TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASLI AKÇAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/37898)
|
|
Karar Tarihi: 13/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Aslı AKÇAY
|
|
|
2. Fatma AKÇAY
|
|
|
3. İsmail AKÇAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Erhan KAMACI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, orman alanı dışına çıkarılan taşınmazın önceki
maliklerine iadesi isteğinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuru Konusu Olayın
Arka Planı
7. Temmuz 1327 tarihli 11 ila 88 sıra numaralı 77 parça
taşınmaz, Nisan 1328 tarihli 58 ila 62 sıra sayılı 5 parça taşınmaz ve Şubat
1329 tarihli 136 sıra sayılı taşınmazlar tapuda F.F. adına kayıtlı iken toplam
103 kişi tarafından İstanbul 5. Noterliğinin 1/3/1954 tarihli Gayrimenkul Satış
Vaadi Sözleşmesine dayalı olarak F.F.nin mirasçıları aleyhine cebri tescil
davası açılmıştır.
8. Davacılar, Temmuz 1327 tarihli ve 20, 23, 27, 51 sıra sayılı
tapuların kapsamında bulunan taşınmazlar ile Nisan 1328 tarihli 58 ila 62 sıra
sayılı tapu kapsamındaki taşınmazlar yönünden taleplerini atiye bırakmışlardır.
9. Eyüp Asliye Hukuk Mahkemesi 22/3/1954 tarihli karar ile
taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu kanaatiyle davanın
kısmen kabulüne karar vermiştir. Bu kararla Temmuz 1327 tarihli ve 12,14, 21,
29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 42, 47, 48, 49, 50, 52, 53, 55, 56, 58, 59,
62, 63, 64, 65, 71, 76, 78, 79, 82, 83, 84, 86, 88 sıra sayılı tapular ile
Nisan 1328 tarihli ve 58, 59, 61, 62 sıra sayılı tapuların ve Şubat 1329
tarihli ve 136 sıra sayılı tapuların iptaline ve davacılar adına hisseli olarak
tesciline hükmedilmiştir.
10. Mahkemenin aynı kararı ile Temmuz 1327 tarihli ve 11, 13,
15, 16, 17, 18, 19, 24, 25, 28, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 46, 54, 57, 60, 61, 66,
67, 68, 69, 70, 72, 73, 74, 75, 77, 80, 81, 87 ve 88 sıra sayılı tapu kayıtlarının
istimlâk edilen kısımları tefrik edildikten sonra kalan kısımlarının da
davacılar adına hisseli olarak tesciline ve atiye terk edilen Temmuz 1327
tarihli ve 20, 23,27, 51 sıra sayılı tapular ile Nisan 1328 tarihli ve 58 ila
62 sıra sayılı tapular yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm
kurulmuştur. Anılan kararda, kişiler adına tesciline karar verilen bir kısım
taşınmaza ilişkin olarak orman niteliğinde olduğuna dair bildirimde
bulunulmuşsa da bu husustaki mazbataların kesinleşmemesi nedeniyle dikkate
alınmadığına işaret edilmiştir.
11. Taşınmazların bulunduğu çalışma alanı içinde 1959 yılında
kadastro çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalarda ilgili tapuların kapsamında
kalan yerlerin bir kısmı orman olarak tespit edilmiştir. Orman sayılmayan
alanlar dışındaki yerler ise malikleri adına tespit edilmiştir.
12. Yapılan bu tespitlere ilgililer tarafından itiraz
edilmiştir. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 4/10/1984 tarihli kararında tapu
kayıtlarının revizyon gördüğü 1157 parselin özel orman vasfıyla, 1150 ve 1151
parselin arazi vasfıyla, 1152 parselin bir kısmının özel orman ve kalan
kısmının arazi vasfıyla, 1153, 1154, 1155, 1156 parsellerin devlet ormanı
olarak belirlenen kısmı dışında kalan yerlerin arazi vasfıyla malikler adına tesciline
karar vermiştir. Hüküm, Yargıtay denetiminden geçerek 15/1/1987 tarihinde
kesinleşmiştir.
13. Mahkeme kararıyla orman olarak belirlenen alanlarda
31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2/B maddesi uyarınca yapılan
uygulama sonucunda orman niteliğini kaybettiği tespit edilen yerler ifraz
edilerek 1161, 1642, 1643, 1644 ve 1645 parseller Hazine adına 2/B arazisi
vasfıyla tescil edilmiştir.
