TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN ÇİFT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/39367)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan ÇİFT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; ceza infaz kurumunda kalabalık odada tutulma
nedeniyle kötü muamele yasağının, buna ilişkin iletilen şikayetin infaz
hâkimliğince esası yönünden incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 29/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
9. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit
edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. 1978 doğumlu olan başvurucu, Zonguldak'ta
yaşamaktayken 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı darbe teşebbüsü gerçekleşmiştir.
11. Başvurucu, darbe teşebbüsü ardından terör örgütü
(Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) üyesi olduğu gerekçesiyle
22/8/2016 tarihinde tutuklanarak Zonguldak M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
yerleştirilmiş, 20/3/2017 tarihinde Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
(İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.
12. Başvurucu İnfaz Kurumunda A-9 No.lu odada (koğuş)
tutulmuştur. Başvurucunun tutulduğu odanın fiziki koşullarıyla ile ilgili
Bakanlıkça verilen bilgiler şöyledir:
"İki kattan oluşan odanın yatakhane
alanı (üst kat) 44.3 m², ortak yaşam alanı (alt kat) 18.4 m², havalandırma ise
(bahçe) 32,5 m² olup, oda içerisinde 2 adet tuvalet, 1 adet banyo, 1 adet
lavabo, 8 adet ranza, 13 adet dolap bulunmaktadır. Odaya 24 saat süreyle
kesintisiz sıcak su verilmektedir. Isıtma sistemi doğal gazlı kalorifer
sistemidir ve koğuşta yeterli ısınmayı sağlayacak 4 adet petek bulunmaktadır.
Ayrıca oda mevcudu 23 kişi olup, bahçe kapısı sabah güneşinin doğuşu ile
açılmakta, akşam güneşin batışına müteakip kapatılmaktadır."
13. Başvurucu 5/9/2017 tarihinde Düzce İnfaz Hâkimliğine
(İnfaz Hakimliği) başvurarak koğuşunun mevcudunun fazla olduğundan şikâyet
etmiş, koğuştaki mevcudun azaltılmasını talep etmiştir. Bu bağlamda başvurucu;
kalabalıklık nedeniyle odanın sağlık koşullarına uygun olmadığını, tuvalet ve
banyonun yetersiz kaldığını, havalandırmadan ve aydınlatmadan yeteri kadar
yararlanamadıklarını dile getirmiştir.
14. İnfaz Hâkimliğince 14/9/2017 tarihinde başvurucunun
dilekçesinin esasına girilmeksizin reddedilmesine karar verilmiştir. Karar
gerekçesi şöyledir:
"Tüm dosya kapsamı bir kül halinde
incelendiğinde dosyadaki kabul ve oluşa göre; Tutuklunun talebinin ceza infaz
kurumunca değerlendirilebileceği, bu hususta ceza infaz kurumunca verilmiş bir
karar olmadığı anlaşılmakla, bu aşamada infaz hakimliğince yapılacak iş ve
verilecek bir karar bulunmadığı kanaatine varılmış, yukarıdaki kanun maddesi
gereğince dilekçenin esasa girilmeden reddine talebin öncelikle ceza infaz
kurumunca değerlendirilmek üzere ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar
vermek gerekmiş ayrıca ceza infaz kurumunca verilecek olan karara tutuklunun
itiraz etmesi halinde İnfaz Hakimliğine itiraz edebileceği hususu da
belirtilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
15. Başvurucu, ret kararına itiraz etmiş; başvurucunun
itirazı Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/10/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Anılan kararın başvurucuya tebliğ edildiği tarih
bilinmemektedir.
16. Başvurucu 24/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararından sonra koğuş
mevcudunun azaltılmasına yönelik olarak İnfaz Kurumuna iletilmiş bir talebi
bulunmamaktadır.
18. Anayasa Mahkemesince yapılan araştırmada başvurucunun
22/2/2018 tarihinde İnfaz Kurumundan tahliye edildiği UYAP'taki kayıtlardan
anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
19. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği
Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar
başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlü ve tutukluların ceza infaz
kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri,
barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin
sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve
tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem
veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak."
20. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikâyet
üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede
yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı
dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan
kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden
reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o
mercie gönderir. "
21. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile olay tarihinde yürürlükte
bulunan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü)
"İdare ve gözlem kurulu" kenar başlıklı 34.
maddesi şöyledir:
"(1) İdare ve gözlem kurulu; kurum
müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare
memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen,
infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından
seçilen bir görevliden oluşur.
(2) Birinci fıkrada sayılan personelin
tamamının kurumda bulunmaması hâlinde, kurul mevcut olanlarla
oluşturulur."
