergisinde yayınlanan Özgür Tutsaklardan başlıklı yazının cezaevinden gelen örgüt mensuplarından olduğunu örgütünün bütün kurumları ve mensupları bilir. Tutuklu ve mahkumlara ait bu yazıların cezaevinden yasal yollardan çıkması imkansızdır. Avukatlar cezaevi sorumlularından gizlice aldığı bu notları yanlarında getirdikleri dava dosyasının arasına ya da vücudunun belli bir yerine saklayarak dışarı çıkartmaktadırlar. Gardiyanlar avukatları fazla aramazlar, aramak isteseler de avukat buna direnir görevliye zorluk çıkartır, pislik yapar ve senden şikayetçi olacağım diye tehdit ederler. Avukatlardan korkan ve yaptıklarından bıkan gardiyanlar onları aramak için uğraşmazlar. Aramadan geçerek kolaylıkla dışarı çıkardıkları not kağıtlarını Yürüyüş Dergisi sorumlularına iletir. Bu mektuplar Yürüyüş Dergisinde yayınlandıkça cezaevindeki örgüt mensupları moral bulurlar ve dışarda bulunan özgür örgüt mensupları yarın bir gün cezaevine girince yalnız kalmayacaklarını görür ve kendilerini motive ederler. Avukatlar içerisinde de hiyerarşik yapı vardır, Halkın Hukuk Bürosu Sorumlusu ve cezaevlerinden, kurumlardan sorumlu avukatlar olarak ayrılmaktadırlar. Fakat avukatlardan genel sorumlu kimdir ve hangi avukatın hangi cezaevinden sorumlu olduğunu bilmiyorum. Avukatlar tutuklu örgüt üyelerinin her türlü maddi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra aileleriyle de ilgilenir ve yardımcı olurlar. Yaptıkları işlemlerden asla para almazlar. Benim akıl veremediğim işlerden biriside budur, hiçbir davadan kimseden para almadan bu işleri yapıyorlar, nasıl geçiniyorlar parayı nerden buluyorlar bilmiyorum. Örgütünün yönetim kadrosundan iyi para aldıklarını düşünüyorum çünkü; hepsi çok lüks burjuva hayatı yaşıyorlar. Avukatlarının başka görevleri de vardır, mesela avukatlık kimliğini kullanarak çok rahat Avrupa ya gidip örgütün üst yönetiminden aldıkları haberleri Türkiye'deki yöneticilere getirdiklerini birçok defa duymuştum. Bazı büyük eylemlerin talimatlarının yöneticiler tarafından avukatlar aracılığı ile Savaşçıya (Feda Eylemcisine) iletildiğini biliyorum. Buna da şöyle bir örnek vereyim Sabancı-Center eylemini gerçekleştiren İ.A. ve M.D.ye eylem için yardımcı olan avukat A.D.Y. olduğunu duydum. Avukatlar yasal militan gibi çalışır, bazen savaşçıya talimatı getirirler bazense de eylem gerçekleştiren savaşçıyı saklar ve yurt dışına çıkartırlar. Benim dönemimde örgüt adına Halkın Hukuk Bürosunda faaliyet yürüten şahıslarından bazıları 'E.T., Barkın Timtik, Ş.E., O.A., Özgür Yılmaz, G.S., T.T., E.D.K. ve G.D. vb.' gibi isimlerdi, aklıma gelenler bunlardır. Bunlardan en önemlisi olan ve üst sorumluları olan Selçuk Kozağaçlı ve O.A.dır. Zaten T.T.yi örgüt yaşadığı yoz ilişkiden dolayı örgütten kovdu. Hatta kendisini alınan kararlar doğrultusunda cezalandırmak amacıyla arabası silahla tarandı ve DHKP/C kurumlarından Halk Cephesi tarafından eylem üstlenildi.
Ben bu şahsı Selçuk Kozağaçlı olarak tanıyorum. Benim faaliyet yürüttüğüm dönem içerisinde DHKP/C örgütünün yapılanması olan Halkın Hukuk Bürosu avukatlığını ve başkanlığını yürütmekteydi. DHKP/C örgütünün talimatları doğrultusunda örgüt adına kampanyalar düzenleyen basın açıklamalarında bulunan, örgüt mensuplarının avukatlığını yaparak, gözaltında iken nasıl davranmaları ve direnmeleri gerektiğini (parmak izi vermeme, tükürük örneği vermeme, açlık grevi yapma, hiçbir şekilde ifade vermeyerek susma hakkını kullanma, zorluk çıkarma ve slogan atma vb.) anlatırdı. Sempozyum adı alımda örgüt hakkında bilgi vermek örgütün işleyişini ve yapısını anlatarak propagandasını yapardı. Manisa-Soma da maden faciası sonrasında örgüt talimatı ile Soma'ya giderek orada insanları örgütleyerek açlık grevine sokarak, direnişe yönlendirerek ve devlete karşı kışkırtarak eylem ortamı hazırlayan şahıslardandır. Avukat O.A. ile birlikte örgütün en önemli isimlerinden biridir. Kesin ve net olarak teşhis ediyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur.
- Gizli tanık İ.K. ifadesinde; "Halkın Hukuk Bürosu isimli yapılanma Çağlayanda bulunmaktadır, DHKP/C terör örgütü kapsamında faaliyet yürüten şahısların gözaltı ve adli davalarını takip ederler gönüllü siyasi avukatlık yaptıklarını biliyorum, ilk bakışta legal bir yapılanma gibi gözükse de öyle bir kurum değildir. DHKP/C terör örgütünde hangi alan olursa olsun faaliyet yürüten istisnasız herkes başı sıkıştığında gözaltına alındığında Halkın Hukuk Bürosu avukatlarını ister, Halkın Hukuk Bürosu bizim için bir kurtarıcı olarak görülmektedir. DHKP/C örgüt mensubu şahısların gözaltına alınmaları halinde savcılık ve mahkeme aşamalarında müdafi olarak bulunmaya çalışırlar. Amaçları gözaltında bulunan şüphelinin konuşmasını önlemek ve örgütün sırlarını deşifre etmesini engellemektir.
Halkın Hukuk Bürosu örgüte güç sağlamaktadır, mesela en son Yürüyüş Dergisine yapılan operasyondan sonra Halkın Hukuk Bürosu avukatı olan Özgür Yılmaz'ın gelip orda çekim yapması yayınlaması örgütlü şahıslara destek niteliğindedir.
Yine 2016 yazında Sarıgazi mahalli alanda faaliyet yürüttüğüm dönemde Sarissa kitap evinde bir toplantı düzenlendi, toplantıya Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Ş.E.de katılmıştı, toplantıda bize göz altına alındığımızda neler yapmamızla alakalı eğitim verdi, örneğin imza atmama, açlık grevi yapma ve göz altında bulunduğumuz zaman zarfında tüm aşamalarında direnmemiz gerektiğini emniyette kesinlikle ifade vermememiz gerektiğini söyledi. Yani size şöyle özetleyeyim Halkın Hukuk Bürosu devrimciler için var olan bir kurumdur, ilk bakışla sadece siyasi davalara gönüllü baktıkları için masum görünebilir ama örgütlü şahıslara büyük bir motivasyon ve güç sağladığını gözaltına alındıkça öğrendim, yukarda vermiş olduğum örneklerle de Halkın Hukuk Bürosu gönüllü siyasi davalara bakmanın ötesinde bu örgüte gönül veren bir yapılanma olduğunu anladım.
Halkın Hukuk Bürosu avukatları şunlardır; Özgür Yılmaz, O.A., E.T., Barkın Timtik, G.D., Yaprak Türkmen, Ş.E.,Selçuk Kozağaçlı isimli şahıslardır...
Ben bu şahsı avukat E. abla olarak tanırım. Yukarıda ifademde bahsetmiş olduğum gibi bu şahıs Halkın Hukuk Bürosu avukatıdır. Bu büro içerisinde faaliyet yürüten diğer avukatlar gibi Yaprak Türkmen'de gözaltına alınan örgüt mensuplarının avukatlığını yapar, son dönemde etkili olduğunu biliyorum çünkü diğer eski avukatların gözaltına alınan örgüt mensupları ile rahat görüşememesinden dolayı bu şahıs daha çok görüşmelere gidiyor" şeklinde beyanda bulunmuştur.
- Gizli tanık S.G. ifadesinde: "... Ben bu şahsı Av Engin Gökoğlu, Aycan olarak tanırım. Bu şahıs Ankara'da örgüt avukatlığı yaptığını daha sonra örgüt talimatı ile İstanbul'a geldiğini, İstanbul'da Halkın Hukuk Bürosunda avukatlık yaptığını, tutuklanan ya da gözaltına alınan örgüt mensuplarının adli davalarını takip ettiğini ve hapishanelere giderek örgüt talimatını ilettiğin, hapishane ile örgüt arasında bağı sağladığını biliyorum, ayrıca bu şahıs örgütün yurt dışı yapılanması ile şifreli yazışma yapar.