B. Başvuruya Konu
Yargılama Süreci
14. 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
26/4/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
15. Başvurucular 28/4/2014 tarihli dilekçe ile, muris Şaban
Akçay'ın Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/3/1954 tarihli kararı uyarınca
önceden F.F.ye ait bulunan taşınmazların maliklerinden olduğunu iddia
etmişlerdir. Başvurucular, kadastro tespitlerine yönelik itiraz üzerine yapılan
yargılamada Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4/10/1984 tarihli kararıyla bu
tapuların kapsamında kalan bir kısım yerin arazi vasfıyla malikleri adına ve
bir kısmının da devlet ormanı olarak Hazine adına tescil edildiğini bildirilerek,
devlet ormanı olarak tescil edilmişken 2/B uygulamasıyla orman sınırı dışına
çıkarılan bu yerlerin 6292 sayılı Kanun uyarınca kendilerine bedelsiz olarak
iadesini talep etmişlerdir.
16. İstanbul Valiliği Anadolu Yakası Emlak Daire Başkanlığı
14/9/2015 tarihinde talebin reddine karar vermiştir. Başvurucular 27/11/2015
tarihinde anılan işlemin iptali talebiyle dava açmışlar ancak İstanbul 5. İdare
Mahkemesi (Mahkeme) 28/3/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.
Mahkeme, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazların iade
edilebilmesi için Hazineye ait kaydın oluşmasından önce taşınmazların kişiler
adına kayıtlı olması gerektiğine işaret etmiştir. Mahkemeye göre taşınmazlar
Hazine adına tescil edilmeden önce tapulu olmadığından iade mümkün değildir.
17. Başvurucular karara itiraz etmiş, Ankara Bölge İdare
Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesi 17/10/2017 tarihinde itirazı kesin
olarak reddetmiştir.
18. Nihai karar 27/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve
başvurucular 16/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ''Tescil'' kenar başlıklı 705. maddesi
şöyledir:
"Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması,
tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal,
kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden
önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi,
mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır."
20. 4721 sayılı Kanun'un ''Genel
olarak'' kenar başlıklı 997. maddesi şöyledir:
"Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek
üzere tapu sicili tutulur.
Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti
kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan
oluşur.
Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı
siciller Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
21. 6831 sayılı Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Orman sayılan yerlerden:
...
B) 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe,
meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi
çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta
kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy
yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları,
Orman sınırları dışına çıkartılır.
Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler
Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise
bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına
çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi
yapılır.
22. 6292 sayılı Kanun'un ''2/A
veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar''
kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına
göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan
taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu
kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu
kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A
veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı
gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan
vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına
tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar
hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek
tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması
hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına
iade edilir."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu
yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel
ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'ye ek 1
No.lu Protokol'ünmülkiyet hakkına ilişkin 1. maddesinin mülkiyeti elde etme
beklentisini koruma altına almadığını kabul etmektedir (Slivenko ve diğerleri/Letonya [BD] (k.k.),
B. No: 48321/99, 23/1/2002, § 121; Fener Rum
Erkek Lisesi Vakfı/Türkiye, B. No: 34478/97, 9/1/2007, § 52).
25. AİHM, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının ancak
müdahalenin Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin anlamı kapsamında
bir mülk ile ilişkili olması
durumunda ileri sürülebileceğini belirtmektedir. Buna göre alacak haklarını da
içeren mevcut mülk veya mal varlığı yanında mülkiyet hakkının elde
edilebileceği yönündeki en azından bir meşru
beklenti de mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilir (Kopecký/Slovakya [BD], B. No:
44912/98, 28/9/2004, § 35; Lihtenştayn
Prensi Hans-Adam II/Almanya [BD], B. No: 42527/98, 12/7/2001, § 83;
meşru beklenti kavramının ilk defa geliştirildiği kararlar için Pine Valley Developments Ltd ve diğerleri/İrlanda, B.