22. İnfaz Tüzüğü'nün "İdare ve gözlem kurulunun
görev ve yetkileri" kenar başlıklı 40. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"MADDE 40 – (1) İdare ve gözlem
kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;
...
b) Hükümlülerin kurumlara kabullerinden
sonra kalacakları odaları belirlemek,
...
d) Hükümlülerin kalmakta oldukları
odaları değiştirmek,"
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil
Yargılanma Hakkı Kapsamında Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu, İnfaz Kurumunda kalabalık odada tutulması
nedeniyle doğrudan İnfaz Hakimliğine başvurduğunu, Kuruma dilekçelerle
başvurduklarında cevap alamadıklarını iddia etmiş; şikâyetini İnfaz
Hâkimliğinin incelemesi gerekirken İnfaz Kurumuna başvuru olmaması nedeniyle
incelenmeksizin reddedilmesinden dolayı Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık, anılan iddia hakkında görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun tutulma
koşullarına ilişkin şikâyetinin yargı makamları tarafından değerlendirilmemesi
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
28. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı, suç isnadına bağlı yargılamaların yanında bir kimsenin medeni
hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da
uygulanır. Anayasa'nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni
meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış
veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması
gerekir. İkinci olarak bu hakla ilgili olarak ilgili kişinin menfaatini
etkileyen bir uyuşmazlık mevcut olmalıdır. Öte yandan bu uyuşmazlık ihtilaf
konusu hakkın tespiti ve bu haktan yararlanılması bakımından belirleyici bir
nitelik arz etmelidir (Mehmet Güçlü ve Ramazan Erdem, B. No: 2015/7942,
28/5/2019, § 28).
29. Somut olay açısından başvuruya konu şikâyetin medeni
hak ve yükümlülükler ile ilgili bir uyuşmazlık olup olmadığı adil
yargılanma hakkının kapsamının tespiti açısından önem taşımaktadır.
Başvurucunun şikâyetinin konusu, Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu -yaşadığı-
alanın fiziki koşullarına ilişkindir. Kişilerin devlet hâkimiyeti altında
(somut olayda Ceza İnfaz Kurumu) bulundukları süre boyunca yaşam koşullarının
belirli bir standardın altına düşürülmemesini ve gerektiğinde iyileştirilmesini
isteme hakları, Anayasa'nın 17. maddesinin (1) numaralı fıkrasında güvence
altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı
kapsamında mevcuttur. Diğer taraftan tutulma koşullarının insan onuruna aykırı
olmaması gerektiği Anayasa'nın 17. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
düzenlenen kötü muamele yasağıyla güvence altına alınmıştır.
30. Ayrıca bireylerin ceza infaz kurumuna
yerleştirilmeleri, kurumda barındırılmaları, ısıtılmaları, giydirilmeleri,
beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının
korunması, muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri,
çalıştırılmaları gibi konuların yargısal denetime tabi olduğu da dikkate
alındığında başvurucunun şikâyetinin medeni hak ve yükümlülük kapsamında
bir uyuşmazlık olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (tutuklu veya
hükümlülere verilen disiplin cezalarının medeni hak kapsamında olduğu
yönündeki karar için bkz. Giyasettin Aydın, B. No: 2013/1852, 25/3/2015,
§ 37).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B.
No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
32. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan
en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından
görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden
faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının
tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının
sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B.
No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
33. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
34. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumunda koğuş
kalabalıklığının azaltılmasına yönelik yapılan başvurunun İnfaz Hâkimliğince
reddedilerek başvurunun esasının incelenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim
hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu görülmektedir. Diğer taraftan
yapılan bu müdahalenin Anayasa'ya uygunluğundan söz edilebilmesi için
Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen kanuna dayanma, meşru bir amaç taşıma ve
ölçülü olma koşullarını sağlaması gerekmektedir.
35. İnfaz Hâkimliği, 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesine
dayanarak başvurucunun dilekçesinin reddine karar vermiştir. Dolayısıyla
müdahalenin kanunilik unsuru taşıdığı öngörülmüştür.
36. Öte yandan İnfaz Hâkimliklerine yapılan şikayetlerin
öncelikle şekli unsurlar çerçevesinde incelenerek görev, yetki veya
başvurucunun şikayet hakkı gibi bazı yönlerden değerlendirme yapılması,
yargılamanın hızının artırarak şikâyetlerin ivedilikle sonuçlandırılmasını
hedeflemesi bakımından meşru amaç taşımaktadır.
37. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak
Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan
sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede
zorlaştırmaması gerekir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya
fiilî sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
38. Başvuru konusu olayda İnfaz Hâkimliğinin başvurucunun
şikâyetini esas yönden incelememesinin temelini başvurucunun daha önce İnfaz
Kurumuna bir müracaatının bulunmaması oluşturmaktadır. Başvurucu da İnfaz
Hâkimliğine doğrudan başvuru yaptığını kabul etmektedir. Elbette İnfaz
Kurumundaki tutulma koşullarının -somut olay yönünden oda mevcudunun
azaltılması talebinin- değerlendirilmesi İnfaz Hâkimliğinin görevi kapsamında
ise de tutuklu veya hükümlülerin barınma şartlarının öncelikle İnfaz Kurumunca
değerlendirilerek şikayetleri hususunda gereken önlemlerin ivedi olarak
alınması Devletin pozitif yükümlülüğünün etkin bir şekilde işlemesini
sağlayacaktır. Bu bağlamda İdare ve Gözlem Kurulunun veya İnfaz Kurumu
İdaresinin- yetki ve sorumluğu altında bulunan bir meselenin öncelikle bu Kurul
tarafından değerlendirilmesi tutuklu ve/ya hükümlülerin anayasal haklarının
korunması bakımından daha işlevsel niteliğe sahip olduğu açıktır.