... A.O.K., E.K., E.A. ve A.A. gibi isimlerdir. Bu kişiler cezaevlerinden sorumludur, iletişim bu şahıslar üzerinden sağlanır hapishane de alınacak kararlar bu kişilerin onayı ile olur. Hapishanede haberleşme genelde ıslatılan gazetelerin rulo haline getirilmesi ve üzerine naylon çekilerek top haline getirilerek yazılı notun içine koyulup havalandırmadan başka bir hücrenin havalandırmasına atılması ile sağlanır. Notlar yazılırken en önemli şey hapishanede kimse kendi adıyla örgütsel bir not yazmaz genelde kod kullanır, bu kod isimler sık sık değiştirilir.
Size kısaca hapishanedeki haberleşme yöntemini açıklayayım ilk hapishaneye girildiğinde ilk bir hafta tecrit sürecidir kimseyle konuşulmaz haberleşme, not yazma gibi şeyler yasaktır. Sonra Halkın Hukuk Bürosuna mensup avukatlar gelip hapishaneye düşen örgüt mensubu şahısla konuşur. Daha sonra hapishanedeki sorumlu (her cezaevinin bir sorumlusu bulunur, genellikle yurtdışı yapılanması tarafından belirlenir, kimin olacağını Halkın Hukuk Bürosu avukatı cezaevi ziyareti sırasında tebliğ eder ve cezaevinde diğerlerine göre nispeten daha fazla kalacak olan hükümlülerden seçilir) ile konuşur ve bunun üzerine hapishanede kalan diğer örgüt mensupları ile iletişim başlar. Bundaki amaç avukatın içeriye yeni giren kişi ile alakalı hapishane sorumlusuna bilgi vermesidir. Hapishane sorumlusu avukattan ilgili kişinin bir nevi sağlam olduğu, sorguda kendini açık etmediğinin teyidini almış olur. Ben örgüt nedeniyle birçok kez cezaevine girdiğimden Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından O.A., Ş.E., Barkın Timlik ve E.T.nin bu şekilde cezaevine giren örgüt mensubu ve cezaevi sorumlusuyla iletişim kurduğuna bizzat şahit oldum. Hapishanelerde işleyiş bu şekildedir.
Halkın Hukuk Bürosu içerisinde aktif olarak faaliyet gösteren ve daha çok muhatap olduğum avukatlar şunlardır; Özgür Yılmaz, O.A., E.T., Barkın Timtik, G.D.,Ş.E., Selçuk Kozağaçlı isimli avukatlardır. ... Ben bu şahsı Av. Selçuk Kozağaçlı olarak tanırım, bu şahıs Çağdaş Hukukçular Derneği başkanıdır, Ankara'da örgüt adına faaliyet yürüten ve tutuklanan örgüt mensuplarının gönüllü avukatlığını yapar. Hapishanedeki tutkulu ve hükümlü olan şahıslar ile görüşerek örgüt talimatlarını cezaevine aktarır. Cezaevinden tutkulu bulunan şahıslardan almış olduğu bilgileri örgüte iletir, size şöyle deyim örgütün cezaevi ile bağlantısını mesleği gereği sağlar. Örgüt tarafından kurulan Halkın Hukuk Bürosu avukatları ile birçok davada birlikte hareket eder" şeklinde beyanda bulunmuştur.
- D.K.nın beyanı şöyledir: "Bu yapılanma (Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği) DHKP/C örgütü suçundan cezaevinde hükümlü yada tutuklu bulunan şahısların ailelerini örgütlemek ve cezaevindeki yapılanma arasındaki bağı koparmamak için kurulmuş bir yapılanmadır. Resmiyette sorumlusu Behiç Aşçı görünmesine rağmen bu kurumun tüm işlevlerini ... yapmaktaydı. Bu kurum ölen örgüt mensuplarının cenazelerini düzenlerler, bu şahıslar için basın açıklamaları organize ederler. DHKP/C örgütünün kurmuş olduğu komitelerinden biridir (Uluslararası İlişkiler Komitesi). Merkezi Armutlu'dadır. Sorumluluğunu Avukat Behiç Aşçı yapar. Bu komite yeni kurulduğu için şu an tek gündem maddelerinin Suriye olduğudur. Örgüt Suriye yönetimine destek vermektedir."
- B.E. 19/7/2017 ve 28/8/2017 tarihli beyanlarında: "HHB, DHKP/C terör örgütünün hukuk yapılanmasıdır. Burada görev alan avukatlar DHKP/C terör örgütü içerisindeki faaliyetlerinden dolayı yakalanan şahıslara hukuki yardımda bulunuyormuş gibi gözükerek operasyonların örgüte zarar vermesinin önüne geçmektir. Halkın Hukuk Bürosu örgütün talimatıyla kurulmuştur. Orada bulunan avukatlar örgütün onayı dışında hareket edemezler. Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteren avukatlar iki gruba ayrılırlar.
Birinci grupta yer alan avukatlar yakalanan gözaltına alınan örgüt mensuplarıyla alakalı yasal süreçleri takip ederken, ikinci grupta yer alan avukatlar da; kamuoyunda öne çıkan davaları örneğin, B.E., D.D., H.F.G. S. suikastı ile açlık grevinde olan N.G. ve S.Ö. isimli şahıslar hakkında davaları takip ederler ve Genel Komite içerisinde faaliyet yürütürler. Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteren avukatlar şunlardır; Özgür Yılmaz, O.A., E.T., Barkın Timtik, G.D., Yaprak Türkmen, Y.E., Z.Ö., Ş.E., Aycan Çiçek, S.G., N.D., A.Ç., Ahmet Mandacı, E.Ç.G., Engin Gökoğlu, Aytaç Ünsal, D.B.Ü., N.B.V.K. isimli şahıslardır. Bu şahıslardan Özgür Yılmaz, O.A., E.T., Barkın Timtim ve G.D. isimli şahıslar kamuoyu tarafindan takip edilen davaları takip etmekte ve Genel Komite veya örgütün farklı legal görünümlü kurumlarında faaliyet göstermektedirler. Adını saymış olduğum avukatlar sadece DHKP/C terör örgütünün öne çıkan davalarına bakmaktadırlar. Burada çalışan avukatların örgütün yurtdışı kadrosuyla ile irtibatlı olduklarını ve iletişimi sağladıklarını biliyorum. Hakkında örgüt suçundan araması olanları ya da hakkında yakalama kararı olanları Genel Komitede tartışarak bu şahısların illegal alana geçişini ya da yurt dışına illegal yollardan çıkışını sağladıklarını biliyorum.
DHKP/C örgüt mensubu şahısların gözaltına alınmaları halinde savcılık ve mahkeme aşamalarında müdafi olarak bulunmaya çalışırlar. Amaçları gözaltında bulunan şüphelinin örgütün sırlarını deşifre etmesini engellemektir. Cezaevlerinde bulunan örgütün üst düzey yöneticileri ve örgüt mensuplarıyla avukatlık adı altında görüştüklerinden dolayı özellikle örgütün cezaevlerine yönelik verdiği talimatlar avukatlar tarafından cezaevlerine ulaştırılır. İçeriden iletilecek hususlarda yine avukatlar aracılığıyla örgüt yönetimine iletilir. Böylelikle örgüt cezaevlerini avukatlar aracılığıyla yönelir. Örneğin cezaevlerinde yapılan koğuş yakma vb. gibi eylemlerin talimatı bu avukatlarca verilir. Ben Silivri 2.Nolu Cezaevinde kaldığım zamanda E.T. gelerek benimle görüştü ve bana Yürüyüş Dergisine Demokratik Kurumlarla ilgili yazı yazmamı söylemişti. Bu tarz yazılar hapishane idaresine bağlı olarak çalışan mektup okuma komisyonuna bağlı olarak çalışan örgütsel haberleşme statüsünde görüldüğü için alınan yasal karar doğrultusunda mektubun imhası yönünde karar verir ve bu kararı tutuklu bulunan kişiye tebliğ eder. Tutuklu örgüt üyesi de tebliğ edilen bu kararı ve dışarıya çıkarılması sakıncalı görülen yazının aynısını yasalarda belirtilen avukata kapalı zarf içerisinde mektup gönderme hakkım kullanarak 'Halkın Hukuk Bürosu'nun İstanbul'da bulunan adresine göndererek örgütsel yazı ve kitapların örgütün eline geçmesini avukatlar aracılığı ile sağlamış olur.
Yine 2015 yılı içerisinde İzmir Kırıklar 2 Nolu F Tipi Cezaevinde Ü.İ. isimli örgüt üyesi ile birlikte kaldım. Bu süre içerisinde Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından başta O.(K) O.A. olmak üzere ismini şuan hatırlamadığım birçok avukat haftada 2 defa gelip görüşmelerde bulunuyorlardı. Bu görüşmelerin çoğunun örgütsel amaçlı olduğunu düşünüyorum. Örgütün cezaevinde bulunan sıradan elemanlarına avukatlar yılda bir defa görüşmeye gelirken, örgüt tarafından önemli kişilere avukatlar haftada bir iki defa görüşme amaçlı gelmektedir. 2015 yılında İzmir Kırıklar 2 Nolu F Tipi cezaevinde bulunduğum sırada Ü.İ. tahliye olmuştur. Tahliye olurken aynı hücrede kendisiyle birlikte kalan U.K. isimli örgüt üyesine avukatlar aracılığıyla ulaştırıldığını düşündüğüm 'Küçük Usb Bellek' vererek imha etmesini söylediğini ve uygun zamanda aynı 'USB'den kendisine de dışarıdan gönderteceğini söylediğini U.K. o dönem hapishanede temsilci olarak görev yaptığım için bana iletmişti. Yine bunun dışında Bakırköy Kadın Tutuklu Evinden tahliye olan kimi örgüt elamanlarıyla yaptığım sohbetlerde düzenli olarak içeriye sokulan 'Küçük Usb Bellek' sayesinde film, konser izlediklerini biliyorum.
