logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hayati Yıldırım [2.B.], B. No: 2017/38399, 13/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAYATİ YILDIRIM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/38399)

 

Karar Tarihi: 13/2/2020

R.G. Tarih ve Sayı: 13/3/2020 - 31067

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Selçuk KILIÇ

Başvurucu

:

Hayati YILDIRIM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın, dava konusu işlemle kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisinin bulunmamasından dolayı ehliyet yönünden reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/11/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, Trabzon İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde veteriner hekim olarak görev yapmaktadır.

10. Başvurucu, yönetmeliğe uygun olmayan araçlarla balık sevkine müsaade ettiği gerekçesiyle şahsına uyarma cezası verilmesine karşın aynı birimde görev yapan diğer veteriner hekimlere aynı nitelikteki fiillerinden dolayı ceza verilmemesi nedeniyle çalışanlar arasında ayrımcılık yaptığı iddiasıyla Hayvan Sağlığı Şube Müdür Vekili O.B. hakkında şikâyet dilekçesi vermiştir. İl Müdür Yardımcısı M.M.nin muhakkik olarak tayin edilmesi üzerine düzenlenen ön inceleme raporunda O.B. için soruşturma izni verilmemesi önerilmiş, bahsi geçen rapor doğrultusunda Trabzon Valiliği işlemiyle soruşturma izni verilmemesine karar verilmiş ve soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı yapılan itiraz Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin 7/6/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

11. Başvurucu bu kez 16/11/2011 tarihli dilekçesiyle, ön inceleme raporunu usulüne uygun olarak hazırlamadığını ve gerekli araştırmayı yapmadığını ileri sürerek İl Müdür Yardımcısı M.M. hakkında idari soruşturma açılması talebinde bulunmuş; şikâyet dilekçesi üzerine M.M. hakkındaki idari soruşturmayı yürütmek üzere Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürü muhakkik olarak görevlendirilmiş ve yürütülen soruşturma sonucunda muhakkik görüşü doğrultusunda şikâyetin işleme konulmamasına ve disiplin yönünden işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.

12. Başvurucu, M.M. hakkında verdiği şikâyet dilekçesinin işleme konulmamasına ve disiplin yönünden işlemden kaldırılmasına yönelik işlemin iptali istemiyle Trabzon İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

13. Mahkeme 16/4/2013 tarihli kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde özetle; Trabzon İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Yardımcısı M.M. hakkında davacı tarafından verilen şikâyet dilekçesi üzerine M.M. ile aralarında ast üst ilişkisi bulunmayan Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürünün muhakkik olarak görevlendirilmesi suretiyle araştırma raporu hazırlandığı, söz konusu araştırma raporunun şikâyet dilekçesinde iddia olunan hususlara ilişkin yeterli açıklamalar içerdiği ve anılan rapor esas alınmak suretiyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddine hükmedilmiştir.

14. Karar, davacının temyiz yoluna başvurması üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin (Daire) 1/12/2015 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde; davacının dava konusu işlemler yönünden kişisel, meşru ve güncel bir menfaatinin bulunmadığı, bu anlamda iptal davası açma konusunda menfaat ihlali şartının gerçekleşmediği, aksi durumun kişilerin kendilerine etkisi bulunmayan, menfaatlerini ihlal etmeyen idari işlemler hakkında da iptal davası açma hakkını doğuracağı ve bu durumun idarenin işleyişini olumsuz yönde etkileyeceği sonucuna varıldığından davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmediği belirtilmiştir.

15. Mahkeme 29/3/2016 tarihli kararıyla, Danıştayın bozma kararında belirtilen gerekçeyle davanın ehliyet yönünden reddine karar vermiştir.

16. Karar, Dairenin 6/4/2017 tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi de Dairenin 21/9/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

17. Nihai karar 9/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 30/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Kanun Hükmü

19. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “İdari dava türleri şunlardır:

a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

...”