39. Başvurucu, yetkili İnfaz Kurumu idaresine
başvurmaksızın doğrudan yargı makamına başvurmuş, idareye başvurmama nedenini
soyut olarak "dilekçelere cevap verilmemesi" şeklinde
açıklamıştır. Ancak başvurucu, hangi dilekçesinin İnfaz Kurumu idaresi
tarafından işleme alınmadığını veya söz konusu talebiyle ilgili diğer
tutulanların dilekçelerinin işleme alınmadığını somut olarak iddia etmemiş;
sadece dilekçelerin işlemsiz kaldığından genel olarak bahsetmiştir. Dolayısıyla
başvurucunun İnfaz Kurumu idaresine başvuru yolunun etkisiz olduğuna ilişkin
iddiasını temellendiremediği anlaşılmıştır.
40. Bu durumda tutuklu ve hükümlülerin tutulma
koşullarıyla ilgili taleplerini inceleyerek çözüm bulma konusunda daha
elverişli şartlara sahip olan İdare ve Gözlem Kuruluna başvurmaksızın doğrudan
İnfaz Hâkimliğine yapılan başvuruların İnfaz Kurumuna yönlendirilmesinde
başvurucuya yüklenen külfetin aşırı olduğu veya müdahalenin orantılı olmadığı
söylenemeyecektir.
41. Dahası, İnfaz Hâkimliği başvurucu şikayetini dokuz
gün gibi kısa bir sürede sonuçlandırarak başvurucu talebinin değerlendirilmesi
için kararı İnfaz Kurumuna göndermiştir. Kaldı ki İnfaz Kurumunca başvurucunun
şikâyetlerine çözüm bulunamaması durumunda her zaman İnfaz Hâkimliğine başvuru
yolunun açık olduğu bilinmektedir. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda
başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık
olduğu sonucuna varılmıştır.
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
44. Başvurucu, tutulduğu İnfaz Kurumunda olması gereken
kişi sayısının çok üstünde tutuklu veya hükümlü barındırıldığından dönüşümlü
olarak yer yatağında yatmak zorunda kaldığını, odanın hijyenik koşullarını
sağlayamadıklarını, havalandırma ile tuvalet, banyo gibi ortak kullanım
alanlarından yeteri ölçüde yararlanamadıklarını belirterek kötü muamele ile
ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. Bakanlık; başvurucunun İnfaz Kurumuyla ilgili bazı
taleplerini İdare ve Gözlem Kuruluna ilettiğini, bu talepleriyle ilgili kabul
veya ret kararları verildiğini, buna karşın somut olayda başvurucunun İnfaz
Kurumuna herhangi bir talep iletmeden doğrudan İnfaz Hâkimliğine başvurması
nedeniyle başvuru yollarının usulüne uygun tüketilmemesinden dolayı başvurunun
kabul edilemez olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
2. Değerlendirme
46. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
47. Somut olayda hukuk sisteminde mevcut yetkili idari
makama iletilmemesi nedeniyle başvurucunun İnfaz Kurumundaki tutulma
koşullarına ilişkin şikâyeti yargı makamları tarafından incelenmemiştir. Bu
aşamadan sonra başvurucu tarafından İnfaz Kurumu yerine Anayasa Mahkemesine
başvuru yapılması yolu tercih edilmiştir. Başvurucunun tutulma koşullarının
iyileştirilmesiyle ilgili şikâyetinin Anayasa Mahkemesinden ziyade İnfaz
Kurumunca daha hızlı çözüme kavuşturulma ihtimali olmasına karşın başvurucu
tarafından karardan sonra İnfaz Kurumuna başvuru yapılmamasının nedeni bireysel
başvuru formunda açıklanmamıştır.
48. Dahası İnfaz Hâkimliği tarafından başvurucunun
talebinin değerlendirilmesi amacıyla karar İnfaz Kurumuna gönderilmişse de
akıbeti bilinmemektedir. Başvurucu bireysel başvuruda bulunduktan yaklaşık üç
ay sonra Kurumdan tahliye edilmiştir.
49. Açıklanan koşullar altında idari ve yargı makamları
tarafından incelenmeyen İnfaz Kurumunda tutulma şartlarının Anayasa
Mahkemesince bu aşamada değerlendirilmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliğiyle bağdaşmayacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu tarafından
olağan kanun yollarının usulüne uygun tüketilmediği sonucuna ulaşılmaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 12/1/2021 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.