Bu avukatlar gözaltına alınan örgüt mensuplarının ifade vermemeleri için örgütsel tavır sergilemelerini, bu doğrultuda polise karşı gözaltının her aşamasında direnmeleri talimatlarını verirler. Hiçbir evraka imza atmamalarını, kimlik göstermemelerini söylerler. Böylece ifade verecek şahıslar psikolojik baskı altında kalarak bundan vazgeçerler. Bunun yanında kamplarda derneklerde vb. yerlerde yapılan eğitim çalışmalarında bununla ilgili avukatlardan gelen bilgi ve talimatlar ders olarak işlenir. Ayrıca gözaltında bulunan şahısların dosyalarını avukatlar incelediğinde ilk olarak gözaltına alınan şahsın direnip direnmediğine tutanaklardan bakar. Direnen örgüt mensuplarına övgüler yağdırır, direnmeyenlere ise bu aşamalardan sonra yapılacak tüm işlemlere yukarıda saymış olduğum tavırları takınmaları talimatlarını verir. Karakollarca gözaltına alınıp ifade veren örgüt mensuplarının anında gözaltı ifadesini geri çektirirler.
Pişman olarak örgüt hakkında ifade veren örgüt mensuplarını isimlerini adliyelerden öğrenerek örgüte bildirirler. Böylece örgüt yöneticileri ifade vereni bularak önce cezalandırıp daha sonrada Halkın Hukuk Bürosu avukatları ile adliyelere göndererek ifadesini geri almalarını sağlarlar. Ayrıca aranması olan ve illegalde bulunan örgüt mensupları güvenli olduğu ve polis baskınlarının kolay kolay olmayacağı bir yer olmasından dolayı belli dönemlerde Halkın Hukuk Bürosunda bu şahısların kalmaları sağlanır. Örneğin 2016 yılında Bayrampaşa Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne silahlı ve bombalı saldırıda bulunan DHKP/C terör örgütü mensubu Ç.Y.nin 2014 veya 2015 yılları içerisinde 1-2 hafta kadar burada kaldığını biliyorum.
Burada bulunan bazı avukatlar Yunanistan, Almanya vb. ülkelere giderek burada bulunan üst düzey örgüt mensupları ile görüşerek kuryelik yaptığını, onlardan aldıkları bilgileri Türkiye'ye getirerek gerekli yerlere ilettiklerini örgüt içerisinde duymuştum. Son dönemdeki OHAL yasalarından dolayı gözaltına alınan şahısların ifadesi alındıktan sonra adliyeye sevk edilinceye kadar geçen süre içerisinde gözaltındaki geçen sürenin keyfi bir uygulama olup kanunsuz olduğunu belirten avukatlar; örgüt mensupları ile görüştüklerinde bu duruma karşı örgüt mensuplarına açlık grevinde aldıkları su ve şekeri de keserek adliyeye sevk edilinceye kadar hiçbir şey yiyip içmemeleri konusunda baskı yaptıklarını biliyorum.
2013 yılında yapılan operasyonda yakalanarak haklarında işlem yapılan Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının gözaltına alınan şüphelilerle OHAL kapsamında görüşmeleri kısıtlandığından, operasyonda gözaltına alınmayan yine Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteren Özgür Yılmaz, Yaprak Türkmen, Y.E, Z.Ö., Aycan Çiçek, S.G., A.Ç., Ahmet Mandacı, E.Ç.G., Engin Gökoğlu, Aytaç Ünsal, D.B.Ü. isimli avukatlar gözaltında alınan örgüt mensuplarıyla görüşmeye gelmektedirler.
Örgütün Türkiye Komitesinin onaylamadığı bir avukat Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteremez, örgüt istemeden ayrılmaları da mümkün değildir. Türkiye Komitesi ve 'Orkestra' yapılanmasının alacağı kararlar doğrultusunda örgütün legal veya illegal faaliyetleri içerisinde yer alabilmektedirler.
Örneğin; 2016 yılı sonu ve 2017 yılı başında Barkın Timtik örgütün özel önem verdiği Armutlu Mahalli alan yapılanması içerisindeki evlere benimle birlikte beraberimizde mühendis olan C.D. ile birlikte tek tek evleri gezerek yıkımlara karşı örgüt propagandası yaptık. 2016 yılında Avukat Ö.Y. Okmeydanı, Gazi, Nurtepe ve Armutlu mahalli alanlarında Halk Meclisi çalışmalarını bizzat yürütüyordu. Yürüyüş Dergisi ve Halkın Sesi internet sitesinde yapmış olduğu çalışmalara dair fotoğraflar mevcuttur.
Bölgelerde Halk Cephesi tarafından yürütülmekte olan faaliyetler Türkiye Komitesi tarafından yetersiz göründüğünden tartışmalar meydana gelmişti. Bende Gençlik Federasyonu'nu Hak Cephesi'nde temsil ettiğimden O.(K) Avukat O.A. bana gelerek sorunların ne olduğunu ve çözüm yollarını sordu, bende kendisine bilgilendirme yaptım. Tartışmalara neden olan sorunların araştırılarak çözülmesi için Türkiye Komitesi veya Orkestra adlı yapılanma tarafından görevlendirilmiş olabileceğini düşünmekteyim.
Adalet Okulu, HBB yapılanmasına bağlı olarak 2015 veya 2016 yıllarında kuruldu. İstanbul Çağlayan'da ve Ankara'da ofisleri bulunmakta, Sorumlusunun HBB avukatlarından G.D. olduğunu biliyorum. Ankara ilindeki merkezin HBB alt katında faaliyet gösterdiğini duydum. Adalet Okulunun amacı, örgütün hukuk biriminin ihtiyacı olan avukatları örgütün görüş ve stratejisi doğrultusunda eğitmektir. Buraya Hukuk Fakültesinde öğrenim gören öğrenciler gelmektedir. İstanbul ve Ankara illerinde bulunan HBB içerisinde faaliyet gösteren avukatlar burada öğrencilere eğitim vermektedirler. Buralara gelecek öğrencilerin örgütlü olması veya olmaması önemli değildi, öğrencileri kendileri belirler, seçilen öğrenciler öğrenim görmüş oldukları üniversitelerde Adalet Okulunun propagandasını yaparlardı. Kendi okullarını bitirdikten sonra HHB içerisinde görev yapmaları istenirdi, kurulma amacı ve işleyişi bu şekilde idi.
Daha önceki ifademde fotoğrafından teşhis etmiş olduğum Av. Selçuk Kozağaçlı'nın kod ismi Odtülü'dür. SBP içerisinde faaliyet gösterdiğim dönemde örgüt tarafından bana gönderilen sd kart içerisindeki şifreli notlardan, örgütün hukuk birimi olan Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteren avukatlardan herhangi bir sorun veya sıkıntı ile karşılaştıklarında Selçuk Kozağaçlı'ya danıştıklarını öğrendim. Çünkü bana gelen şifreli mesajda kanun hükmünde kararname ile ihraç edilen Ankara ilinde açlık grevi yapan ve halen cezaevinde tutuklu bulunan N.G. ve S.Ö. isimli şahısların açlık grevi sürecinde yaşamış oldukları sorunlarla ilgili bir avukatın örgüt üst yönetimine yazmış olduğu rqporda konuyla ilgili olarak Odtülü' ye danıştıkları yazıyordu. Yine bana gönderilen Sd Kart içerisindeki şifreli mesajda N.G. ve S.Ö. durumlarını takip edebilmek için ve örgüt merkezinden gelen talimatları geciktirmeden aktarabilmek için Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının kendi içlerinde oluşturdukları sırayla her gün adı geçen şahıslarla görüştüklerini biliyorum...