2. Danıştay İçtihadı

20. Danıştay Beşinci Dairesinin 30/11/2017 tarihli ve E.2016/7186, K.2017/23533 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

"Dava, ... Polis Merkezinde görev yapan polis memurları hakkında davacıların yaptıkları şikayet üzerine yapılan araştırma sonucunda disiplin soruşturması açılmasına gerek görülmeyerek araştırma dosyasının işlemden kaldırılmasına ilişkin ... sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Zonguldak İdare Mahkemesinin ... sayılı kararıyla; kamu görevlisinin disiplin suçu işlediğine dair ciddi bir suç duyurusu veya şikayeti halinde ilgili hakkında araştırma ve soruşturma yapılması zorunlu ise de, davacıların, şikayet ettiği polis memurları hakkında başlatılan araştırma sonucunda söz konusu araştırma dosyasının işlemden kaldırılması şeklinde tesis edilen işlemin iptalini istemekte geçerli ve kişisel bir menfaatlerinin bulunduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle dava ehliyet yönünden reddedilmiştir.

...

Yukarıda değinilen hususlar, disiplin cezaları özelinde değerlendirildiğinde ise, disiplin cezalarının, hizmetin iyi işlemesi ve kamu görevlisinin uyması gereken düzenleme ve yasaklara uyulmasının sağlanması amacıyla getirilmiş olduğu ve kamu görevlileri hakkındaki şikayetlerin disiplin suçunun ihbarı niteliğinde olması nedeniyle, şikayetçinin hak ve çıkarlarını doğrudan ilgilendirmediği sonucuna varılmaktadır. Bununla birlikte, şikayet konusu olayın, doğrudan kişilik haklarını ilgilendirir nitelikte olması ve bu yönüyle şikayetçiyi doğrudan etkilemiş olması idarî yargıda menfaat ihlâlinin varlığı için yeterli sayılmalıdır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacıların ... Polis Merkezinde görev yapan polis memurları hakkında yaptıkları şikayet üzerine ilgili kişiler hakkında araştırma başlatıldığı, bu araştırma sonucunda hakkında araştırma yapılan polis memurlarının olayla ilgili ihmal ve kusurlarının bulunmadığı disiplin soruşturması açılmasına gerek olmadığı sonucuna varılarak dava konusu işlem ile söz konusu araştırma dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiği, bu işlemin iptali istemiyle de bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Bakılan uyuşmazlıkta, davacıların dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığının saptanabilmesi için, şikayet konusu olayın, davacıların doğrudan kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığınınve bu yönüyle davacıyı maddi veya manevi yönden doğrudan etkileyip etkilemediğinin açıklığa kavuşturulması, bunun için de şikayet üzerine yapılan araştırma sonucu düzenlenen rapor da dahil olmak üzere uyuşmazlığa ilişkin tüm bilgi ve belgeler araştırılarak, iptali istenen işlem ile davacılar arasında belirtilen şekilde meşru, kişisel ve güncel bir menfaatin bulunup bulunmadığının incelenmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin davanın ehliyet yönünden reddedilmesi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, [kararın] bozulmasına..."

21. Danıştay Beşinci Dairesinin 30/12/2014 tarihli ve E.2014/4551, K.2014/10017 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:

"Aksaray İli, ... Hastanesinde Aile Hekimi olarak görev yapmakta olan davacı; ... Tarihinde, ... Müdürü ... hakkında vermiş olduğu şikayet dilekçesi üzerine, adı geçen şahıs hakkındaki iddiaların sübuta ermediği gerekçesiyle iddiaların işleme konulmaması yönünde tesis edilen ... sayılı işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.

Aksaray İdare Mahkemesi kararıyla; kamu görevlileri hakkında yapılan şikayetler, disiplin suçunun ihbarı niteliğinde olup, şikayetçinin hak ve çıkarlarını doğrudan ilgilendirmediği, kamu görevlisinin disiplin suçu işlediğine dair ciddi bir suç duyurusu veya şikayet halinde ilgili hakkında başlatılan soruşturmanın sonucunda, disiplin cezasına veya soruşturmaya gerek görülmemesi halinde şikayetçinin menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği, buna göre; davacının, kendisini doğrudan ilgilendirmeyen, disiplin işlemi yapılmasına gerek olmadığı yönündeki, işlemekarşı açtığı bu davanın ehliyet yönüyle incelenemeyeceği gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

...