No: 12742/87, 29/11/1991, § 51; Stretch/Birleşik
Krallık, B. No: 44277/98, 24/6/2003, § 32; Pressos Companía Naviera S.A. ve diğerleri/Belçika,
B. No: 17849/91, 20/11/1995, § 31).
26. Bununla birlikte AİHM içtihatlarına göre temelsiz bir hak
kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında
savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli
değildir (Kopecký/Slovakya,
§ 35; Gratzinger ve Gratzingerova/Çek
Cumhuriyeti [BD] (k.k.),B. No: 39794/98, 10/7/2002, § 69). İç
hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık
olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların ulusal
mahkemelerce kesin olarak reddedildiği durumlarda meşru bir beklentinin bulunduğu sonucuna varılamaz (Kopecký/Slovakya, §§ 50, 52; Jantner/Slovakya, B. No: 39050/97,
4/3/2003, §§ 29-33).
27. AİHM içtihatlarında sıklıkla basit beklenti ile daha somut
nitelikte olması, hukuki bir düzenlemeye ya da iç hukukta yerleşik ve
istikrarlı bir yargı kararına dayanması gereken meşru beklenti arasındaki fark
vurgulanmaktadır (Kopecký/Slovakya,
§ 52; Bozcaada Kimisis Teodoku Rum Ortodoks
Kilisesi Vakfi/Türkiye (k.k.), B. No: 22522/03, 9/12/2008).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
29. Başvurucular, önceden F.F. adına kayıtlı iken aralarında
murislerinin de olduğu kişiler adına hükmen tescil edilen taşınmazların bir
kısmının daha sonra yapılan orman kadastrosuyla orman vasfı ile Hazine adına
tescil edildiğini, orman vasfı ile Hazine adına tescil edilen bu kısımların 2/B
uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarıldığını ve bu yerlerin 6292 sayılı
Kanun'un 7. maddesi gereğince kendilerine bedelsiz olarak iade edilmesi
gerektiğini belirtmişlerdir. Başvurucular, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin
taşınmazların önceden tapulu olduğu hususunu gözönünde bulundurmadan iade
isteğinin reddine karar vermesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini iler
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
30. Anayasa’nın ''Mülkiyet
hakkı'' kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
1. Genel İlkeler
31. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No:
2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35.
maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin olup
olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, §
26; İhsan Vurucuoğlu, B. No:
2013/539, 16/5/2013, § 31).
32. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu
bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve
gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı aynî haklar ve
fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet
hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
33. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen
mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu
alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı
içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166,
25/6/2015, § 31; Mustafa Ateşoğlu ve
diğerleri, § 51).
34. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut
mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi
olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi -kişinin bu konudaki
menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı
içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut
bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil
mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli
durumlarda bir ekonomik değer
veya icrası mümkün bir alacağı
elde etmeye yönelik meşru bir beklenti
Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No:
2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mehmet
Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54).
35. Meşru beklenti objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp
belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu
gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da aynı menfaatle ilgili hukuki bir
işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660,
20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk,
§ 42). Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma kapsamında olan, meşru
beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia
edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri
ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen
Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37).
Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri
sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir
(Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi,
§ 37).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Somut olayda başvurucular ihtilaf konusu taşınmazların,
önceden F.F. adına kayıtlı iken bu kişi tarafından aralarında murisin de
bulunduğu kişilere satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını ve bu sözleşmeye dayalı
cebri tescil davası sonucunda mahkeme kararıyla alıcılar adına tescil
edildiğini iddia etmektedir. Bireysel başvuru formuna ekli Eyüp Asliye Hukuk
Mahkemesinin 22/3/1954 tarihli gerekçeli kararından söz konusu taşınmazların
daha önce tapulu olduğu ve bu karar uyarınca alıcılar adına tescil edildiği
anlaşılmaktadır.
37. Söz konusu taşınmazlar, yeni malikleri adına tescil
edildikten sonra yapılan kadastro çalışmalarında kısmen orman alanı olarak
belirlenmiş; orman olarak belirlenen alanlar haricinde kalan yerler malikleri
adına tescil edilmiştir. Hâl böyle iken mahkeme kararı ile orman sayılan yerler
olarak Hazine adına tescil edilen bir kısım yer 6831 sayılı Kanun kapsamında
yapılan 2/B olarak adlandırılan uygulama ile orman niteliğini kaybettiğinden Hazine
adına bu vasıfla orman dışına çıkarılmıştır.
38. Başvurucular, bu kapsamda bulunan ve hâlen 2/B vasfı ile
Hazine adına kayıtlı olan yerlerin 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca
kendilerine iadesi gerektiğini ileri sürmektedir.