Yukarıda örgütün yurtdışı merkeziyle şifreli mesajlaşmaların İdil Kültür Merkezi, Gençlik Federasyonu ve Yürüyüş dergisinde yapıldığını söylemiştim. Ancak bu yazışmaları herhangi bir örgüt mensubu yapamaz, ayrıca yazışma yapan her örgüt mensubunun bir kod ismi vardır. Bu yazışmalarda illegal eylemlerin örgütlenişinden bahsedilmez, ilişkilerin açık adları ve adresleri belirtilmez, kurumların yönetiminde yer alan örgüt mensupları günlük, mahalli alan yapılanmaları hafialık, Demokratik Kurumlar gerektiğinde yurtdışı merkez komiteye faaliyetleri hakkında rapor verirler. Mahalli Alan Sorumluları ile örgütün güdümünde faaliyet gösteren diğer demokratik kurumların faaliyetleriyle ilgili raporu hangi kurum üzerinden göndereceği Türkiye Merkez Komitesi tarafindan belirlenmiştir. Mahalli alanlarda faaliyet gösteren örgüt mensupları sorumlularına haftalık faaliyetleriyle rapor verir. Sorumlularda bu raporları yazışma yaptığı kurumlardan örgütün yurtdışındaki merkez komitesine gönderilmek üzere notları kriptolu bilgisayara gerekli yazışma kuralarına uyarak (Örneğin: Yürüyüş Dergisi yerine Depo ismini verir, Armutlu ismi yerine Yayla ismini verir, Halk Cephesi yerine Tarla ismini verir, HBB yerine Sporcular ismini verir. Örgüt ilişkilerinin adreslerini de kısaltmalarla yazar) metin belgesi şeklinde yazarlar. Yazışma yaptığı kurumda yurtdışı merkez komiıeye gönderecek olan örgüt mensubuna verir. Bu örgüt mensubu da şifreleme yaparak raporu yurtdışına gönderir. Gönderilen raporlara ilişkin Yurtdışı Merkez Komitesinden gelen cevap niteliğindeki notlarda gönderilmiş oldukları kurumlara şifreli olarak gelir. Kurumlarda raporları şifreleyen örgüt mensupları cevabi notları alır, almış olduğu notun şifresinin çözümünü yaparak kurumda bulunan merkez Flash Belleğe atar. Daha sonra raporu almaya gelen kadroya Sd Kart içerisinde teslim eder. Mahalli Alan ve Demokratik Kurum Sorumlularının Raporlarını Yurtdışı Merkez Komiteye Gönderdiği Kurumlar Şunlardır; Gazi, Topkapı, Şişli, Armutlu ve Anadolu Yakası Mahalli alan yapılanma sorumluları raporlarını Yürüyüş Dergisi, TAYAD, HBB, KEC (DMH), DİH sorumluları raporlarını yapılanmaları Yürüyüş dergisi, BMM sorumlusu raporlarını İdil Kültür Merkezi, Anadolu İlleri Halk Cephesi sorumluları Yürüyüş Dergisi, İstanbul Halk Cephesi sorumluları İdil Kültür Merkezi ve Gençlik Federasyonu, Anadolu illerindeki gençlik kadro sorumluları Gençlik Federasyonu'na vermektedirler. Yurtdışı Merkez Komite ile şifreli yazışma yapan örgüt mensupları şunlardır; Av. Behiç Aşçı, Av. Aycan Çiçek, Av. Engin Gökoğlu, Av. Ş.E., ... isimli şahıslar Yurtdışı Merkez Komiteye faaliyetleriyle ilgili rapor yazarak, örgütün vermiş olduğu talimat doğrultusunda mesajlaşmaların yapıldığı kurumlara vermektedirler." şeklinde beyanda bulunmuş ve başvuruculardan Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı, Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen'i teşhis etmiştir.
33. İddianamede DHKP/C terör örgütünün alt yapılanmalarından olan HHB'nin örgütün Merkezî Komite olarak adlandırılan yurt dışındaki üst yönetiminin talimatıyla kurulduğu ve mensuplarının yurt dışında bulunan örgütün üst düzey yöneticilerinin talimatları ile hareket ettikleri, HHB dâhilinde faaliyet gösteren avukatların örgüt içinde Sporcular kod ismi ile anıldığı, ceza infaz kurumunda tutuklu veya hükümlü örgüt üyeleri ile örgüt yöneticileri arasında aracılık (kuryelik) işlemi yaptıkları, örgütün üst düzey yöneticilerinin bu avukatlar kanalı ile ceza infaz kurumlarındaki örgütün sorumlularına örgütün talimatlarını aktardıkları, bu sorumluların da gelen talimatları ceza infaz kurumlarındaki diğer örgüt üyelerine aktardıkları, terör örgütünün legal alanında faaliyet gösteren şahıslar hakkında aranma veya hapis cezası kesinleştiğinde HHB mensubu şüpheliler tarafından bu durumun öğrenilerek ülke içindeki terör örgütünün Genel Komitesine bildirildiği, bunun üzerine anlatılan durumdaki örgüt mensuplarının da bu sayede illegal alana geçtikleri ya da örgüt tarafından yurt dışına kaçırıldıkları, HHB mensubu şüphelilerin terör örgütlerinin işleyiş ve gizliliğe riayetle hareket etme kuralına uygun olarak kod isim aldıkları, bu zamana kadar kod ismi tespit edilebilen başvuruculardan Selçuk Kozağaçlı'nın kod isminin Odtü'lü, Barkın Timtik'in kod isminin Saadet, Behiç Aşçı'nın kod isminin Eser, Engin Gökoğlu'nun kod isminin Deniz ve Özgür Yılmaz'ın kod isminin Mahir olduğunun tespit edildiği ileri sürülmüştür.
34. Başvuruculara isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"...
l-)Şüphelilerden Selçuk Kozağaçlı, B.T., E.T., O.A., G.D., N.D., Ş.E. ve Ö.Y.nin halen yargılanmasına devam edildiği İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2014/117 Esas sayılı dosyası kapsamında bulunan ve örgütsel devamlılığın tespiti açısından bilgi mahiyetinde evrakımıza birer suretleri celp edilen adı geçen şüphelilerle ilgili tespitler, HHB ile ilgili genel nitelikli tespitlerin yer aldığı Hollanda ve Belçika ülkelerinden adli istinabe yoluyla getirtilen örgütsel dokümanların içeriği,
2-)İş bu iddianamernize konu 21/10/2016 tarihinde terör örgütünün kurumlarından İdil Kültür Merkezinde ele geçirilen örgütün yurtdışındaki 'Merkezi Komite' olarak adlandırılan en üst yönetim birimiyle 'txt' formatında yapılan örgütsel yazışmaları ve örgüt arşivini içeren dokümanların içeriği,
3-) 1 ve 2 no'lu bentlerde belirtilen delillerle uyumlu örgüt mensubu gizli tanık, tanık ve etkin pişmanlık hükümlerinde yararlanma talebiyle açıklamalarda bulunan şüphelllerin ifadelerinin içerikleri,
4-)Şüphelilerin ikametlerinden, üstlerinden ve mensubu oldukları HHB kurumlarından ele geçirilen ve incelenen materyalierin içerikleri ve şüpheliler hakkındaki açık kaynak tespitleri ile DHKP/C terör örgütünün kuruluş kongresinde örgüt üyeliği hakkında belirtilen 'Demokratik faaliyet Parti-Cephe'nin dostlarımız ve düşmanlarımız nezdinde aynasıdır. Kitleler bu ayrıaya bakarak Parti-Cephel i olacak veya olmayacaktır. Bu anlamda kitlelerle buluştuğumuz dernek, sendika, dergi bürolarımız vb. ve buralarda çalışan insanlarımız tepeden tırnağa yenilenmek. Parti kültürü bu kurumlarımızda ve insanlarımızda yasayan bir hale getirilmek, bir kimliğe büründürülmek zorundadır' ve 'Legal çalısan, illegal çalışan, gerilla faaliyeti sürdüren, lojistik hizmetleriyle uğraşan, yayın işleriyle uğraşan, vb. tüm yoldaşlarımızın konum, yetki ve görevleri ne olursa olsun her biri Parti ve Cephe üyesidirler' şeklindeki kongre kararı ibaresi bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP/C) terör örgütünün alt yapılanmalarından olan Halkın Hukuk Bürosunun örgütün Merkezi Komite olarak adlandırılan yurtdışındaki üst yönetiminin talimatıyla kurulduğu ve mensuplarının yurt dışında bulunan örgütün üst düzey yöneticilerinin talimatları ile hareket ettikleri, HHB dahilinde faaliyet gösteren avukatların örgüt içerinde SPORCULAR kod ismi ile anıldığı,
Örgüt mensupları gözaltına alındığında veya tutuklandığında avukatlığını üstlendikleri, yanlarına gelip gittikleri, örgütün talimatları doğrultusunda şahıslara 'Gözaltında, mahkemede, cezaevinde nasıl hareket edeceklerinin talimatını' verdikleri,
Cezaevinde tutuklu veya hükümlü örgüt üyeleri ile örgüt yöneticileri arasında aracılık (kuryelik) işlemi yaptıkları, Örgütün üst düzey yöneticilerin bu avukatlar kanalı ile cezeevlerindeki örgütün sorumlularına örgütün talimatlarını aktardıkları, bu sorumlularında gelen talimatları cezaevlerindeki diğer örgüt üyelerine aktardıkları,
Terör örgütün legal alanında faaliyet gösteren şahıslar hakkında aranmaları veya hapis cezaları kesinleştiğinde HHB'na mensup şüpheliler tarafından öğrenilerek ülke içerisindeki terör örgütünün Genel Komite'sine bildirildiği, bunun üzerine anlatılan durumdaki örgüt mensuplarının da bu sayede illegal alana geçtikleri yada örgüt tarafından yurtdışına kaçırıldıkları,
HHB mensubu şüphelilerin terör örgütlerinin işleyiş ve gizliliğe riayetle hareket etme kuralı uygun olarak kod ismi aldıkları, bu zamana kadar kod ismi tespit edilebilen şüphelilerden; Selçuk Kozağaçlı'nın kod isminin Odtülü, O.A.nın kod isminin Onur, Barkın Timkit'in kod isminin Saadet, Behiç Aşçı'nın kod isminin Eser, Engin Gökoğlu'nun kod isminin Deniz ve Ö.Y.nin kod isminin Mahir olduğu tespitiyle;
Şüpheliler O.A., Özgür Yılmaz ve Barkın Timtik haricindeki diğer şüphelilerin şu zamana kadar elde edilebilen delillere göre terör örgütünün yapılanması HHB bünyesinde terör örgütüne organik bağlı olarak, çıkar ve amaçları doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulunarak 'üye' konumunda oldukları, bu kapsamda örgüt mensupları arasında kuryelik yaptıkları, örgüt içi iletişimi sağladıkları, örgütün yönetici kadrosundan aldıkları talimatları tutuklu/hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt mensuplarına ilettikleri, avukatlık mesleği ve hukuki yardımla ile ilgisi olmayacak şekilde haklarında adli işlem yapılan münhasıran adı geçen örgüt mensuplarını örgütsel gizliliğin ve faaliyetin deşifre olmaması, devamının sağlanması amacıyla yönlendirdikleri ve talimat verdikleri, idelojik olarak eğitici ve sair örgüt mensuplarını yönlendirici nitelikte faaliyette bulunarak faaliyetlerinin vasfı gereği yönetici konumunda bulunmasalar da sair örgüt mensuplarından farklı olarak 'özel görevi haiz' konumda bulundukları ve üzerilerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri, ...
