TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ASLI AKÇAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/37898)
Karar Tarihi: 13/2/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucular
1. Aslı AKÇAY
2. Fatma AKÇAY
3. İsmail AKÇAY
Vekili
Av. Erhan KAMACI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, orman alanı dışına çıkarılan taşınmazın önceki maliklerine iadesi isteğinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuru Konusu Olayın Arka Planı
7. Temmuz 1327 tarihli 11 ila 88 sıra numaralı 77 parça taşınmaz, Nisan 1328 tarihli 58 ila 62 sıra sayılı 5 parça taşınmaz ve Şubat 1329 tarihli 136 sıra sayılı taşınmazlar tapuda F.F. adına kayıtlı iken toplam 103 kişi tarafından İstanbul 5. Noterliğinin 1/3/1954 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine dayalı olarak F.F.nin mirasçıları aleyhine cebri tescil davası açılmıştır.
8. Davacılar, Temmuz 1327 tarihli ve 20, 23, 27, 51 sıra sayılı tapuların kapsamında bulunan taşınmazlar ile Nisan 1328 tarihli 58 ila 62 sıra sayılı tapu kapsamındaki taşınmazlar yönünden taleplerini atiye bırakmışlardır.
9. Eyüp Asliye Hukuk Mahkemesi 22/3/1954 tarihli karar ile taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu kanaatiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Bu kararla Temmuz 1327 tarihli ve 12,14, 21, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 42, 47, 48, 49, 50, 52, 53, 55, 56, 58, 59, 62, 63, 64, 65, 71, 76, 78, 79, 82, 83, 84, 86, 88 sıra sayılı tapular ile Nisan 1328 tarihli ve 58, 59, 61, 62 sıra sayılı tapuların ve Şubat 1329 tarihli ve 136 sıra sayılı tapuların iptaline ve davacılar adına hisseli olarak tesciline hükmedilmiştir.
10. Mahkemenin aynı kararı ile Temmuz 1327 tarihli ve 11, 13, 15, 16, 17, 18, 19, 24, 25, 28, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 46, 54, 57, 60, 61, 66, 67, 68, 69, 70, 72, 73, 74, 75, 77, 80, 81, 87 ve 88 sıra sayılı tapu kayıtlarının istimlâk edilen kısımları tefrik edildikten sonra kalan kısımlarının da davacılar adına hisseli olarak tesciline ve atiye terk edilen Temmuz 1327 tarihli ve 20, 23,27, 51 sıra sayılı tapular ile Nisan 1328 tarihli ve 58 ila 62 sıra sayılı tapular yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur. Anılan kararda, kişiler adına tesciline karar verilen bir kısım taşınmaza ilişkin olarak orman niteliğinde olduğuna dair bildirimde bulunulmuşsa da bu husustaki mazbataların kesinleşmemesi nedeniyle dikkate alınmadığına işaret edilmiştir.
11. Taşınmazların bulunduğu çalışma alanı içinde 1959 yılında kadastro çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalarda ilgili tapuların kapsamında kalan yerlerin bir kısmı orman olarak tespit edilmiştir. Orman sayılmayan alanlar dışındaki yerler ise malikleri adına tespit edilmiştir.
12. Yapılan bu tespitlere ilgililer tarafından itiraz edilmiştir. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 4/10/1984 tarihli kararında tapu kayıtlarının revizyon gördüğü 1157 parselin özel orman vasfıyla, 1150 ve 1151 parselin arazi vasfıyla, 1152 parselin bir kısmının özel orman ve kalan kısmının arazi vasfıyla, 1153, 1154, 1155, 1156 parsellerin devlet ormanı olarak belirlenen kısmı dışında kalan yerlerin arazi vasfıyla malikler adına tesciline karar vermiştir. Hüküm, Yargıtay denetiminden geçerek 15/1/1987 tarihinde kesinleşmiştir.
13. Mahkeme kararıyla orman olarak belirlenen alanlarda 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/B maddesi uyarınca yapılan uygulama sonucunda orman niteliğini kaybettiği tespit edilen yerler ifraz edilerek 1161, 1642, 1643, 1644 ve 1645 parseller Hazine adına 2/B arazisi vasfıyla tescil edilmiştir.
B. Başvuruya Konu Yargılama Süreci
14. 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun 26/4/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
15. Başvurucular 28/4/2014 tarihli dilekçe ile, muris Şaban Akçay'ın Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/3/1954 tarihli kararı uyarınca önceden F.F.ye ait bulunan taşınmazların maliklerinden olduğunu iddia etmişlerdir. Başvurucular, kadastro tespitlerine yönelik itiraz üzerine yapılan yargılamada Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4/10/1984 tarihli kararıyla bu tapuların kapsamında kalan bir kısım yerin arazi vasfıyla malikleri adına ve bir kısmının da devlet ormanı olarak Hazine adına tescil edildiğini bildirilerek, devlet ormanı olarak tescil edilmişken 2/B uygulamasıyla orman sınırı dışına çıkarılan bu yerlerin 6292 sayılı Kanun uyarınca kendilerine bedelsiz olarak iadesini talep etmişlerdir.