39. Bu durumda öncelikle iadesi istenen yerlerin önceden tapuya
kayıtlı olup olmadığının ve başvurucuların tapulu bulunan bu yerlerde hak iddia
edip edemeyeceklerinin belirlenmesi gereklidir.
40. Bireysel başvuru formu ekinde bulunan farklı mahkemelere ait
gerekçeli karar içeriklerine göre söz konusu taşınmazlar daha önce tapulu
yerlerden olup ilk derece mahkemesinin 28/3/2017 tarihli kararındaki kabulü bu
tespite uygun düşmemektedir. Bununla birlikte Eyüp 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ve
Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçeli kararlarının incelenmesi
neticesinde, başvurucuların -hak sahibi olduğunu ileri sürdükleri- murisi Şaban
Akçay'ın her iki yargılamada da taraf sıfatının bulunmadığı görülmüştür.
Başvurucular, davanın reddi üzerine Bölge İdare Mahkemesine sundukları
15/6/2017 tarihli dilekçede; muris Şaban Akçay'ın taşınmazlardaki payını Eyüp
1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/3/1954 tarihli kararı ile adına tescil kararı
verilen kişilerden satın aldığı yönündeki beyanlarıyla bu hususa açıklık
getirmişlerdir.
41. Anayasa Mahkemesi daha önce tapu siciline güvenerek
taşınmazı satın alan iyi niyetli malik yönünden sonradan bu tapu kaydının
tazminat ödenmeksizin iptal edilmesinin mülkiyet hakkına yapılan ölçüsüz bir
müdahale olduğunu kabul etmiştir (Cemile
Gökhan ve diğerleri, B.
No:2015/1203, 25/3/2018). Ancak bunun için öncelikle ihtilaf konusu taşınmaz
yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mevcut bir mülkünün olduğunu veya bu
taşınmazı edinmeye yönelik somut bir temele dayalı meşru bir beklentisi
olduğunu ispat etme yükümlülüğü başvuruculara düşmektedir.
42. Somut olayda başvurucular, muris Şaban Akçay'ın F.F. adına
kayıtlı iken kadastro sonucu orman vasfıyla Hazine adına tescil edilen ve sonra
da orman niteliğini kaybetmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırı dışına
çıkarılan taşınmazlarda hak sahibi olduklarına ilişkin bir kayıt
sunamamışlardır. Öte yandan başvurucular, lehlerine tescil kararı verilen kişi
ya da kişilerden bir kısım yeri murisin satın aldığını ileri sürmüşlerse de
gerek yargılama gerekse de bireysel başvuru aşamasında murisin kim ya da
kimlerden hangi yeri satın aldığına dair bir bilgi de vermemişlerdir.
Başvurucular ya da onların murisi, bu satın almaya dayalı olarak F.F.ye ait
tapu kayıtlarının zeminde kapsadığı yerler ile niteliğine ve maliklerinin
belirlenmesine yönelik kadastro çalışmalarına iştirak etmemiş; bu çalışmalar
sonucunda yapılan tespitlere itiraz etmemişlerdir. F.F.den satış vaadi ile
satın aldıkları yerleri cebri tescil davası ile adlarına tescil ettiren
alıcıların ilgili tapu kayıtlarının tapulamada uygulanmasına yönelik itirazları
da Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yerinde görülmemiştir. Bu karara
göre bu tapu kayıtlarının kapsadığı alanlar ilgililer adına tescil edilmiş olup
orman sayılan yerler tapu kapsamında değildir.
43. İade isteğinin reddi üzerine açtıkları davada iddialarını
ileri sürebilme ve delillerini sunabilme imkânı bulunan başvurucular, gerek
anılan davada gerekse de bireysel başvuru kapsamında söz konusu taşınmaz
bölümünün kendilerine ait olduğunu ya da olması gerektiğini gösteren bir tapu
kaydı sunamamışlardır. Başvurucuların ihtilaflı taşınmaz bölümünün mülkiyetini
edinmeye yönelik meşru bir beklentileri olduğunu gösteren bir kanun hükmü veya
yerleşik yargı içtihadı gibi somut bir temele de dayanmadıkları görülmektedir.
Buna göre somut başvuru açısından ihtilaflı taşınmaz bölümü yönünden
başvurucuların Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı
kapsamında bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak
mülkiyeti elde etme yönünde meşru bir beklentisinin bulunduğunu
kanıtlayamadıkları anlaşılmaktadır.
44 . Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.