Şüpheliler O., Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz'ın ise şüphelilerin terör örgütünün yapılanması HHB bünyesinde terör örgütüne organik bağlı olarak, çıkar ve amaçları doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulundukları, bu kapsamda örgüt mensupları arasında kuryelik yaptıkları, örgüt içi iletişimi sağladıkları, örgütün yönetici kadrosundan aldıkları talimatları tutuklu/hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt mensuplarına ilettikleri, avukatlık mesleği ve hukuki yardımla ile ilgisi olmayacak şekilde haklarında adli işlem yapılan münhasıran adı geçen örgüt mensuplarını örgütsel gizliliğin ve faaliyetin deşifre olmaması, devamının sağlanması amacıyla yönlendirdikleri ve talimat verdiklerinin yanı sıra; aleyhlerindeki dellillerin içeriğine göre şüpheli Özgür Yılmaz'ın Okmeydanı, Gazi, Nurtepe ve Armutlu mahalli alanlarında Halk Meclisi çalışmalarını bizzat yürüttüğü, örgütün mahalli alanlarında bulunan Halk Meclisleri yapılanmasının genel sorumlusu olduğu, şahsi evrakındaki Halk Meclisi eylemlerine ilişkin tespitlerin aleyhindeki ifade ve teşhislerle uyumlu olduğu, şüpheli Barkın Timtik'in ise örgütün özel önem verdiği Armutlu Mahallesinde tek tek evleri gezerek yıkımlara karşı örgüt propagandası yaptığı, DHKP/C terör örgütünün Türkiye Komitesinin altında bulunan Genel Komite içerisinde faaliyet yürüttüğü, şüpheli O.A.nın DHKP/C terör örgütünün Türkiye Komitesinin altında bulunan Genel Komite içerisinde faaliyet yürüttüğü ve terör örgütüyle ilgili karar alma seviyesinde bulunan toplantılara katıldığı, bu şekilde terör örgütüne organik şekilde bağlı olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulundukları, ayrıca örgütün amacına uygun biçimde işleyişini sağlayan, örgüt üyelerine görev veren, emir ve idare yetkisine sahip olan konumlarına göre örgüt faaliyetlerini düzenleme ve görevlendirme yetkisini haiz 'yönetici' vasfında oldukları ve üzerilerine atılı 'silahlı terör örgütü yöneticisi olma' suçunu işledikleri anlaşılmıştır. ..."
35. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 9/4/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/84 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
36. Mahkemece 11/4/2019 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"... silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin sanıkların ifadesi, dijital materyal inceleme raporları, açık kaynak tespiti, arama ve el koyma tutanakları, örgütsel dokümanları ve eylem evrakları, tutuklama tarihi, sanıkların tutukluluk halinin devamını gerektirecek nitelikte kuvvetli suç şüphesinin mevcut oluşu, suç için yasada öngörülen ceza miktarına göre ve suçun CMK 100/3 maddesinde düzenlenen katalog suçlardan bulunması nedeniyle kaçma şüphesi taşıması, adli kontrol hükümlerinin eylemin niteliğine nazaran tutuklamadan beklenen faydayı sağlamaya yeterli olmayacağı dikkate alınarak,
... tutukluluk hallerinin devamına [karar verildi.]"
37. Başvurucu Selçuk Kozağaçlı, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin anılan bu karara 25/4/2018 tarihinde itiraz etmiş; İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi 7/5/2018 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
38. Anılan karar 17/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve 1/6/2018 tarihinde başvurucu Selçuk Kozağaçlı tarafından bireysel başvuruda bulunulmuştur.
39. Mahkemece 10/9/2018-14/9/2018 tarihlerinde yapılan ilk duruşmada başvurucuların savunmaları alınmış ve başvurucular hakkında yurt dışı çıkış yasağıyla birlikte her hafta Pazartesi günü08.00 ile 24.00 saatleri arasında adreslerine en yakın kolluk birimine düzenli olarak başvurarak imza atmaları biçiminde adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle başvurucular tahliye edilmişlerdir. Tahliye kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklu sanıklar Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz hakkında her bir sanık için dosyadaki mevcut delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali, sanıkların savunmalarının alınmış olması ve sanıkların avukat olması, tutuklamanın tedbir olması, tutuklulukta geçen süre, Avrupa İnsan Hakları ve Anayasa Mahkemesinin tutuklama konusundaki başvurular hakkında vermiş olduğu kararlar, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanması ile yargılamada amaçlanan tedbirlerin sağlanabilecek oluşu dikkate alınarak sanıklar Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz'ın ayrı ayrı bihakkın tahliyelerine,
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu sanıklar Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, A.Ç., Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı, D.B,E.T., Engin Gökoğlu, N.D., Selçuk Kozağaçlı, S.G., Ş.E., Y.E.E., Yaprak Türkmen, Z.Ö. hakkında her bir sanık için dosyadaki mevcut delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali, sanıkların savunmalarının alınmış olması ve sanıkların avukat olması, tutuklamanın tedbir olması, tutuklulukta geçen süre, Avrupa İnsan Hakları ve Anayasa Mahkemesinin tutuklama konusundaki başvurular hakkında vermiş olduğu kararlar, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanması ile yargılamada amaçlanan tedbirlerin sağlanabilecek oluşu dikkate alınarak sanıklar ayrı ayrı bihakkın tahliyelerine, ... [karar verildi.]"
40. Başsavcılık 15/9/2018 tarihinde tahliye kararına itiraz etmiştir. İtirazda; başvurucular ve tahliyesine karar verilen diğer sanıklar hakkında suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller ile suçların tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin bulunması, atılı suçun kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında kişilerin kaçma riskinin bulunması, kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önlenmesi amacının tutukluluk tedbirinin uygulanabileceği hâller arasında sayılmış olması, devam etmekte olan yargılamada da bu kaygı ve kriterlerin mevcut olması nedeniyle adli kontrol tedbirlerinin suç vasfı ve tutukluluk süresi nazara alındığında yetersiz kalacak olması hususları ile gizli tanıklar ve tanıkların dinlenilmemiş olması, sanıklardan ele geçirilen dijital materyaller, sanıkların isimlerinin örgütsel arşiv içinde yer alması, itirafçı beyanları, İdil Kültür Merkezinden ele geçirilen dokümanlar gibi deliller üzerinde gerekli incelemelerin yapılmamış olması hususları birlikte gözönüne alındığında sanıklar hakkındaki delillerin şu aşamada tam olarak toplanmadığı ve bu yönüyle tahliye kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
41. Mahkeme 15/9/2018 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını kabul ederekyakalama emri çıkartılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar Barkın Timtik, Özgür Yılmaz, Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı, E.T., Engin Gökoğlu, N.D., Selçuk Kozağaçlı, S.G. ve Ş.E.nin dosyadaki mevcut delil durumu, sanıklar hakkındaki tanık ve gizli tanık beyanları, dijital materyal içerikleri ve bunlara ilişkin tespit ile tutanaklar, açık kaynak araştırmaları göz önünde bulundurulduğunda, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin bulunması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza ile ölçülü olması nedenleriyle adli kontrol hükümlerinin yeterli ve etkili denetim sağlayamayacak olması hep birlikte değerlendirildiğinde ismi geçen tutuklu sanıkların tahliyesine dair karara yapılan itirazların kabulü ile tahliye kararlarının kaldırılmasına ve sanıklar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emirleri düzenlenmesine ... [karar verildi.]"