Bu durumda, şikayet edilen kişi hakkındaki iddiaların subuta ermediğinden bahisle iddiaların işleme konulmamasına dair dava konusu işlemin, davacının şikayeti üzerine şikayet dilekçesindeki iddialarla ilgili olarak yapılan inceleme sonucunda tesis edilmesi ve tesis edilen bu işlemin, davacının maddi ve manevi haklarının tazmini ile ilgili hukuksal sonuç doğuracak nitelikte olması karşısında, şikayette bulunulan personelin kusurunun bulunup bulunmadığına yönelik olarak düzenlenen dosyanın işlemden kaldırılmasına dair işlem ile davacının güncel, kişisel ve meşru menfaati ihlal edilmiş olup, uyuşmazlığın esasını incelemeyerek davayı ehliyet yönünden reddeden Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, [kararın] bozulmasına..."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından, ... görülmesini isteme hakkına sahiptir."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni hak ve uyuşmazlıklar kolunun uygulanabilirliğine ilişkin içtihadını Regner/Çek Cumhuriyeti ([BD], B. No: 35289/11, 19/9/2017, § 99-112) kararında toparlamıştır. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"99. AİHM 'medeni' kol bağlamında 6. maddenin uygulanabilir olması için Sözleşme'de korunup korunmadığından bağımsız olarak ulusal hukukta tanınan -en azından savunulabilir bir temeli bulunan- bir 'hak' ile ilgili bir 'uyuşmazlık' olması gerektiğini tekrarlar. Uyuşmazlık samimi ve ciddi olmalıdır. Uyuşmazlık sadece bir hakkın gerçek varlığıyla değil, hakkın kapsamı ve uygulanma şekliyle de ilgili olabilir. Son olarak yargılamanın sonucu söz konusu hak için doğrudan belirleyici olmalıdır. Ancak hafif bağlantılar ya da uzak sonuçlar 6. maddenin devreye girebilmesi için yeterli olmaz .

100. AİHM hakkın varlığıyla ilgili olarak, ulusal hukukun ilgili hükümlerinin ve ulusal mahkemelerin bunlara ilişkin yorumlarının başlangıç noktası olması gerektiğini tekrarlar. 6. maddenin (1) numaralı fıkrası 'hak ve yükümlülükler' için taraf devletin maddi hukukunda herhangi bir somut içerik garanti etmez. AİHM taraf devletin ulusal hukukunda yasal bir temeli bulunmayan maddi bir hakkı 6. maddenin (1) numaralı fıkrasının yorumu yoluyla türetmeyebilir.

101. Bu çerçevede AİHM ulusal kanun koyucu tarafından ihdas edilen hakların maddi veya usule ilişkin ya da alternatifli olarak bu ikisinin bir kombinasyonu da olabileceğini gözlemler.

102. Ulusal hukukta tanınan ve mahkemeler kanalıyla icra ettirilebilme usul güvencesiyle desteklenmiş bir maddi hakkın bulunduğu hallerde 6. maddenin (1) numaralı fıkrası bağlamında hakkın var olduğu hususunda şüphe yoktur. Kanun hükmünün lafzının [otoritelere] takdir yetkisi bahşetmesi tek başına hakkın varlığını dışlayan bir unsur olarak görülemez. Gerçekte 6. madde başvurucunun hakkına müdahale sonucunu doğuran takdir yetkisine dayalı kararlara ilişkin davalara da uygulanır.

103. Ancak 6. madde ulusal kanun koyucu tarafından -herhangi bir hak bahşetmeksizin- mahkemelerde ileri sürülmesi mümkün olmayan belli avantajlar sağladığı hallerde uygulanmaz. Aynı durum bir kimsenin ulusal mevzuattaki haklarının, bunların tanınacağına dair basit bir umut ile sınırlı olduğu ve hakkın tanınmasının bütünüyle otoritelerin takdirine ve keyfiyetine bağlı bulunduğu haller yönünden de geçerlidir.

...