16. İstanbul Valiliği Anadolu Yakası Emlak Daire Başkanlığı 14/9/2015 tarihinde talebin reddine karar vermiştir. Başvurucular 27/11/2015 tarihinde anılan işlemin iptali talebiyle dava açmışlar ancak İstanbul 5. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 28/3/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazların iade edilebilmesi için Hazineye ait kaydın oluşmasından önce taşınmazların kişiler adına kayıtlı olması gerektiğine işaret etmiştir. Mahkemeye göre taşınmazlar Hazine adına tescil edilmeden önce tapulu olmadığından iade mümkün değildir.
17. Başvurucular karara itiraz etmiş, Ankara Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesi 17/10/2017 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir.
18. Nihai karar 27/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucular 16/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ''Tescil'' kenar başlıklı 705. maddesi şöyledir:
"Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır."
20. 4721 sayılı Kanun'un ''Genel olarak'' kenar başlıklı 997. maddesi şöyledir:
"Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.
Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.
Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
21. 6831 sayılı Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Orman sayılan yerlerden:
...
B) 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları,
Orman sınırları dışına çıkartılır.
Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.
22. 6292 sayılı Kanun'un ''2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar'' kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ünmülkiyet hakkına ilişkin 1. maddesinin mülkiyeti elde etme beklentisini koruma altına almadığını kabul etmektedir (Slivenko ve diğerleri/Letonya [BD] (k.k.), B. No: 48321/99, 23/1/2002, § 121; Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı/Türkiye, B. No: 34478/97, 9/1/2007, § 52).
25. AİHM, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının ancak müdahalenin Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin anlamı kapsamında bir mülk ile ilişkili olması durumunda ileri sürülebileceğini belirtmektedir. Buna göre alacak haklarını da içeren mevcut mülk veya mal varlığı yanında mülkiyet hakkının elde edilebileceği yönündeki en azından bir meşru beklenti de mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilir (Kopecký/Slovakya [BD], B. No: 44912/98, 28/9/2004, § 35; Lihtenştayn Prensi Hans-Adam II/Almanya [BD], B. No: 42527/98, 12/7/2001, § 83; meşru beklenti kavramının ilk defa geliştirildiği kararlar için Pine Valley Developments Ltd ve diğerleri/İrlanda, B. No: 12742/87, 29/11/1991, § 51; Stretch/Birleşik Krallık, B. No: 44277/98, 24/6/2003, § 32; Pressos Companía Naviera S.A. ve diğerleri/Belçika, B. No: 17849/91, 20/11/1995, § 31).
26. Bununla birlikte AİHM içtihatlarına göre temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kopecký/Slovakya, § 35; Gratzinger ve Gratzingerova/Çek Cumhuriyeti [BD] (k.k.),B. No: 39794/98, 10/7/2002, § 69). İç hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların ulusal mahkemelerce kesin olarak reddedildiği durumlarda meşru bir beklentinin bulunduğu sonucuna varılamaz (Kopecký/Slovakya, §§ 50, 52; Jantner/Slovakya, B. No: 39050/97, 4/3/2003, §§ 29-33).
27. AİHM içtihatlarında sıklıkla basit beklenti ile daha somut nitelikte olması, hukuki bir düzenlemeye ya da iç hukukta yerleşik ve istikrarlı bir yargı kararına dayanması gereken meşru beklenti arasındaki fark vurgulanmaktadır (Kopecký/Slovakya, § 52; Bozcaada Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi Vakfi/Türkiye (k.k.), B. No: 22522/03, 9/12/2008).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
29. Başvurucular, önceden F.F. adına kayıtlı iken aralarında murislerinin de olduğu kişiler adına hükmen tescil edilen taşınmazların bir kısmının daha sonra yapılan orman kadastrosuyla orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini, orman vasfı ile Hazine adına tescil edilen bu kısımların 2/B uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarıldığını ve bu yerlerin 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi gereğince kendilerine bedelsiz olarak iade edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Başvurucular, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin taşınmazların önceden tapulu olduğu hususunu gözönünde bulundurmadan iade isteğinin reddine karar vermesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini iler sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
30. Anayasa’nın ''Mülkiyet hakkı'' kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
1. Genel İlkeler
31. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
32. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı aynî haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
33. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, § 51).
34. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mehmet Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54).
35. Meşru beklenti objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da aynı menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk, § 42). Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma kapsamında olan, meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 37).