42. Yakalama kararına istinaden 15/9/2018 tarihinde gözaltına alınan başvurucular Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı hakkında Mahkemece 16/9/2018 tarihinde tutuklama kararı verilmiştir. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Dosyadaki mevcut delil durumu, sanıklar Behiç Aşcı, Aycan Ünsal, Aycan Çiçek ve Engin Gökoğlu hakkındaki tanık ve gizli tanık beyanları, dijital materyal içerikleri ve bunlara ilişkin tespit ile tutanaklar, açık kaynak araştırmaları göz önünde bulundurulduğunda, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin bulunması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza ile ölçülü olması nedenleriyle adli kontrol hükümlerinin yeterli ve etkili denetim sağlayamayacak olması hep birlikte değerlendirildiğinde sanıklar Behiç Aşcı, Aycan Ünsal, Aycan Çiçek ve Engin Gökoğlu hakkında çıkartılan 15/9/2018 tarihli tutuklamaya yönelik yakalama emri içeriği gözönüne alınarak sanıklar Behiç Aşcı, Aycan Ünsal, Aycan Çiçek ve Engin Gökoğlu'nun ayrı ayrı tutuklanmalarına, [karar verildi.]"
43. Başvurucu Ahmet Mandacı ise yakalama kararı uyarınca 15/9/2018 tarihinde gözaltına alınmış, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandığı Mahkemenin 16/9/2018 tarihli kararıyla tutuklanmıştır. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Dosyadaki mevcut delil durumu, sanık hakkında iddianamenin 453 ve 454. sayfasındaki iddialar, sanık Ahmet Mandacı hakkındaki tanık ve gizli tanık beyanları, dijital materyal içerikleri ve bunlara ilişkin tespit ile tutanaklar, açık kaynak araştırmaları, sanık hakkındaki 15/9/2018 tarihli tutuklamaya yönelik yakalama kararı göz önünde bulundurulduğunda, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin bulunması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza ile ölçülü olması nedenleriyle adli kontrol hükümlerinin yeterli ve etkili denetim sağlayamayacak olması hep birlikte değerlendirildiğinde sanık Ahmet Mandacı hakkında çıkartılan 15/9/2018 tarihli tutuklamaya yönelik yakalama emri içeriği gözönüne alınarak sanık Ahmet Mandacı'nın tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
44. Yine anılan yakalama kararı gereğince 16/9/2018 tarihinde gözaltına alınan başvurucu Selçuk Kozağaçlı hakkında ise Mahkemece 17/9/2018 tarihinde tutuklama kararı verilmiştir. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Dosya kapsamı, dosya kapsamında dinlenmeyen tanık beyanları, dijital materyal içerikleri, bunlara ilişkin tutanaklar, mahkememizce sanıklar hakkında çıkartılan tutuklamaya ilişkin yakalama emri dikkate alındığında sanığın üzerine isnad edilen suça ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığının bulunduğu, dosya kapsamında henüz gizli tanık ve tanık beyanlarının alınmadığı, mahkememizce çıkartılan yakalama emrinden sonra henüz yakalanmayan firari sanıklar bulunduğu, böylelikle sanığın tanıklara baskı yapma ihtimalinin bulunduğu dikkate alınarak sanık Selçuk Kozağaçlı'nın tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
45. Mahkeme 12/10/2018 tarihinde başvurucular Selçuk Kozağaçlı, Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı ve Ahmet Mandacı'nın tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
46. Başvurucuların bu karara yaptığı itiraz, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesince 31/10/2018 tarihinde reddedilmiştir. Bu karar 8/11/2018 tarihinde başvurucuların müdafilerine tebliğ edilmiştir.
47. Başvurucular Selçuk Kozağaçlı, Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı ve Ahmet Mandacı'nın müdafilerince 7/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
48. Mahkeme 5/12/2018 tarihli duruşma sonunda başvuruculardan Ahmet Mandacı'nın tahliyesine, tutuklu olan diğer başvurucuların ise tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
49. Mahkeme 20/3/2019 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başvuruculardan Engin Gökoğlu'nun 10 yıl 6 ay hapis, Aycan Çiçek'in 9 yıl hapis, Aytaç Ünsal'ın 10 yıl 6 ay hapis, Behiç Aşcı'nın 12 yıl hapis, Özgür Yılmaz'ın 13 yıl 6 ay hapis, Selçuk Kozağaçlı'nın 10 yıl 15 ay hapis cezalarıyla; silahlı terör örgütünü kurma ve yönetme suçundan başvurucu Barkın Timtik'in 18 yıl 9 ay hapis cezasıyla ve silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan başvurucular Ahmet Mandacı'nın 2 yıl 13 ay 15 gün hapis, Yaprak Türkmen'in 3 yıl 9 ay hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Ayrıca başvurucular Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz -yakalamalı- ve Selçuk Kozağaçlı'nın tutukluluk hâllerinin devamına da karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgi kısmı şöyledir:
Sanık Barkın Timtik'in örgüt içerisindeki konum ve görevi, sanığın örgütün Türkiye Komitesinin alt birimi olan Genel Komite üyesi olması, bu kapsamda örgütün kararların alındığı ve alınan kararların icralarının takip edildiği diğer yöneticilerle beraber komite toplantılarına katılması, örgütsel faaliyetler konusunda karar ve talimat verme yetkisine sahip bulunması, sanığın örgüt içerisinde kod isim kullanması, örgütün Yurtdışı Merkez Komitesi ile şifreli yazışma yapma yetkisine sahip olması, örgütsel yazışmalarının bulunması, örgütün karar mercilerinin emir ve talimatlarının bu yazışmalar ile örgüt elemanlarına aktarılması, sanığın örgüte bağlılık derecesi, örgüt içerisindeki bulunduğu konum itibarıyla yöneticilik vasfı, böylelikle değerlendirilen kastın yoğunluğu ...,
Sanık Özgür Yılmaz hakkında cezalandırılması istemi ile TCK 314/1 maddesi uyarınca iddianame düzenlenerek kamu davası açılmış ise de; sanığın eylemlerinin TCK 314/2 maddesi kapsamında kaldığına mahkememizce kanaat gelinmekle; ... örgütün halk meclis yapılanmasının genel sorumlusu olması, sanığın örgüt içinde kod isim kullanması, örgütün Yurtdışı Merkez Komitesi ile şifreli yazışma yapma yetkisine sahip olmaları, örgütsel yazışmalarının bulunmaları, örgütün karar mercilerinin emir ve talimatlarının bu yazışmalar ile örgüt elemanlarına aktarılması, sanığın örgüte bağlılık derecesi, mesleği ve konumu itibarıyla örgüte sağladığı fayda, böylelikle değerlendirilen kastın yoğunluğu,
Sanık Behiç Aşçı'nın örgüt içerisinde kod isim kullanması, örgütün Yurtdışı Merkez Komitesi ile şifreli yazışma yapma yetkisine sahip olması, örgütsel yazışmalarının bulunması, örgütün karar mercilerinin emir ve talimatlarının bu yazışmalar ile örgüt elemanlarına aktarılması,
Sanık Selçuk Kozağaçlı'nın örgüt içerisinde kod isim kullanıyor olması, örgütün Yurtdışı Merkez Komitesi ile şifreli yazışma yapma yetkisine sahip olmaları, örgütsel yazışmalarının bulunmaları, örgütün karar mercilerinin emir ve talimatlarının bu yazışmalar ile örgüt elemanlarına aktarılması, sanığın örgüte bağlılık derecesi, mesleği ve konumu itibarıyla örgüte sağladığı fayda, sanığın örgüt adına yapılan organizasyon ve seminerleri organize etmesi,
Sanık Engin Gökoğlu'nun örgüt içerisinde kod isim kullanması, örgütün Yurtdışı Merkez Komitesi ile şifreli yazışma yapma yetkisine sahip olması, çözümü yapılan gizli ve örgütsel yazışmalarda isminin geçmesi,
Sanık Aytaç Ünsal'ın çözümü yapılan gizli ve örgütsel yazışmalarda isminin geçmesi, sanığın örgütün Uluslararası İlişkiler Komitesinde sorumluluk düzeyinde görevinin bulunması, yurt dışındaki seminer ve organizasyonlara örgüt adına katılması,
Sanık Aycan Çiçek'in örgüt içerisinde kod isim kullanması, örgütün Yurtdışı Merkez Komitesi ile şifreli yazışma yapma yetkisine sahip olması, çözümü yapılan gizli ve örgütsel yazışmalarda isminin geçmesi,
Sanıklar ... Ahmet Mandacı, ... Yaprak Tükmen, ... hakkında; her ne kadar cezalandırılmaları istemiyle DHKP- C silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK 314/2 maddesi uyarınca iddianame düzenlenmiş ise de; sanıkların eylemlerinin DHKP-C silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçu kapsamında kaldığı, ..."
50. Başvurucular, haklarında verilen mahkûmiyet hükümlerini istinaf etmişlerdir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 8/10/2019 tarihli kararıyla istinaf başvurularının esastan reddine ve tutuklu olan başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
51. Başvurucular anılan istinaf kararına karşı temyiz yoluna başvurmuşlardır.
52. Yargıtay 16. Ceza Dairesi yaptığı temyiz incelemesi sonucunda 3/9/2020 tarihinde başvuruculardan Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı, Özgür Yılmaz hakkındaki hükümlerin onanmasına, Ahmet Mandacı ve Yaprak Türkmen hakkındaki hükümlerin düzeltilerek onanmasına karar vermiş ve bu başvurucular yönünden hükümler kesinleşmiştir. Başvurucular Barkın Timtik ve Selçuk Kozağaçlı hakkındaki hükümler ise bozulmuştur. Yargıtay ayrıca başvurucu Aytaç Ünsal'ın sağlık koşullarını gözeterek infazının durdurulmasına ve tahliyesine de karar vermiştir.