105. Bazı durumlarda ulusal hukuk bireyin öznel bir hakkını tanımamasına karşın işlemin keyfi olduğu veya yetki aşımı içerdiği ya da usul hataları bulunduğu yolundaki iddialarını inceletmek için dava açma hakkı bahşetmektedir. Bu durum, kamu otoritelerinin bir avantajı veya ayrıcalığı tanımak veya buna ilişkin isteği reddetmek hususunda mutlak takdir yetkisini haiz olduğu ve kanunun kişiye bu hakla ilgili olarak tanıdığı, mahkemelere başvuru hakkının kullanımı üzerine mahkemelerin bu işlemi hukuka aykırı bularak iptal edebildiği hallerde önem taşır. Böyle bir durumda 6. maddenin (1) numaralı fıkrası avantaj ya da ayrıcalığın bir kere tanınmakla medeni bir hakka vücut vermesi koşuluyla uygulanabilir. "

24. AİHM'e göre, bir başvurunun "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklar" kapsamında ele alınabilmesi için öncelikle bir mevzuat hükmü ya da içtihat yoluyla tanınmış ve savunulabilir şekilde ileri sürülebilen bir hakkın ve bu hakla ilgili bir uyuşmazlığın mevcudiyeti gerekmektedir. Bu uyuşmazlık bir hakkın varlığı, kapsamı ya da kullanılma şekillerine ilişkin gerçek ve ciddi bir uyuşmazlık olmalı; davanın sonucu da söz konusu hak için doğrudan belirleyici olmalıdır (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Vilho Eskelinen ve diğerleri/Finlandiya, B. No: 63235/00, 19/4/2007, § 40; Kienast/Avusturya, B. No: 23379/94, 23/6/2003, § 38).

25. AİHM, savunulabilir bir hakkın mevcut olup olmadığı değerlendirilirken ilk olarak ileri sürülen hakka ilişkin iç hukuk hükümleri ile ulusal yargı makamlarının içtihatlarının dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Zira adil yargılanma hakkı bakımından iç hukukta yasal temeli olmayan bir hakkın yorum yoluyla hak olarak tanınması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bu nedenle ancak yasal bir düzenleme ile ya da yargı mercilerinin yorumu yoluyla tanınan haklarla ilgili uyuşmazlıklar adil yargılanma hakkının konusu olabilir. Öte yandan bir başvurucunun hakka ilişkin olarak ileri sürdüğü iddiaların esasının yargı mercileri tarafından incelenmesi, o hakkın yargı mercileri önünde savunulabilir şekilde ileri sürülebildiğini gösteren kriterlerden biridir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Boulois/Lüksemburg [BD], B. No: 37575/04, 3/4/2012, §§ 91-94).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu; şikâyet dilekçesine istinaden görevlendirilen muhakkikin şikâyet edilen kişiden daha kıdemsiz ve düşük derecede bir memur olduğunu, mahkeme kararında bu hususun değerlendirilmediğini, Mahkeme tarafından verilen karar ile hak arama imkânının ve hukuk yollarına başvuru hakkının elinden alındığını ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde, öncelikli olarak uyuşmazlığın Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının koruma alanı dışında olduğu belirtilmiştir. Görüş yazısında esas yönünden ise; başvurucunun ön inceleme raporunun usulüne uygun olarak hazırlanmadığı ve gerekli araştırmanın yapılmadığı yönündeki iddialarının yargı mercii önünde incelendiği ve haklı görülmediği, şikâyet edilen kamu görevlisine disiplin cezası verilmesinin başvurucunun hukuki durumunda doğrudan doğruya bir etki veya sonuç doğurmayacağı, bu itibarla derece mahkemesinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaatinin bulunmaması nedeniyle başvurucunun açtığı davayı ehliyet yönünden reddetmesinde kamu yararının gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amacın bulunduğu ifade edilmiştir.

29. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru dilekçesinde yer alan hususları tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

30. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekmektedir.

32. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı" metne dâhil edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ve buna ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadının da gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz,§ 22).

34. Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği tüm hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvenceye almamaktadır. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için ya başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).

35. Bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili bir yargılama usulünde Sözleşme'nin 6. maddesi uygulanabilir. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilirliği için ilk olarak ortada bir uyuşmazlığın bulunması koşulunu aramakta; uyuşmazlığın iç hukukta tanınmış olduğu söylenebilecek haklar ve yükümlülükler ile ilgili olması ve bu haklar ve yükümlülüklerin de Sözleşme'deki anlamıyla medeni olması gerektiğini vurgulamaktadır (Yusuf Gürkan [GK], B. No: 2014/11067,18/10/2017, § 34).