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Somut olayda başvurucular ihtilaf konusu taşınmazların, önceden F.F. adına kayıtlı iken bu kişi tarafından aralarında murisin de bulunduğu kişilere satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını ve bu sözleşmeye dayalı cebri tescil davası sonucunda mahkeme kararıyla alıcılar adına tescil edildiğini iddia etmektedir. Bireysel başvuru formuna ekli Eyüp Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/3/1954 tarihli gerekçeli kararından söz konusu taşınmazların daha önce tapulu olduğu ve bu karar uyarınca alıcılar adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
37. Söz konusu taşınmazlar, yeni malikleri adına tescil edildikten sonra yapılan kadastro çalışmalarında kısmen orman alanı olarak belirlenmiş; orman olarak belirlenen alanlar haricinde kalan yerler malikleri adına tescil edilmiştir. Hâl böyle iken mahkeme kararı ile orman sayılan yerler olarak Hazine adına tescil edilen bir kısım yer 6831 sayılı Kanun kapsamında yapılan 2/B olarak adlandırılan uygulama ile orman niteliğini kaybettiğinden Hazine adına bu vasıfla orman dışına çıkarılmıştır.
38. Başvurucular, bu kapsamda bulunan ve hâlen 2/B vasfı ile Hazine adına kayıtlı olan yerlerin 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca kendilerine iadesi gerektiğini ileri sürmektedir.
39. Bu durumda öncelikle iadesi istenen yerlerin önceden tapuya kayıtlı olup olmadığının ve başvurucuların tapulu bulunan bu yerlerde hak iddia edip edemeyeceklerinin belirlenmesi gereklidir.
40. Bireysel başvuru formu ekinde bulunan farklı mahkemelere ait gerekçeli karar içeriklerine göre söz konusu taşınmazlar daha önce tapulu yerlerden olup ilk derece mahkemesinin 28/3/2017 tarihli kararındaki kabulü bu tespite uygun düşmemektedir. Bununla birlikte Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçeli kararlarının incelenmesi neticesinde, başvurucuların -hak sahibi olduğunu ileri sürdükleri- murisi Şaban Akçay'ın her iki yargılamada da taraf sıfatının bulunmadığı görülmüştür. Başvurucular, davanın reddi üzerine Bölge İdare Mahkemesine sundukları 15/6/2017 tarihli dilekçede; muris Şaban Akçay'ın taşınmazlardaki payını Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/3/1954 tarihli kararı ile adına tescil kararı verilen kişilerden satın aldığı yönündeki beyanlarıyla bu hususa açıklık getirmişlerdir.
41. Anayasa Mahkemesi daha önce tapu siciline güvenerek taşınmazı satın alan iyi niyetli malik yönünden sonradan bu tapu kaydının tazminat ödenmeksizin iptal edilmesinin mülkiyet hakkına yapılan ölçüsüz bir müdahale olduğunu kabul etmiştir (Cemile Gökhan ve diğerleri, B. No:2015/1203, 25/3/2018). Ancak bunun için öncelikle ihtilaf konusu taşınmaz yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mevcut bir mülkünün olduğunu veya bu taşınmazı edinmeye yönelik somut bir temele dayalı meşru bir beklentisi olduğunu ispat etme yükümlülüğü başvuruculara düşmektedir.
42. Somut olayda başvurucular, muris Şaban Akçay'ın F.F. adına kayıtlı iken kadastro sonucu orman vasfıyla Hazine adına tescil edilen ve sonra da orman niteliğini kaybetmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazlarda hak sahibi olduklarına ilişkin bir kayıt sunamamışlardır. Öte yandan başvurucular, lehlerine tescil kararı verilen kişi ya da kişilerden bir kısım yeri murisin satın aldığını ileri sürmüşlerse de gerek yargılama gerekse de bireysel başvuru aşamasında murisin kim ya da kimlerden hangi yeri satın aldığına dair bir bilgi de vermemişlerdir. Başvurucular ya da onların murisi, bu satın almaya dayalı olarak F.F.ye ait tapu kayıtlarının zeminde kapsadığı yerler ile niteliğine ve maliklerinin belirlenmesine yönelik kadastro çalışmalarına iştirak etmemiş; bu çalışmalar sonucunda yapılan tespitlere itiraz etmemişlerdir. F.F.den satış vaadi ile satın aldıkları yerleri cebri tescil davası ile adlarına tescil ettiren alıcıların ilgili tapu kayıtlarının tapulamada uygulanmasına yönelik itirazları da Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yerinde görülmemiştir. Bu karara göre bu tapu kayıtlarının kapsadığı alanlar ilgililer adına tescil edilmiş olup orman sayılan yerler tapu kapsamında değildir.
43. İade isteğinin reddi üzerine açtıkları davada iddialarını ileri sürebilme ve delillerini sunabilme imkânı bulunan başvurucular, gerek anılan davada gerekse de bireysel başvuru kapsamında söz konusu taşınmaz bölümünün kendilerine ait olduğunu ya da olması gerektiğini gösteren bir tapu kaydı sunamamışlardır. Başvurucuların ihtilaflı taşınmaz bölümünün mülkiyetini edinmeye yönelik meşru bir beklentileri olduğunu gösteren bir kanun hükmü veya yerleşik yargı içtihadı gibi somut bir temele de dayanmadıkları görülmektedir. Buna göre somut başvuru açısından ihtilaflı taşınmaz bölümü yönünden başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etme yönünde meşru bir beklentisinin bulunduğunu kanıtlayamadıkları anlaşılmaktadır.
44 . Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.