53. Öte yandan başvurucular Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal'ın 20/9/2017 tarihli, Ahmet Mandacı'nın ise 30/9/2017 tarihli haklarında uygulanan ilk tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesine bu dosyada incelenenlerden ayrı olarak bireysel başvurularda bulunmuşlardır.
54. Anayasa Mahkemesi; bu başvurular üzerine başvurucular Engin Gökoğlu ve Aycan Çiçek hakkında 5/2/2019 tarihinde Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonca yapılan inceleme sonucunda (B. No: 2017/37910), başvurucu Aytaç Ünsal hakkında 11/2/2019 tarihinde İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonca yapılan inceleme sonucunda (B. No: 2017/37947), başvurucu Ahmet Mandacı hakkında 19/2/2019 tarihinde Birinci Bölüm İkinci Komisyonca (B. No: 2017/37984) ve 7/10/2019 tarihinde İkinci Bölüm Birinci Komisyonca yapılan incelemeler sonucunda (B. No: 2017/37984) tutuklamaların hukuki olmadığına ilişkin iddialar yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle başvuruların kabul edilemez olduğuna dair kararlar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
55. İlgili hukuk için bkz. Hanım Büşra Erdal, B. No: 2017/35344, 9/6/2020, §§ 37-46.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
56. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Yakalama ve Gözaltı İşlemlerinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
57. Başvurucular Behiç Aşçı, Özgür Yılmaz, Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen; atılı suç açısından makul şüphenin varlığını gösteren maddi olgular bulunmadan gözaltına alındıklarını, suç şüphesi olmaksızın uzun süre gözaltında kaldıklarını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
58. Bakanlık görüşünde, başvurucuların bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
59. Anayasa Mahkemesi, yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu veya kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı iddiaları ile olağanüstü hâl şartları altında geçici bir süre için azami olarak otuz güne kadar uygulanan gözaltı süresinin uzunluğunun makul olup olmadığı şikâyetlerine ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-37). Somut olayda başvurucuların bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
61. Başvurucular Behiç Aşçı, Özgür Yılmaz, Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen; tutuklanmalarına dayanak teşkil eden soruşturma dosyası üzerinde gizlilik kararı bulunduğunu, dosyaya ve tutuklanmalarına neden olan esaslı delillere erişemediklerini, bu nedenle tutuklama kararına etkili bir şekilde itirazda bulunamadıklarını ileri sürmüşlerdir.
62. Bakanlık görüşünde, başvurucuların bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
63. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması durumlarının kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini incelemiş ve soruşturma sürecinde, tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların başvurucuya bildirilmiş olması durumunda bu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Günay Dağ ve diğerleri, §§ 168-176; Hidayet Karaca, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257). Somut olay bakımından soruşturma dosyası incelendiğinde tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların başvuruculara bildirildiği ve tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda yeterli imkânın tanındığı anlaşıldığından anılan kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
64. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Sulh Ceza Hâkimliklerinin Tarafsız ve Bağımsız Olmadıklarına İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
65. Başvurucular Behiç Aşçı, Özgür Yılmaz, Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen; tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarını veren sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız, tarafsız ve etkili bir başvuru mercii olmadığını, bu nedenle tutuklamaya karşı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
66. Bakanlık görüşünde, başvurucuların bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
67. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim güvencesini sağlamadığına, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığına ve tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).
68. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
70. Başvurucular Özgür Yılmaz, Barkın Timtik, Behiç Aşçı, Yaprak Türkmen ve Selçuk Kozağaçlı; kuvvetli suç şüphenin varlığını gösteren deliller bulunmadan avukatlık faaliyetleri ve insan hakları hukuku alanındaki çalışmaları nedeniyle tutuklandıklarını, tutuklama nedenlerinin gösterilmediğini, adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağının ortaya konulmadığını, yetersiz gerekçe ile mevzuata aykırı bir şekilde özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca avukat olmaları ve avukatlık faaliyetleri nedeniyle haklarında soruşturma başlatılarak tutuklanmış olmaları karşısında özel soruşturma usulüne uyulmadan tutuklanmaları nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
71. Öte yandan başvurucular Selçuk Kozağaçlı, Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşcı ve Ahmet Mandacı; mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek örgüt üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra haklarında açılan davanın ilk duruşmasında tahliye edildiklerini ancak bu tahliyeden kısa bir süre sonra somut bir gerekçe de gösterilmeden Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine haklarında yeniden tutuklama kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, avukat olmaları ve avukatlık faaliyetleri nedeniyle tutuklanmış olmaları dolayısıyla özel soruşturma usulüne uyulmadan tutuklanmaları nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
72. Bakanlık görüşünde, başvurucuların bireysel başvuru dilekçelerinde ileri sürdükleri hak ihlali iddialarıyla ilgili olarak ağır ceza mahkemelerinde dava açtığı belirtilmiş; davaların henüz sonuçlanmamış olması ve bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesinin zorunlu oluşu karşısında tutuklamanın hukuki olmadığı iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği kanaati bildirilmiştir . Bakanlık ayrıca dosyadaki somut delillere dayanılarak başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirlerinde somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını ifade etmiş olup soruşturmada başvurucular hakkında tutuklama tedbiri uygulayan mercilerin bu hususta yetkili/görevli oldukları, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçelerin bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik içerdiğinin söylenemeyeceği görüşündedir.
73. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında özetle başvuru formunda belirttikleri iddialarını tekrarlayarak Bakanlık görüşünü kabul etmediklerini ifade etmişlerdir.
74. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
75. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
76. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucuların bu bölümdeki iddialarının özünün tutuklanmalarının hukuki olmadığına yönelik olduğu anlaşılmakla bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Uygulanabilirlik Yönünden
77. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
78. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017 §§ 187-191).
79. Soruşturma mercilerince başvuruculara yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucuların DHKP-C terör örgütünün hiyerarşik yapılanması içinde yer almaları ve dolayısıyla bu terör örgütüne üye ya da yönetici olmalarıdır. Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra doğrudan darbe teşebbüsüyle bağlantılı olarak yürütülen soruşturmalarda veya doğrudan teşebbüsle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün arkasındaki yapılanma olduğu anlaşılan Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ile (FETÖ/PDY) bağlantılı soruşturmalarda uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğini incelerken bu suçlamaların olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237-242; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
80. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri kararında darbe teşebbüsünden sonra ilan edilen olağanüstü hâle ilişkin yaptığı değerlendirmede 21/7/2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâlin temel olarak darbe teşebbüsü nedeniyle olduğunu, bununla birlikte bu süreçte ülkenin maruz kaldığı terör saldırılarının da olağanüstü hâl ilanında ve olağanüstü hâlin devam ettirilmesinde etkisinin bulunduğunu, dolayısıyla bu dönemde uygulanan tedbirlerin genel olarak 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin yanı sıra terörden kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesine yönelik olduğunu ifade etmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 226-229).
81. Bu itibarla başvurucular hakkında DHKP-C silahlı terör örgütü ile bağlantılı bir suçtan uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesinin Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerekir. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucuların tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden
(1) Genel İlkeler
82. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
83. Somut olayda ilk olarak başvurucuların tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucular, DHKP-C silahlı terör örgütüyle ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlamalarıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmışlardır.
84. Diğer taraftan başvurucular, bir avukat olarak mesleklerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıklarını iddia etmektedirler.
85. 1136 sayılı Kanun'un 58. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığının iznine bağlı olduğu ve soruşturmanın suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılacağı düzenlenmiştir. Aynı maddenin (2) numaralı fıkrasında ise duruşmanın inzibatına ilişkin hükümlerin saklı olduğu ve bu hükümlere göre avukatların tutuklanamayacağı gibi haklarında disiplin hapsi ve para cezası da verilemeyeceği belirtilmiştir.
86. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 61. maddesinde ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suç dolayısıyla suçüstü durumunda soruşturmanın, bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından genel hükümlere göre yapılacağı ifade edilmiştir. Aynı Kanun'un 62. maddesinde ise bu Kanun ve diğer kanunlar gereğince avukat sıfatı ile veya Türkiye Barolar Birliğinin ya da baroların organlarında görevli olarak kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkiyi kötüye kullanan avukatın 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı düzenlenmiştir.
87. Buna göre 1136 sayılı Kanun'da avukatlar yönünden özel soruşturma prosedürlerinin yalnızca avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı öngörüldüğü ve bu hâllerde soruşturmanın Bakanlığın iznine bağlı olduğu, bunun dışında kişisel suçları bakımından özel soruşturma usulünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucular hakkındaki tutukluluğa ilişkin belgeler başta olmak üzere soruşturma dosyasında yer alan tespit ve değerlendirmeler ile Yargıtay 16. Ceza Dairesinin isnat konusu suçun görev suçu olarak nitelendirilemeyeceği yönündeki içtihadı karşısında söz konusu suçların kişisel suç olarak nitelendirilmesinin temelsiz ve keyfî bir yaklaşım olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Alparslan Altan, [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 123). Nitekim Anayasa Mahkemesi, Yıldırım Turan ([GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020) kararında ilgili Kanunlar çerçevesinde konuyu hâkimler yönün etraflıca değerlendirmiş ve Yargıtay içtihatlarına da değinerek terör örgütüne üye olma suçunun kişisel bir suç olduğunu, Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için izin şartı bulunmadığını belirterek Vergi Mahkemesi üyesi (hâkim) olan başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varmıştır (ayrıntı için bkz. Yıldırım Turan, §§ 102-147).
88. Soruşturma ve kovuşturma konusu dosyalarda ifade veren tanıklar beyanlarında (bkz. § 32) Halkın Hukuk Bürosunun DHKP-C terör örgütünün hukuk yapılanması olduğunu, bu legal görünüm altında örgüt liderlerinin talimatıyla kurulduğunu ve hareket ettiklerini belirtmişlerdir. HHB avukatlarından oldukları belirtilen başvuruculara isnat edilen eylemlerin genel olarak avukatlık görevlerinden doğan faaliyetler olmadığı değerlendirilmektedir. Şöyle ki, tanık beyanlarında dile getirilen ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu veya hükümlülerle örgüt yöneticileri arasında aracılık (kuryelik) yapmak, örgüt yöneticilerinin talimatlarını örgüt sorumlularına aktarmak, örgüt üyelerini kendilerine verilen talimatlar doğrultusunda çeşitli şekillerde yönlendirmek ve gerektiğinde saklamak yada yurt dışına kaçmalarına yardım etmek şeklinde gerçekleştiği iddia edilen eylemlerin avukatlık görevlerinden kaynaklandığı veya görev sırasında işlendiği söylenemez. Somut olayda avukat olan başvurucuların yaptıkları görevle ilgili bulunmayıp, salt avukatlık görevleri dışındaki eylemleri nedeniyle kendilerine isnat edilen ve kişisel suç niteliğindeki tutuklamaya konu silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçları yönünden yukarıda anılan kararlarda yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucuların mesleklerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmediğinden bahisle kanuna aykırı olarak tutuklandıkları iddiası yerinde değildir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Şerzan Sümer, B. No: 2018/16001, 9/7/2020, § 47).
89. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
90. İstanbul 1., 3., 10., 12. ve 13. Sulh Ceza Hâkimliklerinin tutuklama kararlarında; başvurucular yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olgu olarak tanık ve gizli tanıkların beyanlarına, yapılan aramalarda ele geçirilen belgelere, başvurucuların gözaltına alınmasından Savcılık aşamasına kadarki sürece ilişkin olarak örgütün el kitabında yazan usullere riayet ettiğine ilişkin tespitlere, dosya kapsamındaki fotoğraflara, başvurucularla ilgili bilgi notlarına ve tutanaklara dayanıldığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 13-15, 20, 22, 27).
91. Başvurucular hakkında düzenlenen iddianamede ise örgütsel terör arşivine göre başvurucuların örgütün faaliyetleri çerçevesinde katıldıkları eylemlere ilişkin kayıtların bulunmasına, DHKP-C terör örgütü fikir ve ideolojisi doğrultusunda yayınlar yaptığı belirtilen dergide çeşitli zamanlarda başvurucuların örgüt lehine yaptıkları faaliyetlerle ilgili haber ve yazıların yayımlanmasına ve başvurucularla ilgili olayların haber yapılmış olmasına, açık kaynak araştırmalarına, HHB dâhilinde faaliyet gösteren başvurucuların örgüt içinde Sporcular kod ismi ile anıldıkları, ceza infaz kurumunda tutuklu veya hükümlü örgüt üyeleri ile örgüt yöneticileri arasında aracılık (kuryelik) yaptıkları ve bir kısmının kod isim kullanmak suretiyle DHKP-C silahlı terör örgütüne irtibat ve iltisaklı olduğu yönünde tanık beyanlarına dayanılmıştır (bkz. §§ 30-34).
92. Soruşturma dosyasında, etkin pişmanlık kapsamında ifade veren tanıklar B.E., C.B., D.K. ile gizli tanıklar G., İ.K. ve S.G. beyanlarında, HHB'nin DHKP-C terör örgütünün hukuk yapılanması olduğunu, bu kapsamda yakalanan veya tutuklanan kişilerle ilgili hukuki süreçleri takip ettiğini, bu legal görünüm altında aslında örgüt liderlerinin talimatıyla kurulduğunu ve hareket ettiğini, başvurucuların bu kapsamda HHB avukatlarından olduklarını, başvuruculardan Selçuk Kozağaçlı'nın ODTÜ'lü, Barkın Timtik'in Saadet, Behiç Aşçı'nın Eser, Engin Gökoğlu'nun Deniz ve Özgür Yılmaz'ın Mahir kod ismini kullandıklarını belirterek başvurucuları teşhis etmişlerdir. Ayrıca başvurucuların ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu veya hükümlülerle örgüt yöneticileri arasında aracılık (kuryelik) yaptıklarını, örgüt yöneticilerinin talimatlarını örgüt sorumlularına aktardıklarını ifade etmişlerdir (bkz. §§ 31, 32). Tüm bu anlatımlar karşısında başvurucuların örgütsel faaliyetlere katıldıkları yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi başvuruculardan Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal ve Ahmet Mandacı'nın tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarını açıkça dayanaktan yoksun görerek kabul edilemez bulmuştur (bkz. §§ 53, 54).
93. Buna göre soruşturma mercilerince başvurucular hakkındaki DHKP-C terör örgütüyle irtibatlı oldukları yönündeki tespitlerle birlikte kod isim kullanmak ve örgüt adına aldıkları talimat uyarınca hukuksal yardım görüntüsü altında aracılık (kuryelik) yapmak suretiyle irtibatlarının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarının somut olayın koşullarında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez. Sonuç olarak başvurucular yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan kuvvetli belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.
94. Diğer taraftan başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
95. Başvurucuların tutuklanmasına esas alınan silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçları, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
96. Somut olayda Sulh Ceza Hâkimliklerince başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken işledikleri iddia olunan silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ile silahlı terör örgütüne üye olma suçlarının niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, delilleri karartma ve kaçma şüphesinin bulunmasına ve 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına ve bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir (bkz. §§ 13-15, 20, 22, 27).
97. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucular yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- delilleri karartma ve kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
98. Başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
99. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).
100. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Sulh Ceza Hâkimliklerinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
101. Öte yandan başvurucular, yargılandıkları davada tahliyelerine karar verildikten sonra Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itiraz üzerine yeniden tutuklandıklarını belirterek bu durumun hukuka aykırı olduğunu ileri sürmektedirler.
102. Somut olayda başvurucuların tahliyesine karar verilmesi sonrasında bu karara itiraz edilmesi üzerine itiraz mercii tarafından -tahliye kararının kaldırılarak- başvurucular hakkında (yeniden) tutuklama kararı verilmesi söz konusudur. Buradaki tutuklama kararı esasen tahliye kararının itiraz mercii tarafından kaldırılması üzerine hürriyetten yoksun bırakılmaya devam edilmesini sağlamaya yönelik bir işleve sahiptir. Dolayısıyla anılan karar bir şüpheli veya sanığın yeniden tutuklanmasına değil de tutukluluğun devam ettirilmesine yöneliktir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hanım Büşra Erdal, §§ 37-46). Bu çerçevede somut olayın koşullarının Atilla Taş (B. No: 2016/30220, 29/5/2019) ve Abdullah Kılıç (B. No: 2016/25356, 8/1/2020) kararından farklı olduğunun belirtilmesi gerekir zira anılan kararlara konu olaylarda başvurucular tahliyelerine karar verildikten sonra Savcılık tarafından başlatılan yeni bir soruşturma kapsamında tutuklanmışlardır.
103. Bu nedenle başvurucular hakkında kovuşturma aşamasında tahliye kararına itiraz sonrasında sürdürülen tutukluluğun hukukiliğinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında ayrıca incelenmesi uygun görülmemiştir.
104. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
105. Buna göre başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
106. Başvurucular Behiç Aşçı, Özgür Yılmaz, Barkın Timtik ve Selçuk Kozağaçlı; haklarında düzenlenen iddianamede oturma eylemleri, panel ve sempozyum gibi etkinlikler ve buralarda yapılan konuşmaların isnat edilen suça delil olarak gösterildiğini belirterek şiddet içermeyen barışçıl eylemler nedeniyle ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
107. Bakanlık görüşünde, başvurucuların bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
108. Anayasa Mahkemesi tutuklama tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; sonrasında tutuklamanın hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/02/2016, §§ 92-100; Hidayet Karaca, §§ 111-117; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/05/2016, §§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013 §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014 §§ 61-75; İbrahim Ayhan, B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, §§ 60-74).
109. Somut olayda başvurucuların tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucuların suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucuların yalnızca ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldıkları ve tutuklandıkları iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
110. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklanmasının ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Sulh ceza hâkimliklerinin tarafsız ve bağımsız olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. İfade ve örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.