TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
GAZAL KOLANÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/37897)
|
|
Karar Tarihi: 5/7/2022
|
R.G. Tarih ve Sayı: 4/11/2022-32003
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ATEŞ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Gazal KOLANÇ
|
|
|
2. Reşit KOLANÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. İlyas TARIM
|
|
:
|
3. Serdar ÖZBEK
|
|
|
4. Abdulkerim ÖZBEK
|
|
|
5. Buşra ÖZBEK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Hüseyin TÜL
|
|
|
Av. Ramazan DEMİR
|
|
|
Av. Benan MOLU
|
|
:
|
6. Yasemin ÇIKMAZ
|
|
|
7. Abdullah ÇIKMAZ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Hüseyin TÜL
|
|
|
Av. Ramazan DEMİR
|
|
|
Av. Benan MOLU
|
|
:
|
8. Tacettin BENZER
|
Vekilleri
|
:
|
Av. İlknur ALCAN
|
|
|
Av. Nevroz UYSAL
|
|
:
|
9. Asya YÜKSEL
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Hüseyin TÜL
|
|
|
Av. Ramazan DEMİR
|
|
|
Av. Benan MOLU
|
|
:
|
10. Mehmet TUNC
|
|
|
11. Ahmet TUNC
|
|
|
12. Esmer TUNC
|
|
|
13. Zeynep TUNC
|
|
|
14. Barış TUNC
|
|
|
15. Çiğdem TUNC
|
|
|
16. Evin TUNC
|
|
|
17. Serhat TUNC
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Hüseyin TÜL
|
|
|
Av. Ramazan DEMİR
|
|
|
Av. İlyas TARIM
|
|
|
Av. Nevroz UYSAL
|
|
|
Av. Benan MOLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; Cizre'de uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında tıbbi yardım ve tedavi sağlanmaması ve güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı neticesi ölüm meydana gelmesi nedeniyle yaşam hakkının ve bu hak bağlamında etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün, sokağa çıkma yasağı uygulaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, cenazelerin bulundukları sıradaki fiziksel durumları, cenazeleri teslim alırken ve defin için dinî merasim sırasında yaşanan zorluklar nedeniyle kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün, Av. Ramazan Demir’in bazı başvurucular adına Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine geçici tedbir talebiyle bireysel başvurular yapmasının ardından bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Anayasa Mahkemesine 27/1/2016-26/12/2019 tarihleri arasında kişi ve konu bakımlarından bağlantılı görülen bireysel başvurular yapılmıştır. Bu kapsamda 17/11/2017 tarihinde Cizre'de uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında B.K.nın güvenlik güçlerinin güç kullanımı sonucu ölümü nedeniyle yaşam haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Gazal ve Reşit Kolanç tarafından yapılan bireysel başvuru 2017/37897 bireysel başvuru numarası üzerinden değerlendirilmeye başlanmıştır.
3. Av. Ramazan Demir ve Av. Gülşen Özbek 27/1/2016 tarihinde, aralarında Mehmet Tunç ile Asya Yüksel'in de bulunduğu on dört kişinin Cizre ilçesinde bir binada yaralı şekilde mahsur kaldığı, tıbbi yardıma ihtiyaç duymasına karşın bölgede devam eden silahlı çatışmalar ve uygulanmakta olan sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkamadığı iddialarını dile getirerek geçici tedbir uygulanması talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur. Belirtilen başvuru 2016/1652 bireysel başvuru numarasıyla değerlendirmeye alınmış ve başvurucu vekillerinden eksikliklerin giderilmesi istenmiştir. İlerleyen süreçte Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in hayatlarını kaybettiği anlaşılmıştır. Eksiklik bildirimine verilen cevapta Mehmet Tunç'un ölümü nedeniyle başvuruya babası Ahmet Tunç ile eşi Zeynep Tunç ve Asya Yüksel'in ölümü nedeniyle başvuruya babası Abdulkerim Ürün'ün devam edeceği, ayrıca bu kişileri Anayasa Mahkemesinde Av. Ramazan Demir, Av. Benan Molu ve Av. Hüseyin Tül'ün temsil edeceği bildirilmiştir.
4. Bu gelişmeler üzerine aynı tarih ve yerde gerçekleştiği iddia edilen diğer ölüm olaylarına ilişkin başvurularla birlikte değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek Mehmet Tunç (Ahmet Tunç ve Zeynep Tunç tarafından takip edilen) ve Asya Yüksel'in (Abdulkerim Ürün tarafından takip edilen) bireysel başvuruları 2016/1652 sayılı dosyadan ayrılmış; 2017/37897 numaralı somut başvuru ile birleştirilmiştir. Ayrıca devam eden süreçte Mehmet Tunç'un ölümü ile ilgili olarak babası Ahmet Tunç, annesi Esmer Tunç, eşi Zeynep Tunç ve çocukları Çiğdem Tunç, Evin Tunç, Barış Tunç ve Serhat Tunç; Av. Ramazan Demir, Av. Hüseyin Tül, Av. İlyas Tarım ve Av. Nevroz Uysal eliyle yeni bir bireysel başvuruda bulunmuştur. 2018/22599 bireysel başvuru numarasına kaydedilen bu başvuru da kişi ve konu bakımından birlikte değerlendirme gereği nedeniyle 2017/37897 numaralı somut başvuru dosyası ile birleştirilmiştir.
5. Av. Ramazan Demir ve Av. Banu Güveren 9/2/2016 tarihinde, aralarında Yasemin Çıkmaz ile Serdar Özbek'in de bulunduğu dokuz kişinin Cizre ilçesinde bir binada yaralı şekilde mahsur kaldığı, tıbbi yardıma ihtiyaç duymasına karşın bölgede devam eden silahlı çatışmalar ve uygulanmakta olan sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkamadığı iddialarını dile getirerek geçici tedbir uygulanması talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur. Yasemin Çıkmaz adına babası Abdullah Çıkmaz, Serdar Özbek adına babası Abdulkerim Özbek'in yaptığı bu başvuru 2016/2602 bireysel başvuru numarasıyla değerlendirmeye alınmış ve başvurucu vekillerinden eksikliklerin giderilmesi istenmiştir. İlerleyen süreçte Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in hayatlarını kaybettiği anlaşılmıştır. Eksiklik bildirimine verilen cevapta Yasemin Çıkmaz'ın ölümü nedeniyle başvuruya babası Abdullah Çıkmaz, Serdar Özbek'in ölümü nedeniyle başvuruya babası Abdulkerim Özbek'in devam edeceği, ayrıca bu kişilerin vekilliği görevini Av. Ramazan Demir, Av. Benan Molu ve Av. Hüseyin Tül'ün yerine getireceği bildirilmiştir.
6. Bu gelişmeler üzerine aynı tarih ve yerde gerçekleştiği iddia edilen diğer ölüm olaylarına ilişkin başvurularla birlikte değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in (Abdullah Çıkmaz ve Abdulkerim Özbek'in takip ettiği) bireysel başvuruları 2016/2602 sayılı dosyadan ayrılmış ve somut başvuru ile birleştirilmiştir. Ayrıca devam eden süreçte Yasemin Çıkmaz'ın ölümü ile ilgili olarak babası Abdullah Çıkmaz ve Serdar Özbek'in ölümü ile ilgili olarak babası Abdulkerim Özbek ve eşi Buşra Özbek; Av. Ramazan Demir ve Av. Hüseyin Tül eliyle yeni bireysel başvurularda bulunmuştur. Sırasıyla 2017/14431 ve 2017/27999 bireysel başvuru numaralarına kaydedilen bu başvurular da kişi ve konu bakımından birlikte değerlendirme gereği nedeniyle 2017/37897 numaralı somut başvuru dosyası ile birleştirilmiştir.
7. Son olarak M.B.nin ölümüyle ilgili olarak babası Tacettin Benzer tarafından yapılan, kişi ve konu bakımından bağlantılı görülen 2020/897 numaralı bireysel başvuru 2017/37897 numaralı somut başvuru ile birleştirilmiştir.
8. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
9. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
10. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
11. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
12. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
13. Birinci Bölüm tarafından 4/5/2020 tarihinde yapılan toplantıda, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
14. Başvuru formu ve ekleri, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ve açık kaynaklardan elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
15. Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, B.K., ve M.B. Şırnak'ın Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasağı uygulandığı dönemde güvenlik güçlerinin PKK/KCK terör örgütü mensuplarına yönelik düzenlediği operasyonun ardından 9/2/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran Sokak 7 No.lu binada yapılan aramada ölü olarak bulunmuştur. Cizre ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından başvurucuların yakınlarının ölü bulunması olayıyla ilgili yürütülen soruşturmalar, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesiyle neticelenmiştir. Başvuruya konu olayların anlatımından önce bu olaylar öncesinde yaşanan gelişmelerin açıklanması gerekmektedir.
A. Olayların Arka Planı
1. PKK/KCK Terör Örgütü, Çözüm Süreci ve 6-7 Ekim Olayları
16. Türkçe adı Kürdistan İşçi Partisi olan PKK'nın silahlı bir terör örgütü olduğu ulusal ve uluslararası makamlar tarafından kabul edilmiş tartışmasız bir olgudur. Anılan örgütün gerçekleştirdiği terörist şiddet; bölücü amaçları dolayısıyla anayasal düzene, millî güvenliğe, kamu düzenine, kişilerin can ve mal emniyetine yönelik ağır bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan PKK kaynaklı terör, onlarca yıldır ülkemizin hayati bir sorunu hâline gelmiştir.
17. PKK terör örgütü, belirli dönemlerde saldırılarına ara vermişse de hiçbir zaman silah bırakma ve militanlarını dağıtma yoluna gitmemiştir. Kurulduğu 1978 yılından itibaren çeşitli isimler altında varlığını devam ettiren örgütün 1984 yılında başlayan silahlı terör eylemleri nedeniyle 30.000'in üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. 2002 yılında KADEK, 2003 yılında KONGRA-GEL ve 2007 yılında KCK isimlerini alan örgüt Suriye, İran, Irak ve Türkiye'nin bir kısmında bağımsız ve konfederatif bir devlet kurmayı amaç edinmiştir. KCK Sözleşmesi adıyla sözde bir anayasa hazırlayan PKK/KCK terör örgütü bu belgede amaçlarını, yönetim şemasını ve eylem biçimlerini açıklamıştır.
18. Türkiye, PKK kaynaklı terör eylemlerinin sona erdirilmesi için yürütülen güvenlik operasyonlarının yanı sıra 2009 yılından itibaren bir demokratik açılım süreci başlatmıştır. Millî birlik ve kardeşlik projesi veya çözüm süreci olarak da adlandırılan bu çalışmalar 13/11/2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda tartışılmış; sürece sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, gazeteciler, yazarlar ve akademisyenlerin katılımı sağlanmıştır. 1/10/2012 tarihinde demokratikleşmeye ilişkin 63 maddelik bir yol haritası açıklanmış, bu yol haritasında belirtilen ilkeler doğrultusunda çeşitli yasal değişiklikler yapılmıştır. 2013 yılı Nisan ayında süreci geniş toplumsal kesimler ile paylaşmak amacıyla Akil İnsanlar Heyeti adıyla bir heyet oluşturulmuş ve bu Heyet daha sonra çalışmaları hakkında bir rapor hazırlamıştır. Aynı tarihlerde TBMM bünyesinde çözüm sürecinin değerlendirilmesine ilişkin bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuş ve ayrıca sürecin önemli bir parçası olarak PKK terör örgütü üyelerinin Türkiye dışına çıkmaları için idari düzenlemeler yapılmıştır. Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alma görevi yükleyen 10/7/2014 tarihli ve 6551 sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun 16/7/2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bütün bu gelişmelere karşılık olarak PKK terör örgütü 21/3/2013 tarihinde PKK, KCK ve HPG [Halk Savunma Güçleri (PKK terör örgütünün askerî kanadı)] olarak tek taraflı eylemsizlik ve ateşkes ilan ettiğini, 8/5/2013 tarihinde de silahlı unsurlarını Türkiye dışına çıkarmaya başladığını duyurmuştur.
19. Bir taraftan yukarıda yer verilen çözüm sürecine ilişkin gelişmeler yaşanırken bir taraftan da 2011 yılında Orta Doğu’da yaşanan siyasi istikrarsızlık ve şiddet olaylarına -özellikle Suriye’de başlayan iç savaşa- bağlı olarak PKK terör örgütünün eylemleri şiddetini artırmıştır. 2012 yılında kırsal alanda yapılan güvenlik operasyonlarında PKK/KCK terör örgütü ağır kayıplar vermiş ve bu kayıpların ardından çözüm süreci görüşmelerini kabul edeceğini bildirmiştir. Öte yandan 2012 yılında örgütün yöneticilerinden Abbas kod adlı Duran Kalkan tarafından yazılan ve “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” başlığı taşıyan bir dokümanda yer alan ifadelerden örgütün kırsal alandaki faaliyetlerini şehir merkezlerine taşımak üzere bir strateji değişikliğine gittiği anlaşılmıştır. Söz konusu dokümanda, örgüt tarafından “Devrimci Halk Savaşı” olarak adlandırılan bu strateji çerçevesinde sivil halkın yaşadığı yerleşim merkezlerine taşınacak silahlı çatışmalarla şehirlerin bir savaş alanı hâline getirilmesi istenmektedir. Yine Duran Kalkan tarafından yayımlanan “Dördüncü Stratejik Dönem ve Devrimci Halk Savaşı” adlı başka bir dokümanda demokratik özerkliğin hayata geçirilmesine dair ilke ve talimatlar yer almıştır. Bu dokümana göre yedi boyutu bulunan demokratik özerklikte devletin yargı sistemi durdurularak yerine KCK’nın yargı sistemi örgütlenecektir. Belgede ayrıca öz savunma birlikleri kurularak demokratik özerklik ilan edilen yerlerde güvenlik ve asayişin bu birimler eliyle sağlanması gibi talimatlar yer almıştır.
20. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığının terör örgütünün yukarıda anlatılan yeni stratejisi çerçevesinde kurduğu Demokratik Kent Meclisleri hakkındaki 3/2/2012 tarihli değerlendirme yazısının sonuç kısmı şöyledir:
“Terör örgütünün KCK sistemiyle hedeflediği konfederal Devlet yapılanmasına ulaşmak için halihazırdaki Devlet yapılanmasına alternatif yapılar oluşturmaya çalıştığı, (sözde) Demokratik Kent Meclisleri yapılanmasıyla tüm bu yapıları bir merkezden kontrol etmeye çalıştığı, (sözde) Demokratik Özerklik hedefine ulaşmak için (sözde) Devrimci Halk Savaşı Stratejisini başlatmayı ve müzahir kitleleri ‘kent isyanları’ olarak nitelediği, bir direnişe hazırlamayı planladığı, müzahir kitlelerin Devlete ihtiyaç duymadan yaşamlarını devam ettirmelerine imkân verecek diğer bazı yapılanmalar aracılığıyla (güvenlik, sağlık, eğitim, yargı vb.) da isyan bilincinin kuvvetlendirilmeye çalışıldığı, hedefler kapsamında Kent Meclisleri-Kent Konseyleri-İl Konseyleri-İlçe Meclisleri-Mahalle Meclisleri gibi yapılara rollerin verildiği ve tüm yapılanmaların teröristbaşı tarafından verilen ‘özerkliğin fiilen inşa, edilmesi’ talimatına uygun bir şekilde hayata geçirilmeye çalışıldığı değerlendirilmektedir.”
21. PKK terör örgütü yukarıda yer verilen talimat ve belgelerde belirtilen hedefleri doğrultusunda 2013 yılı Şubat ayında yerleşim merkezlerinde YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) adıyla yeni bir oluşuma gittiğini açıklamıştır. 2013 yılı yaz aylarından itibaren YDG-H içinde Asayiş Birimi adı verilen silahlı unsurların video görüntüleri internet üzerinden yayımlanmaya başlanmıştır. 25/6/2013 tarihinde gençlerden oluşan, başlarında yüzlerini de gizleyen poşu diye tabir edilen örtüler ve üzerilerinde “asayiş” yazan siyah tişörtler bulunan kalabalık bir grubun yemin töreni görüntüleri servis edilmiştir. Askerî nizamda gerçekleşen bu törende YDG-H mensuplarının PKK terör örgütünün daha kıdemli üyelerine tekmil vererek bir belge aldıkları görülmektedir. İlerleyen aylarda benzer kıyafetleri giyen silahlı YDG-H mensuplarının kimlik kontrolü ve arama yapma, yol kesme, araç yakma, insan kaçırma şeklindeki eylemlerinin görüntüleri PKK terör örgütü tarafından internet üzerinden kamuoyuyla paylaşılmaya devam edilmiştir. 7/11/2014 tarihinde Cizre ilçesi Nur Mahallesi'nde başından vurularak öldürülen ve cesedi sokakta bırakılan 22 yaşındaki A.B.nin cinayeti YDG-H’ye bağlı Botan Şehit Reber Timi tarafından üstlenmiştir.
22. Suriye'nin Türkiye sınırında bulunan Ayn el Arap (Kobani) kentinde PKK'nın Suriye kolu PYD-YPG ile DAEŞ arasındaki çatışmalar 2014 yılının Eylül ayı sonunda ve Ekim ayı başında yoğunlaşmıştır. PKK terör örgütünün Kobani’deki PYD-YPG gruplarına Türkiye üzerinden silah nakline izin verilmediği bahanesiyle yaptığı kışkırtma ile bazı yerleşim merkezlerinde çeşitli şiddet hareketleri yaşanmaya başlamıştır. 30 Eylül'de Cizre'de YDG-H üyeleri yolları barikat kurularak kapatmış, yoldan geçen araçlara kimlik kontrolü yapmış; polise taş, ses bombası, havai fişek ve molotofkokteyli ile saldırı düzenlemiştir. PKK yöneticilerinden Murat Karayılan sosyal medya hesabından 5/10/2014 günü saat 00.07'de "Gençleri kadınları 7’den 70 e herkesi Kobane'ye sahip çıkmaya onurumuzu namusumuzu korumaya metropolleri işgal etmeye çağırıyoruz." şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Murat Karayılan'ın şehirlerin işgal edilmesini talep ettiği bu açıklamasını 6-7-8/10/2014 tarihlerinde PKK bağlantılı internet sitelerinde yayımlanan YDG-H ve KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığının benzer açıklamaları izlemiştir. Örnek olarak bir internet sitesinde PKK gençlik yapılanması adına yapılan "Kürdistan'da Devlet Namına Bir Şey Kalmamalı" başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verilmiştir: "Kürt gençlik hareketi Komalen Ciwan devrim halk savaşını her alanda güçlü yürütme çağrısında bulunarak, Devletin Kürdistan'da hiçbir meşruiyeti kalmamıştır, kalmamalıdır da, yasaklarla Kürdistan'ı zindana çevirmeye çalışan kararlarına karşı Kürdistan'ı onlar için zindanı çevirmeli, mezar etmeli. Kürdistan'da devlet namına bir şey kalmamalıdır.” Ayrıca Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulunca 6/10/2014 tarihinde bir sosyal medya sitesi üzerinden "Şu anda toplantı halinde olan HDP MYK'dan halklarımıza acil çağrı, Kobani'de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarının ve AKP iktidarının Kobani'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz." şeklinde bir paylaşım yapılmıştır (Ayhan Bilgen [GK], B. No: 2017/5974, 21/12/2017, §§ 12-14).
23. Bu gelişmelerin ardından günlerce devam eden ve kamuoyunda 6-7 Ekim olayları olarak adlandırılan terör ve şiddet eylemleri ortaya çıkmıştır (6-7 Ekim olayları ile ilgili açıklamalar için ayrıca bkz. Selahattin Demirtaş [GK], B. No: 2016/25189, 21/12/2017, §§ 24-30). 6-7 Ekim olayları sırasında Cizre’nin de aralarında olduğu bazı merkezlerde terör örgütü mensupları yollara patlayıcı madde ile doldurdukları barikatlar kurmak ve hendek kazmak suretiyle yalıtılmış bölgeler oluşturmaya çalışmıştır. Çeşitli kuruluşlar tarafından verilen sayılar arasında farklılıklar olsa da kamu makamlarının ve soruşturma mercilerinin tespitlerine göre 36 ayrı il ve toplam 135 yerleşim merkezinde gerçekleştirilen şiddet eylemleri sonucunda iki güvenlik görevlisi şehit olmuş, 331 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Olaylarda 35 sivil hayatını kaybederken 426 sivil yaralanmıştır. 197 okul yakılmış, 269 kamu binası tahrip edilmiş, sivil kişilere ait 1.731 ev ve iş yeri yağmalanıp yakılmış, 737’si kamuya ait 1.881 araç kullanılamaz hâle getirilmiştir (Ayhan Bilgen, §§ 15, 16). Bu olaylar sırasında Diyarbakır'da Kurban Bayramı'nda et dağıtmak isteyen 16 yaşındaki Y.B., R.G., A.D. ve H.G. bir grubun silah, taş, sopa ve kesici aletli saldırısına uğramaları sonucu sığındıkları binanın üçüncü katında linç edilerek öldürülmüştür. Binadan atılan Y.B. ve arkadaşlarının cesetlerine işkence yapıldığı, Y.B.nin cesedinin üzerinden arabayla geçildiği, A.D.nin başının taşla ezildiği haberleri ve olaya ilişkin görüntüler basına yansımış; bu olaylar nedeniyle açılan kamu davasında yargılananlardan 15 kişi canavarca hisle çocuğa karşı kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiştir (PKK/KCK terör örgütü, çözüm süreci ve 6-7 Ekim olayları ile ilgili açıklamalar için ayrıca bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 8-27)).
2. "Öz Yönetim" İlanları ve Hendek Olayları
24. 11/10/2014 tarihinde PKK terör örgütü yöneticilerinden Cemil Bayık daha önce Türkiye dışına çıkardıkları tüm silahlı PKK unsurlarını Türkiye’ye geri gönderdiklerini açıklamıştır. Bu açıklamaya rağmen çözüm süreci çeşitli kurum ve heyetlerin görüşmeleri ile devam etmiştir. Ancak Türkiye’nin PKK/KCK’nın silah bırakması talebine karşı örgüt tarafından 12/6/2015 tarihinde “Şunu açıkça vurgulamalıyız ki, PKK'nın Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi bırakma konusu ve bunun iradesi tamamen bize aittir… HDP’nin ve Öcalan'ın 'silah bırak' çağrısı yapmasını beklemek ve bu yönlü dayatmalarda bulunmak çözümsüzlükte ısrardır ve bunu da hareketimizin kabul etmesi mümkün değildir.” şeklinde bir açıklama yapılarak silah bırakılmayacağı bildirilmiştir. Örgüt yöneticilerinden Murat Karayılan 29/6/2015 tarihinde 6-7 Ekim olaylarını hatırlatarak Türkiye’nin Suriye'nin kuzeyine bir askerî müdahalede bulunması hâlinde Türkiye’nin tamamının bir savaş sahasına dönüşeceği tehdidinde bulunmuştur. PKK/KCK terör örgütü 2015 yılı Temmuz ayında ateşkesi sona erdirdiğini açıklamıştır.
25. Türkiye, anlatılan sürecin sonucunda 2015 yılı Temmuz ayından itibaren giderek yoğunlaşan terör saldırılarına maruz kalmıştır. Örgüt yöneticilerinden Bese Hozat bir gazeteye “Yeni Süreç: Devrimci Halk Savaşıdır” başlıklı bir yazı yazarak şehirlerde devrimci halk savaşı başlatılması ve her türlü saldırıya karşı savunma geliştirilmesi çağrısında bulunmuştur. 19/7/2015 tarihinde PKK terör örgütü yöneticilerinden Cemil Bayık örgüt üyelerine silahlanma, köy, kent ve mahallelerde yer altı sistemi, tüneller ve mevzi sistemi geliştirme çağrısında bulunmuştur. PKK/KCK yöneticileri tarafından yapılan diğer çağrılarda benzer şekilde kent merkezlerindeki örgüt üyelerinin silahlanmaları ve bu yerlerde "öz yönetim" ilan edilmesi talimatları verilmiştir. Bu açıklamaların yapıldığı aynı tarihlerde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde canlı bomba saldırısı sonucu 33 vatandaş yaşamını yitirmiştir. DAEŞ terör örgütü tarafından üstlenen bu saldırıdan iki gün sonra 22/7/2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 24 ve 25 yaşlarındaki iki polis memuru evlerinde uyumakta iken başlarından vurularak şehit edilmiştir. Ceylanpınar saldırısı PKK/KCK terör örgütü tarafından üstlenmiş ve Suruç saldırısına misilleme olarak gerçekleştirildiği açıklanmıştır. Ceylanpınar terör saldırısı çözüm sürecini tamamen sona erdiren olay olarak kabul edilmektedir.
26. Tırmanan terör saldırılarını PKK/KCK terör örgütünün "öz yönetim" ilanları izlemiştir. PKK/KCK terör örgütü tarafından 12/8/2015 tarihinde yapılan açıklamada “...Silopi, Cizre, Nusaybin ve Şırnak Halk Meclisleri, bundan sonra devlet kurumlarını tanımayacaklarını ve onlarla hiçbir işlerinin olmadığını, kendi işlerini kendilerinin yapacağını; kendi öz yönetimlerini kuracaklarını…” denilerek "öz yönetim" ilan edilmiştir. Açıklamada ayrıca “…öz yönetimlerine saldırıldığı takdirde meşru öz savunma haklarını kullanacakları…” belirtilmiştir. İlerleyen süreçte Siirt ve Batman illeri ile Yüksekova, Varto, Bulanık, Edremit (Van), İpekyolu, Sur, Silvan, Lice, Doğubayazıt ve Hizan ilçelerinde, ayrıca İstanbul'un Gülsuyu ve Gazi Mahallelerinde benzer açıklamalarla "öz yönetim" ilan edilmiş; böylece "öz yönetim" ilan edilen yerleşim merkezi sayısı 18’e yükselmiştir (PKK terör örgütünün devrimci halk savaşı stratejisi ve "öz yönetim" çağrıları hakkında detaylı açıklamalar için ayrıca bkz. Seyid Narin [GK], B. No: 2018/20156, 18/5/2022, § 24).
27. "Öz yönetim" ilan edilen bölgelerde Öz Savunma Birlikleri (ÖSB) adı altında silahlı gruplar oluşturan PKK terör örgütü, bu gruplar ve YDG-H eliyle yollara barikat kurma, hendek kazma ve tünel açma gibi eylemlerde bulunmuştur. İlerleyen süreçte bu eylemlere kırsal alandan gelen üyelerin de katılmasıyla PKK terör örgütü YDG-H yapılanmasını lağvederek "öz yönetim" ilan edilen tüm bölgelerdeki silahlı birliklerini YPS (Sivil Savunma Birlikleri) çatısı altında topladığını ilan etmiştir. 25/12/2015 tarihinde YDG-H Cizre unsurları tarafından bir sosyal medya sitesi üzerinden yapılan açıklamayla Cizre’de YPS-Botan Biriminin kurulduğu ve silahlı mücadelenin artık bu birim tarafından yerine getirileceği bildirilmiştir. "Öz yönetim" ilan ettiği tüm bölgelerde benzer bir strateji ile barikat ve hendeklere patlayıcı döşeyen, yolları patlayıcı düzenek kurmak suretiyle tuzaklayan ve karargâh olarak kullandığı binaları tünel kazarak birbirine bağlayan örgüt, bu şekilde ulaşımı engellediği bölgelerde güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan saldırılar düzenlemiştir. Yollar, köprüler, okul ve hastaneler dâhil kamu binaları, ambulanslar dâhil kamuya ve özel kişilere ait araç ve eşyaların terör saldırılarına maruz kalması, bir kısmının tahrip edilmesi neticesi eğitim, sağlık ve ulaşım gibi temel kamu hizmetlerine erişim durma noktasına gelmiştir (Cizre Devlet Hastanesine roketatar ve uzun namlulu silahlar kullanılarak yapılan terör saldırıları ile Cizre ilçesinde terör örgütü mensupları tarafından gerçekleştirilen saldırılar, oluşturulan hendek ve barikatlarla ilgili arka plan bilgisi için ayrıca bkz. Naile Bülbül, B. No: 2018/11016, 2/2/2022, § 24; Emine Gerez ve diğerleri, B. No: 2018/37620, 2/2/2022, § 33).
28. Bu gelişmelerin ardından "öz yönetim" ilan edilen bölgelerde terörle mücadele için geniş çaplı operasyonları başlatılmıştır. Terör saldırıları ve devamında kamu düzeninin yeniden tesisi için yapılan güvenlik operasyonlarında yüzlerce güvenlik görevlisi şehit olmuş, binlercesi yaralanmıştır (hendek olayları ile ilgili açıklamalar için ayrıca bkz. Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019, §§ 10-13). Terörle mücadele operasyonlarının düzenlendiği bazı yerlerde ise sokağa çıkma yasakları uygulanmıştır. Bu kapsamda Şırnak Valiliği Cizre ilçesinde ilk olarak 4/9/2015 tarihinden itibaren terör örgütü mensuplarının etkisiz hâle getirilmesi, mayın ve patlayıcılarla tuzaklanmış barikat ve hendeklerin bertaraf edilmesi, vatandaşların can, mal güvenliğinin ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini açıklamıştır. Cizre'de bu tarihten itibaren çeşitli defalar kaldırılıp yeniden uygulamaya konulan ve uygulama saatleri değiştirilen sokağa çıkma yasağı 10/4/2017 tarihinde tamamen kaldırılmıştır. Başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte, Cizre'de 14/12/2015 günü ilan edilen ve tam gün esasına göre uygulanmakta olan sokağa çıkma yasağı devam etmektedir (Bu olaylar ve 2015-2016 yıllarında yaşanan diğer terör hadiseleri ile ilgili açıklamalar için ayrıca bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 28-32).
B. Geçici Tedbir Uygulanması Talebiyle Yapılan Bireysel Başvurular
1. 27/1/2016 Tarihinde Yapılan 2016/1652 Numaralı Bireysel Başvuru
29. 2016 yılı Ocak ayından itibaren bazı kişi, kurum ve medya organı; Cizre’de düzenlenen güvenlik operasyonlarında yaralanan sivil kişilerin belirli binaların bodrum katlarına sığındıkları, çatışma ortamı ve sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkamadıkları, gıda ve sağlık yardımına ihtiyaç duydukları iddialarını dile getirmiştir. Diğer bazı basın organlarında ise bu binalarda bulunan kişilerin PKK terör örgütü mensubu olduğu, terör örgütü tarafından karargâh olarak kullanılan binaların yer altı tünel sistemi ile birbirlerine bağlı olduğu ve buralardan operasyon yapan güvenlik güçlerine ateş açıldığı iddiaları yer almıştır.
30. 23/1/2016 tarihinde doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuran bazı avukatlar, aralarında Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in de bulunduğu 13 kişi ile birlikte isimleri tespit edilemeyen çok sayıda kişinin Cizre’de güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaralandığını, Cudi Mahallesi Caferi Sadık Sokak üzerinde bulunan bir binanın bodrum katında mahsur kalan bu kişilerin hastaneye sevklerine izin verilmediğini ileri sürerek geçici tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. AİHM, 26/1/2016 tarihinde geçici tedbir talebi konusunda karar verilmesinin ertelenmesine karar vermiştir. AİHM bu erteleme kararında, bölgedeki ağır durumun farkında olduğunu ancak silahlı çatışmaların değişken ve öngörülemez durumu gözetildiğinde henüz Türk yargısal kurumları tarafından da incelenmeyen olaylardaki bilgi yokluğunun ve olayların tam olarak anlaşılmasındaki güçlüklerin görevini engellediğini belirtmiştir. AİHM kararında ayrıca ulusal mahkemelerin yaşamları gerçek ve yakın bir tehdit altında olan kişilere koruma sağlanması için yerel makamlarla doğrudan iletişime geçme yetkileri ve olanakları olduğunu belirterek başvurucuları ivedi bir şekilde Anayasa Mahkemesinden tedbir talebinde bulunmaya teşvik etmiştir (Yavuzel ve diğerleri/Türkiye, B. No: 5317/16).
31. Bu gelişmeler üzerine 27/1/2016 tarihinde Av. Ramazan Demir ve Av. Gülşen Özbek, aralarında Mehmet Tunç ile Asya Yüksel'in de bulunduğu on dört kişinin Bostancı Sokak 23 No.lu binada yaralı şekilde mahsur kaldığı, bu kişilerin bulundukları binanın bombalanmaya devam edildiği ve tıbbi yardıma ihtiyaç duymalarına karşılık bölgede devam eden silahlı çatışmalar ve uygulanmakta olan sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkamadıkları iddialarını dile getirerek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuruda, Şırnak Valiliği tarafından verilen sokağa çıkma yasağı kararının uygulanmaması ve bu kişilerin yaşamları ile fiziksel bütünlüklerinin korunması konularında Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesini talep etmişlerdir.
32. Anayasa Mahkemesi, iddialarda dile getirilen konularla ilgili olarak başvurucuların avukatları ve Şırnak Valiliğinden bilgi talebinde bulunmuştur. Bu bilgilerin temin edilmesinin ardından Anayasa Mahkemesine yapılan tedbir talebi 29/1/2016 tarihli tedbire ilişkin ara kararıyla reddedilmiştir. Ret kararında belirsizliğin ortadan kalkması durumunda kamu makamları tarafından sağlık görevlileri ve güvenlik güçlerinin yaşam hakları da dikkate alınarak başvurucuların sağlık hizmetlerine erişimi için gerekli tedbirlerin alınmasına ve Şırnak Valiliğinin gelişmelerden Anayasa Mahkemesini gecikmeksizin bilgilendirmesine karar verilmiştir.
33. İddialarda dile getirilen olaylarla ilgili olarak Şırnak Valiliğinin 27/1/2016 tarihinde yaptığı basın duyurusu şöyledir:
“İlimiz Cizre ilçesinde vatandaşlarımıza yönelik 112 acil servis ve diğer sağlık hizmetleri titizlikle ve aralıksız yürütülmektedir. Bu çerçevede 112 acil servis hizmetlerine gelen çağrılara ilgili sağlık personelimizce anında cevap verilmekte ve gereği yerine getirilmektedir.
Bu bağlamda bazı basın yayın organlarında ve sosyal medyada; Cizre de bir evin bodrumunda bulunduğu iddia edilen 30 yaralıya ambulans gönderilmesine izin verilmediği yönünde çıkan haberlerin tamamı asılsız ve gerçek dışıdır.
Konu ile ilgili olarak:
Bölücü Terör örgütünün yaptığı patlayıcı tuzaklı barikatlar, hendekler ve ambulanslarımızla sağlık görevlilerimize yönelik silahlı saldırılar nedeni ile bahse konu adrese ambulanslarımız intikal edememiştir. Bu bakımdan ambulanslarımız en yakın yere intikal ettirilmiş ve varsa yaralıların bu noktaya getirilmesi istenilmiş, ancak tüm çabalarımıza rağmen yaralılar ve arayanlar tarafından bu çağrımıza olumlu cevap verilmemiştir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
34. Şırnak Valiliğinin 30/1/2016 tarihli basın duyurusu şöyledir:
“İlimiz Cizre ilçesinde vatandaşlarımıza yönelik sağlık hizmetleri 112 acil servis ve diğer sağlık birimlerince özenle ve aralıksız yürütülmektedir.
Bölgede terör örgütü ile mücadele esnasında bölücü terör örgütünün yaptığı patlayıcı tuzaklı barikatlar, hendekler ile ambulanslarımız ve sağlık görevlilerimize yönelik silahlı saldırılar, sağlık hizmetlerinde personel ve ekipmanımıza büyük zorluklar yaşatmasına rağmen, sağlık ekiplerimiz büyük bir gayretle görevlerini yerine getirmektedirler.
Bu bağlamda; güvenlik kuvvetlerimizin terörle mücadeleye yoğun bir şekilde devam etmesine rağmen, bölgede bir evin bodrumunda bulunduğu iddia edilen yaralılarla ilgili olarak, yaralıların yanından aradığını iddia eden ve ambulansların gelmesi halinde bulundukları bodrumdan çıkarak ambulanslara geleceklerini ifade eden kişinin talebi üzerine, bahse konu yerin yakınına kadar 10 ambulansın yanı sıra Cizre ve Şırnak Belediyelerine ait 2 hasta nakil aracı gönderilmiş, gelmeleri halinde kendilerinin sağlıklı bir şekilde hastaneye intikal ettirilecekleri söylenmiş ancak önceki günlerde olduğu gibi saatlerce beklenmesine rağmen gelmemişlerdir.
Konu ile ilgili her türlü çalışma yapılmış ancak iddia edilen yaralılardan olumlu bir cevap alınamamıştır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
35. Şırnak Valiliğinin olaylarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine 28/1/2016 tarihinde verdiği bilgiler özetle şöyledir:
i. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde terör örgütü üyelerinin saldırıları devam etmektedir. Terör örgütü, silahlı ve bombalı eylemlerle temel kamu hizmetlerinin sunulmasını engellemektedir. Sokağa çıkma yasaklarıyla, yerleşim yerleri içinde terör örgütü mensupları ile girilen silahlı çatışmalar sırasında bölgede yaşayan vatandaşlarımızın can ve mal emniyetinin sağlanması amaçlanmaktadır.
ii. Şırnak Valiliği güvenlik operasyonlarının icra edileceği Silopi ve Cizre ilçelerinde yaşayan halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli planlama ve düzenlemeleri yapmıştır. Bu kapsamda Cizre Devlet Hastanesi hizmet vermeye devam etmekte, dört eczane dönüşümlü olarak eczacılık hizmetlerini sürdürmektedir. Ambulanslar 14/12/2015 ile 27/1/2016 tarihleri arasında 1.295 vakaya müdahale etmiştir. 112 ve 155 yardım hatları faaliyettedir. 155 hattına başvuran tüm vatandaşlara gıda ve temel ihtiyaç malzemesi dağıtımı yapılmıştır. Bazı market ve bakkallarla birlikte ekmek fırınları açık tutulmaktadır.
iii. 5/9/2015-4/1/2016 tarihleri arasında Cizre’de 112 Acil yardım hattına yapılan çağrıların %84’ü cevaplanmıştır. Sağlık personelinin yaşamlarının korunması amacıyla müdahale edilemeyen vakalara, vaka bölgesinde güvenlik sağlandıktan hemen sonra müdahale edilmektedir. Bu süreçte sağlık personeli ve ambulanslar terör örgütü tarafından birçok defa saldırıya uğramış, buna rağmen hizmetler devam etmiştir.
36. Şırnak Valiliğinin yazı ekinde gönderdiği belgelerde yer aldığı şekliyle Cizre'de PKK terör örgütünün saldırısına uğrayan sağlık personelince düzenlenen tutanaklardan bazılarının ilgili kısmı şöyledir:
“…ekibimiz terör örgütü eli silahlı şahıslar tarafından durdurulup ambulans ekibindeki sağlık personelleri bir eve alınmıştır. 17 yaşında sağ el yaralanması olan bir hastaya ilk müdahalenin yapılması istenmiştir. Ekip terör örgütü şahıslarına hastanın hastaneye götürülmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Ancak ekibi alıkoymuşlardır. 17 yaşındaki çocuğun yakalanma kararı çıktığını, hastaneye götürdüğünüzde tutuklanacağını ve tutuklanacağı zamanda ambulans ekibini sorumlu tutacaklarını söylemişlerdir. Sağlık personeli ve ambulans şoförünün fotoğraflarını çekip ölümle tehdit etmişlerdir. 17 yaşındaki sağ el yaralanması olan hasta Şırnak Devlet Hastanesine sevk edildi. Şırnak Devlet Hastanesinden de Diyarbakır eğitim araştırma hastanesine sevk edilmiştir."
"Hasta nakli için Cizre Devlet Hastanesine çıkış yapan ekibimiz Cizre Yafes Köprüsünde ateş açılmıştır. Kurşun ambulansımızın camına denk gelmiştir."
"KKM’ye [KKM: 112 acil yardım hattı komuta kontrol merkezi] el yapımı patlayıcı atılmıştır. Personel zarar görmeden özel harekât polisleri tarafından tahliye edilmiştir.”
37. Şırnak Valiliğinin verdiği bilgilere göre yaralıların bulunduğu iddia edilen bölge teröristlerin silahlı eylemlerine devam ettikleri bir bölgedir. Cudi Mahallesi'ndeki sokaklarda patlayıcı ile tuzaklanmış hendek ve barikatlar bulunmaktadır. Bölgede yüzlerini gizleyerek, sokak ve evlere kurulan barikatların arkasından güvenlik güçlerine ve sivillere ateş açan terörist unsurlarla güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar devam etmektedir. Güvenlik operasyonlarının başladığı tarihten 28/1/2016 tarihine kadar 276 terör örgütü mensubu etkisiz hâle getirilmiş, 545 barikat açılmış, 184 hendek kapatılmış, 1.058 el yapımı patlayıcı düzenek etkisiz hâle getirilmiştir. Operasyonlarda 15 güvenlik görevlisi şehit olmuştur.
38. Şırnak Valiliği, başvuruda belirtilen Cudi Mahallesi Bostancı Sokak No: 23 adresinde veya başka bir adreste bulunan bir binanın bodrum katında yaralılar olduğuna dair başvurucular tarafından resmî makamlara yapılan bir başvuru bulunmadığını, bu kişilerle ilgili olarak resmî makamlara iletilen tüm başvuruların dönemin Milletvekili Faysal Sarıyıldız tarafından yapıldığını bildirmiştir. Şırnak Valiliğinin verdiği bilgilere göre Faysal Sarıyıldız, 23/1/2016 tarihinde 112 yardım hattını arayarak Cudi Mahallesi Caferi Sadık Sokak No: 5-7 adresinde yaralı şahısların olduğunu bildirmiştir. Bu bildirim üzerine verilen adrese çok yakın olan ve güvenli nokta olarak belirlenen bir petrol istasyonu önüne sağlık ve güvenlik ekipleri sevk edilmiş, yaralıların bu noktaya getirilmeleri istenmiştir. Ancak yaralı olduğu iddia edilen şahısların bu noktaya getirilmesi talebini Faysal Sarıyıldız reddetmiştir. Başvurucuların avukatları 23/1/2016 tarihinde AİHM nezdinde yaptıkları başvuruda yaralı şahısların bulunduğu evin Caferi Sadık Sokak'ta olduğunu bildirmiştir. AİHM’e 25/1/2016 tarihinde yapılan bildirimde ise aynı şahısların Bostancı Sokak No: 23 adresinde oldukları iddia edilmiştir. Ayrıca AİHM’e yapılan başvuruda aynı yerde yaralılarla birlikte yaralı olmayan kişilerin de olduğu iddia edilmiştir. Bu bilgilere göre Şırnak Valiliği, hazır bekletilen sağlık ekiplerine ulaşmaları için yaralıların petrol istasyonu önüne gelmelerine yardım etmeyen kişilerin, aynı yaralı şahısları Caferi Sadık Sokak'tan Bostancı Sokak'a götürdüklerinin anlaşıldığını düşünmektedir.
39. Şırnak Valiliğinin açıklamalarına göre 2016/1652 numaralı bireysel başvuru dosyasında ismi yer alan başvurucu Mehmet Tunç 26/1/2016 tarihinde, M.Y. ise 27/1/2016 tarihinde bazı haber sitelerine demeç vermiştir. İletişim imkânları olduğu anlaşılan bu kişiler, kendileri ya da birlikte oldukları diğer kişilerin -yaralı olduğu iddia edilen- sağlık durumları, yerleri vb. konularda yetkili kişilerle irtibat kurmak yerine haber siteleriyle iletişime geçmeyi tercih etmiştir. Avukatlar tarafından 25/1/2016 tarihinde AİHM’e yapılan bildirimde Mehmet Tunç'un ağır yaralı olduğu bildirilmiştir. Ağır yaralı olduğu belirtilen Mehmet Tunç'un 26/1/2016 tarihinde bir internet sitesinde konuşması yayımlanmıştır. Bunun bir gün sonrasında 27/1/2016 tarihinde ise Faysal Sarıyıldız, verdiği demeçte Mehmet Tunç'un hafif yaralı olduğunu bildirmiştir.
40. Şırnak Valiliği, Bostancı Sokak 23 No.lu evin H.A. adlı şahsa ait olduğunun tespit edildiğini bildirmiştir. Başvuru dosyasındaki belgelere göre H.A. ile telefonla irtibat kurulmuş ve H.A. binada operasyonlar başlamadan önce aile bireylerinin oturduğunu ancak şu an bu adreste aile bireylerinden kimsenin bulunmadığını bildirmiştir. H.A. binada yaralı olarak bulunduğu iddia edilen şahıslardan sadece Mehmet Tunç'u tanıdığını beyan etmiştir.
41. Şırnak Valiliğinin verdiği bilgilere göre 27/1/2016 tarihi saat 23.33’ten itibaren yaralıların bulunduğunun iddia edildiği bölgeye biri Cizre Belediyesine ait olmak üzere iki ambulans sevk edilmiştir. Belediyeye ait ambulansın şoförü A.G. ile irtibat kurularak yaralıların bulunduğu adresi bilmesi veya bu kişilerle iletişim kurabilmesi hâlinde yaralıların bulundukları yerden alınabileceği bildirilmiştir. 28/1/2016 günü saat 00.49’a kadar birçok kez telefonla iletişim kurulan A.G.; şahıslarla Faysal Sarıyıldız'ın görüştüğünü, şahısların adreslerini tam olarak bilmemekle birlikte Ömer Hayyam Sokak'ta dört katlı bir binada olduklarının söylendiğini, bu sokağın girişinin hendeklerle kapalı olduğunu bildirmiştir. Saat 00.49’da yapılan son görüşmede A.G.; Faysal Sarıyıldız'ın Cizre Belediyesine ait ambulansın personelinin tamamlanmasından ve adreslerin netleşmesinden sonra yaralıların gündüz saatlerinde alınabileceğini söylediğini beyan etmiştir. A.G.ye Sağlık Bakanlığına ait ambulansın hazır beklediği, bu ambulanstaki personelden faydalanılabileceği, yaralı olduğu iddia edilen kişilerin tedavisinin yapılması gerektiği iletilmiştir. A.G, Faysal Sarıyıldız ile görüştükten sonra Faysal Sarıyıldız'ın adresi bilmediğini, bu nedenle şahısların adres netleştikten sonra gündüz saatlerinde alınabileceklerini söylediğini ifade etmiştir. A.G. yaralı olduğu iddia edilen kişilere ulaşılmaya çalışılan 27/1/2016-28/1/2016 tarihlerindeki olaylarla ilgili olarak Faysal Sarıyıldız ile yaralıların alınması yönünde görüşmeler yaptığını, Faysal Sarıyıldız'ın yaralıların tam adresini vermediğini ancak adresi "Ömer Hayyam Sokak'ta dört katlı kırmızı bir bina" şeklinde tarif ettiğini, girişinde hendekler olan bu bölgeye giremediklerini, emniyet yetkililerinin de hendeklerin bulunduğu ve çatışmaların yaşandığı Bostan Sokak'ta yaralıların olabileceğini kendisine ilettiklerini ancak bölgenin güvenli olmayışı ve hendekler yüzünden ulaşım sağlayamadıklarını ifade etmiştir.
42. Şırnak Valiliği, yaralı oldukları iddia edilen kişilerle ilgili olarak hâlihazırda emniyet ya da sağlık birimlerine resmî bir müracaat olmadığını bildirmiştir. Bu kişilerin tam olarak hangi adreste oldukları ve sağlık durumları tespit edilememektedir. Bu şahısların bulundukları iddia edilen sokaktaki patlayıcılarla tuzaklanmış hendek ve barikatların kaldırılması, tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğu belirtilen insanlara gerekli yardımın ulaştırılabilmesi, bölgedeki terör örgütü mensuplarının etkisiz hâle getirilerek bölgenin emniyetinin sağlanması için söz konusu adreslere sevk edilen güvenlik güçlerine mütemadiyen ateş açılmaktadır. 27/1/2016 günü saat 16.30’da bu saldırılarda bir uzman jandarma çavuş yaralanmıştır. Bütün bu saldırılara rağmen gerek sağlık görevlileri gerekse emniyet görevlileri şahısların tıbbi yardım alması ve hayatta kalması için azami çabayı göstermiştir.
43. 2016/1652 numaralı başvuruda dile getirilen olay ve iddialarla ilgili olarak Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen bilgiler özetle şöyledir:
i. Cudi Mahallesi Caferi Sadık Sokak'ta yaralı vaziyette 13-14 kişi olduğunun Faysal Sarıyıldız tarafından 23/1/2016 tarihinde 112 görevlilerine bildirilmesi üzerine aynı gün saat 08.27’den itibaren bu kişilerin alınması için çalışma başlatılmıştır. İlk önce, yaralıların bulunduğu iddia edilen yerin çevre yoluna yakın olması nedeniyle bu bölgeye getirilmeleri düşünülmüş ancak Faysal Sarıyıldız'ın yaralıların Cudi Mahallesi Nusaybin Caddesi üzerindeki petrol istasyonu yanından alınması talebi üzerine sağlık ekipleri buraya yönlendirilmiştir. Saat 09.38 sıralarında sağlık görevlileri petrol istasyonu civarında yaralıları beklemeye başlamış, Faysal Sarıyıldız 112 yardım hattını arayarak yaralıların buraya getirileceğini bildirmiştir. Saat 12.42’de 112 görevlileriyle tekrar görüşüldüğünde Faysal Sarıyıldız'ın 112 yardım hattını arayarak petrol istasyonunun üst tarafında bir sokakta bulunan bir binanın bodrum katında 20 kadar yaralı olduğunu ve bu adresten yaralıların alınması için ambulans talebinde bulunduğu bildirilmiştir. Belirtilen adresin güvenli olup olmadığı, bölgede görevli ÇINAR kod adlı güvenlik birimine sorulmuş; bölgenin güvenli olmadığı bilgisi alınmıştır. Bunun ardından ERDEM-4 kodlu operasyon komutanından bölgede çatışmaların devam ettiği, 112 görevlilerine ateş açılabileceği bilgisi alınmış, 112 görevlilerine adresin güvenli olmadığı ancak yaralıların güvenli bölge olarak tespit edilen mezarlık civarından alınabileceği bildirilmiştir.
ii. 24/1/2016 tarihi saat 13.57’de 112 görevlileri, Faysal Sarıyıldız'ın kendilerini arayarak Caferi Sadık Sokak üzerindeki beş katlı bir binanın bodrum katında, 30 kadar yaralı şahsın bulunduğunu ilettiğini bildirmiştir. EJDER-6 kod adlı operasyon sektör komutanından bölgenin güvenli olup olmadığı sorulmuş ve bölgede teröristlerle sıcak temasın devam ettiği bilgisi alınmıştır. Bunun üzerine 112 ekipleri Nusaybin Caddesi'ne sevk edilerek bölge güvenli hâle geldiği zaman yaralıların bulunduğu adrese gidilebileceği bildirilmiştir. Saat 15.09 sıralarında bölgede görevli EJDER-6 Birimi tarafından Caferi Sadık Sokak üzerindeki terör örgütü üyelerine, araç megafonu ile "Teslim olun." çağırısı yapıldığı ancak terör örgütü üyelerinin bu çağrıya ateş açarak karşılık vermesi üzerine bölgede çatışma başladığı bildirilmiştir.
iii. 27/1/2016 günü saat 15.30-15.45 arasında, yaralıların bulunduğu iddia edilen Bostancı Sokak'ta görevli güvenlik birimleri YLÇN 1 ve EKİN 20 tarafından yapılan "Teslim olun." çağrısına teröristler ateşle karşılık vermiştir. Saat 16.30 civarında EKİN 6 Birimi tarafından Bostancı Sokak'ta tekrar "Teslim olun." çağrısı yapıldığı sırada teröristlerin ateş açması sonucu bir güvenlik görevlisi yaralanmıştır.
iv. Askerî yetkililerin operasyonda kullanılmak üzere hazırladığı haritaya göre Bostancı Sokak, terör örgütü mensupları tarafından el yapımı patlayıcı düzenekleri ve mayınlar ile tuzaklanmış; sokak üzerinde barikatlar kurulmuş ve hendekler oluşturulmuştur. Bu hâliyle araç girişi mümkün olmayan Bostancı Sokak ve civarında silahlı çatışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bu nedenle Bostancı Sokak'a 112 ve 155 ekiplerinin intikal etmeye çalışması durumunda can ve mal kaybı yaşanması muhtemeldir.
44. Tedbir taleplerinde dile getirilen iddialarla ilgili olarak başvurucuların avukatları, binada mahsur kalan kişilerden biri olarak bildirilen M.Y.nin telefonunu Anayasa Mahkemesine iletmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu telefon numaralarını Şırnak Valiliğine bildirilerek başvurucuyla telefon irtibatı kurulması hâlinde yaralı olduğu iddia edilen kişilerin sağlık durumları ve konumları hakkında bilgi alınabileceğini ve sağlık hizmeti yönünden gerekli girişimlerde bulunulabileceğini ifade etmiştir. Yaralı olduğu iddia edilen kişilere tıbbi müdahalede bulunabilmek için 28/1/2016 günü saat 18.01’den itibaren güvenli bölgede bekleyen sağlık görevlileri, avukatların ilettiği telefon numaralarından M.Y.ye ulaşmaya çalışmıştır. Saat 18.13’te M.Y. ile telefon irtibatı kurulmuştur. Şırnak Valiliği, M.Y. ile sağlık görevlileri arasında geçen telefon görüşmesine ait ses kayıtlarını Anayasa Mahkemesine sunmuştur. 8 dakika 28 saniye süren ve bir bölümü ses kalitesinin bozukluğu ve parazit nedeniyle anlaşılamayan bu görüşme özetle şöyledir:
- Kendisini Dr. D. olarak tanıtan sağlık personeli Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca aradığını belirterek M.Y.nin sağlık durumu ve hasta sayısını öğrenmek istemiştir. M.Y. 19 yaralı, 6 ölü olduğunu söyleyerek cevap vermiştir. Dr. D. daha sonra M.Y.nin açık adresini sormuştur. M.Y. bu bilginin Faysal Sarıyıldız'dan alınabileceğini, Faysal Sarıyıldız'ı aramaları gerektiğini söylemiştir. Dr. D. yaralıların durumunu sorduğunda M.Y. 19 yaralıdan dördünün durumunun ağır olduğunu ve bir süredir su almadığını belirtmiştir. Dr. D., M.Y.ye ambulansların ve sağlık ekiplerinin sürekli olarak güvenli bölgede beklediklerini, bulundukları yerden çıkmaları hâlinde her türlü yardımın yapılacağını belirtmiş; yaralıları güvenli bölgeye getirme olasılıkları olup olmadığını sormuştur. M.Y.nin imkânları olmadığını söylemesi üzerine Dr. D. amaçlarının yardım etmek olduğunu, yaralıların getirilmesi hâlinde her türlü güvencenin sağlanacağını belirtmiştir. M.Y. ise hangi güvenceyle yaralıları getireceklerini, çıkmaları hâlinde öldürülmeyeceklerinin garantisinin 112 tarafından mı verildiğini sormuştur. Dr. D. emniyet görevlilerinin yaralılara yardım etmek amacıyla defalarca arayarak kendilerini güvenli bölgeye yönlendirdiklerini, amaçlarının yardım etmek olduğunu, böyle bir güvence olmasa sağlık ekiplerinin bölgede bulunamayacaklarını söyleyerek M.Y.ye cevap vermiştir. M.Y., Faysal Sarıyıldız ve arkadaşlarının yaralıları almak için bölgeye geldiklerini ancak "Çatışma var." bahanesiyle bunlara izin verilmediğini, burada bir çelişki olduğunu belirtmiştir. Dr. D. buna karşılık olarak bir doktor ve acil sağlık görevlisi olarak konuştuğunu, görev ve amaçlarının yaralılara yardım etmek olduğunu ve tamamen bu amaçla olay yerinde bulunduklarını, yaralı olan herkesin tüm haklara sahip olduğunu, sağlık görevlileri için yaralı kişinin kim olduğunun önemli olmadığını, hâli, gücü yerinde olanların yaralıları güvenli bölgeye getirmesi için emniyet birimlerinin her türlü güvenceyi verdiğini, aksi takdirde kendilerinin bu bölgeye gelmesi ve yardım için beklemesinin mümkün olmadığını söylemiştir. M.Y. işin diplomasi boyutunu bilmediğini, bir bodrum katında olduklarını, yürüyemediğini, kendisini kaldıracak kimsenin de olmadığını belirtmiştir. Konuşma, Dr. D.nin sağlık durumu daha iyi olanların yaralıları güvenli bölgeye getirmesini istemesi ve M.Y.nin bunun mümkün olmadığını söylemesi ile devam etmiştir. M.Y., 19 yaralıdan beşinin durumunun ağır olduğunu, bu kişilerin her an yaşamlarını kaybedebileceğini belirtmiştir. M.Y. mümkünse Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve Milletvekili İdris Baluken'in aranmasını, kendisinin yardım edebileceği bir şey olmadığını söylemiştir.
45. 2016/1652 numaralı bireysel başvuru kapsamında yapılan geçici tedbir talebinin reddine karar verilirken aynı kararda ayrıca Şırnak Valiliğinin gelişmelerden Anayasa Mahkemesini gecikmeksizin bilgilendirmesi istenilmiştir. Bu talep uyarınca Şırnak Valiliğinin 2/2/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunduğu bilgiler özetle şöyledir:
i. 29/1/2016 tarihinden itibaren yaralıların bulunduğu iddia edilen adrese giden yollarda ve sokaklara teröristlerce döşenen el yapımı patlayıcıların imha edilmesine yönelik çalışmalara devam edilmiş, bu çalışmalar sırasında teröristlerin açtığı ateş ve saldırılarda kullandığı patlayıcılar nedeniyle 4 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 10 güvenlik görevlisi yaralanmıştır.
ii. 30/1/2016 günü saat 07.22’de İ.B. 112 hattını arayarak Cudi Mahallesi Nusaybin Caddesi üzerindeki petrol istasyonu arkasında yaralıların bulunduğunu bildirmiştir. 30/1/2016 günü saat 07.22 ile 09.20 saatleri arasında İ.B. ile sağlık ve güvenlik görevlileri arasında müteaddit defa yapılan telefon görüşmelerinin içeriği özetle şöyledir:
- İ.B. görevlilere petrol istasyonu ve Nusaybin Caddesi yakınlarındaki üç katlı kırmızı bir binanın bodrum katında olduklarını, kendisi ile birlikte 16 yaralı olduğunu, bunlardan 7'sinin durumunun ağır olduğunu, 9 kişinin sağlıklı olduğunu, ayrıca 6 kişinin öldüğünü söylemiştir. İ.B. yaralılarla birlikte sağlıklı kişilerin isimlerini de görevlilere iletmiş; ölü olanların isimlerini bilmediğini söylemiştir. İ.B. kendisi ile birlikte toplam 25 kişinin ismini bildirmiştir. Bu kişiler arasında Mehmet Tunç veya Asya Yüksel bulunmamaktadır. İ.B. ve İ.B.nin yanında olup ismini beyan etmeyen bir kişi, bulundukları binanın hemen yanında yıkılmak üzere olan mavi, beyaz renkli bir bina olduğunu, sokakta bir tekel bayisi, sokağın başında bir mermer dükkânı bulunduğunu, güvenli bölgenin yakın olduğunu söyleyerek bulundukları yeri tarif etmeye çalışmıştır. İ.B. yanlarında silah, bomba vb. bir malzeme olmadığını, bildiği kadarıyla binada tuzaklanmış bomba bulunmadığını, yanındakilerin tümünün sivil olduğunu beyan etmiş; dört gündür su almadıklarını, iki gündür yemek yiyemediklerini ifade etmiştir.
- Emniyet görevlileri İ.B.ye 29/1/2016 tarihinde Nusaybin Caddesi'ne yaralı olduğu belirtilen şahıslara yardım amacıyla ambulans ve sağlık görevlilerinin sevk edildiğini, şahısların gelmesi için megafonla çağrı yapıldığını ancak kimsenin dışarı çıkmadığını bildirmiştir. Emniyet görevlileri ayrıca 29/1/2016 tarihinde yaralı şahısların tedavilerini sağlamak üzere bölgede görevlendirilen güvenlik güçlerine teröristlerce ateş açıldığını, bir güvenlik görevlisinin şehit olduğunu, iki güvenlik görevlisinin yaralandığı bilgisini vermiştir. İ.B. ise gelen sağlık görevlilerini görmediklerini ve çağrıları duymadıklarını ancak şu an dışarı çıkmak istediklerini, petrol istasyonu yanına gelebileceklerini, on gündür bir şey yiyip içmediklerini, tedavi almadıklarını belirtmiştir. Emniyet görevlileri İ.B.ye dışarı çıkmalarında herhangi bir sakınca olmadığını, ellerini kaldırarak derhâl dışarı çıkmaları hâlinde bölgedeki polis ve askerlerin kesinlikle ateş açmayacakları, yaralı şahısların ambulanslar marifetiyle hastaneye kaldırılarak tedavilerinin sağlanacağı bilgisini vermiştir.
- İ.B. kendisinin Hakkâri’den geldiğini, beraberindeki kişilerin çoğunun da Cizre’de ikamet etmediğini, bu kişilerin sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden bir gün önce büyük şehirlerden gelen üniversite öğrencileri olduğunu, ilçenin farklı yerlerinde yaralandıklarını, kendisini şu anda bulunduğu adrese kimin getirdiğini, diğer yaralı şahıslarla aynı adreste nasıl bulunduğunu bilmediğini ifade etmiştir.
- Saat 09.08’de başlayan son telefon görüşmesinde ise İ.B., Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın kendileri ile telefon bağlantısı kurarak yaklaşık bir saat içinde ambulanslar ile kendilerini aldıracaklarını belirttiğini beyan etmiştir.
iii. İ.B. ile sağlık ve emniyet görevlilerinin bu görüşmelerinin ardından Milletvekili Faysal Sarıyıldız 155 yardım hattını arayarak görevlilerle irtibat kurmuştur. Tutanaklara yansıdığı şekliyle bu görüşmede emniyet görevlileri Faysal Sarıyıldız'a, bildirilen adreste teröristlerle güvenlik görevlileri arasında sıcak temasın devam ettiğini, güvenli bölgede bekletilen ambulansların adrese 300 metre mesafede olduğunu ve dışarı çıkan biri olması hâlinde iki dakika içinde müdahale edilebileceği, bu kişilere her türlü yardımın ve tedavinin yapılacağı, operasyonun başladığı günden itibaren yaklaşık 1.700 kişinin ambulanslarla hastaneye götürülerek tedavi edildiği hususlarında bilgi vermiş; ayrıca bu kişilerin ellerini kaldırarak dışarı çıkmaları hâlinde güvenlik görevlilerinin kesinlikle ateş açmayacağını, şimdiye kadar silahlı olmayan ve güvenlik görevlilerine ateş açmayan kimseye ateş açılmadığını ancak bölgede bulunan silahlı terörist unsurların dışarı çıkan kişilere saldırı düzenleyip düzenlemeyecekleri konusunda bir garanti verilemeyeceğini iletilmiştir.
iv. 30/1/2016 günü saat 13.21’de Sağlık Bakanlığı Koordinatörü Dr. A.S. 112 yardım hattını arayarak olayla ilgili son durumu aktarmıştır. Dr. A.S. birisi dört yataklı olmak üzere yedi ambulansın olay yerinde beklediğini, bunlardan birinin yaralı şahısların bulunduğu iddia edilen kırmızı renkli binaya 200 metre mesafedeki güvenli bölgede olduğunu, belediyeye ait ambulansın görevlisi ile iki itfaiye görevlisinin kırmızı binayı kontrole gittiğini bildirmiştir.
46. 30/1/2016 günü anlatılan olaylar yaşanmakta iken saat 10.16 ile 14.24 arasında Cizre Kaymakamı A.A., Sağlık Bakanlığı yetkilileri ve HDP Milletvekilleri arasında da telefon görüşmeleri yaşanmıştır. Bu görüşmeler neticesi Emniyet yetkilileri tarafından düzenlenen tutanağa göre olaylar şöyle gelişmiştir:
i. Milletvekilleri, Cudi Mahallesi Nusaybin Caddesi üzerindeki petrol istasyonu arkasında olan binadaki yaralı kişilerin alınması ve tedavilerinin sağlanması amacıyla bölgeye ambulans sevk edilmesi hâlinde yaralıların çıkış yapacaklarını bildirmiştir. Yetkililer tarafından milletvekillerine şahısların ellerini kaldırarak çıkış yapmaları halinde tedavilerinin sağlanacağı bildirilmiştir.
ii. Milletvekillerinin belirttiği bölgeye 112 Acil Servisine bağlı sağlık görevlileri, on ambulans, Şırnak ve Cizre Belediyelerine ait iki hasta nakil aracı sevk edilmiştir. Yaralıların olduğu belirtilen bölgede görevliler, megafonla bu kişilerin dışarı çıkmaları için çağrı yapmış ancak dışarı çıkan olmamıştır.
iii. Bu sırada milletvekilleri de görevlilere, yaralı şahısların dışarı çıkmayacaklarını ve kendilerinin yaya olarak yaralı şahısların bulundukları adrese geçmek istediklerini iletmiştir. Görevliler ise milletvekillerine, yaya olarak bölgeye gitmelerine engel olunmayacağını ancak bölgede terör örgütü mensuplarının bulunduğunu, bunlarla güvenlik güçleri arasındaki silahlı çatışmanın devam ettiğini, bu nedenle sorumluluk kabul etmeyeceklerini bildirmiştir.
iv. Milletvekilleri bunun üzerine Cizre Belediyesine ait ambulansla belediye görevlilerinin belirtilen adrese geçmelerini istemiştir. Bu talep üzerine belediye görevlileri yaralıların bulundukları iddia edilen adrese yönlendirilmiştir. Belediye görevlileri bir süre sonra 155 yardım hattını arayarak bölgenin güvenli olmaması nedeniyle söz konusu adrese yaya olarak gitmeyeceklerini bildirmiştir.
v. 112 Acil Servise bağlı ambulanslar ve sağlık görevlileri uzun süre Nusaybin Caddesi üzerinde beklemiş ancak gelen olmamıştır.
47. Ayrıca tedbir talebiyle yapılan bireysel başvuruda, yaralı kişilerden biri olarak belirtilen Mehmet Tunç'un bazı haber kanallarına telefon yoluyla bağlanarak açıklamalar yaptığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalardan bazıları özetle şöyledir:
i. Mehmet Tunç 8/9/2015 tarihinde bir haber kanalına bağlanarak bütün Kürt güçlerine, HPG’ye, YPG’ye seslenmek istediğini, artık son noktada olduklarını söylemiştir. Şu an ellerinde 100-200 genç kaldığını, bunların teslim olmak istemediğini, direneceklerini, atılan bombalarla çemberin geçen her dakika daraldığını ifade etmiştir.
ii. Mehmet Tunç 4/2/2016 tarihinde bir haber kanalına telefonla bağlanarak çok sayıda yaralı şahısla birlikte üst katlarında yangın çıkan bir binanın alt katında bulunduklarını, binaya müdahale edilerek yangının söndürülmemesi durumunda içeridekilerin yanarak öleceğini ifade etmiştir. Mehmet Tunç bulundukları evin tam adresini vermeleri hâlinde infazla karşı karşıya kalacakları için bulundukları adres sorulduğunda tam adresi veremediğini ancak yanan binanın Cizre’nin her yerinden görülebildiğini söylemiştir. Mehmet Tunç bu görüşmede ayrıca daha önce bulunduğu binanın bodrum katından çıktığını, şu anda olduğu yere geldiğini, diğer adreste hiçbir güç kalmadığı için oradaki kişilerle bir irtibatının olmadığını ifade etmiştir.
48. Cudi Mahallesi Bostancı Sokak 23 No.lu binanın bodrum katında mahsur kalan yaralı kişilerle ilgili olarak ayrıca Kamu Denetçiliği Kurumuna (Ombudsmanlık) 25/1/2016 ve 16/2/2016 tarihlerinde iki ayrı şikâyette bulunulmuştur. Bu şikâyetlerde olayın araştırılması, sorumluların tespit edilmesi ve yaşam hakkı başta olmak üzere hak ihlallerinin giderilmesi için gerekli tedbirlerin alınması talep edilmiştir. Ombudsmanlık 14/7/2016 tarihli kararıyla şikâyetlerin reddine karar vermiştir (2016/737 sayılı şikâyet).
2. 9/2/2016 Tarihinde Yapılan 2016/2602 Numaralı Bireysel Başvuru
49. 23/1/2016 ve 26/1/2016 tarihlerinde doğrudan AİHM’e başvuran bazı avukatlar çok sayıda kişinin Cizre’de güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaralandığını, belirli binaların bodrum katlarında mahsur kaldığını ileri sürerek bu kişilerin yaşam haklarının korunması için geçici tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. AİHM’in kendisine yapılan bu tedbir talepleri hakkında Anayasa Mahkemesinden tedbir uygulanması talebinde bulunulabileceği yönündeki kararı üzerine bu kez avukatlar Anayasa Mahkemesine tedbir talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur.
50. Bu kapsamda 9/2/2016 tarihinde Av. Ramazan Demir ve Av. Banu Güveren, aralarında Yasemin Çıkmaz ile Serdar Özbek'in de olduğu dokuz kişinin Cudi Mahallesi Narin Sokak'ta (bazı evrakta "Niran" olarak geçmektedir) bulunan bir binada yaralı şekilde mahsur kaldığı, bu kişilerin bulundukları bölgede saldırıların devam ettiği, yakınları talep etmesine rağmen sağlık hizmetlerine erişemedikleri ve bu adrese sığınan yaralı sayısının giderek arttığı iddialarını dile getirerek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesine 10/2/2016 tarihinde ulaşan bu başvuruda, Şırnak Valiliği tarafından verilen sokağa çıkma yasağı kararının uygulanmaması ve bu kişilerin yaşamları ile fiziksel bütünlüklerinin korunması hususunda İçtüzük'ün 73. maddesi uyarınca geçici tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir.
51. Anayasa Mahkemesi, iddialarla ilgili olarak başvurucuların avukatları ve Şırnak Valiliğinden bilgi talebinde bulunmuştur. Bu bilgilerin temin edilmesinin ardından Anayasa Mahkemesine yapılan tedbir talebi, 12/2/2016 tarihli tedbire ilişkin ara kararıyla reddedilmiştir. Ret kararında ayrıca kim olduğuna bakılmaksızın başvurucu oldukları belirtilen kişilerin bulundukları yerin tespiti ve sağlık hizmetine erişimleri için kamu makamlarının gerekli tedbirleri almaya devam etmesine ve Şırnak Valiliğinin gelişmelerden Anayasa Mahkemesini gecikmeksizin bilgilendirmesine karar verilmiştir.
52. Şırnak Valiliğinin belirtilen olay ve iddialarla ilgili 10/2/2016 tarihinde verdiği bilgiler özetle şöyledir:
i. Sokağa çıkma yasağı süresince vatandaşların gıda, sağlık, cenaze vb. ihtiyaçlarını 112 ve 155 yardım hatlarına iletmeleri durumunda kaymakamlıklarca talepler konusunda gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Sokağa çıkma yasağı süresince ilçeden ayrılmak isteyen ve bu taleplerini 155 yardım hattına ileten vatandaşlara kaymakamlık koordinesinde ve güvenlik birimlerinin kontrolünde ilçeyi terk etmeleri konusunda yardımcı olunmaktadır. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen ilçelerde 112 yardım hat sayısı 9’dan 12’ye, nöbetçi personel sayısı ise 6’dan 12’ye çıkarılmıştır. Diğer illerden 6 ambulans ve acil sağlık personeli görevlendirilmiştir. Hastaneler 24 saat esasına göre hizmet vermektedir. Sağlık kuruluşlarında ilaç ve tıbbi malzeme stoku yeterli seviyededir. 14/12/2015 tarihinden sonra Şırnak, Cizre, Silopi ve İdil Devlet Hastanelerinde diğer illerden 51 uzman hekim, 27 pratisyen hekim ve 212 yardımcı sağlık personeli takviye amacıyla görevlendirilmiştir. Hastanelere başvurmaları hâlinde vatandaşlara gerekli sağlık hizmetleri sunulmaktadır. Yollara döşenen mayınlar ve kurulan barikatlara rağmen emniyet birimleri ile koordine edilerek güvenli olarak belirlenen noktalardan hastalar alınmakta ve hastaların sağlık kuruluşlarına intikali sağlanmaktadır.
ii. Cizre’de hem sabit telefon hatları hem de GSM hatları ile telefon görüşmeleri yapılabilmektedir. Buna karşılık başvurucular, resmî makamlara doğrudan başvuru yapmamakta; üçüncü şahıslar üzerinden resmî kurumlara ulaşmaktadır. Dosyada yer alan isimlerin yaralı olduğu bilgisi akrabaları veya üçüncü şahıslar tarafından resmî kurumlara bildirilmiştir. Gerek bu dosyada gerekse Anayasa Mahkemesine daha önce yapılan başvurularda, yaralı oldukları iddia edilen şahısların adresleri bilerek gizlenmekte; yanlış adresler verilmekte ve şahısların bulunduğu yerler devamlı surette değiştirilmektedir.
iii. Cizre Kaymakamlığından temin edilen belgeler, 112 yardım hattına yapılan çağrıların kayıtları ve İl Sağlık Müdürlüğünce gönderilen bilgi ve belgelere göre tüm çabalara karşılık başvuruculara ulaşılamamıştır. Bu duruma; başvurucuların resmî makamlara bulundukları yeri tam olarak bildirmemeleri, sağlıklı iletişim bilgisi vermemeleri ve bölgede güvenlik kuvvetleriyle terör örgütü mensupları arasında yaşanan şiddetli çatışmalar neden olmuştur. Sokağa çıkma yasağının hüküm sürdüğü ve silahlı çatışmaların yaşandığı bir ilçede çok sayıda yaralının aynı binada toplanmış olması ve bu sayının giderek arttığının ifade edilmesi bahse konu kişilerin terör örgütü ile irtibatlı oldukları şüphesini doğurmaktadır. Aksi takdirde normal bir vatandaşın yaralandığında gidip herhangi bir binanın bodrum katına değil sağlık kuruluşlarına sığınması gerekir. Bu şahıslar başvuru formunda belirtilen binaların bodrum katlarına kendi gayretleri veya başkalarının yardımı ile ulaşabiliyorlarsa sağlık kuruluşlarına da ulaşabilecektir. Şahısların sağlık kurumlarına gitmek yerine yaralıların toplandığı bir bodruma gitmeleri bunların terör örgütünün talimatı ile hareket ettiğine işaret etmektedir.
53. Cizre Kaymakamlığınca 10/2/2016 tarihinde gönderilen belgelerin içeriği ve olaylarla ilgili verilen bilgiler özetle şöyledir:
i. Cizre’de devam eden terörle mücadele operasyonları kapsamında Cizre'de yaşayan kişilerin yaşamlarının ve fiziksel bütünlüklerinin korunması, sağlık hizmetlerine erişimlerinin sağlanması için gerekli tüm tedbirler alınmıştır ve uygulanmaktadır. Cizre’de telefon hatları normal olarak çalışmaktadır. Cizre’de mukim veya Cizre ile irtibat kurmak isteyen kişiler telefon ve diğer iletişim araçlarını normal şekilde kullanmıştır ve kullanmaya devam etmektedir. 112 ve 155 yardım hatları açık ve çalışır durumdadır.
ii. Niran Sokak'ta oldukları iddia edilen yaralılarla ilgili resmî bir müracaat bulunmamaktadır. Mehmetçik Sokak ve Niran Sokak içinde kalan bölge silahlı çatışma bölgesidir.
iii. 6/2/2016 tarihinde, güncel haritaya göre Cudi Mahallesi Mehmetçik Sokak ile Niran Sokak kesişiminde bulunan C-3186 ve C-3184 numaralı binalarda arama yapılmıştır. Arama sonucunda;
- Fişek yataklarında hâlen mermi bulunan AK47 Kalaşnikof marka iki silah, bu silahlara takılı hâlde şarjörler, yedek şarjörler ve silahlara ait fişekler,
- Hücum yelekleri ve Beretta marka bir adet tabanca,
- Patlayıcı yapımında kullanılan 2,5 kg toz madde, çok sayıda elektrikli kapsül, piller, koli bantları, ateşleme fitili ve infilak fitili gibi malzemeler bulunmuştur.
iv. 7/2/2016 tarihinde, güncel haritaya göre Niran Sokak No: 2 adresinde bulunan C-3152 numaralı binada yapılan arama sonucunda;
- AK47 Kalaşnikof marka silahlara ait çok sayıda boş kovan ve dolu fişekler ile başka bir uzun namlulu silaha ait dolu fişekler,
- Hücum yelekleri, kanlı bir bez parçası,
- Bir adet telsiz ve bir adet el bombası bulunmuştur.
v. 7/2/2016 tarihinde, güncel haritaya göre Niran Sokak adresinde bulunanC-3151 numaralı binada yapılan arama sonucunda;
- AK47 Kalaşnikof marka dört tüfek, bu silahlardan atılmış fişeklere ait çok sayıda boş kovan, bu silaha ait dolu fişekler ve şarjörler,
- Bir adet roketatar silahı,
- Bir adet BİXİ tabir edilen ağır makineli tüfek ve bu tüfeğe takılı vaziyette bir adet mayon (şerit biçiminde dizilmiş mermi yığını) ve mayon üzerinde dolu fişekler,
- Beretta marka bir adet tabanca,
- M16 marka saldırı tüfeğine ait bir şarjör ve şarjöre basılı vaziyette dolu fişekler,
- Glock marka tabanca şarjörü ve şarjöre basılı hâlde dolu fişekler,
- El telsizleri, piller, çok sayıda ve farklı ebatlarda dolu fişekler bulunmuştur.
- Ayrıca terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen yedi kişinin cesedine ulaşılmıştır.
vi. 9/2/2016 tarihinde, Niran Sokak adresinde bulunan güncel haritaya göre C 3158 sayılı binada yapılan arama sonucunda;
- AK47 Kalaşnikof marka tüfeğe ait çok sayıda dolu fişek ve şarjör ile bir adet telsiz bulunmuştur.
- Ayrıca binanın bodrum katında bir, ikinci kat balkonunda iki olmak üzere terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen üç kişinin cesedine ulaşılmıştır.
vii. 10/2/2016 tarihinde, Niran Sokak No: 7 adresinde bulunan binada yapılan arama sonucunda;
- Terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen beş kişinin cesedine ulaşılmış, AK47 Kalaşnikof marka iki tüfek, bu tüfeklere ait şarjör ve fişekler ile birlikte pil, cep telefonu gibi yaşam malzemeleri bulunmuştur.
54. 24/1/2016 günü saat 18.40’ta 155 yardım hattı görevlileri tarafından düzenlenen tutanakta, operasyonda görevli askerî yetkili tarafından Caferi Sadık Sokak ve Nusaybin Caddesi civarında güvenlik görevlilerine ateş açıldığı, çatışmanın devam ettiği bilgisinin verildiği bildirilmiştir. 27/1/2016 günü saat 09.37’de düzenlenen tutanakta da benzer şekilde Bostancı Sokak No: 23 adresinde yaralı şahısların bulunduğu iddiası üzerine bölgede görevli güvenlik güçleriyle irtibat kurulduğu ve bölgede çatışmanın devam ettiği bilgisinin alındığı ifade edilmiştir.
55. Çatışma bölgesinde belirli binalara yaralı olarak sığındıkları iddia edilen kişilerle ilgili olarak 27/1/2016 ve 28/1/2016 tarihlerinde düzenlenen tutanaklara göre emniyet yetkilileri, Sağlık Bakanlığına ait ambulanslar dışında Cizre Belediyesine ait bir ambulansın şoförü olan A.G. adlı kişiyle de irtibat kurmuştur. Bu tutanaklara ve A.G.nin beyanına göre olaylar özetle şöyle gelişmiştir:
- 27/1/2016 günü saat 13.00 sıralarında belediye itfaiye çavuşunun emri ile 112 Acil Servisin ambulansı ile Cizre Belediyesine ait ambulans yaralıları almak üzere 83. kavşak bölgesinde beklemeye başlamıştır. Burada uzun bir süre bekledikten sonran 84. kavşak bölgesine geçen ambulans bu bölgede de iki saat kadar yaralıların gelmesini beklemiştir. Kimsenin gelmemesi üzerine geri dönen ambulans saat 17.30 sıralarında yeniden yaralıları beklemek üzere güvenli bölgeye intikal etmiştir. 28/1/2016 günü saat 00.30’a kadar bölgede beklenmesine karşılık yine gelen kimse olmamıştır. Ambulans şoförü A.G. bunun üzerine Milletvekili Faysal Sarıyıldız'la cep telefonundan irtibat kurarak yaralıların tam olarak bulunduğu yeri sormuştur. Faysal Sarıyıldız bu kişilerin kesin olmamakla birlikte Ömer Hayyam Caddesi üzerinde bulunan dört katlı kırmızı binada bulunabileceklerini ifade etmiştir. A.G ise Faysal Sarıyıldız'a Ömer Hayyam Sokak'ın Nusaybin Caddesi girişinde bir hendeğin olduğunu, ambulansın bu hendeği aşarak sokağa girmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Faysal Sarıyıldız'ın bu durumu bildiğini, konunun Kaymakamlık ve Valilik birimleriyle görüşülmesinin daha uygun olacağını bildirmesi üzerine A.G. emniyet görevlileriyle irtibat kurarak yaralıların Bostancı Sokak üzerinde bir binada olabilecekleri bilgisini almıştır ancak Bostancı Sokak üzerinde barikat bulunması ve çatışmaların devam etmesi nedeniyle ambulansla bölgeye ulaşmak mümkün olmamıştır.
56. 112 Acil'de görevli sağlık personeli ile 155'te görevli emniyet personelinin düzenlediği tutanaklardan, gönderdikleri görev belgelerinden ve Telsiz Konuşma Tutanaklarından 23/1/2016 tarihinden bireysel başvuru tarihine kadar yaralı şahısların bulunduğu iddia edilen bölgeye en yakın güvenli bölge olarak belirlenen 83. ve 84. kavşak bölgelerinde sağlık personeli ve ambulansların 24 saat, devamlı olarak görevlendirildiği anlaşılmıştır. Ancak bölgeye ulaşan güvenlik güçlerinin "Teslim ol." çağrılarına ateşle karşılık verilmesi, sağlık görevlilerinin yaralı şahısların güvenli bölgeye gelmeleri yönünde megafonla yaptığı anonslara yanıt verilmemesi, süreklilik arz eden çatışma ortamı, sokak girişlerine kazılan hendekler ve kurulan barikatlar nedeniyle ambulansların yaralıların bulunduğu bölgeye girme teşebbüsleri başarısız olmuştur.
57. Örneğin 4/2/2016 günü saat 16.40’ta düzenlenen tutanağa göre bu tarihte 83. kavşakta bekleyen ambulanslar Nusaybin Caddesi Emir Tajdin Sokak'a yönlendirilmiş ve sağlık personeli, yaralı şahısların ambulanslara gelmeleri yönünde megafonla anonslar yapmıştır. Bir süre sonra terör örgütü mensuplarının yaralı şahısları almaya gelen sağlık personeline eylem yapmaya hazırlandıkları yönünde telsiz konuşmaları tespit edilmiş ve atılan bombalardan gelen şarapnel parçaları ambulansların önüne düşmeye başlamıştır. Bunun üzerine ambulanslar ve sağlık görevlileri olay yerinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bir başka örnekte 28/1/2016 tarihinde yaralıların bulunduğu iddia edilen bölgede operasyon yapan güvenlik görevlileri aşağıdaki telsiz görüşmelerini yapmıştır:
- Saat 09.42 Ekin 6 kodlu ekip: “Burada hala unsurlara roket atıyorlar.”
- Saat 09.44 Haber Merkezi: “Belediye ambulansı ve cenaze aracı tekrar Dörtyol kavşağına döndüler, tamam.”
- Yavuz 6 Kodlu Ekip: “Anlaşıldı merkez. Elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz ancak bize ateş ediyorlar, tamam.”
- Saat 09.46 Ender 6 kodlu ekip: “Bölücü terör örgütü mensuplarının bulunduğu kırmızı binadan bize roket attılar, ayrıca dağ kapı tarafından da ateş geliyor. Şu an sütre gerisine çekildik bekliyoruz.”
58. Başvuruya konu olayların yaşandığı tarihlerde Cizre’de yürütülen güvenlik operasyonunda çok sayıda güvenlik görevlisi şehit olmuştur. Şehit personelle ilgili düzenlenen tutanaklara göre Cudi Mahallesi'nde yaşanan bazı terör olayları şöyledir:
i. 18/12/2015 tarihinde Cudi Mahallesi Ahmet El Ceziri İlköğretim Okuluna atılan roket sonucu yaralanan Jandarma Uzman Çavuş S.H. kaldırıldığı Cizre Devlet Hastanesinde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.
ii. 1/1/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Caferi Sadık Caddesi'nde bulunan tanka roket atılması sonucu askerî personel A.Ö. şehit olmuş, İ.K., H.K., S.Y. ve M.Ta. yaralanmıştır.
iii. 31/1/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Reyhan Sokak’ta bulunan güvenlik güçlerine terör örgütü üyelerince uzun namlulu silahlarla ateş açılmıştır. Güvenlik güçlerinin karşılık vermesi üzerine başlayan çatışmada bir terör örgütü mensubu yaralanmış, bu yaralı kişi ile birlikte toplam üç terör örgütü mensubu Devran Sokak 27 No.lu binaya kaçmıştır. Güvenlik güçlerinin kaçan teröristleri takibi sonucunda bu binadan bir kez daha uzun namlulu silahlarla güvenlik güçlerine ateş açılmış ve yeniden çatışma başlamıştır. Bu çatışma sırasında bir terör örgütü mensubu etkisiz hâle getirilmiş, diğer iki PKK mensubu ise kaçarak Nil Sokak 8 No.lu binaya girmiştir. Bu binaya giren teröristlerin operasyon yapan güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlar ve el bombası kullanarak gerçekleştirdikleri saldırı sonucunda askerî personel A.S. ve polis memurları T.C. ile Ö.G. şehit olmuştur.
iv. 31/1/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Zeren Sokak üzerinde bulunan bir binadan güvenlik güçlerine roket atılması sonucu Jandarma Uzman Çavuş E.B. şehit olmuştur.
v. 16/12/2015 tarihinde Cudi Mahallesi'nde teröristlerin açtığı ateş sonucu yaralanan polis memuru A.A.G. 22/12/2015 tarihinde tedavi gördüğü hastanede kurtarılamayarak şehit olmuştur.
vi. 31/12/2015 tarihinde Cudi Mahallesi Bağcı Sokak'ta operasyon yürüten üç ayrı güvenlik gücü ekibine terör örgütü mensuplarınca roketatar ve uzun namlulu silahlarla yoğun bir saldırı düzenlenmiştir. Bu ilk saldırıda üç güvenlik görevlisinin yaralanması üzerine bölgeye yaralıların tahliyesi ve takviye amacıyla güvenlik ekipleri sevk edilmiştir. Tahliye ve takviye amacıyla bölgeye gelen ekiplere de roketatar, el bombası ve uzun namlulu silahlarla saldırılmıştır. Bu olaylar sonucunda polis memuru M.E.K. şehit olmuş, beş polis memuru yaralanmıştır.
vii. 19/1/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Zaman Sokak'ta faaliyet yürüten güvenlik güçlerine teröristlerce gerçekleştirilen roketatarlı saldırı sonucunda polis memuru Ö.E. şehit olmuştur.
viii. 22/1/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Bostancı Sokak ile Mehmet Fatih Sokak kesişiminde faaliyet gösteren güvenlik güçlerine roketatarlı saldırı düzenlenmiştir. Saat 11.30 sıralarında gerçekleşen bu saldırıda başına şarapnel parçası isabet eden polis memuru B.Ö. ağır yaralanmış, devam eden çatışmalar nedeniyle ancak saat 12.30’da olay yerinden tahliye edilebilmiş ve kaldırıldığı Şırnak Askerî Hastanesinde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.
ix. 5/2/2016 tarihinde terör örgütü üyelerince Cudi Mahallesi C-3146 numaralı adreste faaliyet yürüten güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla ateş açılmış, bu saldırı sonucunda polis memuru K.Y. şehit olmuştur.
59. 16/12/2015-8/2/2016 tarihleri arasında Cudi Mahallesi'nde güvenlik güçlerine yapılan terör saldırılarında çok sayıda güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Yaralanan personel hakkında düzenlenen tutanaklara göre belirtilen tarihlerde Cudi Mahallesi'nde yaşanan terör olaylarından bazıları şöyledir:
- 16/12/2015 tarihinde terör örgütü üyelerinin uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel ile üç polis memuru yaralanmıştır.
- 17/12/2015 tarihinde terör örgütü üyelerinin Şakrak Sokak'ta uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel yaralanmıştır.
- 18/12/2015 tarihinde terör örgütü üyelerinin iki ayrı yerde uzun namlulu silah ve roketatarla gerçekleştirdiği saldırılarda iki askerî personel ile bir polis memuru yaralanmıştır.
- 19/12/2015 tarihinde terör örgütü üyelerinin uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda iki askerî personel ile bir sivil yaralanmıştır.
- 21/12/2015 tarihinde terör örgütü üyelerinin uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdikleri saldırıda bir polis memuru yaralanmıştır.
- 27/12/2015 tarihinde terör örgütü üyelerinin Ay Sokak'ta roketatarla gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel ile bir polis memuru yaralanmıştır.
- 31/12/2015 tarihinde terör örgütü üyelerinin Bağcı Sokakta uzun namlulu silahlar, el bombası ve el yapımı patlayıcı kullanarak gerçekleştirdikleri saldırıda beş polis memuru yaralanmıştır.
- 1/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Caferi Sadık Sokak'ta bulunan zırhlı araca roketatarla gerçekleştirdiği saldırıda dört askerî personel yaralanmıştır.
- 8/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Yarma Sokak'ta uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel yaralanmıştır. Aynı tarihte Renk Sokak üzerinde gerçekleştirilen saldırıda ise bir polis memuru yaralanmıştır.
- 12/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Zengin Sokak, Tepe Sokak ile Karma Sokak’ın kesiştiği noktada ve diğer iki yerde uzun namlulu silahlar, el yapımı patlayıcı ve roketatarla gerçekleştirdiği dört ayrı saldırıda altı askerî personel yaralanmıştır.
- 14/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Yayla Sokak ile Yokuşlu Sokak’ın kesiştiği noktada uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdikleri saldırıda iki askerî personel yaralanmıştır.
- 16/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Seyri Cizre bölgesi ve Sarmaşık Sokak’ta uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği iki ayrı saldırıda iki polis memuru yaralanmıştır.
- 17/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir polis memuru yaralanmıştır.
- 18/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Mezbaha Sokak ile Dolma Sokak’ın kesiştiği noktada, Meltem Sokak ile İdris Sokak’ın kesiştiği noktada roket, el bombası ve uzun namlulu silahlar kullanarak gerçekleştirdiği iki ayrı saldırıda iki polis memuru yaralanmıştır.
- 21/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Uludağ Sokak’ta yola döşedikleri uzaktan kumandalı, el yapımı patlayıcıyı patlatmaları sonucu bir polis memuru yaralanmıştır.
- 22/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Bostancı Sokak ile Mehmet Fatih Sokak’ın kesiştiği noktada roketatarla gerçekleştirdiği saldırıda üç askerî personel ile iki polis memuru yaralanmıştır.
- 23/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Onur Sokak ile Sarıyıldız Sokak’ın kesiştiği noktada uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel yaralanmıştır.
- 26/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin C-2892 numaralı adreste uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir polis memuru yaralanmıştır.
- 27/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Bostancı Sokak'ta uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel yaralanmıştır.
- 28/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Huzur Sokak'ta el bombası ile gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel yaralanmıştır.
- 29/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin gerçekleştirdiği silahlı saldırıda bir askerî personel yaralanmıştır.
- 31/1/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Zeren Sokak’ta (C-2881) roketatarla gerçekleştirdiği saldırıda bir askerî personel ile üç polis memuru yaralanmıştır.
- 3/2/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Mehmetçik Sokak ile Doğuş Sokak’ın kesiştiği noktada ve başka bir adreste uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği iki ayrı saldırıda iki askerî personel yaralanmıştır.
- 4/2/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Fatih Sokak'ta uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği saldırıda bir polis memuru yaralanmıştır.
- 5/2/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Narin Sokak No: 12 (C-3158) ve C-3146 adreslerinde uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdiği iki ayrı saldırıda üç askerî personel ile bir polis memuru yaralanmıştır.
- 8/2/2016 günü saat 10.00 sıralarında Cudi Mahallesi Narin Sokak No: 4 (C-3151) adresinde arama tarama faaliyeti yürüten güvenlik güçlerince terör örgütü mensuplarına ait olduğu değerlendirilen yedi ceset ve bu cesetlerin yanında AK47 marka, otomatik dört saldırı tüfeği görülmüştür. Güvenlik güçleri, cesetler ve silahları bulundukları yerden almaya çalıştıkları sırada terör örgütü mensuplarının yoğun silahlı saldırısına maruz kalmıştır. Açılan ilk ateşte iki askerî personel ve iki polis memuru yaralanmış, ceset ve silahların bulundukları yerden alınmaları mümkün olmamıştır. Aynı tarihte C-3188 adresinde faaliyet yürüten güvenlik güçlerine yapılan silahlı saldırıda ise beş polis memuru yaralanmıştır.
C. Ulusal ve Uluslararası Kuruluşların Raporları
60. Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından hazırlanan, 3/3/2016-12/3/2016 tarihleri arasında Cizre'de yapılan gözlemlere dayandığı belirtilen 20/4/2016 tarihli "Cizre Raporu"nun ilgili kısmında; ikinci vahşet bodrumu olarak nitelenen Cudi Mahallesi Narin Sokak 6 No.lu binaya güvenlik güçleri tarafından 7/2/2016 tarihinde operasyon düzenlendiği, tanıklara göre operasyonda tahrip gücü yüksek bir patlayıcı kullanıldığı, bu nedenle binanın tümden yıkıldığı belirtilmiştir. Raporda ayrıca gözlem yapıldığı tarihte bina enkazının tamamen taşındığı, geriye sadece bina temelinin kaldığının görüldüğü hususları yer almıştır. Raporda, Cizre'de Narin Sokak'ta bulunan bu bina dâhil üç binanın enkazından ve civardaki evlerden toplam 177 cenaze çıkarıldığı iddia edilmiştir.
61. İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakfı, Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası, Diyarbakır Barosu ve Gündem Çocuk Derneği tarafından hazırlanan "14/12/2015-02/3/2016 79 Günlük Sokağa Çıkma Yasağı Cizre Gözlem Raporu"nda 31/3/2016 tarihli ilgili kısımlarında ikinci bodrum olarak nitelenen Narin Sokak 6 No.lu adresindeki binaya ilişkin gözlem ve tespitler aktarılmıştır. Raporda; aslında beş katlı olan binanın tamamıyla yıkılmış olduğu, moloz yığını hâline geldiği, mahalle sakinlerinin özellikle güneşli ve sıcak havada binanın bulunduğu alandan çok yoğun ceset kokusu geldiğini aktardıkları hususları yer almıştır. Raporda ayrıca binanın yıkılması sonucu ortaya çıkan molozun güvenlik güçleri tarafından deliller toplanmadan Dicle Nehri kenarına döküldüğü, molozlar arasında insan uzuvlarının da olduğu iddiaları dile getirilmiştir.
62. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri 2/12/2016 tarihinde "Türkiye'nin Güneydoğu Bölgesindeki Terörle Mücadele Operasyonlarının İnsan Haklarına Etkilerine İlişkin Memorandum"u (memorandum) yayımlamıştır. Memorandumun "Güvenlik Güçlerinin Tutumundan Kaynaklanan Ciddi İnsan Hakları İhlalleri İddiaları" bölümünün Cizre ile ilgili kısmında özetle şu hususlara yer verilmiştir:
i. Çeşitli ulusal ve uluslararası kuruluşlar Cizre'de yürütülen güvenlik operasyonlarıyla ilgili raporlar düzenlemiştir. AİHM'e bu operasyonlarda yaralanan ve acil tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğu belirtilen kişilerle ilgili tedbir talepli başvurular yapılmıştır.
ii. AİHM önüne gelen beş başvuru için geçici tedbir uygulanması kararı verdikten sonra diğer başvurular hakkında Anayasa Mahkemesinden tedbir talep edilmesini istemiştir. Anayasa Mahkemesi, başvurularda dile getirilen iddialarla yetkili makamlardan alınan bilgiler arasındaki çelişkiye vurgu yaparak tedbir taleplerini reddetmiştir. AİHM Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeyi tatmin edici bularak başka bir geçici tedbir kararı vermemiştir.
iii. Operasyonlarda güvenlik personeli dışında kaç kişinin hayatını kaybettiğine dair çelişkili bilgiler vardır. Operasyonlarda güvenlik güçlerince ağır silahların kullanıldığı iddia edilmektedir.
iv. Cizre'de üç ayrı bodrum katında gerçekleşen olaylar ve buralarda hayatını kaybeden kişilerle ilgili de çelişkili bilgiler bulunmaktadır. Buralarda yaşanan olaylar tedbir talepli başvuruların da ana kaynağını oluşturmaktadır.
63.Memorandumun "Sonuç ve Tavsiyeler" kısmında başvuru konusu olaylarla ilgili olduğu ölçüde ve özetle şu hususlar yer almıştır:
i. Komiser Türkiye'nin karşı karşıya olduğu terör tehdidinin tamamıyla farkındadır. Memorandumdaki hiçbir şeyin NATO, AB ve bir çok devlet tarafından terörist olarak tanınan PKK terör örgütünün eylemlerini mazur gösterdiği düşünülemez.
ii. Türkiye'nin Güneydoğu bölgesinde yaşanan olaylara sokağa çıkma yasağı ilanı ve beraberinde güvenlik operasyonları başlatılarak yanıt verdiği görülmektedir. Komiser Türkiye'yi, sokağa çıkma yasaklarının terörle mücadelenin zaruretleri ile orantılı bir tedbir olmaması nedeniyle, bu uygulamaya son verilmesine davet etmektedir.
iii. Operasyonlar sırasında yaşanan hak ihlallerinin mesnetsiz olduğunu ikna edici bir biçimde ispat etme yükü Türk makamlarına aittir. Ayrıca ihlal iddiaları ile ilgili etkili bir soruşturma yapılması ve devlet görevlilerine cezasızlık durumu yaratacak uygulamalardan kaçınılması gerekmektedir.
64. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin (Komiserlik) "Türkiye'nin Güneydoğusundaki İnsan Hakları Durumuna İlişkin Rapor Temmuz 2015- Aralık 2016" başlıklı raporunun (BM raporu) "Güvenlik Operasyonları Kapsamında Ölümler" bölümünün Cizre ile ilgili kısmı özetle şöyledir:
i. Hükûmet kaynaklarına göre Temmuz 2015-Kasım 2016 arasındaki terör eylemlerinde 323 sivil ve 799 güvenlik personeli hayatını kaybetmiştir. 2.040 sivil ve 4.428 güvenlik personeli yaralanmıştır. Bir Türk sivil toplum kuruluşu tarafından hazırlanan raporda yalnızca Cizre'de üç ayrı olayda yerel halktan 189 kişinin öldüğünün düşünüldüğü bildirilmiştir.
ii. 2016 yılı Ocak-Şubat aylarında Cizre ilçesindeki bazı binaların bodrum katlarında mahsur kalan sivil kişilerin bombardımana tabi tutulduğu bildirilmiştir. Bazı raporlara göre olayların meydana geldiği binaların tamamen yıkılması ve yıkıntıların kaldırılması nedeniyle ölenlerin kimlik tespiti yapılması büyük ölçüde engellenmiştir.
65. BM raporunun "Sonuçlar ve Öneriler" bölümünde özetle şu hususlar yer almıştır:
i. Komiserlik eş zamanlı olarak darbe teşebbüsüyle başa çıkan, Güneydoğuda güvenlik operasyonu yürüten ve bir dizi terör saldırısıyla uğraşan Türkiye'nin durumunun farkındadır.
ii. Komiserlik Türkiye'nin Güneydoğusundaki insan hakları durumunun ciddi ölçüde kötüleşmesinden endişe duymaktadır. Bu nedenle güvenlik operasyonları sırasında aşırı güç kullanımının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması, can kayıpları ile ilgili soruşturma yapılarak hukuk dışı öldürme olaylarının faillerinin adalet önüne çıkarılması ve 24 saat devam eden açık uçlu sokağa çıkma yasaklarının durdurulması önerilmektedir.
66. Cizre'de 4/9/2015-12/9/2015 tarihlerinde uygulanan ilk sokağa çıkma yasağı ve bu dönemde yürütülen terörle mücadele operasyonlarının ardından İçişleri Bakanlığınca hazırlanan raporda özetle şu bilgilere yer verilmiştir:
- Cizre ilçesi YPG kontrolündeki Suriye'nin kuzeyi ile sınır olması nedeniyle PKK/KCK terör örgütünce şehir çatışmalarını başlatmak için özellikle seçilmiştir. Nur, Cudi, Sur ve Yasef Mahallelerinde güvenlik güçleriyle çatışmak için mevzi ve cephanelik hazırlayan örgüt, buralarda tünel ve duvarlarla birbirine bağladığı 150 evi cephanelik ve çatışma üssü olarak kullanmıştır. Örgüt, mahalle giriş çıkışları ile bu 150 evin bulunduğu sokakları hendeklere koydukları bombalarla tuzaklayıp kum torbalarıyla çevirmiş ve sokaklara barikat kurmuştur. Sokakların girişlerine roketatarlı ve Kalaşnikof marka silahlı militanlar yerleştirmiştir. YPG saflarında çatışan dağ kadrosundan 30 kişi Cizre'ye gelerek 200 YDG-H üyesini çatışmalar için organize etmiştir.
- Operasyon öncesi örgüt militanlarının kullandığı ev ve sokakların haritası çıkarılıp tuzaklanan mayınlı yollar, hendek ve barikatlar tespit edildikten sonra 4 Eylül'de kapsamlı operasyon başlamıştır. Operasyonlarla birlikte YDG-H üyelerini örgütleyen dağ kadrosundan teröristler, çatışma inisiyatifini YDG-H üyelerine bırakarak kaçmış; kaçarken tuzaklanmış, barikatlarla set örülmüş yolları kullanmıştır. Kaçmayı kolaylaştırmak için trafo ve sokak lambaları roketatarlarla hedef alınmıştır.
- Operasyonlarda 60 barikat ile 30 bomba tuzaklı hendek imha edilmiştir. EYP olarak adlandırılan el yapımı yirmi patlayıcı etkisiz hâle getirilirken 800 kg patlayıcı madde imha edilmiştir. Çatışmalar süresince 32 örgüt mensubu öldürülmüş, 2’si dağ kadrosundan olmak üzere 10 örgüt üyesi gözaltına alınmıştır.
- 22/7/2015 tarihi sonrası PKK terör örgütünün saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşların sayısı 335’e ulaşmış, 2.106 vatandaş da yaralanmıştır. Söz konusu saldırılarda 859 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi ise yaralanmıştır.
67. İçişleri Bakanlığının olaylar sırasında yaşandığı iddia edilen insan hakkı ihlalleriyle ilgili olarak 23/1/2017 tarihinde yaptığı basın açıklamasının ilgili kısmı şöyledir:
"...
3. PKK, AB ile ABD ve diğer birçok ülkenin terör örgütleri listesinde bulunan hain bir terör örgütüdür. Türkiye, yasal ilkeler ile insan hakları belgelerinde yer alan norm ve standartlar çerçevesinde terörle mücadele faaliyetlerini yürütürken; bilhassa PKK terör örgütünün propagandası sonucunda mesnetsiz iddiaların hedefi olmaktadır.
4. Türkiye demokratik standartların yükseltilmesi yönünde önemli adımlar atarken; 22 Temmuz 2015 günü terör örgütü tarafından Ceylanpınar TOKİ Konutlarındaki evlerinde 2 polis memurumuz şehit edilmiştir. Temmuz 2015’ten bu yana, PKK terör örgütü, terör şiddetine başvurmayı tercih etmiş ve terör eylemlerini arttırmıştır. Terör örgütü özellikle örgütün Suriye kanadını oluşturan PYD/YPG ile Suriye’de elde ettiği tecrübeyi Türkiye’ye aktarmak amacıyla yeni bir taktik belirleyip; terör şiddetini şehir merkezlerine taşımıştır.
5. Bu amaç doğrultusunda terör örgütü, şehir merkezlerindeki yapılanmaları ile kırsal yapılanmaları arasındaki irtibatı kuvvetlendirmiş, kırsaldaki militanların ve işbirlikçilerinin sayısını artırmış, şehir gerillacılığı söylemiyle silahlı/bombalı eylem yapabilecek kabiliyete haiz şehir yapılanmaları oluşturmuş ve adına 'Devrimci Halk Savaşı Stratejisi' dediği yeni bir strateji ortaya koymuştur.
...
7. Güvenlik güçlerinin hareket kabiliyetinin engellenmesi amacıyla PKK mensuplarınca Cizre, Silopi, Sur, İdil, Nusaybin ilçeleri başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde terör örgütü mensupları tarafından yerleşim yerlerinde hendek ve barikatlar oluşturulmuş; halkın güvenliğine kast edilmiş ve yaşam standartları kötüleştirilmiştir. Örgüt mensupları bu hendek ve barikatları tuzaklayarak güvenlik güçlerinin müdahalesini zorlaştırmaya çalışmıştır. Ayrıca; terör örgütü, Suriye’de yaşanan otorite boşluğunu fırsat bilerek ülkemize çok sayıda silah ve patlayıcı aktarımında bulunmuştur. PYD/YPG ve PKK terör örgütleri arasında kadro ve mühimmat aktarımı yapıldığı, bu amaçla Suriye’den sınırımızı geçen tüneller açıldığı tespit edilmiştir. Tünellerde içerisinde patlayıcıların olduğu çok sayıda mühimmat ele geçirilmiş, tünellere yönelik imha çalışmaları yürütülmüştür. PYD/YPG’nin PKK terör örgütünün Suriye yapılanması olduğu su götürmez bir gerçek olarak durmaktadır.
...
9. PKK terör örgütü, tahkim edilen hendek/barikatlar ile sözde kurtarılmış bölgeler oluşturarak şehirlerde kontrolü ele geçirmeyi hedeflemiştir. Bu stratejinin bir sonraki aşamasında ise Suriye benzeri kanton bölgeler oluşturarak sözde Demokratik Özerklik ilan etmeyi amaçlamıştır.
10. Terör örgütü bu stratejisi ile bomba düzenekli hendek/barikatlar kurup, kamu düzeninin bozulduğu algısı oluşturarak olumsuz görüntülerle uluslararası alanda ülkemizi zor duruma düşürmeye, kamu kurumlarını iş yapamaz hale getirmeye, sivil vatandaşlara yönelik baskı ve tehdit sonucu halkta can güvenliği konusunda endişe yaratmaya, kurulan hendek ve barikatlarla halkın sağlık, eğitim gibi sosyal ihtiyaçlarını engelleyerek günlük yaşantısını olumsuz etkilemeye ve halkı devletle karşı karşıya getirmeye çalışmıştır.
11. Terör örgütü mensupları operasyonlar sırasında çocuk ve kadınların aralarına sızarak güvenlik güçlerine yönelik silahlı eylemlerde bulunmuş, bölge halkı üzerinde baskı kurmaya çalışmış ve bu kişileri aynı zamanda canlı kalkan olarak kullanmıştır.
12. Örgüt manevra kabiliyeti kazanmak için bölgede yaşayıp örgüte müzahir olmayan ve destek vermeyen insanları evlerinden göç etmeye zorlamış, boşalan bu evleri kullanarak rahat hareket sağlayabileceği sığınak ve alanlar oluşturmuştur.
13. Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları sonucu köşeye sıkışan terör örgütü her türlü stratejiyi denemiş bu stratejilerini uygularken bölge halkının can ve mal güvenliğini hiçe saymıştır. Boşaltmaya zorladığı evler arası tüneller açmak yoluyla kendine bağlantı hatları kurmuş, bu hatlardan eleman ve mühimmat aktarımında bulunmuştur.
14. 22 Temmuz 2015 tarihi sonrası PKK terör örgütünün saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 335’e ulaşmış, 2.106 vatandaşımız da yaralanmıştır. Söz konusu saldırılarda 859 güvenlik görevlimiz şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlimiz ise yaralanmıştır. Derik’te yaşayan insanlara en güzel şekilde hizmet etmekten başka gayesi bulunmayan Mardin Derik kaymakamımız hain bir saldırı neticesinde şehit edilmiştir.
15. Bağımsız ve hukukun üstünlüğüne bağlı demokratik bir ülke olarak, Türkiye’nin vatandaşlarını terörizme karşı korumak için gerekli önlemleri alma ve anayasal düzen ile uluslararası normlar doğrultusunda topraklarında kamu düzenini tesis etme görevi ve yükümlülüğü vardır. Bu çerçevede Devletimiz, Ülkemizin her köşesinde kamu düzenini bozmaya yönelik eylemleri sonuçsuz bırakmakta kararlıdır.
16. Ayrıca, PKK Türkiye'nin bölgede mücadele ettiği tek terör örgütü değildir. Kolluk kuvvetlerimiz eş zamanlı olarak Türkiye'ye yönelik saldırılarında yüzlerce kişinin hayatına kasteden DEAŞ, FETÖ, DHKP/C terör örgütlerine karşı da mücadele etmektedir. Türkiye ayrım yapmaksızın bütün terör örgütleriyle kararlılıkla mücadele etmeye devam edecektir.
17. Tehdidin şiddetine rağmen, bazı Avrupa ülkeleri de terör tehdidiyle OHAL ilan ederken, Türkiye, o dönemde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini sınırlandırma yoluna gitmemiş ve 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen terörist darbe girişiminden önce, PKK terörüne karşı mücadelesini Sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini sınırlandırmadan yürütmüştür.
18. Türkiye hukuk sınırları dâhilinde ve yasalar ile uluslararası yükümlülükler doğrultusunda, vatandaşlarını PKK teröründen korumak amacıyla etkin bir şekilde terörle mücadele operasyonlarını yürütmüştür. Türkiye’nin terörle mücadele operasyonları çerçevesinde aldığı tedbirler, vatandaşlarını PKK’dan korumaya yönelik meşru, gerekli ve orantılı tedbirlerdir.
19. Terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması olan YDG-H isimli terör örgütü, kırsal kadrolarıyla takviyeli bir şekilde, Ülkemizin çeşitli bölgelerinde, başta yaşam hakkı olmak üzere, özgürlük ve güvenlik hakkı, konut dokunulmazlığı ve mülkiyet hakkı gibi temel hakları hedef alan terör saldırıları gerçekleştirmiştir.
20. Yine PKK terörü, bu bölgelerde yaşayan insanların sağlık hizmetlerine erişimini ve temel eğitim hakkından faydalanmasını engellemeye çalışmıştır. Okullar, hastaneler, ambulanslar, barajlar gibi altyapılar dâhil olmak üzere kamu binalarını ve özel ticari işletmeleri hedeflemiştir. 22 Temmuz 2015 tarihinden itibaren, PKK, 247 kamu binasına, 6 baraja, 231 özel ticari işletmeye, 19 ambulansa ve 1.643 araca saldırı düzenlemiştir. PKK, ağır silahlar kullanmıştır. Sadece Temmuz 2015’ten bu yana, 2.166 silah; 1.117’si Uzun Namlulu ve Ağır (45 Bixi, 44 Kanas, 997 Kaleşnikof, 22 M16, 2 Lançer, 2 G3, 3 Zağros, 1 Doçka, 1 M1, 3 adet havan, 115 adet roketatar, 1.445 adet roketatar mermisi, 3.046 adet EYP (El Yapımı Patlayıcı), 1.341 adet el bombası, 342.016 adet mühimmat, 33.546 kg patlayıcı yapımında kullanılan malzeme ele geçirilmiştir. Sokağa çıkma yasağı uygulanan 1 il ve 11 ilçe merkezinde (Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Bağlar, Sur, Cizre, Silopi, İdil, Yüksekova, Nusaybin, Şırnak Merkez); teröristler ve onların destekçileri (belediyeler) tarafından açılan 3.630 çukur-barikat kaldırılmış ve tuzaklanan 6.187 bomba düzeneği imha edilmiştir.
21. Anayasanın devletin temel amaç ve görevlerini belirten 5 inci maddesinde de ifade edildiği üzere; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak şeklinde devletin pozitif yükümlülüğünün yasal dayanağı ortaya konulmuştur. Devlet pozitif yükümlülüklerinin bir gereği olarak bölgede huzur ve kamu düzeninin sürdürülmesi ve şiddetten etkilenen kişilerin korunması için çeşitli adımlar atmış ve atmaktadır.
22. Bu kapsamda yürütülen operasyonlar esnasında yaşanabilecek çatışmalardan zarar görme ihtimali bulunduğu için bölge halkının tahliye edilmesi öncelikli tedbir olarak uygulanmıştır. Ancak ilerleyen süreçte terörist unsurların yerleştiği mahallerde tahliyeleri önlemesi neticesinde, kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla PKK terör örgütü mensuplarınca sözde kurtarılmış bölgeler oluşturarak sözde Demokratik Özerklik ilan etme hedefiyle tahkim edilen hendek ve barikatların kaldırılması, hendek, barikat ve bölge halkının evlerine tuzaklanmış EYP’li düzeneklerin imha edilmesi ve bölgede kamu düzenini bozmaya çabalayan örgüt mensuplarının yakalanması veya etkisiz hale getirilmesi amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
...
25. Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olan, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi benimsemiş, demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını rehber edinen, Avrupa Birliği ile müzakere sürecinde olan ve temel hak ve özgürlükleri en üst düzeyde koruma altına almış bir hukuk sistemine sahiptir. Bu bağlamda, Anayasamızın 90. maddesine göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmalar, ulusal kanunların üstünde görülmüştür.
26. Terörle mücadele kapsamında yürütülen tüm operasyonlarda, güvenlik görevlilerimiz, zor kullanma ve silah kullanma yetkilerini hukuka uygun olarak ‘kanunilik', 'zorunluluk', 'meşru amaç' ve 'ölçülülük (denge)' kriterlerine azami özen göstererek kullanmaktadır. Bu yetkilerin kullanılmasında yasal sınırların aşılması ile ölçülülük ve gereklilik koşullarına uygun hareket edilmemesi durumunda ise ilgililer hakkında adli ve idari soruşturmalar açılmakta ve açılan bu soruşturmalar hassasiyetle yürütülmektedir.
27. Güvenlik güçlerince yapılan operasyonel faaliyetler sırasında sivillerin zarar görmemesi için gerekli her türlü tedbir alınmış, bu hususa özel önem verilmiştir.
28. Vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak için ilan edilen sokağa çıkma yasakları, sürekli gözden geçirilmekte ve şartlara göre gerektiğinde kaldırılmaktadır. Terörle mücadele operasyonlarında ilerlemeler kaydedildiğinden, bu tedbirin uygulanması önemli ölçüde azaltılmıştır. Siviller hiçbir zaman kanunsuz bir uygulamaya maruz kalmamış, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerlerde sivillerin her türlü ihtiyacı karşılanmıştır. Ayrıca bir bölgede uygulanan sokağa çıkma yasağı vatandaşların can güvenliği için terörist unsurlar ve tehdit oluşturan tuzak ve bombalar o bölgede tamamen temizlenene kadar sürmektedir.
...
31. Sokağa çıkma yasağı süresince bölgedeki operasyonlar öncesi ayrılmak isteyen insanların hızlı ve güvenli bir şekilde tahliye edilmesi sağlanmıştır. Halkın temel ihtiyaçlarını karşılamak ve sağlık hizmetlerini kesintisiz olarak sağlamak için gerekli önlemler alınmıştır. 155 'Polis İmdat' ambulans çağırmak veya yiyecek istemek için faal olarak kullanılmıştır. Bombalı tuzaklar, hendek ve barikatlara rağmen 112 'Acil Yardım Çağrı Merkezi' faaliyetlerini kesintisiz sürdürmüştür. Binalarda saklanan PKK’lı teröristlerin ateş etmeleri ve bombalı saldırılarda bulunmalarına rağmen günlük ihtiyaçların dağıtımı ile elektrik ve su hizmetleri kesintisiz bir şekilde sağlanmıştır. Sokağa çıkma yasağı süresince ihtiyaçların karşılanması amacıyla açılan eczane, süpermarket ve fırınlardan ihtiyacını karşılayan sivil halk sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle herhangi bir cezai yaptırıma maruz kalmamıştır.
...
32. Sivil halkın sağlık, eğitim gibi en temel kamu hizmetlerini dahi almasını engellemeye yönelik olarak ambulanslara, hastanelere, okullara saldıran PKK terör örgütü, tüm bu terör eylemlerinin sorumluluğundan kaçabilmek için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütmektedir.
33. Terör örgütünün açmış olduğu hendeklerin can güvenliği riski oluşturması nedeniyle, bölgede yaşayan halk dışarıya çıkamamış veya bulundukları yerlerden bir süreliğine ayrılmak durumunda kalmışlardır. Ailelerin gündelik hayatları durma noktasına gelmiş, çocuklar oyun alanlarına çıkıp sosyal hayata karışma imkânından mahrum kalmış, aile içi ilişkiler olumsuz etkilenmiş, aileler çocuklarının güvenliğinden duydukları endişeden dolayı psikolojik olumsuzluklar yaşamışlardır. Bireyler terörün yol açtığı endişenin beraberinde hendeklerin, tuzaklanmış patlayıcıların oluşturduğu risk nedeniyle işlerine gidememiş, ekonomik açıdan kayıplar yaşamışlardır.
34. Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerleşim birimlerinde, halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması ve özellikle sağlık hizmetlerinden yararlanılması için her türlü tedbir alınmıştır. Çatışma bölgelerine daha hızlı müdahale edilebilmesini teminen, Sur başta olmak üzere sokağa çıkma yasağı uygulanan ilçelerimize zırhlı ambulans araçları tahsis edilmiştir. Bu araçlar sayesinde çatışma bölgesindeki yaralılar zamanında alınarak yerinde tedavi edilmiş veya hastaneye nakilleri gerçekleştirilmiştir.
…
50. Özel mülkiyete gayrimeşru şekilde güvenlik güçlerince el konulduğu iddiaları örgüte müzahir kesimlerce maksatlı olarak yapılmış iddialardan ibaret olmakla birlikte teröristlerce üs olarak kullanılan, tuzaklama yapılarak boşaltılan ikametlere tuzaklamaların temizlenmesi esnasında sadece girilerek müdahale edilmiştir.
51. Operasyonlar esnasında hiçbir mülkiyet bilerek ve gereksiz yere yıkılmamış, terörist unsurlarca kullanılan, tuzaklama yapılan veya tünellerle başka evlere bağlanan ikametler teröristlerin ve tuzaklamaların temizlenmesi amacıyla kullanılmıştır. Hiçbir sivil vatandaşın şahsi eşyası gasp edilmemiştir.
..."
D. Başvuruya Konu Ceza Soruşturmaları
1. B.K.nın Ölümüyle İlgili Olarak Yürütülen Ceza Soruşturması
68. 9/2/2016 tarihinde Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü, Cizre Başsavcılığına hitaben yazdığı talep yazısı ile güncel haritaya göre Cudi Mahallesi C-3185 numaralı bina, eklenti ve müştemilatında arama ve elkoyma izni verilmesini talep etmiştir. Bu yazıda, bölücü terör örgütü mensuplarının evlerini terk eden vatandaşların ikametgâhlarına mayın ve el yapımı patlayıcı düzenekleri ile tuzaklar hazırladıklarını, arama yapılması talep edilen binadan askerî unsurlara ve emniyet unsurlarına yoğun şekilde uzun namlulu silahlarla ateş açıldığını belirtmiştir. Başsavcılık aynı tarihte bina ve eklentilerinde arama yapılmasına, şüphelilerin bulunmaları hâlinde yakalanmalarına, delil ve suç eşyalarına el konulmasına karar vermiştir.
69. 9/2/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Narin Sokak üzerinde bulunan C-3185 sayılı binada arama yapılmıştır. On beş polis memuru tarafından imzalanan 9/2/2016 tarihli Ev Arama ve Elkoyma Tutanağı’nın içeriği şöyledir:
“Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 08/02/2016 tarih ve 09:40 saatli arama kararı ile Cudi Mahallesi Niran Sokak Üzerindeki Güncel Haritaya Göre C 3185 sayılı bina eklenti ve müştemilatında operasyonu düzenleyen güvenlik güçlerine yönelik uzun namlulu silahlar ile ateş açıldığı, BTÖ (Bölücü Terör Örgütü) mensuplarının evlerini terk eden vatandaşların ikametlerinde tuzaklamalı patlayıcı madde yerleştirdikleri, bu evleri kullanarak güvenlik güçlerine silahlı ve bombalı saldırılar düzenlediklerinden arama kararı talep edilmiş, 08/02/2016 günü saat 09:55 sıralarında Arama-5 ve Arama-6 ekipleri olarak söz konusu yere intikal edilmişti.
Ancak 09/02/2016 tarih ve saat 12:15 saatli Olay ve Ev Arama Tutanağımızda belirttiğimiz gibi 08/02/2016 günü saat 11:00 sıralarında arama mahalline yaklaşık 20 metre uzaklıkta bulunan ve güncel harita numarası C 3158 olan binadan BTÖ mensupları tarafından arama ekipleri olarak biz görevlilere, arama yapılan yerin çevre emniyetini alan Jandarma Özel Harekat ve Polis Özel Harekat mensuplarına yönelik bombalı ve silahlı saldırı yapılması ve silahlı çatışma çıkması üzerine arama sonlandırılmış ve olay yerinden hiçbir delil alınmadan arama mahalli terk edilmiştir.
09/02/2016 günü saati 14:30 sıralarında bölgede operasyon yapan Askeri unsurlar tarafından arama mahallinin güvenliğinin sağlandığı ve arama yapılabileceğinin bildirilmesi üzerine tekrar arama kararı talep edilmiş ve Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 09/02/2016 tarih ve 14:50 saatli arama kararına istinaden 09/00/2016 günü saat 15:10 sıralarında söz konusu adrese intikal edilmiştir.
Arama işlemine dijital fotoğraf makinesi ve kamera çekimi eşliğinde-08/02/2016 günü kalınan yerden devam edilmeye başlanmış ve devam eden arama çalışmalarında;
Tarafımızdan 18 numara ile numaralandırılan C 3185 sayılı binanın kapı girişinde bulunan erkek cesedi molozların arasından çıkartılarak ceset torbasına konulmuştur.
08/02/2016 tarihinde| yapıları aramada ele geçirilen silahların Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğünde yapılan kontrollerinde;
Tarafımızdan 4 numara ile numaralandırılan 1 adet Kaleşnikof AK. 47 marka tüfeğin seri numarasının bulunmadığı, fişek yatağında 1 adet boş kovan bulunduğu, şarjörünün bulunmadığı, tüfeğin ise parçalanmış vaziyette olduğu görülmüştür.
Tarafımızdan 10 numara ile numaralandırılan 1 adet Kaleşnikof AK 47 marka tüfeğin yapılan kontrolünde seri numarasının SO 4753-1988 olduğu, kapak arka kısmında SO4753 ibaresi bulunduğu, fişek yatağında 1 adet boş kovan bulunduğu şarjörünün deforme olduğu görülmüştür.
Tarafımızdan 11. numara ile numaralandırılan 1 adet Kaleşnikof AK 47 marka tüfeğin yapılan kontrolünde parçalanmış vaziyette olduğu, seri numarasının 1986 RN 4755 olduğu, kapak arka kısmında 107 ibaresi bulunduğu, şarjörünün bulunmadığı, fişek yatağının boş olduğu görülmüştür.
Tarafımızdan 12 numara ile numaralandırılan 1 adet Kaleşnikof AK 47 marka tüfeğin yapılan kontrolünde seri numarasının 1974 SE 4745 olduğu, kapak arka kısmında 3584 ibaresi bulunduğu, fişek yatağında 1 adet boş kovan bulunduğu, şarjörünün deforme olduğu görülmüştür.
Tarafımızdan. 13 numara ile numaralandırılan 1 adet Kaleşnikof AK 47 marka tüfeğin yapılan kontrolünde seri numarasının AM 3941-1988 olduğu, fişek yatağında 1 adet boş kovan bulunduğu, şarjörünün deforme olduğu, şarjörde 10 adet deforme olmuş kovan ile 9 adet çekirdek bulunduğu, toplamda 11 adet kovan ve 9 adet çekirdek bulunduğu görülmüştür.
Tarafımızdan 14 numara ile numaralandırılan seyyar dipçikli 1 adet Kaleşnikof AK 47 marka tüfeğin yapılan kontrolünde seri numarasının 1972-EH 4512 olduğu, üst tarafında 7566 ibaresi bulunduğu, fişek yatağının ve şarjörünün boş olduğu, şarjörünün deforme olduğu görülmüştür.
Arama mahallinden, molozların arasından çıkartılan 5 bayan, 6 erkek ve 1 adet parçalanmış BTÖ mensubunun cenazesi ceset torbalarına konulduktan sonra gerekli işlemler için Cizre Belediyesine ait 73 DY 205 plaka sayılı ve Mardin Büyükşehir Belediyesine ait 47 AB 603 plaka sayılı cenaze araçları ile iki seferde Cizre Devlet Hastanesine intikal ettirilmiş ve buradaki görevlilere teslim edilmişlerdir.
Arama yapılacak binanın bodrum katı üzerine çöktüğünden, bina veya ikamet vasfını kaybettiğinden ve bütün girişlerinin kapalı olmasından dolayı bina içerisine girilememiş ve arama işlemi yapılamamıştır,
Yapılacak arama için arama bölgesinde silahlı çatışmalar devam ettiğinden ve şahısların BTÖ”nün tehditlerinden korktuklarından hazurun, muhtar ve aza temin edilememiştir.
Arama sırasında tarafımızdan numaralandırılarak alınan ve yukarıda özellikleri belirtilen silah; şarjör, kovan ve çekirdeklerle ilgili karara istinaden elkonulmuş ve gerekli işlemler için Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü TEM Büro Amirliğine teslim edilmişlerdir.
Arama işlemine 09/02/2016 günü saat 17:00 sıralarında son verilerek Arama-5 ve Arama:6 ekipleri olarak arama mahallinden ayrılınmıştır.
İşbu olay ve ev arama tutanağı tarafımızdan tanzimle altı birlikte imzalanmıştır.09/02/2016 Saat 18:00”
70. Arama işlemine ilişkin olarak 9/2/2016 tarihinde saat 19.00'da düzenlenen ve beş uzman tarafından imzalanan 627 sayılı olay yeri inceleme raporunun içeriği şöyledir:
“Bahse konu adreste bulunan yere TEM Büro amirliği görevlileri ile birlikte Cumhuriyet Savcılığının 08.02.2016 tarih ve saat:09.40 Arama Kararına istinaden yukarıda açık adreste 09:55 sıralarında Arama 5, Arama 6, Polis Özel harekât ve Jandarma Özel harekât görevlileri ile birlikte intikal edildi. Olay yerinde çalışmalarımız devam etmekte iken; 08.02.2016 günü saat:11.00- sıralarında yaklaşık 20 (yirmi) metre| ilerimizde BTÖ mensupları tarafından arama görevlileri olarak biz görevlilere, arama yapılan yerin çevre emniyetini alan Jandarma Özel Harekat ve Polis Özel Harekat mensuplarına yönelik bombalı: ve silahlı saldırı başlamış, bu çatışma esnasında BTÖ mensuplarının: unsurlarımıza uzun namlulu silahlar ve el bombaları ile saldırmaları neticesinde yaralılarımızın bulunduğu bilgisi tarafımıza ulaşmış, arama yapan Arama-5 ve Arama-6 ekipleri olarak biz görevlilere operasyonu yöneten Askeri yetkililer tarafından bir an önce olay yerinden çıkmamız ve sıcak çatışma ortamından uzaklaşmamız gerektiği söylendiğinden kendi can güvenliğimizi ve emniyetimizi alarak hızlı bir şekilde arama bölgesi terk edilmiştir. Bununla ilgili Cumhuriyet Savcısına bilgi verilmiş olup Olay ve ev Arama Tutanağı tanzim edilmiştir. C. Savcısının talimatları doğrultuşundu 09.02.2016 günü saat:15.10: sıralarında tekrar intikal edildi. Olay yeri yakınında BTÖ unsurları ile silahlı çatışmanın halen devam etmekte olduğu görüldü ve ortamın can güvenliği açısından. Uygun olmaması ve çatışmanın devam etmesinden dolayı hızlıca olay yerinin incelemesine başlandı. Olay yerinin bahse konu sokak içerisinde çökmüş tek katlı olan betonarme binanın Niran Sokak üzerine bakan tarafında sokak kenarında olduğu görüldü. Bahse konu binanın sokak tarafı enkazı(molozlar) altında ve sokak içerisinde Bölücü terör örgütü (BTÖ) mensuplarına ait 5 bayan, 6 erkek ve 1 adet ceset parçası ve bu cesetlerin yakınında bulunan isimleri ve özellikleri bulgu delil listesinde yazılı olan 6 adet tahrip olmuş kaleşnikof silahlâr ve bu silahlara ait materyaller incelenmek üzere tarafımızdan usulüne uygun olarak alımmış ve paketlenmiştir. Olay yerinde bulunan cesetler ve ceset parçası, ceset torbalarına konulduktan sonra gerekli işlemler için Cizre Belediyesine ait 73 DY 205 plaka sayılı ve Mardin Büyükşehir Belediyesine ait 47 AB 603 plaka sayılı cenaze araçları ile iki seferde Cizre Devlet Hastanesine intikal ettirilmiş ve buradaki görevlilere teslim edilmişlerdir.
Olay yerinin çeşitli açılardan kamera ve fotoğraf çekimleri yapılarak çalışmaya son verilmiştir.”
71. 9/2/2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda bulgu numaraları yanında cesetlerin ve silahlar ile mühimmatların nerede bulunduğuna dair açıklamalar da yer almıştır. Bu açıklamalara göre olay yerinde 11 ceset, 1 ceset parçası, Kalaşnikof marka 6 silah ile bu silahlara ait mermi ve şarjörler bulunmuştur. Rapordaki açıklamalar şöyledir:
- Bina giriş kapısının sol tarafında bulunan erkek cesedi (1) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Bina giriş kapısının önünde bulunan kadın cesedi (2) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Bina giriş kapısının sağ tarafında, sokak üzerinde bulunan erkek cesedi (3) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır. Sokağın karşı tarafında bu cesede ait olduğu düşünülen bir ceset parçası bulunmuş ve (3/1) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- (3) numaralı cesedin yanında bulunan, seri numarası belli olmayan üç parça hâlinde, parçalanmış Kalaşnikof marka tüfek (4) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır. Bu silahın fişek yatağından çıkan kovan (4/A) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Bina giriş kapısı sağ tarafında bulunan kadın cesedi (5), aynı yerde bulunan erkek cesedi (6) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Bina giriş kapısının sağ tarafında bulunan kadın cesedi (7), aynı yerde bulunan erkek cesedi (8), aynı yerde bulunan bir başka kadın cesedi ise (9) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Çöken binanın enkazı altından bulunan, kapak kısmında 1988-SO4753 yazan Kalaşnikof marka tüfek ve bu tüfeğe takılı deforme olmuş şarjör (10), bu silahın fişek yatağından elde edilen kovan (10/A) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Çöken binanın enkazı altından bulunan, kapak kısmında 1986 RN4755 yazan Kalaşnikof marka silah parçası (11) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Çöken binanın enkazı altında bulunan, kapak kısmında 1974 SE4745 yazan Kalaşnikof marka silah ve bu silaha ait deforme olmuş şarjör (12) bulgu numarasıyla, bu silahın fişek yatağından elde edilen kovan (12/A) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Çöken binanın enkazı altında bulunan AM3941-1988 ibareli Kalaşnikof marka silah ve bu silaha takılı şarjör (13), bu silahın fişek yatağından elde edilen kovan (13/A), şarjörde bulunan kovanlar (13/B), şarjörde bulunan mermi çekirdekleri (13/C) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Çöken binanın enkazı altında bulunan 1972-EH4512 ibareli Kalaşnikof marka tüfek ve bu tüfeğe takılı deforme olmuş şarjör (14) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Bina ile bahçe duvarı arasında bulunan erkek cesedi (15), aynı yerde bulunan kadın cesedi (16) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Sokak üzerinde bir ceset parçası bulunarak (17) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
- Bina kapı girişi enkaz içinde bulunan erkek cesedi (18) bulgu numarası ile numaralandırılmıştır.
72. 9/2/2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda ayrıca elde edilen silahlardan birinin (3) numara ile numaralandırılan cesedin yanında, diğer beş silahın ise çöken binanın enkazının altında bulunduğu belirtilmiştir.
73. Başsavcılık, bahsi geçen arama ve elkoyma işlemlerinde bulunan cesetler ile ilgili olarak aynı tarihte soruşturmalar başlatmıştır. 2016/583 sayılı soruşturma kapsamında 9/2/2016 tarihinde C-3185 olarak numaralandırılan bina yakınlarında bulunan ve kimliği bilinmeyen (16) numaralı kadın cesedi üzerinde ölü muayene işlemi yapılmıştır. Bu işlem sonucunda düzenlenen Adli Ölü Muayene Tutanağı'nda yer alan bilgi ve bulgular özetle şöyledir:
i. 9/2/2016 tarihinde operasyonel faaliyet yürütülen Cudi Mahallesi'nden yirmi yedi ayrı cesedin Cizre Devlet Hastanesine getirildiği Cumhuriyet savcısına bildirilmiştir. Cumhuriyet savcısı saat 16.30 sıralarında ölü muayene işlemleri için hastaneye gelmiştir. Ölü muayenesi yapılan cesedin konulduğu ceset torbası üzerinde “C-3185 16 bayan” ibaresinin yazılı olduğu belirlenmiştir. Kimliği bilinmeyen cesede (2) rakamı verilerek ölü muayenesine başlanmıştır. Muayene işlemine fotoğrafçı, kameraman, otopsi yardımcısı ve Cumhuriyet savcısı katılmıştır.
ii. Cesedin elbiseleri çıkarılarak atış artığının ve atış mesafesinin belirlenebilmesi amacıyla ceset, Olay Yeri İnceleme Birimine teslim edilmiştir. Olay Yeri İnceleme Birimi ayrıca cesedin parmak izlerini, el ve yüz svaplarını almıştır.
iii. Cesedin kafatasının arkasında çökme şeklinde kemik kırığı ve buna bağlı olarak baş bölgesinde şekil bozukluğu olduğu tespit edilmiştir. Boynun sağ tarafında omzu kaplayacak şekilde yanık dokusu olduğu belirlenmiştir. Sırt bölgesinde, kalçaya kadar uzanan geniş bir yanık alanı bulunduğu görülmüştür. Her iki kolda yanık dokusunun olduğu, sol kolda bilek bölgesi dâhil yanığa bağlı deformite bulunduğu tespit edilmiştir. Göğüs bölgesinden bacağa kadar olan alanda geniş bir yanık alanı bulunduğu belirlenmiştir. Sol kalça kemiğinin arka tarafında sargı bezi ve yara bandıyla kapatılmış bir yara alanı olduğu tespit edilmiş, sargı bezi kaldırıldığında bu alanda kısmen iyileşmiş 8x5 ebadında yaralanma mevcut olduğu görülmüştür. Sağ ayak bileğinin iç kısmında, sol ayağın üst kısmında, sol bacağın arka kısmında ve ayak topuğunda abrazyon, sıyrık ve yarılma şeklinde yaralanmalar belirlenmiştir.
iv. Tespit edilen bulgulara göre kesin ölüm sebebi tayin edilemediğinden cesedin Mardin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verilerek ölü muayene işlemine 9/2/2016 günü saat 22.30'da son verilmiştir.
74. 10/2/2016 tarihinde Mardin Devlet Hastanesinde ceset üzerinde klasik otopsi işlemi yapılmıştır. Otopsi işlemine Cumhuriyet savcısı, adli tıp uzmanı ve otopsi yardımcısı iştirak etmiştir. Otopsi işlemine başlanmadan çekilen röntgen filminde vücutta iki mermi çekirdeği bulunduğu belirlenmiştir. İşlemler kamera ve fotoğraf çekimi yapılarak kayıt altına alınmıştır. Cesetten DNA analizine esas olmak üzere kan ve saç örneği, toksikolojik incelemede kullanılmak üzere idrar, safra sıvısı ve kan örneği alınmıştır. 10/2/2016 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı'nda belirtilen harici bulgular şöyledir:
"1- Sol poplietal bölgede 4x3 cm lik cilt altı seyirli laserasyon,
2- Sol uyluk orta arka yüzde 1x0.5 cm lik kas doku seyirli laserasyon,
3- Sol pelvis yanda 5x6 cm lik ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
4- Sol dizin 5 cm üzerinde 0.5 cm lik ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası,
5- Sağ ayak bileği medialde 1x1 cm lik laserasyon,
6- Sol ayak meta tars üzerinde 2x1 cm lik laserasyon,
7- Sol topukta laserasyon,
8- Sol el dorselinde ve parmaklarda epidermal soyulma,
9- Sağ pelvis yanda, her iki ön kolda, göğüs yan duvarlarda, sırtta her iki gluteal bölgede, alt eksremite arka yüzlerde is ve yanık,
10- Sağ temporooksipital bölgede 6x8 cm lik yara dudakları düzensiz laserasyon olduğu ve bu alanda beyin dokusunun dışa protrüze olduğu,
11- Sağ SİAS'ın 5 cm üzerinde 1 adet epidermal yerleşimli 2x0.5 cm boyutunda yanmış plastik materyal olduğu tespit edilmiştir."
75. 10/2/2016 tarihli tutanağa göre ceset üzerinde yapılan klasik otopsi sonucu elde edilen bilgi ve bulgular özetle şöyledir:
i. Baş bölgesi açılarak yapılan incelemeye göre saçlı deri altında, haricî muayenede tarif edilen bölgede kanama ve laserasyon mevcuttur. Oksipital, pariyatal kemiklerde parçalı kırık bulunmaktadır. Beyin dokusunda laserasyon ve yaygın sak görünümü izlenmiştir. Kafatası arka çukurunda parçalı kırıklar mevcuttur. Boyun ve göğüs bölgesi ile batın bölgesi açılarak yapılan incelemelerde otopsi raporuna yansıyan belirgin patolojik bulgu bulunmamaktadır.
ii. Batın bölgesi açıldığında haricî muayenede (3) rakamı ile tarif edilen mermi çekirdeği giriş deliği takip edilerek gluteal bölgedeki kas dokusu içinden bir mermi çekirdeği elde edilmiştir. Haricî muayenede (4) numara ile tarif edilen mermi çekirdeği giriş trasesi incelendiğinde kas dokusu içinde bir mermi çekirdeği daha bulunmuştur. Bulunan mermi çekirdekleri Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiştir. Mermi çekirdeklerinin vücut içinde kaldığı ve hayati tehlikeye sokacak yaralanmaya neden olmadığı tespit edilmiştir.
76. Tutanağın sonuç bölümünde ölüm nedeni ve ölüm zamanına ilişkin kanaatler şöyle ifade edilmiştir:
"1-Şahsın bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün kafa travmasının yol açtığı, kafatası kemik kırıkları ile beyin doku harabiyeti ve beyin kanaması nedeni ile öldüğü,
2- Şahsın vücuduna iki adet mermi isabet ettiği, öldürücü nitelikte olmadıkları, kıyafetli bölgeye isabet etmesinden ötürü atış mesafesinin elbiselerin kriminolojik incelemesi sonucunda tespit edilebileceği,
3- Otopsi işlemi sonucunda alınan biyolojik örneklerin sistematik toksikolojik analiz amacıyla Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığına gönderilmesinin uygun olacağı,
4- DNA analizi amacıyla kan ve saç örnekleri alındığı,
5- Otopsi işlemi esnasında iki adet mermi çekirdeği elde edildiği,
6- Mevcut bulgularla şahsın ölümünün otopsi zamanı olan 10/2/2016 günü 09:45 itibarıyla 12-36 saat öncesinde meydana geldiği kanaatlerimi bildiririm dedi".
77. Mardin ve Cizre Emniyet Müdürlükleri, kimliği belirlenemeyen kadın cesedinden alınan parmak izlerinin veri tabanlarında bulunan izlerle eşleşmediğine dair11/2/2016 ve 15/2/2016 tarihli parmak izi karşılaştırma raporları düzenlemiştir.
78. Başsavcılık ölen şahsın kimliğinin tespit edilmesi ve olayın faillerinin belirlenmesi amacıyla 19/2/2016 tarihinde Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğüne hitaben bir müzekkere düzenlemiştir. Müzekkerede özetle şu talepler yer almaktadır:
i. Ölüm olayının gerçekleştiği yerin tespit edilerek olay yeri incelemesi yapılması, olay yeri incelemesi yapılamıyorsa bunun nedenlerinin periyodik olarak bildirilmesi
ii. Olayın meydana geldiği yerdeki kamuya ve özel kişilere ait tüm kamera kayıtlarının tespit edilerek gönderilmesi, ölüm olayına ilişkin telsiz kayıtlarının gönderilmesi
iii. Ölenin kimliğinin tespiti için yapılacak işlemlerde Başsavcılıktan talimat alınması, kimliğin tespiti hâlinde ölen kişinin yakınlarının mağdur/müşteki sıfatıyla beyanlarının alınması, ölenle ilgili kayıp başvurusu dâhil tüm adli kayıtların çıkarılması
iv. Olayla ilgili bilgisi bulunan kişilerin tespit edilerek tanık sıfatıyla beyanlarının alınması
v. Olay faillerinin belirlenmesi amacıyla araştırma yapılması
vi. Cesetten elde edilen deliller üzerinde kriminal araştırma yapılması
vii. Ölen şahıs hakkında yazılı ve görsel basın, internet siteleri ve sosyal medyada çıkan ve çıkabilecek haberlerin takip edilmesi, bulunması hâlinde tespitlerin yapılması
viii. Olay faillerinin tespiti ve delil olabilecek her türlü bilgi ve bulguya ulaşılabilmesi için gerekli görülecek diğer hususlarla ilgili olarak Başsavcılıktan talimat alınması
ix. Olayın hassasiyetine binaen talep edilen işlemlerin eksiksiz ve ivedi bir şekilde tamamlanması
79. Otopsi sırasında alınan örnekler üzerinde yapılan DNA incelemesi sonucu cesedin B.K.ya ait olduğu tespit edilmiştir. Başvurucu Reşit Kolanç 25/2/2016 tarihinde Mardin Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla ifade vererek cesedin kızı B.K.ya ait olduğunu ve tarafına teslim edilmesini istediğini belirtmiştir. Ceset aynı tarihte düzenlenen defin ruhsatı ile birlikte başvurucu Reşit Kolanç'a teslim edilmiştir.
80. 16/5/2016 tarihinde başvurucu Reşit Kolanç'ın Başsavcılık tarafından müşteki sıfatıyla alınan beyanı şöyledir:
"Yukarıda yazılı bulunan kimlik bilgileri doğrudur ve bana aittir, halen belirttiğim adreste ikamet ederim. [B.K.] benim öz kızım olur. Kendisi Gazal kızı 04/04/1994 Cizre doğumludur. Ben tarihten 5 yıl kadar önce Cudi mahallesinde bulunan ikametimi şu an oturmakta olduğum Konak mahallesine taşıdım. Uygulanan sokağa çıkma sırasında da bu adreste ikamet ettim. Kızım 2 yıl önce Cizre Merkez Anadolu Lisesinden mezun olmuş ve Ankara ilinde üniversiteyi kazandığını bana söylemişti, maddi durumumuz iyi olmadığı için kendisini üniversiteye gönderemedim. Fakat bana hangi üniversiteyi ve hangi bölümü kazandığını bana söylememişti. Kızım liseden mezun olduktan sonra bizim yanımızdan ayrıldı. Bununla ilgili olarak ayrılmasından 10 gün kadar sonra Cizre Emniyet Müdürlüğüne giderek kızım ile ilgili kayıp başvurusunda bulundum ve ifade verdim. Bu başvurumun tarafınıza intikal edip etmediğini bilmiyorum. Bu iki yıllık süreçte kızımla ne yüz yüze ne de telefonla görüşmemiz söz konusu olmadı, kendisiyle irtibatımız tamamen koptu. Bazı tanıdıklarımda Cizre'de ki sokağa çıkma yasağı sırasında ölenler arasında kızımın da olduğunu duymam üzerine Mardin'de bulunan kriz masasına gidip kan örneği verdim. Bunun üzerine Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/741 soruşturma sayılı dosyası kapsamında klasik otopsi işlemi yapılan cesedin kızım [B.K.ya] ait olduğu tespit edildi. Cesedi teslim alırken kendisini ayrıca teşhis ettim, bu nedenle bu cesedin kızıma ait olduğu konusunda herhangi bir tereddüdüm ve şüphem bulunmamaktadır. Kızımın kayıp olduğu dönemde nerede ve kimlerin yanında kaldığını bilmiyorum. Kızımın terör örgütüne birlikte bulunduğumuz dönemde herhangi bir sempatisi bulunmuyordu. Bir kez Cizre’de karıştığı iddia edilen bir örgütsel suçla ilgili karakola gidip bildiklerimi orada da anlatmıştım, kendisinin örgüt üyesi olup olmadığını bilmiyorum. Ceset üzerinden çıkan ve atış artığı içeren bulgular ile ilgili herhangi bir bilgim yoktur. Ben bu eylemin fail ya da faillerinin tespit edilebileceğini düşünmüyorum, bu nedenle kızımın ölümüyle ilgili herhangi bir kimseden şikayetçi değilim, beyanım bundan ibarettir, dedi.
..."
81. Başsavcılık 3/6/2016 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği yazıda; 19/2/2016 tarihli yazının akıbeti hakkında bilgi verilmesini, buna ek olarak B.K.nın silahlı terör örgütü üyesi olup olmadığına ilişkin ayrıntılı araştırma yapılmasını ve ilgili belgelerle birlikte araştırma sonucunun bildirilmesini istemiştir.
82. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü 8/8/2016 tarihinde Fail Araştırma Tutanağı düzenlenmiştir. Bu tutanağa göre Niran Sokak No: 7 adresinde yapılan aramada B.K.nın ölü bulunması olayı ile ilgili olarak tanık ve MOBESE kamerası görüntüsü bulunmadığından olayın fail/faillerinin tespiti mümkün olmamıştır.
83. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından 8/8/2016 tarihinde düzenlenen Kamera Araştırma Tutanağı'nda ise "... maktulün eks vaziyette bulunduğu yer ve çevresinde yapılan araştırmalar neticesinde herhangi bir MOBESE ve kamuya/özel kişiye ait kamera sisteminin bulunmadığı anlaşılmıştır." denilmektedir.
84. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğünün 8/8/2006 tarihinde düzenlediği Arşiv Araştırma Tutanağı'nda B.K.nın PKK/KCK terör örgütü ile irtibatına dair özetle şu hususlar yer almaktadır:
i. Şırnak Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün (TEM) 3/9/2015 tarihli yazısına göre 27/8/2015 günü Cizre ilçesi Nur Mahallesi'ndeki Şehit Yarbay Gülova Kışlası'na yapılan silahlı saldırıyı düzenleyenler arasında PKK/KCK terör örgütünün silahlı kanadı olan HPG/Yerel Birlikleri içinde faaliyet yürüten B.K.nın da olduğu konusunda istihbari bilgiler mevcuttur.
ii. TEM'in 12/3/2015 tarihli yazısında B.K.nın Cudi Dağı bölgesinden örgütün silahlı dağ kadrosuna katıldığına ve kod adı kullandığına dair istihbari bilgiler mevcuttur.
iii. Başsavcılığın 2016/170, 2016/24, 2016/80, 2016/175, 2015/3734, 2016/56, 2016/171, 2016/2064, 2016/537, 2016/1239, 2016/909, 2016/3256 ve 2016/966 numaralı soruşturmaları kapsamında A.D., K.M., M.Ş.İ., M.Y., R.D., S.A., S.B., M.E.T., B.B., M.Y., M.Ş.G., N.A. ve C.O.; B.K.nın fotoğrafını teşhis ederek PKK/KCK terör örgütü ile irtibatına dair anlatımda bulunmuştur. Benzer şekilde Başsavcılık tarafından yürütülen farklı soruşturmalar kapsamında dinlenen sekiz gizli tanık da ifadelerinde B.K.nın terör örgütü ile irtibatlı olduğunu beyan etmiştir.
iv. B.K. hakkında suç kaydı, yakalama kararı veya adli soruşturma/kovuşturma bulunmamaktadır.
85. Arşiv Araştırma Tutanağı'na göre yukarıdaki paragrafta belirtilen şahısların B.K. hakkında yaptıkları teşhis kapsamında verdikleri ifadelerden bazıları şöyledir:
- M.Ş.İ.nin 11/1/2016 tarihli ifadesi:
"Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı SEMA (K) ismi ile tanıyorum, örgütü(n) dağ kadrosundan olduğunu biliyorum, kendisi ile Yafes Mahallesi Gökhan Sokakta barikatta nöbet tutarken tanıştım, sivil kıyafet giyer ve Kaleşnikof marka silah kullanır."
- K.M.nin 4/1/2016 tarihli ifadesi:
"Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K) isimli şahıstır, açık kimlik bilgilerini bilmiyorum, aktif olarak örgüt içerisinde faaliyet gösterir, Sur Mahallesi sorumlusudur, RUKEN (K) ile irtibatlıdır."
- M.E.T.nin 24/1/2016 tarihli ifadesi:
"Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı [B.K.] olarak bilirim. SEMA (K) olarak tanırım. YJA-STAR içerisinde faaliyet gösterir. Silahlı çatışmalara katılır. Kalashnikov silah taşır. Cizre'de YPS-JİN'in kuruluşunda komut veren kişidir. Cizre İlçesin'de halkı devlete karşı kışkırtarak isyana teşvik eder. Halkın zorla örgütte faaliyet göstermesini sağlar. Örgüt mahkemelerinde etkin birisidir. Söz sahibidir. Düşüncelerini örgüt mahkemelerinde uygulattırır."
- B.B.nin 6/2/2016 tarihli ifadesi:
"Fotoğrafta göstermiş olduğunuz kişiyi B.K isimli şahıs olarak tanırım. YPS-JİN içerisinde faaliyet gösterir. Kalashnikov marka silah taşır. Dörtyol kavşağında yol kesme eylemlerinde çok kez gördüm. Barikatta nöbet tutanlara yemek verirken gördüm."
- M.Y.nin 20/2/2016 tarihli ifadesi:
"Fotoğraf-19'daki şahsı ismen tanı(mı)yorum, fakat Cizre İlçesi Cudi Mahallesinde Mezbaha Sokakta ve çevresinde bulunan terör örgütü mensuplarının yapmış olduğu hendeklerde ve barikatlarda sürekli silahlı olarak kendisini görüyordum. Dağdan geldiğini duydum."
- Gizli tanık GÜMÜŞ'ün Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiği 20/4/2016 tarihli ifadesi:
"Fotoğraf-19'daki şahsın ismini [B.K.] olarak bilmekteyim. 2012-2014 yılları arasında ZİLAN kod adlı [E.G.] ile birlikte Cizre İlçesi'nde kırsala örgüte eleman kazandırıyordu. 2014 yılı başlarında ise [E.G] ile beraber Cudi Cevizdüzü kırsalına gittiler ve [B.K.] örgüte bu şekilde katılım yapmıştı. Bu kişinin kırsala katılımını ve kendisinin kırsalda silahlı olarak faaliyet yürüttüğünü görmüştüm. 2015 yılında Cizre İlçesi'nde kurulan hendek ve barikatların sürecine kadar [B] kırsalda kaldı ve Cizre'de hendek ve barikatların kurulması ile Cizre İlçesi'ne kırsaldan dönüş yaptı. Barikatlarda nöbet tutarak ve Cudi Mahallesi'nde sorumlu olarak örgüt adına faaliyet yürüttü. MAMO kod adlı örgüt mensubu ile birlikte hareket ederdi ve talimatları MAMO'dan alarak YDG-H mensuplarına aktarırdı. Güvenlik güçleri ile girdiği çatışmalarda öldü."
86. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü 6/8/2016 tarihinde B.K. hakkında internet ortamında yayımlanan bazı haberlerle ilgili olarak İnternet Tespit Tutanağı düzenlenmiştir. Bu tutanağa göre 26/2/2016 tarihinde Facebook adlı internet sitesinde "YPS CİZRE" kullanıcı adıyla yer alan haberde '"Şehit heval [B.K.] mekanın cennet olsun. Merak etme yürüdüğün yoldan yolumuzu şaşırmayacağız." denilmektedir. Ayrıca 28/2/2016 tarihinde aynı sitede aynı kullanıcı adıyla paylaşılan haberde B.K.nın örgüt kıyafetli fotoğrafının üstünde "TOPRAĞIN BOL MEKANIN CENNET OLSUN EY ŞEHİD!" ifadesi yer almaktadır.
87. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 19/7/2016 tarihli bir başka tutanakta, askerî yetkililer tarafından operasyon kapsamında kullanılmak üzere hazırlanan haritaya göre C-3185 olarak numaralandırılan binanın açık adresinin "Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 7 Cizre/ŞIRNAK" olduğunun tespit edildiği belirtilmektedir.
88. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü, Başsavcılığın 19/2/2016 ve 3/6/2016 tarihli yazılarına cevap vermiş ve yukarıdaki paragraflarda anlatılan tutanakları cevap yazısına eklemiştir. 8/8/2016 tarihinde gönderilen bu cevap yazısında tutanaklarda da belirtildiği gibi olayla ilgili tanık, kamera görüntüsü veya olayın faillerinin tespit edilemediği hususları yer almaktadır.
89. Başsavcılık, B.K.nın ölümüyle ilgili olarak kasten öldürme suçundan yürüttüğü soruşturma sonucunda 1/12/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
PKK/KCK terör örgütünün hedef ve talimatları doğrultusunda terör örgütünün nihai hedefine ulaşabilmesi amacıyla Doğu ve Güneydoğu'da bulunan başta il ve ilçeler olmak üzere bazı il ve ilçelerde 15/08/2015 tarihinde sözde özyönetim ilan ettiği, bu ilanın gerçekleştiği ilçelerden birinin de Cizre olduğu bu doğrultuda Cizre ilçesinde sözde bir Cizre Halk Meclisi oluşturulduğu bu illegal yapının devlet kurum ve kuruluşlarını tanımadığını ifade ederek örgütün hedef ve talimatları doğrultusunda ÖSB/YDG-H ( Öz Savunma Birliği) adı altında yeni bir yapılanmaya gittiği bu yapılanmanın ilçenin bazı mahallelerine (Cudi, Yafes, Sur ve Nur mahalleleri) güvenlik kuvvetlerinin girmelerini engellemek amacıyla kum çuvalları , kaya parçaları taş vb. Malzemeler kullanarak barikat ve hendek inşa ettikleri, söz konusu barikat ve hendeklere el yapımı patlayıcı ve mayınlarla tuzaklama gerçekleştirerek söz konusu mahallelerde ki yay ve araç trafiğine eğitim öğretim faaliyetlerinin sağlanmasına, sağlık emniyet ve adalet hizmetlerinin yerine getirilmesine engel oldukları görülmüştür. Terör örgütünün bu faaliyetlerine devam etmesini engellemek amacıyla Cizre ilçesinde 8 gün süren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve söz konusu yasak süresince ilçemiz Sur, Cudi, Yafes ve Nur mahallelerinde terör örgütüne karşı operasyonlar başlatılmıştır.
Söz konusu sokağa çıkma yasağının ardından terör örgütünün eylemlerini sonlandırmaması ve daha da yoğunlaştırması üzerine Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00'dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı yasanın 11/C maddesi gereği sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, sokağa çıkma yasağı süresince PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması olan ÖSB/YDG-H örgütünün mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, yakalanması, söz konusu örgütün üyelerince ilçe genelinde açılan barikat ve hendeklerin ortadan kaldırılması ve yine örgüt mensuplarınca ilçe geneline yerleştirilen mayınlar ve patlayıcıların bertaraf edilmesi amacıyla terör örgütüne yönelik operasyonların devam ettirildiği görülmüştür.
25/12/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütünün mevcut konjonktüre uygun olarak şehirlerde var olan ÖSB/YDG-H mensupları ile kırsal alanda faaliyet gösteren HPG mensuplarını bir araya getiren yeni bir örgüt kurduğu, söz konusu örgütün YPS (Yekineyen Parestina Sivil / Sivil Savunma Birlikleri) adı altında faaliyete başladığı söz konusu örgütün sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre ilçesinde silahlı faaliyet gösterdiği, örgütün ilan ettiği sözde özyönetim çağrısını güçlendirmek amacıyla kıra dayalı şehir eylemleri düzenleme şeklinde eylemler gerçekleştirdiği, bu doğrultuda çatışma yaşanan alanlarda kırsal alandan gelen teröristler ile YDG-H mensubu teröristlerin birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştır.
...
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde operasyonların yoğun bir şekilde devam ettiği mahallelerdeki terör örgütü mensuplarınca kullanılan evlerde örgüt mensuplarının yakalanabilmesi, örgüt mensuplarınca hazırlanan patlayıcıların imha edilebilmesi ve soruşturmalara dair delil elde edilebilmesi amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızca verilen arama kararlarına istinaden aramalar yapıldığı,
09/02/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Narin Sokak No:7 C-3185 nolu binada arama yapıldığı, yapılan arama neticesinde bulunan kimliği belirsiz cesetlerden birisi üzerinde ölü muayene ve otopsi işlemi yapıldığı,
Otopsi tutanağına göre; ölenin buğday tenli, uzun siyah saçlı, kahverengi gözlü bir bayan cesedi olduğu kişinin ölümünün bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün genel kafa tramvasının yol açtığı kafatası kemikleri, vertebra, kot, estremite kırıklığı ve amputasyonu ile müterafik göğüs, batın içi organ ve büyük damar yaralanmasının neden olduğu masif iç ve dış kanama neticesinde meydana gelmiş olduğu,
Müşteki Reşit Kolanç'tan alınan DNA'nın incelenmesi sonucunda ölen kimliği belirsiz şahıslarla yapılan DNA karşılaştırmaları sonucunda ölen kimliği belirsiz cesedin [B.K.] isimli kişiye ait olduğunun tespit edilmesi üzerine cenazenin müştekinin babası olan Reşit KOLANÇ'a teslim edildiği,
Tanık [A.D.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K)[B.K.], PKK/KCK terör örgütünün kırsal kadrosunda yer almaktadır.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [K.M.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K) isimli şahıstır. Açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. Aktif olarak örgüt içerisinde faaliyet gösterir. Sur Mahallesi sorumlusudur RUKEN (K) ile irtibatlıdır.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.Ş.İ.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı SEMA (K) ismi ile tanıyorum. Örgütün dağ kadrosundan olduğunu biliyorum. Kendisi ile yafes mahallesi gökhan sokakta barikatta nöbet tutarken tanıştım. Sivil kıyafet giyer ve kalaşnikov marka silah kullanır.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.Y.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı DEVRİM (k) olarak bilirim. M-16 marka silah kullanır. 1.5 yıldır kırsaldaydı. 5-6 aydır da Cizre'de olduğunu ve Sur Mahallesi sorumlusu olduğunu biliyorum'. şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [R.D.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K) isimli şahıstır. Açık kimlik bilgilerini bilmiyorum, kırsal kadrodandır. RUKEN (K) isimli şahıs ile birlikte gezer. Kalaşnikov marka silah kullanır.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [S.A.nın] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K) isimli şahıstır. Açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. Kırsal kadrodandır. RUKEN (K) isimli şahıs ile birlikte gezer. Kalaşnikov marka silah kullanır.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [S.B.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K)[B.K.] olarak tanırım. Örgüt mensuplarının tıbbi işlerini halleder. İlaç temini yapar. Kırsalcıdır. Sorumlu düzeyde faaliyette bulunur.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.E.T.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı SEMA (K) olarak tanırım. YJA-STAR içerisinde faaliyet gösterir. Silahlı çatışmalara katılır. Kalaşnikov silah taşır. Cizre'de YPS-JİN'in kuruluşunda komut veren kişidir. Cizre ilçesinde halkı devlete karşı kışkırtarak isyana teşvik eder. Halkın zorla örgütte faaliyet göstermesini sağlar. Örgüt mahkemelerinde etkin birisidir. Söz sahibidir. Düşüncelerini örgüt mahkemelerinde uygulattırır.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık DEFNE'nin [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı simaen tanırım. Açık kimlik bilgilerini bilmem. MAMO (K) isimli Cizre sorumlusu şahsın yanında gördüm.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [B.B.nin] [B.K.] hakkında "fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz kişiyi [B.K.] isimli şahıs olarak tanırım. YPS - JİN içerisinde faaliyet gösterir. Kalaşnikov marka silah taşır. Dörtyol kavşağında yol kesme eylemlerinde çok kez gördüm. Barikatta nöbet tutanlara yemek verirken gördüm." şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.Y.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı ismen tanıyorum. Fakat Cizre ilçesi Cudi Mahallesinde Mezbaha sokakta ve çevresinde bulunan terör örgütü mensuplarının yapmış olduğu hendeklerde ve barikatlarda sürekli silahlı olarak kendisini görüyordum. Dağdan geldiğini duydum.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.Ş.G.nin] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsı ismen tanımıyorum. Kendisinin nerede ikamet ettiğini ve açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. Bu şahsı daha önce de ifademde belirttiğim gibi Sur Mahallesi'nde ikametimin yakınında bulunan ve sürekli olarak alışveriş yaptığım [Ö.E.] isimli şahsa ait olan dükkandan sigara aldığım esnada dükkan önünde bulunan barikatın yanında bulunan 11 tane örgüt mensubu şahısların arasındaydı. Bu şahsın elinde uzun namlulu silah vardı, ayrıca yüzü açıktı. Diğer örgüt mensupları ile birlikte barikatta nöbet tutmaktaydı şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [N.A.nın] [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K) isimli şahıstır. Açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. YJA -STAR yapılanması içerisinde faaliyet yürütür. Kırsal kadrodandır. Aktif olarak örgüt içerisinde faaliyet gösterir. FARKİN isimli şahısla birlikte dolaşır. Benim noktada nöbet tutmamı sağlayan şahıstır. Noktalarda sorumlu kişidir. Beyaz volswagen Caddy türü araçla noktaları denetlerdi. Noktaların ihtiyaçlarını karşılardı. Yeni katılımların kayıtlarını tutardı. Silah getirip teslim eder, isimlerini yazardı.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [C.O.nun] [B.K.] hakkında 'fotoğraftaki şahsı SEMO (K) olarak tanırım örgüt içerisinde üst düzey sorumlu, Kerem Otel arkasındaki barikattan ve Doğuş sokaktan sorumlu kişiydi.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık DOĞUKAN'ın [B.K.] hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz kişinin ismini bilmiyorum. Bu kişiyi YDG - H üyelerinin içerisinde sırt çantalı olarak görmüştüm. YDG-H toplantılarına katıldığını bilmekteyim.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık BATIKAN'ın [B.K.] hakkında 'fotoğraftaki şahsın ismini [B.K.], kod ismini Sema Devrim olarak bilirim. Cudi Mahallesi'nde güvenlik güçleri ile girdiği çatışmalarda öldüğünü bilmekteyim. Son olarak güvenlik güçlerinin Cudi mahallesindeki alanı daralttıklarında Cudi Taziye Evi'nin yanında kendisini görmüştüm. Fazla olan silah ve mühimmatı gömmek ve saklamak için MAMO (k) adlı kişi ve RUKEN (K) adlı bayanla birlikte toplayarak o civarda bir yere yer altına sakladıklarını bilmekteyim.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık GÜMÜŞ'ün [B.K.] hakkında 'fotoğraftaki şahsın ismini [B.K.] olarak bilmekteyim. 2012-2014 yılları arasında ZİLAN kod adlı [E.G.] ile beraber Cizre İlçesinde kırsala örgüte eleman kazandırıyordu. 2014 yılının başlarında ise [E.G.] ile beraber Cudi Cevizdüzü kırsalına gittiler ve [B.K.] örgüte bu şekilde katılım yapmıştı. Bu kişinin kırsala katılımını ve kendisinin kırsalda silahlı olarak faaliyet yürüttüğünü görmüştüm. 2015 yılında Cizre ilçesinde kurulan hendek ve barikatların sürecine kadar [B.] kırsalda kaldı ve Cizrede hendek ve barikatların kurulması ile Cizre ilçesinde dönüş yaptı. Barikatlarda nöbet tutarak ve cudi mahallesinde sorumlu olarak örgüt adına faaliyet yürüttü. MAMO kod adlı örgüt mensubu ile birlikte hareket ederdi ve talimatları MAMO dan alarak YDG -H mensuplarına aktarırdı. Güvenlik güçleri ile girdiği çatışmalarda öldü.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık YILDIZ'ın [B.K.] hakkında 'fotoğraftaki kişinin ismini SEMA olarak bilirim. SEMA, RUKEN ve MAMO kod adlı örgüt mensupları ile birlikte gezerdi. MAMO kendisini barikatları kontrol etmesi için gönderirdi. O da barikatları ve barikatlarda nöbet tutan kişileri kontrol ederdi. Kendisinin kırsaldan geldiğini biliyorum keleş silah taşırdı. Güvenlik güçlerine karşı çatışmalara girmiştir.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık ASYA'nın [B.K.] hakkında 'fotoğraftaki kişinin ismini bilmiyorum. Yafes mahallesi gökhan sokak üzerindeki barikatta gerilla giyimli ve elinde keleş silahlı olarak gördüm.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık İSKENDER'in [B.K.] hakkında 'fotoğraftaki şahsın Cizreli olmadığını bilirim. Kendisinin barikat ve hendekler üzerinde dolaştığını belinde tabanca taşıdığını, sürekli yanında birisinin Mardinli olduğunu bildiğim iki şahıs ile dolaştığını gördüm. Mehmet Tunç'un evinde kalarak silahlı olaylara katıldığını gördüm.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık Bakır’ın [B.K.] hakkında 'fotoğraftaki şahsın adını [B.K.] Olarak bilirim. İdil caddesi üzerinde keleş marka silah ile gezer, idil caddesine bağlantısı olan ara sokaklarda bulunan hendek ve barikatlarda nöbet tutardı' şeklinde beyanda bulunduğu,
[B.K.] ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen 5 bayan ,6 erkek ve 1 adet parçalanmış BTÖ mensubu başka şahısların da cesetlerinin bulunduğu ve terör örgütü mensuplarınca kullanılan çok sayıda Kalaşnikov silah ve şarjörleri, kalaşnikov mermileri ve kovanların ele geçtiği,
Tahkikat kapsamında yapılan internet araştırmalarında www.bestanuce.info adlı sitede yer alan haber metninde Cizira Botan sokaklarının heval seması [B.K.] kısa yaşamına büyük direnişler sığdırdı. Önce rojava da direnen [B.] ardından Cizre'deki büyük direnişe katıldı. Ailesinin [B.] isminin hikayesi ile büyüdüğünü ifade ederek [B.] bir katliam var buna sessiz kalamam, siz de kalmayın burada bir insanlık suçu yaşanıyor, sözlerini geride bıraktığını ifade ettiği,
Ölen [B.K.ya] ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan evde yanında kalaşnikov silah ve mermiler ile bulunduğu halde ele geçmiş olması, ikamet içerisinde terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen ve yanlarında kalaşnikov silah ve fişekler ele geçen başka şahıslara ait cesetlerin de bulunması, [B.K.nın] terör örgütü üyesi olarak faaliyetlerde bulunduğuna dair 21 farklı kişinin birbiri ile uyumlu beyanlarının olması, şahsa ait kıyafetlerde yapılan incelemelerde antimon (Sb) elementinin tespit edildiği ve tüm dosya kapsamına göre; ölen [B.K.nın] terör örgütü PKK üyesi olduğu, Cizre ilçesinde terör örgütü PKK'nın amaçları doğrultusunda ilan edilen sözde öz yönetim kapsamında birçok yerde silahlı faaliyet gösterdiği değerlendirilmektedir. [B.K.nın] sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, [B.K.nın] güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü değerlendirilmektedir. Güvenlik güçlerinin Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında terör örgütü üyeleri tarafından mahallelere güvenlik güçlerinin girmesinin engellenmesi amacıyla kurulan hendek ve barikatların ortadan kaldırılması, yine örgüt mensupları tarafından güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve yaralanması amacıyla hazırlanan patlayıcıların imha edilmesi, örgüt mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması, kişilerin anayasada düzenlenen hak ve hürriyetlerinin korunması şeklindeki amaçlarla ilçede görev yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda operasyon gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve asker şehit olmuş, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaş da yaralanmış ve vefat etmiştir. [B.K.nın] ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları, yani meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri değerlendirilmiş, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilememiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen ve bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa halinde bulunan kişilere ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan [B.K.ya] yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar [B.K.nın] ölümü olayı ile ilgili olarak soruşturma yürütülmüş ise de;
Olayda hukuka uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu anlaşıldığından kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA...
..."
90. Başvurucu Reşit Kolanç 18/4/2017 tarihinde avukatları vasıtasıyla verdiği dilekçe ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir. Yaşam hakkının maddi yönden ve etkili soruşturma yapma yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü itiraz dilekçesinde dile getirdiği hususlar şu şekilde özetlenebilir:
i. AİHM, terörle mücadele kapsamında düzenlenen bir operasyonda operasyonun planlanması ve kontrolü gibi konuların detaylı şekilde incelenmesi ve kullanılan gücün mutlak zorunlu ve orantılı olduğu hususunda sert bir gereklilik testi uygulanmasını öngörmektedir.
ii. B.K. ile birlikte yaralı olarak bekleyen ve sağlık yardımı talep eden onlarca kişinin yeri bilinmesine karşılık bu kişilere sağlık yardımı yapılmamış ve bu kişiler bulundukları bodrumda yakılarak öldürülmüştür. Maktulün durumu hem maktulün kendisi hem yakınları hem de milletvekilleri tarafından 112 ve 155 numaralı telefonlara bildirilmesine rağmen maktulün yaşam hakkının korunmasına yönelik bir tedbir alınmamıştır. Bilakis maktulün bulunduğu bodrum bombalanmaya devam edilmiştir. Sivillerin rastgele bombalanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) uluslararası insani hukuk kuralları ve silahlı çatışmalarda güç kullanımını düzenleyen uluslararası antlaşma kuralları ile bağdaşır bir durum değildir.
iii. AİHM ilkeleri dikkate alındığında kızının ölümü ile ilgili yürütülen soruşturmada önemli eksiklikler bulunmaktadır. Arama ve olay yeri inceleme işlemleri, bizzat ölüm olayının şüphelisi olması gereken güvenlik güçleri tarafından savcı bulunmaksızın yapılmıştır. Bu durum soruşturmanın tarafsız ve bağımsız bir organ tarafından yürütülmediğini göstermektedir.
iv. Başsavcılık ve Emniyet Müdürlüğü arasındaki yazışmalardan operasyonun askerî yetkililer tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Maktulün cenazesinin bulunduğu bina askerî harita üzerinde C-3185 olarak kodlanmasına karşın soruşturma dosyasında operasyona katılan askerlerin sayısı, operasyon sırasında durdukları yerler, kimlikleri, kullanılan silahlar vb. hiçbir detay yer almamaktadır. Soruşturmanın hiçbir yerinde operasyona katılan askerî unsurlardan bahsedilmemektedir.
v. Maktul ve onunla birlikte bulunan diğer on bir kişinin cenazesi ile silahlar olay yerinde fotoğraflanmamıştır. Silahlar üzerindeki parmak izlerinin tespiti için bir inceleme yapılmamıştır. Maktulün vücudundaki yanıkların nasıl bir silah kullanımı sonucu meydana geldiği araştırılmamıştır.
vi. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan tutanağa göre binanın bodrum katı üzerine çökmesi nedeniyle içine girilememiş ve arama yapılamamıştır. Arama yapılamaması, maktul ve diğer kişilerin nasıl öldüklerine dair önemli delillerin toplanamamış olması anlamına gelmektedir. İçine girilemediği iddia edilen binadan silah, mermi ve kovan elde edilmiş ancak elde edilen bu materyaller üzerinde kriminal inceleme yaptırılmamıştır.
vii. Maktulün kıyafetlerinin cenazesinin Adli Tıp Kurumuna sevkinin ardından kaybolduğu anlaşılmaktadır.
viii. Çatışmanın meydana geldiği bölgede hemen her köşede MOBESE veya dükkânların kameraları bulunmaktadır. Çatışma bölgesinde kamerası olan tank ve panzerler dolaşmaktadır. Buna karşılık olaya ilişkin kamera kaydı bulunamamıştır.
ix. Soruşturma kapsamında hiçbir tanığın veya operasyona katılan güvenlik görevlilerinin beyanı alınmamıştır. Bu durum soruşturmanın başında güvenlik görevlilerinin bir sorumluluğu bulunmadığına yönelik bir ön kabul olduğu anlamına gelmektedir.
x. Soruşturma sırasında kızının cenazesini teşhis etmesi için yalnızca başvurucu Reşit Kolanç’ın beyanı alınmış, bunun dışında aileden kimsenin beyanı alınmamıştır.
91. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itiraz, Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/4/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret kararında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.
92. Ret kararı başvurucu vekiline 18/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, 17/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
2. M.B.nin Ölümüyle İlgili Yürütülen Ceza Soruşturması
93. 9/2/2016 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca Cudi Mahallesi C-3185 No.lu binada arama ve elkoyma işlemleri yapılmasına dair verilen karar üzerine aynı tarihte yapılan arama ve elkoyma işlemlerine dair tutanak içeriği özetle şöyledir:
i. 8/2/2016 tarihinde aynı adres için Başsavcılıktan arama izni alınmış ve sabah 09.55 sıralarında arama ve elkoyma işlemleri için adrese gelinmiştir. Arama devam ettiği sırada C-3185 numaralı binaya 20 metre uzaklıkta bulunan, haritada C-3158 olarak numaralandırılan binadan arama yapan görevlilere ve arama yapılan yerin çevre emniyetini alan Jandarma Özel Harekât ve Polis Özel Harekât mensuplarına bombalı ve silahlı saldırı yapılmış; çatışma çıkmıştır. Bunun üzerine arama sonlandırılarak hiçbir delil alınmadan olay yeri terk edilmiştir. 8/2/2016 tarihinde yaşanan bu olaylarla ilgili aynı gün saat 12.15'te Olay ve Ev Arama Tutanağı düzenlenmiştir.
ii. 9/2/2016 günü saat 14.30 sıralarında bölgede operasyon yapan askerî unsurlar tarafından olay mahallinin güvenliğinin sağlandığı ve arama yapılabileceğinin bildirilmesi üzerine aynı adres için Başsavcılıktan bir kez daha arama izni alınarak saat 15.10 sıralarında adrese gelinmiştir. Dijital fotoğraf makinesi ve kamera çekimi eşliğinde arama işlemlerine 8/2/2016 günü kalınan yerden devam edilmiştir.
iii. Arama yapılacak bina bodrum katının üzerine çöktüğü, bina veya ikamet vasfını kaybettiği ve bütün girişleri kapalı olduğundan bina içine girilememiş; arama işlemi yapılamamıştır. Arama bölgesinde silahlı çatışmaların devam etmesi, terör örgütünün tehdidinden korkmaları nedeniyle aramaya eşlik etmek üzere muhtar ve aza temin edilememiştir.
iv. Arama mahallinde molozların arasından çıkarılan beş kadın, altı erkek ve bir parçalanmış ceset Cizre ve Mardin Belediyelerine ait cenaze araçlarıyla Cizre Devlet Hastanesine gönderilmiştir.
v. 8/2/2016 tarihinde yapılan aramada ele geçirilen silahların Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğünde yapılan kontrollerinde; Kalaşnikof AK 47 marka, bir kısmı deforme olmuş altı otomatik tüfek, bu tüfeklere ait şarjör, mermi ve boş kovanlar oldukları belirlenmiştir. El konulan silahlar, Cizre Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Büro Amirliğine teslim edilmiştir.
vi. Arama işlemine 9/2/2016 günü saat 17.00'de son verilmiştir. (Arama ve elkoyma karar ve tutanağı ile olay yeri inceleme raporu için ayrıca bkz. yukarıda §§ 68-72).
94. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/2/2016 tarihli ve 2016/669 D. İş sayılı kararıyla olay yerinden elde edilen Kalaşnikof marka, deforme olmuş vaziyetteki altı silah, bu silahlara ait yine deforme olmuş vaziyetteki dört şarjör ile boş kovanlara ve mermi çekirdeklerine el konulmasına karar verilmiştir.
95. Başsavcılık tarafından bahsi geçen arama ve elkoyma işlemlerinde bulunan cesetlerle ilgili olarak aynı tarihte ayrı ayrı soruşturmalar başlatılmıştır. Bu kapsamda 2016/586 sayılı soruşturma kapsamında 9/2/2016 tarihinde C-3185 olarak numaralandırılan bina yakınlarında bulunan ve kimliği bilinmeyen, olay yeri inceleme raporunda (3) numaralı bulgu olarak belirtilen ceset üzerinde ölü muayene işlemi yapılmıştır. Bu işlem sonucunda düzenlenen Ölü Muayene Tutanağı'nda yer alan bilgi ve bulgular özetle şöyledir:
i.9/2/2016 tarihinde operasyonel faaliyet yürütülen Cudi Mahallesi'nden yirmi yedi cesedin Cizre Devlet Hastanesine getirildiği Cumhuriyet savcısına bildirilmiştir. Cumhuriyet savcısı saat 16.30 sıralarında ölü muayene işlemleri için hastaneye gelmiştir. Ölü muayenesi yapılan cesedin konulduğu ceset torbası üzerinde “C-3185” ve “3/1 parça ve üç erkek parçalanmış” ibarelerinin yazılı olduğu belirlenmiştir. Kimliği bilinmeyen cesede (5) rakamıyla numara verilerek ölü muayenesine başlanmıştır. Muayene işlemine fotoğrafçı, kameraman, otopsi yardımcısı ve Cumhuriyet savcısı katılmıştır.
ii. Üzerinden kimliğinin tespitine yarar bir eşya elde edilemeyen ceset üzerindeki elbiseler çıkarılarak ceset, atış artığı ve atış mesafesinin belirlenebilmesi amacıyla Olay Yeri İnceleme Birimine teslim edilmiştir. Ayrıca Olay Yeri İnceleme Birimine cesedin parmak izleri ile el ve yüz svaplarının alınması talimatı verilmiştir.
iii. Cesedin siyah saçlı ve kahverengi gözlü bir erkek olduğu, ceset üzerinde yer yer ölü morluklarının ve yoğun bir şekilde ölü katılığının bulunduğu belirlenmiştir. Ayrıca neredeyse tamamen parçalanmış vaziyetteki ceset üzerinde ayırt edici bir dövme tespit edilememiştir.
iv. Yanmış ve parçalanmış vaziyetteki cesedin bütünlüğünün daha fazla bozulmaması için ceset parçaları ayrıştırılmamış, bu hâliyle ceset üzerinde oynama yapılmasının cesede ve ceset üzerindeki bulgulara zarar verebileceği düşüncesiyle başka bir tespit işlemi yapılmamıştır.
v. Tespit edilen bulgulara göre kesin ölüm sebebi tayin edilemediğinden cesedin Mardin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verilerek ölü muayene işlemine 9/2/2016 günü saat 22.30'da son verilmiştir.
96. Ölü muayene işlemine katılan Olay Yeri İnceleme görevlileri tarafından düzenlenen 9/2/2016 tarihli raporda, ölü muayene işlemine kamera ve fotoğraf görüntüleri almak üzere iştirak edildiği, cesedin baş kısmının kısmen belli olduğu ancak vücudun parçalanmış hâlde olduğu, cesedin üzerinden çıkan elbiselerin muhafaza altına alındığı, vücut bütünlüğü bozulmuş olduğundan parmak izi ve el svapı alınamayıp yanak svaplarının alındığı belirtilmiştir. Ceset üzerinden elde edilen bir adet pantolon parçası, yanak bölgesinden alınan svapla birlikte kriminal inceleme yapılmak üzere Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmiştir.
97. 10/2/2016 tarihinde Mardin Devlet Hastanesinde ceset üzerinde klasik otopsi işlemi yapılmıştır. Otopsi işlemine Cumhuriyet savcısı, adli tıp uzmanı ve otopsi yardımcısı iştirak etmiştir. Otopsi işlemine başlanmadan çekilen röntgen filminde vücutta çok sayıda şarapnel parçası ve yaygın parçalı kemik kırıkları olduğu görülmüş, mermi çekirdeğine rastlanmamıştır. Üzerinde kıyafet bulunmayan cesetle ilgili olarak 10/2/2016 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı'nda belirtilen haricî bulgular şöyledir:
“…cesedin siyah kısa saçlı, yanık sebebiyle göz rengi değerlendirilemeyen, 1,5 cm uzunlukta siyah sakal ve bıyıklı, haricen sünnetli bir erkeğe ait olduğu görüldü. Cesette ölü katılığı, ölü lekeleri ileri derecede parçalanma nedeniyle değerlendirilemedi. Cesedin her iki alt ekstremitesi ampüte idi ve vücuttan ayrı olarak ceset torbası içinde yer almaktaydı. Yer ye sol üst ekstremite dokuları yer almaktaydı. Göğüs ve batın bölgesi tamamen parçalanmıştı. Yer yer bağırsak parçaları yoğun ezilmiş kas ve yağ doku çoklu ayırt edilemeyen kemik kırıkları olduğu görüldü. Baş bütünlüğü mevcuttu. Kafatası kubbe bölümünde beyin dokunun izlendiği parçalı kırık görüldü. Kırıklar yardımıyla kafatası açıldığında beyin dokuda yer yer harabiyet ve beyin kanaması izlendi. Uzuvlar üzerinde yer yer yanık alanları görüldü. Yüz bölgesinde yüzeysel siyah yanıklar mevcuttu. Parçalanmış ve ezilmiş yumuşak dokular içerisinden çıkarılabildiği kadarıyla büyük şarapnel parçaları elde edilerek Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildi. Diğer röntgen filminde izlenen şarapnel parçalarının küçük olması ve dokuların aşırı parçalanması nedeniyle elde edilmesi tıbben mümkün değildi. Otopsi işlemi esnasında sistematik toksikolojik analize esas olacak sıvı ve organ örnekleri mevcut değildi. Gerekli görüldüğü takdirde kullanılmak üzere DNA analizine esas olmak üzere saç örneği, femur kemik örneği, kas doku örneği alınarak Cumhuriyet Savcılığına teslim edildi.”
98. Tutanağın sonuç bölümünde ölüm nedenine ve ölüm zamanına ilişkin kanaatler şöyle ifade edilmiştir:
" 1-Şahsın bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün genel vücut travmasının yol açtığı, çoklu kemik kırıkları ile kafatası kemik kırıkları ile müterafik iç organ, beyin doku harabiyeti, çoklu ampütasyonların neden olduğu masif iç ve dış kanama nedeni öldüğü,
2- DNA analizi amacıyla kas, kemik ve saç örnekleri alındığı,
3- Otopsi işlemi esnasında mermi çekirdeği elde edilmediği,
4- Otopsi işlemi esnasında şarapnel parçaları elde edildiği,
5- Cesedin ileri derecede parçalanması sebebiyle ölüm zamanının tahminine tıbben imkân bulunmadığı kanaatlerimi bildiririm dedi."
99. Otopsi sırasında Olay Yeri İnceleme görevlileri, cesedin sol el dış yüzeyinden svap örneği ve ayrıca parmak izleri almıştır. Cesetten alınan parmak izleri ile olarak veri tabanlarında yapılan araştırma sonucunda cesedin 22/6/1996 doğumlu M.B.ye ait olduğu belirlenmiş ve bu hususta Mardin Emniyet Müdürlüğü tarafından 12/2/2016 tarihli tutanak düzenlenmiştir.
100. M.B.nin babası başvurucu Tacettin Benzer 14/2/2016 tarihinde Mardin Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla ifade vererek özetle M.B.nin nasıl öldüğü konusunda bilgisi olmadığını ve cesedinin tarafına teslim edilmesini istediğini belirtmiştir. Aynı tarihte ayrıca Cumhuriyet Başsavcılığınca M.B.nin cesedinin defninde ve defin için nakledilmesinde adli yönden sakınca bulunmadığına dair defin ve nakil ruhsatı düzenlenmiştir. M.B.nin cesedinin aynı tarihte babası başvurucu Tacettin Benzer’e teslim edildiği anlaşılmıştır.
101. 25/5/2016 tarihinde Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesince düzenlenen raporda, M.B.den alınan saç örnekleri üzerinde yapılan uyutucu, uyuşturucu ve sistematik toksikolojik analizler sonucunda saçta, sistematiklerindeki maddelerin bulunmadığının tespit edildiği bildirilmiştir.
102. Başsavcılık ölen şahsın kimliğinin tespit edilmesi ve olayın faillerinin belirlenmesi amacıyla 19/2/2016 tarihinde Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğüne hitaben bir müzekkere düzenlemiştir. Müzekkerede özetle şu talepler yer almaktadır:
i. Ölüm olayının gerçekleştiği yerin tespit edilerek olay yeri incelemesi yapılması, olay yeri incelemesi yapılamıyorsa bunun nedenlerinin periyodik olarak bildirilmesi
ii. Olayın meydana geldiği yerdeki kamuya ve özel kişilere ait tüm kamera kayıtlarının tespit edilerek gönderilmesi, ölüm olayına ilişkin telsiz kayıtlarının gönderilmesi
iii. Ölenin kimliğinin tespiti için yapılacak işlemlerde Başsavcılıktan talimat alınması, kimliğin tespiti hâlinde ölen kişinin yakınlarının mağdur/müşteki sıfatıyla beyanlarının alınması, ölenle ilgili kayıp başvurusu dâhil tüm adli kayıtların çıkarılması
iv. Olayla ilgili bilgisi bulunan kişilerin tespit edilerek tanık sıfatıyla beyanlarının alınması
v. Olay faillerinin belirlenmesi amacıyla araştırma yapılması
vi. Cesetten elde edilen deliller üzerinde kriminal araştırma yapılması
vii. Ölen şahıs hakkında yazılı ve görsel basın, internet siteleri ve sosyal medyada çıkan ve çıkabilecek haberlerin takip edilmesi, bulunmaları hâlinde tespitlerinin yapılması
viii. Olay faillerinin tespiti ve delil olabilecek her türlü bilgi ve bulguya ulaşılabilmesi için gerekli görülecek diğer hususlarla ilgili olarak Başsavcılıktan talimat alınması
ix. Olayın hassasiyetine binaen talep edilen işlemlerin eksiksiz ve ivedi bir şekilde tamamlanması
103. Başvurucu Tacettin Benzer’in 6/5/2016 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan beyanının ilgili kısmı şöyledir:
“…[M.B.] benim öz oğlum olur, anne adı Ergül'dür, 22/06/1996 Cizre doğumludur. Ben oğlumun cenazesini Mardin Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla ifade verdikten sonra teslim aldım. Parmak izi eşleşme raporu bulunması nedeniyle Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/745 sayılı dosyası kapsamında klasik otopsi işlemleri yapılan cesedin kimlik bilgilerini belirttiğim öz oğlum [M.B.ye] ait olduğu konusunda herhangi bir şüphem ve tereddütüm bulunmamaktadır. Zaten Mardin'de morgda cesedi teslim aldığım sırada kendisini açık bir şekilde teşhis etmiştim. Sokağa çıkma yasağı süresince ailemle birlikte ikamet ettik, oğlum [M.] yasaktan kısa bir süre önce İstanbul'a çalışmaya gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Biz yasak boyunca evimizden ayrılmadık. [M.] evden ayrıldıktan sonra kendisi ile herhangi bir şekilde iletişim kuramadık. Yasağın devam ettiği süre içerisinde komşumuza televizyon izlemeye gittiğim sırada İMC tv isimli televizyon kanalında Cudi mahallesinde yaralanan şahıslar arasında oğlum [M.nin] isminin geçtiğini de gördüm. Yasak başladıktan 2 ay sonra ise oğlum [M.nin] cesedinin klasik otopsi işlemi nedeniyle Mardin'de bulunduğunu öğrendim. Bunu bana Cizre dışında ikamet eden bir yakınım televizyonda gördüğünü söylemesi üzerine bildirmişti. Bunun üzerine Mardin'e gidip cesedi teslim aldım ve sonrasında defin işlerini gerçekleştirdim.
Oğlum [M.] zaman zaman karınca sıfatıyla Irak ülkesine gidip gelirdi ve bu şekilde para kazanırdı, sonradan oğlumun evden ayrıldıktan sonra Cizre'de bulunan bir inşaatta 3 gün süreyle çalıştığını ve bir miktar para aldığını, inşaat ustası olan Hüsnü isimli şahıstan parayı aldıktan sonra ona İstanbul'a gideceğini söyleyerek yanında ayrıldığını öğrendim. Hüsnü isimli şahsı ifade vermesi için Cumhuriyet Başsavcılığınıza getireceğim. Hüsnü isimli şahsın Cudi mahallesinde oturduğunu öğrendim, oğlumun cesedinin Cudi mahallesinde bulunmasının sebebi yasak öncesinde iş nedeniyle buraya gitmiş olması olabilir. Oğlumun nasıl ve ne şekilde öldüğünü bilmiyorum, bu konuda sonrasında çevreden duyduğum herhangi bir şey yoktur. Oğlumun silahlı terör örgütüyle herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır, herhangi bir sempatisi de yoktu. Kendisinin neden öldüğü konusunda ayrıntılı soruşturma yapılmasını talep ediyoruz, oğlumun ölümüne neden olan kişi yada kişilerin tespit edilerek cezalandırılmasını istiyorum. Cesedi teslim aldıktan sonra cesedin baş üst kısmında mermi giriş deliği olduğunu gördüm, oğlumu muhtemelen öldürüldükten sonra bulunduğu yere götürüldüğünü düşünüyorum. Eylemin fail yada faillerinden şikayetçiyim. Beyanım bundan ibarettir, dedi.”
104. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3/6/2016 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği yazıda 19/2/2016 tarihli yazının akıbeti hakkında bilgi verilmesini, buna ek olarak M.B.nin silahlı terör örgütü üyesi olup olmadığına ilişkin ayrıntılı araştırma yapılmasını ve ilgili belgelerle birlikte araştırma sonucunun bildirilmesini istemiştir.
105. Başsavcılık 2/12/2016 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği bir başka yazıda ayrıca M.B.nin terör örgütü ile bağlantısının olup olmadığı, hakkında herhangi bir teşhis bulunup bulunmadığı, herhangi bir eyleme katılıp katılmadığı, katıldıysa bu eylemlerin niteliği, hangi tarihlerde yapıldığı, maktul hakkında silahlı terör örgütü üyesi olduğuna dair istihbari bilginin olup olmadığı, M.B. hakkında herhangi bir istihbari bilgi var ise bu bilginin kaynağı, ayrıca teşhis dışında şahsın terör örgütüne üye olduğuna ilişkin delil/delillerin olup olmadığı hususlarının araştırılması ve olayı gerçekleştiren fail ya da faillerin tespitine yönelik gerekli araştırmaların titizlikle yapılarak sonucunun bildirilmesi talebinde bulunmuştur.
106. Cizre ilçe Emniyet Müdürlüğünün Cumhuriyet Başsavcılığının belirtilen taleplerine cevaben gönderdiği 9/8/2016 tarihli yazı içeriği özetle şöyledir:
i. 9/2/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 7 (C-3185) adresinde yapılan işlemlere ilişkin Arama ve Elkoyma Tutanağı ile olay yeri inceleme raporu gönderilmiştir.
ii. Olay yeri ve çevresinde yapılan araştırmalarda kamuya veya özel kişilere ait bir kamera sistemi tespit edilememiştir.
iii. Olayla ilgili bilgi sahibi olan kimse tespit edilemediğinden ifadeler alınamamıştır.
iv. Olayın faili/faillerinin açık kimlik ve adresleri tespit edilememiştir ancak bu konudaki çalışmalar devam etmektedir.
v. Ölü muayene işleminin ardından düzenlenen olay yeri inceleme raporu ekindeki bulgular kriminal inceleme için Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmiştir. Kriminal inceleme sonuçları belirtilen birim tarafından doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığının ilgili soruşturma dosyasına gönderilecektir.
vi. Olayla ilgili olarak düzenlenen İnternet Tespit Tutanakları ve Arşiv Araştırma Tutanağı yazı ekinde gönderilmiştir.
107. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğünün 8/8/2016 tarihinde düzenlediği Kamera Araştırma Tutanağı'nda "... maktulün eks vaziyette bulunduğu yer ve çevresinde yapılan araştırmalar neticesinde herhangi bir MOBESE ve kamuya/özel kişiye ait kamera sisteminin bulunmadığı anlaşılmıştır." denilmektedir.
108. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğünün Şırnak Emniyet Müdürlüğüne hitaben yazdığı 16/6/2016 tarihli bilgi ve belge talebi konulu yazının ilgili kısmı şöyledir:
“ PKK/KCK terör örgütü adına şiddet içerikli sokak eylemleri düzenleyen, propaganda yapan, vatandaşlarımıza yönelik tehdit, silahlı ve bombalı saldırı, suikast, adam kaçırma, örgüte eleman ve maddi kaynak temini ile halkı isyana ve suça teşvik eden şahısların tespit edilerek suç delilleriyle birlikte yakalanmalarını sağlamak ve özellikle değişken isimle şehir merkezlerinde örgüt adına illegal eylemler gerçekleştiren oluşumların faaliyetlerinin deşifre edilerek engellenmesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamında İlimiz Cizre İlçesi’nde kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması, PKK/KCK terör örgütü mensuplarınca açılmış hendeklerin kapatılması, barikat ve mevzilerin yıkılması, tuzaklı el yapımı patlayıcı düzeneklerin bertaraf edilmesi, PKK/KCK terör örgütü ve örgütün silahlı aparatlarından ÖS/YDG-H (Öz Savunma/Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) mensuplarının etkisiz hale getirilmesi/yakalanması amacıyla Şırnak Valiliğinin 14/12/2015 tarihli ve … sayılı yazısına istinaden Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00’dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı İller İdaresi Kanununun 11/C maddesi gereği ikinci bir emre kadar Cizre İlçesi genelinde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek halka duyurulmuş, Cizre İlçesi’ne giriş ve çıkışlar araç ve yaya trafiğine kapatılmış, ilan edilen sokağa çıkma yasağının hemen akabinde Emniyet ve Jandarma kolluk güçleri ve Askeri güçler ile birlikte müşterek planlı operasyon başlatılmış, operasyona 02/03/2016 tarihinde son verilmiştir.
Operasyon sürecinde etkisiz hale getirilen ve şu ana kadar kimliği tespit edilebilen terör örgütü mensubu 152 şahsın açık kimlik ve adres bilgilerinin yer aldığı nüfus kayıt örnekleri dökümleri yazımız ekinde gönderilmiş olup…
…”
109. Cizre Emniyet Müdürlüğünün düzenlediği 19/7/2016 tarihli tutanakta askerî haritada C-3185 olarak numaralandırılan binanın açık adresinin Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 7 olduğu belirtilmiştir.
110. Cizre Emniyet Müdürlüğünün düzenlediği 9/8/2016 tarihli Arşiv Araştırma Tutanağı'nda;
i. Hakkında soruşturma yürütülen R.D.nin M.B.yi fotoğrafından teşhis ederek “Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SOFİ (K) M.B. isimli şahıstır. ÖSB eğitimlidir. Nur Mahallesinde aktif olarak faaliyet yürütür.” ve “Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs M.B. isimli şahıstır. Nur Mahallesinde D.K. isimli şahıs ile aktif olarak faaliyet yürütür.” şeklinde beyanlarda bulunduğu,
ii. Hakkında soruşturma yürütülen C.O.nun M.B.yi fotoğrafından teşhis ederek “Fotoğraf 13’teki şahsı Nurettin SOFİ olarak tanırım. Cudi Mahallesinde elinde Kalashnikov ve Kanaslı gördüm.” şeklinde beyanda bulunduğu,
iii. Gizli tanık Batıkan’ın Cumhuriyet savcısı nezaretinde M.B.yi fotoğrafından teşhis ederek “Fotoğraf-98’deki şahsın ismini bilmiyorum. Kod adı Sufi idi. Nur Mahallesinde güvenlik güçleri ile silahlı çatışmalara girerdi. Nur Mahallesinin güvenlik güçleri tarafından sıkıştırılması sonrasında ise Cudi Mahallesi’ne gelerek güvenlik güçleri ile silahlı olarak çatışmalara devam etti ve Cudi Mahallesi’ndeki çatışmalarda öldüğünü biliyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu,
iv. Gizli tanık Güven’in Cizre Cumhuriyet savcısı nezaretinde M.B.yi fotoğrafından teşhis ederek “Fotoğraf-55’teki şahsın ismini bilmiyorum, ancak silahlı olarak eylemlere katılırdı. Kobane olayları sırasında Nusaybin Caddesi’nde meydana gelen olaylara aktif olarak katılırdı. Gençlikle birlikte hareket ederdi. Hatırladığım kadarıyla Nusaybin Caddesi’nde bulunan A101 isimli marketin molotoflanarak yağmalanması olayına öncülük etmişti.” şeklinde beyanda bulunduğu,
v. POL-NET (Polis Bilişim Sistemi) üzerinden yapılan sorgulamada M.B. hakkında yakalama kararı veya suç kaydı bulunmadığının tespit edildiği hususları yer almıştır.
111. Cizre Emniyet Müdürlüğünün düzenlediği 6/8/2016 tarihli İnternet Tespit Tutanağı'nda;
i. Facebook adlı sosyal medya sitesinde "YPS Cizre" kullanıcı adıyla yer alan haber metninde M.B.den şehit olarak bahsedildiği,
ii. diclehaber.com adlı sitede M.B.nin cesedinin hastaneden "Şehid namirin (Şehitler ölmez.)" sloganları eşliğinde teslim alındığı,
iii. Aynı sitede yer alan bir başka haberde M.B.nin doğup büyüdüğü toprakları işgal eden devlet güçlerine karşı savunduğu, Cizre’de ilan edilen sıkıyönetim uygulamalarına karşı YPS saflarında yerini alarak direnişte verdiği mücadele ile ölümsüzleştiği, devlet güçlerinin tank ve toplarına karşı iki ay boyunca direndiği, arkadaşlarıyla birlikte teslim olun çağrılarına direnerek yanıt verdiği,
iv. diclehaber.com sitesinde yer alan bir başka haberde, en son yaralıların kaldığı eve geçen M.B.nin "Burada sonuna kadar direneceğiz." diyerek direniş destanı yazan arkadaşları ile birlikte ölümsüzleştiği,
v. anfturkce.net adlı internet sitesinde yer alan haberde, M.B.nin Botanlı direnişçi bir aileden geldiği ve bu geleneğin sürdürücüsü olduğu, iki amcası ve bir amcasının oğlu PKK saflarında yaşamını yitiren, bir amcası hâlen gerilla saflarında olan M.B.nin bodrumda diri diri yakılarak katledildiği hususlarına yer verilmiştir.
112. Başsavcılık, M.B.nin ölümüyle ilgili kasten öldürme suçundan yürüttüğü soruşturma sonucunda 22/1/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Terör örgütünün gençlik yapılanması tarafından ülke genelinde gerçekleştirilen eylemlere molotof kokteyli atma, kundaklama, korsan gösteri tertipleme, barikat kurma, taşlı saldırılarda bulunma gibi yasadışı faaliyetler gösterilebilir. 2013 yılının başından itibaren YDG-H faaliyetleri ele alındığında bu yapılanmanın şehir merkezleri ve metropollerde yasadışı gösteri ve şiddet eylemlerini yoğunlaştırdıkları terör örgütünün müzahir kitleler üzerinde ki hakimiyetini arttırmaya yönelik eylem ve faaliyetlerini devam ettirdikleri terör örgütünün kırsal alanlardaki üyelerinin bulunmadığı zamanlarda şehirlerdeki muhtemel boşluğu doldurma şeklinde eylem yaptıkları anlaşılmaktadır. Sonuç olarak YDG-H isimli terör örgütünün PKK/KCK terör örgütünün hedef ve stratejilerine uygun olarak ve alınan kararlar doğrultusunda faaliyet gösteren terör örgütünün gençlik yapılanması olduğu görülmektedir.
YDG-H isimli terör örgütünün 2013 yılı içerisinde Cizre ilçesinde askeri görünümlü bir törenle Abdullah Öcalan'ın fotoğrafları ve terör örgütünün sözde bayrak ve flamalarının da bulunduğu bir alanda yüzü kapalı ve silahlı kişilerce kuruluşunun ilan edilip söz konusu örgütün kuruluş ilanının ardından ilçe de bulunan Nusaybin ve İdil caddeleri üzerinde çeşitli şiddet eylemlerinin örgüt mensupları tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Ayrıca YDG-H isimli terör örgütünün YDGK-H şeklinde (Yurtsever Devrimci Genç Kadın Hareketi) adı altında bir kadın yapılanmasının da var olduğu tespit edilmiştir. YDG-H isimli örgütün kuruluş ilanını gerçekleştirdiği tarihte kendilerini sözde asayiş üyesi olarak tanıttıkları, bu kişilerin faaliyet gösterdikleri il ve ilçelerde yol kesme, kimlik kontrolü yapma gibi eylemleri gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütünün hedef ve talimatları doğrultusunda terör örgütünün nihai hedefine ulaşabilmesi amacıyla Doğu ve Güneydoğu'da bulunan başta il ve ilçeler olmak üzere bazı il ve ilçelerde 15/08/2015 tarihinde sözde özyönetim ilan ettiği, bu ilanın gerçekleştiği ilçelerden birinin de Cizre olduğu bu doğrultuda Cizre ilçesinde sözde bir Cizre Halk Meclisi oluşturulduğu bu illegal yapının devlet kurum ve kuruluşlarını tanımadığını ifade ederek örgütün hedef ve talimatları doğrultusunda ÖSB/YDG-H (Öz Savunma Birliği) adı altında yeni bir yapılanmaya gittiği bu yapılanmanın ilçenin bazı mahallelerine (Cudi, Yafes, Sur ve Nur mahalleleri) güvenlik kuvvetlerinin girmelerini engellemek amacıyla kum çuvalları , kaya parçaları taş vb. Malzemeler kullanarak barikat ve hendek inşa ettikleri, söz konusu barikat ve hendeklere el yapımı patlayıcı ve mayınlarla tuzaklama gerçekleştirerek söz konusu mahallelerde ki yay ve araç trafiğine eğitim öğretim faaliyetlerinin sağlanmasına, sağlık emniyet ve adalet hizmetlerinin yerine getirilmesine engel oldukları görülmüştür. Terör örgütünün bu faaliyetlerine devam etmesini engellemek amacıyla Cizre ilçesinde 8 gün süren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve söz konusu yasak süresince ilçemiz Sur, Cudi, Yafes ve Nur mahallelerinde terör örgütüne karşı operasyonlar başlatılmıştır.
Söz konusu sokağa çıkma yasağının ardından terör örgütünün eylemlerini sonlandırmaması ve daha da yoğunlaştırması üzerine Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00'dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı yasanın 11/C maddesi gereği sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, sokağa çıkma yasağı süresince PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması olan ÖSB/YDG-H örgütünün mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, yakalanması, söz konusu örgütün üyelerince ilçe genelinde açılan barikat ve hendeklerin ortadan kaldırılması ve yine örgüt mensuplarınca ilçe geneline yerleştirilen mayınlar ve patlayıcıların bertaraf edilmesi amacıyla terör örgütüne yönelik operasyonların devam ettirildiği görülmüştür.
25/12/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütünün mevcut konjonktüre uygun olarak şehirlerde var olan ÖSB/YDG-H mensupları ile kırsal alanda faaliyet gösteren HPG mensuplarını bir araya getiren yeni bir örgüt kurduğu, söz konusu örgütün YPS (Yekineyen Parestina Sivil / Sivil Savunma Birlikleri) adı altında faaliyete başladığı söz konusu örgütün sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre ilçesinde silahlı faaliyet gösterdiği, örgütün ilan ettiği sözde özyönetim çağrısını güçlendirmek amacıyla kıra dayalı şehir eylemleri düzenleme şeklinde eylemler gerçekleştirdiği, bu doğrultuda çatışma yaşanan alanlarda kırsal alandan gelen teröristler ile YDG-H mensubu teröristlerin birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştı.
...
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde operasyonların yoğun bir şekilde devam ettiği mahallelerdeki terör örgütü mensuplarınca kullanılan evlerde örgüt mensuplarının yakalanabilmesi, örgüt mensuplarınca hazırlanan patlayıcıların imha edilebilmesi ve soruşturmalara dair delil elde edilebilmesi amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızca verilen arama kararlarına istinaden aramalar yapıldığı,
09/02/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran Sokak No:7( C-3185) Cizre/ Şırnak sayılı binada arama yapıldığı, yapılan arama neticesinde bulunan kimliği belirsiz cesetlerden birisi üzerinde ölü muayene ve otopsi işlemi yapıldığı,
Otopsi tutanağına göre; maktulün ölümünün bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün genel vücut travmasının yol açtığı, çoklu kemik kırıkları ile müterafik iç organ, beyin doku harabiyeti, çoklu amputasyonların neden olduğu masif iç ve dış kanama neticesinde meydana gelmiş olduğu,
Parmak izi eşleşme raporu sonucunda kimliği belirsiz cesedin [M.B.] isimli kişiye ait olduğunun tespit edilmesi üzerine cenazenin maktulün babası olan Tacettin Benzer'e teslim edildiği,
Gizli tanık Fırtına'nın [M.B.] hakkında 'Şahsın adını Serdar olarak bilirim. Çawreş kod adlı Botan isimli teröristin yanında faaliyet yürüttüğünü, güvenlik güçleri ile silahlı çatışmaya girdiğini ve hendeklerde nöbet tuttuğunu bilirim. Şahsın operasyonlar esnasında öldürüldüğünü duydum.' şeklinde beyanda bulunduğu,
[R.D.nin] [M.B.] hakkında 'Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SOFİ (K) [M.B.] isimli şahıstır. ÖSB eğitimlidir. Nur Mahallesinde aktif olarak faaliyet yürütür.' şeklinde beyanda bulunduğu,
[H.D.nin] [M.B.] hakkında 'Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs [M.B.] isimli şahıstır. Nur Mahallesinde Doğan Küçük isimli şahıs ile aktif olarak faaliyet yürütür.' şeklinde beyanda bulunduğu,
[C.O.nun] [M.B.] hakkında 'Fotoğraftaki şahsı Nurettin SOFİ olarak tanırım. Cudi Mahallesinde elinde kaleşnikof ve kanaslı gördüm.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık Batıkan'ın [M.B.] hakkında 'Fotoğraftaki şahsın ismini bilmiyorum. Kod adı Sufi idi. Nur Mahallesinde güvenlik güçleri ile silahlı çatışmalara girerdi. Nur Mahallesinin güvenlik güçleri tarafından sıkıştırılması sonrasında ise Cudi Mahallesine gelerek güvenlik güçleri ile silahlı olarak çatışmalara devam etti ve Cudi Mahallesindeki çatışmalarda öldüğünü biliyorum.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli Tanık Güven'in [M.B.] hakkında, 'Fotoğraftaki şahsın ismini bilmiyorum ancak silahlı olarak eylemlere katılırdı. Kobani olayları sırasında Nusaybin Caddesinde meydana gelen olaylara aktif olarak katılırdı. Gençlikle birlikte hareket ederdi, hatırladığım kadarıyla Nusaybin Caddesinde bulunan A101 isimli marketin mototoflanarak yağmalanması olayına öncülük etmişti.' şeklinde beyanda bulunduğu,
[M.B.nin] ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen bayan ve erkek başka şahısların da cesetlerinin bulunduğu ve terör örgütü mensuplarınca kullanılan çok sayıda Kalaşnikov silah ve şarjörleri ile birçok mühimmatın ele geçtiği,
Tahkikat kapsamında yapılan internet araştırmalarında facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde YPS CİZRE adlı sayfada yer alan paylaşımda [M.B.nin] fotoğraflarının paylaşılarak başlık kısmında 'Şehit rumeta mene em doza bernadin' ifadesinin yer aldığı, www.diclehaber.com adlı sitede yayınlanan haberde 'Cizre'de ilan edilen sıkıyönetim uygulamalarına karşı YPS saflarında yerini alan [M.B.], Botan direnişinde verdiği mücadele ile ölümsüzleşir. Yaklaşık iki ay boyunca devlet güçlerinin tank ve toplarına karşı direnişi sürdürmeye devam eden [M.B.] ve arkadaşları, devlet güçlerinin 'teslim olun' çağrılarına direnerek yanıt verdiler şeklinde haber metninin yayınlandığı; diclehaberin başka bir haber metninde ise; 'Hayatını doğduğu ve sevdalısı olduğu kentte geçiren [M.B.] tıpkı birçok arkadaşının yaptığı gibi devlet güçlerinin saldırılarına karşı kentini ve insanlarını yalnız bırakmamak için mahallesinden ayrılmadı. En son yaralıların kaldığı eve geçen [M.B.] burada sonuna kadar direneceğiz diyerek direniş destanı yazan arkadaşlarıyla birlikte ölümsüzleşti' şeklinde haberler yapılarak maktulün terör örgütü adına faaliyet yürüttüğünün anlaşıldığı,
Maktul [M.B.ye] ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan evde silah ve mermiler ile bulunduğu halde ele geçmiş olması, ikamet içerisinde terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen şahıslara ait cesetlerin bulunması ve cesetlerin yanlarında silah ve başkaca mühimmatların ele geçirilmesi, [M.B.nin] terör örgütü üyesi olarak faaliyetlerde bulunduğuna dair birçok kişinin birbiri ile uyumlu teşhis beyanlarının olması ve tüm dosya kapsamına göre; ölen [M.B.nin] terör örgütü PKK üyesi olduğu, Cizre ilçesinde terör örgütü PKK'nın amaçları doğrultusunda ilan edilen sözde öz yönetim kapsamında birçok yerde silahlı faaliyet gösterdiği değerlendirilmektedir. [M.B.nin] sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, [M.B.nin] güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü değerlendirilmektedir. Güvenlik güçlerinin Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında terör örgütü üyeleri tarafından mahallelere güvenlik güçlerinin girmesinin engellenmesi amacıyla kurulan hendek ve barikatların ortadan kaldırılması, yine örgüt mensupları tarafından güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve yaralanması amacıyla hazırlanan patlayıcıların imha edilmesi, örgüt mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması, kişilerin anayasada düzenlenen hak ve hürriyetlerinin korunması şeklindeki amaçlarla ilçede görev yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda operasyon gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve asker şehit olmuş, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaş da yaralanmış ve vefat etmiştir. [M.B.nin] ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları, yani meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri değerlendirilmiş, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilememiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen ve bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa halinde bulunan kişilere ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan [M.B.ye] yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar [M.B.nin] ölümü olayı ile ilgili olarak soruşturma yürütülmüş ise de;
Olayda hukuka uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu anlaşıldığından kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA...
..."
113. Başvurucu Tacettin Benzer 6/11/2017 tarihinde avukatı aracılığıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir. M.B.nin yaşam hakkının maddi yönden ve etkili soruşturma yapma yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğini ileri sürdüğü bu itiraz dilekçesinde dile getirdiği hususlar şu şekilde özetlenebilir:
i. AİHM, terörle mücadele kapsamında düzenlenen bir operasyon sırasında devletlere, güvenlik güçlerinin operasyonu planlama ve mümkün olduğunca PKK tarafından açılacak ateş de dâhil sivillerin hayatına gelecek zararı engelleme ya da en aza indirecek şekilde operasyon düzenleme yükümlülüğü yüklemiştir. Özellikle ölümcül kuvvetin kullanıldığı durumlarda sadece kuvveti uygulayan kişiler değil aynı zamanda inceleme altındaki olayın planlanması ve kontrolü ile ilgili konular detaylı olarak incelenmeli, devlet tarafından alınan mutlak zorunlu ve orantılı tedbirler için normalden daha sert ve zorlayıcı bir gereklilik testi uygulanmalıdır.
ii. M.B. ve yaralı olarak bekleyen, sağlık yardımı talep eden onlarca kişinin yeri bilinmesine karşın bu kişilere sağlık yardımı yapılmamış, bu kişiler bulundukları bodrumda yakılarak öldürülmüştür. Maktulün durumu hem maktulün kendisi hem yakınları hem de milletvekilleri tarafından 112 ve 155 numaralı telefonlara bildirilmesine rağmen maktulün yaşam hakkının korunmasına yönelik bir tedbir alınmamıştır. Bilakis maktulün bulunduğu bodrum bombalanmaya devam edilmiştir. Sivillerin rastgele bombalanması Sözleşme, uluslararası insani hukuk kuralları ve silahlı çatışmalarda güç kullanımını düzenleyen uluslararası antlaşma kuralları ile bağdaşmamaktadır.
iii. AİHM ilkeleri dikkate alındığında M.B.nin ölümü ile ilgili yürütülen soruşturmada önemli eksiklikler bulunmaktadır. Arama ve olay yeri inceleme işlemleri savcı bulunmaksızın bizzat ölüm olayının şüphelisi olması gereken güvenlik güçleri tarafından yapılmıştır. Bu durum soruşturmanın tarafsız ve bağımsız bir organ tarafından yürütülmediğini göstermektedir.
iv. Başsavcılık ve Emniyet Müdürlüğü arasındaki yazışmalardan operasyonun askerî yetkililer tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Maktulün cenazesinin bulunduğu bina askerî harita üzerinde C-3185 olarak kodlanmasına karşın soruşturma dosyasında operasyona katılan askerlerin sayısı, operasyon sırasında durdukları yerler, kimlikleri, kullanılan silahlar vb. detay yer almamaktadır. Soruşturmanın hiçbir yerinde operasyona katılan askerî unsurlardan bahsedilmemektedir.
v. Maktul ve onunla birlikte bulunan diğer on bir kişinin cenazeleri ile silahlar olay yerinde fotoğraflanmamıştır. Silahlar üzerindeki parmak izlerinin tespiti için bir inceleme yapılmamıştır. Maktulün vücudundaki yanıkların nasıl bir silah kullanımı sonucu meydana geldiği araştırılmamıştır.
vi. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan tutanağa göre binanın bodrum katı üzerine çökmesi nedeniyle içine girilememiş ve arama yapılamamıştır. Arama yapılamaması maktul ve diğer kişilerin nasıl öldüklerine dair önemli delillerin toplanamamış olması anlamına gelmektedir. İçine girilemediği iddia edilen binadan silah, mermi ve kovan elde edilmiş ancak elde edilen bu materyaller üzerinde kriminal inceleme yaptırılmamıştır.
vii. Maktulün kıyafetlerinin cenazesinin Adli Tıp Kurumuna sevkinin ardından kaybolduğu anlaşılmıştır.
viii. Çatışmanın meydana geldiği bölgede hemen her köşede MOBESE veya dükkânların kameraları bulunmaktadır. Çatışma bölgesinde kamerası bulunan tank ve panzerler dolaşmaktadır. Buna rağmen olaya ilişkin kamera kaydı bulunamamıştır.
ix. Soruşturma kapsamında hiçbir tanığın veya operasyona katılan güvenlik görevlilerinin beyanı alınmamıştır. Bu durum soruşturmanın başında güvenlik görevlilerinin bir sorumluluğu bulunmadığına yönelik bir ön kabul olduğu anlamına gelmektedir.
x. AİHM, maktul ile aynı binada yaşamını yitiren müştekiler ile ilgili kendisine yapılan başvuruda Hükûmetten savunma istemiş ve Hükûmete Sözleşme'nin 2. maddesinin maddi yönden ve etkili soruşturma yükümlülüğü bakımından ihlal edilip edilmediği yönünde sorular yöneltmiştir.
114. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itiraz Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/11/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının ilgili kısmı şöyledir:
“…
Bu kapsamda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen soruşturma dosyasının incelenmesinde; şüpheliler hakkında müşteki tarafça öne sürülen iddiaların yeterince araştırıldığı, iddiaları destekleyecek nitelikteki delillerin toplandığı, iddiaya konu olayın yeterince irdelendiği ve soruşturma sonunda maktule yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşıldığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu karara karşı verilen itiraz dilekçesinde ileri sürülen kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olay ve delillerin verilen kararın değiştirilmesini ve kaldırılmasını gerektirecek kuvvette olmadığı ve eksik inceleme yapıldığı iddiasının yerinde olmadığı, bu haliyle kamu davasının açılması için yeterli nedenlerin bulunmadığı, tüm dosya kapsamının incelenmesinde; maktulün bulunduğu yerde veya civarında olayı gören kimsenin veya herhangi bir kamera görüntüsünün bulunmadığının anlaşıldığı, bu nedenle gerekli araştırmalara rağmen şüphelilerin tespit edilemediği, dosyada bulunan teşhis tanıkları [R.D.], [H.D.] ve [C.O.] alınan ifadelerinde maktul [M.B.nin] terör örgütü kapsamında aktif faaliyet gösterdiğini beyan ettikleri, gizli tanıklar Fırtına, Batıkan ve Güven'in maktul [M.B.] hakkında terör örgütü adına faaliyet yürüttüğünü, güvenlik güçleri ile silahlı çatışmaya girdiğini ve örgütün silahlı eylemlerine katıldığını belirttikleri, [M.B.nin] PKK/KCK terör örgütünün silahlı yapılanmalarından olan YPS içerisinde faaliyet yürüttüğüne dair istihbari bilgilerin bulunduğu, maktulün ele geçtiği ikamette yapılan aramada şahısların cesetlerinin yanında terör örgütü mensuplarınca kullanılan çok sayıda kalaşnikov marka silah, fişekler, el bombaları, hücum yelekleri ele geçirildiği, örgüte müzahir haber sitelerinde [M.B.nin] örgüt adına faaliyet yürüterek direnişlerde bulunduğunun belirtildiği, yine söz konusu örgüte müzahir internet sitelerinde maktulün fotoğraflarının kahraman olarak paylaşıldığı dosya kapsamında bulunan evraklardan anlaşılmıştır. Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı döneminde terör örgütü mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanması, sivil halkın hak ve hürriyetlerinin korunması amacı ile güvenlik güçleri tarafından yapılan operasyonlarda, belirtilen amaçların gerçekleşmesi için silahlı terör örgütü mensuplarının mevcut saldırılarına veya gerçekleşmesi muhakkak olan saldırılara karşı güvenlik güçlerinin bu durumdan korunmaları ve orantılı olarak karşı saldırıda bulunmalarının 5237 sayılı TCK'nun 25/1. maddesinde düzenlenen meşru müdafaa kapsamında kaldığının anlaşıldığı, TCK'nun 25/1. maddesinde 'Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.' şeklinde yer alan düzenleme uyarınca; terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan [M.B.ye] yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebinin bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşıldığından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmekle, itirazın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR (Gerekçesi açıklandığı üzere);
1-Usul ve yasaya uygun bulunan takipsizlik kararına müşteki vekili Av.İlknur Alcan tarafından yapılan İTİRAZIN REDDİNE...
…”
115.Ret kararı başvurucu vekiline 26/11/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, 26/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
116. Başvuru formunda ayrıca M.B.nin ölümü nedeniyle İçişleri Bakanlığı aleyhine Mardin 2. İdare Mahkemesinde 2017/3633 Esas sayılı dosya ile tam yargı davası açıldığı, bu davanın reddi üzerine istinaf talebinde bulunulduğu ve bu talebin kabul edildiği, tam yargı davasının Mardin İdare Mahkemesinde devam ettiği bildirilmiştir. UYAP'tan yapılan araştırmada Mardin 2. İdare Mahkemesinin tam yargı davasını süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddettiği, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesinin 26/5/2021 tarihli ve E.2021/648, K.2021/1042 sayılı kararıyla istinaf istemini kabul ettiği ve yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir karar verilmesi için dosyayı İdare Mahkemesine gönderdiği anlaşılmıştır.
3. Mehmet Tunç'un Ölümüyle İlgili Olarak Yürütülen Ceza Soruşturması
117. 9/2/2016 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, Cudi Mahallesi C-3185 adresindeki binada arama ve elkoyma işlemleri yapılmasına karar verilmiştir.
118. Arama işlemine ilişkin olarak 9/2/2016 tarihinde saat 19.00'da düzenlenen ve beş uzman tarafından imzalanan olay yeri inceleme raporu içeriği özetle şöyledir:
- 8/2/2016 tarihinde aynı adres için Başsavcılıktan arama izni alınmış ve sabah 09.55 sıralarında arama ve elkoyma işlemleri için adrese gelinmiştir. Saat 11.00 sıralarında, arama yapan görevlilere ve arama yapılan yerin çevre emniyetini alan Jandarma Özel Harekât ve Polis Özel Harekât mensuplarına terör örgütü üyelerince bombalı ve silahlı saldırı yapılmış; saldırı sonucu yaralanan görevliler olmuştur. Operasyonu yöneten askerî yetkililer tarafından sıcak çatışma bölgesinden bir an önce uzaklaşılması gerektiğinin bildirilmesi üzerine aramaya son verilerek alandan çıkılmıştır.
- 9/2/2016 günü saat 15.10 sıralarında arama işlemi için yeniden aynı adrese gelinmiştir. Adrese gelindiğinde olay yeri yakınlarında terör örgütü ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar devam etmektedir. Bu ortamda yeniden arama işlemine başlanmıştır.
- Adresin Narin Sokak üzerinde tek katlı çökmüş bir bina olduğu tespit edilmiştir. Binanın sokak tarafındaki enkazı altında ve sokak içinde terör örgütü mensuplarına ait beş kadın, altı erkek cesedi ve bir kişiye ait ceset parçası bulunmuştur. Bu cesetlerin yakınında tahrip olmuş Kalaşnikof marka altı tüfek ve bu silahlara ait materyaller bulunarak muhafaza altına alınmıştır. Cesetler torbalara konularak Cizre Devlet Hastanesine gönderilmiştir. Olay yerinin çeşitli açılardan kamera ve fotoğraf çekimi yapılarak çalışmaya son verilmiştir.
119. Cizre Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 9/2/2016 tarihli arama ve elkoyma işlemlerine dair tutanak, olay yeri inceleme raporu ile Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/2/2016 tarihli elkoyma kararına yukarıdaki paragraflarda yer verilmiştir (bkz. §§ 68-72,94).
120. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bahsi geçen arama ve elkoyma işlemlerinde bulunan cesetler ile ilgili olarak aynı tarihte soruşturmalar başlatılmıştır. 2016/579 sayılı soruşturma kapsamında 9/2/2016 tarihinde C-3185 olarak numaralandırılan bina yakınlarında bulunan ve kimliği bilinmeyen erkek cesedi üzerinde ölü muayene işlemi yapılmıştır. Ölü muayene işlemine Cumhuriyet savcısı ile birlikte fotoğraf ve kamera görüntüsü çekimi için iki olay yeri inceleme görevlisi, otopsi yardımcısı ve genel cerrahi uzmanı bir hekim katılmıştır. Bu işlem sonucunda düzenlenen Adli Ölü Muayene Tutanağı'nda yer alan bilgi ve bulgular özetle şöyledir:
i. Cesedin üzerinde C-3185 yazan bir ceset torbası içinde getirildiği, üzerinde kıyafet bulunmadığı, 180-185 cm boylarında bir erkeğe ait olduğu tespit edilmiştir.
ii. Saçlı deri sol frontopariyeteral bölgede kemik bütünlüğünün bozulduğu ve beyin dokusunun gözlendiği sol zigomatik bölgede yaklaşık 6x6 cm'lik altında muhtemel kırığın olduğu doku defekti, yüz ve saçlı deri bölgesinde 3 ve 4. derece yanık olduğu, boyun bölgesinde 3 ve 4. derece yanık bulunduğu gözlenmiştir.
iii. Toraks duvarında 3 ve 4. derece yanık olduğu, sol toraks duvarı bütünlüğünün tamamıyla bozulduğu görülmüştür. Toraks içi organlarının evisere olduğu batın ön duvarında ayrı derece yanık olduğu, göbek altı kısmında duvarın tamamen bozulduğu, bu bölgede ve batın sol tarafında batın içi organlarının evissere olduğu, sırt bel glutea da yaygın, ileri derece yanığa bağlı karbonizasyon gözlenmiştir.
iv. Sağ üst ekstremitede 4. derece yanık olduğu, cilt bütünlüğünün bozulduğu, kas ve tendon yapılarında yer yer karbonizasyon bulunduğu, sol üst ekstremitenin tamamında 3 ve 4. derece yanık ve hümerus açık kırığı olduğu, sol alt ekstremite pelvik bölgeden itibaren diz bölgesine kadar ve yine sağ alt ekstremitede pelvisten ayak bileğine kadar ileri derece yanık ve karbonizasyon gözlenmiştir. Diz altında 4. derece yanık olduğu, sağ ayakta ayak sırtı bölgesinde iki adet, plantor bölgede bir adet değişik boyut ve derinlikte parçalı kesi olduğu gözlenmiştir.
v. Tespit edilen bulgulara göre kesin ölüm sebebi tayin edilemediğinden cesedin Şanlıurfa Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verilerek ölü muayene işlemine 9/2/2016 günü saat 22.33'te son verilmiştir.
121. 9/2/2016 tarihinde yapılan ve yukarıda belirtilen ölü muayene işlemi, hazır bulunan olay yeri görevlileri tarafından kamera ve fotoğraf çekimi yapılarak kayıt altına alınmıştır. Bu konuda düzenlenen 2016/662 sayılı olay yeri inceleme raporunda cesedin durumu uygun olmadığı için svap alınamadığı ancak sağ elin uygun olan parmaklarından parmak izlerinin alındığı, cesedin üzerinde kıyafet bulunmadığı belirtilmiştir.
122.10/2/2016 tarihinde Şanlıurfa Adli Tıp Kurumunda ceset üzerinde klasik otopsi yapılmıştır. Otopsi işlemine Cumhuriyet savcısı, üç adli tıp uzmanı, üç otopsi yardımcısı ile iki fotoğrafçı iştirak etmiştir. Otopsi işlemine başlamadan çekilen röntgen filminde baş ve gövdede düzensiz şekilli, küçük çaplı birkaç tane şarapnel parçası ile uyumlu metalik imajlar bulunduğu belirlenmiştir. DNA analizinde kullanılmak üzere cesetten üç adet diş ile sternum parçası, toksikolojik analiz için iç organ örnekleri alınmıştır. 10/2/2016 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı'nda belirtilen haricî bulgular özetle şöyledir:
i. Ceset 180 cm boyunda, 80-85 kg ağırlığında uçları yanmış kısa siyah saçlı, uçları yanmış kısa siyah bıyıklı, buğday tenli bir erkeğe aittir. Ekstrekmiteler büyük ölçüde yanmış olduğundan cesette ölü katılığı ve ölü lekeleri tefrik edilememiştir.
ii. Kafada ve gövdede yoğun miktarda hafif kurumuş çamursu toprak bulaşığı olduğu, toprak bulaşığı temizlendiğinde ise yüzde saçlı deride, boyunda, gövde ön ve yan yüzlerde, sırtta 2 ve 3. derece yanık alanı olduğu, alt ekstremiteler ön ve arka yüzlerde, sol omuzda, pubik bölgede, sırtta lomber ve gluteal bölgelerde, geniş 2 ve 3. derece yanık nedeniyle kas dokularının açığa çıktığı, yer yer kömürleşmiş yumuşak doku bulunduğu görülmüştür.
iii. Sol ve sağ humerus diafizinde, sol tibia diafizinde açık kırıklar olduğu, göğüs sol yanda koltuk altından sol SİAS’a kadar uzanan geniş 50x20 cm’lik alanda yumuşak doku defekti ile bu alandan dışarı protrrude olmuş batın ve göğüs iç organları bulunduğu, sağ ayakta küçük çaplı, muhtemel ateşli silah ürünü (şarapnel/yabancı cisim) birkaç giriş çıkış yarası olduğu tespit edilmiştir.
iv. Kafada, sol taraf şakak ve yanakta kenarları düzensiz 11x7 cm’lik lazerasyon, sağ kulak alt ucunda 5x5 cm’lik lazerasyon, sağ kaş medialinde 2x0,5 cm’lik ve çene ön kısım sol tarafta 2x1 cm’lik düzensiz kenarlı, muhtemel ateşli silah ürünü (şarapnel/yabancı cisim) giriş yaraları olduğu, burun sırtında 2x1 cm’lik yüzeysel lazerasyon olduğu görülmüştür.
v. Oksipital bölgede 2x2 cm’lik, sağ temporalde 1x1 cm’lik, oksipitopariyetalda 2x2 cm’lik cilt yüzeyinde atış artığı ya da iz lekesi izlenmeyen düzensiz kenarlı ve yıdızvari görünümlü, muhtemel ateşli silah ürünü giriş yaraları olduğu düşünülmüştür.
123. 10/2/2016 tarihli tutanağa göre ceset üzerinde yapılan klasik otopsi sonucu elde edilen bilgi ve bulgular özetle şöyledir:
i. Baş bölgesi açılarak yapılan incelemede saçlı deri altında sol frontotemporoparyetal ve oksipital bölgede hematom ile bu bölge kubbe kemiklerinde 20x15 cm’lik alanda parçalı kırıklar olduğu tespit edilmiştir. Haricen ve beyin kesitlerinde yaygın SAK ile sol hemisferde trase boyunca geniş lazerasyon izlenmiştir. Kafa kaide kemikleri sol taraf orta fossada ayrıklı lineer kırıklar olduğu görülmüştür. Boyun bölgesi incelendiğinde trakea ve özefagus lümenleri içinde sıvama tarzı kanlı sıvı olduğu, hyoidkemik, troid kıkırdak ve boyun omurlarının sağlam olduğu belirlenmiştir.
ii. Göğüs bölgesi açılarak yapılan incelemede sol taraf 6-12. kaburgalar hizasında geniş doku defekti olduğu, diyafragmanın bu seviyede solda parçalanmış olduğu görülmüştür. Sol taraf 4-10 kotlarda ön aksiller hat hizasında muhtemel ateşli silah ürünü (şarapnel/yabancı cisim) geçişine bağlı kırıklar olduğu tespit edilmiştir. Her iki göğüs boşluğunda 250 ml civarında çürüme sıvısıyla karışık kan olduğu görülmüştür. Perikardın sağ yanında küçük bir alanda tam kat rüptüre olduğu izlenmiştir. Her iki akciğer yüzey ve kesitlerinde tüm loblarda ateşli silah ürünü (şarapnel/yabancı cisim) geçişine bağlı geniş lasere alanlar izlenmiştir. T7-L5 seviyesinde vertabra korpuslarında ayrıklı kırıklar, sağ taraf 4-10. kotlarda paravertabral bileşkeye 7 cm mesafede parçalı kırıklar mevcuttur.
iii. Batın içinden otopsi masasına 2x0,7 cm boyutlarında bir adet şarapnel parçası düşmüştür. Batın içinde 200 ml civarında hafif çürüme sıvısıyla karışık serohemorojik sıvı birikimine rastlanmıştır. Karaciğer sağ lobunun büyük oranda lasere olduğu görülmüştür. Bağırsakların batın sol yandaki doku defektinden dışarı çıkmış olduğu ve jejunum seviyesinde bağırsak yüzeylerinde yanıklar olduğu tespit edilmiştir.
124. Tutanağın sonuç bölümünde ölüm nedenine ilişkin kanaatler şöyle ifade edilmiştir:
"1-Kişinin ateşli silah ürünü (şarapnel/yabancı cisim) yaralanmasına bağlı ekstremite, kaburga, omurga ve kafatası kubbe-kaide kemik kırıkları ile birlikte beyin zarı kanaması, beyin harabiyeti ve iç organ hasarından gelişen iç ve dış kanama ve yanık sonucu öldüğü,
2- Kişinin vücuduna çok sayıda ateşli silah ürünü (şarapnel/yabancı cisim) isabet etmiş olup, kafa, göğüs, batın bölgelerinde tarif eden yaralanmalar müstakilen ve müştereken öldürücü nitelikte olduğu,
3- Cesetten otopsi işlemi sırasında 1 adet şarapnel parçası elde edildi, ateşli silah mermi çekirdeği elde edilmediği,
4- Cesetten alınan iç organ (karaciğer, böbrek, kas dokusu) örneklerinin alkol, uyutucu-uyarıcı ve sistematik toksikolojik analiz için Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığına gönderilmesinin uygun olduğu,
5- Cesetten otopsi esnasında gerektiğinde DNA analizinde kullanılmak üzere alınan 3 adet diş ile sternum parçası örneğinin ve 3 adet şarapnel parçasının usulüne uygun paketlendikten sonra Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmek üzere olay yeri inceleme ekibinde görevlisi [Ç.E.K.ya] teslim edilmesinin uygun olduğu kanaatindeyim…
…”
125. 15/2/2016 tarihinde Cizre Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen tutanakta ölü muayene işlemi sırasında kimliği belirsiz erkek şahıstan alınan on parmak basım izlerinin Otomatik Parmak İzi ve Avuç İzi Teşhis Sistemi'nde yapılan arşiv araştırmasında bir kaydının bulunamadığı bildirilmiştir.
126. Başsavcılık ölen şahsın kimliğinin tespit edilmesi ve olayın faillerinin belirlenmesi amacıyla 16/2/2016 tarihinde Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğüne hitaben bir müzekkere düzenlemiştir. Müzekkerede özetle şu talepler yer almaktadır:
i. Ölüm olayının gerçekleştiği yerin tespit edilerek olay yeri incelemesi yapılması, olayın ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin olarak tutanak tutulması, delil olabilecek eşyanın muhafaza altına alınarak inceleme için Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmesi
ii. Olayın meydana geldiği yerdeki kamuya ve özel kişilere ait tüm kamera kayıtlarının tespit edilerek gönderilmesi, ölüm olayına ilişkin telsiz kayıtlarının gönderilmesi
iii. Ölenin kimliğinin tespiti için yapılacak işlemlerde Başsavcılıktan talimat alınması, kimliğin tespiti hâlinde ölen kişinin yakınlarının mağdur/müşteki sıfatıyla beyanlarının alınması, ölenle ilgili kayıp başvurusu dâhil tüm adli kayıtların çıkarılması
iv. Olayla ilgili bilgisi bulunan kişilerin tespit edilerek tanık sıfatıyla beyanlarının alınması, beyanlarının alınamaması durumunda açık adres ve kimlik bilgilerinin Başsavcılığa bildirilmesi
v. Olay faillerinin belirlenmesi amacıyla araştırma yapılması
vi. Olay yerinden ve cesetten elde edilen deliller üzerinde kriminal araştırma yapılması
vii. Ölen şahıs hakkında yazılı ve görsel basın, internet siteleri ve sosyal medyada çıkan ve çıkabilecek haberlerin takip edilmesi, bulunmaları hâlinde tespitlerinin yapılması
viii. Olay faillerinin tespiti ve delil olabilecek her türlü bilgi ve bulguya ulaşılabilmesi için gerekli görülecek diğer hususlarla ilgili olarak Başsavcılıktan talimat alınması
ix. Olayın hassasiyetine binaen talep edilen işlemlerin eksiksiz ve ivedi bir şekilde tamamlanması
127. Mehmet Tunç'un annesi olan başvurucu Esmer Tunç 29/2/2016 günü Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuş ve üzerinde otopsi işlemi yapılan kimliği belirsiz erkek cesedini Mehmet Tunç olarak teşhis etmiştir. Aynı gün defin ruhsatı düzenlenerek Mehmet Tunç'un cesedi başvurucu Esmer Tunç’a teslim edilmiştir.
128. Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/2/2016 tarihli kararıyla otopsi sırasında alınan örnekler üzerinde kimlik tespiti amacıyla moleküler genetik inceleme yapılmasına karar verilmiştir. Bu incelemeyi yapan Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi 10/3/2016 tarihli raporunda, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan otopsi sırasında alınan biyolojik materyallerden elde edilen DNA profili ile başvurucu Esmer Tunç’un DNA profilinin %99,99 uyumlu olduğunu ve Esmer Tunç’un otopsisi yapılan bu kişinin annesi olabileceğini belirtmiştir. Aynı Kurum ayrıca başvurucu Ahmet Tunç'un %99,9 ihtimalle otopsisi yapılan kimliği belirsiz cesedin babası olduğuna dair 7/3/2016 tarihli rapor düzenlemiştir.
129. Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesinin 29/3/2016 tarihli raporunda, otopsi sırasında alınan kas ve iç organ örnekleri üzerinde yapılan incelemede sistematiklerindeki maddelerin bulunmadığı bildirilmiştir.
130. Cizre Emniyet Müdürlüğünün 19/7/2016 tarihinde olayın gerçekleştiği adresin tespitine dair düzenlediği tutanağın içeriği şöyledir:
“09/02/2016 günü Cudi Mahallesi'nde yer alan ve askeri yetkililer tarafından operasyon kapsamında kullanılmak üzere hazırlanan haritaya göre C-3185 olarak numaralandırılan binada yapılan arama işlemi ile ilgili olarak askeri numaralandırmaya göre belirlenen bahse konusu yerin açık adresinin tespit edilebilmesi amacıyla yapılan adres tespit çalışmaları neticesinde söz konusu adresin Cudi Mahallesi Niran Sokak No:7 (C-3185) Cizre/ŞIRNAK sayılı adres olduğunun tespit edildiğine dair;
…”
131. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğünün Cumhuriyet Başsavcılığının yukarıda belirtilen (bkz. § 126) taleplerine cevaben gönderdiği 9/8/2016 tarihli yazı içeriği özetle şöyledir:
- 9/2/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 7 (C-3185) adresinde yapılan işlemlere ilişkin Arama ve Elkoyma Tutanağı ile olay yeri inceleme raporu gönderilmiştir.
i. Olay yeri ve çevresinde yapılan araştırmalarda kamuya veya özel kişilere ait bir kamera sistemi tespit edilememiştir.
ii. Olayla ilgili bilgi sahibi olan kimse tespit edilemediğinden ifadeler alınamamıştır.
iii. Olayın faili/faillerinin açık kimlik ve adresleri tespit edilememiştir ancak bu konudaki çalışmalar devam etmektedir.
iv. Ölü muayene işleminin ardından düzenlenen olay yeri inceleme raporundan cesetten kıyafet veya svap elde edilemediği anlaşılmıştır. Bu nedenle herhangi bir kriminal inceleme yaptırılmamıştır.
v. Olayla ilgili olarak düzenlenen İnternet Tespit Tutanakları yazı ekinde gönderilmiştir.
132. Emniyet Müdürlüğünün bu cevap yazısının ekinde yer alan 6/9/2015 tarihli, PKK/KCK faaliyetleri konulu yazısında özetle;
i. 12/7/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütünün merkez yönetimi tarafından Şırnak, Cizre, Silopi ve Nusaybin'in kendi "öz yönetim"lerini kuracaklarını açıklamasının ardından terör örgütünün talimatıyla 13/8/2015 tarihinde Cizre İlçesi'nde Cizre Özerklik Halk Meclisi adı altında bir geçici meclis yönetimi kurulduğu,
ii. Bu oluşum içinde faaliyet yürüten şahıslar ile ilgili yapılan araştırmada 3/9/2015 günü saat 21.00 sıralarında Cizre ilçesinde Cizre Özerklik Halk Meclisi içinde faaliyet yürüten şahıslar, HDP (Halkların Demokratik Partisi) ve DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) ilçe teşkilatı içinde faaliyet yürüten şahıslar ile terör örgütünün silahlı kanadı HPG/Yerel Birlikler içinde faaliyet yürüten bazı silahlı kişilerin de aralarında olduğu bir grubun Nur ve Cudi Mahallelerinde ikamet eden nüfuzlu bazı aileleri ziyaret ettiği,
iii. Söz konusu ziyaretlere katılanlar arasında Cizre Belediyesi Eş Başkanı, HDP Cizre İlçe Başkanı, HDP Cizre İlçe Eş Başkanı ve DBP Cizre İlçe Başkanı'nın da bulunduğu, Cizde Özerklik Halk Meclisi başkanı sıfatıyla Mehmet Tunç ve eş başkanı sıfatıyla Asya Yüksel ile birlikte Cizre Demokratik Halk Meclisi Hukuk İşleri sorumluları ve Meclis Yürütme Kurulu üyelerinin de bu ziyaretlere katıldığı, ziyaretler esnasında Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in güvenlik güçlerinin önümüzdeki birkaç gün içinde mahallelere girerek operasyon yapacağı, bu durumun özerklik ilanının ihlali olduğu ve halkın bu noktada meşru müdafaa hakkının doğacağı, silahı olmayanlara AK-47 marka silah verileceğini söyleyerek ziyaret ettikleri şahıslara operasyona karşı sokak nöbetlerine katılmaları şeklinde konuşmalar yaptıkları, bazı aile ve şahısların silah almayı kabul etmeleri üzerine bu kişilerin isimlerinin alınarak terör örgütüne verildiği yönünde istihbari bilgiler bulunduğu belirtilmiştir.
133. Soruşturma dosyasında yer alan belgelere göre yaralama, silahlı terör örgütüne üye olma, toplantı veya gösteri yürüyüşlerine silah veya yasak olan diğer aletlerle katılma gibi suçlardan devam eden ceza davaları bulunan Mehmet Tunç'un PKK terör örgütü ile irtibatı ve hendek olaylarındaki rolüne dair on gizli tanığın ve iki tanığın Cizre ve Şırnak Cumhuriyet savcıları önünde yaptıkları teşhis işlemleri ve anlatımları bulunmaktadır. Bu anlatımlarda Mehmet Tunç'un özetle;
i. PKK terör örgütü dağ kadrosundan gelen Mamo kod adlı terör örgütü üyesiyle birlikte Cizre’de barikatların kurulması, kontrolü ve güvenlik güçlerine yapılacak eylemlerin planlanmasında çalıştığı, Mamo kod adlı terör örgütü üyesinin ihtiyacı olan araçları temin ettiği, ilçe ile ilgili bilgi verdiği, bu eylemlerine çatışmaların sonuna kadar devam ettiği,
ii. Örgütle Parti arasında bilgi akışı sağladığı, çatışmalarda yaralanan örgütçülerin sivil olarak gösterilip hastaneye taşınmasına yardım ettiği,
iii. "PKK ile bağlantılı ve organizatör" olduğu, "örgüt tarafından atanmış Cizre kaymakamı konumunda" olduğu, "örgütün Cizre’de kilit isimlerinden birisi" olduğu, "terör örgütünün Cizre İlçesi'nde kurduğu mahkemede görevli" olduğu, mahalle sorumlularının talimatları Mehmet Tunç'tan aldığı, Mehmet Tunç'un belediye başkanına dahi talimat verebildiği, mahalleleri gezerek kırsaldan gelen örgüt mensuplarına mahalleler ve mahalledeki kişiler hakkında bilgi verdiği,
iv. Dağ kadrosundan örgüt mensuplarının geldiklerinde Mehmet Tunç'un evinde kaldıkları, Mehmet Tunç'un bunlara patlayıcı döşenecek yerleri, asker ve polislere saldırı düzenlenecek noktaları gösterdiği, Mehmet Tunç'un evinin bahçesinden farklı noktalara patlayıcı kablolar çekildiği,
v. PKK/KCK terör örgütü gençlik yapılanması YDG-H’nin eş başkanı olduğu, YDG-H Asayişin yaptığı faaliyetlerden sorumlu olduğu, etrafında sürekli silahlı adamları olduğu, terör olayları sırasında kalabalığı yönlendirdiği,
vi. Sokağa çıkma yasakları sırasında terör örgütünün propagandasını yaparak mahallelerin boşaltılmamasını talep ettiği, her gece mahallelerden örgüt üyelerine vermek üzere zorla para ve yemek topladığı, araçla mahallelerde gezerek megafonla terör örgütünün propagandasını yaptığı,
vii. Cizre KCK eş başkanı ve PKK/KCK terör örgütü talimatıyla kurulan "Cizre öz yönetimi" eş başkanı olduğu, PKK terör örgütünün dağ kadrosundan gelen talimatları bizzat uygulayan kişi olduğu, ilçede tüm örgütsel faaliyetlerin talimatını veren kişi olduğu belirtilmiştir.
134. Yazı eklerinde yer alan İnternet Tespit Tutanaklarında yer alan bilgiler özetle şöyledir:
i. 1/3/2016 tarihli 'ozgurgundem.com' adli sitede yer alan 'Fedaice direnip onur abidesi oldular' başlıklı haberde şu ifadeler kullanılmıştır:
"...Vahşet bodrumlarında bulunan yaralıların durumunu kamuoyuyla paylaşırken kullandığı, ‘Kimse bizden teslim olmamızı beklemesin. Biz ilk gün olduğu gibi omuz omuza direneceğiz ve bu uğurda gerekirse şehit olacağız’ sözleri aynı zamanda Cizir'de yaşanan direnişin boyutunu da gözler önüne serdi. Mehmet Tunç, ‘100 kişinin katledilmesiyle bu hareketin bitmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Herkesin moralini iyi tutması lazım. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, mücadeleye devam eden arkadaşlara selamlarımı iletiyorum’ demişti. Tunç'un son sözleri ise ‘Biz direndik, diz çökmedik bizimle gurur duyun’ olmuştu."
ii. 29/2/2016 tarihli anfturkce.net sitesinde yayımlanan "Tunç, Teslimiyet bizim için ihanettir demişti" başlıklı haberde şu ifadeler yer almaktadır:
“On binlerce asker ve polislerle Cizre'yi kuşatma altına alan devlet, ‘özgürlük sevdamızdan bizi alıkoyamazsınız’ diyen Cizre halkı, aylardır eşsiz direniş içerisinde tarihin sayfalarında yerini aldı. Cizreli Berivan'dan sonra Cizre'nin yurtsever halkına öncülük eden Cizre Halk Meclisi Mehmet Tunç, kamuoyuna seslendiği her seferinde, ‘biz Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin çizgisinden geliyoruz. Teslimiyet bizim için ihanettir. Kimse bizim teslim olmamızı beklemesin’ sözleri ile belki yüzyıllarca unutmayacak tarihi sözlerin altına imzasını attı.”
iii. 1/3/2016 tarihli anfturkce.net sitesinde yer alan "Mehmet Hevalin ardından…" başlıklı yazıda şu ifadeler yer almaktadır:
“Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanları Asya Yüksel ve Mehmet Tunç ile ilk karşılaştığımda Cizre bu kadar yıkılmamış, insanlık bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Hendekler vardı yine Cizre'nin mahallelerinde. Ancak kan değil, hendekleriyle birlikte hayat günlük rutininde akıp gidiyordu.… Yafes Mahallesi'ni dolaşırken sormuştum: 'Bütün eşbaşkanlar tutuklu, siz nasıl dışarıdasınız? Oldukça rahattılar. Tebessümle yanıt vermişti Mehmet heval: ‘Özgür alanlarda rahatça dolaşabiliyoruz.’ O özgür alanlar hendeklerle korunan mahallelerdi. ‘Mesela sizinle belediyeye gelemeyiz, çünkü bina hendeklerle korunan mahallelerin dışında, oraya gelirsek gözaltına alınabiliriz’ diye eklemişti [A] heval…"
iv. bestanuce.info sitesinde yer alan 8/3/2016 tarihli ve "Mehmet heval direnişiyle tarihe mührünü vurdu" başlıklı yazıda şu ifadeler yer almaktadır:
“…Cizre'de yaralıların mahsur kaldıkları binalara devlet güçlerinin saldırısında katledilen ve sergilediği tarihi direnişi ve 'Biz direndik, diz çökmedik, bizimle gurur duyun' sözleri ile veda eden Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç'u cezaevi arkadaşı DBP Şırnak İl Eşbaşkanı Salih Gülenç anlattı.
…Mehmet Tunç'un cezaevinde kısa sürede Kürtçe ders vermeye de başladığını söyleyen Gülenç, Mehmet Tunç'u şu sözlerle anlattı: ‘Mehmet heval her alanda kendisini geliştiriyordu, Apocu bir kişiliğe sahipti. Onda öyle bir ruh vardı. Önder Apo'yu anlamak için çok çalışıyordu. Devamlı olarak, 'Zindan devrim alanıdır. Kürdistan kazanmıştır, çok kısa zamanda hepimiz özgürleşeceğiz' diyordu. Mehmet heval her zaman heyecanlıydı ve gülüyordu. Özellikle bu yanları yanında kalan tüm arkadaşların da dikkatini çekmiş ve onları etkilemiştir.’
…Mehmet Tunç'un cezaevinden çıktığı günlerde DAİŞ çetelerinin Rojava ve Şengal'e saldırılarının yoğun bir şekilde devam ettiğini belirten Gülenç, Mehmet Tunç'un Şengal ya da Rojava'ya giderek çetelere karşı direnmek için kendisini dayattığını ifade etti. Gülenç, ‘Mehmet Tunç bu önerisini arkadaşlara iletti. Ancak arkadaşlar onun demokratik özerklik çalışmalarında yer almasını istedi. Bu konu da gelişkin bir arkadaştı. Çok fazla emeği de oldu. Zaten Karayılan da dile getirdi, Mehmet Tunç, sivil alanda dönemin öncülüğünü yaptı. Dönemin ruhunun simgesi oldu. Yine Bayık da Mehmet Tunç'u dönemin Seyid Rızası olarak tanımladı. Son saatlerine kadar da 'teslim olmayacağız' dedi. …Mehmet Tunç'un bu sözlerini her Kürt genci ve siyasetçisi örnek almalı' diye konuştu.
Konuşmasının sonunda, ‘Özyönetim şehitleri iradelerini AKP'ye teslim etmediler’ diyen Gülenç, direnişi büyütme çağrısında bulunarak, şunları kaydetti: ‘Mehmet heval ve diğer özyönetim şehitleri büyük bir kahramanlıkla direndiler. Teslim olmadılar. Onların direnişi sayesinde başımız diktir. Beyaz bayrağı alıp çıkabilirlerdi, ama yapmadılar. Destan yazdılar ve tarihe mühürlerini vurdular. Mehmet Tunç şahsında tarihe mühürlerini vurdular. Her kes bilsin ki; AKP hükümeti Cizre'de kaybetti.’”
v. anfturkce.net sitesinde yer alan 1/3/2016 tarihli "Mehmet Tunç ve O.T.yi binler uğurladı" başlıklı yazıda şu ifadeler yer almaktadır:
“…Cizre'de özyönetim direnişinde mahsur kaldıkları vahşet bodrumlarında ‘Diz çökmeyeceğiz, halkımız bizimle gurur duysun’ sözleriyle hafızalarda yer edinen Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç, ile kardeşi [O.T.], Şırnak'ta binlerce kişinin katıldığı törenle son yolculuğuna uğurlandı. Bahçelievler Mahallesi'ndeki Nalaro Mezarlığı'nda son yolculuğuna uğurlanan Tunç, kardeşlerin cenaze törenine; DTK Eşbaşkanı [S.I.], HDP Eş Genel Başkanı [F.Y.], çok sayıda HDP milletvekili, Şırnak Halk Meclisi eşbaşkanları … DBP, HDP ve MEYADER yöneticileri de katıldı.
Tunç kardeşlerin tabutlarını Bahçelievler Mahallesi girişinde omuzlayan kitle, Mehmet Tunç'un, Cizre direnişi sırasında söylediği, ‘Diz çökmedik, çökmeyeceğiz. Halkımız bizimle gurur duysun' sözlerine atfen ‘Diz çökmedik, çökmeyeceğiz’, ‘Botan sizinle gurur duyuyor’, ‘Biji Serok Apo’, ‘Biji birxwedana Cizir’, ‘Ey şehid xwina we erdö namine’, ‘İntikam’ ve ‘Şehid namirin’ sloganlarını haykırdı. Üzerinde Tunç kardeşler ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fotoğraflarının bulunduğu pankartın da açıldığı yürüyüşle ardından mezarlığa gelindi. Nergis ve karanfillerle uğurlandılar Yakalarına Mehmet Tunç'un, fotoğraflarını asan halk, ‘Rakin şehid min rakin’ ağıdını söyleyerek, Tunç kardeşlerin tabutlarına baharın gelişilin sembolü olan nergisleri bıraktı…”
135. Soruşturma dosyasında bulunan 9/7/2016 tarihli Kamera Araştırma Tutanağı'nda Mehmet Tunç'un cesedinin bulunduğu yer ve çevresinde yapılan araştırmalar neticesinde herhangi bir MOBESE ve kamuya/özel kişiye ait kamera sisteminin bulunmadığı belirtilmiştir. Aynı tarihli Fail Araştırma Tutanağı'nda ise olayın meydana geldiği yerin çevresinde MOBESE kamerasının olmaması, olaya ilişkin failin/faillerin tespitini yapabilecek ölçüde herhangi bir tanığın olmaması nedeniyle olay faili şahıs/şahısların açık kimlik ve adres tespitinin yapılamadığı, failin/faillerin tespitine ve teminine yönelik çalışmalara devam edildiği belirtilmiştir.
136. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı 7/11/2016 tarihli müzekkereyle, 8/2/2016 tarihinde Cudi mahallesi, Niran Sokak C-3185 numaralı binada yapılan aramada Mehmet Tunç dışında on cesedin daha bulunduğunu belirterek bu on cesedin kimlik bilgilerinin tespit edilip edilmediğinin ve soruşturma numaralarının bildirilmesini, ölen şahısların terör örgütü üyeliği ile ilgili olarak haklarında araştırma tutanağı tanzim edilmesini, Mehmet Tunç'un Cizre ilçesindeki sokağa çıkma yasağı döneminde internet ortamında paylaşılan medya ile telefon görüşmelerinin CD hâline getirilmesini istemiştir. Cizre Emniyet Müdürlüğü bu yazıya verdiği 14/11/2016 tarihli cevapta C-3185 numaralı adreste cesetleri bulunan kişilerin Mehmet Tunç ile birlikte V.B., A.E., H.Ç., Asya Yüksel, Serdar Özbek, A.G., Yasemin Çıkmaz, D.K., Z.B., B.K. ve M.B. olduğunu bildirmiş; Mehmet Tunç'un sokağa çıkma yasağı döneminde internet ortamında paylaşılan, medya kuruluşlarına telefonla bağlanarak yaptığı açıklamaların bir DVD ile gönderildiğini ifade etmiştir.
137. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı Emniyet Müdürlüğüne hitaben yazdığı 9/1/2017 tarihli müzekkereyle, olayların yaşandığı gün ve bir gün öncesine ait telsiz kayıtlarının rapor hâline getirilerek gönderilmesini istemiştir. Emniyet Müdürlüğü bu yazıya cevaben cesetlerin bulunduğu 9/2/2016 günü ile bir gün öncesi olan 8/2/2016 gününe ait tüm telsiz kanallarının muhabere kayıtlarının dijital ses dosyaları hâlinde, DVD ortamında gönderildiğini, ayrıca bu telsiz kayıtlarının PDF dosya uzantılı formatta, dijital olarak CD ortamında gönderildiğini bildirmiştir.
138. Soruşturma dosyasında bulunan telsiz konuşmaları ile insansız hava aracı (İHA) ve MOBESE kayıtlarından, başvuruya konu olayın geçtiği yer ve çevresinde yaşanan silahlı çatışmalar, düzenlenen operasyonlar ve yapılan adli işlemlerle ilgili olduğu değerlendirilen hususlar şu şekildedir:
1- 7/2/2016-8/2/2016 tarihleri arasında 7. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinden tespit edilen hususlar özetle şöyledir: Arama 4 ekibi 84. kavşağa ambulans istemiştir. Devam eden görüşmelerde Arama 7 ekibinden bir görevlinin çatışmada yaralandığı, bu görevli ile birlikte Narin Sokak ve Nusaybin Caddesi'nin Mehmetçik Sokak girişinde yaşanan çatışmalarda yaralanan çok sayıda güvenlik görevlisinin hastaneye götürüldüğü bilgileri verilmiştir. Ayrıca C 3157 numaralı bina yakınında arama yapan ekibin saldırıya uğraması sonucu Olay Yeri İnceleme görevlilerine ait olan, içinde olay yeri fotoğraflarının da bulunduğu malzemeler çatışma bölgesinde kalmıştır. Yine bu görüşmelere göre çatışma bölgesinde bulunan bir tünel için arama ekibi çağırılmış ancak sıcak temasın devam etmesi nedeniyle aramadan vazgeçilmiştir.
2- 7/2/2016-8/2/2016 tarihleri arasında 21. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinden tespit edilen hususlar özetle şöyledir: Terör örgütü mensuplarının kendi aralarında yaptıkları telsiz görüşmelerinde terör örgütü mensuplarından oluşan 18 kişilik bir grubun çatışma bölgesine gelmesini bekledikleri tespit edilmiştir. Ayrıca terör örgütü mensupları, herkesin bulunduğu yerde kalması, kimsenin dışarı çıkmaması yönünde birbirlerine talimat vermiş; bölgedeki caminin üst tarafında bulunduklarını, yakında bir kişi gördüklerini ve bu kişi hareket ederse onu öldüreceklerini söylemiştir. C 3157 ve C 3158 numaralı binalarda arama yapan görevlilere doğru terör örgütü mensuplarınca ateş edildiği bilgisi yer almıştır. 2186 numaralı binada teröristlere ait bir telsiz bulunduğu belirtilmiş ve buraya arama ekibi gönderilmesi istenmiştir.
3- 7/2/2016-8/2/2016 tarihleri arasında 22. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinden tespit edilen hususlar özetle şöyledir: Bölgede bulunan Avcı 69, Avcı 64 ve Avcı 70 kodlu birimler gece saatlerinde teröristlerin sızmalarını engellemek için el bombası faaliyetinde bulunmuştur. Saat 23.11 sıralarında Ender 250 birimi S 265 numaralı binada tespit edilen bir terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini bildirmiştir. Ayrıca bu kanaldan bölgedeki güvenlik güçlerinin keskin nişancılara karşı dikkatli olmaları gerektiği, bölgede nişancı bulunduğuna dair telsiz kestirmesi alındığı bilgisi verilmiştir. Sabah saatlerinde bölgede operasyon başlatılmış, Ekin 210 birimi 277, 278 ve 280 numaralı binalara girdiğinde tünel ile karşılaşmış ve tünellere el bombası faaliyeti yapmıştır. Avcı 8 birimi de bir tünel tespit ederek buraya operasyon düzenlemiştir. Saat 09.51'de Avcı 7 birimine kırmızı binanın ön tarafından terör örgütü mensuplarınca ateş edilmiştir. Saat 10.20'den itibaren bölgedeki binalara giren güvenlik görevlileri terör örgütü mensuplarına ait silah ve mühimmat bulmuştur. Avcı 81 birimi cami yakınlarındaki binada (S-223) bir terör örgütü mensubunun cesedi ile birlikte bir Kalaşnikof marka tüfek, bir Kanas marka keskin nişancı tüfeği bulmuştur. Yavuz 6 ve Avcı 81 birimleri S 223 numaralı binada devam eden araştırmada M16 marka bir tüfek ve rayfil, bir terör örgütü mensubunun cesedi ve Kalaşnikof marka üç tüfek daha bulmuştur. Avcı 7 birimi binada terör örgütü mensuplarına ait bir yelek ve şarjör bulduğunu anons etmiştir. Bunun hemen ardından terör örgütü mensuplarının bölgedeki güvenlik görevlilerini çapraz ateşe aldıkları ve Bixi diye tabir edilen ağır makineli tüfek ve roket kullanarak saldırı düzenleyeceklerine dair telsiz kestirmesi tespit edildiği anons edilmiştir. Telsiz anonslarına göre aynı anda (saat 10.42) başlayan terör saldırısında Üsteğmen A.Y.Ç.ile birlikte Uzman Çavuş E.K., polis memurları M.E. ve Ö.Ç. yaralanmıştır. Yaralanan güvenlik görevlilerinden biri 3158 numaralı binada bulunmaktadır. Diğer yaralılar Avcı 7 ve Avcı 89 birimlerinde görevlidir. Devam eden çatışmada Ender 20 birimi sarı renkli binanın çatısında bulunan silahlı iki terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini bildirmiştir. Avcı 68 birimi de dört terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini, 3188 numaralı binada başka terör örgütü mensuplarının da olduğunu, onları izlemeye devam ettiklerini anons etmiştir. Ender 250 biriminin bir terör örgütü mensubunun keskin nişancı tarafından etkisiz hâle getirildiğini anons etmesinin ardından Avcı 89 birimi çatışmalarda iki güvenlik görevlisinin daha yaralandığını telsizle haber vermiştir. Aynı dakikada Arama 5 ekibi Niran Sokak'ta yaralıları olduğunu belirterek ambulans talep etmiştir (Başvuru dosyasındaki bilgilere göre Niran Sokak C 3188 numaralı bina ve çevresinde yaşanan telsiz anonslarına konu bu çatışmalarda polis memurları F.D., E.Y., Ö.F.B., B.Y., ve Y.E.A. yaralanmıştır.). Telsiz görüşmelerine göre yaralıları tahliye etme çalışmaları devam ederken Ender 210 birimi ve 3188 numaralı binada bulunan terör örgütü mensupları arasındaki çatışma da sürmektedir. Ender 210 birimi bu çatışmalar sırasında 3188 numaralı binada bulunan iki terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini, bir güvenlik görevlisinin yaralandığını ve Niran Sokak'tan tahliyesi gerektiğini ancak ateş altında olduklarını anons etmiştir. Ender 250 birimi saat 12.20'de yaptığı telsiz anonsunda sarı renkli, yanmış binada bir terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini bildirmiştir. Bunun hemen ardından Rozan kod adlı terör örgütü mensubunun telsiz konuşmalarının tespit edildiği anons edilmiştir. Rozan kodlu terör örgütü mensubunun telsizle diğer terör örgütü mensuplarına sarı renkli binanın çatısında olduğunu, aynı yerde bulunan diğer kişilerin şehit olduklarını, kendisinin de şehit olma ihtimali bulunduğunu, bir noktadan saldırı başlatılırsa belki çıkabileceğini söylediği tespit edilmiştir. Devam eden telsiz görüşmelerinde C 3158 ve 3188 numaralı binalarda düşman unsurları bulunduğu, C 3160 numaralı binada terör örgütü mensubu görüntüsü alındığı, C 3152, C 3159 ve C 3160 numaralı binalar arasında terör örgütü mensuplarının geçiş yaptığı anons edilmiştir. Tosun 1 birimi aracına üç mermi isabet ettiğini ancak yaralı bulunmadığını, Ender 250 birimi ise 3159 numaralı binada bir terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini telsizle haber vermiştir. Saat 14.12'de Avcı 7 birimi girdikleri binada tünel bulduklarını, buradan kendilerine ateş edildiğini, duvarı patlatarak sıcak temasa girdiklerini anons etmiştir. Bunun ardından Avcı 81 birimi kendilerine ateş edildiğini ve tünele uygulama yaptıklarını, kablo parçaları bulduklarını, bomba imha ekiplerinin bunları incelediğini, kendilerinin ise binanın üst katına çıktıklarını, Avcı 78 birimi de terör örgütü mensuplarının bulunduğu binanın altında bir dehliz bulunduğunu, bomba uzmanlarının burada uygulama yaptığını anons etmiştir. Telsiz görüşmelerine göre terör örgütü mensuplarıyla sıcak temasa giren Avcı 7 birimine el bombası atılmıştır. Ekin 240 birimi de kendisine ateş eden bir terör örgütü mensubunu etkisiz hâle getirmiştir. Bu andan itibaren terör örgütü mensuplarının saldırısı ile yeniden şiddetlenen çatışmalarda Jandarma Uzman Çavuş A.A., A.Ş. ve F.Ç. yaralanmıştır. Yaralı güvenlik görevlileri uzun bir uğraş sonucu Nusaybin Caddesi'nde bekleyen ambulansa götürülmüş ancak yaralı bir görevlinin silahı olay yerinde kalmıştır. Çatışmada bir terör örgütü mensubu Avcı 7 birimi tarafından, 3158 numaralı binadan 3160 numaralı binaya geçen bir başka terör örgütü mensubu ise Ender 210 birimi tarafından etkisiz hâle getirilmiştir. Aynı anda Nusaybin Caddesi'nin diğer tarafında bulunan Sur Mahallesi'ndeki S 264, 271, 272, 274, 275, ve 276 numaralı binalar çevresinde de çatışmalar devam etmektedir. Ekin 6 birimi bu çatışmalar sırasında mozaikli binanın yanındaki binada tünel çıkışı tespit ettiklerini, 275 ve 276 numaralı binalar arasında birisi Bixi marka ağır makineli tüfek kullanan iki terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini anons etmiştir. Kartal 10 birimi ise S 271 ve 272 numaralı binalar çevresinde terör örgütü mensubu keskin nişancı bulunduğunu telsizle haber vermiştir.
4- 7/2/2016-8/2/2016 tarihleri arasında 23. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinden tespit edilen hususlar özetle şöyledir: Sabah saat 08.30'dan itibaren yapılan telsiz anonslarından güvenlik güçlerince C 3149, C 3150, C 3151, C 3152, C 3153 ve C 3154 numaralı, ayrıca C 3181 ve C 3182 numaralı binalarda temas araması başlatılmıştır. Yine bu anonslara göre olay yerine gelen ekipler C 3151 sayılı binada yanmış ceset bulunduğu, C 3154 numaralı bina çevresinde de çok sayıda ceset olduğu bilgisini vermiştir. Bölgede operasyon yürüten birlikler tarafından C 3151 numaralı binada terör örgütü mensuplarına ait beş ya da altı ceset, Kalaşnikof marka on bir tüfek, çok sayıda şarjör ve mühimmat, C 3185 ve C 3186 numaralı binalarda terör örgütü mensuplarına ait cesetler, C 3156 numaralı binada zırh delici dört kutu mermi, C 3157'de tank mühimmatı ile tuzaklanmış patlayıcı, C 3159 numaralı binada tuzaklanmış LPG tüpü ve pimi çekilip atılmış ancak patlamamış bir el bombası olduğu tespit edilmiştir. Bu tespitlerin devam ettiği saat 11.00 civarında C 3157 ve C 3158 numaralı binalarda temas aramasında bulunan güvenlik güçlerine terör örgütü mensupları el bombası ve ateşli silahlarla bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırıda C 3158 numaralı binada bulunan Ejder 210 biriminden bir görevli yaralanmıştır.
5- Sabah 06.27 sıralarında hastane çatısında ve 6024 olarak tabir edilen noktada bulunan MOBESE kamera kayıtlarına göre S 231 numaralı bina civarına tank unsuru tarafından faaliyet yapılmıştır.
6- 8/2/2016-9/2/2016 tarihleri arasında 7. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinden tespit edilen hususlar özetle şöyledir: Adli kolluk birimleri, daha önce arama kararı verilen ancak çatışmalar nedeniyle araması yarım kalan C 3185 numaralı bina için yeniden arama kararı talep etmiştir. Bu arada devam eden çatışmalarda yaralanan ve şehit olan güvenlik görevlilerinin bulunduğu çatışma alanlarına güvenli bir mesafeye ambulanslar sevk edilerek yaralı ve şehitlerin tahliyesi için çalışılmış ve bu konuda çok sayıda anons yapılmıştır. Aynı anda, aramalarda görevlendirilen Olay Yeri İnceleme ekipleri merkez telsiz istasyonu tarafından adli karar ve görevler ile ilgili olarak yönlendirilmiştir. C 3159 ve C 3160 numaralı binalar arasında bir terör örgütü mensubu etkisiz hâle getirilmiştir. Aynı yerde patlamamış bir el bombası da bulunmuştur.
7- 8/2/2016-9/2/2016 tarihleri arasında 22. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinden tespit edilen hususlar özetle şöyledir: Saat 21.03'te Bayraktar (İHA) görüntülerinden S 254 bölgesine bir terör örgütü mensubunun girdiği tespit edilmiştir. Hemen ardından aynı binaya dört terör örgütü mensubunun daha girdiği anons edilmiş ve S 254 numaralı binanın kuzey balkonundan güvenlik güçlerine ateş açılmasıyla çatışma başlamıştır. Sur Mahallesi Akdeniz Sokak'ta bir terör örgütü mensubu vurularak yaralanmıştır. Saat 07.00'de Ejder 6 birimi 3164 ve 3158 numaralı binalara tank uygulaması olacağı bilgisini vermiştir. Yaklaşık bir saat sonra aynı birim tarafından 3158 numaralı binada bir terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiği bildirilmiştir. Bu terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirilmesinin ardından güvenlik güçlerinin 3158, 3159 ve 3160 numaralı binalarda temas aramasına girdikleri tespit edilmiştir. Bu sırada Ejder 240 birimine terör örgütü mensuplarınca ateş açılmış ve diğer birimler Ejder 240 birimini, bulundukları binada terör örgütü mensupları olduğu yönünde uyarmıştır. Ejder 210 birimi ise S 231 numaralı binada ısı kaynağı alarak uygulama yapıldığını ve bir terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini, binada bir ısı kaynağı daha bulunduğunu bildirmiştir. Saat 08.51'de Ejder 220 birimi temas aramasında bulundukları 3158 numaralı binanın arka tarafından içeride yaralıların olduğunu ve teslim olmak istediklerini söyleyerek yanlarına gelen iki terör örgütü mensubunun ateş açması üzerine ateşle karşılık vererek bu kişileri etkisiz hâle getirdiklerini, içeride başka terör örgütü mensuplarının da bulunduğunu anons etmiştir. Ejder 220 birimi 3158 numaralı binanın alt katlarında el yapımı patlayıcılar olduğu konusunda diğer birimleri uyarmıştır. Saat 09.13'te yine Ejder 220 birimi terör örgütü mensuplarıyla sıcak temas yaşanan 3158 numaralı binada yangın çıktığını, yangına müdahale edemediklerini, aşağıya da inemediklerini, bu nedenle çatıda beklediklerini, binanın alt katlarından sesler geldiğini, her an çatışma çıkma olasılığı nedeniyle itfaiyenin gelmesinin de uygun olmadığını anons etmiştir. Bölgede devam eden çatışmalarda 3159 ile 3160 numaralı binalar arasında bir terör örgütü mensubu etkisiz hâle getirilmiştir. Etkisiz hâle getirilen terör örgütü mensubunun elinde pimi çekilmiş bir el bombası olduğu tespit edilmiştir. Yanan binanın üçüncü katından aşağıya atlayan üç terör örgütü mensubu vurularak etkisiz hâle getirilmiştir. Yaralı olduğu değerlendirilen üç terör örgütü mensubu, Kobra 403 birimine otomatik tüfeklerle ateş açmış, bunlardan 3158 numaralı binanın bahçesinde olan biri, keskin nişancı atışıyla etkisiz hâle getirilmeye çalışılmıştır. Öğle saatlerinde temas aramaları sona ermiş; 3159 ve 3160 numaralı binalarda iki terör örgütü mensubu, 3158 numaralı binada ise altı terör örgütü mensubu etkisiz hâle getirildiği tespit edilmiştir. Saat 13.10'da ise Avcı 7 birimi terör örgütü mensuplarının saldırısına uğradıklarını ve yaralılar olduğunu anons etmiştir. Akdeniz Sokak (S 227 bina) ve çevresinde bulunan güvenlik güçlerine otomatik tüfek ve el bombası kullanılarak yapılan saldırıda polis memurları S.A. ve S.İ. ile Uzman Çavuş B.C. yaralanmış, ayrıca Akdeniz sokak karşısında bulunan bir evde terör örgütü mensubu keskin nişancı bulunduğu bildirilmiştir. Aynı bölgede devam eden operasyonda Avcı 8 birimi 271 numaralı binada tünel tespit etmiştir. Saat 13.23'ten itibaren bölgedeki terör örgütü mensupları el bombaları ve otomatik tüfekler kullanarak yoğun bir saldırı başlatmıştır. Avcı 73 biriminden bir görevlinin yaralanmasının ardından bu kişinin bulunduğu binanın çevresine takviye olarak gitmek isteyen ekiplere de terör örgütü mensuplarınca ateş açılmış, görevliler telsizle ekip ve mühimmat takviyesi talep etmiştir. Avcı 73 biriminde yaralanan görevliler telsiz anonslarına göre saat 13.43'te zırhlı araçlarla bölgeden tahliye edilebilmiştir. Bunun hemen ardından bu kez terör örgütü mensuplarının Avcı 7 birimine el bombası ve otomatik tüfekler kullanarak yaptıkları saldırı sonucu bu birimde görevli polis memuru O.Y. yaralanmış, çatışma bölgesinden saat 14.27'de tahliye edilebilmiş ancak kaldırıldığı Cizre Devlet Hastanesinde şehit olmuştur. Aynı bölgede Kobra 4 birimine yönelik saldırıda er V.D. şehit olmuş, er M.S ile Üsteğmen K.K. ve Yüzbaşı A.B. yaralanmıştır. Niran Sokak'a cenaze aracı ve kepçe getirilmesi talep edilmiştir. Ayrıca bomba imha uzmanlarınca Niran Sokak ile Mehmetçik Sokak'ın kesişme noktasında bulunan bir el bombası kontrollü şekilde imha edilmiştir.
8- 8/2/2016 tarihinde saat 05.46'da hastane çatısında bulunan MOBESE kamera kayıtlarından Sur Mahallesi Akdeniz Sokak civarına tank unsuru tarafından faaliyet yapıldığı tespit edilmiştir. Saat 14.15'te güvenlik güçlerince S 231 numaralı binaya faaliyette bulunulmuştur.
9- 9/2/2016 tarihinde 7. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinden tespit edilen hususlar özetle şöyledir: Nusaybin Caddesi üzerinde bulunan bir patlayıcı, kontrollü şekilde imha edilmiştir. 6036 ve 6024 telsiz kodlu polis ekiplerine silahlı saldırı yapılmış, ve bir güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Saat 08.56'da yapılan telsiz anonsuyla aramalarda görevli hiçbir personelin olay yerine ait fotoğraf ve görüntü almaması, fotoğraflama ve kamera görüntüsü alma işlemlerinin Olay Yeri İnceleme birimleri tarafından yerine getirilmesi talimatı verilmiştir. Niran Sokak üzerinde bulunan binalar için adli birimlerden arama kararları talep edilmiştir.
10- 9/2/2016 tarihinde 22. kanalda yapılan telsiz görüşmelerinde S 296 numaralı binada bulunan terör örgütü mensuplarının binayı ateşe vererek Akdeniz Sokak yönüne doğrukaçtıkları, bölgede operasyon yapılan bir binadan güvenlik güçlerine ateş eden bir kadın terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiği hususları yer almıştır. Aynı kanaldan yapılan bir anonsta Niran Sokak'ta arama yapan adli ekipler iki cenaze aracı talep etmiştir. C 3131 numaralı binada bulunan tuzaklanmış el yapımı patlayıcı bomba imha ekiplerince kontrollü şekilde imha edilmiştir.
139. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı topladığı bu delillerin ardından 23/10/2017 tarihinde Mehmet Tunç'un ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmada hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatini belirterek görevsizlik kararıyla dosyayı Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Görevsizlik kararının ilgili kısmı şöyledir:
“…
Mehmet Tunç'un ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen 11 şahsa ait daha cesedin bulunduğu, ikamette terör örgütü mensuplarınca kullanılan Kalaşnikov silah ve şarjörleri, kalaşnikov mermileri ve kovanları ele geçtiği,
Ölen Mehmet Tunç'a ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan ve içerisinde kalaşnikov silah ve mermiler bulunan evde ele geçmiş olması, ikamet içerisinde terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen ve yanlarında kalaşnikov silah ele geçen başka şahıslara ait cesetlerin ele geçmiş bulunması ve tanık beyanları neticesinde sokağa çıkma yasağı döneminde şahsın terör örgütü lehine eylemlerde bulunduğu değerlendirilmiştir. Mehmet Tunç'un sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü değerlendirilmiştir. Güvenlik güçlerinin Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında terör örgütü üyeleri tarafından mahallelere güvenlik güçlerinin girmesinin engellenmesi amacıyla kurulan hendek ve barikatların ortadan kaldırılması, yine örgüt mensupları tarafından güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve yaralanması amacıyla hazırlanan patlayıcıların imha edilmesi, örgüt mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması, kişilerin anayasada düzenlenen hak ve hürriyetlerinin korunması şeklindeki amaçlarla ilçede görev yaptıkları anlaşılmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda operasyon gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve asker şehit olmuş, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaş da yaralanmış ve vefat etmiştir. Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyon esnasında öldürüldüğü değerlendirilen Mehmet Tunç'un ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları, yani meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri değerlendirilmiş, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilememiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen ve bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa halinde bulunan kişilere ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan Mehmet Tunç'a yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar Mehmet Tunç'un ölümü olayı ile ilgili olarak soruşturma yürütülmüş ise de; olayda hukuka uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu anlaşıldığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varıldığı ancak 5235 sayılı kanunun 21/4 maddesine göre 3713 sayılı kanun kapsamına giren suçlar sebebiyle açılan soruşturmaların suçun işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin gerektiği ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın da Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca verilmesinin gerektiği anlaşılmakla;
Cumhuriyet başsavcılığımızın GÖREVSİZLİĞİNE,
Dosyanın görevli ŞIRNAK CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'na gönderilmesine karar verildi.”
140. Dosyanın gönderildiği Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı, Mehmet Tunç'un ölümü ile ilgili soruşturmada 1/11/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“…
Bu dosya kapsamında 09/02/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran sokak C-3185 nolu binada yapılan aramada bulunan on iki adet kimliği belirsiz cesetten birisi üzerinde ölü muayene ve otopsi yapıldığı, otopsi tutanağına göre; kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği ile çoklu ateşli silah ürünü yaralanmasına bağlı ekstremite, kaburga ve kafatası kubbe-kaide kemik kırıkları ile birlikte beyin zarı kanaması, beyin harabiyeti ve iç organ hasarından gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğunun tespit edildiği,
Ölen kimliği belirsiz şahıstan alınan DNA örnekleri ile Ahmet Tunç'tan alınan DNA örneklerinin baba oğul yönünden uyumlu olduğunun, ölenin %99,99 ihtimalle Ahmet Tunç'un oğlu olduğunun Adli Tıp Kurumu'nun 16/06/2016 tarihli raporuyla tespit edildiği, ölen şahsın Mehmet Tunç olduğunun bu şekilde belirlendiği,
Terör örgütü PKK'ya yakınlığı ile bilinen internet sitelerinde yayınlanan haberlerde ölenin sözde Cizre Demokratik Halk Meclisi Başkanı olduğundan ve terör örgütü lehine paylaşımlarda bulunduğundan bahsedildiği,
Yine şahıs hakkında on adet teşhisin bulunduğu, Gizli Tanık Batıkan'ın beyanında '...şahsın ismini Mehmet Tunç olarak bilirim, bu kişi örgütün Cizre sorumlularından Mamo isimli kişi ile birlikte idi. Kendisinin Cizre ile alakalı olarak eş başkan olduğunu söylerdi ama tam olarak neyin başkanı olduğunu bilmiyorum, Mamo'dan hiç ayrılmazdı, çatışmalarda öldü' dediği, Gizli Tanık Gümüş'ün beyanında '...Mehmet Tunç'tur. Sürekli olarak Mamo kod adlı örgüt mensubu ile birlikte hareket ederdi, Barikatların kurulması, kontrolü ve güvenlik güçlerine yapılacak eylemlerin planlanmasında Mamo ile birlikte hareket ederdi, Mamo'nun kullandığı araçları Mehmet Tunç temin ederdi, Mamo'ya yol gösterirdi ve ilçenin konumu hakkında bilgi verirdi, örgütle parti arasında bilgi akışını sağlardı, Çatışmalarda yaralanan örgütçülerin sivil olarak gösterilip hastaneye taşınmasında yardımcı olurdu, Çatışmaların sonuna kadar çatışma bölgelerinde Mamo ile hareket ederek kontrolleri sağlamıştı, çatışmaların sonunda öldürüldüğünü biliyorum' dediği, Gizli Tanık YILDIZ'ın beyanında 'kişinin ismini Mehmet Tunç olarak bilirim, Kendisinin Hal Meclisi Başkanı olduğunu biliyorum, Mamo ile birlikte hareket ederdi, taziye evinde kalırdı, [F.Y.ye] yaralı örgüt mensupları ile ilgili telefonla bilgi verirdi ve ambulans gönderilmesi konusunda yardım isterdi.' dediği, Gizli tanık Asya'nın beyanında 'şahsın ismini Mehmet Tunç olarak biliyorum, Mehmet Tunç isimli kişi PKK ile bağlantılı ve organizatör konumundaydı, Mahalleleri gezerek kırsaldan gelen kişilere mahalleler ve mahalledeki kişiler hakkında bilgi verirdi.' dediği, Gizli tanık Pamuk'un beyanında 'Mehmet Tunç isimli kişi örgüt tarafından atanmış Cizre kaymakamı konumundaydı, Belediye Başkanı dahil herkese talimatlar verebilirdi, Mahalle sorumluları kendisinden talimatlar alırdı.' dediği, Gizli Tanık İskender'in beyanında 'Kendisinin örgüt üyesi olduğunu bilirim, siyah bir jeep ile gezerdi, Olaylar başlamadan ve başladıktan sonra dağ kadrosundan gelen örgüt mensupları ile görüşürdü. Örgüt mensuplarına yerleşecekleri yerler, patlayıcı döşenecek yerler ve askerlere polislere saldıracakları noktaları gösterir anlatırdı. Dağ kadrosundan örgüt mensupları geldiğinde Mehmet Tunç'un evine gelirlerdi, Patlayıcı kablolarını Mehmet Tunç'un evinin bahçesinden farklı noktalara çekerlerdi, Heronlar uçtuğu zaman görünmemek için saklanırlardı, Mehmet Tunç örgütün Cizrede'ki kilit isimlerinden birisiydi.' dediği, Gizli Tanık Bakır'ın beyanında 'PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması YDG-H'ın eş başkanı idi, YDH-H Asayiş'in yapmış olduğu faaliyetlerden sorumlu düzeyde yetkili olup terör olayları zamanında kalabalığı yönlendirirdi. Etrafında sürekli silahlı adamlar bulunurdu.' dediği, Gizli Tanık Piramit'in beyanında 'kendisini halk meclisi başkanı olarak biliyorum, Yasaklar zamanında terör örgütünün propagandasını yapardı, Mahallelerin boşaltılmamasını isterdi, Cizre ilçesindeki olaylarda ön sıralarda yer alan şahıslardandı.' dediği, Gizli Tanık Güvercin'in beyanında 'Terör örgütü içerisinde en çok sözü geçen şahıslardan birisiydi, Cudi Mahallesinde bulunan YDG-H üyelerine yiyecek giyecek yardımında bulunup barikat ve hendeklerde görevli örgüt üyesi şahıslara çeşitli talimatlar verirdi, her gece örgüt üyesi şahıslara vermek amacıyla mahallelerden yemek ve zorla para toplardı, Mahallelerde beyaz renkli pikap araçla gezerek terör örgütünün faaliyetleri hakkında megafonla anons yapmak sureti ile propaganda yapardı, Terör örgütünün Cizre ilçesinde kurduğu mahkemede görevli olduğunu duymuştum, Terör örgütüne sürekli yardım ederdi, Bostancı Sokaktaki 23 nolu eve YDG-H üyelerini soktuğunu ve burada barınmalarını sağladığını bilirim.' dediği, Gizli Tanık Kuzey'in beyanında 'Şahıs Cizre ilçesinde parti yöneticisidir ve aynı zamanda Cizre Kent Meclisi'nde doğal delegedir ve yürütmede görev yapar.' dediği,
Mehmet Tunç'un ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen 11 şahsa ait daha cesedin bulunduğu, ikamette terör örgütü mensuplarınca kullanılan Kalaşnikov silah ve şarjörleri, kalaşnikov mermileri ve kovanları ele geçtiği,
Ölen Mehmet Tunç'a ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan ve içerisinde kalaşnikov silah ve mermiler bulunan evde ele geçmiş olması, ikamet içerisinde terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen ve yanlarında kalaşnikov silah ele geçen başka şahıslara ait cesetlerin ele geçmiş bulunması ve tanık beyanları neticesinde sokağa çıkma yasağı döneminde şahsın terör örgütü lehine eylemlerde bulunduğunun değerlendirildiği, Maktul Şüpheli Mehmet Tunç'un sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiğinin anlaşıldığı,
Maktul Şüpheli Mehmet Tunç'un ölmesi nedeniyle üzerine atılı suç bakımından soruşturma ve kovuşturma olanağı bulunmadığı anlaşılmakla KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA...”
141. Belirtilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara Mehmet Tunç'un babası başvurucu Ahmet Tunç adına vekili Av. Hüseyin Tül tarafından 21/5/2018 tarihinde itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde özetle;
- Mehmet Tunç ve binaların bodrumlarında yaralı şekilde mahsur kalan kişilerin 155 ve 112 yardım hatlarını, milletvekillerini, basın kuruluşlarını arayarak yardım istemeleri ve AİHM’e yapılan tedbir talepli bazı başvuruların kabul edilmesine karşılık bu kişilere yardım gönderilmeyerek hatta yardım götürmek isteyen kişilere engel olunarak yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği,
- Yardıma ihtiyacı olan yaralı kişilere yardım ulaştırılması yerine ancak devletler arası savaşta kullanılabilecek silah ve mühimmatla bu kişilerin bulundukları binaya ateş edilerek kasıtlı olarak öldürüldükleri,
- Olayda meşru müdafaa şartlarının oluşmadığı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ölen kişilerin güvenlik güçleriyle silahlı çatışma hâlinde olduklarının ve meşru müdafaada sınırın aşılmadığının gösterilemediği,
- Soruşturma aşamasında önemli delillerin toplanmadığı, bu kapsamda olay yeri incelemesi sırasında fotoğraf ve görüntü kaydı yapılmadığı, olayın meydana geldiği binanın enkazının başka bir inceleme yapılmadan kaldırılarak delillerin bozulduğu, Mehmet Tunç'un hangi silah yaralanmasına bağlı olarak öldüğünün açığa çıkarılmadığı, Cumhuriyet savcısının olay yeri incelemesine katılmadığı, olay faillerinin/çatışmaya katılan güvenlik güçlerinin ifadelerinin alınmadığı, Mehmet Tunç'un kıyafetlerinin akıbetinin belli olmadığı, bunlar üzerinde inceleme yapılmadığı, olay yerinden elde edilen silahlar üzerinde kriminal inceleme yapılmadığı iddia edilmiştir.
142. Şırnak Sulh Ceza Hâkimliği 5/6/2018 tarihli kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“…
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. maddesinde 'Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.' şeklinde, yine CMK'nun 172. maddesinde 'Cumhuriyet Savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.' düzenlemesi yapılmış olup; sözkonusu bu yasal düzenlemelere göre C Savcısı soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılmasına ya da kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin iki karardan birisini verir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, iki durumda verilebilir. Birincisi, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememiş bulunmasıdır. Yani kamu davasının açılıp açılmamasında yeterli şüphe oluşturacak delil bulunup bulunmaması ölçüt alınmıştır. C.Savcısı soruşturma süresi sonunda mevcut delillere göre yaptığı değerlendirme sonucunda yapılacak bir duruşmada şüphelinin mahkum olması ihtimalinin beraat etmesi ihtimalinden daha kuvvetli olduğu sonucuna ulaşılıyorsa yeterli şüphe var demektir. O halde, C.Savcısı eldeki delillere göre şüphelinin beraat etmesi ihtimali daha kuvvetli ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararının verilme nedeninin ikincisi de; Ölüm, af, zamanaşımı gibi nedenlerle kovuşturma olanağının bulunmamasıdır. Ayrıca Kovuşturmasızlık kararı verilebilmesi için, mutlaka şüphelinin ifadesinin alınması da gerekmez.
…
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde operasyonların yoğun şekilde devam ettiği mahallelerdeki terör örgütü mensuplarınca kullanılan evlerde örgüt mensuplarının yakalanabilmesi, örgüt mensuplarınca hazırlanan patlayıcıların imha edilebilmesi ve soruşturmalara dair delil elde edilebilmesi amacıyla Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen arama kararlarına istinaden aramalar yapıldığı,
Bu dosya kapsamında 09/02/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran sokak C-3185 nolu binada yapılan aramada bulunan on iki adet kimliği belirsiz cesetten birisi üzerinde ölü muayene ve otopsi yapıldığı, otopsi tutanağına göre; kişinin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği ile çoklu ateşli silah ürünü yaralanmasına bağlı ekstremite, kaburga ve kafatası kubbe-kaide kemik kırıkları ile birlikte beyin zarı kanaması, beyin harabiyeti ve iç organ hasarından gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğunun tespit edildiği,
Ölen kimliği belirsiz şahıstan alınan DNA örnekleri ile Ahmet Tunç'tan alınan DNA örneklerinin baba oğul yönünden uyumlu olduğunun, ölenin %99,99 ihtimalle Ahmet Tunç'un oğlu olduğunun Adli Tıp Kurumu'nun 16/06/2016 tarihli raporuyla tespit edildiği, ölen şahsın Mehmet Tunç olduğunun bu şekilde belirlendiği,
…
Somut olay değerlendirmesi:
PKK/KCK terör örgütünün hedef ve talimatları doğrultusunda terör örgütünün nihai hedefine ulaşabilmesi amacıyla Doğu ve Güneydoğu'da bulunan başta il ve ilçeler olmak üzere bazı il ve ilçelerde 15/08/2015 tarihinde sözde özyönetim ilan ettiği, bu ilanın gerçekleştiği ilçelerden birinin de Cizre olduğu bu doğrultuda Cizre ilçesinde sözde bir Cizre Halk Meclisi oluşturulduğu bu illegal yapının devlet kurum ve kuruluşlarını tanımadığını ifade ederek örgütün hedef ve talimatları doğrultusunda ÖSB/YDG-H (Öz Savunma Birliği) adı altında yeni bir yapılanmaya gittiği bu yapılanmanın ilçenin bazı mahallelerine (Cudi, Yafes, Sur ve Nur mahalleleri) güvenlik kuvvetlerinin girmelerini engellemek amacıyla kum çuvalları, kaya parçaları taş vb. Malzemeler kullanarak barikat ve hendek inşa ettikleri, söz konusu barikat ve hendeklere el yapımı patlayıcı ve mayınlarla tuzaklama gerçekleştirerek söz konusu mahallelerde ki yaya ve araç trafiğine eğitim öğretim faaliyetlerinin sağlanmasına, sağlık emniyet ve adalet hizmetlerinin yerine getirilmesine engel oldukları görülmüştür. Terör örgütünün bu faaliyetlerine devam etmesini engellemek amacıyla Cizre ilçesinde 8 gün süren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve söz konusu yasak süresince Sur, Cudi, Yafes ve Nur mahallelerinde terör örgütüne karşı operasyonlar başlatılmıştır.
Söz konusu sokağa çıkma yasağının ardından terör örgütünün eylemlerini sonlandırmaması ve daha da yoğunlaştırması üzerine Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00'dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı yasanın 11/C maddesi gereği sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, sokağa çıkma yasağı süresince PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması olan ÖSB/YDG-H örgütünün mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, yakalanması, söz konusu örgütün üyelerince ilçe genelinde açılan barikat ve hendeklerin ortadan kaldırılması ve yine örgüt mensuplarınca ilçe geneline yerleştirilen mayınlar ve patlayıcıların bertaraf edilmesi amacıyla terör örgütüne yönelik operasyonların devam ettirildiği görülmüştür.
25/12/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütünün mevcut konjonktüre uygun olarak şehirlerde var olan ÖSB/YDG-H mensupları ile kırsal alanda faaliyet gösteren HPG mensuplarını bir araya getiren yeni bir örgüt kurduğu, söz konusu örgütün YPS(Yekineyen Parestina Sivil / Sivil Savunma Birlikleri) adı altında faaliyete başladığı söz konusu örgütün sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre ilçesinde silahlı faaliyet gösterdiği, örgütün ilan ettiği sözde özyönetim çağrısını güçlendirmek amacıyla eylemler gerçekleştirdiği, bu doğrultuda çatışma yaşanan alanlarda kırsal alandan gelen teröristler ile YDG-H mensubu teröristlerin birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 'Sürek' kararında; 'Ayrıca makalelerin 1985’ten bu yana çok ciddi can kayıpları ve bölgenin büyük bir kısmında olağanüstü hal ilan edilmesine sebebiyet verecek şekilde güvenlik kuvvetleri ile PKK kuvvetleri arasında ciddi çatışmaların devam etmekte olduğu Güneydoğu Türkiye’deki güvenlik durumu bağlamında yayınlanmış olması da dikkate alınmalıdır (bkz. yukarıda anılan Zana kararı, s. 2539, Madde 10). Diyerek 1985'ten günümüze kadar bölgede yaşanan çatışma halini kabul etmiştir.'
Bilindiği gibi; bir yerde veya bölgede, cebir şiddete bağlı eylemlerin yaygınlaşması ve kamu düzeninin bozulması hallerinde, o yer ve bölgede yaşayan insanların can ve mal güvenliklerini korumak ve kamu düzenini yeniden tesis etmek amacıyla bazı tedbirler alınabilir. Kamu otoritesi 'hukuk devleti' ilkesine bağlı kalarak kişi hak ve hürriyetlerini korumak, bunun için de kamu düzenini sağlamak zorundadır. Kamu otoritesi, yetkisini kanunlardan alır.
İHAS 2. Madde ve Anayasa 17. Maddede yaşam hakkı düzenlenerek, hangi tür ölümlerin söz konusu düzenlemenin istisnası olacağı düzenlenmiştir. Bunun yanında, yaşam hakkı ile ilgili incelemede; kanunilik, meşru amaç ve orantılılık testinin daha katı yapılacağı aşikardır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 17. Madde, 5237 sayılı TCK 24 ve 25. Maddeleri, PVSK 16. Maddeleri ve diğer ilgili mevzuatlar, gerek resmi gazetede yayınlanmaları ve gerekse de anlaşılır olmaları ile kanunilik koşulunu karşılamaktadır.
Bunların yanında, somut olayın meydana geldiği zaman dilimindeki çevresel koşullar yukarı kısımda anlatılmıştır. Buna bağlı olarak, Şırnak ve ilçelerinde yaygınlaşan terör olaylarının önlenmesi ve kamu düzeni ile asayişin sağlanması için sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği, yaşanan çatışmalarda bir çok güvenlik görevlisinin şehit olduğu ve bir çok PKK terör örgütü mensubu teröristin etkisiz hale getirildiği hususları somut olay ile birlikte değerlendirilerek ele alındığında, meşru amaç koşulunun karşılandığı da anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamının incelenmesinde :
1-Ölen Mehmet Tunç'un ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen 11 şahsa ait daha cesedin bulunduğu, ikamette terör örgütü mensuplarınca kullanılan Kalaşnikov silah ve şarjörleri, kalaşnikov mermileri ve kovanların ele geçtiği,
2-Terör örgütü PKK'ya yakınlığı ile bilinen internet sitelerinde yayınlanan haberlerde ölenin sözde Cizre Demokratik Halk Meclisi Başkanı olduğundan ve terör örgütü lehine paylaşımlarda bulunduğundan bahsedildiği,
3-Ölen şahıs hakkında on üç adet teşhisin bulunduğu,
Gizli Tanık Batıkan'ın beyanında; '...şahsın ismini Mehmet Tunç olarak bilirim, bu kişi örgütün Cizre sorumlularından Mamo isimli kişi ile birlikte idi. Kendisinin Cizre ile alakalı olarak eş başkan olduğunu söylerdi ama tam olarak neyin başkanı olduğunu bilmiyorum, Mamo'dan hiç ayrılmazdı, çatışmalarda öldü' dediği,
Gizli Tanık Gümüş'ün beyanında; '...Mehmet Tunç'tur. Sürekli olarak Mamo kod adlı örgüt mensubu ile birlikte hareket ederdi, Barikatların kurulması, kontrolü ve güvenlik güçlerine yapılacak eylemlerin planlanmasında Mamo ile birlikte hareket ederdi, Mamo'nun kullandığı araçları Mehmet Tunç temin ederdi, Mamo'ya yol gösterirdi ve ilçenin konumu hakkında bilgi verirdi, örgütle parti arasında bilgi akışını sağlardı, Çatışmalarda yaralanan örgütçülerin sivil olarak gösterilip hastaneye taşınmasında yardımcı olurdu, Çatışmaların sonuna kadar çatışma bölgelerinde Mamo ile hareket ederek kontrolleri sağlamıştı, çatışmaların sonunda öldürüldüğünü biliyorum.' dediği,
Gizli Tanık YILDIZ'ın beyanında; 'Kişinin ismini Mehmet Tunç olarak bilirim, Kendisinin Hal Meclisi Başkanı olduğunu biliyorum, Mamo ile birlikte hareket ederdi, taziye evinde kalırdı, Faysal Sarıyıldız'a yaralı örgüt mensupları ile ilgili telefonla bilgi verirdi ve ambulans gönderilmesi konusunda yardım isterdi.' dediği,
Gizli tanık Asya'nın beyanında; 'şahsın ismini Mehmet Tunç olarak biliyorum, Mehmet Tunç isimli kişi PKK ile bağlantılı ve organizatör konumundaydı, Mahalleleri gezerek kırsaldan gelen kişilere mahalleler ve mahalledeki kişiler hakkında bilgi verirdi.' dediği,
Gizli tanık Pamuk'un beyanında; 'Mehmet Tunç isimli kişi örgüt tarafından atanmış Cizre kaymakamı konumundaydı, Belediye Başkanı dahil herkese talimatlar verebilirdi, Mahalle sorumluları kendisinden talimatlar alırdı.' dediği,
Gizli Tanık İskender'in beyanında; 'Kendisinin örgüt üyesi olduğunu bilirim, siyah bir jeep ile gezerdi, Olaylar başlamadan ve başladıktan sonra dağ kadrosundan gelen örgüt mensupları ile görüşürdü. Örgüt mensuplarına yerleşecekleri yerler, patlayıcı döşenecek yerler ve askerlere polislere saldıracakları noktaları gösterir anlatırdı. Dağ kadrosundan örgüt mensupları geldiğinde Mehmet Tunç'un evine gelirlerdi, Patlayıcı kablolarını Mehmet Tunç'un evinin bahçesinden farklı noktalara çekerlerdi, Heronlar uçtuğu zaman görünmemek için saklanırlardı, Mehmet Tunç örgütün Cizrede'ki kilit isimlerinden birisiydi.' dediği,
Gizli Tanık Bakır'ın beyanında; 'PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması YDG-H'ın eş başkanı idi, YDH-H Asayiş'in yapmış olduğu faaliyetlerden sorumlu düzeyde yetkili olup terör olayları zamanında kalabalığı yönlendirirdi. Etrafında sürekli silahlı adamlar bulunurdu.' dediği,
Gizli Tanık Piramit'in beyanında; 'Kendisini halk meclisi başkanı olrak biliyorum, Yasaklar zamanında terör örgütünün propagandasını yapardı, Mahallelerin boşaltılmamasını isterdi, Cizre ilçesindeki olaylarda ön sıralarda yer alan şahıslardandı.' dediği,
Gizli Tanık Güvercin'in beyanında; 'Terör örgütü içerisinde en çok sözü geçen şahıslardan birisiydi, Cudi Mahallesinde bulunan YDG-H üyelerine yiyecek giyecek yardımında bulunup barikat ve hendeklerde görevli örgüt üyesi şahıslara çeşitli talimatlar verirdi, her gece örgüt üyesi şahıslara vermek amacıyla mahallelerden yemek ve zorla para toplardı, Mahallelerde beyaz renkli pikap araçla gezerek terör örgütünün faaliyetleri hakkında megafonla anons yapmak sureti ile propaganda yapardı, Terör örgütünün Cizre ilçesinde kurduğu mahkemede görevli olduğunu duymuştum, Terör örgütüne sürekli yardım ederdi, Bostancı Sokaktaki 23 nolu eve YDG-H üyelerini soktuğunu ve burada barınmalarını sağladığını bilirim.' dediği,
Gizli Tanık Kuzey'in beyanında; 'Şahıs Cizre ilçesinde parti yöneticisidir ve aynı zamanda Cizre Kent Meclisi'nde doğal delegedir ve yürütmede görev yapar.' dediği,
Gizli Tanık Fırtına'nın beyanında; 'Şahsın ismini Mehmet Tunç olarak bilirim. Cizre Halk Meclisi eş başkanıdır. Cudi taziye evinde [K.K], [L.İ], [A.Y]. ve Mehmet Tunç örgütsel toplantılar düzenler, kırsal kadrodan gelen talimatlar doğrultusunda hareket ederlerdi. Cizre ilçesinde yaşanan özerklik ilanı ve terör olaylarının sorumlusu Mehmet Tunç isimli şahıstır. Şahsın öldüğünü bilmekteyim.' dediği,
D.E. isimli şahsın beyanında; 'Bana göstermiş olduğunuz şahsı Cizre HDP eş başkanı Mehmet Tunç olarak tanırım. Bu şahıs Cizre KCK eş başkanı ve PKK/KCK terör örgütü talimatları doğrultusunda oluşturulan Cizre Öz yönetim eş başkanıdır. Cizre ilçesinde PKK/KCK terör örgütünün dağ kadrosundan gelen tüm talimatları bizzat kendisi getirip uygulayan kişidir. Bu şahsın yanına ilk olarak ceza evinden çıktıktan sonra gittiğimde bana, siyasi suçlardan yatıp çıkan herkesin parti ve örgüt için aylık 500 TL para verdiğini belirterek benden bu parayı vermem gerektiğini aksi takdirde beni ve ailemi ölümle tehdit eden kişidir. Kendisi örgütün dağ kadrosunda silahlı eğitim aldığını söyleyen kişidir. Örgüt tarafından hatırı sayılır saygınlığı olduğu için Cizre ilçesinde tüm örgütsel faaliyetlerin direk olarak talimatını veren kişi olarak bilirim.' dediği,
[R.E.] isimli şahsın beyanında; 'Şahsın ismini Mehmet Tunç olarak bilirim. Cizre Halk Meclisi eş başkanıdır. Mahallede kurulan hendek ve barikatları kontrol ederdi.' dediği,
Ölen şahıs hakkında tanık beyanlarının bulunduğu,
MAMO(K) isimli örgüt mensubunun şoförlüğünü yaptığını beyan eden [S.A] isimli şahsın beyanında; 'Mehmet Tunç ve Asya Yüksel isimli kanton eş başkanları olan şahıslar MAMO(K) isimli şahıs ile toplantı yapar ve görüşürler, bu duruma da şahit oldum, ancak bu toplantılarda ben araç içerisinde beklediğim için ne konuşulduğunu bilmem, toplantı Mala Gel isimli Halkevinde yapılır.' dediği,
[R.D.] isimli şahsın beyanında; 'Mehmet Tunç, Asya Yüksel kanton başkanlarıdır. Bu iki şahıs hafta içi düzenli olarak Cudi Mahallesi Mala Gel (Halkevi) olarak denilen yerde yaşanan ve gelecek süreç hakkında görüşürler, en son Mehmet Tunç basına yaptığı konuşma ile ilgili çok eleştiri aldı, örgütten ikaz aldığını biliyorum.' dediği,
Gizli Tanık Pamuk'un beyanında; '45 yaşlarındaki Mehmet Tunç, ellili yaşlardaki [E.] isimli kişi, kırklı yaşlardaki [M.B.], [A.S.] ve ismini sadece [A.] (Cudi Mahallesi E. isimli kişinin komşusu olan) kırk beş yaşlarındaki şahsın örgütün halk meclisinde yer aldıklarını ve öncelerinde hafta içerisinde bir araya gelerek toplantılar yaptıklarını duymuştum.'
'PKK terör örgütünün Cizre ilçe sorumlusunun dağ kadrosundan gelen MAMO KOD adlı kişi olduğunu, Mehmet Tunç isimli kişinin örgütün sözde kaymakamı olduğunu, [R.D.] isimli kişinin ise Cudi Mahallesinin bir bölümü olan Mezbaha sokak ve çevresinden sorumlu olduğunu ve örgüt mensubu şahıslara silah dağıtımı yapmakta olduğunu, Otogar civarı ile Taziye evinin yakınlarından ise [Ç.S.] isimli örgüt mensubunun sorumlu olduğunu, ismini [S] olarak bildiğim kişinin ise Nur Mahallesinin bir kısmından sorumlu olduğunu duymuştum.' dediği,
Gizli Tanık Gümüş'ün beyanında; 'Yaralanan ve hasta olan örgüt mensupları kadrolu olan ve doktor olduğunu bildiğim kırsalcı tarafından mahallelerde tedavi edilirdi. Mahallelerde tedavi edilemeyecek durumda olan yaralı ve hasta sivil olarak gösterilerek Mehmet Tunç, Faysal Sarıyıldız ve [A.Y.nin] yardımları ile hastaneye götürülerek hastanede tedavilerinin yapılması sağlanmakta idi.' dediği,
[A.D.] isimli şahıs beyanında; 'Cudi Mahallesi Yıldırım Sokak no:13 adresinde CİZRE ÖZERKLİK HALK MECLİSİ adı altında mahkeme bulunmaktadır. Mehmet Tunç ve eş başkan [A.Ü] olduğunu biliyorum. Para cezası veya silah getirme cezası verilmektedir. Alınan paralar PKK/KCK ya aktarılmaktadır.'
Başka şahıslar hakkındaki teşhis beyanlarında, ölen şahıs ile ilgili beyanların bulunduğu,
Gizli Tanık Joker'in yapmış olduğu teşhislere ilişkin fotoğraf teşhis tutanağındaki;
131 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; 'Şahsın ismini [L.İ.] olarak bilirim. Şahsın Cizre belediyesi eski eş başkanı olduğunu bilirim. Şahsı 2. Sokağa çıkma yasaklarının 15. Veya 16. Günlerinde Cudi Mahallesinde bulunan taziye evinin orada Mamo kod isimli şahıs ve Mehmet Tunç isimli şahıs ile birlikte bizzat gördüm.' dediği,
150 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...yine bu şahıs roket atma esnasında yaralandığı zaman Mamo kod isimli şahsın şoförü tarafından Mehmet Tunç'un aracı ile Nusaybin Caddesi üzerinde bulunan kerem oteli kavşağı diye tabir edilen kavşaktan dörtyola yakın taraftaki bir önceki kavşak önünde bulunan Emir Tacir Sokak girişine getirildiğini...' dediği,
112 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...Bu şahsın Mehmet Tunç isimli şahsın kısa bir süre şoförlüğünü yaptığını da bilmekteyim.' dediği,
20 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...Şahsın Cudi mahallesinde bulunan taziye evinde düzenlenen toplantılara Mehmet Tunç isimli şahıs ile katıldığını gördüm...' dediği,
Gizli Tanık İskender'in yapmış olduğu teşhislere ilişkin fotoğraf teşhis tutanağındaki;
207 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...MAMO Cizre ilçesine Mehmet Tunç'un evine gelir giderdi ve yanında örgütün dağ kadrosundan üç kişi bulunurdu...' dediği,
179 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...Keleşle gezdiğini, patlayıcıların kablolarını kontrol ettiğini, Mehmet Tunç'un evinin önüne patlayıcı yerleştirdiğini gördüm...' dediği,
19 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...Mehmet Tunç'un evinde kalarak silahlı olaylara katıldığını gördüm.' dediği,
4 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; 'Nur mahallesinde Kanas silah kullanırdı Mehmet Tunç'un evinde kalırdı...' dediği,
10 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...Nur Mahallesinde Örgütün Dağ kadrosundan gelen Örgüt mensupları ile birlikte Mehmet Tunç'un evine gelirdi...' dediği,
12 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...fark edilmemek için öğrenci gibi Mehmet Tunç'un evine girdiklerini gördüm.' dediği,
Gizli Tanık Fırtına'nın yapmış olduğu teşhislere ilişkin fotoğraf teşhis tutanağındaki;
236 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; 'Şahsın ismi [L.İ.dir] kendisi Cizre Belediyesi eş başkanıdır. Cudi taziye evinde; [K.K]., Asya Yüksel ve Mehmet Tunç ile birlikte katılır örgütsel toplantılar düzenler. Kırsal kadrodan gelen talimatlar doğrultusunda hareket ederlerdi. Belediyenin araçlarını örgüt mensuplarının hizmetlerinde kullandırırdı.' dediği,
Gizli Tanık Asya'nın yapmış olduğu teşhislere ilişkin fotoğraf teşhis tutanağındaki;
125 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...Aynı zamanda Mehmet Tunç isimli kişinin sağ koluydu. Örgüte eleman kazandırırdı.' dediği,
58 nolu fotoğrafa ait teşhis beyanında; '...Bir defasında kendisini Yafes mahallesinde elinde keleş silahlı olarak Mehmet Tunç isimli kişinin yanında görmüştüm.' dediği,
4-Olay tarihinin, Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00'dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı yasanın 11/C maddesi gereği ilan edilen sokağa çıkma yasağı ile birlikte ilçede kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla, PKK/KCK terör örgütü mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, yakalanması, söz konusu örgütün üyelerince ilçe genelinde açılan barikat ve hendeklerin ortadan kaldırılması ve yine örgüt mensuplarınca ilçe geneline yerleştirilen mayınlar ve patlayıcıların bertaraf edilmesi amacıyla terör örgütüne yönelik başlatılan operasyonların devam ettiği tarih olduğu, anlaşılmıştır.
Tüm bu verilerin değerlendirilmesinde :
1-Ölen Mehmet Tunç'un ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen 11 şahsa ait daha cesedin bulunduğu, ikamette terör örgütü mensuplarınca kullanılan Kalaşnikov silah ve şarjörleri, kalaşnikov mermileri ve kovanların ele geçmiş olması,
2-Terör örgütü PKK'ya yakınlığı ile bilinen internet sitelerinde yayınlanan haberlerde ölenin sözde Cizre Demokratik Halk Meclisi Başkanı olduğundan ve terör örgütü lehine paylaşımlarda bulunduğundan bahsedilmesi,
3-Ölen Mehmet Tunç ile ilgili, 13 adet teşhis beyanı, 5 adet tanık beyanı olması ve başka şahıslara ilişkin 13 adet teşhis işleminde ölen Mehmet Tunç ile ilgili beyanlar olması ve söz konusu beyanların ayrıntılı, ölen Mehmet Tunç özelinde anlatımlar içermesi,
4-Olay tarihinin, Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00'dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı yasanın 11/C maddesi gereği ilan edilen sokağa çıkma yasağı ile birlikte ilçede kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla, PKK/KCK terör örgütü mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, yakalanması, söz konusu örgütün üyelerince ilçe genelinde açılan barikat ve hendeklerin ortadan kaldırılması ve yine örgüt mensuplarınca ilçe geneline yerleştirilen mayınlar ve patlayıcıların bertaraf edilmesi amacıyla terör örgütüne yönelik başlatılan operasyonların devam ettiği tarih olması, dosya içerisindeki diğer bilgi, belge, tutanaklar, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve yukarıda anlatılan süreç ile birlikte değerlendirildiğinde, ölüm olayının terör örgütüne yönelik operasyonlar sırasında gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, orantılılık ilkesinin gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlali açısından :
Etkin soruşturmadan bahsedebilmemiz için; resmi bir soruşturmanın, suça karışanlardan bağımsız bir organ tarafından yürütülmesi, soruşturmanın, ihlali gerçekleştirenleri belirleyebilecek nitelikte olması, soruşturmanın ivedilikle ve özenle gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Soruşturmanın yapılmasının temel amacı; bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruyan kanunların ihlal edilip edilmediğinin tespit edilmesidir.
Bu açıklamalar ışığında, tüm dosya kapsamını değerlendirdiğimizde; resmi bir soruşturmanın başlatıldığı, soruşturmanın suça karışmış olma ihtimali olan kişilerden bağımsız olarak yürütüldüğü, haber alır almaz ivedilikle harekete geçildiği, otopsi, olay yeri inceleme, ifade alma ve diğer soruşturma işlemlerinin (gerekli kayıtların getirtilmesi, kriminal incelemenin yapılması, raporların alınması, araştırmaların yapılması, v.s.) yapıldığı, bunlara bağlı olarak, 5271 sayılı CMK 160 ve devamı maddelerindeki görev ve yetkilerin kullanıldığı, delilerin toplandığı, etkili başvuru hakkının gereklerine uygun davranıldığı, nihayet soruşturmanın makul sürede yapıldığı anlaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında; Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma işlemlerini yerine getirdiğinin ve adli soruşturmanın mevzuat hükümlerine uygun şekilde yapıldığının anlaşılması karşısında, etkin soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edilmediği anlaşılmıştır.
Sonuç olarak:
Mehmet Tunç'un ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları anlaşıldığından, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu yönündeki değerlendirmesinde bir yanlışlık olmadığı kanaatine varılmıştır.
Netice itibariyle dosya kapsamından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 2. Maddede ve T.C. Anayasası 17. maddede belirtilen istisnaların söz konusu olayda gerçekleştiği, somut olayın yasal düzenlemeye uygun olduğu anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle; Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itiraza konu kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, usul ve yasaya aykırı bir hal de görülmediğinden itirazının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda izah edilen gerekçeye binaen;
1-İtiraz eden müşteki vekili Av. Hüseyin TÜL'ün Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 01/11/2017 tarih, 2017/7514 soruşturma, 2017/2214 Karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair kararının kaldırılmasına yönelik itirazının yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
…”
143. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddi kararı başvurucu vekiline 18/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Mehmet Tunç'un ölümüyle ilgili hak ihlali iddialarını içeren bireysel başvuru 17/7/2018 tarihinde süresinde yapılmıştır.
4. Serdar Özbek'in Ölümüyle İlgili Olarak Yürütülen Ceza Soruşturması
144. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca Cudi Mahallesi C-3185 numaralı binada arama ve elkoyma işlemleri yapılmasına dair verilen karar, Cizre Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 9/2/2016 tarihli arama ve elkoyma işlemlerine dair tutanak ve olay yeri inceleme raporu ile Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/2/2016 tarihli elkoyma kararına yukarıdaki paragraflarda yer verilmiştir (bkz. §§ 68-72, 93, 94).
145. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen karar uyarınca yapılan aramalarda bulunan cesetler ile ilgili olarak aynı tarihte soruşturmalar başlatılmıştır. 2016/576 sayılı soruşturma kapsamında C-3185 numaralı bina yakınlarında bulunan ve kimliği bilinmeyen (1) numaralı erkek cesedi üzerinde ölü muayene işlemi yapılmıştır. Bu işlem sonucunda düzenlenen Adli Ölü Muayene Tutanağı'nda yer alan bilgi ve bulgular özetle şöyledir:
i. Ölü muayene işlemine Cumhuriyet savcısı ile birlikte genel cerrahi uzmanı bir hekim, otopsi yardımcısı, fotoğraf ve video çekimleri için de iki Olay Yeri İnceleme görevlisi katılmıştır.
ii. Cesedin siyah ceset torbasında olduğu, ceset torbasının üzerinde "C-3185" yazılı bir kâğıt olduğu belirlenmiştir. 25-35 yaşlarında, siyah saçlı, kirli sakallı, kahverengi gözlü bir erkeğe ait olduğu anlaşılan cesedin üzerinde beyaz atlet, lacivert pantolon, lacivert gömlek bulunduğu, elbiselerin parçalanmış durumda olduğu ve üzerinde çamur bulunduğu belirlenmiştir. Cesedin sağ el parmağında siyah taşlı erkek yüzüğü olduğu görülmüş ancak yüzük çıkartılamamıştır. Her iki bacağının diz üstü seviyesinden kopmuş ve ayrıca vücudunun büyük oranda parçalanmış olması nedeniyle boy, kilo, ölü katılığı ve ölü morlukları konusunda bir tespit yapılamamıştır.
iii. Kafa kemiklerinin tamamen parçalandığı ve beyin dokusunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Toraks sol üst kısımda, boynun yaklaşık 5 cm altında muhtemel ateşli silah giriş deliği görülmüştür. Toraksa ait kemik dokuların sol toraks kısmını tamamen açıkta bırakacak şekilde parçalanmış olduğu, batın sağ subkosta bölgede yaklaşık 6 cm’lik bir kesiğin, bunun hemen üzerinde yaklaşık 20 cm’lik sağ toraks boşluğuna nafiz, düzensiz kenarlı bir kesinin daha bulunduğu izlenmiştir. Batın sol ön ve yan duvarının tamamen parçalanmış olduğu, batın içi organların bu kısımdan dışarı evisere olduğu görülmüştür. Cesedin sırt kısmı çevrildiğinde toraks arka duvarının tamamen parçalanmış olduğu, sağ skapula bölge içinde kas ve kemik yapının görüldüğü 5 cm’lik bir kesi olduğu tespit edilmiştir.
iv. Sol üst eksremitenin crash tarzında dirsek üzerinde ampüte olduğu görülmüştür. Sağ üst eksremite sağ omuz bölgesinde yaklaşık 15 cm'lik derin bir laserasyon bulunduğu, sağ elde üçüncü derecede yanığa bağlı laserasyon olduğu izlenmiştir. Sağ alt eksremitenin uyluk bölgesinden itibaren içindeki kas-kemik dokuları görülecek şekilde ampüte olduğu, sol alt eksremitenin pelvis bölgeden itibaren ampüte olduğu görülmüştür.
v. Tespit edilen bulgulara göre kesin ölüm sebebi tayin edilemediğinden cesedin Şırnak Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verilerek ölü muayene işlemine 9/2/2016 tarihinde saat 21.22’de son verilmiştir.
146. Ölü muayenesinin ardından düzenlenen 2016/659 sayılı olay yeri inceleme raporunda; cesede (1) bulgu numarası verildiği, cesedin çeşitli açılardan ayrıntılı olarak fotoğraflarının çekildiği ve kamera kaydının alındığı, ellerinin durumu uygun olmadığından on parmak basım izleri ve el svaplarının alınamadığı, ceset üzerinden çıkan giysilerden delil olabileceği düşünülenlerin kurutularak ayrı ayrı paketlendiği ve Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda değerlendirilmek üzere Cizre Terörle Mücadele Büro Amirliği görevlilerine teslim edildiği belirtilmektedir.
147. 10/2/2016 tarihinde Mardin Devlet Hastanesinde ceset üzerinde klasik otopsi yapılmıştır. Otopsi işlemine Cumhuriyet savcısı, adli tıp uzmanı ve otopsi yardımcısı iştirak etmiştir. Otopsi işlemine başlanmadan çekilen röntgen filminde vücutta mermi çekirdeği bulunmadığı, birkaç şarapnel parçası olduğu belirlenmiştir. İşlemler kamera ve fotoğraf çekimi yapılarak kayıt altına alınmıştır. Cesetten DNA analizine esas olmak üzere diş ve kemik örneği, toksikolojik incelemede kullanılmak üzere idrar, safra sıvısı ve kan örneği alınmıştır. Ayrıca ölü muayenesinde çıkartılamayan sağ el dördüncü parmaktaki siyah taşlı yüzük çıkartılarak Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiştir. 10/2/2016 tarihli Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı'nda belirtilen diğer haricî bulgular şöyledir:
i. Ceset torbası üzerinde "C-3185" ve "2016/576 A.K Nolu ceset" yazılarının olduğu, cesedin üzerinde kıyafet bulunmadığı, cesedin bileğinde "1 nolu ceset A.K 576, 09/02/16" ibaresinin yazılı olduğu bir bileklik bulunduğu görülmüştür.
ii. Kahverengi gözlü, buğday tenli, 1,5 cm uzunlukta siyah sakallı, 1 cm uzunlukta siyah bıyıklı, sünnetli bir erkeğe ait olan cesedin kafasının tamamen parçalanmış olduğu ancak yüz bölgesinin bütün hâlde bulunduğu görülmüştür. Ölü katılığı ve ölü lekeleri aşırı derecede parçalanma nedeniyle değerlendirilememiştir. Cesedin sol yan taraf ve arka kısımdaki cilt dokunun tamamen parçalanmış olduğu, tüm kemik ve organların açık vaziyette olduğu, bağırsak, karaciğer dışında hiçbir organının olmadığı görülmüştür. Omurgalar ve kostalar tamamen parçalanmıştır. Tamamen parçalanan kafatası içinde beyin ve beyincik mevcut değildir.
iii. Sol alt ekstremite pelvisten itibaren tamamen ve sağ alt eksremite uyluk üst bölümden itibaren ampütedir. Sol kol ve ön kol yumuşak dokuları parçalanmış olup kemik doku açıktadır. Her iki el parmak ve avuç içi derisi tamamen soyulduğundan parmak ve avuç içi örnekleri alınamamıştır. Parçalanmış dokular arasından iki adet, 5x6 cm ebadında, gri renkte iki şarapnel parçası çıkarılarak Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiştir.
148. Tutanağın sonuç bölümünde adli tabibin ölüm nedeni ve zamanına ilişkin kanaatleri şöyle ifade edilmiştir:
“1- Şahsın bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün genel beden travmasının yol açtığı, kafatası kemikleri, vertebra, kot, ekstremite kırıkları ve amputasyonu ile müterafik göğüs, batın içi organ ve büyük damar yaralanmasının neden olduğu masif iç ve dış kanama nedeni ile öldüğü,
2- Şahsın ölümüne sebep olabilecek başkaca bir faktör varlığına dair bulguya rastlanmadığı,
3- Otopsi işlemi esnasında alınan biyolojik örneklerin sistematik toksikolojik analiz amacıyla Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığına gönderilmesinin uygun olacağı,
4- DNA analizi amacıyla kemik, diş ve doku örnekleri alındığı,
5- Otopsi işlemi esnasında 2 adet şarapnel parçası elde edildiği,
6- Otopsi işlemi esnasında herhangi bir mermi çekirdeğine rastlanmadığı,
7- Cesedin ileri derecede parçalanması nedeniyle ölüm zamanı tespitinin tıbben mümkün olmadığı kanaatlerimi bildiririm dedi”
149. Otopsi işleminin ardından düzenlenen 2016/74 sayılı olay yeri inceleme raporunda Cumhuriyet savcısı nezaretinde cesedin sağ el dış kısmından svap alınarak Cumhuriyet savcısına teslim edildiği, ayrıca ceset parçalı olduğundan sadece tek parmak izi alındığı belirtilmiştir.
150. Cesetten alınan parmak izinin ilgili veri tabanlarında araştırılması sonucu Serdar Özbek'e ait olduğu belirlenmiş ve bu hususta 12/2/2016 tarihli inceleme raporu düzenlenmiştir. Kimliğinin belirlenmesinin ardından ceset hakkında defin ruhsatı düzenlenerek Serdar Özbek'in cesedi babası başvurucu Abdulkerim Özbek'e 14/2/2016 tarihinde teslim edilmiştir.
151. Abdulkerim Özbek’in Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca tanık sıfatıyla alınan beyanı şöyledir:
“10/02/2016 günü Cizre'den getirilip otopsisi yapılan ve kendisinin 2016/576-1 nolu ceset kodu verilen şahsın parmak izi incelemesinden sonra oğlum olan Serdar Özbek'e ait olduğunu öğrendim. Bu kişi benim öz oğlumdur. Annesinin adı Behiye'dir. Oğlum Cizre doğumlu doğum yılı 1983'tür. Nasıl öldüğü konusunda bilgim yoktur. Cesedin Tarafıma teslim edilmesini istiyorum.”
152. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesinin Serdar Özbek'in cesedinden alınan örnekler üzerinde inceleme yaparak düzenlediği 4/3/2016 tarihli toksikolojik inceleme raporunda; yalnızca safra sıvısında 0,37 promil etanol tespit edildiği, bunun dışında inceleme neticesinde sistematiklerindeki maddelerin bulunmadığı belirtilmiştir.
153. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, ölüm olayıyla ilgili gerekli araştırmanın yapılması için 16/2/2016 tarihinde Cizre Emniyet Müdürlüğüne hitaben bir müzekkere düzenlemiştir. Bu müzekkerede aşağıdaki hususlar talep edilmiştir:
i. Şahsın öldüğü yerin tespit edilerek gerekli olay yeri inceleme işlemlerinin yapılması, olayın ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin olarak tutanak tutulması, delil olabilecek eşyanın muhafaza altına alınarak inceleme için Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmesi
ii. Olayın meydana geldiği yerdeki kamuya ve özel kişilere ait tüm kamera kayıtlarının (araçlar dahil) tespit edilmesi, görüntülerin çözümlenerek tutanak haline getirilmesi, ölüm olayına ilişkin telsiz kayıtlarının CD/DVD ortamına atılarak ayrıntılı tutanağa bağlanması,
iii. Ölenin açık kimlik bilgilerinin tespitine yönelik teşhis ve benzeri işlemlerde talimat alınması, ölenin kimliğinin tespit edilmesi hâlinde yakınlarının mağdur/müşteki sıfatıyla ifadelerinin alınması, şikâyetlerin ve delillerin toplanması, ölenle ilgili olarak -kayıp ve benzeri- yapılan başvurular ile adli kayıtların çıkartılması
iv. Olayla ilgisi bulunan kişilerin tespit edilmesi, söz konusu kişilerin tanık sıfatıyla beyanlarının alınması
v. Olay faillerinin belirlenmesi amacıyla araştırma yapılması, faillerin tespit edilmesi durumunda talimat alınması
vi. Olay yerinden elde edilecek deliller ile cesetten elde edilen deliller üzerinde gerekli kriminal incelemelerin yapılabilmesi için gerekli yazışmaların yapılması
vii. Ölen kimliği belirsiz şahıs ile ilgili olarak ölüm olayı öncesi, ölüm olduğu tarihte ve ölüm olayından sonraki tarihlerde çıkmış veya çıkabilecek yazılı ya da görsel haberlere (örneğin internet, sosyal paylaşım siteleri vb.) ilişkin tespitlerin çıktılarının alınarak evraka eklenmesi
viii. Olayın faillerinin tespiti ve delil olabilecek her türlü bilgi ve bulguya ulaşmak için gerekli görülen başkaca hususların olması hâlinde bilgi verilerek ayrıca talimat alınması
154. Cesedin kimliğinin Serdar Özbek olarak belirlenmesinin ardından Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği 7/4/2016 tarihli yazıyla yukarıda belirtilen müzekkeresinde istenen işlemlerin hızlandırılarak yerine getirilmesini istemiştir.
155. Cizre Emniyet Müdürlüğü Başsavcılığın yazısına verdiği 23/7/2016 tarihli cevabında; askerî haritaya göre C-3185 olarak adlandırılan, olayın gerçekleştiği adresin Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 7 olduğunu, olayla ilgili kamera görüntüsü ve tanık tespit edilemediğini ve bu nedenle faillerin belirlenemediğini, olayla ilgili düzenlenen Ev Arama Tutanağı, Olay Yeri İnceleme Tutanağı ve Arşiv Araştırma Tutanağı'nın ise yazı ekinde gönderildiğini belirtmiştir.
156. Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen bu yazının ekinde yer alan 23/7/2016 tarihli Kamera Araştırma Tutanağı'nda, Serdar Özbek'in cesedinin bulunduğu yer ve çevresinde yapılan araştırmalar sonucunda herhangi bir MOBESE ve kamuya/özel kişiye ait kamera sisteminin bulunmadığının anlaşıldığı belirtilmiştir. Aynı tarihli Fail Araştırma Tutanağı'nda ise olayın meydana geldiği yerin çevresinde MOBESE kamerasının bulunmaması ve herhangi bir tanığın olmaması nedeniyle fail/faillerin açık kimlik ve adres tespitinin yapılamadığı, araştırmaların devam ettiği ifade edilmiştir.
157. Cizre Emniyet Müdürlüğü yazısı ekindeki Arşiv Araştırma Tutanağı'nda yer aldığı şekliyle Serdar Özbek'in PKK/KCK terör örgütüyle irtibatına dair tespit edilen beyanlar şöyledir:
- Gizli tanık Pamuk'un 17/5/2016 tarihli teşhis beyanı:
" -Fotoğraf 186- deki şahsın ismini Serdar olarak biliyorum. Kendisi tır şoförü idi. Örgüte ait silahları taşıdığını duydum. Güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada öldüğünü duydum."
- Gizli Tanık Yosun'un 21/5/2016 tarihli teşhis beyanı:
"Fotoğraf -65- teki kişinin ismini Serdar Özbek olarak biliyorum kendisinin PKK bağlantılı olduğunu ve sokağa çıkma yasağı zamanında bodrum katta öldüğünü biliyorum bunu haberlerden görmüştüm. Bu şahsıda yol kesme ve dükkan kapatma eylemlerinde diğer örgüt mensuplarıyla birlikte görmüştüm. Kendisinin elinde bir silah görmedim. Bu şahsın sık sık Irak ülkesine gittiğini ve şoförlük yaptığını biliyorum ancak orada ne yaptığı konusunda bir fikrim yoktur."
- Başka suçtan şüpheli olarak ifade veren A.Y.nin 18/1/2016 tarihli beyanı:
“Fotoğrafla bana göstermiş olduğunuz şahsın adını bilmem, Karargâhta gördüm. Silah taşıdığını görmedim. Taziye evinde kaldığını biliyorum."
- Başka suçtan şüpheli olarak ifade veren R.D.nin 26/12/2015 tarihli beyanı:
“Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs LEHENK, (K) isimli şahıstır. Açık kimlik: bilgilerini bilmiyorum, eğitimsizdir. ZERDEŞT(K) isimli şahsın yakın koruması ve güvenliği olarak görev yapar, eğitimini ZERDEŞT (K) isimli şahıstan bizzat alır, örgüt içerisinden faaliyet gösterir."
- Başka suçtan şüpheli olarak ifade veren S.A.nın 8/1/2016 tarihli beyanı:
“Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs LEHENK (K) isimli şahıstır, Açık kimlik bilgilerini bilmiyorum, örgüt içerisinde faaliyet gösterir, örgüt mensupları ile beraber gezer. Örgüt mensupları ile çok samimidir.”
- Başka suçtan şüpheli olarak ifade veren S.B.nin 17/1/2016 tarihli beyanı:
"Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs Serdar Özbek LEHENK (K) olarak tanırım ZERDEŞT (K) yanında beraber gezerler. Kırsalcı HPG adına faaliyet yürütür."
- Başka suçtan şüpheli olarak ifade veren M.A.nın 21/12/2015 tarihli beyanı:
“Fotoğraf -10- daki şahsı ismen tanımıyorum, örgütün Cizre sorumluşu olan Zerdaş'in arabası olan Clio marka aracın şoförü idi. SİLAHLI olarak gezerdi. Aynı zamanda Zerdaşın koruması idi."
-Başka suçtan şüpheli olarak ifade veren M.I.nın beyanı:
“Fotoğraf -10- daki şahsı AŞİR lakaplı Serdar Özbek olarak bilmekteyim. Kendisi Mamo'nun para tahsilatçısı olduğunu bilmekteyim. Bu şahsın sorumlular arasında olduğunu bilmekte idim. Kaleşnikof marka SİLAHLI olarak Cudi ve Nur Mahallerinde gezerdi ve oralarda sorumlu birisi idi."
- Gizli Tanık Gümüş'ün 20/4/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
“Fotoğraf -106- deki. şahsın isminin [A.Ö] olarak biliyorum. 2013-2014 yıllarında [M.D.] ile birlikte Haftanin kırsalına giderek Şeranj bölgesinde bulunan örgütün Halkla İlişkiler komutanı olan Mirza kod adlı-örgüt komutanı ile çalışırdı. Mirza kod adlı kişiden aldığı talimat ile Cizre ilçe merkezinde bulunan gelir durumu iyi olan kişilerden örgüt 'adına para topladığını biliyorum. İlçe hakkında kırsala bilgi götürüp getirdiğini biliyorum. Ayrıca [M.D.] ile birlikte kırsala eleman kazandırma faaliyetinde bulunurdu. Kırsaldan ilçeye gelen örgüt mensuplarına [M.D.] ile birlikte yer ve imkan sağlardı. Hendek ve barikat faaliyetlerinin başından sonuna kadar yer aldı. Güvenlik güçleri ile Cudi Mahallesinde çatışmaya girdi ve 23 nolu bodrumda öldüğünü biliyorum. Örgüte ilk katılımını [M.D.] sağladı. Örgüte 2013 yılında girdiğini biliyorum."
- Gizli Tanık Yıldız'ın 24/4/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Fotoğraf -106- deki kişinizi ismini Aşir olarak biliyorum. Tır şoförlüğü yapardı ve sonrasında şoförlüğü birakarak oto yık amacı dükkanı açmıştı. Karmuzı bir aracı vardı. ve Yafes Mahallesinin adını bilmediğim kırsalcı sorumlusunu gezdirirdi."
158. Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve soruşturma dosyasına gönderilen İnternet Tespit Tutanaklarına göre;
-Facebook adlı internet sitesinde "botan diha" kullanıcı adıyla paylaşılan içerik şöyledir:
"Cizre'de ikinci vahşet bodrumunda katledilen 3 çocuk babası Serdar Özbek, halkına sevdalı biriydi. Serdar Özbek'i anlatan babası Abdulkerim Özbek, oğlunun amacının bir insanı daha hayatta tutabilmek olduğuna dikkat çekerken, onun bu uğurda infaz edildiğini söyledi. Devlet güçlerinin Şırnak'ın Cizre ilçesinde vahşice katlettiği yüzlerce isimden biriydi 30 yaşındaki Serdar Özbek. Hem Cizre'de esnaf olan babasına yardım eden hem de TIR şoförlüğü yapan Serdar Özbek, 3 çocuk babasıydı. Cizre'de sıkıyönetim saldırılarının başlamasına rağmen ailesi ile birlikte Cudi Mahallesi'ndeki evlerinde kalmayı tercih eden Serdar Özbek yaralıların mahalleden çıkarıldığı sırada devlet güçlerinin ateş açması sonucu 3 kişinin yaşamını yitirdiği, aralarında İMC TV kameramanının da bulunduğu 11 kişinin yaralanması olayında kıl payı ölümden döndü. Yoğun saldırı altında olan Cudi Mahallesi'ne birkaç arkadaşı ile birlikte geri dönen ve Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç ile birlikte onlarca yaralının olduğu ikinci bodrumda katledilen Serdar Özbek'in cenazesine ise insanlık dışı işkence yapıldı.
..."
-imctv.com adlı internet sitesinde yer alan 6/2/2016 tarihli haber şöyledir:
"Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili İdris Baluken, Twitter hesabından 'Cizre'deki yangın söndürülmediği için 9 kişinin yaşamını yitirdiği, 25 kişinin ise ağır yanıklarla halen binada beklediği bize iletildi' diye yazdı.
...
Fırat Haber Ajansı'nın (ANF) haberine göre, yaşamını yitiren 9 kişinden 6'sının isimleri şöyle:
...
Yaşamını yitiren 3 kişinin isimleri ise henüz netleştirilemedi.
...
Yaralananlardan bazılarının isimleri ise şöyle:
F.D, F.Ç, S.Ç., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek..."
..."
159. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Serdar Özbek'in ölümü nedeniyle yürütülen soruşturmada 10/11/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
YDG-H isimli terör örgütünün 2013 yılı içerisinde Cizre ilçesinde askeri görünümlü bir törenle Abdullah Öcalan'ın fotoğrafları ve terör örgütünün sözde bayrak ve flamalarının da bulunduğu bir alanda yüzü kapalı ve silahlı kişilerce kuruluşunun ilan edilip söz konusu örgütün kuruluş ilanının ardından ilçede bulunan Nusaybin ve İdil caddeleri üzerinde çeşitli şiddet eylemlerinin örgüt mensupları tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Ayrıca YDG-H isimli terör örgütünün YDGK-H şeklinde (Yurtsever Devrimci Genç Kadın Hareketi) adı altında bir kadın yapılanmasının da var olduğu tespit edilmiştir. YDG-H isimli örgütün kuruluş ilanını gerçekleştirdiği tarihte kendilerini sözde asayiş üyesi olarak tanıttıkları, bu kişilerin faaliyet gösterdikleri il ve ilçelerde yol kesme, kimlik kontrolü yapma gibi eylemleri gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütünün hedef ve talimatları doğrultusunda terör örgütünün nihai hedefine ulaşabilmesi amacıyla Doğu ve Güneydoğu'da bulunan başta il ve ilçeler olmak üzere bazı il ve ilçelerde 15/08/2015 tarihinde sözde özyönetim ilan ettiği, bu ilanın gerçekleştiği ilçelerden birinin de Cizre olduğu bu doğrultuda Cizre ilçesinde sözde bir Cizre Halk Meclisi oluşturulduğu bu illegal yapının devlet kurum ve kuruluşlarını tanımadığını ifade ederek örgütün hedef ve talimatları doğrultusunda ÖSB/YDG-H (Öz Savunma Birliği) adı altında yeni bir yapılanmaya gittiği bu yapılanmanın ilçenin bazı mahallelerine (Cudi, Yafes, Sur ve Nur mahalleleri) güvenlik kuvvetlerinin girmelerini engellemek amacıyla kum çuvalları, kaya parçaları taş vb. Malzemeler kullanarak barikat ve hendek inşa ettikleri, söz konusu barikat ve hendeklere el yapımı patlayıcı ve mayınlarla tuzaklama gerçekleştirerek söz konusu mahallelerdeki yay ve araç trafiğine eğitim öğretim faaliyetlerinin sağlanmasına, sağlık emniyet ve adalet hizmetlerinin yerine getirilmesine engel oldukları görülmüştür. Terör örgütünün bu faaliyetlerine devam etmesini engellemek amacıyla Cizre ilçesinde 8 gün süren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve söz konusu yasak süresince ilçemiz Sur, Cudi, Yafes ve Nur mahallelerinde terör örgütüne karşı operasyonlar başlatılmıştır.
Söz konusu sokağa çıkma yasağının ardından terör örgütünün eylemlerini sonlandırmaması ve daha da yoğunlaştırması üzerine Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00'dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı yasanın 11/C maddesi gereği sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, sokağa çıkma yasağı süresince PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması olan ÖSB/YDG-H örgütünün mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, yakalanması, söz konusu örgütün üyelerince ilçe genelinde açılan barikat ve hendeklerin ortadan kaldırılması ve yine örgüt mensuplarınca ilçe geneline yerleştirilen mayınlar ve patlayıcıların bertaraf edilmesi amacıyla terör örgütüne yönelik operasyonların devam ettirildiği görülmüştür.
25/12/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütünün mevcut konjonktüre uygun olarak şehirlerde var olan ÖSB/YDG-H mensupları ile kırsal alanda faaliyet gösteren HPG mensuplarını bir araya getiren yeni bir örgüt kurduğu, söz konusu örgütün YPS (Yekineyen Parestina Sivil / Sivil Savunma Birlikleri) adı altında faaliyete başladığı söz konusu örgütün sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre ilçesinde silahlı faaliyet gösterdiği, örgütün ilan ettiği sözde özyönetim çağrısını güçlendirmek amacıyla kıra dayalı şehir eylemleri düzenleme şeklinde eylemler gerçekleştirdiği, bu doğrultuda çatışma yaşanan alanlarda kırsal alandan gelen teröristler ile YDG-H mensubu teröristlerin birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştır.
...
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde operasyonların yoğun şekilde devam ettiği mahallelerdeki terör örgütü mensuplarınca kullanılan evlerde örgüt mensuplarının yakalanabilmesi, örgüt mensuplarınca hazırlanan patlayıcıların imha edilebilmesi ve soruşturmalara dair delil elde edilebilmesi amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızca verilen arama kararlarına istinaden aramalar yapıldığı,
08/02/2016ve 09/02/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran Sokak C-3185 nolu binada yapılan aramada bulunan kimliği belirsiz cesetlerden birisi üzerinde ölü muayene ve otopsi yapıldığı,
Otopsi tutanağına göre; ölenin siyah sakallı, siyah bıyıklı erkek şahıs olduğu, kişinin ölümünün bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün genel beden tramvasının yol açtığı kafatası kemikleri, vertebra, kot, estremite kırıklığı ve amputasyonu ile müterafik göğüs, batın içi organ ve büyük damar yaralanmasının neden olduğu masif iç ve dış kanama neticesinde meydana gelmiş olduğu,
Ölen kimliği belirsiz şahıstan alınan parmak izinin emniyet sistemlerinde kayıtlı olan Serdar Özbek isimli kişiye ait olduğunun tespit edilmesi üzerine cenazenin müşteki Abdulkerim Özbek e teslim edildiği,
Gizli tanık Yosun'un Serdar Özbek hakkında 'fotoğraf 65 teki kişinin ismini Serdar Özbek olarak biliyorum, kendisinin PKK bağlantılı olduğunu ve sokağa çıkma yasağı zamanında bodrum katta öldüğünü biliyorum, bunu haberlerden görmüştüm, bu şahsı da yol kesme ve dükkan kapatma eylemlerinde diğer örgüt mensupları ile birlikte görmüştüm, kendisinin elinde herhangi bir silah görmedim, bu şahsın sık sık Irak ülkesine gittiğini ve şoförlük yaptığını biliyorum, ancak orada ne yaptığı konusunda bir fikrim yoktur.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli tanık Pamuk'un Serdar Özbek hakkında 'fotoğraf 186 daki şahsın ismini Serdar olarak biliyorum, kendisi tır şoförü idi, örgüte ait silahları taşıdığını duydum, güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada öldüğünü duydum,' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli tanık Yıldız'ın Serdar Özbek hakkında 'fotoğraf 106 daki şahsın ismini Aşir olarak biliyorum, tır şoförlüğü yapardı ve sonrasında şoförlüğü bırakarak oto yıkamacı dükkanı açmıştı, kırmızı bir aracı vardı ve Yafes mahallesinin ismini bilmediğim kırsalcı sorumlusunu gezdirirdi.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli tanık Gümüş'ün Serdar Özbek hakkında 'fotoğraf 106 daki şahsın ismini [A.Ö] olarak biliyorum, 2013-2014 yıllarında [M.D.] ile birlikte Haftanin kırsalına giderek Şeranj bölgesinde bulunan örgütün halka ilişkiler komutanı olan Mirza kodadlı örgüt komutanı ile çalışırdı, Mirza kodadlı kişiden aldığım talimat ile Cizre ilçe merkezinde bulunan gelir durumu iyi olan kişilerden örgüt adına para topladığını biliyorum, ilçe hakkında kırsala bilgi götürüp getirdiğini biliyorum. Ayrıca [M.D.] ile birlikte kırsala eleman kazandırmak faaliyetinde bulunurdu, kırsaldan ilçeye gelen örgüt mensuplarına [M.D.] ile birlikte yer ve imkan sağlardı, hendek ve barikat faaliyetlerinin başından sonuna kadar yer aldı. Güvenlik güçleri ile Cudi mahallesinde çatışmaya girdi ve 23 nolu bodrumda öldüğünü biliyorum. Örgüte ilk katılımını [M.D.] sağladı, örgüte 2013 yılında girdiğini biliyorum.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.I.nın] Serdar Özbek hakkında 'fotoğraf 10 daki şahsın Aşir lakaplı Serdar Özbek olarak bilirim, kendisi Mamo nun para tahsilatçısı olduğunu bilmekteyim, bu şahsın sorumlular arasında olduğunu bilmekteyim, Kalaşnikov marka silahlı olarak silahlı olarak Cudi ve Nur mahallelerinde gezerdi ve oralarda sorumlu birisi idi.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.A.nın] Serdar Özbek hakkında 'fotoğraf 10 daki şahsı ismen tanımıyorum, örgütün Cizre sorumlusu olan Zerdaş ın arabası olan Clio marka aracın şoförü idi, silahlı olarak gezerdi, aynı zamanda Zerdaş ın koruması idi.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [S.B.nin] Serdar Özbek hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs Serdar Özbek Lehenk (K) olarak tanırım, Zerdeşt (K) yanında beraber gezerler, kırsalcı HPG adına faaliyet yürütür.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [S.A.nın] Serdar Özbek hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs Lehenk (K) isimli şahıstır, örgüt içerisinde faaliyet gösterir, örgüt mensupları ile beraber gezer, örgüt mensupları ile çok samimidir.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [R.D.nin] Serdar Özbek hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs Lehenk (K) isimli şahıstır, eğitimsizdir, Zerdeşt (K) isimli şahsın yakın korumasıdır, güvenliği olarak görev yapar, eğitimini Zerdeşt (K) isimli şahıstan bizzat alır, örgüt içerisinde faaliyet gösterir.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [A.Y.nin] Serdar Özbek hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahsın adını bilmem, karargahta gördüm, silah taşıdığını görmedim, taziye evinde kaldığını biliyorum.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Serdar Özbek'in ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen başka şahısların da cesetlerinin bulunduğu, ikamette terör örgütü mensuplarınca kullanılan çok sayıda Kalaşnikov silah ve şarjörleri, kalaşnikov mermileri ve kovanları ele geçtiği,
Ölen Serdar Özbek'e ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan evde yanında kalaşnikov silah ve mermiler bulunduğu halde ele geçmiş olması, ikamet içerisinde terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen ve yanlarında kalaşnikov silah ve fişekler ele geçen başka şahıslara ait cesetlerin ele geçmiş bulunması, Serdar Özbek'in terör örgütü üyesi olarak faaliyetlerde bulunduğuna dair 10 farklı kişinin birbiri ile uyumlu beyanlarının bulunması ve tüm dosya kapsamına göre; ölen Serdar Özbek'in terör örgütü PKK üyesi olduğu, Cizre ilçesinde terör örgütü PKK'nın amaçları doğrultusunda ilan edilen sözde öz yönetim kapsamında Cudi mahallesinde silahlı faaliyet gösterdiği değerlendirilmiştir. Serdar Özbek'in sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, Serdar Özbek'in güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü değerlendirilmiştir. Güvenlik güçlerinin Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında terör örgütü üyeleri tarafından mahallelere güvenlik güçlerinin girmesinin engellenmesi amacıyla kurulan hendek ve barikatların ortadan kaldırılması, yine örgüt mensupları tarafından güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve yaralanması amacıyla hazırlanan patlayıcıların imha edilmesi, örgüt mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması, kişilerin anayasada düzenlenen hak ve hürriyetlerinin korunması şeklindeki amaçlarla ilçede görev yaptıkları anlaşılmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda operasyon gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve asker şehit olmuş, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaş da yaralanmış ve vefat etmiştir. Serdar Özbek'in ele geçtiği evde arama yapıldığı esnada da terör örgütü mensuplarınca güvenlik güçlerine yönelik saldırıların devam ettiği dosyadaki kolluk tutanaklarından anlaşılmıştır. Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyon esnasında öldürüldüğü değerlendirilen Serdar Özbek'in ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları, yani meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri değerlendirilmiş, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilememiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen ve bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa halinde bulunan kişilere ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan Serdar Özbek'e yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar Serdar Özbek'in ölümü olayı ile ilgili olarak soruşturma yürütülmüş ise de;
Olayda hukuka uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu anlaşıldığından kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..."
160. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara başvurucuların vekilleri tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde dile getirilen hususlar özetle şöyledir:
i. AİHM, terörle mücadele kapsamında düzenlenen bir operasyon sırasında devletlere sivillerin hayatına gelecek zararı engelleme ya da en aza indirecek şekilde operasyonu planlama ve düzenleme yükümlülüğü yüklemiştir. Devlet tarafından alınan mutlak zorunlu ve orantılı tedbirler için normalden daha sert ve zorlayıcı bir gereklilik testi uygulanmalıdır. Sokağa çıkma yasağı uygulanan il ve ilçelerde yasakların başladığı tarihten beri bu tedbirlerin hiçbiri alınmamıştır. Başvurucuların yakınları, ilçede hayatını kaybeden yüzlerce sivil gibi güvenlik güçlerinin açtığı ateş ile ağır yaralanmış; sonrasında bu kişilerin yaşam hakkı ve fiziksel bütünlüklerinin korumaya alınması talebi de görmezden gelinerek bu kişiler öldürülmüştür. Onlarca başka insan da güvenlik güçleri tarafından sağlık yardımı götürülmesine izin verilmediği için hayatını kaybetmiştir.
ii. Yasemin Çıkmaz ile birlikte yaralı olarak bekleyen ve sağlık yardımı talep eden onlarca kişinin yeri bilinmesine karşılık bu kişilere sağlık yardımı yapılmamış ve bu kişiler bulundukları bodrumda yakılarak öldürülmüşlerdir. Maktulün durumu hem kendisi hem yakınları hem de milletvekilleri tarafından 112 ve 155 yardım hatlarına bildirilmesine karşılık maktulün yaşam hakkının korunmasına yönelik bir tedbir alınmamıştır. Bilakis maktulün bulunduğu bodrum bombalanmaya devam edilmiştir. Sivillerin rastgele bombalanması, Sözleşme'nin uluslararası insani hukuk kuralları ve silahlı çatışmalarda güç kullanımını düzenleyen uluslararası antlaşma kuralları ile bağdaşır bir durum değildir.
iii. AİHM ilkeleri dikkate alındığında Serdar Özbek'in ölümü ile ilgili yürütülen soruşturmada önemli eksiklikler bulunmaktadır. Arama ve olay yeri inceleme işlemleri savcı bulunmaksızın bizzat ölüm olayının şüphelisi olması gereken güvenlik güçleri tarafından yapılmıştır. Bu durum soruşturmanın tarafsız ve bağımsız bir organ tarafından yürütülmediğini göstermektedir.
iv. Başsavcılık ve Emniyet Müdürlüğü arasındaki yazışmalardan operasyonun askerî yetkililer tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Maktulün cenazesinin bulunduğu bina askerî harita üzerinde C-3185 olarak kodlanmasına karşılık soruşturma dosyasında operasyona katılan askerlerin sayısı, operasyon sırasında durdukları yerler, kimliği, kullandıkları silahlar vb. hiçbir detay yer almamaktadır. Soruşturmanın hiçbir yerinde operasyona katılan askerî unsurlardan bahsedilmemektedir.
v. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan tutanağa göre bodrum katı üzerine binanın çökmesi nedeniyle içine girilememiş ve burada arama yapılamamıştır. Arama yapılamaması Yasemin Çıkmaz ve diğer kişilerin nasıl öldüklerine dair önemli delillerin toplanamamış olması anlamına gelmektedir. İçine girilemediği iddia edilen binadan silah, mermi ve kovan elde edilmiş ancak bu materyaller üzerinde kriminal inceleme yaptırılmamıştır.
vi. Maktulün cenazesinin Adli Tıp Kurumuna sevkinin ardından kıyafetlerinin kaybolduğu anlaşılmaktadır.
vii. Çatışmanın meydana geldiği bölgede hemen her köşede MOBESE veya dükkânların kameraları bulunmaktadır. Çatışma bölgesinde kamerası bulunan tank ve panzerler dolaşmaktadır. Buna karşılık olaya ilişkin kamera kaydı bulunamamıştır.
viii. Soruşturma kapsamında hiçbir tanığın veya operasyona katılan güvenlik görevlilerinin beyanı alınmamıştır. Bu durum soruşturmanın başında güvenlik görevlilerinin bir sorumluluğu bulunmadığına yönelik bir ön kabul olduğu anlamına gelmektedir.
161. Kovuşturmaya yer olmadığı kararına yapılan itiraz Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 13/3/2017 tarihli ve 2017/790 D. İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının ilgili kısmı şöyledir:
"
Dosya içerisinde bulunan ölü muayene ve otopsi tutanakları, olay yeri inceleme raporları, parmak izi raporu, adli tıp raporları, tanık beyanları ve teşhis tutanakları, internet araştırma tutanakları ve tüm soruşturma dosyası birlikte değerlendirildiğinde Kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir husus görülmediğinden itirazın reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Usul ve yasaya uygun bulunan takipsizlik kararına şikayetçi vekili Av. Hüseyin Tül ve Av. Ramazan Demir tarafından yapılan İTİRAZIN REDDİNE,
..."
162. İtirazın reddi kararı başvurucular vekiline 24/5/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Serdar Özbek'in ölümü nedeniyle hak ihlali iddialarını içeren bireysel başvuru 20/6/2017 tarihinde yapılmıştır.
5. Yasemin Çıkmaz'ın Ölümüyle İlgili Olarak Yürütülen Ceza Soruşturması
163. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca Cudi Mahallesi C-3185 numaralı binada arama ve elkoyma işlemleri yapılmasına dair verilen karar, Cizre Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 9/2/2016 tarihli arama ve elkoyma işlemlerine dair tutanak ve olay yeri inceleme raporu ile Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/2/2016 tarihli elkoyma kararına yukarıdaki paragraflarda yer verilmiştir (bkz. §§ 68-72, 93, 94).
164. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen karar uyarınca yapılan aramalarda bulunan cesetler ile ilgili aynı tarihte soruşturmalar başlatılmıştır. 2016/578 sayılı soruşturma kapsamında C-3185 numaralı bina yakınlarında bulunan ve kimliği bilinmeyen kadın cesedi üzerinde ölü muayene işlemi yapılmıştır. Bu işlem sonucunda düzenlenen Ölü Muayene Tutanağı'nda yer alan bilgi ve bulgular özetle şöyledir:
i. Ölü muayene işlemine Cumhuriyet savcısı ile birlikte genel cerrahi uzmanı bir hekim, otopsi yardımcısı, fotoğraf ve video çekimleri için de iki Olay Yeri İnceleme görevlisi katılmıştır.
ii. Cesedin 160 cm boylarında, beyaz tenli, kahverengi saçlı, 55-60 kg ağırlığında, üzerinde yeşil renkli mont, mavi renkli gömlek, beyaz sütyen, beyaz atlet, siyah bir bileklik ve kol saati bulunan bir kadına ait olduğu, parçalanmış vaziyetteki elbiselerin üzerinde kum, çamur ve yanık bulunduğu tespit edilmiştir.
iii. Yüzünün tamamına yakınında 3./4. derece yanık izleri olduğu, ayrıca boyun kısmında da yanık bulunduğu gözlenmiştir.
iv. Toraks sağ kemik yapılarında muhtemel kırık, toraks ön yüzünde 3 ve 4. derecede yanıkların mevcut olduğu, batın ön ve sol yan yüzde 4. derece yanıkların bulunduğu, sırt bölgesinde yaygın olarak 3. ve 4. derece yanıkların olduğu izlenmiştir. Bunlardan ayrı olarak anotomik olarak koptuğu bölge tespit edilemeyen 25x15 cm'lik ayrı bir doku kütlesi bulunduğu görülmüştür.
v. Sağ üst ekstremitenin tümüyle 3. ve 4. derece yanık olduğu, sağ kol ön ve iç yan yüzde cilt kaybına bağlı cilt altı dokuların serbestçe izlendiği, sağ kol dirsek bölgesinde muhtemel ateşli silah yaralanmasına bağlı iki adet 3 ve 2 cm'lik tabanında kas ve tendon yapılarının gözlendiği defektler bulunduğu görülmüştür. Sağ el dördüncü parmak uç kısmında tırnak ve yumuşak doku kesisi olduğu, sol üst ekstremitede yaygın şekilde 3. ve 4. derecede yanık bulunduğu, sol alt ekstremite uyluk bölgesi iç ve dış yüzeyinde, cilt altı rüptüre içinde kas dokularının gözlendiği derin laserasyonlar bulunduğu tespit edilmiştir. Yine tüm ekstremitede 4. derece yanık gözlendiği, sol ayak tabanında yaklaşık 4 cm'lik kesi olduğu, sağ ekstremitenin pelvis tabanı seviyesinde tümüyle ampüte olduğu, sağ gluten lomber bölge sınırında derin laserasyon bulunduğu görülmüştür.
vi. Tespit edilen bulgulara göre kesin ölüm sebebi tayin edilemediğinden cesedin Şırnak Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verilerek ölü muayene işlemine 9/2/2016 tarihi saat 22.22’de son verilmiştir.
165. Ölü muayenesinin ardından düzenlenen 2016/661 sayılı olay yeri inceleme raporunda; cesedin çeşitli açılardan ayrıntılı olarak fotoğraflarının çekildiği ve kamera kaydının alındığı, Cumhuriyet savcısı huzurunda on parmak basım izleri ve el svaplarının alındığı, ceset üzerinden çıkan giysilerden delil olabileceği düşünülenlerin kurutularak ayrı ayrı paketlendiği ve Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda değerlendirilmek üzere Cizre Terörle Mücadele Büro Amirliği görevlilerine teslim edildiği belirtilmiştir. Bu raporun delil ve mukayese ile ilgili açıklama kısmında cesedin üzerinden alınan parçalanmış mont ve parçalanmış gömlek üzerinde atış artığı analizi yapılması gerektiğinin soruşturmacı birime hatırlatıldığı ifade edilmiştir.
166. 10/2/2016 tarihinde Şırnak Devlet Hastanesinde ceset üzerinde klasik otopsi yapılmıştır. Otopsi işlemine Cumhuriyet savcısı, iki adli tıp uzmanı, otopsi yardımcıları, fotoğraf ve kamera görüntülerini tespit etmek üzere teknik bilirkişiler iştirak etmiştir. Ayrıca otopsi öncesinde Şırnak Devlet Hastanesinde hazır bulunan İnsan Hakları Derneği Şırnak Şubesine bağlı üç avukat; olayın oluş ve sübutuna ilişkin iddiaların adil, somut ve herkesi aynı kanıya götürecek şekilde araştırılmasını, kesin ölüm nedeninin tespitini, otopsinin Minnessota Protokolü'ne uygun şekilde gerçekleştirilmesini, skopi incelenmesinin yapılmasını, cesedin üzerindeki kıyafetlerin incelemeye gönderilmesini, ölümün yanmadan önce mi, sonra mı gerçekleştiğinin tespit edilmesini, yanık cesetlerde zarar görmemiş doku örneği varsa incelemeye gönderilmesini talep etmişlerdir. Avukatların bu talepleri Otopsi Tutanağı'nda yer almış ve bu tutanak avukatlar tarafından imzalanmıştır. 10/2/2016 tarihli Otopsi Tutanağı'nda belirtilen haricî bulgular şöyledir:
"Cesedin yapılan radyolojik incelemesinde sağ kol sol skapula göğüs sağ yan pelvik bölge sol uylukta milimetrik metalik imajlar izlendi. Pelvis sol femur sol kotlarda kırıklar izlendi.
15-20 yaşlarında 145 cm boyunda, 40-45 kg ağırlında, uzun siyah saçlı, beyaz tenli, kadın cesedinde ölü katılığı ve ölü lekeleri yanığa bağlı değerlendirilemedi.
Vücudun yaygın olarak is ve tozla bulaşık olduğu görüldü. Yüzde sağ kol ve ön kolda, boyunda her iki supraskapuler bölgede lomber bölgede, batın sol tarafta, sol bacakta, korbonize düzeyde yanık alanları izlendi.
Sağ uyluğun proksimalden ampute olduğu görüldü. Sağ uyluğun cesedin yanında olmadığı görüldü.
Sol glutea üzerinde birbirleri ile iştirakli bir tanesi 0,6cm çapında, diğer 3,5x2,5cmlik yırtık alanı görüldü. Sol uyluk üst 1/3 arka yüzde birbirleri ile iştirakli 0,6cm çapında ve 3x1,5cmlik 2 adet yırtık alanı görüldü. Sol skapula üst kenarda 1,5x0,5cmlik derin yırtık görüldü. Sol omur başında 2x0,5cm lik derin yırtık görüldü. Sağ skapula alt ucunda 0,7cm çapında yırtık, sağ aksiller hat T8 vertebra hizasında 0,7cm çapında yırtık olduğu görüldü.
Sırtta orta hattın solunda T9 hizasında 0,5cm çapında yırtık, yine sırtta orta hattın solunda T11 hizasında 1,5x0,Scmlik kenarları düzensiz yırtık izlendi.
Sol glutea üst kısımda 12x4cmlik derin yırtık, sol uyluk lateral kenarda 18x8cmlik defekt alanı, sol uyluk alt1/3 arkada 10x3cmlik defekt alanı, sol uyluk üst 1/3 arka medialde 8x4cmlik defekt alanı, sağ ayak tabanında 5x0,Semlik yırtık görüldü.
Sol üst göz kapağı medialinde 2xlcmlik defekt görüldü. Sol gözün ileri derecede defektif olduğu görüldü."
167. Otopsi Tutanağı'nda cesedin iç muayenesi ile ilgili bulgular şu şekilde yer almıştır:
"BAŞ: Baş açıldı, saçlı deri kaldırıldı. Saçlı deri altında frontal orta hattın hemen sağında lcm çapında kanamalı alan olup bu bölgeden milimetrik ebatlarda sarı renkli metal parçaları elde edildi.
Her iki temporal adele grubu ve kafa kube kemikleri sağlam bulundu.
Beyin beyincik beyin sapı çıkarıldı. 1340gr tartıldı. Yüzeylerinde sol frontal lob alt yüz ve sol unkus alt yüzde fokal subaraknoid kanama alanları görüldü.
Kafa kaide kemikleri sağlam olup, sol petröz kemik içerisinde kanama alanı görüldü.
GÖĞÜS: Göğüs cildi açıldı. Sternal kapak kaldırıldı. Sağ göğüs boşluğunda serbest sıvı kan tespit edilmedi. Sol plevral boşlukta 100cc kan tespit edildi. Perikart sağlam olup boşluğunda fizyolojik miktar ve mahiyette seröz sıvı olduğu görüldü.
Kalp çıkartıldı. 190gr tartıldı. Yüzeylerinde makroskopik patolojik özellik görülmedi. Aortta makroskopik patolojik özellik görülmedi. Tüm koroner arterler açık bulundu. Sol ventrikül duvar kalınlığı lcm, sağ ventrikül duvar kalındığı 0,2cm ölçüldü. Kesitlerinde makroskopik patolojik özellik görülmedi.
Akciğerler çıkartıldı, sağ akciğer 310gr, sol akciğer 262gr tartıldı. Yüzeylerinde sol akciğer üst lob ve alt lobunda yırtıklar olup, kesitleri kanamalı bulundu.
Boyun yumuşak dokularında makroskopik patolojik özellik görülmedi. Trakea lümeni kanla sıvalı olup, özefagus lümeni boş bulundu. Hiyoit kemik, troid kartilaj boyun omurları sağlam bulundu.
BATIN: Karın açıldı. Douglas boşluğu kanla sıvalı olup, bu bölgedeki bağırsak yüzeylerinin kanamalı olduğu görüldü.
Mide içerisinde 450cc gıdai içerik tespit edildi.
İnce ve kalın bağırsakların yüzeylerinde hafif çürüme bulguları tespit edildi.
Karaciğer 843gr tartıldı. Yüzey ve kesitlerinde makroskopik patolojik özellik görülmedi.
Dalak çıkartıldı. 85gr tartıldı. Yüzey ve kesitlerinde makroskopik patolojik özellik görülmedi.
Her iki böbrek çıkartıldı. Sağ böbrek 80gr, sol böbrek 85 gr tartıldı. Yüzey ve kesitlerinde solukluk dışında makroskopik patolojik özellik görülmedi.
Mesanenin idrarla dolu bulundu.
İskelet sisteminin incelenmesinde; Sol 3-10. Kolar paravertebral hattan kırık sol femur, parçalı kırık, sağ iliak kanatta kırık tespit edildi.
Cesetten toksikolojik inceleme amacıyla 2 tüp kan, 1 tüp idrar, 1 tüp safra örnekleri ile kimliklendirme amacıyla kas ve kemik örnekleri alındı."
168.Otopsi Tutanağı'nın sonuç bölümünde şu bulgulara yer verilmiştir:
"1-Cesetten toksikolojik inceleme amacıyla 2 tüp kan, 1 tüp idrar, 1 tüp safra örnekleri ile cesetten kimliklendirme için kas ve kemik örnekleri alındığı,
2-Cesetten 1 adet milimetrik boyutlarda metal parçası elde edildiği,
3-Kişinin ölümünün bomba ve benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün ağır genel beden travmasına bağlı ekstremite, pelvis, kot kırıkları ile birlikte iç organ ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana geldiği kanaatindeyiz dediler. Başkaca yapılacak herhangi bir işlem olmadığını değerlendirmekle, otopsi işlemine son verildi.
..."
169. Otopsi işlemine katılan teknik bilirkişiler tarafından 10/2/2016 tarihinde düzenlenen tutanakta; cesedin fotoğrafları ve kamera kayıtlarının otopsi sırasında alınarak Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmek üzere CD ortamına aktarıldığı, otopsi sırasında cesedin vücudundan çıkarılan bir adet metal parçanın Kriminal Polis Laboratuvarına gönderilmesi için soruşturmacı birime teslim edilmek üzere muhafaza altına alındığı belirtilmiştir.
170. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, ölüm olayıyla ilgili gerekli araştırmanın yapılması için 16/2/2016 tarihinde Cizre Emniyet Müdürlüğüne hitaben bir müzekkere düzenlemiştir. Bu müzekkerede aşağıdaki hususlar istenmiştir:
i. Şahsın öldüğü yerin tespit edilerek gerekli olay yeri inceleme işlemlerinin yapılması, olayın ne şekilde gerçekleştiğine ilişkin tutanak tutulması, delil olabilecek eşyanın muhafaza altına alınarak inceleme için Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmesi
ii. Olayın meydana geldiği yerdeki kamuya ve özel kişilere ait tüm kamera kayıtlarının tespit edilmesi, ilgili telsiz kayıtlarının CD/DVD ortamına aktarılarak ayrıntılı şekilde tutanağa bağlanması
iii. Ölenin kimliğinin tespit edilmesi hâlinde yakınlarının mağdur/müşteki sıfatıyla ifadelerinin alınması, şikâyet ve delillerin toplanması, ölenle ilgili -kayıp ve benzeri- yapılan başvurular ile adli kayıtların çıkartılması
iv. Olayla ilgisi bulunan kişilerin tespit edilmesi, söz konusu kişilerin tanık sıfatıyla beyanlarının alınması
v. Olay faillerinin belirlenmesi amacıyla araştırma yapılması, faillerin tespit edilmesi durumunda Cumhuriyet Başsavcılığından talimat alınması
vi. Olay yerinden elde edilecek deliller ile cesetten elde edilen deliller üzerinde gerekli kriminal incelemelerin yapılabilmesi amacıyla gerekli yazışmaların yapılması
vii. Cesedin kimliğinin tespiti hâlinde ilgili ölüm olayı öncesi, ölüm olayının olduğu ve ölüm olayından sonraki tarihlerde çıkmış veya çıkabilecek yazılı ya da görsel haberlere ilişkin tespitlerin çıktılarının alınarak evraka eklenmesi
viii. Olayın faillerinin tespiti ve delil olabilecek her türlü bilgi ve bulguya ulaşmak için gerekli görülen başkaca hususların olması hâlinde Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi verilerek ayrıca talimat alınması
171. Kimliği belirsiz cesetten alınan on parmak basım izlerinin ilgili veri tabanlarında araştırılması sonucu düzenlenen 17/2/2016 tarihli raporda veri tabanında parmak izlerinin kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
172. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen 20/4/2016 tarihli raporda, otopsi sırasında Yasemin Çıkmaz'ın vücudundan elde edilen metal parçanın üzerinde teşhise ve tespite elverişli nitelikte herhangi bir karakteristik iz bulunmadığından mukayeseli bir inceleme yapılabilmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir.
173. Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesinin kimliği belirsiz cesetten alınan kan ve idrar numuneleri üzerinde yapılan uyutucu/uyuşturucu maddeler ve sistematik toksikolojik analiz incelemesinin ardından düzenlediği 30/3/2016 tarihli raporunda, kanda tespit edilen 23 mg etanol dışında kan ve idrarda sistematiklerindeki maddelerin bulunmadığı bildirilmiştir.
174. Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi 25/2/2016 tarihli raporunda, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan otopsi sırasında alınan biyolojik materyallerden elde edilen DNA profili ile başvurucu Abdullah Çıkmaz'ın DNA profilinin %99,99 uyumlu olduğunu ve Abdullah Çıkmaz'ın otopsisi yapılan kişinin babası olabileceği belirtilmiştir. Böylece cesedin kimliği Yasemin Çıkmaz olarak belirlenmiş ve Yasemin Çıkmaz'ın cenazesi düzenlenen defin ruhsatı ile birlikte ailesine teslim edilmiştir. Abdullah Çıkmaz'ın 27/2/2016 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği ve Teşhis Tutanağı'nda yer alan ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Şu an bana hastane morgunda göstermiş Olduğunuz cesedin yüzü yanmış olduğu için teşhis edemedim. Fakat ben Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak DNA testine esas olmak üzere kan vermiştim. Adli Tıp Kurumunca bana gösterilen cesetten alınan DNA örnekleri ile benimki eşleşmiş bu nedenle bana gösterilen cesedin .. kimlik numaralı.. Yasemin isimli kızıma ait olduğunu biliyorum. Bu konuda herhangi bir tereddütüm yoktur. Ben eşim içinde kızım Yasemin'in de olduğu diğer çocuklarım ile birlikte ikamet ediyordum. Yasemin lise ikinci sınıfa kadar okula gitti bu yıl okula gitmek istemedi ve gitmedi. Sokağa çıkma yasağı başladıktan sonra 22 gün kadar Cudi Mahallesindeki ikametimizde kaldık. Daha sonra mahalledeki çatışmalar şiddetlendiğinde şah mahallesinde başka bir apartmanda kalmıştık, kızım Yasemin de bizimle gelmişti yanımızda bir hafta kadar kaldı, bir hafta sonra kıyafetlerinin evde kaldığını ve Cudi Mahallesindeki kıyafetlerini almak için eve gideceğini bize söyledi. Hatırlamadığım bir gün sabah 8:00 ile 8:30 sıralarında evden çıktı ve tek başına gitti. Yaklaşık 10 gün geçti biz yaseminden haber alamıyorduk. Bir tanıdık senin Yasemin Çıkmaz isimli kızın var mi diye sordu ve ben de var dedim, bana Yasemin Çıkmaz ismini internetten gördüğünü söyledi ben de ambulansı arayarak durumu anlattım, ambulans aracı da kızımı almak için yola çıkmış, olay yerine yakın bir yerden kızımın adını anons etmişler ama gelmemiş. Cizre de ki cesetler çıkartılınca Silopiye ve Mardine gittim teşhiste bulunamadım bu nedenle Mardin de kan vermiştim, daha sonra DNA eşleşmesi olduğunu öğrendim. Benim kızımın örgütle bir bağlantısı olup olmadığını bilmiyorum, benim ve [V.] ve [M.] isimli oğullarım da [V.Ç.] 2011 de [M.Ç.] 2015 te kayboldu, ben haklarında kayıp başvurusunda bulundum nerede olduklarını ve örgütle bağlantılarının olup olmadıklarını bilmiyorum, dedi."
175. Cizre Emniyet Müdürlüğü Başsavcılığın yazısına verdiği 26/7/2016 tarihli cevabında; askerî haritada C-3185 olarak belirtilen olayın gerçekleştiği adresin Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 7 olduğunu, olayla ilgili kamera görüntüsü ve tanık tespit edilemediğini ve bu nedenle faillerin belirlenemediğini, olayla ilgili düzenlenen Ev Arama Tutanağı, Olay Yeri İnceleme Tutanağı, İnternet Tespit Tutanakları ve Arşiv Araştırma Tutanaklarının ise yazı ekinde gönderildiğini belirtmiştir.
176. Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen 23/7/2016 tarihli Kamera Araştırma Tutanağı'nda Yasemin Çıkmaz'ın cesedinin bulunduğu yer ve çevresinde yapılan araştırmalar sonucunda herhangi bir MOBESE ve kamuya/özel kişiye ait kamera sisteminin bulunmadığının anlaşıldığı belirtilmiştir. Aynı tarihli Fail Araştırma Tutanağı'nda ise olayın meydana geldiği yerin çevresinde MOBESE kamerasının bulunmaması ve herhangi bir tanığın olmaması nedeniyle fail/faillerin açık kimlik ve adres tespitinin yapılamadığı, araştırmaların devam ettiği ifade edilmiştir.
177. Yazı ekinde yer alan belgelerden, ölü muayenesi sırasında Yasemin Çıkmaz'ın cesedinin üzerinden çıkan mont ve gömlek ile cesetten alınan svapların 12/2/2016 tarihinde, otopsi sırasında elde edilen metal parçanın ise 29/3/2016 tarihinde üzerlerinde kriminal inceleme yapılması talebiyle Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderildiği anlaşılmıştır.
178. Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen Arşiv Araştırma Tutanağı'nda Yasemin Çıkmaz'ın PKK terör örgütü ile irtibatına dair şu bilgiler yer almaktadır:
i. Şırnak Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Bürosunun 23/3/2015 tarihli yazısında; Yasemin Çıkmaz ile birlikte başka dört kişinin Cizre'de değişik tarihlerde düzenlenen kanuna aykırı gösterilerde güvenlik görevlileri ve kamu binalarına taş, molotofkokteyli, havai fişek ve el yapımı patlayıcı kullanılarak yapılan saldırılara katıldığına dair istihbari bilgiler bulunduğu bildirilmiştir.
ii. Şırnak Terörle Mücadele Bürosunun 3/9/2015 tarihli yazısında; Yasemin Çıkmaz ile birlikte O.Y., M.A., R.Ü. ve Ş.A.nın HPG/Yerel Birlikler adına Cudi Mahallesi Mezbaha Sokak'ta asayiş uygulaması adı altında kimlik ve araç kontrolü yaptıklarına dair istihbari bilgilerin mevcut olduğu bildirilmiştir.
179. Arşiv Araştırma Tutanağı'nda yer aldığı şekliyle Yasemin Çıkmaz'ın PKK terör örgütü ile irtibatına dair beyanlar şöyledir:
- R.D.nin 26/12/2015 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs SEMA (K) Yasemin Çıkmaz isimli şahıstır. Teşhis etmiş olduğun DENKTAV. (K) V.Ç. isimli şahsın kız kardeşidir, YJA STAR kadrosu içerisinde yer alır, Sur Mahallesi sorumlusu olarak aktif olarak faaliyet yürütür, Cudi Mahallesinde Vatan İlkokulunun yakınında oturur, YJA STAR Cizre sorumlusu RUKEN - (K) isimli şahsın yardımcısıdır, RUKEN (K) isimli şahıs Yasemin Çıkmaz'ın evinde kalır, ÖSB eğitimlidir."
- M.Ç.nin 8/2/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs Yasemin Çıkmaz isimli şahıstır. Örgüt içerisinde aktif olarak faaliyet yürütür."
- Gizli tanık Doğukan'ın 23/3/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Fotoğraf -5- deki şahsı ismen tanımıyorum. Kendisini operasyonların öncesinde Sur Mahallesine gelerek örgüte ait çadır kurulduğunda, çadırı kuran kişilerden olduğunu görmüştüm. Çocuklara Şahin tepedeki düşmanın kendilerini görmemesi için branda çekmek zorunda olduklarını söyleyerek, mahallenin çocuklarını Site Sokak girişin ile Toprak Sokağı birbirine bağlayan yere beyaz renkli branda çektirmişti. Bu kişinin belinde fark edilecek şeklinde tabanca vardı ve tabancanın kabza kısmı görülüyordu."
- Gizli Tanık Batıkan'ın 1/4/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Fotoğraf -18- de ki şahsın ismini bilmiyorum kod isminin Viyan olduğunu ve Cizre'li olduğunu bilmekteyim, Cudi Mahallesi Vestel Sokakta bulunan barikatlarda Keleş Silahlı olarak beklerken görmekte idim. Ayrıca Cudi Mahallesinde güvenlik güçleri ile çatışmalara girmişti."
- Gizli tanık Gümüş'ün 20/4/2016 tarihli beyanı:
“Fotoğraf -13- deki şahsın ismini ve kod adını bilmiyorum. Kendisini Nur Mahallesinde YPS içerisinde Keleş silahlı olarak barikatlarda faaliyet yürütürken görmekte idim. Ayrıca güvenlik güçleri ile Nur Mahallesinde girdiği çatışmalarda öldürüldüğünü biliyorum."
- Gizli tanık Güvercin'in 11/6/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"15 nolu fotoğraftaki şahıs; ismini bilmiyorum. Cudi mahallesi Bostancı sokak önünde yanında bulunan YOG-H'lı şahıslar ile birlikte Keleş silahlı olarak araçların yolunu kesip, kontak anahtarlarını aldığını gördüm. Üzerinde telsiz ve keleş silah taşırdı."
- R.M.nin 21/6/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Fotoğraf 9 da ki şahsın adını bilmiyorum YDG-H mensuplarından çok aktif bir şahıs keleş silahlı olarak Cudi Mahallesinde bulunan Barikat ve Hendeklerde nöbet tutar silahlı faaliyette bulunurdu, polisle ve askerle silahlı çatışmaya girer."
- Gizli tanık Joker'in 9/12/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Şahsın ismini Leyla olarak bilirim. Sözde örgüt sorumlusu M.Y. isimli şahıs ile Cudi Mahallesinde bulunan hendek ve barikatları kontrol ederdi. Şahsın elinde M16 ya benzer silah ile güvenlik güçleri ile Cizre İlçesinde birçok kez çatışmalara girdiğini gördüm. İkinci sokağa çıkma yasağının ikinci ayında Mezbaha Sokakta bir tarıka roket atılmıştı ve çatışma çıkmıştı bu şahsın çatışmada askere ateş ettiğini gördüm."
- Ö.E.nin 5/8/2016 tarihli fotoğraftan teşhis beyanı:
"Fotoğraf -2- de ki şahsın ismini Yasemin Çıkmaz olarak bilirim. Cudi mahallesinde kaleşnikof silahlı olarak gördüm. Operasyonlar esnasında öldürüldüğünü duydum."
180. Emniyet Müdürlüğünün cevap yazısına göre ayrıca 22/1/2016 tarihinde PKK tarafından bomba imalathanesi ve karargâh olarak kullanıldığı tespit edilen Cudi Mahallesi Reyhan Sokak No: 26 adresinde yapılan aramada, içinde 1'den 120'ye kadar numaralandırılmış şekilde PKK terör örgütü mensuplarının bilgilerinin bulunduğu bir defter ele geçirilmiştir. Bu defterde açık kimlik bilgileri bulunan Yasemin Çıkmaz'ın PKK terör örgütünden 17 gün askerî ve ideolojik eğitim aldığı, kod adının Bınevş olduğu ve örgüt tarafından Ş. Ekin Van İntikam Timi olarak adlandırılan bir birimde görevlendirildiği belirtilmektedir. Yasemin Çıkmaz hakkındaki bilgilerin "Katılım-Şehit" bölümünde "Dengdaw (V.Ç.) abi" ve "Botan (M.Ç.) abi" yazılıdır. V.Ç. ve M.Ç.nin Yasemin Çıkmaz'ın ağabeyleri oldukları ve PKK terör örgütü üyesi olma suçundan arandıkları anlaşılmıştır.
181. Emniyet Müdürlüğü yazısı ekinde yer alan İnternet Tespit Tutanaklarında Yasemin Çıkmaz'dan şehit olarak bahseden ve ölümüyle ilgili yorumlar içeren bazı internet sitesi içeriklerine yer verilmiştir. Bu tutanaklara göre bestanuce.info adlı sitede yer alan 18/2/2016 tarihli haber içeriğinin ilgili kısmı şöyledir:
" 'Anne bu hakikat yoludur, arkadaşlarıma sırtımı dönemem' diyerek katılmıştı Cizre ve kadın direnişine. Daha 16 yaşındaydı Yasemin ikinci vahşet bodurumda yaralılar arasında ismi duyulduğunda. Annesi oradan kurtulup kurtulmadığını dahi bilmeden kızını arıyor anlatıyor...
67 gündür sokağa çıkma yasağının devam ettiği Cizre'de Cudi mahallesinde üç ayrı bodrum katında kalan yaralılardan 1999 doğumlu Yasemin Çıkmaz'ın ismi ikinci bodrum katında yaralı olanlar arasında paylaşılmıştı. Yasemin sokağa çıkma yasağının 16. gününde JINHA mikrofonlarına konuşurken şunları söylemişti; 'Üç aydır YPS'ye katıldım katılma nedenim; buradaki direnişte ilk başlarda kadınlar yoktu ben de bunu büyük bir eksiklik olarak gördüm. Rojava Devrimi'ni kadınlar yaptı, Kobane'de Kadınlar en ön cephedeydiler, ben de bir kadın olarak buradaki direniş içerisinde mücadelemi vermek istedim. İlk YPS'ye katıldığımda erkek arkadaşlar kadın arkadaşlar cephede kalamazlar diyordu. Biz kadınlar olarak cephede kalmaya başlayınca istek ve irademizi gözleriyle gördüler. Artık erkekler bir çok konuda susmak zorunda kaldılar. Mesela Cizre'de birçok tepede kadın arkadaşlar ön cephede bulunuyor. Bütün kadınlar ayağa kalkmalı büyük bir direnişle bu sürece katılmalılar, Bütün kadınları direniş alanlarına çağırıyorum' demişti. Yasemin Çıkmaz, Cizre direnişine sonuna kadar tanıklık eden 16 yaşında bir kız çocuğuydu. ...
...
Yasemin'in öncülük yapan bir karakteri olduğunu söyleyen Esmer, 'Yasemin lisedeyken yaşama bakış açısı değişti, okulu bırakarak devrim yolunu seçti. Arkadaşlarının kalbini asla kırmazdı, bir şey olunca nasıl çözeceği konusunda herkese öncülük eder fikrini söylerdi. Öncülük eden bir yapısı olduğu için arkadaşları yönlerini ona doğru verirdi. Mahallede gençlerle beraber hareket etmeye başladı 'Mahallemi savunacağım anne hakikat yoludur bu yol' dedi bana' şeklinde ifade etti.
Kızım mahallemizi devlet güçlerinden korumak için YPS'ye katıldığında 'iki abin dağa yönünü verdi sen gitme' dediğini söyleyen Esmer, Yasemin, 'Anne bir gün hepimiz öleceğiz her birimiz kendimiz için savaşıyoruz, abilerim kendileri için ben ise kendim için savaşıyorum' dedi. ...
...
... Esmer, 'Biz Şah Mahallesi'ne gelene kadar Yasemin her gece eve geliyordu, arkadaşları ile birlikte yemek hazırlardım onlara, buraya gelince onu da getirmek istedim. Bir gün gelirim anne ama korkuyorum polis beni alır dedi. Bende Nusaybin Caddesi'ne gittim onu aldım eve geldi gece boyunca uyuyamadı, 'vicdanım rahat değil, arkadaşlarım orada ben gideceğim diyetek sabah erkenden kalkıp tekrardan Cudi Mahallesi'ne gitti. Kızım 'arkadaşlarıma sırtımı dönmeyeceğim öleceksem de yaşayacaksam da arkadaşlarımla ya ölür ya yaşarım' diyerek gitti şeklinde belirtti.
...O sırada mahalleye tank ve top atışları yapıldığını anlatan Esmer, 'Ben bile kendimi zor kurtardım. Kızımı aradığımda durumu iyi olmasaydı bile sorduğumda 'ben iyiyim' diyordu. Üç gün sonra tekrardan beni aradı ben öldüğünü düşünüyordum. 'ne yapıyorsun anne' dedi ben ağladım ve 'anne biz iyiyiz ağlama ben tek değilim bütün arkadaşlarım yanımda biz iyiyiz, cadde kapandığı için biz gelemiyoruz' dedi, Bu telefon görüşmesinden sonra bir daha ulaşamadım' diye anlattı.
..."
182. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı Yasemin Çıkmaz'ın ölümüyle ilgili yürüttüğü soruşturma sonucunda 7/12/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde operasyonların yoğun şekilde devam ettiği mahallelerdeki terör örgütü mensuplarınca kullanılan evlerde örgüt mensuplarının yakalanabilmesi, örgüt mensuplarınca hazırlanan patlayıcıların imha edilebilmesi ve soruşturmalara dair delil elde edilebilmesi amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızca verilen arama kararlarına istinaden aramalar yapıldığı,
09/02/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Niran Sokak C-3185 nolu binada yapılan aramada bulunan kimliği belirsiz cesetlerden birisi üzerinde ölü muayene ve otopsi yapıldığı,
Otopsi tutanağına göre; ölenin 15-20 yaşlarında 145 cm boylarında 40-45 kg tahmini ağırlıkta bir bayan olduğu, kişinin ölümünün bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile husulü mümkün genel beden travmasına bağlı ekstremite, pelvis, kot kırıkları ile birlikte iç organ ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğu,
Ölen kimliği belirsiz şahıstan alınan DNA örnekleri ile müşteki Abdullah Çıkmaz'dan alınan DNA örneklerinin baba kız yönünden uyumlu olduğunun, Abdullah Çıkmaz'ın%99,99 ihtimalle kimliği belirsiz cesedin biyolojik babası olduğunun Adli Tıp Kurumu'nun 25/02/2016 tarihli raporuyla tespit edildiği, ölen şahsın Yasemin Çıkmaz olduğunun bu şekilde belirlendiği,
Tanık R.D.nin Yasemin Çıkmaz hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs Sema (K) Yasemin Çıkmaz isimli şahıstır. Teşhis etmiş olduğum Denktav (K) [V.Ç.] Çıkmaz isimli şahsın kız kardeşidir, YJA STAR kadrosu içerisinde yer alır, Sur mahallesi sorumlusu olarak aktif olarak faaliyet yürütür, Cudi mahallesinde Vatan İlkokulunun yakınında oturur, YJA STAR Cizre sorumlusu Ruken (K) isimli şahsın yardımcısıdır, Ruken (K) isimli şahsı Yasemin Çıkmaz'ın evinde kalır, ÖSB eğitimlidir.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Tanık [M.Ç.nin] Yasemin Çıkmaz hakkında 'fotoğrafta bana göstermiş olduğunuz şahıs Yasemin Çıkmaz isimli şahıstır, örgüt içerisinde aktif olarak faaliyet yürütür' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli tanık Doğukan'ın Yasemin Çıkmaz hakkında 'fotoğraftaki şahsı ismen tanımıyorum, kendisini operasyonların öncesinde Sur mahallesine gelerek örgüte ait çadır kurulduğunda çadırı kuran kişilerden olduğunu görmüştüm. Çocuklara Şahintepedeki düşmanın kendilerini görmemesi için branda çekmek zorunda olduklarını söyleyerek mahallenin çocuklarını Site sokak girişi ile Toprak sokağı birbirine bağlayan yere beyaz renkli branda çektirmişti. Bu kişinin belinde fark edilecek şekilde tabanca vardı ve tabancanın kabza kısmı görülüyordu.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli tanık Batıkan'ın Yasemin Çıkmaz hakkında 'Fotoğrafta şahsın ismini bilmiyorum. Kod isminin Viyan olduğunu ve Cizreli olduğunu bilmekteyim. Cudi mahallesi Vestel sokakta bulunan barikatlarda keleş silahlı olarak beklerken görmekteydim. Ayrıca Cudi mahallesinde güvenlik güçleri ile çatışmalara girmişti.' şeklinde beyanda bulunduğu,
[R.M.nin] Yasemin Çıkmaz hakkında 'Fotoğraftaki şahsın adını bilmiyorum. YDG-H mensuplarından çok aktif bir şahıs keleş silahlı olarak Cudi mahallesinde bulunan barikat ve hendeklerde nöbet tutar, silahlı faaliyet bulunurdu, polis ve askerle çatışmaya girer' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli tanık Güvercin'in Yasemin Çıkmaz hakkında 'Fotoğraftaki şahsın ismini bilmiyorum. Cudi mahallesi Bostancı sokak önünde yanında bulunan YDG-H'lı şahıslar ile birlikte keleş silahlı olarak araçların yolunu kesip, kontak anahtarlarını aldığını gördüm, üzerinde telsiz ve keleş silah taşırdı.' şeklinde beyanda bulunduğu,
Gizli tanık Gümüş'ün Yasemin Çıkmaz hakkında 'Şahsın ismini ve kod adını bilmiyorum. Kendisini Nur mahallesinde YPS içerisinde keleş silahlı olarak faaliyet yürütürken görmekte idim. Ayrıca güvenlik güçleri ile Nur mahallesinde girdiği çatışmalarda öldürüldüğünü biliyorum' şeklinde beyanda bulunduğu,
Cudi mahallesi Reyhan sokak no:26 Cizre/Şırnak adresinde yapılan aramada ele geçen ve içerisinde terör örgütü mensuplarının kimlik, eğitim, kod adı, adres bilgilerinin yazılı bulunduğu defterde Yasemin Çıkmaz'a ait bilgilerin de ele geçtiği,
Terör örgütü PKK ile bağlantılı olan ve ölen terör örgütü mensuplarının sözde 'şehit' olarak belirtildiği 'Cizira Botan Şehitleri' ve 'Şehit Çawreş Botan' isimli facebook gruplarında Yasemin Çıkmaz'dan şehit olarak söz edildiği,
Yasemin Çıkmaz'ın ele geçtiği ikamette yapılan aramada terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen on bir şahsa ait cesedin daha bulunduğu, ikamette terör örgütü mensuplarınca kullanılan çok sayıda kalaşnikov silahlar ve şarjörleri, kalaşnikov mermileri ve kovanları ele geçtiği anlaşılmıştır.
Ölen Yasemin Çıkmaz'a ait cesedin terör örgütü mensuplarınca kullanılan evde yanında kalaşnikov silah ve mermiler bulunduğu halde ele geçmiş olması, ikamet içerisinde terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen ve yanlarında kalaşnikov silah ve fişekler ele geçen başka şahıslara ait cesetlerin ele geçmiş bulunması, Yasemin Çıkmaz'ın terör örgütü üyesi olarak faaliyetlerde bulunduğuna dair yedi farklı kişinin birbiri ile uyumlu beyanlarının bulunması, örgüte müzahir sitelerde Yasemin Çıkmaz'dan sözde 'şehit olarak' söz edilmiş olması ve tüm dosya kapsamına göre; ölen Yasemin Çıkmaz'ın terör örgütü PKK üyesi olduğu, Cizre ilçesinde terör örgütü PKK'nın amaçları doğrultusunda ilan edilen sözde öz yönetim kapsamında Cudi mahallesinde silahlı faaliyet gösterdiği değerlendirilmiştir. Yasemin Çıkmaz'ın sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, Yasemin Çıkmaz'ın güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü değerlendirilmiştir. Güvenlik güçlerinin Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında terör örgütü üyeleri tarafından mahallelere güvenlik güçlerinin girmesinin engellenmesi amacıyla kurulan hendek ve barikatların ortadan kaldırılması, yine örgüt mensupları tarafından güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve yaralanması amacıyla hazırlanan patlayıcıların imha edilmesi, örgüt mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması, kişilerin anayasada düzenlenen hak ve hürriyetlerinin korunması şeklindeki amaçlarla ilçede görev yaptıkları anlaşılmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda operasyon gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve asker şehit olmuş, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaş da yaralanmış ve vefat etmiştir. Yasemin Çıkmaz'ın ele geçtiği evde arama yapıldığı esnada da terör örgütü mensuplarınca güvenlik güçlerine yönelik saldırıların devam ettiği dosyadaki kolluk tutanaklarından anlaşılmıştır. Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyon esnasında öldürüldüğü değerlendirilen Yasemin Çıkmaz'ın ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları, yani meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri değerlendirilmiş, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilememiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen ve bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa halinde bulunan kişilere ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan Yasemin Çıkmaz'a yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar Yasemin Çıkmaz'ın ölümü olayı ile ilgili olarak soruşturma yürütülmüş ise de;
Olayda hukuka uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu anlaşıldığından kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA ...
..."
183. Başvurucu vekili tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilmiştir. 11/1/2017 tarihli itiraz dilekçesinde dile getirilen hususlar özetle şöyledir:
i. AİHM, terörle mücadele kapsamında düzenlenen bir operasyon sırasında devletlere sivillerin hayatına gelecek zararı engelleme ya da en aza indirecek şekilde operasyonu planlama ve düzenleme yükümlülüğü yüklemiştir. Devlet tarafından alınan mutlak zorunlu ve orantılı tedbirler için normalden daha sert ve zorlayıcı bir gereklilik testi uygulanmalıdır. Sokağa çıkma yasağı uygulanan il ve ilçelerde yasakların başladığı tarihten beri bu tedbirlerin hiçbiri alınmamıştır Başvurucuların yakınları ilçede hayatını kaybeden yüzlerce sivil gibi güvenlik güçlerinin açtığı ateş ile ağır yaralanmış, sonrasında bu kişilerin yaşam hakkı ve fiziksel bütünlüklerinin korumaya alınması talebi de görmezden gelinerek bu kişiler öldürülmüştür. Onlarca başka insan da güvenlik güçleri tarafından sağlık yardımı götürülmesine izin verilmediği için hayatını kaybetmiştir.
ii. AİHM, terörle mücadele kapsamında düzenlenen bir operasyonda operasyonun planlanması ve kontrolü gibi konuların detaylı şekilde incelenmesi ve kullanılan gücün mutlak zorunlu ve orantılı olduğu konusunda sert bir gereklilik testi uygulanmasını öngörmektedir.
iii. Cenazeler ve silahlar olay yerinde fotoğraflanmamış ve olay yerinde bulunduğu iddia edilen silahlar üzerinde parmak izlerinin olup olmadığının belirlenmesi için inceleme yapılmamıştır. Cenazenin molozların arasında bulunduğu ifade edilmiş ancak vücudun yanmasına neden olabilecek etken madde veya bulgu çalışması yapılmamıştır. Kimyasal madde kullanımına bağlı olarak yanma iddialarına ilişkin herhangi bir araştırma veya vücudun yanmasına neden olacak ısı etkisi için bir araştırma yapılmamıştır.
iv. Yasemin Çıkmaz ile birlikte yaralı olarak bekleyen ve sağlık yardımı talep eden onlarca kişinin yeri bilinmesine karşılık bu kişilere sağlık yardımı yapılmamış ve bu kişiler bulundukları binanın bodrum katında yakılarak öldürülmüşlerdir. Maktulün durumu hem kendisi hem yakınları hem de milletvekilleri tarafından 112 ve 155 yardım hatlarına bildirilmesine karşılık maktulün yaşam hakkının korunmasına yönelik bir tedbir alınmamıştır. Bilakis maktulün bulunduğu bodrum katı bombalanmaya devam edilmiştir. Sivillerin rastgele bombalanması Sözleşme, uluslararası insani hukuk kuralları ve silahlı çatışmalarda güç kullanımını düzenleyen uluslararası antlaşma kuralları ile bağdaşır bir durum değildir.
v. AİHM ilkeleri dikkate alındığında Yasemin Çıkmaz'ın ölümü ile ilgili yürütülen soruşturmada önemli eksiklikler bulunmaktadır. Arama ve olay yeri inceleme işlemleri savcı bulunmaksızın bizzat ölüm olayının şüphelisi olması gereken güvenlik güçleri tarafından yapılmıştır. Bu durum soruşturmanın tarafsız ve bağımsız bir organ tarafından yürütülmediğini göstermektedir.
vi. Savcılık ve Emniyet Müdürlüğü arasındaki yazışmalardan operasyonun askerî yetkililer tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Maktulün cenazesinin bulunduğu bina askerî harita üzerinde C-3185 olarak kodlanmasına karşılık soruşturma dosyasında operasyona katılan askerlerin sayısı, operasyon sırasında durdukları yerler, kimlikleri, kullandıkları silahlar vb. hiçbir detay yer almamaktadır. Soruşturmanın hiçbir yerinde operasyona katılan askerî unsurlardan bahsedilmemektedir.
vii. Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan tutanağa göre bodrum katı üzerine binanın çökmesi nedeniyle içine girilememiş ve burada arama yapılamamıştır. Arama yapılamaması maktul ve diğer kişilerin nasıl öldüklerine dair önemli delillerin toplanamamış olması anlamına gelmektedir. İçine girilemediği iddia edilen binadan silah, mermi ve kovan elde edilmiş ancak bu materyaller üzerinde kriminal inceleme yaptırılmamıştır.
viii. Cenazesinin Adli Tıp Kurumuna sevkinin ardından maktulün kıyafetlerinin kaybolduğu anlaşılmaktadır.
ix. Çatışmanın meydana geldiği bölgede hemen her köşede MOBESE veya dükkânların kameraları bulunmaktadır. Çatışma bölgesinde kamerası bulunan tank ve panzerler dolaşmaktadır. Buna karşılık olaya ilişkin kamera kaydı bulunamamıştır.
x. Soruşturma kapsamında hiçbir tanığın veya operasyona katılan güvenlik görevlilerinin beyanı alınmamıştır. Bu durum, soruşturmanın başında güvenlik görevlilerinin bir sorumluluğu bulunmadığına yönelik bir ön kabul olduğu anlamına gelmektedir.
xi. Soruşturmada, ölenin yakınlarının beyanı alınmamış; yalnızca babası Abdullah Çıkmaz'ın cenazeyi teşhis ettiği sırada ifadesi alınmıştır.
184. Kovuşturmaya yer olmadığı kararına yapılan itiraz Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 12/1/2017 tarihli ve 2017/737 D. İş sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının gerekçesinde yalnızca kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu belirtilmiştir.
185. İtirazın reddi kararı başvurucu vekiline 18/1/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Yasemin Çıkmaz'ın ölümü nedeniyle hak ihlali iddialarını içeren bireysel başvuru 16/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
6. Asya Yüksel'in Ölümüyle İlgili Olarak Yürütülen Ceza Soruşturması
186. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca Cudi Mahallesi C-3185 numaralı binada arama ve elkoyma işlemleri yapılmasına dair verilen karar, Cizre Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 9/2/2016 tarihli arama ve elkoyma işlemlerine dair tutanak ve olay yeri inceleme raporu ile Cizre Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/2/2016 tarihli elkoyma kararına yukarıdaki paragraflarda yer verilmiştir (bkz. §§ 68-72, 93, 94 ).
187. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen karar uyarınca yapılan aramalarda bulunan cesetler ile ilgili olarak aynı tarihte ayrı ayrı soruşturma başlatılmıştır. 2016/587 sayılı soruşturma kapsamında C-3185 numaralı bina yakınlarında bulunan ve kimliği bilinmeyen (5) numaralı kadın cesedi üzerinde ölü muayene işlemi yapılmıştır. Bu işlem sonucunda düzenlenen Adli Ölü Muayene Tutanağı'nda yer alan bilgi ve bulgular şöyledir:
i. Ölü muayene işlemine Cumhuriyet savcısı ile birlikte bir pratisyen hekim, otopsi yardımcısı, fotoğraf ve video çekimleri için de iki Olay Yeri İnceleme görevlisi katılmıştır.
ii.1,55 boylarında 55-60 kg ağırlığında, kahverengi gözlü, kahverengi saçlı bir kadına ait olan cesedin üzerinde kırmızı renkli yanık bir hırka, siyah içlik, siyah pantolon, sağ ayağında kahverengi bir bot ve her iki ayağında desenli çorap olduğu görülmüştür. Cesedin parmaklarında yüzükler olduğu görülmüş ancak bu yüzükler çıkartılamamıştır. Cesedin üzerinden çıkan tespih, el feneri, ilaç ve bir miktar para gibi kişisel eşyalar ile birlikte bileğinde bulunan sarı, kırmızı, yeşil renkli, üzerinde "Justice 4 Rojbin Sakine Leyla" yazılı bileklik Olay Yeri İnceleme görevlilerine teslim edilmiştir.
iii. Kafatası kemiklerinin sağlam olduğu, burun kökünden sol göz çukuruna kadar uzanacak şekilde bir kemik kırığı bulunduğu ve sol gözde doku harabiyetinin mevcut olduğu, sol zigomatik kemiğin ve her iki taraftan alt çenenin kırık olduğu görülmüştür. Boyunda ve yüzde yanık izleri bulunduğu izlenmiştir.
iv. Sırtın tümünü kaplayacak şekilde parçalı kemik kırığına ve doku harabiyetine yol açan kenarları düzensiz, 30x30 cm ebatlarında bir defekt alanı bulunduğu görülmüştür. Sırtın tamamının kanla kaplı olduğu izlenmiş, ayrıca bel bölgesinde kemik kırığına yol açan 20x20 cm ebatlarında, düzensiz kenarlı bir defekt alanının daha mevcut olduğu tespit edilmiştir. Sağ göğüs bölgesinin tamamen, sol göğüs bölgesinin büyük oranda yanmış olduğu, sağ göğsün 5 cm üzerinde kas dokuya kadar uzanan kenarları düzensiz bir kesi alanı bulunduğu görülmüştür. Sağ omuz başının koptuğu, sağ kolun bedene bir doku parçasıyla bağlı olduğu izlenmiştir. Koltuk altından pelvise kadar uzanan hatta çeşitli ebatlarda, içinde yağ, kas ve kemik dokusu görünen parçalı kemik kırıklı 30x10 cm ebatlarında bir defekt alanı ve bunun etrafında yoğun şekilde yanık alanlarının mevcut olduğu, karın bölgesinin yanmış olduğu görülmüştür.
v. Sol uyluk iç kısımda 10x5 cm çapında derin bir kesi, sol patellada kırık, sol ayak bileği etrafında yoğun yanık izlerinin mevcut olduğu, sol ayak bileğinde suda kalma nedeniyle oluştuğu düşünülen buruşukluk bulunduğu görülmüştür. Sağ dizde iç bölgede yanık alanı, sağ baldırda ortada 5x5 cm çapında düzensiz derin kesi alanı, sağ ve sol baldır arka kısmında yanık alanları, gluteal bölgede derin kesi alanları ve doku kayıplarının mevcut olduğu izlenmiştir. Sağ bacak alt bölümün 1/3'lük kısmında 8x3 cm çapında kas dokuya kadar uzanan bir kesi, sol baldır iç kısımda 10x5 cm ebatlarında etrafı düzensiz bir kesi olduğu görülmüştür. Sağ omzun ve sağ klavikulanın kırık olduğu tespit edilmiştir. Sağ kolun gövdeye bir deri parçasıyla bağlı olduğu ve bu bölgede muhtelif çap ve ebatlarda derin kesi alanlarının bulunduğu saptanmıştır. Sağ omuz ve kolun iç kısmının parçalanmış ve kas dokularının dışarıya çıkmış olduğu izlenmiştir. Sağ humerusun kırık olduğu, sağ el ve parmakların yanmış olduğu, sol klavikula bölgesinde omza yakın yaklaşık 5x5 cm çapında derin bir kesi bulunduğu, sol kol ve ön kolda, ayrıca parmaklarda yanık alanları olduğu, sol omzun arkasında yaklaşık 15 cm uzunluğunda, kenarları düzensiz bir kesinin mevcut olduğu görülmüştür.
vi. Tespit edilen bulgulara göre kesin ölüm sebebi tayin edilemediğinden cesedin Şanlıurfa Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verilerek ölü muayene işlemine son verilmiştir.
188 Olay Yeri İnceleme görevlileri tarafından ölü muayene işleminin ardından 634 sayılı olay yeri inceleme raporu düzenlenmiştir. Bu raporda; cesedin çeşitli açılardan ayrıntılı olarak fotoğraflarının çekildiği ve kamera kaydının alındığı, Cumhuriyet savcısının huzurunda cesedin el svaplarının alındığı, cesedin el ve parmaklarında yanma ve büzüşme olduğundan on parmak basım izlerinin alınamadığı belirtilmiştir. Raporda ayrıca ceset üzerinden çıkan kıyafetlerin kurutularak ayrı ayrı paketlendiği, ayrıntılı tanımlamaları ve nerede incelenmesi gerektiği raporun bulgu sayfasında belirtilen kıyafetler ile bulguların Cumhuriyet savcısının talimatları doğrultusunda değerlendirilmek üzere Cizre TEM Büro Amirliği görevlisine teslim edildiği ifade edilmiştir.
189. 10/2/2016 tarihinde Şanlıurfa Devlet Hastanesinde ceset üzerinde klasik otopsi yapılmıştır. Otopsi işlemine Cumhuriyet savcısı, üç adli tıp uzmanı, otopsi yardımcıları, fotoğraf ve kamera görüntülerini tespit etmek üzere teknik bilirkişiler iştirak etmiştir. Ceset otopsi işleminden önce skopi odasına alınarak tüm vücut taraması yapılmıştır. Kafa, gövde ve ekstremitelerde yaygın, düzensiz şekilli, küçük çaplı şarapnel parçası ile uyumlu görünen metalik imajlar ve sol göğüs boşluğunda bir adet ateşli silah mermi çekirdeği ile uyumlu metalik imaj izlenmiştir. Cesedin her iki avuç içi ve el parmak iç yüzleri yanmış olduğundan parmak izleri alınamamıştır. 10/2/2016 tarihli Otopsi Tutanağı'nda belirtilen diğer haricî bulgular şöyledir:
i. Çıplak hâldeki cesedin sol el dördüncü parmağında bir adet yüzük ve sağ el dördüncü parmağında beş adet renkli halka olduğu görülmüştür.
ii. Cesedin 163 cm boyunda, 65-70 kg ağırlığında, 20-25 yaşlarında, uçları kısmen yanmış uzun kahverengi saçlı, buğday tenli, normal yapıda, göz rengi tefrik edilemeyen bir kadın olduğu görülmüştür.
iii. Cesette ölü katılığının ekstremitelerde devam ettiği görülmüş, geniş yanık nedeniyle ölü lekeleri tefrik edilememiştir.
iv. Cesedin vücudunda yoğun olarak çamur ve kan bulaşığı olduğu, temizlendiğinde gövde ön ve yan yüzlerde, boyun ön kısımda, omuzlarda, kol dış yanlarda, pubik bölgede, her iki alt ekstremite ön yüzlerde ve sırtta yamalar şeklinde yer yer geniş çaplara ulaşan ve yer yer karbonize olmuş 2. ve 3.derece yanık alanları olduğu, göğüs ön yüzde yanık alanları içinde yer yer derin olmayan geniş yırtıklar olduğu,
v. Sol kulak altında 2x2 cm'lik, sol arka aksiller bölgede 6x4 cm'lik, göğüs sol yanda 4x5 cm'lik, sağ uyluk iç yan üstte 3x2,5 cm'lik, sol lomberde 3x4 cm'lik, sol kol dış yanda 1x1 cm'lik, sağ kol dış yanda 1x1 cm'lik sağ tibia ön yüz altta 7x2 cm'lik, sol uyluk iç yan ortada 6x4 cm'lik düzensiz kenarlı ve derin dokulara ilerleyen, etrafında atış artığı izlenmeyen muhtemel ateşli silah ürünü (şarapnel parçası/yabancı cisim/mermi çekirdeği) giriş/çıkış yaraları olduğu,
vi. Sırtta interskapular bölge ve enseyi içine alan 30x40 cm'lik alanda geniş yumuşak doku defekti ve bu alanda çok parçalı açık kemik kırıkları olduğu, sağ lomber bölgede ve sağ gluteal bölgede 20x20 cm'lik geniş yumuşak doku defekti bulunduğu ve bu defekt alanından batın iç organlarının kısmen çıkmış olduğu, her iki omuz eklemi ve kol kemiklerinde açık kırıklar olduğu görülmüştür. Ayrıca kafada sol temporal bölgede 0,5 cm çapında, etrafında atış artığı ya da is lekesi izlenmeyen, çevresinde vurma halkası olan ateşli silah mermi çekirdeği giriş deliği olduğu, burun sırtında 6x4 cm'lik düzensiz kenarlı, etrafında toprak bulaşığı ve yanık alanları bulunan ateşli silah mermi çekirdeği çıkış deliği olduğu görülmüştür.
vii. Ceset üzerinde tarif edilen bulgular dışında kesici delici alet yarasına, telem veya boğma izine rastlanmamış ve haricî muayeneye son verilmiştir.
190.Otopsi işleminde tespit edilen bulgular şöyledir:
"BAŞ AÇILDI : Saçlı deri kaldırıldı. Saçlı deri altında sol temporal bölgede 2x1 cmlik hematom ile sol temporal kemikte 15 cmlik kaideye uzanan lineer ayrıklı kırık hattı olduğu görüldü. Sağ temporal adale grubunda özellik izlenmedi. Sol temporal bölgede cilt altında 1 adet 0,5x0,5 cm boyutlarında şarapnel parçası elde edildi. Kafa boşluğu açıldı. Beyin-beyincik 1385 gram tartıldı, haricen ve kesitlerinde yaygın SAK ile sol hemisferde trase boyunca geniş laserasyon izlendi.
Haricen 1 no ile tarif edilen yara altında yumuşak dokuda veya kemik yüzeyinde atış artığı ya da is lekesi izlenmedi. Sol temporal bölgede kemiğin ASMÇ geçişine bağlı içe kakma şeklinde kırılmış olduğu görüldü. Kafa kaide kemiklerinin incelenmesinde; Sol tarafta ön ve orta fossalarda parçalı kırıklar olduğu görüldü.
TRASE: Haricen 1 no ile tarif edilen yaradan kafatasına giren ASMÇ'nin arkadan öne, soldan sağa ve hafif yukarıdan aşağıya seyirle kafatası kubbe ve kaide kemiklerinde kırık ile beyin dokuda kanama ve harabiyet oluşturarak haricen 2 no ile tarif edilen bölgeden kafatasını terk ettiği düşünüldü.
BOYUN ORGANLARININ İNCELENMESİNDE: Boyun cit altı ve yumuşak dokularda haricen tarif edilen yaralar altında hafif hematom izlendi. Larinks yapıları, boyun damar, sinir yapıları doğal izlendi, Trakea içerisinde sıvama tarzında kanlı sıvı olduğu, karina düzeyinde ve ana bronşlarda küçük laserasyonlar olduğu özefagus lümeninin hafif kanla sıvalı olduğu, bu alanda özefagus etrafında ekimoz olduğu görüldü. Hyoid kemik, troid kıkırdak sağlam bulundu. C5-C7 omurga korpuslarında yoğun harabiyet olduğu görüldü.
GÖĞÜS AÇILDI : Göğüs derisi kaldırıldı, cilt altında haricen tarif edilen yaralar altında hematom izlendi. Sağ taraf 2-10. kotlarda ve sol taraf 2-10 kotlarda paravebtebral parçalı ayrılık çoklu kırıklar olduğu, ayrıca T1-T7 omurga korpuslarında yoğun harabiyet olduğu görüldü.
Sternal kapak kaldırıldı. Her iki göğüs boşluğunda 150 er ml civarında çürüme sıvısıyla karışık kan birikimi olduğu görüldü. Perikardın sağ yanda 3x3 cmlik alanda tam kat rüptüre olduğu görüldü. Sağ akciğer 250 gram, sol akciğer 220 gram tartıldı. Her iki akciğer yüzey ve kesitlerinde tüm loblarda ateşli silah ürünü (şarapnel parçası yabancı cisim/mermi çekirdeği) geçişine bağlı geniş lasere alanlar izlendi.
Sol akciğer lobları arasında | adet 2x0,5 cmlik hatif deforme ve gömlekli, üzerinde yiv ve set izleri olan mermi çekirdeği elde edildi. Elde edilen bu mermi çekirdeğine ait giriş deliğinin sırtta interskapular bölgede tarif edilen geniş yumuşak doku defekti ile çok parçalı açık kemik kırıkları bulunan alanda olduğu düşünüldü.
TRASE: Haricen sırtta interskapular bölgede geniş yumuşak doku defekti ve çoklu parçalı açık kemik kırıkları bulunduğu tarif edilen bölgeden vücuda giren ASMÇ'nin arkadan öne, yatay seyirle boyun ve göğüs omurlarında kırık ile akciğerde harabiyet oluşturarak sol akciğer lobları arasında sonlandığı düşünüldü.
Kalp 260 gram tartıldı, yüzey ve kesitlerinde doğal olduğu görüldü. Sol ventrikül duvar kalnlığı 1.1 cm, sağ ventrikül duvar kalınlığı 0,3 cm olarak ölçüldü.
BATIN AÇILDI : Batın içerisinde 200 ml civarında hafif çürüme sıvısıyla karışık serohemorajik sıvı birikimine rastlandı. Batın organlarının normal anatomik lokalizasyonda olduğu görüldü. Karaciğer 975 gram tarlıldı, yüzey ve kesitlerinde özellik izlenmedi. Böbrekler yerinde olup. sağ böbrek 130 gram, sol böbrek 145 gram tartıldı, yüzey ve kesitlerinde hafif solukluk dışında özellik görülmedi. Dalak 170 gram tartıldı, yüzey ve kesitlerinde 3x1 cmlik laserasyon izlendi. Mesane boş bulundu. Bağırsaklar soluk bulundu. Diğer batın içi organlarda özellik izlenmedi. Açılan yerler usulüne uygun şekilde kapatıldı.
Otopsi işlemine son verildi.
Cesetten otopsi işlemi esnasında gerektiğinde DNA analizinde kullanılmak üzere 3 adet diş ile sternum parçası, toksikolojik analiz için iç organ (karaciğer. böbrek, kas dokusu) örnekleri alındı."
191. Otopsi Tutanağı'nın sonuç bölümünde cesetten elde edilen bir adet şarapnel parçası, bir adet mermi çekirdeği ve DNA analizinde kullanılmak üzere alınan örneklerin Olay Yeri İnceleme görevlisine teslim edildiği belirtilmektedir. Sonuç bölümünde ifade edilen kanaatler ise şöyledir:
"1- Kişinin ateşli silah mermi çekirdeği ile çoklu ateşli silah ürünü (şarapnel parçası/ yabancı cisim) yaralanmasına bağlı ekstremite, kaburga ve kafatası kubbe-kaide kemik kırıkları ile birlikte beyin zarı kanaması, beyin harabiyeti ve iç organ hasarından gelişen iç ve dış kanama sonucu öldüğü,
2- Kişinin vücudunda iki adet ASMÇ ile çok sayıda ateşli silah ürünü (şarapnel parçası/yabancı cisim) parçası isabet etmiş olup, ASMÇ yaralanmaları ile gövdede tarif edilen ateşli silah ürünü (şarapnel parçası/yabancı cisim) yaraları müstakilen ve müştereken öldürücü nitelikte olduğu,
3- Cilt-cilt altı bulgularına göre kafada tarif edilen ASMÇ yaralanması uzak atış niteliğindedir. sol akciğer lobları arasında tespit edilen ASMÇ'ye ait giriş deliği (geniş doku defekti nedeniyle) tespit edilemediğinden buna ait atış mesafesi tayininin yapılamadığı,
4- Cesetten otopsi işlemi esnasında 1 adet şarapnel parçası ilc 1 adet ASMÇ elde edildiği.
5- Cesetten alınan iç organ (karaciğer, böbrek, kas dokusu) örneklerinin alkol, uyutucu-uyarıcı ve sistematik toksikolojik analiz için Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı'na gönderilmesinin uygun olduğu kanaatindeyim. Dedi."
192. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, ölüm olayıyla ilgili gerekli araştırmanın yapılması için 24/2/2016 tarihinde Cizre Emniyet Müdürlüğüne hitaben bir müzekkere düzenlemiştir. Bu müzekkerede aşağıdaki hususlar istenilmiştir:
i. Şahsın öldüğü yerin tespit edilerek gerekli olay yeri inceleme işlemlerinin yapılması, delil olabilecek eşyanın muhafaza altına alınarak inceleme için Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderilmesi,
ii. Maktule ateş edilen yer belirlenerek olayın meydana geldiği yerdeki kamuya ve özel kişilere ait tüm kamera kayıtlarının tespit edilmesi,
iii. Olayla ilgisi bulunan kişilerin tespit edilmesi, söz konusu kişilerin tanık sıfatıyla beyanlarının alınması,
iv. Olay faillerinin belirlenmesi amacıyla araştırma yapılması, faillerin tespit edilmesi durumunda Cumhuriyet Başsavcılığında hazır edilmeleri,
v. Olay yerinden elde edilecek deliller ile cesetten elde edilen deliller üzerinde gerekli kriminal incelemelerin yapılabilmesi amacıyla gerekli yazışmaların yapılması,
vi. Ölenin kimliği belirlenemediğinden Cizre genelinde araştırma yapılarak şahsın kimliğinin tespit edilmeye çalışılması.
193. Kimliği belirsiz ceset 4/3/2016 tarihinde A.E. tarafından kızı C.E.ye benzetilerek teşhis edilmiş ve A.E. tarafından teslim alınmıştır. Buna karşılık Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Mahkemesi 17/2/2016 tarihinde otopsi sırasında DNA analizi amacıyla kimliği belirsiz cesetten alınan örnekler üzerinde İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca moleküler genetik inceleme yapılmasına karar vermiştir. 21/3/2016 tarihinde Emine Ürün adlı bir kişi Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak kızı Asya Yüksel'in Cizre'de meydana gelen olaylarda ölmüş olabileceğini düşündüğünü, kızının bulunması için kan örneği vermek isteğini beyan etmiştir. İstanbul Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi, cesetten alınan örnekler ile Emine Ürün'den alınan kan örneğinden elde edilen DNA'ların karşılaştırılması sonucu 30/3/2016 tarihinde bir rapor düzenlemiş ve Emine Ürün'ün %99.99 ihtimalle ölen kişinin biyolojik annesi olabileceğini belirtmiştir. Böylece cesedin kimliği Asya Yüksel olarak belirlenmiştir.
194. Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi cesetten alınan iç organ ve doku örnekleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda düzenlediği 29/3/2016 tarihli raporunda, incelenen örneklerde sistematiklerindeki maddelerin bulunmadığını bildirmiştir.
195. Emine Ürün'ün Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/5/2016 tarihinde müşteki sıfatıyla alınan beyanı şöyledir:
" ...
Ben Türkçe bilmediğimden ifademi Kürtçe olarak tercüman eşliğinde ve avukatım huzurunda vermek istiyorum, halen belirttiğim adreste ikamet ederim, ben daha önce Cumhuriyet Başsavcılığı'nıza kızım Asya Yüksel'in kaybolması ve Cizre de bulunan cesetler arasında olup olmadığının tespiti için kan vermiştim, şimdi verdiğim kan örneklerinin cesetlerden biriyle uyuştuğunu öğrendim, kızım Asya Yüksel'in nüfus cüzdanındaki bilgileri tam olarak bilmemekle birlikte baba adı Abdülkerim ÜRÜN anne adı Emine ÜRÜN'dür doğum yeri Uludere'dir, doğum tarihini, kimlik numarasını ve diğer kimlik bilgilerini bilmiyorum, kızımın kimliği bende değildir, kimliğin nerede olduğunu bilmiyorum, ben de kızımın kimlik bilgilerini taşıyan herhangi bir belge bulunmamaktadır. Kızım Asya Yüksel yasak süresince kayıptı, hatırlamadığım bir tarihten kızımdan haber alamamaktayım, ben sokağa çıkma yasağı süresince Uludere'ye bağlı kürtçe ismi Kulovo Köyü'nde idim, kızım Asya Yüksel Cizre'deydi, kendisi HDP üyesiydi ve parti içerisinde görev almaktaydı ancak bu süre içerisinde Cizre içerisinde ne yaptığını tam olarak bilmiyorum, ben [A.E.] isimli bir kişiyi tanımam bu kişinin kızıma ait cesedi [C.E.] olarak teşhis edip cesedi [C.E.] olarak teslim aldığını şimdi öğrendim, ben [C.E.] isimli bir kişiyi de tanımıyorum, kızımın cesedine ilişkin olarak defin ruhsatının ve DNA eşleşme raporunun tarafıma verilmesini talep ediyorum, ben kızımın ölümüyle ilgili olarak fail ya da faillerden şikayetçiyim cezalandırılmalarını talep ediyorum, dedi.
VEKİL AVUKAT SERTAÇ ÖSKAN'DAN SORULDU: Beyanlara karşı bir diyeceğimiz yoktur, müşteki beyanlarında belirttiği gibi olay fail ya da failleriyle ilgili yasal bütün araştırmaların yapılarak haklarında iddianame hazırlanıp dava açılmasını ve cezalandırılmalarını talep ederiz, dedi.
..."
196. Cizre Emniyet Müdürlüğü Başsavcılığın yazısına verdiği 20/7/2016 tarihli cevabında; askerî haritada C-3185 olarak belirtilen olayın gerçekleştiği adresin Cudi Mahallesi Niran Sokak No: 7 olduğunu, olayla ilgili kamera görüntüsü ve tanık tespit edilemediğini ve bu nedenle faillerin belirlenemediğini belirtmiş, bu konuda düzenlenen adres ve fail araştırmasına dair tutanakları yazısının ekinde göndermiştir.
197. Yazı ekinde yer alan belgelerden ölü muayenesi sırasında Asya Yüksel'in cesedinin üzerinden çıkan elbiseler ile alınan el svaplarının 26/2/2016 tarihinde, üzerilerinde kriminal inceleme yapılması talebiyle Cizre Emniyet Müdürlüğü tarafından Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderildiği anlaşılmıştır.
198. Bu cevap yazısının ekinde yer alan Emniyet Müdürlüğünün 6/9/2015 tarihli "PKK/KCK faaliyetleri" konulu yazısında; Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in Cizre Özerklik Halk Meclisi eş başkanı sıfatıyla Nur ve Cudi Mahallelerinde bazı evleri ziyaret ederek güvenlik güçlerinin birkaç gün içinde mahallelere girerek operasyon yapacağını, bu durumun özerklik ilanının ihlali olduğunu ve halka, bu noktada meşru müdafaa hakkının doğacağını, silahı olmayanlara AK-47 marka silah verileceğini, operasyona karşı sokak nöbetlerine katılmalarını söylediği yönünde istihbari bilgiler bulunduğu belirtilmiştir (detaylı açıklamalar için bkz. § 132).
199. Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen yazı ekinde bulunan belgelerde Asya Yüksel'in PKK terör örgütü ile irtibatına dair şu bilgiler yer almaktadır:
i. Asya Yüksel 20/3/2010 tarihinde Uludere ilçesinde düzenlenen nevruz kutlamaları sırasında PKK/KCK terör örgütü lehine sloganlar atılması ve konuşmalar yapılması nedeniyle suç ve suçluyu övmek ve bölücü örgüt propagandası yapmak suçlarından yürütülen soruşturmada firari şüpheli olarak yer almıştır.
ii. Asya Yüksel Şırnak il merkezi ve ilçeleri yasa dışı demokratik kent meclisi yapılanmalarının deşifre edilmesine yönelik yürütülen Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/975 numaralı soruşturması kapsamında şüpheli olarak yer almıştır.
iii. Asya Yüksel PKK/KCK terör örgütünün ilk silahlı eylem yıl dönümü olan 15/8/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütüne müzahir kitle tarafından yapılan kutlamalar ile birlikte ilan edilen özerklik ilanına dair Cizre Halk Meclisi eş başkanı olarak özerklik ilanı ve demokratik "öz yönetim" çalışmalarıyla ilgili olarak bir televizyon kanalına yaptığı açıklamalar nedeniyle Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/2633 numaralı soruşturma dosyası kapsamında firari şüpheli olarak yer almıştır.
iv. Gizli Tanık PİRAMİT Cumhuriyet savcısı huzurunda “73 nolu fotoğraftaki şahsın ismini Asya olarak bilirim. Halk Meclisi Başkanı olarak görevliydi. Nur Mahallesi'nde bulunan Halk Meclisinde görürdüm. Şahsın öldüğünü televizyondan duydum.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Ayrıca 23/1/2016 tarihinde Nur Mahallesi Ersin Sokak No: 19 adresinde yapılan aramada ele geçirilen dokümanın Asya Yüksel tarafından hazırlandığını, bu dokümanda bulunan listedeki kişilerin adlarının 14/12/2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağından bir iki hafta önce Nur Mahallesi'nde otaya çıkabilecek sorunlarla ilgilenmeleri için Asya Yüksel tarafından yazıldığını beyan etmiştir.
v. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/3427 numaralı soruşturma dosyası kapsamında şüpheli olarak ifadesi alınan K.B., KJA (Kongra Jinen Azat-Özgür Kadınlar Kongresi) isimli Derneğin yasa dışı afişlerinin asılması için Asya Yüksel tarafından kendisine verildiğini beyan etmiştir.
vi. 31/1/2016 tarihinde ifadesi alınan Doğan Ekici adlı şahıs "Resim 2 de bana göstermiş olduğunuz şahsı Cizre HDP ilçe eş başkanı olarak bilirim, Bu şahsın. PKK/KCK terör örgütü talimatlar doğrultusunda oluşturulan Cizre öz yönetim eş başkanıdır. Kadınların örgütlenmesinden sorumlu olduğunu biliyorum. Mahalleleri dolaşarak halkla toplantılar yaparak örgüt propagandası yaptığını biliyorum. Bu şahıs bana geçmiş dönemde örgütün dağ kadrosunda silahlı eğitim aldıktan sonra geri geldiğini söylemişti..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
200. Emniyet Müdürlüğünün yazısı ekinde ayrıca Asya Yüksel'in cenazesinin teşhis edilmesi, defni ve ölmeden önce yaptığı açıklamalarla ilgili bazı internet sitelerinin yayınlarının bulunduğu İnternet Tespit Tutanakları yer almıştır. Bunlardan bazılarının içerikleri şöyledir:
-11/5/2016 tarihinde ozgurgundem.biz adlı sitede yayımlanan "Cizir Halk Meclisi Eşbaşkanı Yüksel'in cenazesi teşhis edildi" başlıklı haber:
"Yüksel, 4 Ocak'ta gazetecilere şu değerlendirmede bulunmuştu:
'Özellikle sabah 04.00-05.00 saatleri ile öğle saatlerinde bombardıman oluyor. Bombatarlar, havanlar, toplarla mahallelerimize saldırıyorlar. Bugüne kadar kullanılmayan ağır silahları halkımıza karşı kullanıyorlar. Halk üzerinde psikolojik baskı kurarak, göç ettirmek, mahalleleri boşaltmak ve yıldırmak istiyorlar.
Halkın, bu kadar yoğun saldırı ve ölümlere rağmen yüzde 60'ı mahallelerini terk etmedi. Mahallelerde güvenli yerlerde bombalardan, toplardan korunmaya çalışıyorlar. Bodrum katı varsa, oralarda kalıyor. Bir evde 4-5 aile barınmak zorunda kalıyor. Koşullarımız ağır ancak halkımız kendi evlerinde, mahallelerinde direnmekte kararlı.
İlçeyi terk eden yok. Köprünün karşı tarafında Konak Mahallesi var. Aileler ağırlıklı olarak oraya yerleşti. Cizrede yaşıyorum. Özellikle belirtmek istiyorum ki; halk, mahallelerinde kalmakta kararlı. Bir yere gitmiyoruz, mahallelerimizde direniyoruz. AKP diktatörlüğüne karşı mücadele ediyoruz. Bizim mücadelemiz, Türkiye'yi demokratikleştirme mücadelesidir.
Cizre'de tek bir kişi bile kalsa, mücadelesini sürdürecektir. Bundan herkes emin olsun. Tek bir kişi bile kalsak, diktatörlüğün karşısında duracağız...'"
- 12/5/2016 tarihinde yayımlanan jinha.com.tr sitesindeki "Asya direnerek serhildanın sembolü oldu" başlıklı haber:
"...
Cenaze konvoyunun geçiş güzergâhında bulunan köylerde bulunan yurttaşlar yollara çıkarak 'Şehit namirin' ve 'Jin jiyan azadi' sloganları ile cenazeyi karşıladı. Yüzlerce araçlık konvoy halinde Uludere'ye varan Asya'nın cenazesi omuzlara alınarak ilçe merkezinde bulunan aile evine getirildi. Bu esnada Asya'nın annesi, kardeşleri ve çocukları tabuta sarılarak dakikalarca ağıt yaktı. Helallik alındıktan sonra kadınların omuzlara aldığı Asya'nın cenazesi, Özelli Mahallesi Mezarlığı'na yürüyüşle getirildi.
'Beni 'se jinen azad' diyerek uğurlayın...'
PKK bayrağına sarılı tabutu omuzlayan kadınlar ve yüzlerce yurttaş, 'Jin jiyan azadi', 'Biji Serok Apo', 'Şehit namirin' ve 'Asya yoldaş ölümsüzdür' sloganları eşliğinde mezarlığa doğru yürüyüşe geçti. Asya vasiyeti üzerine 'Se jinen azad' şarkısı eşliğinde son yolculuğuna uğurlandı.
Mezarlıkta son bulan yürüyüşün ardından devrim ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulunuldu.
'Onların mücadelesini aynı kararlılıkla sürdüreceğiz'
Saygı duruşunun ardından konuşan HDP Uludere İlçe Başkanı Mesut Paksoy, özyönetim direnişi alanlarında yaşamını yitirenleri anarak, 'Asya yoldaş Botan'ın özyönetim direnişine öncülük ederek, kanıyla Kürt özgürlük mücadelesini yükseltmiştir. Biz de Asya'nın yoldaşları olarak bütün devrim şehitlerine söz veriyoruz ki onların mücadelesini aynı kararlılıkla sürdüreceğiz' diye belirtti..."
201. Soruşturma dosyasındaki evraklardan ayrıca Asya Yüksel'in silahlı terör örgütüne üye olma ve devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçlarından Cizre Sulh Ceza Hâkimliğince verilen 2015/714 sayılı yakalama emri ile arandığı anlaşılmıştır.
202. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı Asya Yüksel'in ölümü ile ilgili olarak yürüttüğü soruşturmada 29/6/2017 tarihinde görevsizlik kararı vererek dosyayı Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Görevsizlik kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Tüm dosya kapsamına göre; ölen Asya Yüksel'in terör örgütü PKK doğrultusunda faaliyet yürüttüğü, Cizre ilçesinde terör örgütü PKK'nın amaçları doğrultusunda ilan edilen sözde öz yönetim kapsamında Cizre Halk Meclisi Başkanı olarak mahallelerde silahlı faaliyet gösteren örgüt mensuplarına talimat verdiği, Sözde Özerklik ilanı ve demokratik özyönetim çalışmaları ile ilgili açıklama yaptığı tespit edilmiştir. Asya Yüksel'in sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, Asya Yüksel'in güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü, cesedinin ele geçirildiği yerde başka örgüt mensuplarının da cesedinin ele geçirildiği değerlendirilmiştir. Güvenlik güçlerinin Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında terör örgütü üyeleri tarafından mahallelere güvenlik güçlerinin girmesinin engellenmesi amacıyla kurulan hendek ve barikatların ortadan kaldırılması, yine örgüt mensupları tarafından güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve yaralanması amacıyla hazırlanan patlayıcıların imha edilmesi, örgüt mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması, kişilerin anayasada düzenlenen hak ve hürriyetlerinin korunması şeklindeki amaçlarla ilçede görev yaptıkları anlaşılmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda operasyon gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve asker şehit olmuş, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaş da yaralanmış ve vefat etmiştir. Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyon esnasında öldürüldüğü değerlendirilen Asya Yüksel'in ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o andahal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları, yani meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri değerlendirilmiş, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilememiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen ve bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa halinde bulunan kişilere ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan Asya Yüksel'e yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar Asya Yüksel'in ölümü olayı ile ilgili olarak soruşturma yürütülmüş ise de;
5235 sayılı kanunun 21/4 maddesine göre 3713 sayılı kanun kapsamına giren suçlar sebebiyle açılan soruşturmaların suçun işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin gerektiğinden terör örgütü üyesi olduğu yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda anlaşılan Asya Yüksel'in ölümü ile ilgili karar verme yetkisinin Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına ait olduğu anlaşılmakla;
Cumhuriyet başsavcılığımızın GÖREVSİZLİĞİNE,
..."
203. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı 2/2/2018 tarihinde Asya Yüksel'in ölümü ile ilgili yürüttüğü soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
YDG-H isimli terör örgütünün 2013 yılı içerisinde Cizre ilçesinde askeri görünümlü bir törenle Abdullah Öcalan'ın fotoğrafları ve terör örgütünün sözde bayrak ve flamalarının da bulunduğu bir alanda yüzü kapalı ve silahlı kişilerce kuruluşunun ilan edilip söz konusu örgütün kuruluş ilanının ardından ilçede bulunan Nusaybin ve İdil caddeleri üzerinde çeşitli şiddet eylemlerinin örgüt mensupları tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Ayrıca YDG-H isimli terör örgütünün YDGK-H şeklinde (Yurtsever Devrimci Genç Kadın Hareketi) adı altında bir kadın yapılanmasının da var olduğu tespit edilmiştir. YDG-H isimli örgütün kuruluş ilanını gerçekleştirdiği tarihte kendilerini sözde asayiş üyesi olarak tanıttıkları, bu kişilerin faaliyet gösterdikleri il ve ilçelerde yol kesme, kimlik kontrolü yapma gibi eylemleri gerçekleştirdiği tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütünün hedef ve talimatları doğrultusunda terör örgütünün nihai hedefine ulaşabilmesi amacıyla Doğu ve Güneydoğu'da bulunan başta il ve ilçeler olmak üzere bazı il ve ilçelerde 15/08/2015 tarihinde sözde özyönetim ilan ettiği, bu ilanın gerçekleştiği ilçelerden birinin de Cizre olduğu bu doğrultuda Cizre ilçesinde sözde bir Cizre Halk Meclisi oluşturulduğu bu illegal yapının devlet kurum ve kuruluşlarını tanımadığını ifade ederek örgütün hedef ve talimatları doğrultusunda ÖSB/YDG-H ( Öz Savunma Birliği) adı altında yeni bir yapılanmaya gittiği bu yapılanmanın ilçenin bazı mahallelerine (Cudi, Yafes, Sur ve Nur mahalleleri) güvenlik kuvvetlerinin girmelerini engellemek amacıyla kum çuvalları , kaya parçaları taş vb. Malzemeler kullanarak barikat ve hendek inşa ettikleri, söz konusu barikat ve hendeklere el yapımı patlayıcı ve mayınlarla tuzaklama gerçekleştirerek söz konusu mahallelerde ki yay ve araç trafiğine eğitim öğretim faaliyetlerinin sağlanmasına, sağlık emniyet ve adalet hizmetlerinin yerine getirilmesine engel oldukları görülmüştür. Terör örgütünün bu faaliyetlerine devam etmesini engellemek amacıyla Cizre ilçesinde 8 gün süren sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve söz konusu yasak süresince ilçemiz Sur, Cudi, Yafes ve Nur mahallelerinde terör örgütüne karşı operasyonlar başlatılmıştır.
Söz konusu sokağa çıkma yasağının ardından terör örgütünün eylemlerini sonlandırmaması ve daha da yoğunlaştırması üzerine Şırnak Valiliği tarafından 14/12/2015 günü saat 23:00'dan itibaren geçerli olmak üzere 5442 sayılı yasanın 11/C maddesi gereği sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, sokağa çıkma yasağı süresince PKK/KCK terör örgütünün gençlik yapılanması olan ÖSB/YDG-H örgütünün mensuplarının etkisiz hale getirilmesi, yakalanması, söz konusu örgütün üyelerince ilçe genelinde açılan barikat ve hendeklerin ortadan kaldırılması ve yine örgüt mensuplarınca ilçe geneline yerleştirilen mayınlar ve patlayıcıların bertaraf edilmesi amacıyla terör örgütüne yönelik operasyonların devam ettirildiği görülmüştür.
25/12/2015 tarihinde PKK/KCK terör örgütünün mevcut konjonktüre uygun olarak şehirlerde var olan ÖSB/YDG-H mensupları ile kırsal alanda faaliyet gösteren HPG mensuplarını bir araya getiren yeni bir örgüt kurduğu, söz konusu örgütün YPS (Yekineyen Parestina Sivil / Sivil Savunma Birlikleri) adı altında faaliyete başladığı söz konusu örgütün sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre ilçesinde silahlı faaliyet gösterdiği, örgütün ilan ettiği sözde özyönetim çağrısını güçlendirmek amacıyla kıra dayalı şehir eylemleri düzenleme şeklinde eylemler gerçekleştirdiği, bu doğrultuda çatışma yaşanan alanlarda kırsal alandan gelen teröristler ile YDG-H mensubu teröristlerin birlikte hareket ettikleri anlaşılmıştır.
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde operasyonların yoğun şekilde devam ettiği 09/02/2016 tarihinde Cizre İlçesi Cudi Mahallesi Niran Sokak No:7 saylı adreste eks halde bulunan Asya Yüksel'e ait cesedin Cizre Devlet Hastanesine getirildiği;
Ölen Asya Yüksel'in cesedi üzerinde ölü muayene ve otopsi işlemleri yapıldığı;
Otopsi tutanağına göre; Kişinin ölümünün ateşli silah ürünü yaralanmasına bağlı ekstremite, kaburga ve kafatası kubbe - kaide kemik kırıkları ile birlikte beyin zarı kanaması, beyin harabiyeti ve iç organ hasarından gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana geldiği,
Anf-ajans.com,ozgurgundem.biz, jinha.com.trisimli internet sitesinde yayınlanan haberlerde terör örgütü PKK tarafından ilan edilen sözde öz yönetim yapılanmasında Asya Yüksel'in Cizre Halk Meclisi Başkanı olarak bahsi geçtiği, Cizre'deki öz yönetim direnişinde öldüğünden söz edildiği,
Asya Yüksel hakkında Cizre Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde YDG-H mensubu şahıslarına talimat verdiği, örgüt propagandası yaptığı, Halk Meclisi Başkanı olarak görev yaptığı yönünde 4 adet teşhisin olduğu,
Şüpheli Asya Yüksel'in PKK terör örgütü tarafından sözde öz yönetim kapsamında Cizre Halk Meclisi Başkanı olarak sahiplenilmiş olması, Asya Yüksel hakkında teşhisler ve bu teşhislerde örgüt lehine faaliyet yürüttüğü yönünde bilgilerin bulunması birlikte dikkate alındığında maktul şüpheli Asya Yüksel'in terör örgütü PKK doğrultusunda faaliyet yürüttüğü, Cizre ilçesinde terör örgütü PKK'nın amaçları doğrultusunda ilan edilen sözde öz yönetim kapsamında Cizre Halk Meclisi Başkanı olarak mahallelerde silahlı faaliyet gösteren örgüt mensuplarına talimat verdiği, Sözde Özerklik ilanı ve demokratik özyönetim çalışmaları ile ilgili açıklama yaptığı tespit edilmiştir. Asya Yüksel'in sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde güvenlik güçleri tarafından başlatılan operasyonda diğer terör örgütü üyeleri ile birlikte güvenlik güçleri ile yapılan çatışmalara katıldığı, Asya Yüksel'in güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet gösterdiği esnada meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenlik güçlerince öldürüldüğü, cesedinin ele geçirildiği yerde başka örgüt mensuplarının da cesedinin ele geçirildiği, Güvenlik güçlerinin Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında terör örgütü üyeleri tarafından mahallelere güvenlik güçlerinin girmesinin engellenmesi amacıyla kurulan hendek ve barikatların ortadan kaldırılması, yine örgüt mensupları tarafından güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve yaralanması amacıyla hazırlanan patlayıcıların imha edilmesi, örgüt mensuplarının yakalanması, etkisiz hale getirilmesi, ilçede kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması, kişilerin anayasada düzenlenen hak ve hürriyetlerinin korunması şeklindeki amaçlarla ilçede görev yaptıkları anlaşılmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda operasyon gerçekleştiren güvenlik güçlerine uzun namlulu silahlarla, roket atarlarla, el yapımı patlayıcı ve mayınlarla saldırılar gerçekleştirilmiş olup, bu saldırılarda çok sayıda polis ve asker şehit olmuş, bunun yanı sıra terör örgütünün silahlı saldırıları esnasında çok sayıda sivil vatandaş da yaralanmış ve vefat etmiştir. Güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen operasyon esnasında öldürüldüğü anlaşılan Asya Yüksel'in ölümünde güvenlik güçlerinin yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda almış oldukları operasyon emrini yerine getirmek için örgüt mensuplarının silahlı ve bombalı eylemlerde bulundukları mahallelerde bulunuyor olmaları sebebiyle yetkili bir merciden almış oldukları hukuka uygun bir emri yerine getirdikleri, bu emrin yerine getirilmesi esnasında kendilerine, diğer güvenlik güçlerine ve sivil halka örgüt mensuplarınca yöneltilen, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız saldırıları o andahal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde def etme zorunluluğunda bulundukları, yani meşru müdafaa hakkı kapsamında hareket ettikleri anlaşılmış, meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil elde edilememiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 25. maddesinde düzenlenen ve bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafaa halinde bulunan kişilere ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre terör örgütü üyesi olan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüttüğü dosyadaki delil durumundan anlaşılan Asya Yüksel'e yönelik fiilde meşru müdafaa şartlarının oluştuğu, olayda hukuka uygunluk sebebi bulunduğu, bu sebeple eylemi gerçekleştiren kişiye ceza verilemeyeceği anlaşılmıştır.
Her ne kadar maktul şüpheli hakkında üzerine atılı suç ile ilgili soruşturma yürütülmüşse de şüphelinin öldüğü, şüphelinin ölüm olayı ile ilgili olarak soruşturma yürütülmüş ise de olayda hukuka uygunluk sebeplerinin mevcut olduğu anlaşılmakla;
Şüpheliler hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..."
204. Soruşturma dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edildiğine ilişkin bir bilgi bulunmadığı için Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığından karara itiraz edilip edilmediği konusunda bilgi istenilmiştir. Başsavcılık 8/7/2021 tarihli cevabi yazısında; kararın müştekisine 14/2/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, dosyada itirazın bulunmadığını ve kararın kesinleştiğini bildirmiştir. Asya Yüksel'in ölümü nedeniyle yürütülen soruşturmanın tamamlanmasının ardından Anayasa Mahkemesine yapılan ayrı bir bireysel başvuru bulunmamaktadır.
7. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı ve Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarınca Anayasa Mahkemesine Gönderilen Belgeler
205. 9/2/2016 tarihinde C-3185 numaralı binada yapılan arama sonucunda düzenlenen raporlara yukarıdaki paragraflarda yer verilmiştir (bkz. §§ 88-92, 113, 114). 15/10/2021 tarihinde yukarıda belirtilen soruşturmaları yürüten Şırnak ve Cizre Cumhuriyet Başsavcılıklarından 2016/627 numaralı olay yeri inceleme raporunda belirtilen işlemlere ilişkin görüntülerin Anayasa Mahkemesine gönderilmesi istenilmiştir. Bu yazıya verilen 22/10/2021 tarihli cevabın ekinde arama işlemine dair video ve fotoğraflar gönderilmiştir. Bu video kayıtları ve fotoğrafların incelenmesi sonucu aşağıdaki tespitler yapılmıştır:
i. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen üzerinde "2016-627 JPG 1-2, Kamera 1-2 ek Fotolar" yazılı DVD açıldığında içinde beş klasör olduğu görülmüştür. Bunlardan "2016-627-jpeg1" adlı klasör açıldığında ise içinde 206 adet fotoğraf olduğu belirlenmiştir. 9/2/2016 tarihinde saat 15.30 ila 18.30'da çekildiği anlaşılan bu fotoğraflarda Cizre Cudi Mahallesi Niran Sokak'taki C-3185 olarak numaralandırılan binanın çeşitli açılardan çekilen görüntülerinin, olay yerinde bulunan cesetlerin bulundukları hâliyle ve daha sonra bulundukları yerden çıkarıldığı hâliyle çekilen görüntülerinin, olay yerinden elde edilen silahlar, silah parçaları ve mühimmatın üzerilerinde yazılı numaralar okunacak şekildeki görüntülerinin yer aldığı görülmüştür.
ii. "2016-627-jpeg2" adlı klasör açıldığında içinde 239 adet fotoğraf olduğu görülmüştür. 8/2/2016 tarihinde saat 10.27 ila 11.50'de çekildiği anlaşılan bu fotoğraflarda Niran Sokak ve C-3185 numaralı binanın çeşitli açılardan çekilmiş görüntüleri, olay yerindeki cesetlerin bulundukları hâliyle görüntüleri, Olay Yeri İnceleme görevlilerinin çalışmaları ve numaralandırılan bulguların görüntüleri yer almaktadır. "DSC_0128" ile "DSC_ 0166" arasındaki dosyalarda olay yerindeki silahların bulunduğu hâliyle çekilmiş fotoğrafları yer almaktadır. Bu fotoğraflarda, olay yerinde ele geçirilen uzun namlulu tüfeklerin üç tanesinin 15 ve 16 bulgu numaralı cesetlerin yanında olduğu, 14 bulgu numaralı tüfeğin yine bu iki cesedin yakınında olduğu, 13 bulgu numaralı tüfeğin şarjör kısmında deri parçaları ve saç olduğu değerlendirilen bulgular olduğu görülmektedir.
iii. "EK FOTOLAR" adlı klasörde yedi fotoğraf bulunduğu, fotoğraflarda "1, 3, 5, 6, 7, 8" olarak numaralandırılan cesetlerin olduğu görülmüştür.
iv. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen, üzerinde "2016-627 JPG 1-2, Kamera 1-2 ek Fotolar" yazan DVD'nin içinde 5 klasör olduğu görülmüştür. Bunlardan "ARAMA 5 KAMERA 1" adlı klasörde 8/2/2016 tarihinde saat 09.31'de kaydedildiği anlaşılan 8 dakika 13 saniye uzunluğunda "MAH00248" adlı bir video dosyası bulunduğu görülmüştür. Belirtilen video kaydına göre Niran Sokak olduğu değerlendirilen yaklaşık 6 m genişliğindeki sokağın her iki yanında yer alan binalar ateşli silahlarla yapılan çatışmalar nedeniyle hasar almıştır. Sokağın video kaydını yapan kişi "Niran Sokak C-3185 ve C-3182" şeklinde açıklamada bulunmaktadır. Sokak, kuzey yönünden çekilmiştir. Sokağın girişinin sağ tarafında açık mavi renkli, iki katlı ve sol tarafında açık turuncu renkli, iki katlı bina hasarlı olup duvarlarında kurşun delikleri mevcuttur ancak yıkılmamıştır. Sokakta bina yıkıntılarından kaynaklanan molozlar bulunmaktadır. Kamera ilerlediğinde sağ tarafta yer alan mavi binanın yanındaki çok katlı binanın tamamen yıkıldığı, bunun karşısında bulunan sol taraftaki taş duvarlı bir binanın ise daha az hasar aldığı görülmektedir. Taş duvarlı bu binanın yanındaki binanın C-3182 olarak numaralandırılan bina olduğu değerlendirilmiştir. C-3182 numaralı ve iki katlı olduğu değerlendirilen binanın bitişiğinde C-3185 olarak numaralandırılan bina vardır. C-3185 numaralı bina tamamen yıkılmış, yıkıntıların bir kısmının C-3182 numaralı binanın üzerine gelmesi nedeniyle C-3182 numaralı bina da hasar almış ancak yıkılmamıştır. C-3185 ve C-3182 numaralı binaların karşısındaki çok katlı iki bina tamamen yıkılmıştır. Bir görevli sokakta uzun namlulu silahla nöbet tutmakta, Olay Yeri İnceleme görevlisi sokaktaki delilleri kaydetmektedir. Kamera C-3185 numaralı binaya yöneldiğinde binanın yıkıntılarının yolu kapladığı, bina girişinin bulunmadığı görülmektedir. Bu yıkıntıların hemen önünde, kısmen molozların altında kalmış, sağ tarafına doğru yatmış ve yüzü tam olarak görünemeyen bir erkek cesedi bulunmaktadır. Cesedin yanındaki not kâğıdında "1 Erkek" yazmakta ve bir görevli cesedin bulunduğu hâliyle fotoğraflarını çekmektedir. Kamera daha sonra C-3185 numaralı binanın yıkıntıları arasında sırtüstü yatan bir kadın cesedine yönelmiştir. Bina girişine yakın noktada bulunan bu cesedin yanında "2 Bayan" yazmaktadır. Sırtüstü yatar vaziyetteki cesedin göğsünün hemen altından uzunca bir demir parçası çıkmaktadır. Toz ve toprak olduğu değerlendirilen kirler nedeniyle cesedin yüzü tam olarak görülmemektedir. Kamera daha sonra bu kadın cesedinin yakınında, sokak tarafında bulunan bir ceset parçasını ve binaya daha yakın olan, yüzüstü yatar vaziyetteki parçalanmış bir başka cesedi çekmektedir. Olay Yeri görevlileri işlemleri fotoğraflamakta ve cesetleri numaralandırmaktadır. Kamera binaya doğru yaklaştığında büyük ölçüde yıkıntıların altında kalmış iki ceset daha görülmektedir. Görevliler cesetlere ulaşmak için elleriyle yıkıntıları kaldırmaktadır. Bu sırada kamera C-3185 numaralı binayı görüntülemeye devam etmektedir. Bina girişine yakın bir noktada, altında uzun namlulu bir silahın namlu kısmı görünen bir ceset ve bunun hemen yanında yüzüstü yatar vaziyette olup altında bir silahın şarjör kısmı görünen bir ceset daha vardır. Bu cesetlerin yakınında uzun namlulu, Kalaşnikof marka olduğu değerlendirilen bir tüfek daha bulunmaktadır. Olay Yeri İnceleme görevlileri elleriyle yıkıntıları kaldırmaya devam etmektedir. Bu sırada bir görevli patlayıcı tehlikesine karşı molozları temizleyen arkadaşlarını uyardığı duyulmaktadır. Bu sırada kamera olay yerinde bulunan cesetler ve silahları kaydetmeye devam etmektedir. Ayrıca görüntülerde birbirlerine yakın şekilde sokak tarafında duran iki ceset daha vardır. Bunlardan biri sırtüstü yatmakta ve sırtında büyük bir yara bulunmaktadır.
v. "ARAMA 6 KAMERA 2" adlı klasörde 4'ten 16'ya kadar numaralandırılmış 13 video dosyası bulunmaktadır. 4 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 10.31'de kaydedildiği anlaşılan 45 saniye uzunluğundaki görüntülere göre sokak tarafındaki yıkıntıların arasında pencere ya da kapıya ait olduğu değerlendirilen metal bir çerçevenin üzerinde parçalanmış bir erkek cesedi vardır. Bina kapı girişine yakın noktada, bir önceki kayıtta "2 bayan" olarak numaralandırılmış ceset ile büyük bölümü bina yıkıntıları altında kalmış olan cesetler ve bunların yakınlarındaki tüfekler görülmektedir.
- 5 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.05'te kaydedildiği anlaşılan 2 dakika 57 saniye uzunluğundaki görüntülere göre bir önceki kayıtta yıkıntılar altında kaldıkları ve yanlarında tüfek olduğu görülen cesetlerin etrafındaki molozlar temizlenmiş ve Olay Yeri İnceleme görevlileri cesetlerin fotoğraflarını çekmektedir. Cesetlerden biri sırtüstü yatar vaziyettedir, alt elbiseleri yoktur, karnının görünen kısmında siyah alanlar mevcuttur ve sol gözünden büyük bir yara almış bir erkeğe aittir. Görevlilerin konuşmalarından ve cesedin üzerine yerleştirilen "15 Erkek" yazan not kâğıdından cesede (15) bulgu numarasının verildiği anlaşılmaktadır. Diğer ceset ise "16 bayan" olarak numaralandırılmıştır ve bu şekilde fotoğrafları çekilmektedir. Video kaydında ara ara olay yeri yakınlarından gelen silah sesleri duyulmaktadır. Kamera daha sonra üzerilerine not kâğıtları iliştirilmiş diğer cesetlere yönelmektedir. Yıkıntıların altında birbirlerine çok yakın dört ceset görülmektedir. Bunlardan birinin bir önceki kayıtta sırt bölgesinde yarası olduğu görülen bir kadına ait olduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir ceset sırtüstü yatar vaziyettedir ve yüzü görünmektedir. Diğer bir ceset parçalanmıştır, son cesedin ise vücudunun hemen tamamı yıkıntıların altındadır. Cesetlerin üzerinde ve etraflarındaki not kâğıtlarında "6 Erkek", "3 Erkek (parçalanmış)", "7 Bayan" ve "4 Kaleşnikof parçası" yazmaktadır. Video kaydında ara ara olay yeri yakınlarından gelen silah sesleri duyulmaktadır.
- 6 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.08'de kaydedildiği anlaşılan 2 dakika 33 saniye uzunluğundaki görüntülerde; önceki kayıtlarda "2 bayan" ve "1 Erkek" olarak numaralandırılan cesetler görülmektedir. Ayrıca olay yerinde sekiz görevli vardır, bunlardan biri, birbirine yakın durumdaki dört cesedin bulunduğu alandaki molozları bir kürek marifetiyle temizlemektedir. Olay yerindeki bulguları işaretlemek için kullanıldığı değerlendirilen çok sayıda beyaz renkli not kâğıdı yer almaktadır ancak üzerilerindeki numaralar okunamamaktadır. Kamera tekrar önceki kayıtlardaki cesetlerin görüntülerini almaktadır. Bu sırada "8 Erkek" "16 Bayan" ve "7 Bayan" yazıları okunmaktadır. Görüntüler alındığı sırada yakın mesafede gerçekleştiği değerlendirilen şiddetli silahlı çatışma sesleri duyulmaktadır.
- 7 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.08'de kaydedildiği anlaşılan 19 saniye uzunluğundaki görüntülerde; uzun metal bir cisme sarılı ceset parçası görülmekte ve Olay Yeri İnceleme görevlileri işlemlerine devam etmektedir.
- 8 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.12'de kaydedildiği anlaşılan 16 saniye uzunluğundaki görüntülerde bir önceki kayıttaki ceset parçasının görüntüleri yer almakta ve üzerinde "17 ceset parça" yazılı not kâğıdı bulunmaktadır.
- 9 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.32'de kaydedildiği anlaşılan 24 saniye uzunluğundaki görüntülere göre önceki kayıtlarda "2 bayan" olarak numaralandırılmış ve vücuduna demir parçası saplanmış olan cesetteki demir parçasının görevlilerce çıkarılmış ve cesedin bulunduğu yerden alındığı görülmektedir. Cesedin yüz bölgesinde yara bulunmaktadır, kıyafet ve botları üzerindedir.
- 10 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.37'de kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 46 saniye uzunluğundaki görüntülere göre önceki kayıtlarda "2 Bayan" olarak numaralandırılmış olan ceset, görevlilerce ceset torbasına konularak götürülmektedir.
- 11 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.39'da kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 4 saniye uzunluğundaki görüntülere göre önceki kayıtlarda "1 Erkek" olarak numaralandırılmış ceset, görevlilerce ceset torbasına konularak götürülmektedir. Yakın mesafeden geldiği değerlendirilen silah sesleri duyulmaktadır.
- 12 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.41'de kaydedildiği anlaşılan 45 saniye uzunluğundaki görüntülere ve 13 numaralı, saat 11.43'te kaydedildiği anlaşılan 45 saniye uzunluğundaki görüntülere göre önceki kayıtlarda "3 Erkek" olarak numaralandırılmış olan parçalanmış cesedi görevliler ceset torbasına koymaya çalışmaktadır. Yakın mesafeden geldiği değerlendirilen şiddetli silah sesleri duyulmaktadır.
- 14 numaralı, 8/2/2016 tarihinde saat 11.51'de kaydedildiği anlaşılan 2 dakika 52 saniye uzunluğundaki görüntülere göre görevlilerin aralarındaki konuşmalardan (6) numaralı bulgu olarak numaralandırılan parçalanmış vaziyetteki erkek cesedinin ceset torbasına konulduğu görülmektedir. Görevliler cesedin çevresindeki molozları kürek yardımıyla temizlemekte, ayrıca yakın mesafeden geldiği değerlendirilen silah ve patlama sesleri duyulmaktadır.
- 15 ve 16 numaralı video kayıtları bozulmuş olduğundan görüntülenememiştir.
vi. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca gönderilen ve üzerinde "2016-627 Kamera-3" yazan DVD'nin içinde 31 adet video kaydı bulunmaktadır. 0 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 15.40'ta kaydedildiği anlaşılan 3 dakika 43 saniye uzunluğundaki ilk videoya göre Niran Sokak olduğu değerlendirilen yaklaşık 6 metre genişliğindeki sokağın her iki tarafında betonarme evler bulunmaktadır. Bunların bazıları tamamen, bazıları ise kısmen yıkılmış hâldedir ve cadde, bina yıkıntılarından kaynaklanan molozlarla kaplıdır. Üzerindeki kıyafetlerden Olay Yeri İnceleme görevlisi ya da bomba imha uzmanı olduğu anlaşılan bir görevli, C-3185 numaralı bina olduğu değerlendirilen binanın önünde molozlar arasında bulunan ve yüzü deforme vaziyetteki cesede bir ip bağlayarak 7-8 metre kadar uzaklaşmakta ve ip marifetiyle cesedi 1 metre kadar sokağa doğru hareket ettirmektedir. Sokağın başında zırhlı bir araç beklemektedir. Ayrıca cesedin ip marifetiyle hareket ettirilmesinden hemen sonra üzerinde "Jandarma" yazan zırhlı bir araç sokaktan geçmektedir. Cesedin hareket ettirilmesinin ardından iki Olay Yeri İnceleme görevlisi cesedin üzerindeki kıyafetleri makas ve kesici bir alet yardımıyla keserek açmaktadır. Bu sırada Olay Yeri İnceleme görevlilerinin üzerinde çalıştıkları cesedin hemen arkasında, binanın giriş kapısı olduğu değerlendirilen yerdeki bina kalıntıları içinde iki ceset daha olduğu görülmektedir.
- 1 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 15.44'te kaydedildiği anlaşılan 2 dakika 52 saniye uzunluğundaki videoya göre 0 numaralı videodaki cesedin iç çamaşırı hariç elbiseleri kesilerek açılmıştır ve cesedin yanında "C-3185 9 Bayan cesedi" yazan bir kâğıt bulunmaktadır. Bu hâliyle video kaydına alınmasının ardından cesedi beş Olay Yeri İnceleme görevlisi elbiseleri ile birlikte bir ceset torbasına koymaktadır. Bu işlemler sırasında binanın önünde molozların arasında bulunan bir cesedin üzerinde "7 bayan" yazan bir kâğıdın olduğu, bu cesede 1 metre kadar uzaklıkta yine molozlar arasında bulunan bir cesedin üzerinde ise "8 erkek" yazan bir kâğıdın olduğu görülmektedir. Olay yeri yakınlarından gelen silah sesleri bu video kaydında açıkça duyulmaktadır. Üç görevli cesedi ceset torbasına koyduktan sonra ambulansın beklediği yer olarak değerlendirilen yöne doğru götürmektedir. Bunun hemen ardından görüntüleri çeken görevli kamerayı üzerindeki not kâğıtlarında "7 Bayan" ve "8 Erkek" yazan cesetlerin olduğu alana yönlendirerek cesetlerin yakın çekim görüntülerini almaktadır. "7 bayan" olarak numaralandırılan ceset büyük ölçüde molozların altındadır ve vücut bütünlüğünün bozulup bozulmadığı anlaşılamamaktadır. Bu cesedin hemen yanında ise sokağa daha yakın vaziyette vücut bütünlüğü bozulmamış ve yine büyük ölçüde molozların altında "8 Erkek" olarak numaralandırılan ceset bulunmaktadır. Her iki cesedin yüzü de yıkıntılar neticesinde oluşan tozla ve yaralanmalardan kaynaklandığı düşünülen kanla kaplı olduğundan tam olarak seçilememektedir. Ayrıca aynı anda bir başka görevli de bu cesetlerin bulundukları hâlleriyle fotoğraflarını çekmektedir.
- 2 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 15.49'da kaydedildiği anlaşılan 3 dakika 32 saniye uzunluğundaki videoya göre üzerindeki kıyafetlerden olay yeri inceleme görevlisi ya da bomba imha uzmanı olduğu anlaşılan bir görevli, C-3185 numaralı binanın giriş kapısı olduğu değerlendirilen yerin hemen yanında, molozlar arasında bulunan (bir önceki kayıtta) "8 Erkek" olarak numaralandırılmış cesede bir ip bağlayarak 7-8 metre kadar uzaklaşmakta ve ip marifetiyle cesedi bir metre kadar sokağa doğru hareket ettirmektedir. Cesedin üzerinde büyük ölçüde yıpranmış/hasar görmüş koyu renkli elbiseler bulunmaktadır. Siyah saçlı bir erkeğe ait olan ve yüzükoyun yatar vaziyetteki cesedin üzerindeki kıyafetler iki görevli tarafından makas ve kesici bir alet yardımıyla kesilerek açılmaktadır. Üst kısmındaki elbiselerin kesilerek tamamen açılmış, alt kısımdaki elbiseler kesilerek açılmış ancak cesedin üzerinde bırakmıştır. Bu sırada cesedin sırt ve sol omuz bölgesinde yaraların olduğu görülmektedir. Cesedin üzerine kırmızı kalemle "C-3185 8 Erkek Cesedi" yazan bir not kâğıdı konulmasının ardından ceset ilk bulunduğu hâliyle, bunun ardından ise sırtüstü yatırılarak fotoğraflanmaktadır. Bu sırada cesedin yüz ve vücut bütünlüğünün bozulmadığı, üzerinin tozla kaplı olduğu ve sol kol dirsekten ciddi bir yarası bulunduğu görülmektedir. Görevliler bu işlemlerin ardından cesedi ceset torbasına koyarak ambulansın bulunduğu değerlendirilen yöne doğru götürmektedir.
- 3 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 15.52'de kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 12 saniye uzunluğundaki videoya göre üzerinde kıyafetleri olmayan, sağ bacağı kalçanın hemen altından kopmuş, kalçasının hemen üzerinde yaralar bulunan, siyah saçlı bir kadın cesedinin sokakta yüzükoyun yatar vaziyettedir. Ceset kanla ve molozlardan kaynaklandığı değerlendirilen tozla kaplıdır. Ceset bu hâliyle fotoğraflanmasının ardından sırtüstü çevrilmiş ve üzerine "C-3185 7 Bayan Cesedi" (1 numaralı videoda "7 bayan" olarak belirtilen ceset) yazan bir not kâğıdı iliştirilerek fotoğraf çekme işlemine devam edilmiştir. Bu işlemler sırasında yakın mesafeden silah sesleri gelmeye devam etmektedir. Ceset sırtüstü hâldeyken yüzü toz ve kan olduğu değerlendirilen lekeler nedeniyle tam olarak görünmemekte ancak yüz bütünlüğünün bozulmadığı anlaşılmaktadır. Görüntülerin devamında ceset görevliler tarafından -daha önceki cesetlerde olduğu gibi kesilmek suretiyle açıldığı değerlendirilen- kıyafetleri ile birlikte bir ceset torbasına konulmakta ve ambulansın beklediği değerlendirilen yöne doğru götürülmektedir.
- 4 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 15.56'da kaydedildiği anlaşılan 3 dakika 31 saniye uzunluğundaki video C-3185 olarak numaralandırılan binanın bahçe kapısı olduğu değerlendirilen bölümün görüntüleri ile başlamaktadır. Bu video kaydına göre yalnızca beton çerçevesi kaldığı görülen bu kapının sağ tarafında kalan C-3185 numaralı bina, en üst katının üzerine çökmüş ve çatının altında kalan bölüm erişilemez şekilde molozlarla kaplanmıştır. Binanın yıkılmadan önce kaç katlı olduğu anlaşılamamaktadır. Kamera açısı kapının beton çerçevesine yöneldiğinde kapının tam altında sırtüstü yatan bir ceset olduğu, cesedin büyük ölçüde molozlarla ve görünen yerlerinin ise toz ve lekelerle kaplı olduğu, vücut bütünlüğünün bozulduğu görülmektedir. Kamera sağ tarafa yönelince bina yıkıntılarının altında yan yana iki ceset görülmektedir. Bu cesetlerden biri erkek şahsa aittir, vücudunun alt bölümünde elbiseleri yoktur, üst tarafındaki elbiselerin -muhtemelen diğer cesetlerdeki gibi- kesilmek suretiyle açılmıştır. Sırtüstü yatar hâldeki cesedin karın ve bacaklarının iç bölgeleri -yanık izi olduğu değerlendirilen- siyah renktedir, vücut bütünlüğü bozulmamış ancak ateşli silah nedeniyle meydana geldiği değerlendirilen yaralar nedeniyle sol göz bölgesi deforme olmuştur, sol omuz başında, sağ ve sol kollarda yaralar bulunmaktadır. Cesedin üzerine "C- 3185 15 Erkek Cesedi" yazan bir not kâğıdı konularak bu şekilde fotoğrafları çekilmektedir. Bunun ardından görevliler cesedin üst bölgesindeki elbiseleri çıkarmakta ve cesedi ceset torbasına koyarak ambulansın bulunduğu değerlendirilen yöne doğru götürmektedir. 15 numarası verilen cesedin götürülmesinin ardından kamera, 16 numaralı bayan cesedi olduğu anlaşılan ve biraz önce götürülen cesedin hemen yanında bulunan cesede odaklanmaktadır. Sol kolunun üstüne yatar vaziyetteki cesedin yüzü tam olarak görülmemektedir. Cesedin alt tarafındaki elbiseler ve botlar sağlam, üst tarafındaki elbiseler ise parçalanmıştır. Cesedin görünen sırt kısmında kırmızı renkli geniş bir yara alanı vardır, üzerinin muhtemelen bina yıkıntıları nedeniyle oluşan tozla kaplı olduğu görülmektedir. Cesedin bulunduğu hâliyle üzerine kırmızı kalemle "C-3185 16 Bayan" yazan bir not kâğıdı konularak fotoğraflarının çekildiği anlaşılmaktadır.
- 5 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 15.58'de kaydedildiği anlaşılan 5 saniye uzunluğundaki videoya göre bir önceki kayıtta görülen kadın cesedinin molozların içinde bulunduğu yerden alınarak sokak tarafına konulduğu anlaşılmaktadır. Burada ceset sırtüstü yatar duruma getirildiğinden üstünde kırmızı renkte hırka benzeri bir giysi ve onun altında mavi ve beyaz renklerde bir giysi olduğu görülmektedir. Cesedin vücut bütünlüğünün bozulmadığı anlaşılmaktadır.
- 6 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16:01'de kaydedildiği anlaşılan 2 dakika 30 saniye uzunluğundaki videoya göre bir önceki kayıtta görülen kadın cesedinin üzerinde "C-3185 16 Bayan" yazan bir not kâğıdı bulunmakta ve bu hâliyle fotoğrafları çekilmektedir. Bu videoda da yakın mesafeden gelen ateşli silah sesleri duyulmaktadır. Koyu renk saçlı bir kadına ait olduğu anlaşılan cesedin yüzü yakından çekildiğinde yüzünde kan izleri ve toz olduğu ancak bir yara izi veya deformasyon bulunmadığı görülmektedir. Cesedin üzerinde yazılı not buradan alınarak ceset torbasına takılmaktadır. Aynı anda cesedin üzerindeki elbiseler başka bir görevli tarafından kesici bir alet yardımıyla kesilerek açılmaktadır. Cesedin karnının sağ tarafında siyah bir alan vardır, sol eli siyahtır ve göğsünün hemen altında sağ tarafta bir yara alanı bulunmaktadır. Üzerine "16 Bayan" yazan bir not kâğıdı bırakılarak bu hâliyle de fotoğraflarının çekilmesinin ardından ceset görevlilerce ceset torbasına konulmaktadır.
- 7 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.03'te kaydedildiği anlaşılan 2 dakika 20 saniye uzunluğundaki videoya göre yıkılan binaların birinden geldiği değerlendirilen bir metal parçasına sarılmış durumda olan insana ait bir vücut parçası görülmektedir. Yeşil ve kırmızı renkli giysiler içindeki bu parçanın ilk başta vücudun hangi bölümüne ait olduğu anlaşılamamaktadır. Ceset parçasının sarıldığı metal direğin üzerinde "C-3185 17 Parça Ceset" yazan bir not kâğıdı bulunmaktadır. Videoda ara ara silah sesleri duyulmaktadır. Kamera açısı değiştiğinde vücut parçasının sokağın karşı tarafına daha yakın bir yerde olduğu değerlendirilmiştir. Görevlilerce bu parça sarıldığı metal direkten ayrıldığında ve parçanın üzerindeki giysi sıyrıldığında bir insan başı ve sağ kol olduğu değerlendirilen uzuvlar ile bazı iç organlar görülmektedir. Bir görevli bu vücut parçası üzerindeki giysileri kesici bir alet vasıtasıyla keserek açmakta iken olay yerindeki diğer arkadaşlarına "...hastaneye götüreceğiz adamlar şüphelenecek sonra. Diyorlar ki kıyafetleri gelmeyecek.. Adam sonra bir daha bombacı çağırıyor kıyafet şey yapmaya. Doktorlar da tırsıyor onu diyorum" şeklinde açıklama yapmıştır. Diğer bir görevli arkadaşlarını dikkatli olmaları konusunda uyarmaktadır.
- 8 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.05'te kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 12 saniye uzunluğundaki videoya göre bir önceki kayıtta görülen ceset üzerindeki giysiler çıkarılmış durumdadır. Bu şekilde fotoğraflarının çekilmesinin ardından ceset parçası görevliler tarafından üzerinden çıkartılan giysilerle birlikte ceset torbasına konulmaktadır. Videonun son 13 saniyesi görüntülenememiştir.
- 9 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.07'de kaydedildiği anlaşılan 22 saniye uzunluğundaki videoya göre üzerine "C-3185 18 Ceset" yazan not kâğıdı bırakılmış bir ceset görülmektedir. Ceset, üzerinde ateşli silah atışı sonucu olduğu değerlendirilen izlerin bulunduğu açık durumdaki metal bir kapı yakınında, ceset bir kısmı kapının dışında, bir kısmı içinde olacak şekilde ve sırtüstü yatar vaziyettedir. Molozlar cesedin üzerini büyük ölçüde kaplamaktadır. Bir görevlinin elinde molozları kaldırmak için kullanacağı tahmin edilen kazma benzeri bir alet bulunmaktadır.
- 10 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.11'de kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 6 saniye uzunluğundaki videoya göre bir önceki videoda görülen ceset molozlar arasından çıkartılarak 1 metre kadar hareket ettirilip kapının önüne alınmıştır. Cesedin üzerine "C-3185 18 Ceset" yazan bir not kâğıdı konulmuştur ve bir görevli bu hâliyle cesedin fotoğraflarını çekmektedir. Bir başka görevli "18 numaralı erkek cesedi" şeklinde açıklama yapmaktadır. Kamera yakın çekim yaptığında bıyıklı bir erkek cesedinin yüzünün ve tüm vücudunun -yıkıntılardan kaynaklı olduğu değerlendirilen- tozla kaplı olduğu görülmektedir. Cesedin sol kol alt kısmında yanık nedeniyle oluştuğu izlenimi veren siyah bir alan bulunmaktadır. Üzerinin tümüyle tozla kaplı olması nedeniyle cesette kıyafet olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Ceset fotoğraflandıktan sonra görevlilerce ceset torbasına konulmuştur.
- 11 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.15'te kaydedildiği anlaşılan 27 saniye uzunluğundaki videoya göre bir önceki kayıtta görülen cesedin çıkarıldığı metal kapının solunda, sağ tarafı tamamen yıkılmış ancak bir tarafı kısmen sağlam, tek katlı olduğu ve operasyon haritasında C-3182 olarak numaralandırıldığı değerlendirilen açık mavi renkli bir bina mevcuttur. Bu binanın arkasındaki binanın duvarlarında kurşunlama nedeniyle oluştuğu değerlendirilen izler bulunmaktadır. Kamera sağ tarafa doğru çevrildiğinde C-3185 numaralı binanın kalıntıları görülmektedir. Bu sırada kayıt yapan görevli "olay yerinin son hâli" şeklinde açıklama yapmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi yalnızca çatısı görünen, tüm katları çökmüş olan bu binanın kaç katlı olduğu anlaşılamamaktadır. Bina yıkıntılarından kaynaklanan kalıntıların girişi engellediği ve kısmen sokağa kadar dağılmış olduğu görülmektedir. C-3185 numaralı binanın sağ tarafında üzerinde ateşli silah mermi izleri bulunan, kısmen sağlam, sarı renkli, iki katlı, C-3186 numaralı olduğu değerlendirilen bir bina daha vardır. Kamera kaydını yapan görevlinin hemen yanında zırhlı bir araç bulunmaktadır.
- 12 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.22'de kaydedildiği anlaşılan 26 saniye uzunluğundaki videoya göre C-3185 numaralı binada yapılan aramada bulunan cesetlerin götürüldüğü anlaşılan sokakta bir görevlinin cesetlerin kontrolünü yaptığı anlaşılmaktadır. Sokakta, üzerinde etiketleri bulunan ceset torbaları sayıldığında torbaların -on bir ceset ve bir vücut parçasıyla birlikte- on iki adet olduğu görülmüştür. Bu sırada belirtilen kontrolün yapıldığı sokaktaki duvarlarda ve bir kapıda da kurşun izleri bulunduğu görülmektedir.
-13 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.30'da kaydedildiği anlaşılan 53 saniye uzunluğundaki videoya göre ceset torbalarındaki cesetler görevliler tarafından olay yeri yakınında yer alan ambulansa taşınmakta ve cesetler ambulansın önünde hazır bulunan tabutlara konulmaktadır. Bu sırada ambulansın yanında zırhlı bir polis aracı ve zırhlı bir araç bulunmaktadır. Görevlilerin cesetleri taşıdıkları yaklaşık 30 metre olduğu değerlendirilen yolun çevresinde yıkılmış bir bina, yolda bina kalıntıları ve ayrıca yerde büyük kalibreli mermilere ait olduğu değerlendirilen boş kovanlar görülmektedir.
- 14 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.31'de kaydedildiği anlaşılan 37 saniye uzunluğundaki videoya göre bir önceki kayıtta gerçekleştirilen işlemler görülmekte ve cesetler ambulansa taşınmaktadır. Ceset torbalarıyla tabutlara konulan cesetler sağlık görevlileri tarafından ambulansa yerleştirilmektedir.
- 15 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.32'de kaydedildiği anlaşılan 14 saniye uzunluğundaki videoya göre bir önceki kayıttaki gibi cesetler ceset torbaları içinde ambulansa taşınmaktadır.
- 16 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.33'te kaydedildiği anlaşılan 35 saniye uzunluğundaki; 17 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.35'te kaydedildiği anlaşılan 21 saniye uzunluğundaki ve 18 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.36'da kaydedildiği anlaşılan 21 saniye uzunluğundaki videolarda da önceki kayıtlardaki gibi ceset taşıma işlemine dair görüntüler bulunmaktadır. 18 numaralı videoya göre ambulansın önündeki görevlilerden birinin üzerindeki yelekte "Cizre Belediyesi" yazmaktadır.
-19 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 16.37'de kaydedildiği anlaşılan 20 saniyelik videoya göre cesetlerin konulduğu ambulanslar olay yerinden ayrılmaktadır.
- 20 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 17.04'te kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 6 saniye uzunluğundaki videoya göre olay yerinde kalan beş ceset daha ceset torbalarıyla tabutlara yerleştirilerek cenaze nakil aracına yüklenmektedir.
- 21 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 17.42'de kaydedildiği anlaşılan 3 dakika 31 saniye uzunluğundaki videoya göre Emniyet Müdürlüğündeki kameriye olduğu değerlendirilen yerde bir görevli delil torbasından deforme olmuş bir Kalaşnikof marka tüfek çıkartarak tüfeğin fişek yatağını kontrol etmesi için başka bir görevliye vermekte ve bu sırada delil torbasındaki "bulgu numarası dört" notunu yüksek sesleokumuştur. Tüfeği alan görevli hasar nedeniyle tüfeğin fişek yatağına ulaşamadığından zorlayarak tüfeği üç parçaya ayırarak fişek yatağının dolu olduğunu belirtmektedir.
-22 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 17.45'te kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 52 saniye uzunluğundaki ve 23 numaralı 9/2/2016 tarihinde saat 17.47'de kaydedildiği anlaşılan 56 saniye uzunluğundaki videolara göre iki görevli önceki kayıtta yer alan hasarlı tüfeğin fişek yatağına sürülü olan fişeği tornavida, pense ve çekiç kullanarak çıkarmaya çalışmaktadır.
- 24 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 17.51'de kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 47 saniye uzunluğundaki videoya göre 21-23 numaralı video kayıtlarında yer alan Kalaşnikof marka tüfek atölye olduğu değerlendirilen bir alanda mengeneye bağlanmış, önceki kayıtlarda da görülen görevli fişek yatağındaki fişeği çekiç ve levye kullanarak çıkarmaya çalışmaktadır. Görevli bu şekilde mekanizmayı ayırarak fişek yatağındaki fişeği çıkarıp kamera kaydı yapan görevliye vermekte, atım yatağındaki fişeğin sarf edildiğini ve kovanın boş olduğunu belirtmektedir.
- 25 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 17.55'te kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 34 saniye uzunluğundaki videoya göre Emniyet Müdürlüğünün kameriyesi olduğu değerlendirilen alanda bir görevli delil poşetinden hasarlı bir Kalaşnikof marka tüfek çıkartmakta ve bir başka görevliye verirken "on numaralı kalashnikov" diye belirtmektedir. Tüfeği alan görevli önce bir çekiç marifetiyle tüfeğe takılı hâldeki şarjörü çıkararak kameraya göstermekte ve şarjörün boş olduğunu belirtmektedir. Ardından yine çekiç marifetiyle sürgüyü geriye hareket ettirerek atım yatağında boş kovan olduğunu belirtmekte ve bu boş kovanı atım yatağında bulunduğu hâliyle kameraya göstermektedir. Görevli bu boş kovanı bir tornavida yardımıyla atım yatağından çıkardıktan sonra bu kez de bu şekliyle kameraya göstermektedir.
- 26 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 17.58'de kaydedildiği anlaşılan 2 dakika 51 saniye uzunluğundaki videoya göre Emniyet Müdürlüğünün kameriyesi olduğu değerlendirilen alanda bir görevli delil poşetinden hasarlı bir Kalaşnikof marka tüfek çıkarmaktadır. Bu sırada tüfeğin üzerindeki not kâğıdında "12 Kaleşnikof tüfek şarjörlü" yazdığı görülmekte ve görevli "on iki numaralı Kalaşnikof" diye belirtmektedir. İncelemek üzere tüfeği alan görevli, eliyle şarjörü tüfekten çıkararak "şarjörü parçalanmış, içi boş" diyerek şarjörü kameraya göstermektedir. Ardından çekiç yardımıyla sürgüyü hareket ettirerek fişek yatağında sıkışmış, boş kovan olduğunu belirtmektedir. Bunun ardından iki görevli tornavida ve çekiçle zorlayarak fişek yatağındaki boş kovanı çıkarmakta ve kameraya göstererek "içerisinde patlamış bir adet boş kovan" diye belirtmektedir.
- 27 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 18.01'de kaydedildiği anlaşılan 1 dakika 2 saniye uzunluğundaki videoda Emniyet Müdürlüğünün kameriyesi olduğu değerlendirilen alanda hasarlı bir Kalaşnikof marka tüfek kaydedilmiştir. Tüfeğin üzerinde "11 Kaleşnikof Tüfek Parçalanmış" yazmaktadır. Bir görevli "11 numaralı tüfek, parçalanmış" demektedir. Tüfeği inceleyen bir görevli tüfeğin şarjörünün olmadığını, tüfeğin parçalanmış hâlde olduğunu belirtmektedir. Ardından sürgüyü geriye çekerek atım yatağını kontrol etmekte ve atım yatağının boş olduğunu belirtmektedir. Tüfek bu incelemenin ardından delil torbasına geri konulmaktadır.
-28 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 18:05'te kaydedildiği anlaşılan 3 dakika 43 saniye uzunluğundaki videoya göre Emniyet Müdürlüğünün kameriyesi olduğu değerlendirilen alanda kamera hasarlı bir Kalaşnikof marka tüfeği kaydetmektedir. Tüfeğin üzerindeki not kâğıdında "13 Kaleşnikof tüfek şarjörlü" yazmaktadır. Bir görevli "13 numaralı Kaleşnikof tüfek, şarjörlü" diye belirtmektedir. Tüfeği inceleyen bir görevli tornavida marifetiyle şarjörü tüfekten çıkardıktan sonra şarjörün içinde mermilerin olduğunu belirtmekte ve şarjörü kameraya göstermektedir. Ardından tüfeğin sürgüsünü geriye çekerek tüfeğin içinde bir adet patlamış kovan olduğunu söylemekte ve fişek yatağını kameraya göstermektedir. Tüfekteki boş kovanın çıkarılmasının ardından iki görevli deforme olmuş vaziyetteki şarjörün içinde bulunan mermi çekirdekleri ve kovanları çıkarmakta ve işlemler kamerayla kaydedilmektedir. 29 numaralı, 36 saniye uzunluğundaki, 9/2/2016 günü saat 18:06'da kaydedildiği anlaşılan videoda; görevliler tarafından bir önceki kayıtta şarjörün içinden çıkarılan kovan ve mermiler sayılarak fişek yatağından çıkan dahil 11 adet kovan ve 9 adet mermi çekirdeği bulunduğu belirlenmekte ve bu materyaller delil torbasına konulmaktadır.
- 30 numaralı, 9/2/2016 tarihinde saat 18.09'da kaydedildiği anlaşılan 56 saniye uzunluğundaki videoya göre kamera Emniyet Müdürlüğünün kameriyesi olduğu değerlendirilen alanda hasarlı bir Kalaşnikof marka tüfeği kaydetmektedir. Tüfeğin üzerindeki not kâğıdında "14 Kaleşnikof Tüfek şarjörlü" yazdığı görülmektedir. Bir görevli sesli olarak "14 numaralı şarjörlü Kalaşnikof" şeklinde belirtmektedir. Tüfeği inceleyen bir görevli şarjörün deforme olduğunu ve şarjörün içinin boş olduğunu belirtmektedir. Ardından sürgüyü geriye çekerek atım yatağını kontrol etmekte ve atım yatağının boş olduğunu belirtmektedir. Tüfek bu incelemenin ardından delil torbasına geri konulmuştur.
206. Soruşturma dosyalarında bulunan belgelerden, 9/2/2016 tarihinde C-3185 numaralı binada yapılan arama neticesinde ele geçirilerek Cizre Sulh Ceza Hâkimliği tarafından el konulan silahlar ile bu silahlara ait olduğu değerlendirilen şarjör, mermi ve kovanların balistik inceleme amacıyla 8/3/2016 tarihinde Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderildiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünden ele geçirilen silahlar için düzenlenen uzmanlık raporunun gönderilmesi istenilmiştir. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından gönderilen 30/3/2016 tarihli ve DYR-BLS-16-02085 numaralı uzmanlık raporunda yapılan tespitler özetle şöyledir:
i. 1972 EH 4512, AM 3941 1988, 1974 FE 4745, 1986 RN 4755, SO 4753 1988 numaralı silahlar; Kalaşnikof marka, 7.62 mm çap ve tipinde fişek atan, ayarlı gezli, tek tek veya seri hâlde atış yapabilen tüfeklerdir. Bu silahların mevcut hâlde el kundağı, mekanizma kapağı, kabza ve dipçik gibi kısımlarının zarar görmüş ve yanmış olması nedeniyle atış yapma kabiliyeti yoktur. Ancak bunlar tamir edilmeleri hâlinde 6136 sayılı Kanun kapsamında vahim olarak nitelenen silah vasfını haiz olur. Bu tüfeklerden elde edilen mukayese kovanlarının Merkezi Balistik Görüntü Analiz ve Tanıma Sisteminde (BALİSTİKA) kayıtlı olan çap ve tipine uygun kovanlar ile yapılan karşılaştırmalarında mevcut izlere atfen aralarında irtibat kurulamamıştır.
ii. 1974 272548 numaralı, diğerleriyle aynı nitelikteki Kalaşnikof marka tüfekten elde edilen mukayese kovanlarının BALİSTİKA'da kayıtlı bulunan kovanlar ile yapılan karşılaştırmasında ise 17/1/2016 tarihinde Yasef Mahallesi Berivan Caddesi No: 28 Cizre/Şırnak adresindeki Y-523 olarak numaralandırılan bina ve eklentilerinde yapılan aramada ele geçirilen 7,62x39 mm çapındaki toplam 15 kovandan 4'ünün birbiri ile uyumlu olduğu görülmüştür. Bu dört kovanın 1974 272548 numaralı Kalaşnikof marka tüfekten atıldığı sonucuna varılmıştır.
iii. İncelenen dört şarjör Kalaşnikof marka silahlara aittir ancak mevcut durumda deforme olmuş ve yanmış hâldedir.
iv. İncelenen kovanların bir kısmının parçalanmış olması ve kapsüllerinin bulunmaması, bir kısmının ise istimal edilmemiş olması sebebiyle karşılaştırma ve inceleme için karakteristik izler taşımadığı görülmüş ve mukayeseli bir inceleme yapmak mümkün olmamıştır.
207. Soruşturma dosyalarında bulunan belgelerden, 9/2/2016 tarihinde C-3185 numaralı binada yapılan arama neticesinde bulunan cesetlerin üzerilerindeki elbiseler ile ölü muayene işlemleri sırasında alınan svapların atış artığı ve atış mesafesinin tayini için inceleme yapılması talebiyle Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğüne gönderildiği tespit edilmiştir. Bunun üzerine Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünden bu materyaller hakkında düzenlenen uzmanlık raporlarının gönderilmesi istenilmiştir. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı Kimyasal İnceleme Şube Müdürlüğü tarafından Anayasa Mahkemesine gönderilen raporların içeriği özetle şöyledir:
i. 14/3/2016 tarihli ve Uz-DYR-KİM-16-01894 sayılı rapora göre (Yasemin Çıkmaz'ın üzerindeki elbiseler ve alınan svaplar) cesedin her iki el avuç içi ve üstü ile yanaklarından alındığı belirtilen svapların tamamında atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir. İncelenen elbiseler üzerinde atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiş, atış mesafesinin tayinine yönelik görüş belirtmek mümkün olmamıştır.
ii. 10/3/2016 tarihli ve Uz-DYR-KİM-16-1897 sayılı rapora göre (Serdar Özbek'in üzerindeki elbiseler) incelenen beyaz renkli giysi, siyah renkli kazak ve siyah renkli giysi üzerinde bulunan muhtelif sayıda delik ve parçalanma etrafında atış artıklarına rastlanmadığından atış mesafesi tayinine yönelik görüş belirtmek mümkün olmamıştır. Giysiler üzerinden alınan svaplarda atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir.
iii. 28/3/2016 tarihli ve Uz-DYR-KİM-16-1942 sayılı rapora göre (Asya Yüksel'in üzerindeki elbiseler ve alınan svaplar) cesedin sol el avuç içi ve sol el üstünden alındığı belirtilen svaplarda atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir. Sağ el avuç içi ve sağ el üstünden alınan svaplarda atış artıklarına rastlanmamıştır. İncelenen elbiselerden (bez ve giysi parçaları, ayakkabı, pantolon, çorap) alınan svaplar üzerinde atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiş, atış mesafesinin tayinine yönelik görüş belirtmek mümkün olmamıştır.
iv. 31/3/2016 tarihli ve Uz-DYR-KİM-16-2587 sayılı rapora göre (B.K.nın üzerindeki elbiseler ve alınan svaplar) cesedin sol el avuç içi, sol el üstü ve yanağından alındığı belirtilen svaplarda atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir. Sağ el avuç içi ve sağ el üstünden alınan svaplarda atış artıklarına rastlanmamıştır. İncelenen üç elbiseden ikisinin üzerinde atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiş, birinde ise atış artığı bulunmadığı anlaşılmıştır. Elbiselerin incelenmesinden atış mesafesinin tayinine yönelik görüş belirtmek mümkün olmamıştır.
v. 31/3/2016 tarihli ve Uz-DYR-KİM-16-08040 sayılı rapora göre (M.B.nin üzerindeki elbiseler ve alınan svaplar) cesedin yanağından alındığı belirtilen svaplarda atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir. Üzerinde kurumuş kan lekeleri bulunan, parçalanmış vaziyetteki haki renkli pantolon parçasında atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir. Elbiselerin incelenmesinden atış mesafesinin tayinine yönelik görüş belirtmek mümkün olmamıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
208. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun ek 2. maddesi şöyledir:
"Terör örgütlerine karşı icra edilecek operasyonlarda 'teslim ol' emrine itaat edilmemesi veya silah kullanmaya teşebbüs edilmesi halinde kolluk görevlileri, tehlikeyi etkisiz kılabilecek ölçü ve orantıda, doğrudan ve duraksamadan hedefe karşı silah kullanmaya yetkilidirler"
209. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Keşif" kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:
"(1) Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır.
(2) Keşif tutanağına, var olan durum ile olayın özel niteliğine göre varlığı umulup da elde edilemeyen delillerin yokluğu da yazılır."
210. 5271 sayılı Kanun'un "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."
211.5271 sayılı Kanun'un "Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri" kenar başlıklı 161. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür."
212. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kanunun hükmü ve amirin emri" kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
"(1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.
(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur."
213. 5237 sayılı Kanun'un "Meşru savunma ve zorunluluk hali" kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:
"(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."
214. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun "Zor ve silah kullanma" kenar başlıklı 16. maddesi şöyledir:
"Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedeni kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedeni gücü,
b) Maddi güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedeni kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında,
b) Bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
d) (Ek: 27/3/2015-6638/4 md.) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıyı teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde,
silah kullanmaya yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmaktı ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir."
215. 2559 sayılı Kanun'un "Adli görev ve yetkiler" kenar başlıklı ek 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir.
...
Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikayet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.
Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar.
...
Polis, suçun delillerini tespit etmek amacıyla, Cumhuriyet savcısının emriyle olay yerinde gerekli inceleme ve teknik araştırmaları yapar, delilleri tespit eder, muhafaza altına alır ve incelenmek üzere ilgili yerlere gönderir.
..."
216. 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun "Askerlerin silah kullanma yetkileri" kenar başlıklı 87. maddesi şöyledir:
"Askerler karakol, karakol nöbetçisi, devriye, nakliyat muhafazası hizmetlerinde veya asayişi temin için görevlendirildiklerinde aşağıda gösterilen hallerde silah kullanmaya yetkilidirler.
I - Silah kullanmasını gerektiren haller
a) Bu hizmetlerden birini yaparken müessir bir fiil ile taarruza uğranıldığı veya müeesir bir fiil veya tehlikeli bir tehdit ile bu hizmetlerle yapılmasına mukavemet edildiği takdirde bu taarruz ve mukavemetleri gidermek için,
b) Bir taarruz veya mukavemete hazırlanan ve silahını veya mukavemete elverişli bir aleti bırakmaya davet edildiği halde, bu davete derhal itaat etmiyen veyahut bıraktığı silahı veya aleti tekrar eline almaya davranan veya alan kimseyi itaate zorlamak için,
c) Bu kanunun 80 ve 81 inci maddeleri gereğince muvakkaten yakalanan bir şahsın veyahut muhafaza ve sevki kendisine tevdi edilmiş olan bir tutuklunun veya hükümlünün kaçması veya kaçmaya teşebbüs etmesi ve verilecek dur emrini dinlemediği görüldüğünde başka türlü ele geçirilmesi kabil olmadığı takdirde yakalanması için,
d) Kendi muhafazasına tevdi edilmiş olan insan ve her türlü eşyaya karşı vukubulan taarruzu defetmek için,
e) Bu maddede sayılan görevleri yapan askerlere karşı, sözle yapılan sataşma veya hareketlerin bertaraf edilmesi sırasında mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehlikeli bir tehditle karşılaşıldığında bu halleri gidermek için.
II - Silah kullanma derecesi
Bu maddede yazılı hizmetlerin yapılması sırasında silah kullanılması için başkaca bir çare kalmaması veya zaruret olması şarttır.
1. Şahıs veya topluluk silahsız ise; mukavemet, taarruz, müessir fiil veya tehdidin derecesine göre asayiş hizmeti ile görevli birlik komutanı gerekli uyarmayı yaparak silah kullanılacağını ihtar eder. Bu ihtara itaat edilmezse bunu sağlıyacak dereceden başlamak üzere silah kullanılır.
2. Şahıs veya topluluk silahlı veya taarruzun önemli derecede etkili kılacak şekilde aletleri taşıyorsa, silah veya aletlerin bırakılması ihtar olunur. Tecavüz taarruz veya mukavemet buna rağmen devam ederse itaati sağlıyacak dereceden başlamak üzere silah kullanılır.
III - Silah kullanma tarzı
1. Silah çeşitlerine göre etkili olabilecek şekilde kullanılır. Önce kesici ve dürtücü silahlar ile ateşli silahlar hedefe tevcih edilir, sonra ateşli silahların dipçik ve kabzaları kullanılır, daha sonra kesici ve dürtücü ve ateşli silahlar bilfiil kullanılır.
2. Silah kullanmak mutlaka ateş etmek değildir. Ateş etmek son çaredir. Önce havaya ihtar ateşi yapılır. Sonra ayağa doğru ateş edilir, mukavemet veya taarruza veyahut tehlikeli bir tehdide varan mukavemet hali devam ederse, hedef gözetilmeksizin ateş edilir.
IV - Ateş emri ve kendiliğinden ateş etmek
1. Ateş etmek bilhassa bunun için emir verilmiş olmasına bağlıdır.
2. Ateş emri verilmemiş olsa dahi her asker silahını kullanabilir. Ancak silahını kullanılacağı zamanın ve kullanma derece ve tarzının tayini her olayın cereyan ettiği haller ve şartlar göz önünde tutularak silahını kullanacak asker tarafından bizzat takdir olunur.
V - Ateş emri vermeye yetkili makamlar
1. Bu maddede yazılı görevleri yapmak için birliğe görev veren üst komutan olay yerinde bulunuyorsa sözle ateş emri vermeye yetkilidir. Komutan, bu emri yazı ile teyit eder.
2. Asayişe memur edilen kuvvetlerin olay yerinde bulunan birlik komutanı veya asayişe memur edilen birliğin parçalarına komuta eden en küçük komutan ve amirler dahi önceden emir verilmemiş olsa bile sözle ateş emri vermeye yetkilidir.
VI - Sorumluluk
Her olayın cereyan ettiği haller ve şartlar göz önünde tutulmak kaydiyle bu madde hükümlerine göre silahını kullanan askere ve silah kullanma emrini veren birlik komutanına sorumluluk yüklenemez.
VII - Soruşturma usulü ve adli yardım
Silah kullanmak zorunda kalan asker kişiler hakkında, hazırlık soruşturması Askeri Savcı, Cumhuriyet Savcısı veya yardımcıları tarafından yapılır. Haklarında dava açılan sanık asker kişiler duruşmadan vareste tutulabilir. Olayın mahiyetine ve kusurun derecesine göre sanığın mensup olduğu Bakanlıkça durumu uygun görülenlerin vekalet verdiği avukatın ücreti, bu bakanlıkların bütçesine konulacak ödenekten karşılanır. Avukat tutma ve avukatlık ücretinin ödeme usul ve esasları, Milli Savunma ve İçişleri bakanlıklarınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
217.211 sayılı Kanun'un 89. ve 90. maddeleri şöyledir:
"87 nci maddede gösterilen hallerden başka hizmete ait bir vazifeyi yaparken maruz kaldığı bir mukavemeti bertaraf etmek veyahut askere veya askeri eşyaya karşı yapılan bir tecavüze karşı koymak için silah kullanmak zarureti hasıl olursa, her asker silah kullanmaya salahiyetli ve vazifelidir."
"87 ve 89 uncu maddelerde gösterilen hallerden başka her asker meşru müdafaa halinde silah kullanmaya salahiyettardır."
218. 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nun "Silah kullanma yetkisi" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"Jandarma, kendisine verilen görevlerin ifası sırasında hizmet özelliğine uygun ve görevin gereği olarak kanunlarda öngörülen silah kullanma yetkisine sahiptir."
219. 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun 1. maddesi olay tarihinde yürürlükte olduğu şekliyle şöyledir:
"Memleketin umumi emniyet ve asayiş işlerinden Dahiliye Vekili mesuldür.
Dahiliye Vekili bu işleri, kendi kanunları dairesinde hareket eden Emniyet Umum Müdürlüğü ile Umum Jandarma Komutanlığı ve icabında diğer bütün zabıta teşkilatı vasıtası ile ifa ve lüzum halinde İcra Vekilleri Heyeti kararı ile ordu kuvvetlerinden istifade eder."
220. 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinin (D) fıkrasının ilgili kısmı olay tarihinde yürürlükte olduğu şekliyle şöyledir:
"Valiler, ilde çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleriyle bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla, İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından mümkün olan en hızlı vasıtalar ile müracaat ederek yardım isterler. Bu durumlarda ihtiyaç duyulan kuvvetlerin İçişleri Bakanlığından veya askeri birliklerden veya her iki makamdan talep edilmesi hususu, yardım talebinde bulunan vali tarafından takdir edilir. Valinin yaptığı yardım istemi geciktirilmeksizin yerine getirilir. Acil durumlarda bu istek sonradan yazılı şekle dönüştürülmek kaydıyla sözlü olarak yapılabilir.
Vali tarafından askeri birliklerden yardım istenmesi halinde; muhtemel olaylar için istenen askeri kuvvet, valinin görüşü alınarak olaylara hızla el koymaya uygun yerde, cereyan eden olaylar için ise olay yerinde hazır bulundurulur. Olayların niteliğine göre istenen askerî kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin komutanı tarafından, görevde kalış süresi, askerî birliğin komutanı ile koordine edilerek vali tarafından belirlenir. Askeri kuvvetin müstakilen görevlendirilmesi durumunda; verilen görev askeri kuvvet tarafından kendi komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkiler kullanılarak yerine getirilir. Güvenlik kuvvetleri ile yardıma gelen askeri kuvvet arasında işbirliği ve koordinasyon, yardıma gelen askeri birliğin komutanının da görüşü alınarak vali tarafından tespit edilir. Ancak, bu askeri birliğin belirli görevleri jandarma ya da polis ile birlikte yapması halinde komuta, sevk ve idare askeri birliklerin en kıdemli komutanı tarafından üstlenilir. Birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine aynı veya farklı askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülür. Bu esasların uygulanmasında, işbirliği ve koordinasyon sağlamak amacıyla gerekli görülen hallerde İçişleri Bakanı ilgili valilerden birini geçici olarak görevlendirir. Olayların sınır illerinde veya bu illere mücavir bölgelerde cereyan etmesi ve eylemcilerin eylemlerini müteakip komşu ülke topraklarına sığındıklarının tespit edilmesi durumunda valinin talebi üzerine ilgili komutan eylemcileri ele geçirmek veya tesirsiz hale getirmek maksadı ile, her defasında Genelkurmay Başkanlığı kanalı ile Cumhurbaşkanının müsaadesi tahtında, ihtiyaca göre kara, hava, deniz kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı unsurları ile komşu ülkelerin mutabakatı alınmak suretiyle mahdut hedefli sınır ötesi harekat planlayıp icra edebilir. (Değişik Cümle: 13/7/2013-6496/16 md.) Bu fıkra uyarınca görevlendirilen Türk Silahlı Kuvvetleri birliklerinin, bu fıkra kapsamındaki faaliyetleri, askerlik hizmet ve görevlerinden sayılır...
..."
221. 17/12/1983 tarihli ve 18254 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, olay tarihinde yürürlükte olan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’nin 24. ve 40. maddeleri ile 38. ve 39. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:
“Genel Yetki
Madde 24 - Jandarma, emniyet ve asayişi sağlama ve kamu düzenini koruma amacıyla Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda belirtilen gerekli her türlü güvenlik tedbirlerini almaya yetkilidir.
Zor Kullanma Yetkisi
Madde 38 - Jandarma kanun ve nizamlara uygun olarak kişileri yakalama veya toplulukları dağıtma sırasında karşılaştığı direnmeleri, kırmak, saldırıya yeltenen veya saldırıda bulunanları etkisiz duruma getirmek için zor kullanabilir.
Zor kullanmanın niteliği ve derecesi karşılaşılan direnme veya saldırıya göre değişmek üzere; yeterli biçimde ve nitelikte bedeni kuvvet, maddi güç ve şartları gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanmayı kapsar.
…
Toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda; zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gerecin seçimi öncelikle, kuvvetin başındaki komutana aittir. Bu konuda mülki amirin yetkileri saklıdır.
Silah Kullanma Yetkisi ve Bu Yetkinin Kullanılacağı Durumlar
Madde 39 - Jandarma, aşağıda yazılı hallerde silah kullanmaya yetkilidir:
a. Nefsini müdafaa etmek için,
b. Başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka suretle men'i mümkün olmayan bir saldırıyı savmak için;
…
g. Jandarmanın görevini yapmasına yalnız veya toplu olarak fiili mukavemette bulunulmuş veya fiili saldırı ile karşı gelinmişse,
h. Devlet nüfuz ve icraatına silahlı olarak karşı gelinmişse,
…
Silah Kullanmanın Kapsamı ve Uyulması Gereken Esaslar
Madde 40 - Silah kullanmak deyiminden, mutlaka ateş etmek anlaşılmaz. Ateş etmek, silah kullanmada en son çaredir. Buna bağlı olarak:
a. Bu yönetmeliğin uygulanmasında silah deyimi; ateşli silahları, kesici ve dürtücü silahları, önleyici, etkisiz duruma getirici ve savunmaya ilişkin aletleri cop, sis ve gaz bombalarını; gaz, boyalı ve boyasız basınçlı su püskürten, personel ve malzeme taşıyabilir zırhlı ve zırhsız araçları, helikopter ve uçakları kapsar.
b. Silah kullanma yetkisine sahip bulunan amir ve görevliler, kanun ve nizamların belirlediği yetkilerini zamanında kullanmaz ya da silahlarından yeterince yararlanmazsa, davranış ve tutumunun niteliğine göre cezalandırılır.
'Din ve vicdana göre lazım sayılan hareketler' ile 'şahsi tehlike korkusu' yüzünden silah kullanmaktan kaçınmış olmak cezayı kaldırmaz ve hafifletmez.
c. Silah kullanmada, olayın ve durumun özellikleri gözönünde bulundurularak; savunmaya ilişkin aletlerle önleyici ve etkisiz duruma getirici aletleri kullanılmasına öncelik verilir. Daha sonra, kesici ve dürtücü silahlarla, ateşli silahların hedefe yöneltilmesi safhasına geçilir. Etkili olunmadığında, dipçik ve kabzalar kullanılır. Buna rağmen amaç sağlanamamışsa, kesici ve dürtücü silahlarla, ateşli silahlar kullanılır. Ateşli silahların kullanılmasında sırasıyla; önce havaya ihtar atışı yapılır, sonra ayağa doğru ateş edilir. Buna rağmen silah kullanmaya yol açan olay ve durum bastırılamamışsa hedef gözetilmeden ateş edilir.
Bu sıranın her olayda aynen izlenmesi zorunlu değildir. Olayın özelliğine göre, sıra atlanabileceği gibi, şartları varsa doğrudan doğruya hedefe de ateş edilebilir.
Bu gibi durumlarda, neden bu şekilde hareket edildiği olay tutanağında açıkça ve özellikle belirtilir.
d. Ateşli Silahlarla Ateş edilmesi;
(1) Öncelikle bu konuda emir verilmiş olmasına bağlıdır.
(2) Ateş emri verilmemiş olsa bile 39 uncu maddede sayılan, durum ve özelliklerin ortaya çıkması nedeniyle, silahın kullanma zamanını, ölçü ve tarzını, her alandaki özel şartları gözönünde tutarak; her görevli kendisi değerlendirir ve saptar.
Diğer silahların kullanılması, emirle ve emirde belirtildiği şekilde olur."
222. 17/2/1983 tarihli ve 17962 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Polisin Adli Görevlerinin Yerine Getirilmesinde Delillerin Toplanması, Muhafazası ve İlgili Yerlere Gönderilmesi Hakkında Yönetmelik'in 7., 8. ve 9. maddeleri ile 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir :
"Madde 7 - Olay yerinde bulunan deliller toplanmadan olay yeri krokisi yapılır.
Yapılacak krokide, iz ve delillerin bulunduğu yerler, kesin ve doğru alınmış ölçüler, hava durumu, olayın zamanı, dosya numarası, krokiyi yapanın ismi, yönler ve birimin adı mutlaka yazılır.
Madde 8 - Olay yerinin incelenmesiyle belirlenen önemli yerlerin fotoğrafı çekilir.
Fotoğraf çekiminin tüm iz ve delilleri belirtecek şekilde, ölçekli, muhtelif açılardan ve en az iki poz olması gereklidir.
Madde 9 - Olayın mahiyet ve önemine göre olay yerinin, tekniğine uygun planı yapılır.
Madde 14 - Delillerin muhafazası, suç sayılan olayın meydana geldiği andan itibaren başlar.
Olay yerinin açık veya kapalı saha oluşu, hava durumu, delillerin kimyasal ve fiziksel özellikleri göz önünde bulundurularak gerekli koruyucu tedbirler alınır.
Olay yerinde kalması zaruri görülen deliller, soruşturma veya inceleme sonuçlanıncaya kadar görevlendirilecek nöbetçilerle korunur.
..."
223. Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20/2/2015 tarihli ve 158 sayılı İnsan Hakları İhlalleri ile İşkence ve Kötü Muamele İddialarına İlişkin Soruşturmalar konulu Genelgesi'nin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Yukarıda yapılan açıklamalar ve ilgili hükümler ile kararlar doğrultusunda;
1- Temel hak ve özgürlüklerin ve özellikle adil yargılanma hakkı ve diğer evrensel hakların korunması, kişi ve kurumların mağdur edilmemesi, toplumun yargıya olan güveninin devamının sağlanması, insan haklarına ilişkin ihlal kararları verilmesinin ve ülkemizin uluslararası alanda saygınlığının zedelenmesinin önlenmesi bakımından, soruşturmaların yürütülmesinde asıl yetki ve sorumluluğa sahip olan Cumhuriyet savcıları tarafından; soruşturma evresinin uluslararası sözleşmeler, AİHM kararları, Anayasa, kanunlar, yönetmelikler ve genelgelerde açıklanan ilkeler doğrultusunda hızlı, etkin, adil, eksiksiz ve insan haklarına saygılı bir şekilde yapılarak delillerin zamanında, tam ve hukuka uygun olarak toplanması suretiyle, yapılan soruşturmalardan kaynaklanan insan hakları ihlallerine fırsat verilmemesi,
2- İnsan hakları ihlali, işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin olarak yapılan soruşturmaların, kolluk kuvvetlerine bırakılmayarak bizzat Cumhuriyet başsavcısı ya da görevlendireceği bir Cumhuriyet savcısı tarafından etkili ve yeterli bir şekilde yürütülmesi,
3- Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, AİHM kararları ve bu konulardaki ilgili hukuki düzenlemelerin dikkatle takip edilmesi ve uygulanması,
4- İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi, işkence ve kötü muamele eylemlerinin gerçekleşmemesi konularında farkındalığı arttıracak tedbirlerin alınması,
Konularında gereken dikkat ve özenin gösterilmesini rica ederim."
224. 31/7/2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Adli Tıp Kurumu Uygulama Yönetmeliği'nin 10. maddesinin (c) bendi şöyledir :
"c) (Değişik:RG-30/10/2011-28100) Otopsinin sonuçlanması veya hüviyetin tespitinden sonra morg ihtisas dairesiyle ilgisi kalmayan ceset veya beraberindeki materyal, tahkikatı idare eden hakim veya Cumhuriyet savcısı veya hüviyet tespiti için gönderilen makam tarafından gömülmesinde sakınca olmadığını bildiren yazılı belge üzerine ailesine veya yakınlarına veya kimsesiz ise onbeş gün içinde (Değişik ibare:RG-7/1/2016-29586) belediyeye veya mülki idare amirliğine teslim edilir. Kimliği tespit edilmiş olmasına rağmen ailesi veya yakınları tarafından (Değişik ibare:RG-20/4/2016-29690) beş gün içinde teslim alınmayan cesetler de belediyeye veya mülki idare amirliğine gömülmek üzere teslim edilir. (Ek cümle:RG-16/1/2016-29595) Cesedin teslim veya gömülme işlemleri sırasında kamu düzeninin bozulabileceği veya toplumsal olayların meydana gelebileceği ya da suç işlenebileceği mülki idare amirince değerlendirildiği takdirde cesetler, gömülmek üzere doğrudan mülki idare amirliğine teslim edilir. Ancak; yabancı uyruklu kişiye ait olduğu tespit edilen ceset, ailesi, yakınları veya vatandaşı bulunduğu ülkenin diplomatik ya da konsolosluk temsilciliklerince tesliminin istenilmesi halinde, ülkelerine nakledilmek kaydıyla kendilerine ya da yetkili temsilcilerine teslim edilir. Ailesi veya yakınlarınca Ülkemizde defnedilmek istenilen, vatandaşı bulunduğu devlet tarafından ülkesine kabul edilmeyen, yabancı ölüm bildirimine diplomatik ya da konsolosluk temsilciliklerince onbeş gün içinde cevap verilmeyen (Ek ibare:RG-7/1/2016-29586) veya cevap verilmesine rağmen ailesi, yakınları veya yetkili temsilciliklerce (Değişik ibare:RG-20/4/2016-29690) beş gün içinde teslim alınmayan veya kimsesi bulunmayan yabancı uyruklu ceset ise o yer mülki idare amirliğinin belirleyeceği yerde gömülür. (Ek cümle:RG-17/12/2011-28145) Gerektiği hallerde İçişleri Bakanlığının belirleyeceği yerde ve şartlarda başka bir ilde de gömülebilir. Morg İhtisas Dairesi, kimlik belirlenmesi için gerekli görülen örnekleri alır ve beş yıl süreyle saklar. Morg ihtisas dairesine getirilen ve otopsinin sonuçlanması ile hüviyetinin tespitinden sonra morg ihtisas dairesi ile ilgisi kalmayan ve yakınlarınca alınmayan veya araştırmalar sonucu kimsesiz olduğu anlaşılan ceset veya kısımları adlî tahkikatla ilgisi kalmamış olması ve aksine vasiyeti bulunmaması şartıyla, en az altı ay süreyle muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere yüksek öğretim kurumlarına verilebilir. Ceset üzerinde tekrar bir inceleme yapılması ihtimali düşünülerek cesedin gömüldüğü yer veya mezara, morg defterindeki numarayı taşıyan bir işaretin konulacağı, cesedi alanlar tarafından yazılı olarak taahhüt edilir ve cesedi teslim alanların da adresleri ile imzaları alınır. Kanun ve yönetmelikler çerçevesinde organ ya da organ parçaları adlî mercilerden gerekli izinler alındıktan sonra, Adlî Tıp Kurumu Eğitim ve Bilimsel Araştırma Komisyonu ve Adlî Tıp Kurumu Etik Kurulunun da onayı ile transplantasyon için alınabilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Kuruluşların Kabul Ettiği İlkeler
225. 27/8/1990 ile 7/9/1990 tarihleri arasında yapılan 8. Birleşmiş Milletler Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı Konferansı'nda kabul edilen, güvenlik güçlerinin ateşli silah ve güç kullanımına ilişkin ilkelerin ilgili kısmı şöyledir:
“ ...
1. Kamu yetkilileri ve emniyet makamları, kanun adamlarının kişilere karşı zor ve silah kullanmaları hakkında yasalar çıkarıp düzenlemeler yaparlar ve bunları yerine getirirler.
Hükümetler ve kolluk kuvvetleri bu tür kurallar koyup düzenlemeler yaparlarken, zor ve silah kullanma ile bağlantılı olan ahlaki sorunları her zaman göz önünde tutarlar.
... Kişilerin ölümüne veya yaralanmasına yol açabilecek silahların kullanılmasını giderek sınırlama düşüncesiyle, uygun durumlarda kullanılmak üzere öldürücü olmayan etkisizleştirici silahlar da bu araçlara dahildir.
Yine aynı amaçla, başka türlü silahları kullanma ihtiyacını da düşürmek için kanun adamlarının kalkan, miğfer, kurşun geçirmez yelek ve kurşun geçirmez taşıtlar gibi kendilerini koruyucu araçlarla donatılmaları mümkündür.
...
9. Kanun adamları kendilerinin ve başkalarının öldürülmelerine veya ağır bir biçimde yaralanmalarına yönelik yakın bir tehlikeye karşı müdafaa halleri ile yaşama karşı ağır bir tehdit içeren ağır nitelikteki özel suçların işlenmesini önlemek, bu tür bir tehlike gösteren veya emirlere direnen bir kimseyi yakalamak veya böyle bir kimsenin kaçmasını önlemek amacı dışında ve bu amaçları gerçekleştirmek için daha hafif yöntemler yetersiz kalmadıkça başkalarına karşı silah kullanamazlar. Her halükarda sadece yaşamı korumak için kesinlikle kaçınılmaz olduğu zaman öldürmeye yönelik silah kullanılabilir.
10. Kanun adamları dokuzuncu prensipte belirtilen durumlarda, kendilerini gereği gibi tanıtarak silah kullanma niyetleri konusunda açık bir uyarıda bulunurlar ve uyarıya uyulabilmesi için yeterli zaman verirler. Eğer uyarıda bulunmak, kanun adamlarını gereksiz yere tehlikeye atacak ise veya başkaları için ölüm veya ciddi bir biçimde yaralanma riski yaratacak ise, veya olayın şartları içinde açıkça gereksiz veya anlamsız ise, uyarı yapılmaz.
...
20. Hükümetler ve kanunen yetkili kuruluşlar, kanun adamlarının eğitiminde, özellikle soruşturma sürecinde polis ahlakı ve insan hakları konularına, zor ve silah kullanmaktansa çatışmaları barışçıl bir biçimde çözüme kavuşturma, kalabalıkların davranışlarını anlama, ikna, müzakere ve arabulma gibi yöntemler de dahil, çeşitli alternatif yöntemler kullanma ve ayrıca zor ve silah kullanılmasını kısıtlama amacıyla teknik araçların kullanılmasına özel bir önem verirler. Kanunen yetkili kuruluşlar, eğitim programlarını ve isleyiş usullerini somut olaylar ışığında yeniden değerlendirirler.
...”
226. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 11/7/2002 tarihli toplantısında kabul edilen İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Hakkında İlkelerin ilgili kısmı şöyledir:
"I. Devletlerin herkesi teröre karşı koruma yükümlülüğü
Devletler, yetki alanları dahilinde bulunan herkesin temel haklarını, özellikle de yaşama hakkını terör eylemlerine karşı korumaya yönelik olarak tedbir almakla yükümlüdür. Bu müspet yükümlülük, Devletin bu ilkeler uyarınca terörle mücadelesini tamamen haklı kılar.
II. Keyfî uygulamanın yasaklanması
Devletlerin terörle mücadele konusunda aldığı tüm tedbirlerin her tür keyfiyetten ve ayrımcı ya da ırkçı muameleden uzak, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü gözeten tedbirler olması ve uygun bir denetime tâbi olması gerekir.
III. Terörle mücadele doğrultusundaki tedbirlerin hukuka uygunluğu
1. Devletlerin terörle mücadele amacıyla aldıkları tüm tedbirlerin hukuka uygun olması gerekir.
2. Alınan herhangi bir tedbirin insan haklarını kısıtlaması halinde, bu kısıtlamaların mümkün olduğunca açık bir şekilde ifade edilmesi, gerekli olması ve güdülen amaçla orantılı olması gerekir.
..."
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihadı
227. Sözleşme'nin 1. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkesin, bu Sözleşme’nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını sağlarlar."
228. Sözleşme'nin 2. maddesi şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması"
229. AİHM'e göre Sözleşme'nin 2. maddesi, yalnızca yaşam hakkını güvence altına almakla kalmayıp yaşamdan yoksun bırakmanın haklı gösterilebileceği durumları da belirleyen Sözleşme'nin en temel hükümlerinden biridir ve Sözleşme'nin 3. maddesi ile birlikte Avrupa Konseyini oluşturan demokratik toplumların temel değerlerinden birini de barındırır. Bu nedenle Sözleşme hükümleri katı bir şekilde yorumlanmalıdır (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 18894/91, 27/9/1995, § 147).
230. AİHM, üç terör zanlısının özel kuvvetler askerleri tarafından vurularak öldürülmesi olayında yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarını değerlendirdiği McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık kararında, devlet görevlilerinin güç kullanımı nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında tatbik edilecek bazı temel ilkeler belirlemiş ve bunları benzer davalarda birçok kez uygulamıştır.
231. Bu ilkelere göre Sözleşme’nin 2. maddesi, esasen bir bireyin kasten öldürülmesine izin verilen durumları tanımlamamakta ancak istenmeyen bir sonuç olarak yaşamdan yoksun bırakma ile sonuçlanabilecek güç kullanımına izin verilen durumları ortaya koymaktadır. Kullanılan gücün ikinci paragrafın (a), (b) ve (c) bentlerinde öngörülen amaçlardan herhangi birine ulaşmak için kesinlikle zorunlu (absolutely necessary) gücü aşmaması gerekmektedir. Sözleşme’nin 2. maddesinin ikinci paragrafında yer alan mutlak zorunluluk ifadesi, Sözleşme’nin 8. ila 11. maddelerinin ikinci paragrafları uyarınca ihlalin demokratik toplumda gerekli olup olmadığının belirlenmesinde normal olarak uygulanana göre daha katı ve zorlayıcı bir gereklilik testi uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Ölüme neden olan güç kullanımı, söz konusu maddenin bentlerinde öngörülen amaçlara ulaşmak için kesin olarak orantılı olmalıdır. AİHM, kasıtlı öldürücü güç kullanıldığı zaman yaşamdan yoksun bırakma durumlarında değerlendirmesini yaparken yalnızca gücü fiilen uygulayan görevlilerin eylemlerini değil aynı zamanda inceleme altındaki eylemlerin planlanması ve kontrolü gibi konular da dâhil olmak üzere tüm çevre koşullarını dikkatli bir incelemeye tabi tutmalıdır (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 148-150). Kanun uygulayıcı personel, tehlikeli teröristler ile mücadele ettiğinde bile ateşli silahların kullanımında belirli bir dereceye kadar dikkatli hareket etmelidir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 212).
232. McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık kararında AİHM, askerlerin -kendilerine verilen bilgiler ışığında- zanlıların bomba patlatmalarını ve ciddi can kayıplarına yol açmalarını önlemek için ateş etmenin gerekli olduğuna samimiyetle inandıklarını ve emirlere uyarak yaptıkları eylemlerini, masum hayatları korumak için kesinlikle gerekli olarak algıladıklarını kabul etmiştir. AİHM bu nedenle Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci paragrafında belirtilen meşru amaçlardan birini gerçekleştirmek için devlet görevlileri tarafından güç kullanımının haklı görülebileceğini, askerlerin eylemlerinin iyi nedenlerden dolayı o zaman geçerli olarak algılanan ancak daha sonra yanlış olduğu ortaya çıkan dürüst bir inanca dayandığını, bunun aksini iddia etmenin devlete ve onun kolluk kuvvetlerine görevlerini yerine getirirken, belki de kendi hayatlarına ve başkalarının hayatlarına mal olacak şekilde gerçekçi olmayan bir yük yüklemek olacağını ifade ederek askerlerin öldürme eylemlerinin 2. maddeyi ihlal etmediğine karar vermiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık § 200).
233. Buna karşılık AİHM, güç kullanımının Sözleşme'nin 2. maddesiyle uyumlu olup olmadığına karar verirken yalnızca güç kullanan kişilerin eylemlerinin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olup olmadığını değil aynı zamanda operasyonun planlama ve kontrol aşamalarının ölümcül güce başvurulmasını en aza indirmeye uygun olup olmadığını da incelemektedir (Ergi/Türkiye, B. No: 23818/94, 28/7/1998, § 79; McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 194; Cangöz ve diğerleri/Türkiye, B. No: 7469/06, 26/4/2016, § 112). Ölümcül güç yetkililer tarafından bir polis operasyonu kapsamında kullanıldığında devletin Sözleşme kapsamındaki pozitif yükümlülüklerini negatif yükümlülüklerinden ayırmak zordur. Bu durumlarda AİHM normalde polis operasyonunun yetkililer tarafından -mümkün olan en geniş ölçüde- ölümcül güce başvurulmasını, can kayıplarını en aza indirecek şekilde planlanıp planlanmadığını ve güvenlik operasyonunun araç ve metotlarının seçiminde mümkün olan bütün önlemlerin alınıp alınmadığını inceleyecektir (Finogenov ve diğerleri/Rusya B. No: 18299/03 ve 27311/03, 20/12/2011, § 208). AİHM; önüne gelen bazı başvurularda, başvuruya neden olan olayların uzmanlığının çok ötesinde özellikler barındırdığını, devlet güçlerinin kontrolleri sınırlı bir olay konusunda müthiş bir zaman baskısı altında hareket etmek zorunda kaldıklarını, bu nedenle sert bir mutlak zorunluluk testi uygulanmasının imkânsız hâle gelebildiğini kabul etmiştir (AİHM'in çok sayıda sivilin teröristlerce rehin alındığı bir olayda mutlak zorunluluk testi konusundaki değerlendirmeleri için bkz. Finogenov ve diğerleri/Rusya, §§ 211-215 ve burada yapılan atıflar).
234. AİHM polis veya antiterör operasyonları söz konusu olduğunda genellikle güvenlik görevlileri tarafından kullanılan gücün Sözleşme'nin 2. maddesinde tahdidi olarak sayılan amaçlardan birini gerçekleştirmek için kullanılıp kullanılmadığı konusunu, gücün bu amaçlara ulaşmak için mutlak zorunlu olup olmadığı hususu ile birlikte incelemektedir. AİHM kararlarına göre devlet görevlileri tarafından ölümcül güç kullanımında Sözleşme'nin 2. maddesinde tahdidi olarak sayılan her üç meşru amaç da geçerli olabilmektedir. AİHM bu kararların bazılarında yaşam hakkının ihlal edildiğine, bazılarında ise ihlal bulunmadığına karar vermiştir (Sözleşme'nin 2 (a) maddesine göre nefsi müdafaa ve yasa dışı şiddete karşı koruma amacı kapsamında ölümcül güç kullanımının orantısız olması nedeniyle ihlal bulunan birçok örnek arasından bkz. Gül/Türkiye, B. No: 22676/93, 14/12/2000, § 83; 2 (b) maddesi kapsamında bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme ve yasa dışı şiddete karşı koruma amacı kapsamında öldürmenin orantılı bulunduğu Yüksel Erdoğan ve diğerleri/Türkiye, B. No: 57049/00, 15/12/2007, §§ 99, 100; hayatı koruma amacı kapsamında ateş açma eyleminin mutlak zorunlu bulunduğu Ahmet Özkan ve diğerleri/Türkiye, B. No: 21689/93, 6/4/2004, §§ 305, 306; kararları).
235. AİHM kararlarında Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci paragrafının (c) bendinde öngörülen bir ayaklanma ya da isyanın yasaya uygun olarak bastırılması amacı diğer bentlerde belirtilen amaçlara nazaran daha az yer almaktadır. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (Komisyon) tarafından verilen Stewart/Birleşik Krallık (B. No: 10044/82, 10/7/1984) kararında yer alan değerlendirmeler önem taşımaktadır. Anılan kararda Sözleşme'ye taraf devletlerin iç hukuklarında ayaklanma ve isyan kavramlarının hukuki tanımı konusunda farklılıklar olabileceği, Sözleşme bakımından ise ayaklanma ve isyan kavramlarının Komisyon ve AİHM tarafından bağımsız bir değerlendirmeye tabi tutulacağı belirtilmiştir. Aynı kararda, ayaklanma kavramının kesin bir tanımına ve açıklamasına gerek olmadığı, buna karşılık devriye gezen askerlere ciddi şekilde yaralanmalarına neden olabilecek şekilde roket fırlatan 150 kişilik hasmane bir grubun eylemlerinin her hâlükârda ayaklanma oluşturduğu kabul edilmiştir. Stewart/Birleşik Krallık kararında ayrıca güç kullanımının gözetilen meşru amaçla katı bir şekilde orantılı olması gerektiği ve orantılılığın ulaşılmak istenen bu meşru amacın doğası gözetilerek değerlendirileceği belirtilmektedir. Anılan karara göre Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci paragrafının (c) bendi hükmü, yetkililerin yükselen şiddet karşısında herhangi bir geri çekilme veya eylemden kaçma zorunluluğu bulunmaksızın harekete geçmelerini öngörmektedir (Stewart/Birleşik Krallık, S. 162 ve 172).
236. AİHM Güleç/Türkiye (B. No: 21593/93, 27/7/1998) kararında, bir gösteri yürüyüşüne katılan kalabalık bir grubun şiddet eylemleri neticesinde 24 güvenlik görevlisinin yaralandığı, kamuya ve özel kişilere ait birçok taşınır-taşınmazın zarar gördüğü olayları Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci paragrafının (c) bendi kapsamında isyan (riot) olarak kabul etmiştir (Güleç/Türkiye, §§ 68-71). Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin toplu şiddet eylemlerini bastırmak için güç kullanılmasının 2. maddesinin ikinci paragrafının (c) bendi hükmü kapsamında isyanın bastırılması olarak değerlendirildiği kararlar da bulunmaktadır (Perişan ve diğerleri/Türkiye, B. No: 12336/03, 20/5/2010, § 78; Kavaklıoğlu ve diğerleri/Türkiye, B. No: 15397/02, 6/10/2015, § 181). AİHM Çeçenistan bölgesindeki kalabalık grupların yasa dışı silahlı eylemlerine karşı Rusya tarafından ölümcül güç kullanılmasını incelediği Isayeva/Rusya kararında ise yasa dışı silahlı ayaklanmayı (illegal armed insurgency) bastırmak için hava ve topçuluk dâhil muharebe silahlarıyla donatılmış askerî birliklerin kullanılabileceğini kabul etmiştir (Isayeva/Rusya, B. No: 57950/00,24/2/2005, § 180).
237. AİHM, ölümün devlet görevlilerinin eylemlerinden kaynaklandığının iddia edildiği başvurularda -özellikle bu konuda bir ihtilaf bulunması hâlinde- öncelikle ölümün gerçekten devlet görevlilerinin eylemleriyle meydana gelip gelmediğini belirlemektedir. Örnek olarak AİHM Yaşa/Türkiye (B. No: 22495/93, 2/9/1998) kararında, soruşturma dosyasındaki belgelerin başvurucunun ölümüne neden olan saldırının güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirildiğine dair yeterli maddi bulgu içermediğini belirterek Sözleşme'nin 2. maddesinin esas bakımından ihlal edilmediğine karar vermiştir (Yaşa/Türkiye, § 97).
238. AİHM'e göre güvenlik güçlerinin güç kullanımı sonucunda ölüm meydana gelmişse kullanılan gücün mutlak surette gerekli olandan fazla olmadığını ve Sözleşme'nin 2. maddesinde belirtilen amaçların yerine getirilmesi bakımından orantılı olduğunu göstermek devletlerin yükümlülüğündedir (Cangöz ve diğerleri, § 105; Şahismail Can ve diğerleri/Türkiye, B. No: 23029/04, 15/9/2020, § 91). Bu nedenle ölümün devlet görevlilerinin eylemlerinden kaynaklandığı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmuyorsa AİHM, incelemesine öldürmeyi gerekçelendirme ya da aydınlatma yükümlülüğü olarak adlandırılabilecek bu yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediğini belirlemeye çalışarak devam etmektedir (Gülbahar Özer ve diğerleri/Türkiye, B. No: 44125/06, 2/7/2013, § 59).
239. AİHM, önüne gelen birçok başvuruda öldürmeyi gerekçelendirme yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğini araştırırken özellikle ölüm olayı nedeniyle başlatılan soruşturmaları incelemiş ve soruşturmanın eksik yapıldığını belirlediği hâllerde 2. maddenin esas ve usul bakımından ayrı ayrı ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. AİHM'in bu davalarda benimsediği yoruma göre soruşturmanın etkili ve olaylarla ilgili gerçek olguları ortaya koymak için yeterli olmadığı, çok fazla cevapsız soru bıraktığı durumlar ihlale neden olur. Devletin ölümü gerekçelendirme yükümlülüğü taşıdığı davalarda soruşturmada atılan adımların incelenmesi sadece soruşturmanın usule ilişkin gerekliliklere uygun olup olmadığını tespit etme amacına hizmet etmekle kalmaz, ayrıca kullanılan gücün ilgili koşullarda gerekli olup olmadığını ve böylece devletin öldürmeyi gerekçelendirme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini belirlemeyi de sağlar (Cangöz ve diğerleri, §§ 114, 139, 140; Beker/Türkiye, B. No: 27866/03, 24/3/2009, §§ 43, 44, 53; Özcan ve diğerleri/Türkiye, B. No. 18893/05, 20/4/2010 §§ 61 73; Gülbahar Özer ve diğerleri/Türkiye, §§ 59, 75, 76; Bişar Ayhan ve diğerleri/Türkiye, B. No: 42329/11 ve 47319/11, 18/5/2021, §§ 60, 61 ve 74, 75). AİHM, aynı yaklaşımı benimsediği yakın tarihli Şahismail Can ve diğerleri kararında ise yukarıda açıklanan yorumuna ek olarak soruşturmanın etkin olmamasının kendi başına Sözleşme'nin 2. maddesinin ihlaline neden olduğunu, bununla birlikte olayların etkin bir soruşturmayla tespit edilmemesinin hükûmetin kullanılan gücün mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu AİHM'e gösterdiği şeklinde kabul edilemeyeceğini belirterek esas ve usul yükümlülükleri bakımından bir ayrım yapmaksızın 2. maddenin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Şahismail Can ve diğerleri, §§ 101, 102; ayrıca AİHM'in benzer gerekçeyle esas ve usul yükümlülükleri bakımından bir ayrım yapmaksızın Sözleşme'nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar verdiği bir başka başvuru için bkz. Döndü Günel/Türkiye, B. No: 34673/07, 6/9/2016, § 35).
240. Sözleşme'nin 2. maddesindeki yaşamı koruma yükümlülüğü, 1. maddesinde düzenlenen insan haklarına saygı yükümlülüğü ile ele alındığında devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucunda meydana gelen ölüm olaylarıyla ilgili resmî ve etkili bir soruşturma yapılmasını gerektirmektedir. Soruşturmanın amacı, yaşamı koruyan ulusal mevzuatın etkili bir şekilde uygulanması ve devlet görevlilerinin sorumluluklarında gerçekleşen ölüm olaylarıyla ilgili hesap vermelerini sağlamaktır (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan [BD], B. No: 43577/98, 43579/98, 6/7/2005, § 110). Bununla birlikte 2. madde kapsamındaki yaşamı koruma yükümlülüğüne uyulup uyulmadığını belirlemek için gerekli durumlarda soruşturma, yalnızca doğrudan öldürücü güç kullanan devlet görevlilerinin eylemlerinin değil aynı zamanda operasyonların planlanması ve kontrolü gibi konular da dâhil olmak üzere tüm çevre koşullarının dikkate alınmasına izin verecek kadar geniş olmalıdır (Al-Skeini ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 55721/07, 7/7/2021, § 163).
241. AİHM'e göre 2. madde kapsamındaki usule ilişkin yükümlülük, silahlı çatışma bağlamı da dâhil olmak üzere zorlu güvenlik koşullarında da uygulanmalıdır (Güleç/Türkiye, § 81; Ergi/Türkiye, §§ 79, 83). Ölümün genel şiddet, silahlı çatışma veya isyan koşullarında meydana gelmesi durumunda soruşturmacıların önüne engeller çıkabilir, somut kısıtlamalar, daha az etkili soruşturma önlemlerinin kullanılmasını zorunlu kılabilir veya soruşturmanın gecikmesine neden olabilir. Bununla birlikte 2. madde kapsamındaki yaşamı koruma yükümlülüğü -zorlu güvenlik koşullarında bile- yaşam hakkının iddia edilen ihlallerine ilişkin etkili ve bağımsız bir soruşturma yürütülmesini sağlamak için tüm makul adımların atılmasını gerektirir (Al-Skeini ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 164; ayrıca Irak'taki Hollanda askerlerinin ölümcül güç kullandıkları bir olayda soruşturma yükümlülüğü ile ilgili değerlendirmeler için bkz. Jaloud/Hollanda [BD], B. No: 47708/08, 20/11/2014, §§ 226-228).
242. AİHM birçok kararında ölüm olayıyla ilgili soruşturmanın resmî görevliler tarafından resen yürütülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bir başka deyişle yetkililer ölüm olayını haber almalarının ardından kendiliğinden hareket etmelidir. Ölenin akrabalarının şikâyette bulunmalarını bekleyemezler ya da herhangi bir soruşturma prosedürünün yürütülmesini ölenin akrabalarına bırakamazlar. Dolayısıyla ölenin yakınlarının inisiyatifiyle yürütülen ve fail olduğu iddia edilen kişinin kimliğinin tespitini veya cezalandırılmasını içermeyen hukuk davaları, devletin yaşam hakkı konusundaki usule ilişkin yükümlülüklerine uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınamaz. Devletin 2. madde kapsamındaki usule ilişkin yükümlülüğü sadece tazminata hükmedilerek de yerine getirilemez (birçok karar arasından bkz. Al-Skeini ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 165 ve burada yapılan atıflar).
243. Usule ilişkin yükümlülüğün yerine getirilmiş sayılması için soruşturmanın etkili olması gerekmektedir. AİHM, devlet görevlilerinin güç kullanımı nedeniyle ölüm olaylarında soruşturmanın etkili sayılabilmesi için hangi unsurları taşıması gerektiğini birçok kararında açıklamıştır. Buna göre öncelikle, soruşturmadan sorumlu ve soruşturmayı yürüten kişiler, olaylara karışan veya karışma olasılığı bulunan kişilerden bağımsız olmalıdır. Bu, yalnızca hiyerarşik veya kurumsal bağlantı yokluğu değil pratik bir bağımsızlık anlamına da gelir. Bir başka deyişle soruşturma makamları hem hukuki olarak hem de uygulamada bağımsız olmalıdır (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001, § 106; Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye [BD], 24014/05, 14/4/2005, § 177; silahlı çatışma sırasında bir kişinin ölümünü soruşturan savcının büyük oranda olaya karışan jandarmalar tarafından sağlanan bilgilere dayanması nedeniyle yapılan değerlendirmeler için bkz. Ergi/Türkiye, §§ 83, 84; asker şüphelilerle ilgili soruşturmanın hiyerarşik bağları bulunan askerî soruşturma makamları tarafından yürütüldüğü bir olayla ilgili değerlendirmeler için bkz. Mocanu ve diğerleri/Romanya [BD], B. No: 10865/09, 45886/07 ve 32431/08, 17/9/2014, §§ 332-334).
244. AİHM kararlarında soruşturmanın etkili sayılabilmesi için ikinci bir koşul olarak yeterli olması gerektiği belirtilmektedir. Soruşturmanın yeterli olması, gerçeklerin ortaya çıkarılmasına, kullanılan gücün koşullara göre haklı olup olmadığının ve sorumluların belirlenmesine ve -gerekirse- belirlenen sorumluların cezalandırılmasına yol açabilmesi gerektiği anlamına gelir (Mustafa Tunç ve Fecire Tunç, § 172; Armani da Silva/Birleşik Krallık [BD], B. No: 5878/08, 30/3/2016, § 233; Kaya/Türkiye, B. No: 22729/93, 19/2/1998, § 87). Soruşturmanın sonuçları, ilgili tüm unsurların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmalı ve Sözleşme'nin 2. maddesinin ikinci paragrafının öngördüğü mutlak gerekenden fazla olmayan standardıyla karşılaştırılabilir bir standart uygulamalıdır. Soruşturmada, davanın koşullarını veya sorumlu kişiyi belirleme kabiliyetini zayıflatan herhangi bir eksiklik, soruşturmanın etkili sayılmamasına neden olabilir (Nachova ve diğerleri/Bulgaristan, § 113).
245. AİHM kararlarında soruşturmanın derhâl başlatılması ve makul bir hızda yürütülmesi, etkili olabilmesinin unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. AİHM'e göre belirli durumlarda soruşturmanın ilerlemesini engelleyen zorluklar olabilir. Bununla birlikte ölümcül güç kullanımının soruşturulmasında derhâl harekete geçilmesi, yetkililerin hukukun üstünlüğüne bağlılıklarına olan güveni sürdürmek ve yasadışı eylemlere ilişkin herhangi bir gizli anlaşma veya hoşgörü izlenimini önlemek için esas olarak kabul edilebilir (Opuz/Türkiye, B. No: 33401/02, 9/6/2009,§ 150, Armani da Silva/Birleşik Krallık, § 237).
246. AİHM, etkili bir soruşturmanın ve sonuçlarının teoride olduğu kadar pratikte de hesap verebilirliği güvence altına almak için yeterli bir derecede kamu denetimine açık olması gerektiğini kabul etmektedir (McKerr/Birleşik Krallık, B. No: 2883/95, 4/5/2001, § 115). Gerekli olan kamu denetiminin derecesi durumdan duruma değişebilir. AİHM Armani da Silva kararında, özel şahıslar veya diğer soruşturmalar üzerinde olumsuz etki yaratma ihtimali nedeniyle polis raporlarının ve soruşturma materyallerinin ifşa edilmesi veya yayımlanmasının 2. madde kapsamında otomatik bir gereklilik olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir (Armani da Silva/Birleşik Krallık, § 236).
247. Bununla birlikte soruşturmanın etkili sayılabilmesi için her durumda, mağdurun en yakın akrabası meşru menfaatlerini korumak için gerekli olduğu ölçüde soruşturma prosedürüne dâhil edilmelidir (soruşturmada verilen kararların tebliğ edilmemesi nedeniyle bu ilkenin yerine getirilmediğine dair değerlendirmeler için bkz. Güleç/Türkiye, § 82; aile üyelerinin gelişmelerden haberdar edilmemesi, olayların kendi versiyonlarını ifade etmelerine fırsat verilmemesi ile ilgili değerlendirmeler için bkz. Gül/Türkiye, § 93; başvurucuların soruşturma dosyasının bir kopyasına sahip olmamaları ile ilgili değerlendirmeler için bkz. Benzer ve diğerleri/Türkiye, B. No: 23502/06, 12/11/2013, § 193).
248. AİHM, Çadıroğlu/Türkiye kararında yetkili kamu makamlarının ölümden haberdar edilmiş olmalarının ipso facto olarak bu makamlara ölüm olayıyla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmesi yükümlülüğü getirdiğini belirtmiş ve ölen kişinin yakınlarının soruşturma prosedürlerine katılmamaları nedeniyle başvuru yollarının tüketilmesi kuralının yerine getirilmediği iddialarını reddetmiştir (Çadıroğlu/Türkiye, B. No: 15762/10, 3/9/2013, §§ 30, 36; aynı yöndeki başka bir karar için ayrıca bkz. Sultan Dölek ve diğerleri/Türkiye, 34902/10, 28/4/2015, §§ 43-45).
249. Sözleşme'nin 2. maddesi herkesin yaşam hakkının yasayla korunacağı hükmüne amirdir. AİHM, bu hükmün devletlere egemenlik alanlarındaki kişilerin hayatlarının korunması için gerekli adımların atılması yönünde pozitif bir yükümlülük getirdiğini kabul etmektedir. Devlet yaşam hakkına yönelen tehditleri engelleme amacıyla yasal ve idari bir çerçeve ortaya koymalıdır (Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/2014, §§ 71, 89). Bu pozitif yükümlülük, devletin kişiye karşı suçların işlenmesini caydırmak için etkili ceza hukuku hükümleri koyarak ve bu hükümlerin ihlallerinin önlenmesi, bastırılması ve cezalandırılması için bir kanun uygulayıcı mekanizma tarafından desteklenmesini sağlayarak yaşam hakkını güvence altına alma görevini içerir. Ayrıca uygun durumlarda, başka bir bireyin suç oluşturan fiillerinden dolayı hayatı tehlikede olan bir bireyi korumak için yetkililere önleyici operasyonel tedbirler alma konusunda pozitif bir yükümlülük de yükler (Paul ve Audrey Edwards/Birleşik Krallık, B. No: 46477/99, 14/3/2002, § 54).
250. AİHM, Osman/Birleşik Krallık ([BD], B. No: 23542/94, 28/10/1998) kararında devletlerin -belirli ve iyi tanımlanmış bazı şartlarda- egemenlik alanlarındaki kişilerin yaşam haklarını başka kişilerin suç oluşturan eylemlerine karşı korumak için önleyici pratik tedbirler alma yükümlülüğü olduğunu kabul etmiştir (Osman/Birleşik Krallık, § 115). Anılan kararda belirtilen pozitif yükümlülüğün hangi şartlarda ortaya çıkacağına dair belirlemeler de yer almaktadır. Buna göre öncelikle modern toplumları yönetmenin (policing) içerdiği zorluklar, insan davranışının öngörülemezliği ve öncelikler ve kaynaklar açısından yapılması gereken operasyonel seçimler gözönünde bulundurulduğunda böyle bir yükümlülük, yetkililere imkânsız veya orantısız bir yük getirmeyecek şekilde yorumlanmalıdır. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için ikinci şart, yetkililerin bir kişinin hayatının bir başka kişinin suç oluşturan eylemleri nedeniyle gerçek ve yakın bir tehlikeyle karşılaştığını bildikleri veya bilmeleri gerektiği bir durumda, yetkileri dâhilinde bu tehlikeyi önleyecek tedbirleri almadıklarının AİHM'i tatmin edecek bir şekilde ortaya konulmuş olmasıdır (Osman/Birleşik Krallık, § 116). AİHM Finogenov ve diğerleri/Rusya kararında ayrıca bu yükümlülüğün ortaya çıkması için yetkililerin durum üzerinde belirli bir derecede kontrolü ellerinde bulundurması gerektiğini kabul etmiştir (Finogenov ve diğerleri/Rusya, § 209).
251. AİHM Özpolat ve diğerleri/Türkiye (B. No: 23551/10, 27/10/2015) kararında, daha sonra vefat eden bir kişinin yakalama işlemi sırasında başından ağır yaralanmasına rağmen tıbbi tedaviden zamanında yararlandırılmadığına ilişkin şikâyeti yaşam hakkının maddi boyutu kapsamında inceleyerek ihlal kararı vermiştir. Anılan bu kararda, olay yerindeki polis ekiplerinin yaralıya olay yerinde tıbbi yardım uygulanması amacıyla herhangi bir tedbir almadıkları ve yaralının derhâl hastaneye kaldırılması için ek bir ambulans çağırmayı düşünmedikleri hususları vurgulanmıştır (Özpolat ve diğerleri/Türkiye, §§ 71-78). AİHM, askerî bir operasyon sırasında yaralanan bir kişinin hastaneye ivedilikle götürülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarını incelediği bir başka başvuruda ise başvurucuların iddialarını ulusal makamlar önünde temellendirmemeleri ve AİHM önünde ise özellikle ölen kişinin yaralandıktan sonra kısa bir süre de olsa yaşadığını düşündürecek herhangi bir delil sunmamaları nedeniyle Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir(Muhacir Çiçek ve diğerleri/Türkiye, B. No: 41465/09, 2/2/2016, §§ 78-82).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
252. Anayasa Mahkemesinin 5/7/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
253. Başvurucu Abdullah Çıkmaz'ın adli yardım talebinin Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Birinci Komisyonunun 13/10/2017 tarihli kararıyla kabul edildiği anlaşılmıştır. Diğer başvurucuların adli yardım talepleri yönünden yapılan değerlendirmede ise yargılama giderlerini karşılamaya maddi imkânları bulunmadığını gösteren belgeleri başvuru dosyalarına ekledikleri ve UYAP üzerinden yapılan araştırmada kayıtlı mal varlıkları bulunmadığı anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenlerle Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
254. "Başvuru Süreci" bölümünde açıklandığı üzere kişi ve konu yönünden ilgili görülen bireysel başvurular birleştirilmiştir ve somut başvuruda yedi ayrı bireysel başvuru formu bulunmaktadır. Bu başvurulardan bazılarında eksikliklerin giderilmesi taleplerine verilen kapsamlı yanıtlarda yeni hak ihlali iddiaları dile getirilmiştir. İddiaların daha iyi anlaşılmasını temin için her başvurucu bakımından dile getirilen hak ihlali iddialarına ayrı ayrı yer verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Yine aynı gerekçeyle Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in öldüğünün anlaşılmasından önce Anayasa Mahkemesine yapılan geçici tedbir talepli başvurularda dile getirilen iddialara ayrıca yer verilmiştir.
1. 27/1/2016 Tarihli ve 2016/1652 Numaralı Başvuru
a. Mehmet Tunç ve Asya Yüksel Yönünden Dile Getirilen İddialar
255. 27/1/2016 tarihli başvuruda başvurucuların avukatları, fiilî imkânsızlık nedeniyle başvurucuların vekâletname veya yetki belgesi çıkaramadıklarını, meselenin mahiyeti nedeniyle tedbir talebinin acil olarak değerlendirilmesi gerektiğini, eksikliklerin daha sonra ikmal edileceğini belirtmiştir (başvurucuların İçtüzük'ün 73. maddesi uyarınca geçici tedbir kararı verilmesi talepleri hakkında bkz. § 31 vd.). Bu başvuruda başvurucu avukatları aşağıdaki iddialarla Anayasa'nın 17. ve 19., Sözleşme'nin 2., 3. ve 5. maddelerinin koruması altındaki yaşam, işkence ve kötü muamele yasağı ile özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğinin tespit edilmesini talep etmiştir:
i. Mehmet Tunç ve Asya Yüksel güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu ağır yaralanmış ve sokağa çıkma yasağı uygulanan Cizre ilçesi Cudi Mahallesi Bostancı Sokak No: 23 adresinde bulunan binanın bodrum katında tamamı yaralı, bazıları ölüm döşeğinde olan çok sayıda başka kişi ile birlikte bekletilmektedir. Bu kişilerin hastaneye sevkleri yapılmadığı gibi eve yönelik bombardıman devam etmektedir.
ii. Cizre ve diğer yerlerdeki sokağa çıkma yasakları idari kararlarla ilan edilmiştir. Bu yasakların dayanağı olarak gösterilen 10/6/1949 tarihli ve 5242 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinde sokağa çıkma yasağı açıkça bir tedbir olarak yer almamaktadır. Bu durumda sokağa çıkma yasakları idarenin keyfî uygulamaları şeklindedir ve yasallık ilkesine uygun değildir. Aynı zamanda bu yasaklar demokratik bir toplumda gereklilik ve orantılılık şartlarını da sağlamamaktadır.
iii. Devletin yaşamı koruma konusunda pozitif bir yükümlülüğü bulunmaktadır. Başvurucular Cudi Mahallesi'nde bekletilmekte ve hiçbir şekilde ambulans ve sağlık yardımı geçişine izin verilmemektedir. Sokağa çıkma yasağını ihlal, güvenlik güçleri bakımından doğrudan yaşam hakkını ihlal ya da vücut bütünlüğüne zarar verme gerekçesi olmuştur. Bütün bu durumlar başvurucuların yaşam haklarının ihlal edilme tehlikesini yakın ve ciddi olarak yaşamalarına neden olmuştur.
iv. Öte yandan Cizre ilçesi sokağa çıkma yasakları nedeniyle süresiz şekilde kamu hizmetlerinden mahrum bırakılmıştır. Temel gıdaya ve sağlık hizmetlerine neredeyse hiç erişim imkânı sağlanmamıştır. Başvurucuların ağır yaralı şekilde bekletildikleri de gözetildiğinde özgürlükten yoksun bırakma şartlarının ağırlığı Sözleşme'nin 3. ve 5. maddeleri anlamında insan onurunu zedeleyen bir noktaya ulaşmıştır.
b. Eksiklik Bildirimine Verilen 26/12/2017 Tarihli Cevapta Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in Yakınları Tarafından Dile Getirilen İddialar
256. 27/1/2016 tarihli başvuruda, başvurucu avukatlarından İçtüzük'ün 66. maddesi uyarınca eksikliklerin giderilmesi istenilmiş, avukatlar 26/12/2017 tarihinde gönderdikleri kapsamlı bir yazıyla eksikliklerin giderildiğini, Mehmet Tunç adına başvuruya eşi Zeynep Tunç ve babası Ahmet Tunç tarafından; Asya Yüksel adına başvuruya babası Abdulkerim Ürün tarafından devam edileceğini bildirmiştir (süreçle ilgili açıklamalar için ayrıca bkz. §§ 2-13). Eksikliklerin giderilmesi konulu bu yazıda olay ve olgularla ilgili olarak başvurucuların anlatımları ve dile getirdikleri iddialar özetle şöyledir:
i. Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in ölümleri ile ilgili soruşturmalar devam etmektedir. Ancak AİHM'in Akdıvar ve diğerleri/Türkiye ([BD],B. No: 21893/93, 16/9/1996) kararında belirttiği ilkeler uyarınca sokağa çıkma yasakları döneminde yaşanan ölüm olaylarıyla ilgili soruşturmalar pratikte etkisiz olduğundan bireysel başvuru için soruşturmaların sonuçlanmasını beklemeye gerek bulunmamaktadır. Soruşturma kapsamında Savcılıklar delillerin toplanmasını istemiş, ayrıca Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in cesetleri üzerine otopsi yapılmış ve kimlikleri tespit edilmiştir. Cizre'de sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan olaylarla ilgili çok sayıda ulusal ve uluslararası insan hakları örgütü ve yetkilisi rapor düzenlemiş, açıklamalarda bulunmuş ve ciddi şekilde insan hakları ihlalleri yaşandığına dair görüş ve kuşkularını dile getirmiştir.
ii. Şırnak ve Diyarbakır'da ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili idare mahkemelerinde açılan iptal davalarında yürütmeyi durdurma talepleri reddedilmiştir. Cizre'de 4/9/2015-12/9/2015 tarihlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının iptali için Cizre'de ikamet eden bir kişi tarafından açılan iptal davası Mardin 1. İdare Mahkemesinin 19/10/2016 tarihli ve 2016/2445 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
iii. Mehmet Tunç'un ölümü nedeniyle uğradıkları zararların tazmini için yakınları idareye başvuru yapmıştır. Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonu 31/3/2017 tarihinde bu talebi reddetmiştir. Bunun üzerine Mardin İdare Mahkemesinde iptal ve tam yargı davası açılmıştır. İptal ve tam yargı davaları maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yeterli değildir. Genellikle mahkemeler savcılıklardan soruşturma dosyalarını istemektedir. Soruşturmalar yetersiz olduğu için olayların ne şekilde gerçekleştiğinin tam yargı davası ile ortaya konulması da mümkün değildir.
i. Anayasa'nın 17. ve Sözleşme'nin 2. Maddeleri Uyarınca Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
(1) Ölüm Olaylarıyla İlgili Yürütülen Soruşturmaların Etkili Olmaması
257. Somut başvuruya konu ceza soruşturmaları ile ilgili AİHM içtihatları (bkz. §§ 229-251) ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri tarafından yayımlanan memoranduma (bkz. §§ 62, 63) atıf yapan başvurucular, soruşturmalarda birçok eksiklik bulunduğunu iddia etmişlerdir. Başvuruculara göre;
i. Olay yerinde bulunan cesetlerin vücut bütünlüğü bozulduğu için ölü muayenesinde ölüm sebebi belirlenememiş ve cesetler otopsi için çevre illere gönderilmiştir. Bölgede devam eden çatışmalar ve can güvenliğinin olmaması nedeniyle hiçbir olay yeri incelemesine savcılar katılmamıştır. Polisler tarafından düzenlenen olay yeri inceleme tutanaklarında cesetlerin ve silahların bulunduğu yerler tam olarak belirtilmemiştir. Kroki düzenlenmemiştir. Fotoğraf ve video kayıtlarının içeriğine dair bir bilgi yoktur. Olay yeri gerektiği gibi korunmamış, binalar iş makineleriyle yıkılmış, içlerinde ceset parçaları bulunan molozlar kepçelerle dere kenarına dökülmüştür. Bazı cesetler otopsiye kıyafetleri çıkarılarak gönderilmiştir. Polisin el koyduğu bazı kıyafetlerin akıbeti dosyalardan anlaşılamamaktadır. Soruşturmalarda uzun süre işlem yapılmamış, Savcılar tarafından genellikle aynı matbu talep gönderilmiştir. Bu matbu taleplere karşılık polisler de yalnızca başvurucu adlarının değiştiği matbu cevaplar göndermiştir. Bazı dosyalarda, olay yeri ve otopsilerin görüntü kayıtlarının verilmesi talebi kısıtlılık ve gizlilik gerekçeleriyle reddedilmiş, böylece soruşturmaların kamu denetimine açık olma kriteri ihlal edilmiştir.
ii. Soruşturmalarda verilen görevsizlik ve takipsizlik kararlarında başvurucuların yakınlarının güvenlik güçleri tarafından öldürüldükleri kabul edilmesine karşılık hiçbir güvenlik görevlisinin ifadesi alınmamıştır. Başvurucuların yakınlarının kim tarafından, nerede ve nasıl öldürüldüğünden çok bunların örgüt üyesi olup olmadığına yönelik delil toplanmıştır. İnsan Hakları Komiserine göre soruşturmada araştırılması gereken husus, ölen kişilerin terörist olup olmadığı değil güç kullanımının mutlak zorunlu ve orantılı olup olmadığıdır. Genellikle gizli tanıkların ifadelerine dayanılmasına rağmen gizli tanıklar Mahkemelerde verdikleri ifadelerinde ilk beyanlarını baskı ve işkence altında verdiklerini söyleyerek beyanlarından dönmüşlerdir. Diğer deliller Facebook ve Twitter gibi internet siteleri ile Kürt basınında yer alan haberlere dayandırılmaktadır. Savcılar bu delilleri bir araya getirerek ölenlerin örgüt üyesi olduklarına ve silahlı çatışmada öldüklerine kanaat getirerek görevsizlik/takipsizlik kararları vermiştir. Devam eden soruşturmalarda da aynı kararlar verilecektir.
(2) Yaşam Hakkının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
258. Başvurucuların yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiaları özetle şöyledir:
i. Operasyonun planlanması ve kontrolü konusunda eksiklikler bulunmaktadır. 13/12/2015 tarihinde Başbakanlık tarafından ilgili kurumlara gizli bir yazı gönderilmiş ve güvenlik operasyonlarında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının görevlendirilmesi, operasyonu askerî birliğin en kıdemli komutanının sevk ve idare etmesi istenmiştir. Bakanlık tarafından AİHM'e verilen bilgilere göre dört aşamadan oluşan bir operasyon planı bulunmaktadır. Operasyonda görev alan personel, operasyon düzenlenecek olası binalar, emir gelmeden ateş açılmaması ve silaha son çare olarak başvurulması hususları bu planda yer almaktadır. Buna karşılık operasyonda hangi silahların kullanıldığı konusunda bir bilgi yoktur. Soruşturma dosyalarına yansıyan telsiz konuşması kayıtlarına göre operasyonda tanklar, zırhlı muharebe araçları, havan ve roketler kullanılmıştır. Ölenlerin vücudunda yanıklar oluşması nedeniyle hangi silahın kullanıldığı özellikle önemlidir.
ii. HDP Cizre raporu ve yaralıların durumlarını takip eden bazı HDP milletvekillerinin beyanlarına göre yaralılara yardım götürülmemesi ve ambulansların geçmemesi için özellikle bir silahlı çatışma mizanseni yaratılmıştır. Yaralıların bulundukları binaya ambulans geçişi olmadığı belirtilmesine rağmen yaralanan güvenlik güçlerine dakikalar içinde sağlık yardımı ulaştırılmıştır. Sözleşme'nin 2. maddesindeki yaşamı koruma konusundaki pozitif yükümlülüğe ek olarak Anayasa Mahkemesinin tedbir talebinin reddine dair kararında kim olduklarına bakılmaksızın yaralıların bulundukları yerin tespiti ve sağlık yardımına erişimlerinin sağlanması yönündeki talebine de aykırı davranılmıştır.
iii. Öte yandan C-3185 numaralı binanın olduğu bölgede 7/2/2016 tarihinde Cizre'nin büyük kısmında hissedilen şiddetli bir patlama yaşanmıştır. Bu patlamanın hangi silah nedeniyle oluştuğu bilinmemektedir. Bunun ardından haber ajanslarına Cizre'deki operasyonda altmış terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiği yönünde haberler yansımıştır. Operasyonlarda herkes terörist olarak kodlandığından ölen sivillerin sayısı bilinmemektedir.
iv. Soruşturma dosyalarında başvurucuların yakınlarının meşru ve orantılı güç kullanımı sonucu öldürüldükleri belirtilmiştir. Bu durumda operasyonun yaşam hakkını korumayı ve ölüm riskini en aza indirmeyi sağlayacak şekilde planlanıp planlanmadığını ve operasyonda kullanılan ölümcül gücün mutlak zorunlu olup olmadığını açıklama yükümlülüğü Hükûmete aittir. Operasyona katılan/yöneten kişilerin ifadeleri de alınmadığından operasyon planı, operasyonun yürütülüş şekli, hangi silahların hangi durumlarda kullanıldığı anlaşılamamaktadır. Ölenlerin bulundukları binadan canlı olarak çıkmaları ya da teslim olmaları için müzakere yürütülüp yürütülmediği belli değildir. Bu durum, varsa teslim olmak isteyenlerin hayati tehlikesini artırmıştır.
v. Operasyona dair bir çatışma kaydı bulunmamaktadır. MOBESE kayıtları toplanmamıştır. Savcılar olay yerine gitmemiştir. Kroki düzenlenmemiş, cenazelerin ve silahların bulundukları yerler tam olarak belirlenmemiştir. Bu hâlde yaralı olarak bodruma sığınan herkes terörist olarak kabul edilmiştir. Ölenlerde atış artıkları bulunması ateş ettiklerine dair kesin bir delil değildir. Çatışma yaşanmış olsa bile gücün orantılı olup olmadığı incelenmelidir. HDP raporuna göre C-3185 numaralı binaya 7/2/2016 tarihinde güçlü bir patlayıcıyla müdahale edilmiştir. Bina tamamen yıkılmıştır. Bulunan cesetler yanmış durumdadır. Olay yerinde bulunan silahlar AK-47'dir. Bu durumda binaların tamamen yıkılması, cesetlerin parçalanması ve yanması neticesini doğuran bir silahın kullanılması orantılı değildir.
ii. Anayasa'nın 19. ve Sözleşme'nin 5. Maddeleri Uyarınca Özgürlük ve Güvenlik Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
259. Başvurucular, Venedik Komisyonunun sokağa çıkma yasakları hakkında düzenlediği rapora atıfta bulunarak Türk hukukunda sokağa çıkma yasağının yalnızca 13/5/1971 tarihli ve 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu, 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nda yer aldığını, 5442 sayılı Kanun'un valilere açıkça sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi vermediğini, olağanüstü hâl ilan edilmemesi nedeniyle bu Kanunlardaki güvencelerin uygulanmasının engellendiğini, İl İdaresi Kanunu açıkça yetki vermediğinden temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasında yasallık ilkesinin gerçekleşmediğini iddia etmiştir. Başvuruculara göre ambulans geçişine izin vermeyecek derecede katı uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında yakınlarının hayatlarını kaybetmeleri nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakları ihlal edilmiştir.
iii. Anayasa'nın 17., 20. ve 24., Sözleşme'nin 3., 8. ve 9. Maddeleri Uyarınca Kötü Muamele Yasağı, Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı ile Din ve Vicdan Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
260. Başvurucular; Adli Tıp Kurumu Uygulama Yönetmeliği başta olmak üzere otopsisi tamamlanan cenazelerin saklanması, yakınlarına teslimi ve defnini düzenleyen ulusal mevzuatın 2016 yılı Ocak ve Nisan aylarında değiştirildiğini, yakınlarının vücut bütünlüğü kaybolmuş cenazelerini günlerce bulamadıklarını, bulduktan sonra ise mevzuat değişikliği nedeniyle istedikleri yerde aile fertlerinin katılımı ve uygun dinî törenle defnedemediklerini, bu nedenle belirtilen haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
iv. Anayasa'nın 36. ve 125. ile Sözleşme'nin 34. Maddeleriyle Korunan Bireysel Başvuru Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
261. Başvurucular; temsilcileri olan Av. Ramazan Demir'in 2011 yılında başlayan bir soruşturma nedeniyle 6/4/2016 tarihinde bazı sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek tutuklandığını, bu sırada Ramazan Demir'in sokağa çıkma yasakları ile ilgili hak ihlalleri yaşandığı gerekçesiyle AİHM ve Anayasa Mahkemesi önündeki birçok başvuruda temsilci sıfatıyla hareket etmekte olduğunu, bu tutuklamayla AİHM'e başvuruların esası hakkındaki görüşlerini göndermesinin engellenmek istendiğini ve başvuruların geri çekilmesi yönünde baskı oluşturulmaya çalışıldığını, böylece bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. 2018/22599 Numaralı Başvuruda Mehmet Tunç'un Yakınları Tarafından Dile Getirilen İddialar
262. Mehmet Tunç'un ölümüyle ilgili yürütülen ceza soruşturmasının tamamlanmasının ardından yapılan 2018/22599 numaralı bireysel başvuruda Mehmet Tunç'un yakınları olan başvurucular maddi olaylarla ilgili anlatımlarda bulunmuştur. Bu anlatımlara göre;
i. Mehmet Tunç Cizre'de bodrum olarak tabir edilen yerlerde yaralıların bulunduğunu kamuoyuna duyuran siyasetçidir. Mehmet Tunç, kardeşi O.T.nin güvenlik operasyonları sırasında yaralanması ile ilgili olarak AİHM nezdinde yapılan tedbir talepli başvurularda başvurucudur. Bunun sonrasında Mehmet Tunç basına, ailesine, milletvekillerine telefonla ulaşarak Cizre'de yaşananları anlatmaya çalışmıştır. 20/1/2016 tarihinde HDP milletvekilleri, Cizre Belediyesi görevlileri ve halktan kişiler ellerinde beyaz bayraklarla Nusaybin Caddesi'nden Cudi Mahallesi'ne giderek sokakta bulunan cenazeleri almışlar ancak dönüşte bu gruba ateş açılması sonucu ölen ve yaralananlar olmuştur. Bu olayın ardından Nusaybin Caddesi güvenlik güçlerince kapatılmış ve Cudi Mahallesi ile irtibat kesilmiştir.
ii. Mehmet Tunç, 24/1/2016-26/1/2016 tarihlerinde telefonla yaptığı açıklamalarda Bostancı Sokak No: 23 adresinin tedbir taleplerinde bildirilmesinden sonra binanın sürekli olarak güvenlik güçlerince vurulduğunu ve yaralıların durumunun ağır olduğunu anlatmıştır. 26/1/2016 tarihinde binada yaralı olarak bekleyen ve ölen kişilerin ailelerinden oluşan bir grubun olay mahalline geçişi güvenlik güçlerince engellenmiştir. Binada bulunan bazı yaralıların öldüğü bilgisinin alınmasının ardından HDP milletvekillerinin İçişleri Bakanlığı nezdindeki girişimleri sonucu yaralıların alınması için izin çıktığı bildirilmiştir. Buna karşılık olay yerine giden ambulansların önü polislerce kesilmiş ve ambulanslar eskort eşliğinde Emniyet Müdürlüğüne götürülmüştür. Mehmet Tunç, 27/1/2016 tarihinde Med Nuçe televizyonuna bağlanarak binada beş cenaze olduğunu, panzerden binaya ateş edildiğini, ya binadan çıkarak keskin nişancıların hedefi olacaklarını ya da bodruma gidip infazı bekleyeceklerini söylemiştir. Aynı gün Avrupa Parlamentosunda yapılan görüşmeye telefonla bağlanan Mehmet Tunç, dört katlı binanın havan toplarıyla tamamen yıkıldığını, dört kişinin öldüğünü, yirmi dört kişinin yaralandığını, oradaki dostlara seslenip AKP Hükûmetini uyararak Cizre üzerindeki bu ablukayı kaldırmasını istediğini söylemiştir.
iii. 28/1/2016 tarihinde Cizre Belediyesine ait ambulanslar olay yerine geçmek isterken çatışma yaşandığı bahanesiyle engellenmiştir. Aynı tarihte Başbakan ve Sağlık Bakanı tarafından açıklamalar yapılmış ve teröre karşı mücadele yürütüleceği ancak yaralı kim olursa olsun hastaneye yetiştirmek için her türlü tedbirin alınacağı söylenmiştir.
iv. 29/1/2016 tarihinde bodrumda yaralı ve bitkin durumda olan kişilerin isimleri Milletvekili Faysal Sarıyıldız'a bildirilmiş ve Faysal Sarıyıldız tarafından kamuoyuna açıklanmıştır.
v. 30/1/2016 tarihinde Koordinasyon ve Kriz Masasından gerekli güvenceler alındıktan sonra Belediye ve Sağlık Bakanlığına ait ambulanslar yaralıların bulunduğu binaya hareket etmiş ve binaya 150-200 metre kalana kadar yaralılarla telefon iletişimi sağlanmıştır. Ancak güvenlik güçleri ambulansların geçişine izin vermemiş ve yaralıların bulunduğu bodruma saldırmıştır. Bu olay, Milletvekili Meral Danış Beştaş ile bodrumda yaralı olarak bekleyen M.Y. arasındaki telefon konuşmalarına da yansımıştır.
vi. 31/1/2016 tarihinde yaralıların hastaneye ulaştırılması için Cizre'ye giden dokuz doktor, dört sağlık personeli ve bir ambulans şoföründen oluşan sağlık ekibinin Cizre'ye geçişine izin verilmemiştir.
vii. 4/2/2016 tarihinde Med Nuçe televizyonuna bağlanan Mehmet Tunç bulundukları binanın havan ve tank atışlarıyla vurulması sonrası yangın çıktığını, bulundukları yere duman dolduğunu ve ateş sıçramaya başladığını, itfaiyenin gelerek yangını söndürmesi gerektiğini, aksi hâlde evde bulunan yaralı ve çocukların yanacaklarını ifade etmiştir. Buna karşılık itfaiyenin olay yerine geçişine izin verilmemiş ve Mehmet Tunç, Milletvekilleri Faysal Sarıyıldız ile İdris Baluken'e dokuz kişinin yanarak hayatını kaybettiğini ve yirmi beş kişinin yaralandığını telefonla iletmiştir. 5/2/2016 tarihinde HDP heyeti bu olayla ilgili bir açıklama yayımlayarak sabah saatlerinde telefonla arayan kişinin yanan binanın gece boyunca saldırı altında tutulduğunu ve dokuz kişinin yanarak öldüğünü söylediğini, öğlen saatlerinde aynı kişinin tekrar arayarak ambulanslar yerine operasyonel birliklerin geldiğini, yaralılar ile cenazeleri nakletmek yerine teslim olun çağrıları yaptıklarını, dışarı çıkmaları hâlinde ise infaz edilme durumları olduğunu söylediğini belirtmiştir.
viii. 5/2/2016 tarihinde Med Nuçe televizyonuna bağlanan Mehmet Tunç, binaya yönelik operasyonlarda kimyasal veya lav silahları kullanıldığını ve dokuz kişinin yanarak öldüğünü, kendisi de dâhil yanma nedeniyle yaralıların bulunduğunu, insanların önceden çıkan yangın nedeniyle değil kullanılan silahlar nedeniyle öldüklerini, cenazelerin defnedilmeden incelenerek Birleşmiş Milletler nezdinde bir analiz yapılması ve kullanılan silahların ortaya çıkarılması gerektiğini söylemiştir. Bodrumlarda silahlı insanlar varmış gibi bodrumların imha edildiğini, 13-14 yaşlarındaki çocukların öldüğünü, yaralı olarak bulunanların katledileceği korkusu yaşadığını ifade etmiştir.
ix. 6/2/2016 tarihinde Şırnak Valiliği yazılı açıklamasında ikinci bodrumun bulunduğu binayı kastederek binadan kaçan teröristlerin binayı ateşe verdikleri iddiasında bulunmuştur. 7/2/2016 tarihinde Hükûmete yakın medya kuruluşları söz konusu binaya yönelik operasyonda altmış kişinin öldürüldüğü yönünde haber yapmıştır.
263. Başvurucular, bu açıklamaların ardından daha önce Mehmet Tunç'un da aralarında bulunduğu kişiler için tedbir talebiyle birlikte yapılan bireysel başvuruda dile getirilenlere benzer anlatımlarda bulunarak (bkz. §§ 256-261) Anayasa'nın 17. ve Sözleşme'nin 2. maddeleri uyarınca yaşam haklarının; Anayasa'nın 19. ve Sözleşme'nin 5. maddeleri uyarınca özgürlük ve güvenlik haklarının; Anayasa'nın 17., 20. ve 24., Sözleşme'nin 3., 8. ve 9. maddeleri uyarınca kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün; Anayasa'nın 36. ve 125. ile Sözleşme'nin 34. maddeleriyle korunan bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmektedir. Başvurucular ayrıca Mehmet Tunç'un ölümüyle ilgili soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile bu karara yaptıkları itirazın reddine dair kararların gerekçeli karar hakkı bağlamındaki adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini iddia etmektedir.
3. 9/2/2016 Tarihli ve 2016/2602 Numaralı Başvuru
a. Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek Adına Dile Getirilen İddialar
264. 9/2/2016 tarihli başvuruda; başvurucu avukatları, fiilî imkânsızlık nedeniyle başvurucuların vekâletname veya yetki belgesi çıkaramadıklarını, meselenin mahiyeti nedeniyle tedbir talebinin acil olarak değerlendirilmesi gerektiğini, eksikliklerin daha sonra ikmal edileceğini belirtmiştir (başvurucuların İçtüzük'ün 73. maddesi uyarınca geçici tedbir kararı verilmesi talepleri hakkında bkz. § 50 vd.). Bu başvuruda Anayasa'nın 17. ve 19., Sözleşme'nin 2., 3. ve 5. maddelerinin koruması altındaki işkence ve kötü muamele yasağı ile yaşam, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğinin tespit edilmesini talep eden başvurucular özetle şu iddiaları dile getirmiştir:
i. Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu ağır yaralanmış ve sokağa çıkma yasağı uygulanan Cizre ilçesi Cudi Mahallesi Narin Sokak'ta numarasını bilmedikleri bir binanın bodrum katında onlarca başka yaralı kişi ile birlikte bekletilmektedir. Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek ile aynı yerde bekletilen diğer kişilerin yakınları tarafından 112 ve 155 numaralı yardım hatları aranarak yapılan yardım çağrıları sonuçsuz kalmıştır. 7/2/2016 tarihinde haber ajanslarında başvurucu yakınlarının bekletildikleri yakın bir evin bodrum katında altmış kişinin öldürüldüğü duyurulmuştur. Bölgeye yönelik saldırılar devam etmektedir.
ii.Cizre ve diğer yerlerde ilan edilen sokağa çıkma yasakları idari kararlarla ilan edilmiştir. Bu yasakların dayanağı olarak gösterilen 5242 sayılı Kanun'un 11. maddesinde sokağa çıkma yasağı açıkça bir tedbir olarak yer almamaktadır. Bu durumda sokağa çıkma yasakları idarenin keyfî uygulamaları şeklini almaktadır ve yasallık ilkesine uygun değildir. Aynı zamanda bu yasaklar demokratik bir toplumda gereklilik ve orantılılık şartlarını da sağlamamaktadır.
iii. Devletin yaşamı koruma konusunda pozitif bir yükümlülüğü bulunmaktadır. Başvurucular Cudi Mahallesi'nde bekletilmekte ve hiçbir şekilde ambulans ve sağlık yardımı geçişine izin verilmemektedir. Sokağa çıkma yasağını ihlal güvenlik güçleri bakımından doğrudan yaşam hakkını ihlal ya da vücut bütünlüğüne zarar verme gerekçesi olmaktadır. Bütün bu durumlar başvurucuların yaşam haklarının ihlal edilme tehlikesini yakın ve ciddi olarak yaşamalarına neden olmaktadır.
iv. Öte yandan Cizre ilçesi sokağa çıkma yasakları nedeniyle süresiz şekilde kamu hizmetlerinden mahrum bırakılmıştır. Temel gıdaya ve sağlık hizmetlerine neredeyse hiç erişim yoktur. Başvurucuların ağır yaralı şekilde bekletildikleri de gözetildiğinde özgürlükten yoksun bırakma şartlarının ağırlığı Sözleşme'nin 3. ve 5. maddeleri anlamında insan onurunu zedeleyen bir noktaya ulaşmıştır.
b. Eksiklik Bildirimine Verilen 26/12/2017 Tarihli Cevapta Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in Yakınları Tarafından Dile Getirilen İddialar
265. 9/2/2016 tarihli başvuruda, başvurucu avukatlarından İçtüzük'ün 66. maddesi uyarınca eksikliklerin giderilmesi istenilmiş ve avukatlar tarafından 26/12/2017 tarihinde gönderilen kapsamlı bir yazıyla eksikliklerin giderildiği, Yasemin Çıkmaz adına başvuruya babası Abdullah Çıkmaz tarafından; Serdar Özbek adına başvuruya babası Abdülkerim Özbek tarafından devam edileceği bildirilmiştir (süreçle ilgili açıklamalar için ayrıca bkz. §§ 2-13). Eksikliklerin giderilmesi konulu bu yazıda olay ve olguların başvurucular tarafından yapılan anlatımları ile dile getirilen iddialar özetle şöyledir:
i. Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın ölümleriyle ilgili soruşturmalar sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ve bu kararların ardından Anayasa Mahkemesine ayrı ayrı bireysel başvurularda bulunulmuştur. Soruşturma dosyasında yer alan otopsi raporuna göre Yasemin Çıkmaz'ın vücudunda yanıklar vardır ve sağ bacağı kopmuştur. Serdar Özbek'in ölüm nedeni olarak bomba veya benzeri mühimmat patlaması sonucu oluşan yaralanmalar gösterilmiştir. Cizre'de sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan olaylarla ilgili çok sayıda ulusal ve uluslararası insan hakları örgütü ve yetkilisi rapor düzenlemiş, açıklamalarda bulunmuş ve ciddi şekilde insan hakları ihlalleri yaşandığına dair görüş ve kuşkularını dile getirmiştir.
ii. Şırnak ve Diyarbakır'da ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili idare mahkemelerinde açılan iptal davalarında yürütmeyi durdurma talepleri reddedilmiştir. Cizre'de 4/12/2015-12/9/2015 tarihlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının iptali için Cizre'de ikamet eden bir kişi tarafından açılan iptal davası Mardin 1. İdare Mahkemesinin 19/10/2016 tarih ve 2016/2445 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
iii. Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in ölümleri nedeniyle uğradıkları zararların tazmini için yakınları idareye başvuru yapmışlardır. Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonu 31/3/2017 tarihinde bu talebi reddetmiştir. Bunun üzerine Mardin İdare Mahkemesinde iptal ve tam yargı davası açılmıştır. İptal ve tam yargı davaları maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yeterli değildir. Genellikle mahkemeler savcılıklardan soruşturma dosyalarını istemektedir. Soruşturmalar yetersiz olduğu için olayların ne şekilde gerçekleştiğinin tam yargı davası ile ortaya konulması da mümkün değildir.
iv. Başvurucular ayrıca yukarıda (bkz. §§ 257-261) yer verilen aynı olay ve gerekçelere dayanarak; Anayasa'nın 17. ve Sözleşme'nin 2. maddeleri uyarınca yaşam haklarının; Anayasa'nın 19. ve Sözleşme'nin 5. maddeleri uyarınca özgürlük ve güvenlik haklarının; Anayasa'nın 17., 20. ve 24., Sözleşme'nin 3., 8. ve 9. maddeleri uyarınca kötü muamele yasağının, özel ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün; Anayasa'nın 36. ve 125. ile Sözleşmenin 34. maddeleriyle korunan bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
4. Yasemin Çıkmaz'ın Ölümü Nedeniyle Yürütülen Soruşturmanın Tamamlanmasının Ardından Yapılan 2017/14431 Numaralı ve Serdar Özbek'in Ölümü Nedeniyle Yürütülen Soruşturmanın Tamamlanmasının Ardından Yapılan 2017/27999 Numaralı Başvurularda Dile Getirilen İddialar
266. Başvurucular; yakınları Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in sokağa çıkma yasakları kapsamında başlatılan operasyonlar sırasında on bir kişi ile birlikte kaldıkları bodrum katında önce ağır şekilde yaralandığını, sonrasında ısrarlı yardım ve ambulans taleplerinin cevapsız bırakılması neticesinde hayatlarını kaybettiğini iddia etmektedir. "Olaylar ve Olgular" bölümünde yer verilen çeşitli ulusal ve uluslararası kuruluşların raporları ile AİHM'in McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık; Ergi/Türkiye; Dink/Türkiye (B. No: 2668/07, 6102/08, 30079/08, 7072/09 ve 7124/09, 14/9/2010); Benzer ve diğerleri/Türkiye ile Tagayeva ve diğerleri/Rusya (B. No: 26562/07, 13/4/2017) kararlarında belirtilen olay ve ilkelere atıf yapan başvurucular; yaşam hakkının, etkili soruşturma yükümlülüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
267. Başvuruculara göre Anayasa Mahkemesine yapılan 9/2/2016 tarihli başvuruda dile getirilen geçici tedbir uygulanması ve binaların bodrum katında mahsur kalan kişilerin bizzat kendileri ya da yakınları tarafından 112 ve 155 hatlarına bildirilen yardım talepleri nedeniyle Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek ve diğer kişilerin bulundukları yer bilinmektedir. Buna karşılık bina bombalanmaya devam edilerek Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek ve binadaki diğer kişiler öldürülmüştür. Devlet, yaşamı koruma yükümlülüğü ile birlikte operasyonun sivillerin hayatını en az tehlikeye sokacak şekilde planlanması yükümlülüğüne de aykırı davranmıştır. Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in cesetlerinin parçalanmış olması karşısında operasyonda kullanılan gücün mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle yaşam hakkı esas bakımından ihlal edilmiştir.
268. Soruşturma savcılar tarafından değil polisler tarafından yürütülmüş ve tarafsızlık ilkesi ihlal edilmiştir. Olay yerinde sürekli keşif halinde olan insansız hava araçlarının, operasyona katılan diğer araçlardaki kameraların görüntüleri alınıp incelenmemiştir. Olay yerinde bulunan silahlar üzerinde parmak izi incelemesi yapılmamıştır. Olay yerinde kroki düzenlenerek bulunan silah ve cesetlerin yerleri gösterilmemiştir. Silah ve cesetler bulundukları yerde fotoğraflanmamıştır. Operasyona katılan hiçbir görevlinin ifadesi alınmamıştır. Operasyona katılan askerlerin sayısı, durdukları yerler gibi bilgiler ayrıca maktullerin cesetlerinin yanmış ve tahrip olmuş olmasına karşılık bu duruma hangi silahların neden olduğu araştırılmamıştır. Maktullerin üzerinden çıkan kıyafetler incelenmemiştir Cizre'de sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı 2/3/2016 tarihine kadar yıkılan binaların enkazının temizlenmesi devam etmiş ve deliller karartılmıştır. Hükûmetin Balcal ve diğerleri (B. No: 8699/16) başvurusu kapsamında AİHM'e sunduğu, vali imzalı, 18/2/2016 tarihli belgeden operasyonda hangi birliklerin görevli olduğu belli olmasına karşın görevlilerin kullandığı araçların kamera kayıtları ile aralarındaki telsiz konuşmasının kayıtları soruşturma dosyalarında bulunmamaktadır. Başvurucu yakınlarının yalnızca cenazeleri teşhis ettikleri sırada ifadeleri alınmış ve soruşturmaya yeterli şekilde katılımları sağlanmamıştır. Bütün bu nedenlerle Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmalar açıkça etkisizdir ve etkili soruşturma yapma yükümlülüğü ihlal edilmiştir.
269. Başvurucular ayrıca soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile bu karara yapılan itirazın reddi kararlarının yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkı bağlamındaki adil yargılanma haklarının da ihlal edildiğini iddia etmektedir.
5. B.K.nın Ölümü Nedeniyle Yürütülen Soruşturmanın Tamamlanmasının Ardından Yapılan 2017/37897 Numaralı Başvuruda Dile Getirilen İddialar
270. Başvurucular; yakınları B.K.nın sağlığa erişim imkânından mahrum edilmesi, güvenlik güçleri tarafından düzenlenen operasyonda öldürülmesi ve bu olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucular ayrıca aynı olaylara dayanarak Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Başvurucuların bu hak ihlali iddialarına yönelik gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Bedeni yanmış hâlde bulunan kızlarına uygulanan öldürücü şiddetin mutlak zorunlu ve orantılı bir fiil olduğu kanıtlanamamıştır. Öldürme fiilinin bir çatışma sonucu meydana geldiğine dair hiçbir tutanak, ifade vb. delil bulunmamaktadır. Olay günü ve yerine ait kamera görüntüsü, telsiz kaydı olmadığı gibi operasyona katılan güvenlik güçlerinin ifadelerine de başvurulmamıştır. Olay yerinde bulunduğu iddia edilen silahlarda kızlarının parmak izleri olduğuna dair bir rapor yoktur. Olay yerinde düzenlendiği iddia edilen raporlarla hastane kayıtları arasında çelişkiler bulunmaktadır. Bu nedenlerle kızlarının, dolayısıyla başvurucuların yaşam hakları esas bakımından ihlal edilmiştir.
ii. Olay yeri incelemesine savcı katılmamıştır ve aynı zamanda bu işlem sırasında olay yerinde güvenlik güçleri dışında başka bir kişi de bulunmamaktadır. Soruşturma dosyasında ölüm olayının gerçekleştiği operasyona, öldürme eylemini gerçekleştiren güvenlik güçlerinin sayısına, operasyonda kullanılan silahların niteliğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Olay yeri ve civarında veya olay yerindeki askerî araçlarda bulunan kamera kayıtları soruşturma dosyasına sunulmamıştır. Dosyada olay gününe ait telsiz kayıtları bulunmamaktadır. Herhangi bir tanık ifadesi alınmamıştır. Olay yeri incelemesine ait kamera kayıtları ve fotoğraflar dosyaya sunulmamıştır. Olay yeri inceleme raporundaki çelişkilerin giderilmesi için inceleme ekibinin ifadelerine başvurulmamıştır. Olay yerinde bulunduğu iddia edilen silahlar üzerinde parmak izi eşleştirmesi yapılmamıştır. Maktulden çıkarılan mermiler üzerinde kriminal inceleme yapılmamıştır. Bu nedenlerle bağımsız ve gerçekleri ortaya çıkarma kapasitesine sahip bir soruşturma yürütülmemiştir, başvurucuların yaşam hakları etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle usul yükümlülüğü bakımından ihlal edilmiştir. Ayrıca aynı olaylar nedeniyle Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakları da ihlal edilmiştir.
6. M.B.nin Ölümüyle İlgili Soruşturmanın Tamamlanmasının Ardından Yapılan 2020/897 Numaralı Başvuruda Dile Getirilen İddialar
271. Başvurucu Tacettin Benzer, M.B.nin güvenlik güçleri tarafından düzenlenen operasyonda öldürülmesi ve bu olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle yaşam ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca yaralı olan yakınına ulaşamaması, bulunduğunda cesedin fiziksel durumu ve yetkililerin bu olaylar sırasında takındıkları tavır nedeniyle kötü muamele yasağının; yakınlarının defin için düzenlenen dinî törene katılamaması ve defin işleminin Cizre'de yapılmasına izin verilmemesi nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun bu hak ihlali iddialarına yönelik gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Operasyon planı bilinmediği için operasyonda kullanılan silahlar ve bunların hangi düzeyde kullanıldıkları da bilinmemektedir. Soruşturma dosyalarında yer alan telsiz kayıtlarına göre operasyonlarda tank, ZMA, havan ve roket kullanılmıştır. Bulunan cesetlerin çoğunluğunun vücut bütünlüğünün bozulduğu ve vücutlarında yanıklar bulunduğu gözetildiğinde kullanılan gücün mutlak zorunlu ve orantılı olduğu açıklanamamıştır. Oysa M.B.nin güvenlik güçlerince öldürüldüğü kabul edildiğinde gücün gerekli ve orantılı olduğunu açıklama yükümlülüğü devlete aittir. Başvurucunun öldürülmemesi için ve yaralandıktan sonra hayatta kalabilmesi için hangi önlemlerin alındığı da bilinmemektedir. Bu nedenle yaşamı koruma yükümlülüğü ve öldürmeme yükümlülüğü ihlal edilmiştir.
ii. Olay yeri incelemesine savcı katılmamıştır. Deliller usulüne uygun toplanmamış, olayla ilgili kroki düzenlenmemiş, deliller olay yerinde fotoğraflanmamıştır. Çöktüğü belirtilen binada silah ve mühimmatların nasıl bulunduğu açıklanmamıştır. Soruşturma dosyasında ölüm olayının gerçekleştiği operasyona, öldürme eylemini gerçekleştiren güvenlik güçlerinin sayısına, operasyonda kullanılan silahların niteliğine, yaşanan çatışmaya dair bir bilgi bulunmamaktadır. Çatışma olsa bile M.B.nin bu çatışmada yer aldığına dair bir delil yoktur. Olay yeri ve civarında veya olay yerindeki askerî araçlarda, operasyonda kullanılan insansız hava araçlarındaki kameraların kayıtları soruşturma dosyasına sunulmamıştır. Hiçbir güvenlik görevlisinin beyanı alınmamıştır. M.B.nin üzerinden çıkan kıyafetler incelenmemiştir. Olay yerinde bulunduğu iddia edilen silahlar üzerinde inceleme ve parmak izi eşleştirmesi yapılmamıştır. Bu nedenlerle bağımsız ve gerçekleri ortaya çıkarma kapasitesine sahip bir soruşturma yürütülmemiştir. Başvurucunun yaşam hakkı etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle usul yükümlülüğü bakımından ihlal edilmiştir. Ayrıca aynı olaylar nedeniyle Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakları da ihlal edilmiştir.
iii. Ölü Muayene Tutanağı'na göre M.B.nin vücudunun yanmış ve parçalanmış olması, başvurucunun yakınına ulaşamaması, tüm aile fertlerinin katılımı ile Cizre'de dinî ve örfi inançlarına uygun bir cenaze töreni düzenlenmesinin engellenmesi nedeniyle kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğü ihlal edilmiştir.
7. Bakanlık Görüşleri
272. Bakanlık, görüşünü bildirmiş ve yukarıda ayrıntılı şekilde anlatılan olayların arka planı hakkında bilgiler verdikten sonra somut başvuruya konu olaylar konusunda açıklamalarda bulunmuştur. Bakanlığın görüşü şöyle özetlenebilir:
i. PKK/KCK terör örgütü güvenlik güçlerini, kamu kurumlarını ve sivilleri hedef alan saldırılarıyla çözüm sürecini sona erdirmiştir. Bunun ardından planlı bir strateji çerçevesinde belirli bölgelerde "öz yönetim" ilan etmiş, bu şekilde saldırılarına sivil bir görünüm kazandırmaya ve kamuoyu desteği oluşturmaya çalışmıştır. Terör örgütü çocuk ve kadınların arasına sızarak güvenlik güçlerine karşı silahlı eylemlerde bulunmuş, bölge halkı üzerinde baskı kurmaya çalışmış ve sivilleri canlı kalkan olarak kullanmıştır. Bölgede yaşayan ve destek görmediği insanları evlerinden göç etmeye zorlamış, boşalan bu evleri kullanarak sığınaklar oluşturmuş, evler arasında tüneller açmak suretiyle kendisine bağlantı hatları kurmuş, buralardan eleman ve mühimmat aktarımında bulunmuştur.
ii. Terör örgütü bu süreçte yaşanan olaylarda "öz yönetim" ilan ettiği yerlerde yollara hendekler kazıp barikatlar oluşturmuş, bunları patlayıcı maddeler ile tuzaklamıştır. Ulaşımı tamamen engellemek amacıyla yolları ve köprüleri tahrip etmiştir. Okullara, ambulanslara, hastanelere ve sağlık personeline yönelik saldırılar düzenlemiş; 24/7/2015 ile 19/2/2016 tarihleri arasında 89 okul, 9 hastane ve 12 ambulans bu saldırıların hedefi olmuştur. Şırnak, Ankara, İstanbul, Adana, Diyarbakır, Mardin gibi illerde bomba yüklü araçlar, roketatarlar ve patlayıcılar kullanılarak düzenlenen ve doğrudan sivillerin hedef alındığı saldırılarda 100'den fazla sivil hayatını kaybetmiştir. Cizre'de güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarda ise 66 güvenlik görevlisi hayatını kaybederken 428 güvenlik görevlisi yaralanmıştır.
iii. Bu süreçte toplumun huzur, refah ve mutluluğunu sağlamak, Cumhuriyet'i ve demokrasiyi korumak, temel hak ve hürriyetleri sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak şeklinde pozitif bir yükümlülüğü olan devlet, terörle mücadele operasyonları sırasında sivil kişilerin can ve mal kayıplarının önüne geçmek için operasyon bölgeleriyle sınırlı olmak üzere sokağa çıkma yasağı ilan etmiştir. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde halkın sağlık, gıda, elektrik gibi hizmetlere kesintisiz erişimi için azami gayret sarf edilmiştir. Operasyon bölgelerinde yaşayan halkın her türlü ihtiyacı kolluk güçlerinin koruması ve gözetiminde kamu makamları tarafından sağlanmıştır. Bu bölgelere sağlık personeli, sağlık ekipmanı ve ilaç takviyesi yapılmıştır.
iv. Güvenlik operasyonlarında Emniyet ve Jandarma Özel Harekât Timleri görev almıştır. Patlayıcı ile tuzaklanmış hendek kazılması ve barikat kurulması, terör örgütü mensuplarının güvenlik güçlerine karşı roketatar ve diğer patlayıcı maddelerle saldırılar düzenlemeleri nedeniyle operasyonlarda durumun gerektirdiği ölçüde ve saldırılarla orantılı olarak zırhlı araçlar da kullanılmıştır. 13/12/2015 tarihinde Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü tüm mülki amirlere, polis teşkilatına ve askerî birliklere bir yazı göndererek terörle mücadele kapsamında yapılan güvenlik operasyonlarının hukuki çerçevede yürütülmesini yazılı olarak bildirmiştir.
v. Güvenlik operasyonları öncesinde Cizre'de detaylı bir "Harekât Planı" hazırlanmıştır. Bu plan sokağa çıkma yasağı süresince Cizre'de düzenlenecek güvenlik operasyonları sırasında, güvenlik güçleri ile diğer idari birimlerin yapması gerekenleri düzenleyen kapsamlı, düzenleyici idari çerçevedir. Bu plana göre operasyon dört aşamalıdır. İlk aşama olan hazırlık aşamasında muhtemel terör saldırılarının ve yerleşim yeri planının analiz edileceği, operasyon yapılacak muhtemel binaların tespit edilmesi öngörülmüş, koordinasyon sağlayacak birimler belirlenmiş, muhtemel yaralıların sağlık kuruluşlarına sevki için helikopter, doktor ve diğer sağlık personelinin hazır edilmesi planlanmıştır. İkinci aşamada güvenlik güçlerinin operasyon bölgesine nasıl intikal edecekleri planlanmıştır. İcra aşaması olan üçüncü aşamada yol üzerindeki barikat ve hendeklerin kaldırılması hedeflenmiş, operasyonda görev alan birliklerin nerede ne yapacakları detaylı olarak belirlenmiştir. Son aşama operasyona katılan birliklerin ana üsse dönüş aşamasıdır. Planlamada, operasyonda görev alan birliklere yönelik talimatlar yer almaktadır. Bu talimatlarda silah kullanma yetkileri, silah kullanma yoluna en son çare olarak ve emir ile başvurulması, silah kullanmadan önce yasal uyarıların yapılması, sivillerle karşılaşıldığında yapılması gerekenler gibi hususlar yer almıştır. Planda, meskûn mahallerde sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbirin alınması gerektiği uyarısı yer almaktadır. Harekât planında güvenlik güçlerinin yanı sıra sağlık ve eğitim çalışanlarına da görevler verilmiştir. Kimin hangi görevi aldığı ve sorumluluğunun kapsamı detaylı olarak belirtilmiştir. Hangi hâllerde, ne kadar güç kullanılabileceği, adli yönden yapılması gerekenler ve yapılan işlemlerin kayıt altına alınması gerektiği hususları da bu planda yer almaktadır.
vi. Somut başvurular bakımından ise öncelikle başvurucular akrabalarının ölümü nedeniyle yürütülen ceza soruşturmasından haberdar olmalarına karşılık şikâyetçi olduklarını beyan ederek Başsavcılığa başvurmamışlar, iddia ve taleplerini dile getirmemişlerdir. Soruşturma aşamasında bazı başvurucuların müşteki veya tanık sıfatıyla ifadesi alınmamış, bu başvurucular soruşturma işlemlerine katılma konusuna herhangi bir ilgi göstermemiştir. Başvurucular ikincillik ilkesi gereği ihlal iddialarını öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletme yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmemişlerdir. Dolayısıyla başvuru, soruşturma işlemlerine herhangi bir şekilde katılmayan başvurucular bakımından başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmalıdır.
vii. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyalarındaki deliller nazara alındığında 9/2/2016 tarihli aramada ölü bulunan Serdar Özbek, B.K., Yasemin Çıkmaz, Mehmet Tunç, M.B., ve Asya Yüksel, sokağa çıkma yasağı boyunca PKK terör örgütü adına silahlı çatışmalarda yer almıştır. Bu kişilerin cesetlerinin yanında silah ve patlayıcı maddeler ele geçirilmiş, vücutlarından alınan örneklerde ve kıyafetlerinde yapılan incelemelerde antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir.
viii. Bu bilgiler ışığında Cizre'de yürütülen güvenlik operasyonlarında, planlama ve hazırlık aşamasının somut olayın şartları ile uyumlu olduğu değerlendirilmektedir. İkinci olarak somut olayın gelişme şekli, olay yerine ilişkin tutanak ve raporlar birlikte değerlendirildiğinde güvenlik güçlerinin doğrudan can güvenliğini hiçe sayar bir yaklaşım içinde olmadığı, tam aksine somut olayın koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek gerekli tüm önlemleri aldıkları kanaati edinilmiştir. Üçüncü olarak başvuru konusu olayın kendine özgü şartları bir bütün olarak incelendiğinde güvenlik güçlerinin silah kullanımının ilk andan itibaren suç işlenmesinin önlenmesine ve sivillerin terör örgütünün şiddet eylemlerine karşı korunmasına yönelik olduğu ancak yer yer terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında gerçekleşen çatışmalarda silah kullanımının güvenlik güçleri açısından meşru müdafaa kapsamında da kaldığı değerlendirilmiştir. Bu kapsamda Bakanlık, güvenlik güçlerine ve üçüncü kişilere zarar verilmemesini sağlamak için güvenlik güçlerinin silahlarını kullanmalarının bir zorunluluk arz ettiği kanaatindedir. Aksi yöndeki bir kabul, kamu gücünü kullanan güvenlik güçlerinin veya üçüncü şahısların belki de hayatlarına mal olabilecek seviyede ağır bir yük altına girmelerine yol açabilecektir.
273. Bakanlık ayrıca görüş yazılarına "Olay ve Olgular" bölümünde anlatılan olaylara dair İçişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlar tarafından düzenlenen çok sayıda belge eklemiştir. Bu belgelere göre;
i. 12/9/2015 tarihinde sona eren sokağa çıkma yasağının ardından yapılan tespitlere göre Cudi Mahallesi'nde barikat kurulmak suretiyle kapatılan cadde ve sokaklar şunlardır: Şaprak, Gülen, Ziraat, Mezbaha, Bahar, Nisan, Özgün, Orun, Serdar, Mehmetçik, Bostancı ve Zeren Sokakları, Emirtajdin Sokak'a bağlı caddeler, Mehmet Fatih, Sitti Hayat ve Beyazıt Sokakları ile Sıtti Nefis, Ebuliz, İdil ve Nusaybin Caddelerine bağlanan sokaklar. Cudi Mahallesi'nde hendek açılmak suretiyle kapatılan cadde ve sokaklar ise şunlardır: Ebuliz Caddesi, Emir Tajdin, Ömer Hayyam, Bedirhan, Nergiz, Gazel, Zeynel Abidin Sokakları. Bu sokaklarda 12/9/2015 tarihi itibarıyla terör örgütü tarafından hazırlanan 49 patlayıcılı tuzaklama, 46 siper ve barikat, 23 hendek ve 1 mevzi bulunduğu tespit edilmiştir. Güvenlik operasyonları devam ettiği sürece bu barikat ve hendeklerden bazılarının kaldırıldığı ve bunların yerine terör örgütü üyelerince yenilerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvuru dosyasına sunulan güncel harita üzerinde işaretlenen hendek ve barikatların yerleri incelendiğinde Narin Sokak'ın kuzeyinde Mehmetçik Sokak, batısında Nusaybin Caddesi'nden başlayarak Narin Sokak, güneybatısında Beyazıt Sokak ve doğusunda Fatih Sokak'ın çok sayıda hendek ve barikatla kapatıldığı görülmektedir.
ii. 29/4/2015 ile 14/12/2015 tarihleri arasında toplam 61 terör hadisesi meydana gelmiştir. Roketatarlar, uzun namlulu silahlar, el bombaları ve el yapımı patlayıcılarla gerçekleştirilen bu saldırılar yalnızca hendek ve barikatların kaldırılması görevini ifa eden güvenlik güçlerine değil diğer kamu görevlileri ve sivilleri de hedef almıştır. 6/11/2015 tarihinde Kale Mahallesi Belediye Caddesi üzerinde bulunan Cizre Adliye binası terör örgütü üyelerince roketatarla yapılan saldırının hedefi olmuştur. 9/11/2015 tarihinde Adliye binasına bu kez de uzun namlulu silahlarla ateş açılmıştır. 13/10/2015 tarihinde terör örgütü üyelerince H.A.ya ait un fabrikası patlayıcı kullanılarak havaya uçurulmuştur. F.G.ye ait araç terör örgütü üyelerince gasbedilmiş, sivil kişiler K.A. ve oğlu M.S.A., ikametgâhlarında bulundukları sırada teröristlerce uzun namlulu silahlarla düzenlenen suikast girişimi sonucunda yaralanmıştır.
274. 4/8/2015 ile 5/2/2016 tarihleri arasında terör örgütü üyeleri tarafından güvenlik güçleri ve sivillerin yaralanması ile sonuçlanan çok sayıda saldırı düzenlenmiştir. Bakanlık görüşüne eklenen ve Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından olayların meydana geldiği yer ve tarih bilgisi verilerek hazırlanan, terör olaylarının 123 sayfada anlatıldığı raporda yer verilen bu saldırılardan yalnızca Cudi Mahallesi'nde gerçekleşenlerin bir kısmı şöyledir:
i. 22/1/2016 tarihinde saat 11.20 sıralarında yürütülen operasyonlar sırasında Bostancı Sokak ile Mehmet Fatih Sokak kesişiminde faaliyet gösteren güvenlik güçlerine roketli saldırı düzenlenmiş ve atılan roketin isabet etmesi sonucu Jandarma ve Polis Özel Harekât kadrosunda görevli yedi kişi yaralanırken bir polis şehit olmuştur.
ii. 27/1/2016 tarihinde saat 10.00 sıralarında Sarıyıldız Sokak üzerinden birden fazla barikatın kaldırılmasına yönelik olarak zırhlı kepçe ile yapılan çalışmalar esnasında zırhlı kepçe aracına kimliği tespit edilemeyen örgüt mensuplarınca atılan roketatarın araca isabet etmesi sonucu araç kullanılmaz hâle gelmiştir. Aynı gün saat 16.30 sıralarında yürütülen operasyonlarda Bostancı Sokak'ta faaliyetlerini yürüten güvenlik güçlerine teröristlerce uzun namlulu silahlarla ateş açılmış ve bir güvenlik görevlisi yaralanmıştır.
iii. 28/1/2016 tarihinde saat 17.00 sıralarında Bostancı Sokak ile Mehmet Fatih Sokak kesişiminde teröristlerce güvenlik güçlerine roket atılması sonucu üç jandarma personeli yaralanmıştır. Aynı gün saat 22.10 sıralarında Cudi Mahallesi'nde çalışmalarını yürüten güvenlik güçlerine Huzur Sokak civarından el bombalı saldırı yapılmış ve bir güvenlik görevlisi yaralanmıştır.
iv. 28/1/2016 tarihinde saat 15.30 sıralarında teröristlerce tuzaklanan yanıcı ve parlayıcı maddenin alev alması neticesinde bir görevli, yüzünün muhtelif yerlerinde 1. ve 2. derece yanık oluşacak şekilde yaralanmıştır.
v. 31/1/2016 tarihinde saat 09.25 sıralarında Zeren Sokak C-2881 numaralı yerde teröristlerce güvenlik güçlerine roket atılması sonucu bir görevli şehit olmuş, dört görevli yaralanmıştır.
vi. 1/2/2016 tarihinde Fatih Sokak'ta güvenlik güçlerine el bombası atılmış, basınç etkisiyle yere düşen bomba imha uzmanı polis memuru yaralanmıştır.
vii. 5/2/2016 tarihinde saat 14.30 sıralarında Nusaybin Caddesi No: 118 adresinde terör örgütü mensuplarının olabileceği değerlendirilen binayı kontrol etmek amacıyla yapılan arama esnasında Cudi Mahallesi istikametinden teröristlerce roket atışı yapılmış, atılan roket sonucu yıkılan duvarın altında kalan bir polis memuru yaralanmıştır.
275. Anılan raporda yer alan bilgilere göre 17/12/2015 ile 7/2/2016 tarihleri arasında Cudi Mahallesi'nde teröristlerce keskin nişancılar, el bombası, roketatar ve el yapımı patlayıcılar kullanılarak 110'dan fazla saldırı düzenlenmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:
i. 21/12/2015 tarihinde saat 11.45 sıralarında İdil Caddesi üzerinde bulunan Özel Reşha Sağlık Meslek Lisesi teröristlerce yakılmıştır.
ii. 23/12/2015 tarihinde saat 00.57 sıralarında ikamet araması için Cudi Ruşa Sokak ve Ay Sokak üzerinde bulunan arama ekiplerine karşı terör örgütü mensubu keskin nişancılar tarafından ateş açılmıştır.
iii. 10/1/2016 tarihinde saat 03.13, 03:30 ve 05:03'te üç kez olmaz üzere Caferi Sadık Sokak'ta çalışmalarını yürüten Ejder 340 unsuruna terör örgütü mensubu şahıslar tarafından barikatın bulunduğu yerden uzun namlulu silahlarla ateş açılmıştır.
iv. 10/1/2016 tarihinde saat 21.39 sıralarında Evrim Sokak yanında bulunan, numarası bilinmeyen bir binanın en üst katında yangın çıkmış, ardından binanın içinden EYP patlama sesi gelmiştir. Aynı gün saat 22.35 sıralarında Cudi Market isimli işyerinin yanında bulunan ve güvenlik güçlerine ateş açılan iki katlı bina terör örgütü mensupları tarafından kaçarken yakılmıştır.
v. 13/1/2016 tarihinde saat 16.00 sıralarında İ. Marketin yanındaki trafoya roket atılması sonucu trafo yanmış ve yangın trafonun yanındaki İ. Markete sıçramıştır.
vi. 28/1/2016 tarihinde saat 09.42 ve 09:46'da biri Bostancı Sokak 23 No.lu binadan (yaralıların bulunduğu bildirilen bina) olmak üzere Ender-6 unsurlarına terör örgütü mensuplarınca iki kez roket atılmıştır.
vii. 30/1/2016 tarihinde saat 12.41 sıralarında Avcı-12 kod numaralı unsur C-3096 numaralı binada BTÖ mensuplarınca güçlü miktarda EYP patlatıldığını bildirmiştir.
viii. 31/1/2016 tarihinde saat 01.36 sıralarında Cudi Mahallesi'nde çalışmalarını yürüten Yavuz 20 unsuruna karşı C-3114 numaralı yerden el bombalı saldırı yapılmıştır. Aynı gün saat 10.03'te Cudi Mahallesi C-3154 ve C-3156 civarından ve saat 10.50 sıralarında Cudi Mahallesi C-3145’den Yavuz 6 ekibine roket atılmıştır. 31/1/2016 tarihinde saat 10.03'te Ender-240 unsuruna Cudi Mahallesi S-301 ve S-302 civarından roket atılmıştır.
ix. 1/2/2016 tarihinde saat 06.24 sıralarında Cudi Mahallesi'nde çalışmalarını yürüten Palet 2 unsuruna karşı teröristlerce kırmızı renkli mozaikli binadan roketatarlı saldırı yapılmıştır. Aynı gün saat 06.58 sıralarında Cudi Mahallesi'nde çalışmalarını yürüten Yavuz 20 unsurları C-3164 sayılı binaya sızmaya çalışırlarken terör örgütü mensuplarının uzun namlulu silahlarla saldırısına uğramıştır. Saat 12.08 civarında Cudi Mahallesi'nde faaliyet yürüten ve askerî haritaya göre C-3159’da bulunan güvenlik güçlerine el bombası atılmıştır.
x. 3/2/2016 tarihinde saat 08.06 sıralarında yürütülen operasyonlar kapsamında Cudi Mahallesi'nde faaliyet yürüten Yavuz 6 ve ZMA unsurlarına roketli saldırı düzenlenmiş, saat 08.44 sıralarında Yavuz 20 unsuruna roketli saldırı düzenlenmiş, saat 09.01 sıralarında Doğuş Sokak'taki hendek kapatma ve barikat kaldırma faaliyeti yürüten Kepçe1 unsuruna roketli saldırı düzenlenmiş olup atılan roketin Kepçe 1'e isabet etmesi sonucu Kepçe 1 gayrifaal duruma geçerek olayın meydana geldiği yerde çatışmaların yoğun şekilde sürmesi sebebiyle de çekilememiştir. Aynı gün saat 09.24 sıralarında Yavuz 50 unsuruna el bombalı saldırı düzenlenmiş, saat 13.06 sıralarında Avcı 81 ile hareket eden Kobra unsuruna el bombası atılmış, saat 13.11 sıralarında bu kez Avcı 81 unsuruna teröristlerce el bombalı saldırı düzenlenmiştir.
xi. 4/2/2016 tarihinde saat 10.15 sıralarında Cudi Mahallesi'nde faaliyet yürüten Avcı 4 unsuruna terör örgütü mensupları tarafından roket atılmıştır. Saat 11.28 sıralarında Ender 6 unsuruna 3 kez roketli saldırı düzenlenmiştir. Saat 11.29 sıralarında Akrep 9 unsuruna roketli saldırı gerçekleştirilmiştir. Saat 19.44 sıralarında Yavuz 20 unsuruna roketatarlı saldırı yapılmıştır.
xii. 5/2/2016 tarihinde saat 04.37 sıralarında Cudi Mahallesi'nde çalışmalarını yürüten Kobra 60 ve Kobra 11 unsurları gözetlemiş oldukları binanın terör örgütü mensuplarınca yakıldığı; 4/2/2016 tarihinde saat 20.10 sıralarında, 5/2/2016 tarihinde saat 03.22 ve saat 04.37 sıralarında etkisiz hâle getirilen terör örgütü mensuplarının da çıkan yangın sonucu yanmakta olduğu bildirilmiştir.
xiii. 6/2/2016 tarihinde saat 02.10 sıralarında Cudi Mahallesi'nde çalışmalarını yürüten Yavuz 110 unsuruna karşı C-3163 civarından uzun namlulu silahlarla ateş edilmiştir.
xiv. 7/2/2016 tarihinde saat 15.00 sıralarında Cudi Mahallesi operasyon bölgesinde askeriyeye ait drone terör örgütü üyelerince uzun namlulu silahlarla vurularak düşürülmüştür.
xv. Aynı tarihlerde Sur Mahallesinin ile Cudi Mahallesi arasında sınır durumundaki Nusaybin Caddesi ve civarında da çok sayıda terör saldırısı meydana gelmiştir. Bu kapsamda 4/2/2016 tarihinde Nusaybin Caddesi'nde S-252 numaralı bina civarında terör örgütü mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada bir polis memuru şehit olmuştur. 5/2/2016 tarihinde S-249, S-250, S-251 ve S-252 numaralı binalarda ve çevresinde devam eden çatışmalarda iki polis memuru yaralanmıştır. Aynı tarihte S-249 numaralı binaya terör örgütü mensuplarınca Cudi Mahallesi tarafından roket atılması neticesi bir polis memuru daha yaralanmıştır. 8/2/2016 tarihinde aynı bölgede yürütülen operasyonda teröristlerce açılan ateş sonucunda üç güvenlik görevlisi yaralanmıştır. 9/2/2016 tarihinde uzun namlulu silahlar ve el bombaları ile gerçekleştirilen iki ayrı saldırıda üç güvenlik görevlisi yaralanırken bir güvenlik görevlisi şehit olmuştur. 23/1/2016 ile 8/2/2016 tarihleri arasında belirtilen bölge civarında -güvenlik güçlerinin yaralanması ile sonuçlanmayan- uzun namlulu silahlar, roket atarlar, el bombaları ve el yapımı patlayıcının kullanıldığı 42 ayrı terör saldırısının rapor edildiği anlaşılmaktadır.
276. Bakanlık görüşlerine eklenen Cizre Emniyet Müdürlüğü raporuna göre Niran Sokak'ta 9/2/2016 tarihinde gerçekleşen arama işleminden sonraki tarihlerde de patlayıcılar bulunarak görevlilerce imha edilmiştir. Bu kapsamda;
i. 11/2/2016 tarihinde saat 10.23 sıralarında yürütülen operasyonlar kapsamında Cudi Mahallesi Mehmetçik Sokak ile Niran Sokak kesişiminde faaliyet yürüten Barut-66 unsuru bir adet kontrollü patlatma gerçekleştirmiştir. Aynı gün saat 12.07 sıralarında Niran Sokak C-3158 bölgesinde faaliyet yürüten Yafes arama unsurlarınca bir adet kontrollü patlatma daha gerçekleştirilmiştir.
ii. 22/2/2016 tarihinde saat 13.56 sıralarında yürütülen operasyonlar kapsamında Cudi Mahallesi Niran Sokak'ta 1 edit EYP bomba imha uzmanı tarafından kontrollü bir şekilde patlatılmıştır. Aynı gün saat 14.39 sıralarında Niran Sokak'ta bomba imha uzmanı tarafından bir EYP daha kontrollü bir şekilde patlatılmıştır.
iii. 26/2/2016 tarihinde saat 12.00 sıralarında yürütülen operasyonlar kapsamında Cudi Mahallesi Mehmetçik Sokak ve Niran Sokak kesişiminde bir adet EYP bomba imha uzmanı tarafından kontrollü şekilde patlatılmıştır.
iv. 29/2/2016 tarihinde saat 15.50 sıralarında yürütülen operasyonlar kapsamında Cudi Mahallesi Niran Sokak'ta 1 adet EYP bomba imha uzmanı tarafından kontrollü şekilde patlatılmıştır.
277. Bakanlık görüşlerine ek belgelerde, sokağa çıkma yasakları sırasında vatandaşların mağdur olmalarının engellenmesi için yapılan çalışmalar şu şekilde yer almıştır:
"...
Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğünün 13/12/2015 tarihli yazısında; Şırnak Valiliğince vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarının karşılanması, zorunlu sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesi; Sağlık Bakanlığınca 14 Aralık 2015 tarihinden itibaren Şırnak, Cizre ve Silopi’ deki devlet hastanelerinin 24 saat kesintisiz hizmet verecek şekilde, uzman tabip, diğer sağlık personeli ve ekipman ile takviye edilmesi, Mardin Havaalanında ambulans uçak ve ambulans helikopter görevlendirilmesi ve operasyon süresince bu tedbirlerin devamlılığının sağlanması istenmiştir.
Cizre Kaymakamlığınca, Cizre Devlet Hastanesi Başhekimliği, 112 Komuta Kontrol Merkezi ve Cizre Eczacılar Odasına hitaben, yapılacak operasyon süresince sağlık hizmetlerinde herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi yönünde yazışmalar yapılmış, Cizre 123 Kaymakamlığının 03/01/2016 tarihli yazısında Cizre Devlet Hastanesinin 03/01/2016 tarihi itibariyle 60’ı takviye sağlık personeli olmak üzere toplam 203 sağlık personeli ile vatandaşlarımıza sağlık hizmeti sunduğu belirtilmiştir.
Cizre ilçesinde bölücü terör örgütü mensuplarının yakalanması, açılan hendek ve barikatların bertaraf edilmesi, halkımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla Şırnak Valiliğince 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi gereğince 14/12/2015 Pazartesi günü saat:23.00’ dan geçerli olmak üzere ikinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, sokağa çıkma yasağı ilanı Cizre Kaymakamlığı, Cizre Belediye Başkanlığı ve Cizre Müftülüğünün ses yayın cihazlarından ilan edilmiştir.
Cizre ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasağı süresince, bölgeyi terk etmek isteyen kişiler hakkında ilçemiz çevresinde güvenlik noktaları oluşturulmuş, oluşturulan güvenlik noktalarından 45260 vatandaşımızın ilçemizden tahliyesi kontrollü olarak sağlanmış, bu hususta 23/02/2017 saat:21.30 tarihli tutanak tanzim edilmiştir.
Yine Cizre Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğünün 14/12/2015 tarih ve 4538 sayılı yazısında, ilan edilecek sokağa çıkma yasağı süresince vatandaşlarımızın mağdur olmamaları için Müdürlüğümüz ve İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından gerekli güvenlik tedbirlerinin, Cizre Belediye Başkanlığı tarafından temel belediye hizmetlerinin, Cizre Devlet Hastanesi ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri tarafından sağlık hizmetlerinin, DEDAŞ tarafından elektrik hizmetlerinin, Telekom tarafından telefon hizmetlerinin, 43. Bölge Mardin Eczane Odası Şırnak Temsilciliği tarafından nöbetçi eczanelerin, Esnaf ve Sanatkarlar Odası tarafından bakkal ve fırınların, Cizre Ticaret ve Sanayi Odası tarafından marketlerin faaliyetlerinin aksatılmadan sürdürülmesi için gerekli tedbirlerin aldırılması sağlanmıştır.
Vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanması, vatandaşlarımıza yönelik hizmetlerin aksamaması amacıyla Cizre Kaymakamlığınca çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile yazışmalar yapılmış, yasak süresince eczane, fırın, market vb. sektörlerin hizmet vermesi sağlanmıştır.
..."
278. Bakanlık görüşlerine ek belgelerde ayrıca Cizre'de sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan olaylar ve Serdar Özbek, B.K., Yasemin Çıkmaz, Mehmet Tunç, M.B. ve Asya Yüksel'in bu olaylar sırasındaki eylemlerine dair bazı ifadelere yer verilmiştir. Bunlardan bazıları özetle şöyledir:
i. Gizli tanık Batıkan 1/4/2016 tarihinde Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiği ifadesinde; sokağa çıkma yasağı sırasında meydana gelen çatışmalarda bazı örgüt mensuplarının güvenlik güçlerinin eline geçmemek için kendi silahları ile intihar ettiklerini, diğer örgüt mensuplarının ise ölen bu kişilerin cesetlerini Cudi Mahallesi'nde bulunan binalara taşıdıklarını bizzat gördüğünü beyan etmiştir. Batıkan ayrıca örgüt mensuplarının çatışma sırasında boşalttıkları alan ve binaları güvenlik kuvvetlerinin müdahalesine ve binaların ele geçirilmesine engel olmak için bizzat yaktıklarına pek çok kez şahit olduğunu belirtmiştir.
ii. 18/1/2016 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan A.G., Cizre'de PKK terör örgütünün mahkemeleri ile ilgili soruya "Cudi Mahallesi Yıldırım Sokak No:13 Cizne/Şırnak adresinde Cizre Özerklik Halk Meclisi adı altında mahkeme bulunmaktadır. Mehmet Tunç ve eş başkan Asya Ürün [Yüksel] olduğunu biliyorum. Para cezası veya silah getirme cezası verilmektedir. Alınan paralar PKK/KCK'ya aktarılmaktadır." şeklinde cevap vermiştir.
iii. Gizli tanık Asya'nın sokağa çıkma yasakları sırasında silahlı eylemlere katılan başka kişiyi fotoğrafından teşhis ettiği sırada "Fotoğraf-58'deki kişinin ismini bilmiyorum. Kendisini Yafes Mahallesi Park Sokak ve Sınır Sokak'ta Keleş silahlı olarak görürdüm. Bir defasında kendisini Yafes Mahallesinde Keleş silahlı olarak Mehmet Tunç isimli kişinin yanında görmüştüm." şeklinde beyanda bulunmuştur.
iv. Gizli Tanık Gümüş 20/4/2016 tarihinde alınan ifadesi sırasında kendisine çatışmalar sırasında yaralanan örgüt mensuplarının nasıl tedavi edildiklerine dair sorulan soruya "Yaralanan ve hasta olan örgüt mensupları kadrolu olan ve doktor olduğunu bildiğim kırsalcı tarafından mahallelerde tedavi edilirdi. Mahallelerde tedavi edilemeyecek durumda olan yaralı ve hasta sivil olarak gösterilerek Mehmet Tunç, Faysal Sarıyıldız ve [A.YU.]nun yardımları ile hastaneye götürülerek hastanede tedavilerinin yapılması sağlanmakta idi." şeklinde yanıt vermiştir.
v. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi alınan Gizli Tanık İskender sokağa çıkma yasağı sırasında silahlı çatışmalara katıldığı anlaşılan başka bir terör örgütü mensubunu teşhis ettiği sırada "Fotoğraf-4'teki şahıs Nur Mahallesinde Kanas silahı kullanırdı. Mehmet Tunç'un evinde kalırdı. Patlayıcı döşeyenlere talimat verirdi. Garnizon Komutanlığını gözlerlerdi. Kantik Sokakta yol üzerine patlayıcı döşerlerken gördüm... Dağ kadrosundan geldiğini biliyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.
vi. Gizli tanık İskender yine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığındaki başka bir teşhis işleminde ise "Fotoğraf-10'daki kızın ismini bilmiyorum. Nur Mahallesinde örgütün dağ kadrosundan gelen örgüt mensupları ile birlikte Mehmet Tunç'un evine gelirdi. Yanında Keleş silahlı iki örgüt mensubu bulunuyordu. Mahalle içerisinde Kanas keskin nişancısı ile birlikte gezerdi. Bu şahsın örgütün dağ kadrosundan olduğunu ve özel bir üniforma ile mahallede dolaştığını biliyorum." şeklinde ifade vermiştir.
vii. Gizli Tanık İskender [B.K.]nın fotoğrafı kendisine gösterildiğinde "Fotoğraf-19'daki şahsın Cizreli olmadığını bilirim. Kendisinin barikat ve hendekler üzerinde dolaştığını, belinde tabanca taşıdığını, sürekli yanında birisinin Mardinli olduğunu bildiğim iki şahıs ile dolaştığını gördüm. Mehmet Tunç'un evinde kalarak silahlı olaylara katıldığını gördüm." şeklinde ifade vermiştir.
viii. 4/4/2018-10/4/2018 tarihleri arasında Şırnak Cudi Dağı bölgesinde yapılan operasyonlarda ele geçirilen taşınabilir bellek üzerinde Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğinin 2018/1233 D. İş sayılı kararıyla yapılan inceleme neticesinde "HENDEKLER SÜRECİ SİCİLLERİ" adlı klasörde, Cizre'de YPS içinde faaliyet yürüten örgüt mensuplarına dair bilgiler bulunduğu tespit edilmiştir. Bu belgede M.B. ile ilgili olarak "Kod : Sofi Ad: [M.B.] Baba: Tacettin Anne: Ergül Cephanesi: K(e)leş 4 şarjör 181 mermi 2 el bombası" bilgilerinin yer aldığı anlaşılmıştır.
ix. 22/9/2016 tarihinde yps.online.net internet adresinde M.B.nin YPS bayrağı yanında bir fotoğrafına yer verilmiş, bu fotoğrafın hemen altında kod adı Sofi olarak belirtildikten sonra diğer kimlik bilgileri yer almıştır. Anılan sitede M.B.nin ölüm tarihi "şehadet tarihi" olarak belirtilmektedir.
8. Bakanlık Görüşlerine Verilen Cevaplar
279. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, somut olayda gerek operasyonun planlama aşamasında gerekse icrasında Sözleşme ve AİHM tarafından belirlenen ilkelere riayet edilmediği gibi sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya yönelik etkili bir soruşturma da yürütülmediğine dair iddialarını tekrarlamışlardır. Buna göre başvurucu yakınlarının terör örgütü üyesi olduğuna dair polis tarafından baskı altında ifade veren hemen hemen tüm tanıklar aynı zamanda başka soruşturma dosyalarının da tanıkları konumundadır. Bu kişiler mahkemeler tarafından alınan ifadelerinde, polis nezaretinde yaptıkları teşhis ve ifade işlemlerinde baskı altında olduklarını beyan ederek emniyetteki ifadelerini reddetmişlerdir.
280. Başvurucular ayrıca sokağa çıkma yasaklarının kanuni bir dayanağının bulunmaması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkına müdahalenin yasal olması şartını karşılamadığını, bu yasaklar sırasında sağlık hizmetleri, elektrik, su, iletişim ve eğitim gibi temel kamu hizmetlerine erişimin sınırlı olması, Cizre'de mukim kişilerin zorunlu göçe tabi tutulması nedeniyle müdahalenin amacıyla orantılı da olmadığını iddia etmişlerdir. Öte yandan başvurucular olayların arka planına konu olaylara dair Bakanlıktan farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunlar şöyle özetlenebilir:
i. 2012 yılında başlayan çözüm süreci 7 Haziran 2015 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi, aynı dönemde Suriye'nin kuzeyinde başlayan gerilim ve art arda gelen terör saldırıları sonucu sona ermiş ve TSK'ya bağlı uçaklar üç yıllık bir aradan sonra Suriye ve Irak'taki PKK hedeflerini bombalamıştır. Bundan sonra başlayan şiddet olaylarında 7/6/2015-9/11/2015 tarihleri arasında büyük çoğunluğu devletin silahlı güçleri tarafından olmak üzere 128 sivil öldürülmüştür. En nihayetinde özerklik ilan edilen yerleşim yerlerinde kanuni dayanağı da bulunmayan sokağa çıkma yasakları ilan edilmiştir.
ii. Bazı yayın organlarında çıkan haberlere göre sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesinden sonra başlayan süreçte Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığınca hazırlanan "Çökertme Planı" adlı "gizli" ibareli bir belge Genelkurmay Başkanlığına gönderilmiştir. Bu belgede operasyonlarda silah kullanımı konusunda yasal prosedürlerin gözardı edilmesi, tank ve benzeri zırhlı araçlarla yapılan atışlarda dahi hedeflenen bölgenin dışına taşılması durumunda sorumluluk bulunmayacağı, askerî mahkemelerde her türlü yasal düzenlemenin yapılacağı gibi hususlar yer almaktadır. Bu nedenle kızlarının ölümüne neden olan güvenlik operasyonu dâhil bölgede düzenlenen tüm operasyonlar denetimsiz, sınırsız yetkiyle donatılmış güvenlik güçleri tarafından demokratik hukuk ilkeleri ile ulusal ve uluslararası yükümlülükler yok sayılarak yürütülmüştür.
iii. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde Bakanlık görüşünün aksine başta sağlık hizmetleri olmak üzere internet, iletişim, su ve elektrik hizmetlerine erişim bizzat güvenlik güçleri tarafından engellenmiştir. Bu dönemde Cizre'deki hastanelerde güvenlik güçleri konuşlandırılmış, ambulanslar ve sağlık görevlileri güvenlik güçleri tarafından silahlı saldırıya uğramıştır. Su vanaları tahrip edilmiş, çatılarda bulunan su depoları kurşunlanarak kullanılamaz hâle getirilmiş, elektrik direkleri tahrip edilerek halk elektriksiz bırakılmıştır. Güvenlik operasyonları neticesi bölge halkı göçe zorlanarak yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
281. Başvurucular, başvuru formlarında belirttikleri ihlallerin tespit edilmesi ve tazminat ödenmesi taleplerinin yanı sıra Bakanlık görüşlerine verdikleri cevaplarda 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesi kapsamında Anayasa Mahkemesince yapılacak değerlendirmede aşağıdaki hususlarda da karar verilmesini talep etmişlerdir:
i. Güvenlik güçlerinin güç kullanımı nedeniyle meydana gelen ölümlerde cezasızlığın sistematik bir insan hakları sorunu olduğunun tespit edilmesi
ii. Hukuka aykırı sokağa çıkma yasağı emrini veren ve operasyonları yöneten üst düzey kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde yeniden ceza soruşturması başlatılması kararı verilmesi
iii. Meydana gelen olaylar nedeniyle devletin Cizre halkından ve başvuruculardan resmî olarak özür dilemesi
iv. Bundan sonra mülki amirler tarafından keyfî ve sınırsız şekilde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinin engellenmesi.
C. Değerlendirme
1. İncelemenin Kapsamı ve İddiaların Hukuki Tavsifi
282. İncelemenin kapsamı bakımından çözülmesi gereken sorun birleştirilen bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. ve İçtüzük'ün 59. ila 66. maddelerinde düzenlenen usul kurallarına uygun yapılıp yapılmadığıdır. Somut başvuru ile birleştirilmesine karar verilen 2016/1652 ve 2016/2602 numaralı bireysel başvuruların başvurucuların açık kimlik bilgileri, başvuruyu yapan avukatların temsile yetkili olduklarına dair belgeler ile hak ihlali iddialarını temellendirmek için gerekli olan belgeler gibi önemli eksiklikler ihtiva ettiği anlaşılmaktadır. Bu eksikliklerin giderilmesi için başvurucu avukatlarına 6216 sayılı Kanun'un 47. ve İçtüzük'ün 66. maddeleri uyarınca bildirimde bulunulmuş ve avukatlar tarafından 13/11/2017 tarihinde tebliğ alınan bu yazıya 26/12/2017 tarihinde yanıt verilerek istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği bildirilmiştir (bkz. §§ 3, 5). Öte yandan her iki başvurunun temel amacının ve dile getirilen ana talebin başvurucuların yaşam haklarının korunması için İçtüzük'ün 73. maddesi uyarınca geçici tedbir kararı verilmesi olduğu görülmektedir. Bu başvurularda dile getirilen hak ihlali iddiaları ise başvurucuların sokağa çıkma yasağı nedeniyle bir evin bodrumunda yaralı olarak beklemek zorunda kalmaları ve tıbbi yardım ve tedaviye erişimlerine izin verilmeksizin bulundukları binaya yönelik bombardımanın devam etmesi nedenleriyle kötü muamele yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı ile birlikte yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edildiğidir (bkz. §§ 255, 264).
283. Eksiklik bildirimine verilen yanıtlarda, bireysel başvurularda dile getirilen iddialara ek olarak ölüm olaylarıyla ilgili yürütülen soruşturmaların etkili olmaması nedeniyle yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğünün; cenazelerin saklanması, teslimi ve defni sırasında yaşanan olaylar nedeniyle kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiği iddia edilmiştir. Yine başvurucuların avukatları olan Ramazan Demir'in tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddiaları da eksikliklerin giderilmesi için yapılan talebe verilen cevapta dile getirilmiştir (bkz. §§ 256-261, 265).
284. 6216 sayılı Kanun'un 47. ve İçtüzük'ün 59. ila 66. maddelerinde Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvurularda geçerli usul kuralları açıklanmıştır. Buna göre bireysel başvurular İçtüzük'ün 59. maddesinde belirtilen bilgileri ve şeklî unsurları ihtiva eden başvuru formları kullanılarak yapılmalıdır. İçtüzük'ün 66. maddesinde, bir başvuruda şeklî eksiklikler bulunması hâlinde başvuruculara bunların tamamlanması için on beş günü geçmemek üzere bir süre verileceği belirtilmektedir. Bu hükümlere göre bireysel başvuru için düzenlenen formda dile getirilmeyen hak ihlali iddialarının başvurudaki şeklî eksikliklerin giderilmesi için yapılan talebe verilen cevapta ilk kez dile getirilmesi hâlinde incelenmesi mümkün değildir. Bir başka deyişle Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda dile getirilen hak ihlali iddialarını inceleyebilmesi için öncelikle bu iddiaların usulüne uygun bir başvuru ile Anayasa Mahkemesi önüne getirilmiş olması gerekir. İçtüzük'ün 66. maddesinde düzenlenen eksikliklerin giderilmesi usulünün amacı ise 59. maddede belirtilen şeklî unsurları ihtiva etmeyen başvurular nedeniyle yaşanabilecek hak kayıplarının önüne geçmektir. Bireysel başvurunun her aşamasında ve özellikle eksiklik bildirimine verilen cevaplarda, bireysel başvuruda bulunulduktan sonra ortaya çıkan yeni mahkeme kararları, maddi deliller veya olguların bildirilmesi mümkün ise de yeni olay ve olgulara dayanılarak yeni bir hak ihlali iddiasında bulunulması ancak İçtüzük'te belirtilen usul kurallarına uygun olarak yapılacak müstakil bir başvuru ile mümkündür.
285. Öte yandan eksiklik bildiriminde dile getirilen yeni ihlal iddialarının İçtüzük'ün 59. vd. maddelerinde düzenlenen usule uygun olarak Anayasa Mahkemesi önünde yeni bir bireysel başvuruya konu edilmesi mümkündür. Nitekim süreç bölümünde açıklandığı üzere Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek ve Mehmet Tunç'un öldüklerinin anlaşılmasının ardından ortaya çıkan yeni olay ve olgulara dayanılarak bu kişilerin yakınları tarafından Anayasa Mahkemesine yeni bireysel başvurular yapılmıştır (bkz. §§ 4, 6). Dolayısıyla soruşturmalar tamamlandıktan sonra yapılan bireysel başvurularda dile getirilen tüm ihlal iddiaları inceleme kapsamında görülmüş ve bu başvurularda Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek ve Mehmet Tunç'un yakınları başvurucu olarak kabul edilmiştir. Asya Yüksel, Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek ve Mehmet Tunç ise yalnızca kötü muamele yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı ve sağlık yardımı sağlanmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiaları bakımından başvurucu olarak kabul edilmiştir. Asya Yüksel'in ölümüyle ilgili soruşturmanın tamamlanmasının ardından yakınları tarafından yapılan yeni bir bireysel başvuru bulunmadığından bu başvurucu bakımından yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiası dışında yaşam hakkına ilişkin diğer ihlal iddialarının incelenmesi imkânı olmadığı kanaatine varılmıştır.
286. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Tüm başvurucular, ölümle sonuçlanan olaylar nedeniyle yaşam hakkının hem maddi hem de usul boyutlarıyla ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bazı başvurucular aynı olay ve iddiaları dile getirerek gerekçeli karar hakkı bağlamında, adil yargılanma haklarının da ihlal edildiğini ifade etmiştir. Ölüm olayı nedeniyle yürütülen ceza soruşturması sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile bu karara yapılan itirazın reddi kararlarının yeterli gerekçe ihtiva etmediği iddiaları, bütünüyle yaşam hakkı bağlamında etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğüne ilişkindir. Bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının yaşam hakkı kapsamında ele alınması gerektiği, adil yargılanma hakkı bakımından ayrı bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığı değerlendirilmiştir.
287. Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın yaşamlarının korunması için gerekli tedbirlerin alınması talebiyle yapılan başvurulardan sonra ölmüş olmaları ve gerek eksiklik bildirimi gerekse soruşturmaların tamamlanmasından sonra yapılan başvurularda dile getirilen şikâyetlerin özünde bu kişilerin yaşamlarının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığı iddialarının bulunması karşısında, tedbir talepli başvurularda dile getirilen Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın ağır yaralı olmalarına rağmen sağlık hizmetlerine erişimlerinin sağlanmadığı iddiaları bütünüyle yaşam hakkının maddi boyutu kapsamında incelenecektir.
288. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
289. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
290.Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığım koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır."
2. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
291. Anayasa Mahkemesi Asya Oktay ve diğerleri (B. No: 2014/3549, 22/3/2017, §§ 18-21, ayrıca bkz. T.G., B. No: 2017/21163, 9/1/2019, § 18-20) kararında başvurucunun bireysel başvurunun yapıldığı tarihten sonra ölmesi durumunda başvurunun incelenmesine devam edilip edilemeyeceğine ilişkin ilkelerini belirlemiştir. Bu ilkelere göre ölen kişinin bireysel başvuruya devam edilmesinde menfaatleri bulunan yakınları tarafından makul bir süre içinde başvuruya devam edileceğinin Anayasa Mahkemesine bildirilmesi durumunda bireysel başvurunun devam ettiği kabul edilmektedir. Birleştirilen bireysel başvurular incelendiğinde Anayasa Mahkemesinin önünde bizzat Mehmet Tunç, Yasemin Çıkmaz, Asya Yüksel ve Serdar Özbek tarafından geçici tedbir uygulanması talebiyle yapılan başvurular bulunduğu, bu kişilerin vefat ettiklerinin anlaşılmasının ardından başvurulara yakınları tarafından devam edileceğinin makul sürede bildirildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan Mehmet Tunç, Yasemin Çıkmaz, ve Serdar Özbek'in aynı yakınları bu kişilerin ölümleri ile ilgili ceza soruşturmalarının tamamlanmasının ardından aynı olaylara yönelik olarak bir kez daha bireysel başvurularda bulunmuşlardır. Bu durumda Mehmet Tunç, Yasemin Çıkmaz, Asya Yüksel ve Serdar Özbek'in ölümleri ile ilgili hak ihlali iddiaları bakımından ayrı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
292. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesi uyarınca ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler bireysel başvuruda bulunabilir. Bu durumda somut başvuru birleştirilen 2016/1652 ve 2016/2602 numaralı başvuruları avukatlar aracılığıyla bizzat yapan ve başvuru yapıldıktan sonra öldükleri anlaşılan Mehmet Tunç, Yasemin Çıkmaz, Asya Yüksel ve Serdar Özbek'in başvurucu olarak kabul edilmeleri gerektiği değerlendirilmiştir. Öte yandan yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir. Bu ilke gereğince Mehmet Tunç, Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in öldüklerinin anlaşılmasının ardından yakınları tarafından yapılan başvurularda ölen bu kişilerin yakınları da başvurucu olarak kabul edilmelidir.
293. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz; hayatta oldukları düşünülen bir sırada avukatları tarafından bu kişiler adına yaşamlarının tehlikede olduğu iddia edilerek yapılan başvurularda doğrudan başvurucu olarak kabul edilmiştir. Öte yandan yaşamını kaybeden kişi açısından yaşam hakkının ihlal edildiğine yönelik bir başvuru ancak ölüm olayı nedeniyle mağdur olan ölen kişinin yakınları tarafından yapılabilecektir. Somut başvuru incelendiğinde B.K.nın ölümü nedeniyle babası Reşit Kolanç ve annesi Gazal Kolanç tarafından, M.B.nin ölümü nedeniyle babası Tacettin Benzer tarafından, Yasemin Çıkmaz'ın ölümü nedeniyle babası Abdullah Çıkmaz tarafından, Serdar Özbek'in ölümü nedeniyle babası Abdulkerim Özbek ve eşi Buşra Özbek tarafından, Mehmet Tunç'un ölümü nedeniyle babası Ahmet Tunç, annesi Esmer Tunç, eşi Zeynep Tunç ile birlikte Mehmet Tunç'un küçük yaştaki çocukları Evin, Çiğdem, Serhat ve Barış adına velayeten Zeynep Tunç tarafından başvuru yapıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle belirtilen başvurucuların başvuruehliyetleri açısından bir eksiklik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
294. Başvuruculardan bir kısmı soruşturma aşamasında tanık veya müşteki sıfatıyla ifade vermiş veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiştir. Bu nedenle bu başvurucuların başvuru yollarının tüketilmesi kuralını yerine getirdiklerinde bir tereddüt bulunmamaktadır. Öte yandan bazı başvurucular soruşturma aşamasına herhangi bir suretle dâhil olmamıştır. Dolayısıyla soruşturma işlemlerine dâhil olmayan başvurucular yönünden başvuru yollarının tüketilmesi kuralının yerine getirilip getirilmediğinin incelenmesi gerekmektedir.
295. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin yerine getirmek zorunda olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutu, yaşanan ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulmasına ve sorumlu kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No. 2013/841, 23/1/2014, § 94). Soruşturmanın etkililik ve yeterliliğini temin adına soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve olayı aydınlatabilecek, sorumluların tespitine imkân sağlayacak bütün delilleri toplaması gerekmektedir. Ölen kişinin ailesinin veya başkalarının yetkili makamlara yaptığı resmî şikâyet, etkili bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi zorunluluğu üzerinde belirleyici değildir. Yetkili makamlar -doğal olmayan ölüm olayından haberdar olmaları hâlinde- yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutunun gerektirdiği şekilde, ölüm olayının meydana geldiği şartları ortaya koymak için resen bir soruşturma yürütmek durumundadır. Yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutu, doğal olmayan her ölüm olayının aydınlatılabilmesi ve maddi gerçeğin ortaya konulabilmesi için yapılması gereken araştırmaların, ölen kişilerin yakınlarının inisiyatifine bırakılamamasını ve yetkili makamlarca resen yapılmasını gerektirir. Bu ilkenin ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini koruyacak ölçüde soruşturma ya da kovuşturma sürecine katılmalarına zarar verecek şekilde yorumlanamayacağını ayrıca vurgulamak gerekir.
296. Anayasa Mahkemesi, doğal olmayan ölüm nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının olduğu Hadra Akgül ve diğerleri (B. No: 2014/867, 24/3/2016) başvurusunda bireysel başvuru yollarının tüketilmesi kuralını ayrıntılı olarak değerlendirmiştir. Anılan başvuru ile ilgili verilen kararda ölen kişinin ailesinin veya başkalarının yetkili makamlara yaptığı resmî şikâyetin etkili bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi zorunluluğu üzerinde belirleyici olmadığı belirtilmiştir. Aynı kararda yetkili makamların doğal olmayan ölüm olayından haberdar olması hâlinde ölüm olayının meydana geldiği şartlar hakkında resen bir soruşturma yürütme zorunluluğu altında bulunması nedeniyle başvurucu Hadra Akgül’ün derece mahkemeleri önündeki davada katılan sıfatıyla yer almasının yeterli olduğu, aynı adreste ikamet eden diğer başvurucuların tamamının katılan sıfatıyla davada yer almasının başvuru yollarının tüketilmesi koşulu bakımından gerekli olmadığı değerlendirilmiştir. Neticede başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun tüm başvurucular yönünden sağlandığı sonucuna ulaşılmıştır (Hadra Akgül ve diğerleri, §§ 39-45; AİHM'in benzer yaklaşımı için bkz. § 248).
297. Sonuç olarak somut başvuru açısından belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı ve soruşturma işlemlerine dâhil olmayan başvurucular bakımından da bireysel başvuru yollarının tüketilmesi kuralının yerine getirildiği kanaatine varılmıştır.
298. Anayasa Mahkemesince devletin yaşam hakkı bağlamında üç temel yükümlülüğü bulunduğu kabul edilmektedir. Bunlardan ilki yaşamı koruma yükümlülüğüdür. Öldürmeme yükümlülüğü olarak adlandırılabilecek ikinci yükümlülük, devletin yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına hukuka aykırı olarak son vermemesini öngörür. Son olarak devlet, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır ve bu yükümlülük etkili soruşturma yapma yükümlülüğü olarak adlandırılmaktadır. Yaşamı koruma ve öldürmeme yükümlülükleri yaşam hakkının maddi boyutu, etkili soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutu kapsamında değerlendirilmektedir.
299. Somut başvuruda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı bağlamında öldürmeme yükümlülüğü ile etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
300. Mehmet Tunç, Asya Yüksel, B.K., M.B., Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın yeri ve durumları konusunda yetkililerin haberdar edilmesine karşılık bu kişilere tıbbi yardım sağlanmadığı ve böylece yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olup olmadıklarının ise ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
301. Devletin, topraklarının bir kısmını fiilen işgal girişiminde bulunarak ağır silahlarla ölümcül saldırılar düzenleyen PKK terör örgütü mensuplarının eylemlerine karşı bölgede yaşayan sivil halkın yaşamını koruma konusunda pozitif bir yükümlülüğü bulunduğu kuşkusuzdur. Aynı yükümlülüğün terör eylemlerinin sonlandırılması ve kamu hizmetlerinin devam ettirilmesi için çaba harcayan kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması bakımından geçerli olduğunda da şüphe yoktur. Öte yandan başvurucular; yaralı hâlde bulunan Mehmet Tunç, Asya Yüksel, B.K., M.B., Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın yeri ve durumları konusunda yetkililerin haberdar edilmesine karşılık tıbbi yardım sağlanmadığını ve böylece yaşamı koruma yükümlülüğüne aykırı davranıldığını iddia etmektedir. Bakanlık görüşü, bunlara ek belgelerde yer alan bilgiler ve soruşturmalarda toplanan deliller ile varılan sonuçlara göre ise güvenlik güçlerinin silahlı terörist faaliyetlerde bulunan Mehmet Tunç, Asya Yüksel, B.K., M.B., Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın eylemlerine karşılık sivil halka ve kamu görevlilerine karşı olan pozitif yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla hareket ettikleri kabul edilmektedir.
302. Silahlı terörist faaliyetlerde bulunarak sivil halkın ve kamu görevlilerinin yaşam haklarına, vücut bütünlüklerine ve mal varlıklarına tecavüz eden kişiler, devlet üzerinde bu eylemlere karşılık diğer kişilerin can ve mal güvenliklerinin korunması için pozitif bir yükümlülük oluşturmaktadır. Devletin bu pozitif yükümlülüğün yerine getirilmesi için hukuka uygun güç kullanımı dâhil sert önlemler alması tabiidir hatta yaşamlarını korumak için gerekli önlemlerin alınmaması durumunda diğer kişilerin anayasal haklarının ihlali sonucu doğabilecektir. Devletin hem terörist faaliyetlere karşı diğer kişilerin yaşamını korumak ve silahlı terör faaliyetlerini sonlandırmak için ölümcül güç kullanma hem de üzerinde güç kullanılan kişilerin yaşamlarını koruma gibi birbiriyle çelişen iki pozitif yükümlülüğü bulunduğunun kabul edilmesi hiç kuşkusuz kamu makamları üzerinde orantısız bir yük oluşturacaktır. Buna ek olarak Mehmet Tunç, Asya Yüksel, B.K., M.B., Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın iddia edildiği gibi PKK terör örgütü adına silahlı faaliyet yürüten kişiler olması durumunda bu kişilerin bombalarla tuzaklanmış hendek ile barikatlarla kapatılan ve yoğun silahlı çatışmaların devam ettiği bir alanda sağlık yardımı almaları ya da tahliyeleri ile görevlendirilecek kişilerin yaşam haklarının -hem de bizzat bu kişilerin eylemlerine karşı- korunması gibi muazzam güçlükte bir pozitif yükümlülük daha ortaya çıkacaktır. Bu hâlde somut başvuruda dile getirilen sağlık yardımı sağlanmaması nedeniyle yaşamı koruma yükümlüğünün ihlal edildiği iddialarının değerlendirilebilmesi için öncelikle Mehmet Tunç, Asya Yüksel, B.K., M.B., Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın PKK terör örgütü adına silahlı terör eylemlerinde bulunan kişiler olup olmadıkları ve iddia edildiği gibi yaralı vaziyette iken sağlık yardımı talebinde bulunup bulunmadıkları konuları aydınlatılmalıdır. Zira bu kişiler silahlı terör eylemlerini gerçekleştirmiş olsalar dahi bir binanın bodrum katında yaralı ve savunmasız bir vaziyetteyken sağlık yardımı talep ettikleri iddialarının doğru olması hâlinde bu kişilere gerekli tıbbi tedavi sağlanarak yaşamlarının korunması için somut olayın koşulları ve kamu makamlarının imkân ve kabiliyetleri çerçevesinde gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
303. Başvurucu Reşit Kolanç'ın beyanına göre kızı B.K. ölü bulunduğu tarihten iki yıl kadar önce ailesinin Cizre ilçesi Konak Mahallesi'ndeki evini terk etmiş ve bu tarihten itibaren ailesi ile irtibat kurmamıştır. Şırnak Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinin 12/3/2015 tarihli yazısında, B.K.nın Cudi Dağı bölgesinden PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katıldığı yönünde istihbari bilgiler elde edildiği ifade edilmiştir. Aynı birimin 3/9/2015 tarihli yazısında, PKK terör örgütünün silahlı kanadı HPG/Yerel Birlikler içinde faaliyet yürüten B.K.nın 27/8/2015 tarihinde Cizre Nur Mahallesi'ndeki askerî kışlaya yapılan saldırıyı düzenleyenlerin arasında olduğuna dair istihbari bilgiler bulunduğu bildirilmiştir. Gizli Tanık Gümüş; B.K.nın 2014 yılı başlarında PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katıldığını, 2015 yılında Cizre'de hendek açma ve barikat kurma dönemine kadar kırsalda kaldıktan sonra Cizre'ye döndüğünü ve Cudi Mahallesi'nde sorumlu olarak PKK terör örgütü adına faaliyet yürüttüğünü, güvenlik güçleri ile girdiği çatışmada öldüğünü beyan etmiştir. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının PKK terör örgütü üyeliği suçu nedeniyle yakalanan başka kişiler hakkında yürüttüğü çok sayıda soruşturmada B.K.yı teşhis eden on üç kişi ve bunlar dışında sekiz gizli tanık; B.K.nın PKK terör örgütünde Sema kod adını kullandığını, örgütün dağ kadrosundan olduğunu, hendek olayları sırasında YPS içinde faaliyet yürüterek Kalaşnikof marka silah taşıdığını, hendek ve barikatlarda silahlı olarak nöbet tuttuğunu, silahlı çatışmalara girdiğini, halkı isyana ve devlete karşı faaliyet göstermeye zorladığını ifade etmişlerdir. B.K.nın ölü muayene ve otopsi raporunda sargı beziyle sarılmış ve kısmen iyileşmiş, eskiye ait, hayati tehlike oluşturmayan ateşli silah yaralarının mevcut olduğu belirtilmiştir. Bu kişinin sol elinden ve yanağından alınan svaplarda ve üç elbisesinden ikisinde atış artığı tespit edildiğine dair kriminal inceleme raporları bulunmaktadır. B.K.nın ölümünün ardından PKK ile bağlantılı internet sitelerinde B.K.nın Rojava'da direndikten sonra Cizre'ye gelerek büyük direnişe katıldığı haberleri yer almış ve B.K., YPS örgütü tarafından şehit olarak kabul edilmiştir (bkz. §§ 73-75, 80, 84-86, 207, 278).
304. Başvurucu Tacettin Benzer'in beyanına göre oğlu M.B. sokağa çıkma yasaklarının başlamasından önce İstanbul'a çalışmaya gideceğini söyleyerek evden ayrılmıştır. Yasak boyunca ailesi ile Cizre'deki ikametgâhında kalan Tacettin Benzer, oğlu M.B. ile herhangi bir şekilde iletişim kurmamıştır. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca terör örgütü üyeliği suçundan yürütülen soruşturmalar kapsamında yakalanan kişiler ve iki gizli tanığın beyanlarına göre M.B., 6-7 Ekim olaylarında Cizre'de bir markete molotofkokteyli atılması ve bu marketin yağmalanması eylemine öncülük etmiştir. Hendek olayları sırasında ise PKK adına Nur Mahallesi'nde silahlı eylemler gerçekleştirdikten sonra bu mahallede bulunan terör örgütü mensuplarının güvenlik güçlerince sıkıştırılması üzerine Cudi Mahallesi'ne geçerek silahlı eylemlerde bulunmuştur. Örgütte Sofi kod adını kullanmaktadır ve Kalaşnikof marka otomatik saldırı tüfeğinin yanı sıra Kanas tabir edilen keskin nişancı tüfeği taşımaktadır. M.B.nin yanağından ve pantolonundan alınan örneklerde atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir. 4/4/2018-10/4/2018 tarihleri arasında Şırnak Cudi Dağı bölgesinde yapılan operasyonlarda ele geçirilen taşınabilir bellekte Cizre'de YPS içinde faaliyet yürüten örgüt mensuplarına dair bilgiler bulunduğu tespit edilmiştir. Bu belgede M.B. ile ilgili olarak "Kod : Sofi Ad: [M.B.] Baba: Tacettin Anne: Ergül Cephanesi: K(e)leş 4 şarjör 181 mermi 2 el bombası" bilgileri yer almaktadır. YPS'nin internet sitesinde M.B.nin YPS bayrağı yanında bir fotoğrafına yer verilirken bu fotoğrafın hemen altında kod adı Sofi olarak belirtilmekte ve ölüm tarihi "şehadet tarihi" olarak yer almaktadır. PKK bağlantılı internet sitelerinde YPS saflarında yer alan M.B.nin Cizre'de güvenlik güçlerinin teslim olun çağrılarına direnerek yanıt verdiği haberleri yer almaktadır (bkz. §§ 103, 110, 111, 207, 278).
305. Başvuru dosyasında bulunan Şırnak Emniyet Müdürlüğünün 6/9/2015 tarihli PKK/KCK faaliyetleri konulu belgede yer alan istihbari bilgilere göre Mehmet Tunç, Cizre'de 12/7/2015 tarihinde ilan edilen özerkliğin ardından PKK terör örgütü tarafından kurulan geçici meclisin başkanı olarak atanmıştır. Mehmet Tunç, PKK terör örgütünün dağ kadrosundan gelen üyeleri ile birlikte Nur ve Cudi Mahallelerindeki nüfuzlu aileleri ziyaret ederek yakın zamanda başlayacak güvenlik operasyonlarına karşı destek talebinde bulunmuştur. Anılan belgede, Mehmet Tunç'un bu ziyaretlerde güvenlik operasyonlarına karşı sokak nöbetlerine katılmaları için ailelerden talepte bulunduğu ve silahı olmayanlara AK47 marka silah verileceğini vadettiği bilgileri yer almaktadır. Cizre ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen soruşturmalar kapsamında yakalanarak PKK terör örgütünün Cizre'deki faaliyetleri konusunda teşhis ve anlatımlarda bulunan çok sayıda tanığın Mehmet Tunç'un hendek olaylarındaki rolü ve eylemleri hakkındaki ifadelerine göre Mehmet Tunç,"öz yönetim" sırasında PKK terör örgütü tarafından atanan "Cizre kaymakamı" sıfatıyla terör örgütünün dağ kadrosundan gelen talimatları bizzat uygulayan ve ilçede tüm örgütsel faaliyetlerin talimatını veren kişidir. Cizre'de kurulan mahkemeye başkanlık yaparak halktan para cezası veya silah getirme cezası adı altında topladığı silah ve paraları PKK'ya aktarmıştır. Etrafında sürekli silahlı örgüt üyeleri bulunan Mehmet Tunç, mahallelerde dolaşarak yerel halkı evlerini boşaltmamaları konusunda zorlamış, halktan örgüt üyeleri için zorla para ve yemek toplamıştır. Örgütün dağ kadrosundan Cizre'ye gelen üyelerinin yöneticisi konumundaki "Mamo" kod adlı terör örgütü üyesiyle birlikte barikatların kurulması ve kontrolü ile güvenlik güçlerine yapılacak saldırıların planlanmasında çalışmış ve bu eylemlerine çatışmaların sonuna kadar devam etmiştir. Mehmet Tunç, evinde barındırdığı terör örgütü üyelerine patlayıcı döşenecek yerleri ve güvenlik güçlerine saldırı düzenlenecek noktaları göstermiştir. Bu kapsamda bir gizli tanık B.K.yı teşhis ettiği ve eylemleri hakkında anlatımlarda bulunduğu ifadesinde "...kendisinin barikat ve hendekler üzerinde dolaştığını, belinde tabanca taşıdığını, sürekli yanında birisinin Mardinli olduğunu bildiğim iki şahıs ile dolaştığını gördüm. Mehmet Tunç'un evinde kalarak silahlı olaylara katıldığını gördüm." şeklinde beyanda bulunmuştur. İfadelere göre Mehmet Tunç, Bostancı Sokak'taki 23 No.lu eve YDG-H üyelerini sokmuş ve üyelerin burada barınmalarını sağlamıştır. Çatışmalarda yaralanan terör örgütü üyelerinin yakalanmalarını önlemek için sivil halktan kişiler olarak gösterilip hastaneye taşınmalarına yardım etmiştir. Mehmet Tunç'un ölümünün ardından PKK ile iltisaklı internet sitesinde yer alan bir habere göre Mehmet Tunç, başvuruculardan Asya Yüksel ile birlikte Cizre ilçesine gelen bir kişiyi eş başkan sıfatıyla karşılamıştır. PKK terör örgütü bağlantılı internet sitelerinde yer alan çok sayıda başka haberde, Mehmet Tunç'un telefonla bağlandığı programlarda kullandığı "...kimse bizden teslim olmamızı beklemesin. Biz ilk gün olduğu gibi omuz omuza direneceğiz ve bu uğurda gerekirse şehit olacağız" "Teslimiyet bizim için ihanettir. Kimse bizim teslim olmamızı beklemesin" şeklindeki sözleri alıntılanmış ve Mehmet Tunç, PKK terör örgütünün kahramanı olarak lanse edilmiştir. Benzer bir internet sitesinde Mehmet Tunç'un ceza infaz kurumundan arkadaşı olan bir kişiyle yapılan röportajda bu kişi Mehmet Tunç'u "Apocu" olarak tanımlamış ve Cizre'deki olaylarla ilgili olarak "...Mehmet heval ve diğer özyönetim şehitleri büyük bir kahramanlıkla direndiler. Teslim olmadılar. Onların direnişi sayesinde başımız diktir. Beyaz bayrağı alıp çıkabilirlerdi, ama yapmadılar." ifadelerini kullanmıştır (bkz. §§ 132-134, 142, 278).
306. Başvuru dosyasında yer alan on ayrı tanık beyanına göre 2013 yılında PKK terör örgütüne giren Serdar Özbek, tır şoförlüğü yaparken örgüte ait silahları taşımış ve örgüt adına Cizre ilçesinde para toplamıştır. Terör örgütünde "Lehenk" kod adını kullanan Serdar Özbek, "Mamo" kod adlı örgüt üyesinin para tahsilatçısı olarak görev yapmış; "Zerdeşt" kod adlı örgüt mensubundan eğitim almıştır. Hendek olaylarının başından sonuna kadar olaylarda yer alan ve Kalaşnikof marka tüfek taşıyan Serdar Özbek, kırsaldan gelen PKK terör örgütü üyelerine yer ve imkân sağlamıştır. Cudi Mahallesi'nde güvenlik güçleri ile silahlı çatışmaya girmiş ve çatışmada ölmüştür. Serdar Özbek'in elbiselerinden alınan svaplarda atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir (bkz. §§ 157, 159, 207).
307. Yasemin Çıkmaz'ın babası olan başvurucu Abdullah Çıkmaz'ın 27/2/2016 tarihli beyanına göre Yasemin Çıkmaz ve diğer aile fertleri sokağa çıkma yasağı başladığında Cudi Mahallesi'ndeki ikametgâhlarında kalmış ancak burada şiddetli çatışmalar yaşanmaya başlanınca Şah Mahallesi'ndeki bir apartmana taşınmıştır. Yasemin Çıkmaz, Şah Mahallesi'nde ailesiyle birlikte bir hafta kadar kaldıktan sonra kıyafetlerinin Cudi Mahallesi'ndeki ikametgâhında unuttuğunu söyleyerek evden ayrılmış ve on gün kadar ailesiyle irtibat kurmamıştır. Yasemin Çıkmaz'ın PKK terör örgütündeki konumu ve hendek olayları sırasındaki eylemleri hakkında anlatımlarda bulunan çok sayıda tanığın beyanına göre Yasemin Çıkmaz "Denktav" kod adlı PKK mensubunun kardeşidir. Örgütün YJA-STAR yapılanması içinde yer almış, bu yapının sorumlusu olan "Ruken" kod adlı örgüt üyesinin yardımcılığını yapmış ve aynı zamanda Ruken (K) hendek olayları sırasında Yasemin Çıkmaz'ın evinde kalmıştır. Yasemin Çıkmaz hendek olayları boyunca PKK terör örgütünün Nur, Sur ve Cudi Mahallelerindeki silahlı eylemlerine katılmış, birçok kez çatışmaya girmiştir. Telsiz, tabanca ve Kalaşnikof marka tüfek taşıyan Yasemin Çıkmaz; barikatlarda silahlı olarak nöbet tutmuş, PKK terör örgütü adına araçların yollarını keserek kontak anahtarlarını almış, Cudi Mahallesi'nde güvenlik güçleri ile silahlı çatışmalara girmiş, Mezbaha Sokak'ta bir tanka roket atılmasının ardından başlayan çatışmada askerlere ateş etmiştir. Başvuru dosyasındaki belgelere göre PKK terör örgütü tarafından bomba imalathanesi olarak kullanıldığı tespit edilen Cudi Mahallesi Reyhan Sokak No: 26 adresinde yapılan aramada, içinde PKK terör örgütü mensuplarına dair bilgilerin bulunduğu bir defter ele geçirilmiştir. Bu defterde Yasemin Çıkmaz'ın kod adının "Binevş" olduğu, terör örgütünden on yedi gün askerî ve ideolojik eğitim aldığı ve örgütün "Ş. Ekin Van intikam timi" olarak adlandırılan bir biriminde görevlendirildiği belirtilmektedir. Aynı defterde Yasemin Çıkmaz hakkındaki "katılım-şehit" adlı bir bölümde "Dengdaw" ve "Botan" adlı terör örgütü üyelerinin isimlerinin yazdığı belirlenmiştir. Yasemin Çıkmaz'ın ağabeyleri olan bu kişilerin terör örgütüne üye olma suçundan arandıkları anlaşılmıştır. Yasemin Çıkmaz'ın ölümünün ardından terör örgütüyle iltisaklı bir internet sitesinde yer alan haberde Yasemin Çıkmaz'ın sokağa çıkma yasağının 16. gününde verdiği röportajda YPS'ye katılalı üç ay olduğunu, erkeklerin kadınları cephede görünce kadınların istek ve iradelerini anladıklarını, bütün kadınları direniş alanlarına çağırdığını söylediği aktarılmıştır. Aynı haberde Yasemin Çıkmaz'ın annesi ile yapılan röportajdan aktarılan bazı ifadelere göre ise Yasemin Çıkmaz liseyi terk ederek devrim yolunu seçmiştir. Annesi, Yasemin Çıkmaz'a iki ağabeyinin dağa gittiğini, Yasemin Çıkmaz'ın gitmesini istemediğini söylediğinde Yasemin Çıkmaz "Bir gün hepimiz öleceğiz, her birimiz kendimiz için savaşıyoruz." diyerek yanıt vermiştir. Yine bu ifadelere göre ailesi Şah Mahallesi'ne geldikten sonra eve gelmeyen Yasemin Çıkmaz'ı annesi Nusaybin Caddesi'nden alıp eve getirmiş, Yasemin Çıkmaz evde bir gün kalarak Cudi Mahallesi'ne geri dönmüş, Cudi Mahallesi'ne giderken "Öleceksem de yaşayacaksam da arkadaşlarımla yaşar ya da ölürüm." demiştir. Cudi Mahallesi'ne gittikten üç gün sonra Yasemin Çıkmaz annesini arayarak "...biz iyiyiz, ağlama ben tek değilim, bütün arkadaşlarım yanımda..." demiş, annesi bu konuşmadan sonra Yasemin Çıkmaz'dan haber alamamıştır. Yasemin Çıkmaz'ın her iki el avuç içi ve üstü ile yanaklarından alındığı belirtilen svapların tamamında, ayrıca incelenen elbiselerinin üzerinde atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir (bkz. §§ 174, 178-181, 207).
308. Asya Yüksel'in annesi Emine Ürün Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan beyanında, sokağa çıkma yasakları boyunca kendisi Uludere'ye bağlı bir köyde kalırken Asya Yüksel'in Cizre'de olduğunu ve yasak boyunca Asya Yüksel'den haber almadığını ifade etmiştir. Başvuru dosyasında yer alan belgelerde Asya Yüksel'in Mehmet Tunç ile birlikte özerklik halk meclisi eş başkanı sıfatıyla Nur ve Cudi Mahallelerinde bazı evleri ziyaret ederek güvenlik güçlerinin yakın zamanda mahallelere girip operasyon yapacağını, bu durumun özerklik ilanının ihlali olduğunu, halkın meşru müdafaa hakkının doğacağını, silahı olmayanlara AK47 marka silah verileceğini, operasyona karşı sokak nöbetlerine katılmalarını söylediği belirtilmektedir. Asya Yüksel öldüğü sırada PKK terör örgütü üyesi olma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçlarından hakkında verilen yakalama emri ile aranmaktadır, ayrıca terörle bağlantılı başka suçlardan yürütülen soruşturmalar kapsamında firari şüpheli konumundadır. Asya Yüksel hakkında ifade veren tanıklar Asya Yüksel'in PKK terör örgütü talimatı ile ilan edilen "öz yönetim"de başkan olarak görevli olduğunu, kadın örgütlenmesinden sorumlu olduğunu, bu süreçte mahalleleri dolaşarak propaganda yaptığını, Mehmet Tunç ile birlikte Cudi Mahallesi'ndeki örgütün mahkemesinde halka para cezası ve silah getirme cezası verdiğini, örgütün dağ kadrosunda silahlı eğitim aldıktan sonra geri geldiğini söylediğini beyan etmiştir. Bir internet sitesinde "Cizir Halk Meclisi Eşbaşkanı Yüksel'in Cenazesi Teşhis Edildi" başlığıyla yer alan haberde, Asya Yüksel'in 4/1/2016 tarihinde verdiği bir röportajda kullandığı ifadelere yer verilmiştir. Bu habere göre Asya Yüksel röportajında ağır silahlarla yapılan saldırılarla halkın göç etmeye zorlanmasına karşılık kendi evlerinde, mahallelerinde direnmeye kararlı olduğunu, Cizre'de tek bir kişi kalsa bile mücadelesini sürdüreceğini söylemiştir. PKK bağlantılı bir başka internet sitesinde yer alan "A. direnerek serhildanın sembolü oldu" başlıklı haberde Asya Yüksel'in cenaze töreninde "Biji Serok Apo!" [Yaşasın Başkan Apo!] ve "Şehid Namırın" [Şehitler Ölmez!] sloganları atıldığı, HDP Uludere İlçe Başkanı'nın törende yaptığı konuşmada "A. Yoldaş Botan'ın özyönetim direnişine öncülük ederek kanıyla Kürt özgürlük mücadelesini yüceltmiştir ..." ifadelerini kullandığı belirtilmiştir. Bir başka internet sitesinde Asya Yüksel'in Mehmet Tunç ile birlikte hendek ve barikatların yapılmasının ardından Cizre ilçesine gelen bir kişiyi eş başkan sıfatıyla karşıladıktan sonra bu kişiye yaptığı açıklamalara yer verilmiştir. Asya Yüksel'in sol el avuç içi ve sol el üstünden alındığı belirtilen svaplarda ve ayrıca incelenen elbiselerinin üzerinde atış artıklarında bulunan antimon (Sb) elementi tespit edilmiştir (bkz. §§ 132, 195, 198-201, 207, 278).
309. Buraya kadar özetlenen delillere göre B.K., Serdar Özbek, Yasemin Çıkmaz ve M.B., çatışmalar sırasında binaların bodrum katlarına sığınan siviller olduğu iddiasının aksine PKK terör örgütünün "öz yönetim" ilanını takip eden süreçte gerçekleşen terör eylemlerine bizzat katılan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele yürüten kişilerdir. Yine bu delillere göre Mehmet Tunç ve Asya Yüksel, PKK tarafından ilan edilen sözde "öz yönetim"in terör örgütü tarafından atanan Cizre eş başkanları sıfatıyla aylarca süren ve yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanan terör olaylarını bizzat organize etmiştir. Bu açıdan B.K., Serdar Özbek, Yasemin Çıkmaz, M.B., Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in ölümlerinin ardından yürütülen soruşturmalarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren hiçbir neden bulunmamaktadır. Bu kişilerin hendek olayları sürecindeki eylemlerinin bu şekilde açıklanmasının ardından sağlık yardımı sağlanmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edilip edilmediğinin belirlenebilmesi için yapılması gereken, bu kişilerin iddia edildiği gibi yaralı vaziyette ve savunmasız bir durumda iken sağlık yardımı talebinde bulunup bulunmadıkları konusunun aydınlatılmasıdır.
310. Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in yaralı hâlde Cudi Mahallesi Bostancı Sokak 23 No.lu binanın bodrum katında bulunduklarına dair bireysel başvuru Anayasa Mahkemesine 27/1/2016 tarihinde yapılmıştır. Başvuru dosyasındaki belgelere göre ayrıca Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in yaralı vaziyette Caferi Sadık Sokak'ta bulunan bir binada oldukları iddiasıyla 23/1/2016 tarihinde, Bostancı Sokak No: 23 adresinde oldukları iddiasıyla 25/1/2016 tarihinde AİHM'e yapılan başvurular bulunmaktadır. Dönemin HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız 23/1/2016 tarihinde 112 yardım hattını arayarak yaralıların Caferi Sadık Sokak No: 5-7 adresinde olduğunu bildirmiştir. 28/1/2016 tarihinde ilk saatlerden itibaren yaralı olduğu iddia edilen kişilere ulaşmak için görevlendirilen ambulans şoförü A.G.; görevlilerle yaptığı telefon görüşmelerinde, şahıslarla Faysal Sarıyıldız'ın konuştuğunu, bu kişilerin bulundukları adresi tam olarak bilmemekle birlikte "Ömer Hayyam Sokak'ta dört katlı, kırmızı bir binada" olduklarını söylediklerini, bu sokağın girişinin hendeklerle kapatıldığını bildirmiştir. Mehmet Tunç 4/2/2016 tarihinde bir haber kanalına telefonla bağlanarak çok sayıda yaralı şahısla birlikte "üst katlarında yangın çıkan bir binanın alt katında" olduklarını, daha önce bulunduğu binanın bodrum katından çıktığını ve şu anda bulunduğu yere geldiğini, diğer adreste hiçbir güç kalmadığı için oradaki kişilerle bir irtibatının olmadığını ifade etmiştir. Mehmet Tunç ve Asya Yüksel, 9/2/2016 tarihinde Niran Sokak No: 7 adresinde yapılan aramada ölü olarak bulunmuştur (bkz. §§ 30, 31, 38, 39, 41, 47, 68-70).
311. Esasen başvuru dosyasında Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in AİHM ve Anayasa Mahkemesi nezdindeki bireysel başvurularda veya telefon görüşmelerinde belirtilen adreslerde bulunduklarına dair çelişkili ve soyut beyanlardan başka bir delil yoktur. Bu iddialar doğru kabul edilse dahi Mehmet Tunç ve Asya Yüksel, ağır yaralı oldukları ve acil yardıma ihtiyaç duydukları iddialarının ilk olarak dile getirildiği 23/1/2016 tarihinden ölü olarak bulundukları 9/2/2016 tarihine kadar Caferi Sadık Sokak, Bostancı Sokak, Ömer Hayyam Sokak ve Niran Sokak'taki dört ayrı bina arasında birçok kez yer değiştirmiştir. Bu tarihler arasında telsiz görüşmeleri ve resmî tutanaklara yansıdığı şekliyle bölgedeki terör örgütü mensuplarının etkisiz hâle getirilerek bölgenin emniyetinin sağlanması için söz konusu adreslere sevk edilen güvenlik güçlerine mütemadiyen ateş açılmaktadır. Yaralıların bulunduğu iddia edilen sokaklar terör örgütü mensupları tarafından el yapımı patlayıcı düzenekleri ve mayınlar ile tuzaklanmış, sokak üzerinde barikatlar kurulmuş ve hendekler oluşturulmuştur. Bu hâliyle araç girişinin mümkün olmadığı Bostancı Sokak ile Ömer Hayyam Sokak ve civarında teröristlerle silahlı çatışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir (bkz. §§ 37, 41, 43, 45, 138, 273, 274).
312. 22/1/2016 tarihinde Cudi Mahallesi Bostancı Sokak ile Mehmet Fatih Sokak kesişiminde faaliyet gösteren güvenlik güçlerine roketatarlı saldırı düzenlenmiştir. Saat 11.30 sıralarında gerçekleşen bu saldırıda başına şarapnel parçası isabet eden polis memuru B.Ö. ağır yaralanmış ancak devam eden çatışmalar nedeniyle ancak saat 12.30’da olay yerinden tahliye edilebilmiş ve kaldırıldığı Şırnak Askerî Hastanesinde şehit olmuştur. Aynı saldırıda Polis ve Jandarma Özel Harekât birimlerine görevli yedi kişi yaralanmıştır. 24/1/2016 tarihinde saat 13.57’de 112 görevlileri, Faysal Sarıyıldız tarafından aranarak Caferi Sadık Sokak üzerindeki beş katlı bir binanın bodrum katında 30 civarında yaralı şahısların olduğunun iletildiğini bildirmiştir. Saat 15.09 sıralarında bölgede görevli EJDER-6 birimi tarafından Caferi Sadık Sokak'taki terör örgütü üyelerine araç megafonu ile "Teslim olun!" çağırısı yapıldığı ancak terör örgütü üyelerinin bu çağrıya ateş açarak karşılık vermesi üzerine bölgede çatışma başladığı bildirilmiştir. 27/1/2016 tarihinde saat 15.30 ile 15.45 arasında yaralıların bulunduğu iddia edilen Bostancı Sokak'ta görevli güvenlik birimleri YLÇN 1 ve EKİN 20 tarafından yapılan "Teslim olun!" çağrılarına teröristlerce ateşle karşılık verilmiştir. Saat 16.30 civarında EKİN 6 biriminin Bostancı Sokak'ta tekrar "Teslim olun" çağrısı yaptığı sırada teröristlerin ateş açması sonucu bir uzman çavuş yaralanmıştır. 28/1/2016 tarihinde saat 09.42 ve 09.46'da biri Cudi Mahallesi Bostancı Sokak 23 No.lu binadan olmak üzere Ender 6 unsuruna terör örgütü mensuplarınca iki kez roket atılmıştır (bu olayla ilgili telsiz görüşmeleri için ayrıca bkz. § 57). 29/1/2016 tarihinde yaralı şahısları bulup tedavilerini sağlamak üzere bölgede görevlendirilen güvenlik güçlerine teröristlerce bir kez daha ateş açılmış, bir güvenlik görevlisi şehit olmuş ve iki güvenlik görevlisi yaralanmıştır. 29/1/2016 tarihinden itibaren yaralıların bulunduğu iddia edilen adrese giden yollar ve sokaklarda teröristlerce döşenen el yapımı patlayıcıları imha etmeye yönelik çalışmalara devam edilmiş ve teröristlerin silah ve patlayıcı maddeler kullanarak gerçekleştirdikleri saldırılarda dört güvenlik görevlisi şehit olmuş, on güvenlik görevlisi yaralanmıştır. 4/2/2016 tarihinde yaralılar için bekleyen ambulanslar Nusaybin Caddesi Emir Tajdin Sokak'a yönlendirilmiş ve sağlık personeli tarafından yaralı şahısların ambulanslara gelmeleri yönünde megafonla anonslar yapılmıştır. Bir süre sonra terör örgütü mensuplarının yaralı şahısları almaya gelen sağlık personeline eylem yapmaya hazırlandıkları yönünde telsiz konuşmaları tespit edilmiş ve teröristlerce atılan bombaların şarapnel parçaları ambulansların önüne düşmeye başlamıştır. 5/2/2016 tarihinde terör örgütü üyelerinin Narin Sokak No: 12 (C-3158) ve C-3146 adreslerinde uzun namlulu silahlarla gerçekleştirdikleri iki ayrı saldırıda üç askerî personel ile bir polis memuru yaralanmıştır (bu olaylar ve aynı tarihlerde yakın bölgelerde gerçekleşen çok sayıda terör saldırıları için bkz. §§ 42, 43, 45, 57-59, 273-275).
313. 8/9/2015 tarihinde PKK terör örgütünün silahlı kanadı olan HPG ve YPG'ye çağrı yaptığı telefon konuşmasında Mehmet Tunç ellerinde 100-200 genç kaldığını, artık son raddede olduklarını ancak teslim olmayacaklarını söylemiştir. Bundan yaklaşık beş ay sonra, 4/2/2016 tarihindeki telefon konuşmasında ise daha önce bulunduğu bodrum katından çıkarak şu an bulunduğu yere geldiğini, diğer adreste hiçbir güç kalmadığı için oradaki kişilerle irtibatının olmadığını söylemiştir. Gizli tanık Gümüş, mahallelerde tedavi edilemeyecek kadar hasta ve yaralı olan örgüt mensuplarının Mehmet Tunç ve Faysal Sarıyıldız tarafından sivil olarak gösterilip tedavilerinin sağlandığını beyan etmiştir. Asya Yüksel 4/1/2016 tarihindeki beyanında "...özellikle belirtmek istiyorum ki halk mahallelerinde kalmaya kararlı, bir yere gitmiyoruz, mahallelerimizde direniyoruz..." demiştir. İçişleri Bakanlığı olaylarla ilgili basın açıklamasında terörist unsurların yerleştikleri mahallelerde sivil halkın tahliyesini önlediklerini belirtmiştir (bkz. §§ 47, 67, 200, 278).
314. Yukarıda özetlenen delillere göre başvuru dosyasında Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in Anayasa Mahkemesinden geçici tedbir talep edilen 27/1/2016 tarihinden ölü bulundukları 9/2/2016 tarihine kadar herhangi bir şekilde yaralandıklarına ya da iddia edilen adreslerde bulunduklarına dair hiçbir bulgu yoktur. Bunun tam aksine Anayasa Mahkemesinin önündeki tüm deliller; PKK tarafından ilan edilen "öz yönetim"in terör örgütü tarafından atanan Cizre eş başkanları sıfatıyla aylarca süren ve yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanan terör olaylarını bizzat organize ettikleri daha önce açıklanan Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in 22/1/2016 ile 5/2/2016 tarihleri arasında sürekli yer değiştirdiklerini, bu sırada yaralı hâlde bekledikleri iddia edilen hemen tüm adreslere giden yolların patlayıcı ile tuzaklanmış hendek ve barikatlarla kapatıldığını, buralara ulaşmaya çalışan güvenlik güçlerine ağır silahlarla yapılan saldırılarda birçok güvenlik görevlisinin yaralandığını ve şehit olduğunu göstermektedir.
315. Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in güvenlik güçlerinin açtıkları ateş sonucu yaralandıkları, aynı durumdaki diğer yedi kişiyle birlikte Nusaybin Caddesi üzerindeki bir petrol istasyonunun arkasında bulunan Narin Sokak'ta, numarasını bilmedikleri bir evin bodrumunda oldukları, yakınlarının yardım taleplerinin karşılık bulmadığı iddiaları dile getirilerek geçici tedbir uygulanması talebiyle Anayasa Mahkemesine 9/2/2016 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır. Şırnak Valiliği tarafından gönderilen 112 ve 155 yardım hatlarına yapılan çağrı kayıtlarının incelenmesi neticesinde kardeşi V.Ç. tarafından 6/2/2016 tarihinde saat 15.54'te 112 yardım hattının arandığı ve V.Ç.nin görevliye televizyondan Yasemin Çıkmaz'ın petrol istasyonu arkasındaki bir binada yaralı olarak bekleyen kişiler arasında olduğunu öğrendiğini söylediği anlaşılmaktadır. Aynı gün saat 16.35'te V.Ç., 112 görevlisi tarafından geri aranmış ve belirtilen adrese yakın bir kavşakta 24 saat esasına göre görevlendirilen iki ambulansın beklediği ve yaralıların dışarı çıkmaları için sürekli anons yapıldığı ancak ambulansların güvenli olmayan mahalleye giremedikleri belirtilmiştir. Başvuru dosyasında, Serdar Özbek'in yakınları tarafından yapılan bir çağrıya tesadüf edilememiştir.
316. Yasemin Çıkmaz'ın annesinin basına verdiği beyana göre Yasemin Çıkmaz, ailesinin çatışma bölgesi dışındaki ikametgâhına geldikten bir gün sonra Cudi Mahallesi'ne dönmüştür. Yine annesinin beyanına göre Yasemin Çıkmaz Cudi Mahallesi'ne gittikten üç gün sonra annesini telefonla arayarak ona üzülmemesini, bütün arkadaşlarının yanında olduğunu söylemiştir. Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in hendek olayları boyunca PKK terör örgütü adına güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyette bulundukları ve ölü bulundukları 9/2/2016 tarihine kadar Cudi Mahallesi'nde yaralıların olduğu iddia edilen adreslere yakın çevrede gerçekleştirilen terör saldırılarına yukarıdaki paragraflarda yer verilmiştir. Başvuru dosyasındaki delillere göre Yasemin Çıkmaz'ın Cudi Mahallesi'nde yoğunlaşan çatışmalara katılmak için kendi isteği ile buraya geri döndüğünde ve kendi isteği ile kaldığında kuşku yoktur. Yasemin Çıkmaz, ailesinin ikametgâhına dönme, güvenlik güçlerine teslim olma ya da iddia edildiği gibi yaralı olması durumunda hastaneye gitme seçenekleri yerine silahlı çatışmaya devam etmeyi tercih etmiştir. Başvuru dosyasında Yasemin Çıkmaz veya Serdar Özbek'in yaralı vaziyette bulunduklarına dair soyut iddia dışında hiçbir bulgu mevcut değildir. Bu durumda Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in ne yaralı vaziyette sağlık yardımına ihtiyaç duyduklarına ne bu hususta bir talepte bulunduklarına ne de herhangi bir zamanda bireysel başvuruda iddia edilen adreste olduklarına dair somut bir delil bulunmaktadır.
317. Başvuru dosyasında B.K. ve M.B.nin sağlık yardımı talep ettiğine dair bir bilgi yer almamaktadır. Anayasa Mahkemesine ve AİHM'e yapılan tedbir talepli başvurularda binaların bodrum katlarında oldukları ve tedaviye ihtiyaç duydukları iddia edilen kişiler arasında B.K. veya M.B.nin adı yoktur. Buna karşılık B.K.nın ölü muayene raporunda sol kalça kemiği arka tarafında sargı bezi ve yara bandıyla kapatılmış bir yara alanının olduğu belirtilmiştir. B.K.nın otopsi raporunda ise vücudunda bulunan iki adet mermi çekirdeğinin hayatını tehlikeye sokacak yaralanmaya neden olmadığı belirtilmiştir. Bu bulgular, yukarıda B.K.nın hendek olayları boyunca terör örgütü adına silahlı faaliyette bulunduğuna dair delillerle birlikte değerlendirildiğinde B.K.nın güvenlik güçleriyle girdiği silahlı çatışmalar sırasında yaralandığı ancak buna karşılık eylemlerine devam ettiği kanaatine varılmıştır.
318. Esasen M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un cesetleri bodrum katında bulunmuş da değildir (Niran Sokak 7 No.lu binada cesetlerin bulunduğu yerler için bkz. § 71; ayrıca olay yeri inceleme video kayıtlarının çözümü için bkz. § 205). Başvuru dosyasındaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde M.B., B.K.,Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un ölümlerinin ardından yürütülen soruşturmalarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektirir hiçbir yön bulunmadığı, bu kişilerin hendek olaylarının başlamasından ölü bulundukları tarihe kadar teslim olmayı hiçbir şekilde düşünmeden Cizre'de silahlı terör eylemlerine katıldıkları hatta Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in bu eylemleri organize ettikleri sonucuna varılmıştır. Bu süre zarfında terör örgütünün operasyonlarda yaralı sivillerin hedef alındığı algısı yaratarak kamuoyu desteği sağlamaya ve bu algıyı kullanarak sokağa çıkma yasağının kaldırılması, sivil halkın çatışma bölgesine girmesi ve çatışma bölgesindeki sivil halkın tahliyesinin önlenmesi için çalıştığı, nihayetinde güvenlik güçlerinin operasyonları ile sıkıştırılan mensuplarının teslim olmalarını engelleyip yakalanmadan bölgeden çıkmalarını amaçladığı değerlendirilmiştir.
319. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'a gerekli tıbbi tedavinin sağlanmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
320. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, dokunulmaz ve vazgeçilmez temel bir hak olup Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021, §§ 50, 51). Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır.
321. Kamusal yetkiyle güç kullanılması sonucu gerçekleşen ölümlerin devletin yaşam hakkına ilişkin negatif yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu yükümlülük hem kasıtlı biçimde hem de kasıt olmaksızın ölümle sonuçlanan veya sonuçlanabilecek güç kullanımını kapsamaktadır (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 44).
322. Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında hangi durumlarda yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı belirtilmiştir. Bu durumlarda dahi başka şekilde müdahale olanağı kalmaması nedeniyle son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılması zorunlu olmalıdır. Yaşam hakkının dokunulmaz niteliği de dikkate alınarak ölümle sonuçlanabilecek bir güç kullanımı söz konusu olduğunda bunun gerekliliği ve ölçülülüğü çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, §§ 116, 117).
323. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakamından değerlendirmesi yapılırken sadece fiilen güç kullanan görevlilerin eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir (İpek Deniz ve diğerleri, § 118). Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir izlediğinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Cemil Danışman, § 57).
324. Devlet görevlileri tarafından kullanılan gücün Anayasa’nın 17. maddesinin aradığı kanunen cevaz verilen zorunlu bir durumda gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bir sonuca ulaşılırken ölüm olayının gerçekleşme şartlarının dikkatlice incelenmesi, yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemlerinin ve kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliğinin değerlendirilmesi gerekmektedir (Cemil Danışman, §§ 62, 63).
325. Devletin bir bireyin ölümünden sorumlu tutulabilmesi için öncelikle o kişinin devlet görevlileri tarafından öldürüldüğünün makul şüpheye yer kalmayacak şekilde kanıtlanmış olması gerekir. Eğer devletin ölüm olayından sorumlu olduğu kanıtlanırsa bu durumda öldürme olayının Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında izin verilen istisnai durumlardan birinin kapsamına girdiğini ispat yükümlülüğü devlete geçer (İpek Deniz ve diğerleri, § 121).
326. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Bazı değişikliklerle birlikte bkz. Cem Sarısülük ve diğerleri, § 140).
327. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ya da gerçekleştiği iddia edilen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi gerekir (Cemil Danışman, § 96).
328. Ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Cem Sarısülük ve diğerleri, § 143).
329. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Cem Sarısülük ve diğerleri, § 143).
330. Bunların yanında soruşturmaların makul bir özen ve süratle yürütülmesi de gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018, § 119).
331. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ve bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil Danışman, § 99).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
332. Somut başvuruya konu olay ve iddiaların yaşam hakkı bağlamında incelenmesinden önce bazı hususlara açıklık getirilmesi elzemdir. Öncelikle inceleme kapsamının bireysel başvurunun niteliği gereği başvuruya konu olaylarla sınırlı olduğu belirtilmedir. Yapılan tespit ve değerlendirmeler başvuru konusu olayı çevreleyen koşullara ilişkin ve bunlarla sınırlıdır, "öz yönetim" ilanlarını takip eden süreçte ülkemizin bir bölümünde yaşanan terör olaylarına karşı düzenlenen güvenlik operasyonlarının ve alınan diğer tedbirlerin genel bir değerlendirilmesi olarak anlaşılamaz. Başvuru formunda ve Bakanlığın görüşlerine karşı beyanlarda dile getirilen tüm iddialarla ilgili bir değerlendirmede bulunmak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Buna karşılık yoğun terör hadiselerinin ve buna bağlı can kayıplarının yaşandığı, bunları sona erdirmek üzere güvenlik operasyonlarının düzenlendiği, son derece tehlikeli ve öngörülemez bir ortamda meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin somut başvuru değerlendirilirken olayların arka planında yaşananların gözardı edilmesi de düşünülemez.
(1) Yaşam Hakkının Öldürmeme Yükümlülüğü Bakımından İhlal Edildiğine İlişkin İddia
333. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. Gizli tanık Batıkan 1/4/2016 tarihli beyanında, bazı örgüt mensuplarının güvenlik güçlerince yakalanmamak için kendi silahları ile intihar ettiklerini ve bu kişilerin cesetlerinin diğer örgüt mensuplarınca Cudi Mahallesi'ndeki başka binalara taşındığını bizzat gördüğünü ifade etse de (bkz. § 278) başvurucular yakınlarının güvenlik güçlerince öldürüldüğünü iddia etmişlerdir. Ölüm olayıyla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarda; M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un silahlı terör eyleminde bulundukları sırada güvenlik güçlerince öldürüldükleri kabul edilmiştir. Bakanlığın görüşü de aynı yöndedir. Anayasa Mahkemesi, ölü muayene ve otopsi raporlarındaki bulgular da dikkate alındığında M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un güvenlik güçlerince düzenlenen operasyon sırasında öldürüldüğü yönündeki kabul ve tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığı kanaatindedir.
334. Bu belirlemenin ardından, bir başka deyişle öldürme fiilinin devlet görevlileri tarafından gerçekleştirildiği belirlendikten sonra yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun olup olmadığı Anayasa'nın 13. ve 17. maddelerinde belirtilen ilkeler çerçevesinde ele alınmalıdır. Öldürme fiilinin bu ilkeler çerçevesinde Anayasa'ya uygun olduğunu ispat yükümlülüğü devlete aittir. Bu konuda bir sonuca ulaşılırken ölüm olayının gerçekleşme şartlarının dikkatlice incelenmesi, yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemlerinin ve kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin Anayasa'nın 13. ve 17. maddeleri kapsamında değerlendirmesi yapılırken sadece fiilen güç kullanan görevlilerin eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekir. Bunun yanı sıra bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiği ve nasıl bir seyir izlediği de gözönünde bulundurulmalıdır.
335. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Negatif bir yükümlülük olan öldürmeme yükümlülüğü bireylerin yaşamlarına hukuka aykırı olarak son verilmemesini öngörür ve kolluk görevlilerinin ölümcül güç ve silah kullanabilecekleri durumların Anayasa ve Sözleşme standartlarına uygun yasal ve idari düzenlemeler ile belirlenmesini gerektirir. Nitekim Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin "ancak kanunla" sınırlanabileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında ise "silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda" öldürme fiilinin hukuka uygun sayılabileceği düzenlenmiştir.
336. Kolluk kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen kanun hükümlerinin varlığı kanunilik kriterini sağlamaya yeterli değildir. Bu kriterin yerine getirilmiş sayılması için kanun hükümlerinin yaşam hakkına ancak mutlak bir zorunluluk altında ve ölçülü olarak müdahale edilmesi gerektiğini düzenlemesi; gücün kötüye kullanılmasına, keyfîliğe ve belirli bir ölçüde de olsa kazalara karşı koruma sağlayabilecek düzeyde yeterli ve açık kurallar içermesi gerekir.
337. Kolluk kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuata yukarıda yer verilmiştir (bkz. §§ 208, 214, 216-218, 221). Bu mevzuat her kolluk biriminin kendine özgü hizmet gerekleri nedeniyle farklı biçimlerde formüle edilmiş olsa da gücün ancak zorunlu hâllerde ve tehlikeyle orantılı olarak kullanılması, silahlı güç kullanımına son çare olarak ve önceden uyarı yapılarak başvurulması gibi keyfîliği önlemeye yönelik kurallara mevzuatın tamamında yer verilmiştir. Bu açıdan bakıldığında gerek TSK gerekse emniyet ve jandarma teşkilatlarının güç ve silah kullanımının şartlarını düzenleyen kurallar tek başına kanunilik kriterini karşılayacak düzeyde açık ve yeterlidir.
338. Ancak somut başvuruda olduğu gibi ölümün belirtilen birimlerin tamamının ortak olarak gerçekleştirdiği bir güvenlik operasyonu neticesi meydana geldiğinin iddia edildiği durumlarda bu birimler arasında planlama ve koordinasyon sağlamaya yönelik kurallar bulunup bulunmadığı ve mevcut olması hâlinde bu kuralların kanunilik kriterini karşılamak için yeterli olup olmadığı da incelenmelidir. 3201 sayılı Kanun'un 1. maddesi ve 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesi kolluk kuvvetlerinin imkânlarını aşan olaylarda askerî birliklerin ne şekilde görevlendirileceği ve böyle bir durumda askerî birliklerle kolluk kuvvetleri arasındaki iş birliği ve koordinasyonun nasıl sağlanacağı konusunda ayrıntılı düzenlemeler içermektedir (bkz. §§ 219, 220). Buna ek olarak güvenlik operasyonu öncesinde hazırlanan harekât planında kolluk kuvvetleri ve askerî birlikler arasındaki iş birliğine ve bunların silah kullanma yetkilerine dair ayrıntılı talimatlar yer almıştır. Harekât planında bunun da ötesinde yaşamı koruma yükümlülüğüne de uygun olarak sivillerle karşılaşıldığında yapılması gerekenler ve sağlık çalışanlarının koordinasyonu gibi konulara yer verilmiştir (bkz. § 272).
339. Netice olarak anılan düzenlemelerin hangi görevlilerin hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanacaklarını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği, böylece kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Bazı yayın organlarında dile getirilen "Çökertme Planı" adlı bir belgenin varlığına yönelik soyut iddiaların ise (bkz. § 280) PKK terör örgütü tarafından ortaya atıldıkları ve örgütün güvenlik operasyonlarının sınırsız yetkilerle donatılmış görevlilerce sivil halka karşı yürütüldüğü konusundaki propaganda çabalarının bir parçası olduğu değerlendirilmiştir.
340. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği düzenlenmiştir. Yaşam hakkına hangi durumlarda müdahale edilebileceği ise Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilmiştir. Bu hükümlere göre yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun sayılması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir.
341. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarda güvenlik güçlerinin güç kullanımının bu istisnai durumlardan meşru müdafaa kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bakanlığın görüşü de bu yöndedir. Başvuruya konu olayda meşru müdafaa şartlarının gerçekleştiğine dair kabul M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un "öz yönetim" ilanını takip eden sürecin başından sonuna kadar terör örgütünün Cizre ilçesindeki silahlı eylemlerine katıldıkları ve ayrıca Asya Yüksel ile Mehmet Tunç'un bu eylemlerin planlayıcısı oldukları yönündeki delillere dayanmaktadır (özetlenen bu deliller ve Anayasa Mahkemesinin aynı yöndeki kabulü için bkz. §§ 303-309). Bu delillerle birlikte M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un cesetlerinin yoğun terör saldırılarının ve silahlı çatışmaların yaşandığı, girişleri terör örgütü mensuplarınca hendek ve barikatlarla kapatılan, patlayıcılarla tuzaklanan bir alanda otomatik silahlar ve bunlara ait mühimmatla birlikte bulunmuş olması, bu kişilerin güvenlik güçleri ile girdikleri silahlı çatışmada ve meşru müdafaa şartları altında öldürüldüklerine dair güçlü bir kanaat oluşturmaktadır.
342. Somut başvuru bağlamında değerlendirilmesi gereken bir başka husus, yaşam hakkına yapılan müdahalenin bir ayaklanma ve isyanın bastırılması amacı kapsamında gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Ayaklanma ve isyan kavramları Anayasa'da tarif edilmiş değildir. Buna karşılık belirli bir amaç doğrultusunda hareket eden kalabalık gruplar tarafından şiddet içeren, asayişe aykırı eylemlere başvurulması durumunda Anayasa'nın 17. maddesi anlamında bir ayaklanma ya da isyandan bahsedilebileceği açıktır. Eylemlerin yoğunluğu, eylemlere katılan kişilerin sayısı ve kamu düzeni açısından oluşan tehlike gibi unsurlar dikkate alınarak her somut olay kendi koşulları içinde değerlendirilerek ayaklanma veya isyan olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği konusunda bir sonuca varılmalıdır. Ayaklanma ve isyan kavramları arasında bunları gerçekleştirmek amacıyla başvurulan şiddetin kapsam ve yoğunluğu bakımından bir fark bulunmaktadır. İsyan daha dar bir alanda, daha az kişinin katılımıyla gerçekleşen, gerek kullanılan araçlar gerekse ortaya çıkan sonuçlar bakımından daha az vahamet içeren bir eylemdir. Buna karşılık çok sayıda kişinin vahim silahlar kullanarak gerçekleştirdiği, isyana göre daha uzun süre devam eden, daha geniş bir alanda gerçekleşen ve daha ağır sonuçlar ortaya çıkmasına neden olabilen eylemler ise ayaklanma olarak nitelendirilmelidir. Başvuru konusu olaylarla ilgili buraya kadar yapılan açıklamalar nazara alındığında PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi kapsamında ateşli silahlar, roketatarlar ve patlayıcılar kullanarak gerçekleştirdiği, ülke topraklarının bir kısmını işgal amacı taşıyan, yüzlerce kişinin ölümü ve binlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan yaygın terör olaylarının ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği açıktır. Dolayısıyla somut başvuruda M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un ölümleriyle sonuçlanan güç kullanımının; güç kullanan güvenlik görevlilerinin kendilerinin ve başkalarının hayatını koruma amacı yanı sıra Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine varılmıştır.
343. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun kabul edilebilmesi için sağlanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gereğidir. Ölçülülük ilkesi; elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını, diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını; orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. Güç kullanımı sonucu meydana gelen ölüm olaylarında ölçülülük incelemesi yapılırken ölüm olayının Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrası anlamında zorunlu durumlarda meydana gelip gelmediğinin de dikkate alınması gerekir. Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "...zorunlu durumlarda..." ibaresi Anayasa'nın 13. maddesindeki ölçülülüğe ilişkin kriterlerin daha katı yorumlanması ve ölümcül güce başvurmanın son çare olması gerektiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla yaşam hakkı söz konusu olduğunda ölçülülük kriteri diğer haklarda yapılan incelemeye nazaran daha sert bir teste tabi tutulmalıdır. Bir başka deyişle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır.
344. PKK terör örgütünün "öz yönetim" ilan ettiği bölgelerdeki eylemlerinin Anayasa'nın 17. maddesi anlamında ayaklanma olarak kabul edilmesinin ölçülülük incelemesi yapılırken değerlendirilmesi gereken temel unsurlardan biri olduğu kuşkusuzdur. Her şeyden önce Anayasa'nın 5. maddesi kamu makamlarına PKK terör örgütünün devletin topraklarından bir kısmını silah zoruyla işgal ederek burada ayrı bir yönetim kurma teşebbüsünü bertaraf etme görevini yüklemektedir. Aynı şekilde devletin "öz yönetim" ilan edilen bölgelerde yaşayan vatandaşlarının yaşam hakkı başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerini PKK terör örgütünün eylemlerine karşı koruma yönünde pozitif bir yükümlülüğü daha bulunmaktadır. Esasen toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının yaşamlarını korumanın devletin temel varlık nedenlerinden biri olduğu izahtan varestedir. Somut başvurudaki gibi silahlı ayaklanma ve devletin topraklarından bir kısmını işgal etme girişiminde bulunulduğu bir olayda kamu otoritesinin geri çekilme veya eylemden kaçma gibi bir zorunluluğu olduğu kabul edilemez. Bilakis böyle bir durum eldeki bütün imkânlarla harekete geçerek mevcut silahlı ayaklanmayı hukuka uygun bir şekilde bastırmak için eylemde bulunmayı gerektirir. Zira aksi tutum devletin, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruma yönündeki pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilecektir. Dolayısıyla somut başvuruya konu vahim terör olaylarının önlenmesi ve ayaklanmanın bastırılması için ölümcül güç kullanılmasının elverişli bir yol olmadığı söylenemez.
345. Bu açıklamaların ardından M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un ölümleriyle neticelenen güvenlik operasyonlarının planlama aşamasında mutlak zorunluluk ve orantılılık ilkelerine riayet edilip edilmediği incelenecektir. Bu inceleme yapılmadan önce "Olayların Arka Planı" bölümünde de yer verilen bazı hususların altı çizilmelidir.
346. PKK terör örgütü özellikle 2015 yılından itibaren yaşanan konjonktür ile ilgili gelişmelere bağlı olarak şehir savaşı stratejisini hayata geçirmiştir. Bu strateji çerçevesinde örgüt tarafından şehir merkezlerine eleman, silah ve mühimmat sevk edilmiş, yollarda patlayıcı ile tuzaklanmış hendek ve barikatlar oluşturulmuş, binalar tüneller ile birbirine bağlanarak sığınak ve karargâh olarak kullanılmaya başlanmıştır. PKK terör örgütünün bu stratejisiyle eylemlerini kırsal alandan yerleşim merkezlerine taşıyarak şehir merkezlerini silahlı çatışma alanına dönüştürme gayretinde olduğu anlaşılmaktadır. Belirli bölgelerde "öz yönetim" ilan eden ve uzun süreli bir silahlı çatışma için hazırlık yapan PKK terör örgütü, eylemlerine karşı düzenlenecek operasyonlarda yerleşim merkezlerindeki sivil halk ile güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyi ve güvenlik operasyonlarının sivil halka karşı yürütüldüğü algısını oluşturmayı amaçlamıştır.
347. PKK/KCK terör örgütü Cizre'nin de içinde bulunduğu 18 yerleşim merkezinde "öz yönetim" ilan etmiştir. Bunun üzerine kamu makamları bölge halkının tahliye edilmesini öncelikli tedbir olarak uygulamıştır. Terör örgütünün tahliyeleri önlemeye çalışması karşısında bu merkezlerden bazılarında kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilerek güvenlik operasyonları başlatılmıştır. Dolayısıyla yalnızca somut başvuruya konu olayların yaşandığı Cizre'de değil sokağa çıkma yasağı uygulanan diğer 1 il ve 10 ilçe merkezinde de (Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Bağlar, Sur, Silopi, İdil, Yüksekova, Nusaybin, Şırnak Merkez) PKK terör örgütüne karşı düzenlenen güvenlik operasyonları devam etmektedir.
348. Hendek olayları sırasında yaşananların boyutu ve vahameti İçişleri Bakanlığının 23/1/2017 tarihli açıklamasında (bkz. § 67) yer alan terör eylemlerinin bilançosunda gözönüne serilmiştir. Bu açıklamaya göre 22 Temmuz 2015 tarihinden itibaren;
i. 247 kamu binasına, 6 baraja, 231 özel ticari işletmeye, 19 ambulansa ve 1.643 araca terör saldırısı düzenlenmiştir.
ii. Güvenlik güçleri; PKK terör örgütü tarafından bu saldırılarda kullanılan 45 Bixi, 44 Kanas, 997 Kalaşnikof, 22 M16, 2 Lançer, 2 G3, 3 Zağros, 1 Doçka, 1 M1 olmak üzere toplam 2.166 ateşli silah, 3 havan, 115 roketatar, 1.445 roketatar mermisi, el yapımı 3.046 patlayıcı, 1.341 el bombası, 342.016 mühimmat, patlayıcı yapımında kullanılan 33.546 kg malzeme ele geçirmiştir.
iii. Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerleşim merkezlerinde 3.630 çukur-barikat kaldırılmış ve tuzaklanan 6.187 bomba düzeneği imha edilmiştir.
iv. PKK terör örgütünün saldırılarında 335 sivil vatandaş hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu saldırılarda Derik kaymakamı da terör örgütü mensuplarınca şehit edilmiştir.
349.Cizre ilçesinde ilk olarak 4/9/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sokağa çıkma yasağı ilan edilerek güvenlik operasyonları başlatılmıştır. Cizre'de bu tarihten itibaren sokağa çıkma yasakları çeşitli defalar kaldırılmış ancak olayların devam etmesi üzerine yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte Cizre'de 14/12/2015 tarihinde ilan edilen ve tam gün esasına göre uygulanan sokağa çıkma yasağı devam etmektedir. M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç ise 9/2/2016 tarihinde ölü olarak bulunmuştur. Cizre'de ilk sokağa çıkma yasağının ilan edildiği 4/9/2015 tarihi ile başvurucuların yakınlarının ölü olarak bulunduğu 9/2/2016 tarihi arasında beş aydan fazla bir süre bulunmaktadır. Buna karşılık bölgede aralıksız devam eden çatışmalar, terör örgütü mensuplarının uzun süreli silahlı bir çatışmaya hazırlandıkları ve bu süre boyunca silah bırakarak güvenlik güçlerine teslim olma yolunu hiçbir zaman tercih etmediklerini göstermektedir.
350. Normalde kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucunda meydana gelen ölüm olaylarında yaşam hakkının ihlal edildiği iddia edildiğinde Anayasa Mahkemesince incelenecek husus, operasyonun ölümcül güce başvurmayı ve böylece muhtemel ölümleri en aza indirecek şekilde planlanıp planlanmadığıdır. Yukarıdaki paragraflarda özetlendiği şekilde güvenlik güçleri, sivillerin bulunması muhtemel yerleşim merkezlerinde bunları kalkan olarak kullanmak isteyen terörist unsurların ağır silahlarla gerçekleştirdikleri saldırılara karşı uzun süreli bir operasyon yürütmektedir. Dolayısıyla olayların vahameti ve karmaşık yapısı nedeniyle operasyon planlamasının değerlendirilmesi Anayasa Mahkemesinin uzmanlığının ötesinde askerî ve teknik bilgiler gerektirmektedir. Böyle bir ortamda kamu makamlarının durum üstündeki hâkimiyetleri de son derece sınırlıdır ve tüm bu nedenlerle operasyonda kullanılacak araç ve yöntemleri seçme konusunda takdir hakları bulunduğu kuşkusuzdur.
351. Bakanlık görüşlerinde Cizre ilçesinde güvenlik operasyonları öncesinde detaylı bir harekât planı hazırlandığı belirtilmiştir. Bu plan operasyona katılan güvenlik güçlerinin yanı sıra Cizre'de görevli diğer idari birimlerin operasyonlar süresince yapması gerekenleri düzenleyen idari bir çerçeve oluşturmaktadır. Planda, polis ve askerî birimlerin iş bölümü, koordinasyonu ve görevlendirilmeleri gibi hususların yanı sıra sağlık personelinin görevleri ve muhtemel yaralıların tahliyesi gibi hususlar da yer almaktadır.
352. Harekât planı, Telsiz Tutanakları, olay yeri görüntüleri ile yaşanan çatışma ve terör saldırılarıyla ilgili düzenlenen tutanaklardan sıcak çatışma alanlarında jandarma ve polis özel harekât birliklerinin görevlendirildikleri anlaşılmaktadır. Bu uzman birimlerde görevli personel ateşli silah kullanma, patlayıcı madde tanıma ve imhası, meskûn mahalde terörle mücadele, stres altında doğru karar alabilme gibi özel eğitimleri başarıyla tamamladıktan sonra atanabilmektedir. Operasyon planlamasında, çatışma bölgelerinde özel eğitimli bu birimlere görev verilmesinin eğitimsizlik ve tecrübe eksikliğinden kaynaklanması muhtemel can kayıplarının önüne geçmek için önemli bir tedbir olduğu açıktır.
353. Dört aşamadan oluşan harekât planında ilk aşama hazırlık aşaması olarak adlandırılmıştır. Hazırlık aşamasında Cizre yerleşim planı analiz edilerek terörist saldırıların yapılabileceği yerler ve binalar belirlenmiştir. Başvuru dosyasında bulunan harita ve belgelere göre yerleşim yeri analizi yapılırken binalar numaralandırılmış, cadde ve sokaklardaki hendek ve barikatların yerleri belirlenmiştir. Terör örgütü uzun süreli bir şehir savaşı için meskûn mahallerde tünellerle birbirine bağladığı binaları karargâh olarak kullanmaktadır. Bölgede yaşayan sivillerin zarar görmemesi için bu binaların önceden belirlenmesi önemlidir. Terörist unsurların hendek ve barikatlarla yalıtılmış bölgelerde sürekli hareket hâlinde olması nedeniyle böyle bir analiz ve belirleme muazzam derecede güç olsa da hazırlık aşamasında yapılan analiz ve buna dayalı planlamanın operasyonun en az can kaybıyla neticelendirilmesi için önemli bir adım olduğu değerlendirilmiştir.
354. Harekât planının ikinci aşamasında güvenlik güçlerinin operasyon bölgesine nasıl intikal edeceği belirlenmiş ve bu aşamaya intikal aşaması adı verilmiştir. Üçüncü aşama ise operasyonun icra aşamasıdır. İcra aşamasında operasyonda hangi birimlerin görevlendirileceği ve görev bölgeleri belirlenmiştir. İcra aşamasında görevlendirilen tüm personele ateşli silahların hangi durumlarda ve ne ölçüde kullanılacağına dair talimatlar verilmiştir. Bu kapsamda silah kullanmanın son çare olarak düşünülmesi, kanunların izin verdiği ölçüde silah kullanılması, silah kullanmadan önce yasal uyarıların yapılması, emir almadan ateş edilmemesi ve meskûn mahallerde sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbirin öncelikle alınması gerektiği hususlarında tüm görevliler açık emir almıştır. Bütün bu açıklamalar planlama aşamasında ölümcül güç kullanımının son seçenek olarak değerlendirilmesi ve ölçülülük ilkesine riayet edilmesi konularında gerekli tedbirlerin alındığını göstermektedir.
355. İcra aşamasında ayrıca operasyon amacı çerçevesinde kullanılacak yöntem ve araçlara da karar verildiği anlaşılmaktadır. Yöntem ve araçların seçimi konusunda operasyonu icra eden ve yöneten kamu makamlarının takdir hakları bulunduğu yukarıda belirtilmiştir (bkz. § 350). Patlayıcı ile tuzaklanmış hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması, otomatik tüfekler, el bombaları, patlayıcılar, roketatarlar ve hatta havan kullanılarak yapılan saldırılara mukabele edilmesi ve görevli personelin hayatının korunması için tanklar dâhil zırhlı araçların kullanılması kuşkusuz bu takdir hakkı kapsamındadır. Dolayısıyla operasyonda kullanılan araç, silah ve yöntemlerin somut olayın koşullarında gereksiz ya da orantısız bir müdahale olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde, PKK terör örgütü mensuplarıyla sıcak temasa girmeden terörist unsurların bulundukları tespit edilen bina hatta bölgeleri imha edecek kuvvette araç, silah ve mühimmatın bulunduğu kuşkusuzdur. Buna karşılık başvuru dosyasındaki tüm deliller, çatışma bölgelerinde PKK terör örgütünce buralardan ayrılmalarına müsaade edilmeyen sivillerin veya teslim olmak isteyecek terör örgütü mensuplarının bulunabileceği ihtimali nazara alınarak güvenlik güçleri için çok daha riskli olan göğüs göğüse çarpışma yönteminin seçildiğini ve böylece takdir hakkının operasyonlarda can kayıplarının önüne geçilmesi veya en aza indirilmesi yönünde kullanıldığını göstermektedir (7/2/2016-9/2/2016 tarihlerinde PKK unsurları ile yaşanan silahlı çatışmalarla ilgili telsiz görüşmeleri ve özellikle terörist unsurların bulunduğu binalara girilerek Avcı ve Kartal kodlu birimlerce icra edilen operasyonlar için bkz. yukarıda § 138; ayrıca karşılaştırma amacıyla AİHM'in terörist gruplarla sivil nüfusun bir arada bulunduğu bir alanda ayrım yapılmaksızın hava bombardımanı uygulandığı bir olayda yaptığı değerlendirmeler için bkz. Isayeva/Rusya, §§ 179-201). Nitekim somut başvuruya konu olayda ölü bulunan kişiler güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüten kişilerdir ve sivil can kaybı bulunmamaktadır (bkz. §§ 303-309).
356. Açıklanan gerekçelerle Cizre'de silahlı ayaklanmanın bastırılması meşru amacıyla yürütülen güvenlik operasyonunun somut olayın koşullarında mutlak zorunluluk ve orantılılık ilkelerine uygun olarak ve can kayıplarının en aza indirilmesi için gerekli özen gösterilerek planlandığı sonucuna varılmıştır.
357. Anayasa Mahkemesi yaşam hakkının maddi boyutuyla ihlal edildiği iddiaları bakımından son olarak başvurucu yakınlarının ölümleriyle neticelenen güç kullanımının somut olay şartlarında mutlak zorunlu ve orantılı olup olmadığını inceleyecektir. Bu inceleme yapılırken başvuru dosyasında yer alan bilgi ve belgeler bir bütün hâlinde değerlendirilecektir.
358. M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç"öz yönetim" ilanını takip eden süreçte güvenlik güçlerine karşı silahlı eylemde bulunan kişilerdir (bkz. §§ 303-309). Bu nedenle öncelikle somut olayın koşullarında sağ olarak ele geçirilmeleri için bu kişilerle müzakere etme imkânı bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
359. PKK terör örgütünün kendi ifadesiyle "öz yönetim" ilanını takip eden süreçte Cizre'de yaşanan terör hadiselerinin iki temel özelliği bulunmaktadır: Bunlardan birincisi yaşanan çatışmaların süreklilik arz etmesidir. Yoğunluğu zaman zaman artıp azalsa da yaşanan çatışmalar hiçbir zaman kesintiye uğramamış, güvenlik güçlerinin hendek ve barikatlarla kapatılan alanlara her müdahalesine terör saldırısı ile karşılık verilmiştir (yaşanan terör saldırıları ile ilgili bazı bilgiler için bkz. §§ 58, 59, 274, 275; 7-9/2/2016 tarihlerinde yaşanan olaylarla ilgili olarak güvenlik güçlerinin telsiz görüşmeleri için bkz. § 138). Terör olaylarının ikinci özelliği ise saldırıların öngörülemez olmasıdır. Terör örgütü üyelerinin hendek ve barikatlarla kapatılan cadde ve sokaklarda, ayrıca buralardaki tünellerle birbirine bağlı binalar arasında sürekli hareket hâlinde olmaları, bazı çatışmaların sivillerin bulunması muhtemel meskûn mahallerde gerçekleşmesi nedeniyle potansiyel saldırının nereden geleceği, hangi şiddette olacağı ve ne zaman başlayacağının güvenlik güçlerince önceden bilinmesi neredeyse imkânsızdır. Örnek olarak önceki operasyonlarda terör unsurlarından temizlendiği düşünülen Niran Sokak'ta 8/2/2016 tarihinde olay yeri incelemesi yapılırken olay yeri inceleme görevlileri ve çevre emniyetini sağlayan görevlilere silah ve bombalar kullanılarak bir kez daha saldırı düzenlenmiştir (bkz. §§ 59, 69, 70).
360. Terör saldırılarının kesintisiz ve öngörülemez olduğu bu şekilde açıklandıktan sonra başvurucu yakınlarının eylemlerine son verme ve teslim olma iradeleri bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Bu bağlamda ölü bulunan kişilerden Yasemin Çıkmaz, annesinin beyanına göre çatışmaların yaşandığı Cudi Mahallesi'ni terk ederek ailesiyle birlikte Şah Mahallesi'nde bir gece kaldıktan sonra teslim olmak ya da silahlı eylemlerine son vermek yerine "Arkadaşlarımla yaşar ya da ölürüm." diyerek çatışma bölgesine dönmüştür. Ölü bulunan kişilerden Mehmet Tunç 8/9/2015 tarihinde bir haber kanalına bağlanarak ellerinde 100-200 genç kaldığını, bunların teslim olmak istemediğini, direneceklerini ifade etmiştir. 5/2/2016 tarihinde HDP heyeti; yaptığı açıklamada çatışma bölgesindeki Mehmet Tunç'un sabah telefonla arayarak bulunduğu binada yangın çıktığını, öğleden sonra tekrar arayarak olay yerine sağlık ekipleri yerine operasyonel birliklerin geldiğini, "teslim olun." çağrıları yapıldığını kendilerine ilettiğini bildirmiştir. Mehmet Tunç'un ölümünün ardından PKK terör örgütü bağlantılı internet sitelerinde yer alan çok sayıda haberde Mehmet Tunç'un telefonda kullandığı "...kimse bizden teslim olmamızı beklemesin. Biz ilk gün olduğu gibi omuz omuza direneceğiz ve bu uğurda gerekirse şehit olacağız." , "Teslimiyet bizim için ihanettir. Kimse bizim teslim olmamızı beklemesin." şeklindeki sözleri alıntılanmıştır. Benzer bir internet sitesinde Mehmet Tunç'un ceza infaz kurumundan arkadaşı olan bir kişiyle yapılan röportajda bu kişi Mehmet Tunç için "...Mehmet heval ve diğer öz yönetim şehitleri büyük bir kahramanlıkla direndiler. Teslim olmadılar. Onların direnişi sayesinde başımız diktir. Beyaz bayrağı alıp çıkabilirlerdi ama yapmadılar." ifadelerini kullanmıştır. PKK bağlantılı internet sitelerinde YPS saflarında yer alan M.B.nin Cizre'de güvenlik güçlerinin teslim olun çağrılarına direnerek yanıt verdiği haberleri yer almıştır. Belirli binalarda yaralıların bulunduğu iddiaları üzerine tıbbi yardım sağlamak için bölgeye intikal eden güvenlik güçlerinin "Teslim ol." çağrılarına otomatik silah ve el bombaları ile saldırı yapılarak karşılık verilmiştir. Sokağa çıkma yasağı sırasında meydana gelen çatışmalarda bazı örgüt mensuplarının güvenlik güçlerine yakalanmamak için kendi silahları ile intihar ettiği yönünde tanık beyanları da bulunmaktadır (bkz. §§ 43, 47, 110, 134, 181, 262, 278; çatışma bölgesindeki bir evin arka tarafında yaralıların olduğunu ve teslim olmak istediklerini söyleyerek güvenlik güçlerinin yanına gelen terör örgütü mensuplarının güvenlik güçlerine ateş açtıklarına dair telsiz görüşmeleri için ayrıca bkz. § 138). Başvuru dosyasındaki kriminal inceleme raporuna göre 17/1/2016 tarihinde Yasef Mahallesi'nde güvenlik güçlerine yapılan saldırılarda kullanılan otomatik saldırı tüfeği üç hafta sonra bu kez Niran Sokak'ta yapılan aramada bulunmuştur (bkz. §§ 71, 206).
361. 2016/1652 numaralı başvuru hakkında Anayasa Mahkemesinin verdiği 29/1/2016 tarihli tedbire ilişkin ara kararındaki tespitlerden de Anayasa Mahkemesinin bu dönemde yaralı olduğu iddia edilen kişilerin durumları ve yerleri konusunda bilgi almak için çeşitli girişimlerde bulunmasına rağmen başvurucuların ve avukatlarının iş birliği yapmaktan uzak durdukları anlaşılmaktadır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"34. Başvuru formunda, yaralandığı iddia edilen kişilerin hangi koşullar altında yaralandığına ve silahlı olup olmadıklarına yer verilmemesi nedeniyle avukatlara bu husus sorulmuş, ancak avukatlar tarafından Mahkemeye gönderilen cevapta bu soru yanıtsız bırakılmıştır (bkz. § 18).
35. Bununla birlikte, avukatlar yaralı olduğu iddia edilen 14 kişinin hâlen Bostancı sokak No:23 adresinde bulunan binanın bodrum katında beklediklerini belirtmektedir. Valilik; Anayasa Mahkemesine, AİHM’e ve resmi makamlara başvurucu oldukları belirtilen kişilerin bulunduğu adrese ilişkin çelişkili bilgiler verildiğini, şu an itibarıyla üç farklı adres bilgisinin bulunduğunu ifade etmektedir. Başvuruculardan Mehmet Yavuzel, yapılan telefon görüşmesinde sağlık görevlilerine bulunduğu yeri belirtmemiş, adres bilgilerinin Faysal Sarıyıldız’dan alınabileceğini belirtmiştir. Faysal Sarıyıldız ise 28/1/2016 tarihinde başvurucu oldukları belirtilen kişilerin tam olarak nerede olduğunu bilmediğini, bir sonraki gün adres netleşince belirteceğini ambulans şoförüyle yaptığı telefon görüşmesinde ifade etmiştir.
36. Bu bilgilerden, başvurucu oldukları belirtilen kişilerin yaralı olup olmadığına, yaralı iseler durumlarının ağır olup olmadığına, hangi koşullar altında yaralandıklarına, tamamının yaralı olup olmadığına, silahlı olup olmadıklarına ve başvurucu oldukları belirtilen kişilerin hangi adreste bulunduklarına ilişkin belirsizliğin hâlen devam ettiği anlaşılmaktadır. Başvuru evrakı kapsamında toplanan bilgi ve belgelerden bu belirsizliğin ortaya çıkmasında başvurucu oldukları belirtilen kişilerin kamu makamlarıyla doğrudan iletişime geçmede ve bilgi vermede isteksiz olmalarının ve kamu makamlarını bilgi alma konusunda üçüncü kişilere yönlendirme eğiliminde olmalarının etkili olduğu izlenimi oluşmuştur."
362.Bu açıklamalar ışığında süreklilik arz eden ve öngörülemez nitelikte olan terör saldırılarının devam ettiği bir ortamda güvenlik güçlerinden saldırıda bulunan kişilerle teslim olmaları konusunda müzakere yürütmelerini beklemek kamu makamlarına gerçekleştirilmesi neredeyse imkânsız bir yük yüklemek anlamına gelecektir. Bunun da ötesinde 12/8/2015 tarihinden ölü bulundukları 9/2/2016 tarihine kadar silahlı terör eylemlerine devam eden M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un bu süreçte birçok kez "Teslim olun." çağrılarına muhatap olmalarına ve teslim olma fırsatı bulmalarına karşılık hiçbir zaman silah bırakmayı ya da güvenlik güçlerine teslim olmayı seçenek olarak düşünmedikleri kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla somut olayın gerçekleşme koşullarında M.B., B.K., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç ile teslim olmaları konusunda müzakere etme imkânı bulunmadığı değerlendirilmiştir.
363. Başvurucu yakınlarının ölü bulundukları 9/2/2016 tarihinden önce Niran Sokak'ın hemen tüm girişleri PKK terör örgütü mensupları tarafından hendek ve barikatlarla kapatılmıştır (bkz. § 273). Bu sokaktaki binalar terör örgütü üyelerince saldırı üssü olarak kullanılmaktadır (6-7/2/2016 tarihlerinde Niran Sokak ve çevresinde bulunan 3151, 3152, 3158, 3186 ve 3184 numaralı binalarda yapılan aramalarda bulunan çok sayıda silah ve patlayıcı için bkz. § 53). Cudi Mahallesi'nde Niran Sokak'ın batı yönünden bitişik sokağı olan Doğuş Sokak başta olmak üzere yakın çevresinde ve aynı zamanda Niran Sokak'la sınır olan Nusaybin Caddesi ve Sur Mahallesi'nin yakın sokaklarında terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Terör örgütü üyeleri, sürekli ve öngörülemez nitelikte oldukları daha önce açıklanan bu terör saldırılarında otomatik saldırı tüfekleri, keskin nişancı tüfekleri, roketler, el bombaları ve el yapımı patlayıcılar kullanmaktadır (bkz. §§ 58, 59, 275; bölgede yapılan operasyonlar ve yaşanan çatışmalarla ilgili telsiz görüşmeleri için ayrıca bkz. § 138). 8/2/2016 günü başvurucu yakınlarının ölü olarak bulunduğu bina çevresinde adli arama devam ettiği sırada arama yapan görevlilere ve arama yapılan yerin çevre emniyetini alan Jandarma Özel Harekât ve Polis Özel Harekât mensuplarına bombalı ve silahlı saldırı yapılmıştır. Bütün bu delillere göre 1-8/2/2016 tarihleri arasında Niran Sokak ve çevresinin silahlı çatışma alanı olduğu kuşkusuzdur.
364. Olay yerinde yapılan aramada başvurucu yakınlarının cesetlerinin yanında altı adet Kalaşnikof marka otomatik tüfek bulunmuştur. Bu tüfeklerin dördünün atım yataklarında boş kovanlar bulunmaktadır. Atım yatağında boş kovan bulunan tüfeklerden birinin şarjörü de boştur. Bu delillere göre tüfekler bulunmadan önce en az dördüyle ateş edilmiş, en az biriyle tüm şarjör bitene kadar ateş edilmeye devam edilmiştir. 1974 272548 numaralı tüfekten elde edilen mukayese kovanlarının karşılaştırmalı kriminal raporunda; 17/1/2016 günü Yasef Mahallesi Berivan Caddesi No: 28 Cizre/Şırnak adresindeki Y 523 olarak numaralandırılan bina ve eklentilerinde yapılan aramada ele geçen kovanlardan dördü ile uyumlu olduğu ve bu dört kovanın 1974 272548 numaralı Kalaşnikof marka tüfekten atıldığı sonucuna varıldığı bildirilmiştir. Bir başka deyişle Yasef Mahallesi'nde güvenlik güçlerine yapılan saldırıda kullanılan otomatik saldırı tüfeği üç hafta sonra bu kez Cudi Mahallesi'ndeki saldırılarda kullanılmıştır. Başvurucu yakınlarının elbiselerinin üzerinde, aynı zamanda el ve yüzlerinden alınan svaplarda atış artığı bulunmaktadır (bkz. §§ 69-71, 206, 207).
365. Bütün bu delillere göre PKK terör örgütü adına güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüten başvurucu yakınları, "özerklik" ilanını takip eden yaklaşık altı aylık sürede Cizre ilçesinin birçok farklı noktasında silahlı terör eylemleri gerçekleştirmelerinin ardından girişleri barikat ve hendeklerle kapatılmış olan, üzerinde çok sayıda tuzaklanmış el yapımı patlayıcı madde ve el bombası bulunan, yoğun çatışmaların devam ettiği Niran Sokak'taki C-3185 numaralı binaya gelmiştir. B.K., M.B., Yasemin Çıkmaz, Serdar Özbek, Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un bulunduğu binadan güvenlik güçlerine otomatik tüfeklerle ateş açılmıştır. Somut olayın açıklanan koşulları altında güvenlik güçlerinin kendilerinin ve başkalarının hayatlarını koruma, silahlı ayaklanmayı bastırma meşru amaçlarına daha hafif bir sınırlama ile ulaşmalarının mümkün olmadığı ve ölümcül güç kullanmalarının mutlak zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır.
366. B.K., M.B., Yasemin Çıkmaz ve Serdar Özbek'in cesetleri üzerinde yapılan ölü muayene ve otopsi işlemleri sonucunda ölümlerinin bomba veya benzeri mühimmat patlaması ile oluşması mümkün yaralanmalar sonucu gerçekleştiği tespit edilmiştir (bkz. §§ 76, 98, 168, 148). Asya Yüksel ve Mehmet Tunç'un cesetleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda ise ölümlerinin çoklu ateşli silah mermi çekirdeği ve ateşli silah ürünü (şarapnel/yabancı cisim) kaynaklı yaralanmalar nedeniyle meydana geldiği bildirilmiştir (bkz. §§ 124, 191). Somut olayın koşullarını gözönünde bulundurmaksızın güvenlik güçlerinin operasyonlarda hangi araç ve silahları kullanabilecekleri konusunda bir değerlendirme yapmak ya da hangi araç ve silahların kullanılacağını kamu makamlarına dikte etmek güvenlik güçlerine, kendilerinin ve üçüncü kişilerin yaşamlarını tehlikeye sokacak şekilde gerçekçi olmayan bir sorumluluk yüklemek anlamına gelecektir. Daha önce açıklandığı üzere son derece karmaşık ve zor koşullar altında gerçekleştirilen güvenlik operasyonlarında yöntem ve araçların seçimi konusunda operasyonu icra eden kamu makamlarının takdir hakları bulunmaktadır. Zira potansiyel terör saldırısının şiddetinin, nereden geleceğinin ve ne şekilde gerçekleşeceğinin güvenlik güçlerince bilinebilmesi neredeyse imkânsızdır. Bu durum; karşılık verilecek silahların türü, karşılığın derecesi, başka bir deyişle kullanılacak gücün orantılılığı bakımından isabetli bir muhakemeyi de önemli ölçüde engellemektedir.
367. Somut olayda çatışma bölgesindeki kalabalık terörist gruplar; güvenlik güçlerine keskin nişancı tüfekleri, otomatik tüfekler, el bombaları, patlayıcılar ve roketatarlar kullanarak saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılarda binalar arasında terör örgütü üyelerince açılan tüneller vasıtasıyla eleman ve mühimmat transferi yapılmaktadır. Dolayısıyla, çatışma bölgesinde teröristlerin bulundukları tespit edilen bir binadan güvenlik güçlerine otomatik tüfeklerle ateş açılmasının ardından, güvenlik güçlerinin bu binadan terör örgütü üyelerinin roketatar, el bombası gibi ağır silahlarla saldırılarına devam edeceklerini değerlendirmeleri son derece tabiidir. Nitekim bu tarz silahlarla gerçekleştirilen saldırılarda Cizre'de 66 güvenlik görevlisi şehit olmuş ve 428 görevli yaralanmıştır (bkz. § 272; Cizre'deki bu terör hadiselerinden bazıları için ayrıca bkz. §§ 58, 59). Terör saldırılarında bulunan kişilerin teslim olmayı düşünmeksizin son ana kadar silahlı çatışmaya devam etme iradeleri bulunduğu da daha önce açıklanmıştır (bkz. § 362). Bu açıklamalar ışığında somut başvuruya konu olayda, silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı güvenlik güçlerince ölümcül güç kullanılarak mukabele edilmesinin, silahlı ayaklanmayı bastırmak ve güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı bir müdahale olduğu sonucuna varılmıştır.
368. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda öldürmeme yükümlüğünün ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
(2) Yaşam Hakkının Usul Yükümlülüğü Bakımından İhlal Edildiğine İlişkin İddia
369. Kamu görevlilerinin güç kullanımı neticesi ölüm meydana geldiği durumlarda kamu makamları üzerinde bu ölüm olayıyla ilgili etkili bir ceza soruşturması yapma yükümlülüğü oluşmaktadır. Belirli unsurları ihtiva etmeyen soruşturmalar etkili olma şartını sağlamayacağından yaşam hakkının usul yükümlülüğü bakımından ihlali sonucunu doğurabilir. Bir soruşturmanın etkili sayılabilmesi için öncelikle güç kullanımı sonucu ölüm olayının öğrenilmesi ile kamu makamlarının kendiliğinden harekete geçerek ceza soruşturmasını resen başlatmaları gerekir. Soruşturmaya doğal olmayan ölümün öğrenilmesinden itibaren makul bir sürede başlanması, soruşturma işlemlerinin makul bir hızla yerine getirilmesi ve soruşturmanın makul bir sürede sonuçlandırılması hususlarının da soruşturmanın etkililiği üzerinde önemli bir rolü vardır. Bir soruşturmanın etkili sayılabilmesi için soruşturmayı yürüten kişilerin soruşturma konusu olayda sorumluluğu bulunması muhtemel kişilerden bağımsız olmaları gerekir. Etkili bir soruşturmada, ölen kişilerin yakın akrabalarının soruşturmadan haberdar edilmeleri ve soruşturma işlemlerine dâhil olma imkânına sahip olmaları gerekir. Bunun yanı sıra soruşturmanın gerekli olduğu ölçüde kamunun denetimine açık olmasının sağlanması da gerekmektedir. Son olarak soruşturmanın etkili kabul edilebilmesi için aynı zamanda yeterli olması gerekir. Yeterlilik, soruşturmanın ölüm olayının nasıl gerçekleştiğine dair olguları ortaya çıkaracak nitelikte olmasını ifade eder. Soruşturmanın yeterli olması, ölümle sonuçlanan güç kullanımının haklı olup olmadığının belirlenmesi açısından da önem arz etmektedir.
370. Niran Sokak ve çevresinde operasyon yürüten güvenlik güçlerinin yoğun çatışmaların yaşandığı bina ve sokaklarda cesetler bulunduğunu telsizle rapor etmelerinin ardından adli kolluk birimleri 8/2/2016 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığından arama ve elkoyma kararı verilmesi talep edilmiştir. Başsavcılığın aynı gün verdiği arama ve elkoyma kararları üzerine Olay Yeri İnceleme ekipleri söz konusu adreslere sevk edilmiş ancak olay yeri inceleme işlemleri sırasında bir kez daha terör saldırısına maruz kalmışlardır. Bu durumda kamu makamlarının terörle mücadele operasyonlarında yaşanan çatışmalarda ölen kişiler bulunduğunu tespit etmelerinin ardından kendiliklerinden harekete geçerek ceza soruşturması başlattıkları anlaşılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda resmî bir soruşturmanın resen başlatılması bakımından etkili soruşturma yükümlülüğüne uygun hareket edildiği sonucuna varılmıştır.
371. Ceza soruşturmalarına ölüm olaylarının öğrenilmesiyle derhâl başlanmıştır. Cesetlerin olay yerinden hastaneye nakli ile cesetler üzerindeki adli muayene işlemleri aynı gün, otopsi işlemleri ise olayın ertesi günü tamamlanmıştır. Her bir ceset için ayrı soruşturma numarası üzerinden yürütülen soruşturmalarda Cumhuriyet savcıları toplanmasını istedikleri delilleri makul bir sürede adli kolluk birimlerine bildirmiştir. B.K.nın ölümü nedeniyle yürütülen soruşturma 20/4/2017, M.B.nin ölümü nedeniyle yürütülen soruşturma 10/11/2017, Mehmet Tunç'un ölümü nedeniyle yürütülen soruşturma 5/6/2018, Serdar Özbek'in ölümü nedeniyle yürütülen soruşturma 13/3/2017 ve Yasemin Çıkmaz'ın ölümü nedeniyle yürütülen soruşturma 12/1/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara yapılan itirazların reddi ile sona ermiştir. Daha önce etraflıca açıklanan somut olayın koşullarında soruşturmaların başlamasından sonuçlanmasına kadar geçen ve en fazlası 2 yıl 3 ay 25 gün olan süreler etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü bakımından makul olarak değerlendirilmiştir.
372. Somut başvuruda soruşturmanın etkili sayılabilmesi için gerekli unsurlardan olan soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriteri, yukarıda açıklanan resen soruşturmaya başlama ve soruşturmayı makul sürede tamamlama kriterlerine göre daha ayrıntılı bir inceleme gerektirmektedir. Zira başvurucu yakınları, olay yeri incelemesine Cumhuriyet savcısının katılmaması ve takip eden süreçte de olay yerinde inceleme yapmaması nedeniyle en önemli delillerin bağımsız olmayan kolluk görevlileri tarafından toplandığını ve böylece etkili soruşturma yükümlülüğünün bağımsızlık kriteri bakımından ihlal edildiğini iddia etmektedir.
373. Öncelikle Cumhuriyet savcısının somut olayın koşullarında olay yerine bizzat giderek delilleri tespit etme imkânı bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Başvurucu yakınlarının ölü bulunduğu Niran Sokak ve çevresinde güvenlik güçleri ile terörist gruplar arasında uzun bir süredir devam eden şiddetli çatışmaların yaşandığı yaşam hakkının maddi boyutu ile ilgili değerlendirmeler yapılırken etraflıca açıklanmıştır (bkz § 363 ve burada yapılan atıflar). Nitekim Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının ilk olarak arama kararı verdiği 8/2/2016 tarihinde olay yerine giden kolluk görevlileri el bombalarının ve otomatik silahların kullanıldığı şiddetli bir terör saldırısının hedefi olmuştur (bkz §§ 59, 70). Anayasa Mahkemesi, soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin hiçbir şekilde Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmeleri gerektiği şeklinde yorumlanamayacağı kanaatindedir.
374. Esasen ceza soruşturmalarında delil toplama işlemleri jandarma veya polis teşkilatları içindeki adli kolluk birimlerince yerine getirilmek zorunda olduğundan jandarma ve polisin ortak gerçekleştirdiği güvenlik operasyonları sonucu gerçekleşen ölüm olaylarında adli işlemlerle ilgili kim görevlendirilirse görevlendirilsin bu iki teşkilatla bir şekilde kurumsal bir bağı bulunacaktır. Somut başvuruya konu soruşturmalarda arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman Olay Yeri İnceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Olay yeri inceleme ve delil toplama işlemlerinin çatışmalara fiilen katılan Jandarma ve Polis Özel Harekât birimlerinden ayrı bir yapı içindeki bu uzman birimlerce yerine getirilmesi somut olayın koşullarında soruşturmanın bağımsızlığının sağlanması bakımından önemli bir tedbir olarak değerlendirilmiştir. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladıkları tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturmalar için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının bizzat katılımıyla yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilindeki tüm tedbirlerin alındığı kanaatine varılmıştır.
375. Soruşturmanın etkili olabilmesi için sahip olması gereken bir diğer unsur başvurucu yakınlarının soruşturma işlemlerine katılımlarının sağlanması ve soruşturmanın gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmasıdır. Somut başvuruda, başvurucu avukatları tarafından Cumhuriyet Başsavcılıklarından temin edilen soruşturma dosyası örneklerinde olay yeri inceleme ve arama işlemlerine dair görüntü ve fotoğraf kayıtlarının bulunmadığı, bu kayıtlara erişim sağlanamadığı iddia edilmiştir. Başvuru dosyasında B.K., M.B., Mehmet Tunç, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın ölümleriyle ilgili yürütülen soruşturmalarda avukatların örnek alma yetkilerinin kısıtlandığına dair bir karara rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu kayıtların başvurucu avukatlarına görüntülerdeki güvenlik görevlilerinin kimliklerinin ortaya çıkmasını engellemek için güvenlik gerekçesiyle mi yoksa dosya örneği alma sırasında sehven yapılan bir yanlışlık sonucu mu verilmediği anlaşılamamıştır. Her hâlükârda bu kayıtlar olay yeri inceleme raporu ve Arama Tutanaklarında yapılan işlemlere dair görüntüleri içermektedir ve anılan rapor ve tutanaklar avukatların erişimine açılmıştır. Dolayısıyla salt video görüntüleri ve fotoğrafların avukatlarca temin edilememesi başvurucuların soruşturmaya katılma haklarına halel getiren önemli bir eksiklik olarak değerlendirilmemiştir.
376. Soruşturmaların başından itibaren Niran Sokak No: 7 adresinde bulunan cesetlerin kimliklerinin tespiti için çaba sarf edilmiş, bu kapsamda cesetlerden DNA incelemesinde kullanılmak üzere vücut parçası örnekleri alınmıştır. Başvurucular, arama işlemlerinde ölü bulunan kişiler içinde akrabalarının olabileceğini belirterek ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurmuş ve DNA incelemesinde kullanılmak üzere örnekler vermişlerdir. Teşhis ve DNA karşılaştırması ile kimlikleri tespit edilen cesetler yakınlarına teslim edilmiştir. Bazı başvurucuların teşhis ve ceset teslimi işlemleri sırasında, bazı başvurucuların ise devam eden soruşturma süreçlerinde müşteki veya tanık sıfatıyla beyanları alınmıştır. Tüm soruşturmalarda, ölen kişilerin yakınlarının avukatla temsil edildikleri ve avukatların soruşturma dosyalarının örneklerini aldıkları, yapılmasını istedikleri soruşturma işlemlerini Cumhuriyet Başsavcılıklarına bildirdikleri anlaşılmıştır. Avukatlar, Asya Yüksel'in ölümü nedeniyle yürütülen soruşturma dışındaki tüm soruşturmalarda, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara itiraz haklarını da kullanmıştır. Yasemin Çıkmaz'ın cesedi üzerinde 10/2/2016 tarihinde Şırnak'ta yapılan otopsi işleminden önce Şırnak İnsan Hakları Derneğinden üç avukatın otopside dikkat edilmesi gereken hususları ve yapılmasını istedikleri işlemleri Cumhuriyet savcısına bildirdikleri, bu taleplerin tutanağa bağlandığı, ardından otopsi tutanağının bu üç avukat tarafından imzalandığı anlaşılmıştır (bkz. § 166). Yapılan açıklamalar ışığında başvurucuların, yakınlarının ölü bulunmasının ardından başlayan ceza soruşturmalarına katılım haklarına hemen hiçbir sınırlama getirilmediği ve bu kişilerin avukatları aracılığıyla belirtilen haklarını etkili bir şekilde kullandıkları, somut olayın gerçekleştiği koşullar gözönüne alındığında soruşturmaların yeterli derecede kamu denetimine de açık olduğu kanaatine varılmıştır.
377. Başvurucuların ölüm olaylarıyla ilgili usul yükümlülüğüne ilişkin diğer hak ihlali iddiaları genel olarak soruşturmaların yeterli olmadığı temeline dayanmaktadır. Sokağa çıkma yasağı ve devam eden silahlı çatışmalar nedeniyle olay yerine erişimin sınırlı olduğu bir ortamda kamu gücü eliyle yeterli bir soruşturma yürütülerek ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak ortaya konulması özellikle önemlidir. Öte yandan olayı çevreleyen zorlu koşullar soruşturma makamları ve delil toplamakla görevli kamu görevlileri için de geçerlidir. Öyle ki 8/2/2016 tarihinde başvurucu yakınlarının bulunduğu Niran Sokak No: 7 adresi için verilen arama kararını yerine getirmek ve delil toplamak için olay yerine giden emniyet görevlilerine ve onların güvenliğini sağlamak için tertibat alan Jandarma ve Polis Özel Harekât mensuplarına terör örgütü üyelerince bombalı ve silahlı saldırıda bulunulmuş, bu görevliler arama kararı gereğini yerine getiremeden olay yerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır (bkz. §§ 59, 69, 70). Aynı tarihte başvurucu yakınlarının cesetlerinin bulunduğu Niran Sokak'taki başka bir binada (C-3157) arama ve olay yeri inceleme işlemlerini yerine getiren Arama 7 ekibinden bir görevli, terör saldırısında yaralanmış; olay yeri fotoğrafları ile olay yeri inceleme görevlilerine ait cihazlar çatışmalar nedeniyle olay yerinde kalmıştır (bu olayla ilgili telsiz görüşmeleri için bkz. § 138). Yoğun terör hadiseleri nedeniyle aynı anda ölü muayeneleri dâhil onlarca soruşturma işlemini yerine getirmek zorunda olan Cumhuriyet savcıları ve hâkimler, Cizre Adliyesi binasının iki ayrı tarihte roketatarlar ve uzun namlulu silahlar kullanılarak gerçekleştirilen terör saldırılarının hedefi olması nedeniyle adliye binası dışında çalışmaktadır (bkz. § 273). Bu derece öngörülemez ve şiddetli terör saldırılarının olduğu, devlet güçlerinin kontrollerinin sınırlı bulunduğu bir ortamda etkili soruşturma yapma yükümlülüğü kapsamında olay yerinden delil toplanmasına ilişkin ilkelerin katı bir biçimde uygulanmasının mümkün olmadığı kuşkusuzdur. Ancak bu koşullarda dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanması, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir.
378. Somut olayda Olay Yeri İnceleme birimleri, 8/2/2016 tarihinde terör saldırısına maruz kalmalarına rağmen 9/2/2016 tarihinde bir kez daha olay yerine giderek delil toplama işlemlerine devam etmiştir. Öncelikle olay yerinde bulunan cesetler bulundukları hâlleriyle numaralandırılıp fotoğraf ve video kaydı alınmıştır. Bunun ardından cesetlere tuzaklanmış bomba veya el yapımı patlayıcı madde bulunması ihtimaline karşılık cesetler kontrollü olarak hareket ettirilmiş ve bu işlemler de kayda alınmıştır. Son olarak cesetler ceset torbalarına konulmadan önce üzerlerindeki elbiseler tuzaklanmış bomba ihtimaline karşılık kesilerek açılmıştır. Üzerlerinden çıkartılan elbiseleri ile birlikte ceset torbasına konulan cesetler, görevliler marifetiyle ölü muayene işlemi için hastaneye gönderilmiştir. Usul kurallarına uygun yapılan ölü muayene ve otopsi işlemlerinde cesetler üzerindeki tüm bulgular kaydedilmiş, kimlik ve delil tespiti için cesetlerden örnekler alınmıştır. Somut olayın koşullarında cesetler üzerinde tuzaklanmış patlayıcı madde bulunması ihtimali nedeniyle elbiselerinin çıkartılması uygun ve olağan bir tedbir olarak kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, somut olayı çevreleyen son derece zor ve ağır koşullar nazara alındığında cesetlerle ilgili delil toplama işlemlerinin azami dikkat ve özen gösterilerek yerine getirildiği kanaatine varmıştır.
379. Olay yerinde bulunan silahlar da -yukarıda cesetler ile ilgili açıklamalarda belirtildiği üzere- öncelikle bulundukları yerde numaralandırılmış, bu şekilde fotoğrafları çekilip kayıt altına alındıktan sonra delil torbalarına konulmuştur. Delil torbalarına konulan bu tüfeklerin ilk olarak atım yatakları ve şarjörlerinde fişek bulunup bulunmadığının tespiti yapılmış ve tüm işlemler kamerayla kaydedilmiştir. Olay yerinde bulunan tüfekler, bunların içlerinden çıkan fişekler, ölü muayene ve otopsi işlemleri sırasında cesetlerden alınan iz ve svaplar, cesetlerin üzerinden çıkan elbiseler ile cesetlerde bulunan mermi çekirdekleri ve şarapnel parçaları incelenmek üzere Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarına gönderilmiş ve bu kurum tarafından belirtilen materyallerle ilgili ayrıntılı inceleme raporları düzenlenmiştir. Ayrıca cesetlerden alınan organ ve doku parçaları, ilgili mahkemelerden alınan moleküler genetik inceleme kararları uyarınca Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş; Adli Tıp Kurumu, ölü bulunan kişilerin DNA profilleri çıkarıp saklayarak kimliklerinin belirlenmesini sağlamıştır.
380. Başvurucular, ölüm olaylarıyla ilgili soruşturmaların yeterli olmadığı bağlamında ilk olarak olay yerinde bulunan silahların üzerinden alınan parmak izleri ile cesetlerden alınan parmak izlerinin karşılaştırılması yapılarak kimin hangi silahı kullandığının belirlenmediğini iddia etmiştir. Öncelikle olay yerinde bulunan silahların fiziksel durumları nedeniyle bunlar üzerinden teşhise elverişli parmak izi elde edilmesinin mümkün görülmediği belirtilmelidir (bkz. § 205). Silahların fotoğraflar ve video görüntülerinde açıkça görülen bu durumları olay yeri ve kriminal inceleme raporlarına da yansımıştır. Buna göre üzerleri bina yıkıntılarından kaynaklanan tozlarla kaplı silahlar yanmış ve parçalanmış vaziyettedir (bkz. § 206). Öte yandan somut olayın şartlarında silahlar üzerinden parmak izi alınması mümkün olsaydı bile bu izlerin B.K., M.B., Mehmet Tunç, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın parmak izleri ile uyuşmaması maddi olayın gerçekleşme şartları bakımından varılan sonuç üzerinde etkili olmayacaktır. Zira Niran Sokak'ta 9/2/2016 tarihine kadar uzun bir süredir devam eden ve süreklilik arz eden çatışma ortamında terörist gruplar binalar arasında geçiş yaparak yer değiştirmektedir. Bu sırada teröristlerin ölen diğer terör örgütü mensuplarının silah ve mühimmatını alarak çatışmaya devam etmeleri, kendi silahlarını çatışma sırasında kaybetmeleri veya zarar gören silahlarını bırakarak kaçmaları gibi birçok olasılık mevcuttur (B.K., M.B., Mehmet Tunç, Serdar Özbek, Yasemin Çıkmaz ve Asya Yüksel'in eylemlerinin değerlendirmesi için ayrıca bkz. §§ 303-309; burada yapılan atıflar).
381. Başvurucuların soruşturmanın yeterli olmadığı yönündeki diğer iddiaları olayda sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kamu görevlilerinin ifadelerinin alınmamasına ilişkindir. Soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirlemektir. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Bilakis, ifade alma dahil herhangi bir soruşturma işleminin yerine getirilmemesi ancak bu belirtilen amaç doğrultusunda faydalı olacaksa etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir. Nitekim yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddiaları incelenirken, başvuru dosyasındaki delillerin B.K., M.B., Mehmet Tunç, Serdar Özbek, Yasemin Çıkmaz ve Asya Yüksel'in Cizre İlçesinin bir çok farklı noktasında silahlı terör eylemleri gerçekleştirmelerinin ardından girişleri barikat ve hendeklerle kapatılmış olan, yoğun silahlı çatışmaların devam ettiği Niran Sokaktaki C-3185 numaralı binaya geldikleri ve bulundukları binadan güvenlik güçlerine otomatik tüfeklerle ateş açıldığını gösterdiği, bu kişilere karşı kullanılan gücün mutlak zorunlu olduğu kabul edilmiştir (bkz. §§ 364-366; burada yapılan atıflar). Bu tespitlere ve soruşturmalarda ulaşılan benzer sonuçlara göre toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle somut olayda çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmaması etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olarak değerlendirilmemiştir. Bunun da ötesinde devamlılık arz eden ve öngörülemez nitelikteki silahlı çatışmalara katılan operasyonel birliklerin çatışmaların seyrine göre sürekli değişmesi nedeniyle farklı zamanlarda gerçekleşmiş olması son derece muhtemel ölümlerin hangi birim görevlilerince kullanılan güç sonucu meydana geldiğini belirlemek de neredeyse imkânsızdır (8/2/2016 tarihinde Niran Sokak'taki C-3151 ve C-3188 numaralı binalar çevresinde ceset ve silahlar bulunduğu ihbarı üzerine burada arama yapan ekiplere yapılan terör saldırıları için bkz. § 59; C-3185 numaralı bina ve çevresinin 8/2/2016 ve 9/2/2016 tarihlerindeki video kayıtları için bkz. § 205; çatışmaların değişken seyrini gösteren telsiz görüşmeleri için bkz. § 138).
382. Başvurucular ayrıca C-3185 numaralı binanın enkazının Cumhuriyet savcısı tarafından bir inceleme yapılmadan önce kaldırılması nedeniyle olay yerinin bozulduğunu ve enkaz altındaki muhtemel delillerin kaybolmasına neden olunduğunu iddia etmiştir. Cumhuriyet savcılarına çatışma bölgelerine giderek bizzat delil toplama zorunluluğu yüklenemeyeceği daha önce açıklanmıştır (bkz. § 373). Olay yeri video görüntülerinde C-3185 olarak numaralandırılan binanın enkazına giriş bulunmadığı ve binanın çökme tehlikesi bulunduğu açıkça görülmektedir (bkz. § 205). 7/2/2016-8/2/2016 tarihlerinde devam eden çatışmalar sırasında Niran Sokak'taki C-3157 numaralı binada tank mühimmatı ile tuzaklanmış patlayıcı, C-3159 numaralı binada tuzaklanmış tüp ve patlamamış el bombası, C-3156, 3159 ve 3160 numaralı binalar arasında patlamamış el bombaları bulunmuştur (bkz. § 138). 9/2/2016 tarihindeki delil toplama işlemlerinden sonra da Niran Sokak'ta patlayıcı arama ve imha işlemleri devam etmiştir. Bu kapsamda 11/2/2016 günü Barut 66 unsuru Niran Sokak'ta bulunan patlayıcıyı kontrollü bir şekilde imha etmiştir. Aynı gün saat 12.07 sıralarında Niran Sokak C-3158 bölgesinde faaliyet yürüten Yafes Arama unsurlarınca bir kontrollü patlatma daha gerçekleştirilmiştir. 22/2/2016 tarihinde Niran Sokak'ta bulunan el yapımı patlayıcı bomba imha uzmanı tarafından kontrollü bir şekilde patlatılmıştır. Aynı gün saat 14.39 sıralarında Niran Sokak'ta bomba imha uzmanı tarafından bir el yapımı patlayıcı daha bulunarak kontrollü bir şekilde imha edilmiştir. 26/2/2016 tarihinde bomba imha ekipleri Niran Sokak'ta bulunan bir el yapımı patlayıcıyı imha etmiştir. 29/2/2016 tarihinde Niran Sokak'ta tespit edilen başka bir el yapımı patlayıcı daha bomba imha uzmanı tarafından kontrollü bir şekilde patlatılmıştır (bkz. § 276). Tüm çevresinde tuzaklanmış bombalar olan, girişleri tamamen kapalı ve çökme tehlikesi altındaki C-3185 numaralı binanın enkazı kaldırılmadan burada yeniden delil tespiti yapmanın çok büyük tehlikesi ve güçlükleri olduğu açıktır. Öte yandan soruşturma açısından kritik önemi olan delillerin somut olayın koşullarında özen yükümlülüğüne uygun olarak önceden toplanmış olduğu da yukarıda açıklanmıştır (bkz. §§ 378, 379). Bu açıklamalar ışığında B.K., M.B., Mehmet Tunç, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın ölümleriyle ilgili soruşturmaların yeterli olduğu ve soruşturmalar neticesinde verilen kararların eldeki delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu sonucuna varılmıştır.
383. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda yaşam hakkının usul yükümlülüğü bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
3. Diğer Hak İhlali İddiaları
a. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
384. Yukarıdaki paragraflarda da açıklandığı üzere Anayasa Mahkemesine Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın hayatta oldukları düşünülen tarihlerde geçici tedbir kararı verilmesi talebiyle avukatlar tarafından yapılan bireysel başvurularda daha sonra ölü bulunan bu kişiler doğrudan başvurucu olarak kabul edilmiştir. Bu başvurularda Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz sokağa çıkma yasakları nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. "Olay ve Olgular" bölümünde ve ayrıca yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddiaları incelenirken hendek olayları sırasında Cizre ilçesinin genel durumu ile Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın eylemleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır (bkz. §§ 303-309). Buna göre belirtilen kişiler PKK terör örgütünün silahlı ayaklanma girişimine fiilen katılan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüten kişilerdir. Dolayısıyla sokağa çıkma yasaklarının Cizre'de güvenlik güçleri ile yaklaşık altı ay süren silahlı çatışmalara katılan Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına bir müdahale oluşturmadığı kuşkusuzdur.
385. Açıklanan gerekçelerle Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği iddiaları başka bir yönden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.
386. Mehmet Tunç, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz'ın ölümleriyle ilgili soruşturmalar tamamlandıktan sonra yapılan bireysel başvurulardaki anlatımlardan, kişi hürriyeti ve güvenliği hakları ihlal edildiği iddia edilen kişilerin bizzat Mehmet Tunç, Serdar Özbek ve Yasemin Çıkmaz mı yoksa bu kişilerin yaşam hakkı bakımından dolaylı başvurucu konumundaki akrabaları mı oldukları anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla somut başvurunun bu kısmında, iddiaların esas bakımından incelenmesi bir yana kişi bakımından yetki, başvuru süresi veya başvuru yollarının tüketilmesi gibi kabul edilebilirlik kriterleri bakımından bir değerlendirme yapılması da mümkün görülmemiştir. İddia edilen hak ihlalinde mağdurun kim olduğunun şüpheye yer vermeyecek bir biçimde açıklanmaması nedeniyle başvurucuların bireysel başvuruda bulunurken maddi olgular ve hukuki gerekçelerin açıklanması konusundaki özen yükümlülüklerini yerine getirmedikleri kanaatine varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § 23-26).
387. Açıklanan gerekçelerle başvurucular Ahmet Tunç, Esmer Tunç, Zeynep Tunç, Barış Tunç, Çiğdem Tunç, Evin Tunç ve Serhat Tunç, Abdulkerim Özbek ve Buşra Özbek ile Abdullah Çıkmaz'ın temellendirilmeyen kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine yönelik iddialarının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmiştir.
b. Bireysel Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
388. Başvurucular Ahmet Tunç, Esmer Tunç, Zeynep Tunç, Barış Tunç, Çiğdem Tunç, Evin Tunç ve Serhat Tunç, Abdulkerim Özbek ve Buşra Özbek ile Abdullah Çıkmaz; temsilcileri olan Av. Ramazan Demir'in bazı sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek tutuklanması ile başvrularının geri çekilmesi yönünde baskı oluşturulmaya çalışıldığını, böylece Anayasa'nın 36. ve 125. maddeleri ile korunan bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
389. Bireysel başvuru hakkı, Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlemiştir. Buna göre herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Sözleşme kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Bu hak, Anayasa'nın 40. maddesinde güvenceye bağlanan etkili başvuru hakkının özel bir görünümüdür. Dolayısıyla bireysel başvuru hakkı, etkili başvuru hakkı kapsamında Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında bulunmaktadır (Ruhi Abat, B. No: 2014/4724, 7/3/2019, § 44-45).
390. Nitekim Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda bulunan kişilerin bireysel başvuru yapmak amacıyla avukatlarına posta yoluyla göndermek istedikleri belgelerin engellendiği (Candaş Kat, B. No: 2015/18467, 19/11/2019; Zeki Demir, B. No: 2015/16719, 2/12/2020) ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların geç tebliğ edildiği, dilekçe, karar ve duruşma tutanakları gibi bazı belgelerin verilmediği iddialarını (Ruhi Abat) bireysel başvuru hakkı kapsamında incelemiştir.
391. Bireysel başvuru hakkı söz konusu olduğunda kamu otoritelerince ihlal edildiği ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal, asıl olarak bireysel başvuru konusu yapılanlardan farklıdır. Başvurucular, temel haklarının kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapamamaktan şikâyet etmektedir. Bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddiası, anılan hakkı inceleme yetkisi olan yargısal organ tarafından değerlendirilmelidir. Diğer bir ifadeyle anılan şikâyetin -doğası gereği- ilk defa Anayasa Mahkemesince incelenmesi gerekir. Bu nedenle bireysel başvuru hakkının ihlaline neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için başvuru yollarının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmediği iddia edilemez (Ruhi Abat, § 46).
392. Bireysel başvuru, hak ve özgürlüklerin korunmasının en önemli araçlarından biridir. Bu nedenle idari ve yargısal kuruluşlar, temel hak veya özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünen kişilerin bu yola başvurmalarını engelleyici veya zorlaştırıcı tutum ve davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür. İdari ve yargısal otoritelerin aldıkları idari veya fiilî tedbirlerle kişilerin bireysel başvuru yapmalarını engellemesi ya da zorlaştırması bu hakkın ihlaline yol açabilecektir (Zeki Demir, § 36).
393. Somut başvuruda dile getirilen iddialar, bireysel başvuru hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesinin kabul ettiği bu ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde tespit edilen hususlar ise şöyledir: Birleştirilen 2016/1652 ve 2016/2602 numaralı bireysel başvurular, Av. Ramazan Demir ile birlikte Av. Gülşen Özbek tarafından vekâlet olmaksızın yapılmıştır. Anılan bu başvurularda haklarında geçici tedbir kararı verilmesi talep edilen kişilerin daha sonra öldüklerinin anlaşılmasıyla ölen kişilerin akrabalarından vekâlet alınarak Anayasa Mahkemesine Ramazan Demir'in de aralarında bulunduğu dört avukat tarafından yine somut başvuru ile birleştirilen 2017/14431, 2017/27999 ve 2018/22599 numaralı bireysel başvurularda bulunulmuştur. Av. Ramazan Demir'in serbest bırakılmasından çok sonra yapılan bu bireysel başvurularda yalnızca Av. Ramazan Demir tarafından temsil edilen herhangi bir başvurucu bulunmamaktadır. Av. Ramazan Demir'in tutuklanması nedeniyle Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvurularda yerine getirilemeyen herhangi bir işlem bulunmadığı gibi bireysel başvurusundan feragat eden kimse de yoktur. Dolayısıyla Ramazan Demir hakkında yürütülen ceza soruşturması veya uygulanan tutuklama tedbirinin başvurucuların Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmamaları veya mevcut başvurularını geri almaları yönünde bir baskı oluşturmak amacıyla gerçekleştirildiğine dair bir delil mevcut değildir.
394. UYAP'tan yapılan araştırmada Av. Ramazan Demir'in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/65291 soruşturma sayılı dosyası kapsamında terör örgütü propagandası yapma suçundan 6/4/2016 tarihinde tutuklandığı, 7/9/2016 tarihinde serbest bırakıldığı anlaşılmıştır. Ramazan Demir, hukuka aykırı olarak tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla 18/5/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş ve tutuklanmasının sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan hak ihlalleri nedeniyle AİHM'e yaptığı bireysel başvuruları engelleme amacı taşıdığını ileri sürmüştür. 2016/9808 numaralı bu bireysel başvuruda Ramazan Demir'in kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulunmuştur (Ramazan Demir ve Ayşe Acinikli, B. No: 2016/9808, 14/12/2016).
395. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Kötü Muamele Yasağı, Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı ile Din ve Vicdan Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
396. Başvurucular Ahmet Tunç, Esmer Tunç, Zeynep Tunç, Barış Tunç, Çiğdem Tunç, Evin Tunç ve Serhat Tunç, Tacettin Benzer, Abdulkerim Özbek ve Buşra Özbek ile Abdullah Çıkmaz 9/2/2016 tarihli aramada ölü bulunan yakınlarının vücut bütünlüklerinin aşırı şekilde bozulmuş olması nedeniyle yaşadıkları üzüntü ve yakınlarının cenazelerini teslim alabilmek için günlerce uğraşmaları nedeniyle kötü muamele yasağının, otopsisi tamamlanan cenazelerin saklanması, teslimi ve defnini düzenleyen ulusal mevzuatın 2016 yılı Ocak ve Nisan aylarında değiştirilmesi nedeniyle yakınlarının cenazelerini istedikleri yerde, uygun bir dinî törenle ve aile fertlerinin katılımıyla defnedememeleri nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
397. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bir başka deyişle iddia edilen hak ihlalleri için mevcut idari ve hukuki giderim yollarına başvurulmadan doğrudan bireysel başvuruda bulunulması mümkün değildir.
398. Somut olayda başvurucular, yakınlarının cesetlerinin durumu ve cesetleri teslim almak için günlerce uğraşmaları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de bu iddianın ilk kez Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruda dile getirildiği anlaşılmıştır. Bir başka deyişle başvurucular; yakınlarının cesetlerinin durumu ve cesetleri teslim almak için katlandıkları zorluklar, dolayısıyla maruz kaldıklarını iddia ettikleri derin elem ve üzüntü nedeniyle uğradıkları zararların tazmini için herhangi bir dava ya da idari başvuru yoluna gitmeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiaları bakımından bireysel başvuruda bulunulmadan önce mevcut idari ve hukuksal yolların tüketilmesi şartı yerine getirilmemiştir. Bu nedenle maruz kalınan üzüntünün kötü muamele için aranan asgari eşiği geçip geçmediği bakımından bu aşamada ayrıca bir değerlendirme yapma gereği de bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
399. Başvurucular ayrıca Adli Tıp Kurumu Uygulama Yönetmeliği'nde (bkz. § 224) yapılan değişikliklerle cesetlerin yakınlarına teslim edilmesi için morgda saklanma sürelerinin kısaltılması, teslim ve gömülme işlemlerinin kamu düzenini bozma ihtimali olması hâlinde cesetlerin gömülmek üzere doğrudan mülki idare amirliğine teslim edilmesine imkân veren düzenlemeler getirilmesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakları ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Buna karşılık kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına benzer şekilde özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarının da uğradıklarını iddia ettikleri zararların tazmini için herhangi bir dava ya da başvuru yoluna gitmeden ilk kez Anayasa Mahkemesi önünde dile getirdikleri anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu hak ihlali iddiaları bakımından da başvurucular, bireysel başvuruda bulunmadan önce mevcut idari ve hukuksal yolların tüketilmesi şartını yerine getirmemiştir. Bu nedenle iddia ettikleri şekilde cesetleri teslim almada zorluklar yaşadıkları veya istedikleri yerde, örf ve inançlarına uygun defin töreni düzenleyemedikleri iddialarının diğer kabul edilebilirlik kriterleri bakımından değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
400. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. 1. Sağlık yardımı sağlanmamasından dolayı yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Yaşam hakkının usul boyutu bakımından ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Başvurucular Mehmet Tunç, Asya Yüksel, Serdar Özbek, Yasemin Çıkmaz, Ahmet Tunç, Esmer Tunç, Zeynep Tunç, Barış Tunç, Çiğdem Tunç, Evin Tunç, Serhat Tunç, Abdulkerim Özbek, Buşra Özbek ile Abdullah Çıkmaz'ın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Başvurucular Ahmet Tunç, Esmer Tunç, Zeynep Tunç, Barış Tunç, Çiğdem Tunç, Evin Tunç ve Serhat Tunç, Abdulkerim Özbek, Buşra Özbek ile Abdullah Çıkmaz'ın bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Başvurucular Ahmet Tunç, Esmer Tunç, Zeynep Tunç, Barış Tunç, Çiğdem Tunç, Evin Tunç, Serhat Tunç, Abdulkerim Özbek, Buşra Özbek ile Abdullah Çıkmaz'ın kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMALARINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.