36. İlgili hukukta yer verilen AİHM kararlarında da vurgulandığı üzere, bir başvurunun medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklar kapsamında ele alınabilmesi için öncelikle yasal bir düzenleme ya da içtihat yoluyla tanınmış ve savunulabilir şekilde ileri sürülebilen bir hakkın ve bu hakla ilgili bir uyuşmazlığın mevcudiyeti gerekmektedir. Bununla birlikte ancak iç hukuk hükümleriyle ya da yargı mercilerinin yorumu yoluyla tanınan haklarla ilgili uyuşmazlıklar adil yargılanma hakkının konusunu oluşturabilir.

37. Somut bireysel başvuruya konu sürecin ceza yargılamasına/bir suç isnadına ilişkin bulunmadığı açık olduğundan; başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında incelenebilmesi için başvuruya temel olan sürecin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili bir uyuşmazlığın esasının karara bağlanmasına ilişkin bulunması gerekmektedir (Metin Gümüş, B. No: 2016/14563, 28/11/2019, § 27).

38. Bireysel başvuruya dayanak olan davada uyuşmazlık konusu edilen işlem, başvurucunun başka bir kamu görevlisi hakkında verdiği şikâyet dilekçesinin işleme konulmamasına ve disiplin yönünden işlemden kaldırılmasına ilişkin işlemdir. Mahkeme, başvurucunun dava konusu işlemle kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle uyuşmazlığın esasını incelememiştir.

39. Yukarıda yer verilen (bkz. §§ 20, 21) Danıştay içtihadında ortaya konulduğu üzere kamu görevlisi sıfatını haiz bireylerin amirleri veya başka kamu görevlileri hakkındaki şikâyetlerinin disiplin suçunun ihbarı niteliğinde olduğu ve bu nedenle şikâyetçinin hak ve çıkarlarını doğrudan ilgilendirmediği sonucuna varılmakla birlikte şikâyet konusu olayın doğrudan kişilik haklarını ilgilendirir nitelikte olması veya tesis edilen işlemin şikâyetçinin maddi ve manevi haklarının tazmini ile ilgili hukuksal sonuçlar doğurabilmesi durumu idari yargıda menfaat ihlalinin varlığı için gerekli sayılmaktadır.

40. Başvurucu bireysel başvurusunda, hakkında idari soruşturma açılan ve yürütülen bu soruşturma sonucunda şikâyetin işleme konulmamasına karar verilen M.M.ye yönelik şikâyetinin kişilik haklarını ne şekilde ilgilendirdiği veya şahsına yönelik ne gibi bir hukuksal sonuç doğurabileceği hususlarına ilişkin bir açıklamada bulunmadığı gibi, yapılan inceleme neticesinde başvuruya dayanak teşkil eden işlemin Danıştay içtihadında belirtilenin aksine başvurucunun doğrudan kişilik haklarını ilgilendirmediği veya maddi ve manevi haklarının tazmini ile ilgili hukuksal sonuçlar doğurmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

41. Bu bağlamda somut olayda başvurucu; şikayette bulunduğu kamu görevlisi hakkında soruşturma açılmamasına yönelik şikayetlerini dile getirmekte ve şikayetin üçüncü kişinin cezalandırılmasıyla yönelik olduğu görülmektedir. Bu belirlemeler ışığında ihlal iddiasının medeni hak ve yükümlülüklerin değerlendirildiği bir yargısal sürece ilişkin olmadığı ve başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.

42. Sonuç itibarıyla başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Hayati Yıldırım [2.B.], B. No: 2017/38399, 13/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı HAYATİ YILDIRIM
Başvuru No 2017/38399
Başvuru Tarihi 30/11/2017
Karar Tarihi 13/2/2020
Resmi Gazete Tarihi 13/3/2020 - 31067

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın, dava konusu işlemle kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisinin bulunmamasından dolayı ehliyet yönünden reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Konu Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 2
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi