TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RÜYA AĞDAŞ SÖNMEZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/39945)
|
|
Karar Tarihi: 3/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Rüya AĞDAŞ SÖNMEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Müzeyyen Ayça GÖRAY
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, üst araması yapmak için polis merkezine
getirilen başvurucunun konulduğu çay ocağında kamu görevlileri tarafından kötü
muameleye maruz bırakılmasına ilişkin soruşturmanın etkili yürütülmemesi
nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 9/8/2016 günü saat 20.00 sıralarında
Yenikapı Marmaray ana girişindeki polis arama noktasından geçiş yapmak
istemiştir. Başvurucunun çantasını aramak isteyen kadın polis memuru Y.T. ile
başvurucu arasında tartışma çıkmış, tartışma sırasında taraflar birbirlerine
fiziki müdahalede bulunmuştur.
9. Yaşanan olayla ilgili olarak başvurucu, o sırada
alanda görevli iki kadın polis memuru ve özel güvenlik görevlisi M.Ş.nin
anlatımları farklılaşmaktadır.
10. Metro girişindeki olay sonrasında Y.T. ve olay
sırasında tarafların yanında bulunan kadın polis memuru S.K., başvurucuyu
Aksaray Ş.V. Ulusoy Polis Merkezine (Polis Merkezi) götürmüştür.
11. Başvurucuyu Polis Merkezindeki çay ocağına getiren ve
bir müddet burada tutan polis memurları daha sonra hakkında adli muayene raporu
aldırmak üzere başvurucuyu Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Haseki
Hastanesi) götürmüştür.
12. Başvurucu hakkında düzenlenen raporda olay öyküsünde
şu ifadeler yazılıdır:
"Kişi polis memurunun kendisine el
kaldırırken kendisini savunmaya çalıştığını memurun kollarını tuttuğunu
sonrasında memurun alnına vurduğunu şu an stresten bacaklarında ağrı old[u]ğunu ifade etti."
13. Raporda başvurucunun bedeninde yeni travmatik bir
bulguya rastlanmadığı belirtilmiş, ayrıca raporun şikâyet bilgileri bölümüne
"doğal" yazılmıştır.
14. Sağlık raporu düzenlendikten sonra geri getirilen
başvurucu, olay nedeniyle gece yarısı Polis Merkezinde müşteki şüpheli
sıfatıyla ifade vermiştir. Başvurucu, metro girişindeki olayla ilgili beyanının
yanında çay ocağında tutulmasına dair şikâyetler de ileri sürmüştür.
Başvurucunun çay ocağında yaşananlara ilişkin anlatımı şu şekildedir:
"...Daha sonra polis merkezine bu
polislerle beraber geldik. Burada çay ocağında üst aramamı yapmak için, [Y.T.] ve [S.K.] isimli
polisler, beni polis merkezinin çay ocağına soktular. Kapıyı kilitlediler, beni
aralarına aldılar. [Y.T.] isimli polis memuru beni saçımdan çekip yere
düşürdü. 'Şimdi bakalım ne yapacaksın, Vatan haini diyerek' bana hakaret etti.
Sonra beni [Y.] ayağa kaldırdı, [S.] isimli polis memuruna ben
tuttum diyerek 'Vur hadi' dedi. Bunun üzerine [S.K.] bana vurmadı, ama [Y.T.]
isimli polis tutmuş olduğu kollarımı bırakarak, yüzüme tokat vurdu, daha sonra
hınçını alamayıp, üstünü arayacağız diyerek, beni çırılçıplak soyunmamı istedi,
bende soyundum, daha sonra iki bayan polis çırılçıplak vaziyette çöküp kakmamı
istediler, bunu bana seri halde yaptırdılar. Ben bu olaydan sonra bacaklarım
tutmaz hale geldi. Bana ikiside hadi bakalım sporunu da yapıyorsun dediler. Bu
sırada ben çay ocağında çığlık atarken dışardan sesini duyduğum bir polis
memuru, [Y.] işin ne zaman bitecek dedi. Daha sonra bu bayanlar beni
doktor raporu için Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürdüler. Burada
Y. isimli bayan tek başına doktora muayene oldu, buna rağmen ben [S.K.]
isimli polis memuru ile muayeneye girdim ve bu polis yanımda olduğu içinde,
tekrar başıma birşey gelir korkusu ile birşey anlatmadım. Daha sonrada gerekli
ifade için polis merkezine getirildim. Burada telefonla görüşmeme de bu iki
bayan polis müsade etmedi. Ben tekrardan kendim için adli rapor almak istiyorum.
Ben bu olayla ilgili olarak bana hakaret eden, şiddet uygulayan [Y.T.]
ve [S.K.] isimli polislerden davacı ve şikayetçiyim. Uzlaşmak
istemiyorum."
15. Olayın yaşandığı gün 22.00 sıralarında Y.T. ve S.K.
müşteki sıfatıyla ifade vermiş, Polis merkezinde alınan ifadelerinde genel
olarak metro girişinde yaşanan olaya ilişkin beyanda bulunmuşlardır.
Beyanlarında başvurucuyu çay ocağına götürmelerine dair hiçbir şey
söylememişlerdir. Polis memurları metro girişindeki olayda başvurucuya yapılan
müdahaleyi direnci kıracak ölçüde olarak tariflemişler; müdahalenin ne şekilde
olduğuna ilişkin ayrıntı vermemişlerdir. Aynı gece, bilgi sahibi sıfatıyla
ifade veren M.Ş., başvurucu ile Y.T. arasındaki olayı itekleşme olarak dile
getirmiş, Y.T.nin başvurucuya nasıl müdahale ettiğini anlatmamıştır.
16. Başvurucu 10/8/2016 tarihinde gözaltından
çıkartılarak Haseki Hastanesinde hakkında adli muayene formu düzenlenmiştir.
Raporun olay öyküsüne ilişkin kısmı başvurucunun Polis Merkezindeki ifadesine
benzerlik göstermektedir.
17. Polis Merkezi tarafından 10/8/2016 tarihinde
hazırlanan tahkikat evrakı Savcılığa gönderilmiştir. Düzlenen belgelerde Y.T.
ve S.K. müşteki, başvurucu müşteki şüpheli, suç ise kamu görevlisine görevini
yaptırmamak için direnme ve hakaret olarak gösterilmiştir.
18. Başvurucu avukatı aracılığıyla 16/8/2016 tarihinde
metro girişinde ve Polis Merkezindeki çay ocağında yaşadıklarıyla ilgili olarak
Y.T. ve S.K.dan işkence ve hakaret suçlarını işledikleri gerekçesiyle şikâyetçi
olmuştur. Savcılık, başvurucunun şikâyeti üzerine açılan soruşturmayı, Polis
Merkezinden gönderilen evraka ilişkin yürüttüğü soruşturma dosyasıyla 1/9/2016
tarihinde birleştirmiştir.
19. Savcılık, başvurucunun gözaltı sonrası Haseki
Hastanesinde düzenlenen raporunu (bkz. § 16) göndererek Adli Tıp Kurumundan
(ATK) kesin rapor talep etmiştir. ATK'nın 22/8/2016 tarihli raporunda şu
ibarelere yer verilmiştir:
"...Haseki E.A. Hastanesinin
10.08.2016 tarih 3968 sayılı gözaltı giriş raporunda, darp ifadesiyle geldiği,
sol önkol dorsal yüz 1/3 ortada 1 adet 0,3 cm, 1 adet 0,5 cm ve 1 adet 1 cm
uzunluğunda olmak üzere 3 adet çizgisel oblik kabuklanmaya başlamış sıyrık ve 2
adet 0,3 cm uzunluğunda dikey dikey kabuklu sıyrık, sol antekubital (dirsek eklemi önü) bölge medialinde
(orta) yaklaşık 1 cm çaplı şişlik, saçlı der[i]de sol temporal
bölgede 1 cm çaplı alanda palpasyonla (elle muayene) hassasiyet, her iki
bacak üst iç kısımda palpasyonla hassasiyet, eski lezyon olarak sağ alt bacak
1/3 orta ön yüz medialinde 0,5 cm çaplı kabukları büyük oranda dökülmüş sıyrık
saptandığı (gözaltı sürecinde oluştuğunu belirttiği), arızasının,
Kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı,
Basit bir tıbbi müdahaleyle
giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu kanaatini bildirir rapordur.
"
20. Soruşturma kapsamında metro girişini gösteren
kameralar ile Polis Merkezinde bulunan güvenlik kameraları -söz konusu merkezde
görevli iki polis memuru tarafından- izlenerek 28/8/2016 tarihinde tutanak
hazırlanmıştır. Söz konusu tutanakta başvurucu ile Y.T. ve S.K.nın saat
20.18'de üst araması için Polis Merkezindeki çay ocağına girdikleri ve kapının
kapatıldığı, saat 20.28'de art arda dışarıya çıktıkları, saat 20.40'ta sağlık
raporu almak üzere üçünün merkezden ayrıldığı ve saat 21.16'da yeniden rapor
alarak geldikleri saptanmıştır. Bunun dışında bir bilgiye yer verilmemiştir.
Taraflar arasında metro girişinde yaşanan olayın görüntülenemediği
belirtilmiştir.
21. Savcılık yürüttüğü soruşturma sonunda metro girişinde
yaşanan olayla ilgili 2/10/2017 tarihinde iddianame hazırlamış ve başvurucunun
kamu görevlisine direnme suçundan cezalandırılması istenmiştir. İddianamenin
ilgili kısmı şöyledir:
"...Kadıköy İlçesinde ikamet eden
tekstil mühendisi şüpheli Rüya Ağdaş'ın 9/8/2016 günü saat 20.00 sıralarında
Anadolu Yakasına geçmek için Yenikapı Marmaray İstasyonu Ana girişine gelerek
X-Ray cihazından geçerken sinyal alınması üzerine müşteki polis memuru [Y.T.nin] şüpheli Rüya Ağdaş'ın
yanına gelerek 'çantanızı açarak gösterin' dediği, şüpheli Rüya Ağdaş'ta
'çantamın içinde spor malzemeleri var' diyerek çantasını açmadığı, polis memuru
müşteki [Y.T. de] 'üst ve çanta aramasını yapacağını' söylemesi üzerine
şüpheli Rüya Ağdaş'ta 'Sen kim oluyorsun da benim üstümü, çantamı arıyorsun,
çantamı karıştırmaya hakkınız yok' diyerek, müşteki polis memuru [Y.T.yi]
eliyle iterek geçiş yapmak istediği, müşteki polis memuru [Y.T.nin]
şüphelinin geçişine engel olunca, şüpheli Rüya Ağdaş'ta arama yaptırmadan
istasyona geçmek için cebirle polise direnerek, müşteki polis memuru [Y.T.nin]
sağ kolunu tutup tırmalayarak ve her iki kolunda morluk, ekimoz meydana getirir
şekilde hafif nitelikte yaraladığı.
Müşteki polis memurları [Y.T.] ve [S.K.nın] Yenikapı
Marmaray İstasyonu ana giriş polis noktasında arama yaptırmamak için polise
direnen şüpheli Rüya Ağdaş'a orantılı güç kullanılarak etkisiz kılınıp üst ve
çanta araması yapılması için Aksaray Polis Merkezine getirildiği
anlaşılmakla... [cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve
iddia olunur.]"
22. Yürütülen soruşturma kapsamında Savcılık iddianame
düzenlediği tarihte başvurucunun şikâyetiyle ilgili olarak kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Verilen kararın ilgili kısmı aşağıdaki gibidir:
"...Müşteki Rüya Ağdaş'ın bu olayda
polis memuru şüpheli [Y.T.nin]
kendisini kenara çekerek 'Sen kimsin lan, bana işimi mi öğretiyorsun'
diyerek, kendisini tartakladığını, daha sonra da 'Geberteceğim bu kızı,
öldüreceğim' diyerek tehdit ettiğini, şüpheli polisler kendisini polis
merkezine getirdikten sonra çay ocağına sokup kapıyı kilitleyip polis memuru [Y.T.nin]
saçından tutup yere düşürerek 'Şimdi ne yapacaksın bakalım vatan haini' diyerek
hakaret edip, müştekinin üzerini soyarak çıplak vaziyette arama yaparak eziyet
ettiğini, şikayetçi olduğunu beyan etmiş ise de;
Müşteki Rüya Ağdaş'ın alınan adli
raporunda, polise direnmesi sebebiyle zor kullanılması sırasında hafif
nitelikte yaralandığı, olayı gören özel güvenlik görevlisi tanık M.Ş.nin
beyanında 'müşteki bayanın çantasını açmayıp, 'çantamda birşey yok neden
bakıyorsunuz' diyerek polise zorluk çıkardığı, üst aramasını yaptırmadığı,
polislerde müşteki bayanı polis merkezine getirdiklerini' beyan ettiği.
Cd izleme tutanağında, müştekinin polis
merkezine saat 20.16 da getirildiği, saat 20.18 de bayan polislerce çay ocağına
alındığı, saat 20.28 de müşteki iki bayan polis memuruyla çay ocağından
çıkarıldığı, müşteki bayanın hastaneye sevki için saat 20.40 da polis
merkezinden çıkış yapıldığı anlaşılmakla.
Şikayet olunan şüpheli polis memurları [Y.T.] ve [S.K.nın] çantasını
ve üzerini aratmayan müştekiye orantılı güç kullanılıp polis merkezine
getirilip aramasının yapıldığı, şüpheli polisler zor kullanma yetki sınırını
aşmadıkları, şüpheli polislerin arama sırasında müştekiyi soyarak eziyet
ettikleri, hakaret ve tehditte bulunduklarına dair kamu davasının açılmasına
yeter kanıtlar elde edilemediğinden, şüpheliler hakkında atılı suçlardan
C.M.K'nın 172. Maddesince KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA... [karar
verildi.]"
23. Başvurucu Savcılık kararına itiraz etmiş; Türkiye
İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliği tarafından düzenlenen değerlendirme
formunu dilekçesine eklemiştir. Söz konusu belgeye göre başvurucu 12/8/2016
tarihinde bu Kurumda muayene olmuştur. Muayene sonucunda yer alan görüşler
şöyledir:
"- Uyluk
ve sırt ağrısından, ayakta durmakta ve yürümekte zorlanmaktan yakınan kişide,
sol oksipital bölgede saçlı deri içinde hiperemik alanlar, sırtta skapula iç
kısımlarda fibrozit (+) ve sağ uylukta belirgin olmak üzere bilateral ön ve yan
yüzlerde palpasyonla ağrı hassasiyet saptandığı, istenen MR'da, her iki uyluk
kaslarında kas içi ödem, hemoraji (kanama) ve fasial planlarda hemorajik
(kanamalı) koleksiyonlarla karakterize müsküler strain (kas yırtılması)
görüldüğü; muayene ve görüntüleme bulgularının aktarılan künt travma ve aşırı
fiziksel aktiviteye zorlama öyküsü ile uyumlu olduğu,
- Başvuranın yaşadığı travmatik olaylar
ile bu ruhsal bozukluk arasında nedensellik ve zamansallık ilişkisi yönünden
yüksek derece uyumlu akut stres bozukluğu tanısını karşılayan ruhsal bozukluğun
mevcut olduğunun düşünüldüğü,
- Kişinin öyküde aktardaki travmatik
süreç sonrası ortaya çıktığı değerlendirilen fiziksel ve ruhsal bulguların
özellikleri; kişinin bu süreçte insan eliyle oluşturulmuş travmaya maruz
kaldığı ve Dünya Sağlık Örgütünün Uluslararası Hastalık Sınıflandırılması, ICD
10 kapsamında Y07.3 kodu ile belirtilen işkence ve diğer zalimane, insanlık
dışı ya da aşağılayıcı muamele kapsamı içinde değerlendirilmesi
gerektiği..."
24. Başvurucunun itirazı İstanbul 3. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 27/10/2017 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Anılan
karar, başvurucu vekiline 20/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
25. Başvurucu 18/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
26. İlgili hukuk için bkz. Hidayet Enmek ve Eyüpsabri
Tinaş, B. No: 2013/7907, 21/4/2016, §§ 52, 53; Serhat Ölğen, B. No:
2016/3389, 20/11/2019, § 29.
B. Uluslararası
Hukuk
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3.
maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı
ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 3.
maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların
en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörle ya da organize suçla mücadele gibi
en zor şartlarda dahi mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme'yle
yasaklandığını belirtmiştir. AİHM, kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15.
maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi
hiçbir istisnaya yer vermediğini içtihatlarında hatırlatmıştır (Selmouni/Fransa,
B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95,
6/4/2000, § 119).
29. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele
olduğunu söylenebilmesi için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması
beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan
Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35-37; Gafgen/Almanya [BD],
B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık,
B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).
30. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve
makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma
yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131; Tepe/Türkiye,
B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik
için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık
olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını
gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73;
Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).
31. Devletin bireyleri koruma yükümlülüğü sadece esasa
ilişkin olmayıp usule ilişkin boyutu da içermektedir. Usule ilişkin
yükümlülükler, Sözleşme’de düzenlenen hakların teorik veya hayali olmayıp
etkili ve uygulanabilir olmasının zorunlu bir sonucudur. Aksi takdirde polis
veya diğer kamu görevlileri tarafından yapıldığı ileri sürülen kötü muamele
yasağının ihlali iddialarının soruşturulması, kötü muamele yasağının temel ve
mutlak niteliğine rağmen uygulamada etkisiz kalacak ve bazı durumlarda devlet
görevlilerinin cezasız kalmasına yol açacaktır (Assenov ve
diğerleri/Bulgaristan, B. No: 24760/94, 28/10/1998, § 102; Labita/İtalya,
§§ 131-136).
32. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda
soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini ancak
iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle
soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05 ve 45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
33. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
34. Başvurucu, Polis Merkezinde gözetim altında bulunduğu
sırada diğer odalar müsait olduğu hâlde çay ocağında çıplak kalacak şekilde üst
araması yapılmasına ve planlı olarak işkenceye maruz kalıp hakarete uğramasına
rağmen Savcılığın bu durumu görmezden gelerek etkisiz bir soruşturma
yürüttüğünü ve sonuçta da kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiğini
belirterek Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
35. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
36. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı
kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
39. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve
ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları
önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları
olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında
meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).
40. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından
hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir
muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında-
etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma,
sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli
olmalıdır. Bu mümkün olmazsa bu madde sahip olduğu öneme rağmen pratikte
etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî
dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını
istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).
41. Ancak etkili bir soruşturma başlatılabilmesi için
öncelikle kötü muamele iddialarının uygun delillerle desteklenmesi gerekir. Bu
nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi
ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların
tespiti hâlinde etkili bir soruşturma yükümlülüğün gerekliliğinden
bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
42. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların
tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli
olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için
soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir.
Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir
şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay
ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da
kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara
dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
43. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek
başına soruşturma yapılmamış olması veya yeterli soruşturma yapılmamış olması
da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun
yetkililer, resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet
yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli, kesin
belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda
soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak
özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 116).
44. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde
edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması,
bunun yanı sıra söz konusu kararın vücut bütünlüğüne yönelik müdahalenin
Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup
olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).
45. Yukarıda ifade edilen tüm hususların yanında bir
muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi
için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiğini ifade etmek
gerekir. Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri
dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel
ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
46. Başvurucu; üst araması için götürüldüğü Polis
Merkezindeki çay ocağında çıplak kalacak şekilde soyundurulduğunu, kolluk
tarafından darbedilip hakarete uğradığını, ayrıca birtakım bedensel hareketler
yapmaya zorlandığını iddia etmiştir.
47. Başvurucu, Polis Merkezine götürülmesinin öncesinde
metro girişinde çantasını aramak isteyen polis memuru Y.T. ile tartışmış; bu
esnada taraflar birbirlerine fiziksel müdahalede bulunmuştur. Başvurucunun
bireysel başvurusunda burada gerçekleşen olaya ilişkin herhangi bir şikâyeti
yoktur. Bu nedenle inceleme, çay ocağında gerçekleştiği iddia edilen olaya
ilişkin şikâyetle sınırlı yapılacaktır.
48. Başvurucu, iddialarına konu eylemlerin
gerçekleşmesinden sonra Haseki Hastanesine götürülmüş ve hakkında adli muayene
formu düzenlenmiştir. Söz konusu raporda başvurucunun vücudunda darp izine
rastlandığına ilişkin bir tespit bulunmamakta, bununla birlikte başvurucunun
bacaklarında stresten ağrı olduğunu beyan ettiği belirtilmektedir. Başvurucu bu
durumu kolluk ifadesinde, muayene sırasında S.K. isimli polis memurunun yanında
bulunması sebebiyle korktuğu için doktora bir şey anlatamadığı şeklinde
açıklamıştır (bkz. § 14).
49. Bunun yanında başvurucunun gözaltından
çıkarılmasından sonra aynı Hastane tarafından düzenlenen raporda birden fazla
yaralanma ve şikâyet saptanmıştır. Başvurucunun çay ocağında yaşadıkları
dışında gözaltında kaldığı süre içinde kolluğun kötü muamelesine uğradığına
ilişkin bir iddiası bulunmamakta; ayrıca dosyada bu konuda bir veri de yer
almamaktadır. Dolayısıyla söz konusu yaralanmaların -8/9/2016 tarihli rapora
(bkz. §§ 12, 13) rağmen- metro girişinde Y.T. ile yaşadığı tartışma sırasında
ve olaya uygun düştüğü takdirde çay ocağında tutulduğu sırada gerçekleştiği
varsayılmalıdır.
50. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar,
ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri
dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği
bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler
listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye
Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).
51. Başvurucu çay ocağında yaşadıklarına ilişkin
beyanında saçından çekilerek yere düşürüldüğünü ve yapmak zorunda bırakıldığı
hareketler nedeniyle bacaklarının tutmaz hâle geldiğini iddia etmiştir.
Başvurucunun gözaltı sonrası hakkında düzenlenen raporların (bkz. §§ 16, 23)
iddiasını destekler nitelikte olduğu görülmektedir.
52. Olayla ilgili ifade veren polis memurları ile M.Ş.nin
beyanlarında metro girişinde başvurucuya ne şekilde zor kullanıldığına ve
başvurucuda ne tür yaralanmalar meydana geldiğine ilişkin bir açıklama yer
almamaktadır. Bu nedenle başvurucunun saçının çekilmesine veya bedensel
hareketler yapmaya zorlanmasına işaret eden ve sağlık raporlarıyla tespit
edilen ilgili bölgelerdeki hassasiyet veya bulguların bu sırada mı yoksa ileri
sürdüğü gibi çay ocağında gözetim altında bulunduğu aşamada mı meydana geldiği
anlaşılamamaktadır. Buna rağmen olay ve olguları ciddiyetle öğrenme çabası
içinde olması gereken soruşturma makamlarının bu eksikliği gidermediği
görülmektedir.
53. Başvurucunun kolluk tarafından Polis Merkezindeki çay
ocağında bir müddet tutulduğu kamera görüntüleriyle ortaya konmuştur. Kolluğun
üst araması için dahi olsa Polis Merkezindeki başka bir odaya değil de
başvurucuyu çay ocağına götürmeleri olağan bir uygulama olarak görünmemektedir.
Kaldı ki öncesinde polis memurlarından Y.T. ile başvurucu arasında adli
soruşturmaya konu olmuş bir olay yaşanmıştır. Buna rağmen adı geçen polis
memurlarına neden başvurucuyu burada tuttukları, ayrıca çıplak arama, hakaret
ve darp iddiası hakkında diyecekleri Savcılık tarafından sorulmamıştır.
54. Öte yandan başvurucu, ifadesinde çay ocağında
bulunduğu sırada kilitli olan kapının çalındığını ve bir polis memurunun Y.T.ye
seslendiğini dile getirmesine rağmen kamera görüntüleri üzerinden bu kişinin
kim olduğu tespit edilmiş ve tanık olarak dinlenmiş değildir. Dahası olay
sırasında çay ocağı civarında bulunup içeride olanlar konusunda tanıklığına
başvurulabilecek bir kişi olup olmadığı yönünde araştırma da yapılmamıştır.
55. Diğer taraftan soruşturmanın etkili olması için
soruşturmadan sorumlu olan ve incelemeler yapan görevlilerin olaylara karışan
kişilerden bağımsız olması gerekmesine rağmen kamera görüntülerinin çözümünün
aynı merkezde görevli iki polis memuru tarafından yapıldığı görülmektedir.
Kaldı ki Çözüm Tutanağı'nda, bacaklarının tutmaz hâle geldiğini iddia eden
başvurucunun çay ocağından çıktıktan sonra beden veya yürüyüş koordinasyonunda
gözle görünür bir bozukluk olup olmadığı konusunda bir belirleme de
yapılmamıştır.
56. Soruşturma dosyasında başvurucunun zor kullanma
yetkisi kapsamında ne şekilde yaralandığı açıklığa kavuşmamış iken saçlı deride
veya bacaklarda ortaya çıkan bulguların mahiyeti ve nasıl oluştuğu konusunda
bir değerlendirme yapılmaksızın Savcılığın verdiği kovuşturmaya yer olmadığı
kararında toptan bir yaklaşımla bunların metro girişinde meydana geldiğini
kabul etmesi anlaşılır değildir. Diğer yandan kolluğun gözetimi altındayken
olağanın aksine çay ocağında tutulan başvurucunun ileri sürdüğü diğer iddialar
hakkında Savcılık tarafından hiçbir araştırma yapılmamıştır. Dolayısıyla tespit
edilen eksiklikler ve Savcılıkça ulaşılan sonuç birlikte değerlendirildiğinde
başvurucuya karşı kötü muamele oluşturduğu iddia edilen eylemlere yönelik
olayın aydınlatılması amacıyla etkili bir soruşturma yürütülmediği kanaatine
varılmıştır.
57. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
58. Yukarıda belirtilen tespitler doğrultusunda
soruşturmadaki eksiklikler nedeniyle başvurucunun şikâyetlerini aydınlatmaya
yeter veri bulunmadığından, dolayısıyla bu aşamada olguların gerçekliği
konusunda kanaat oluşmadığından kötü muamele yasağının maddi boyutu itibarıyla
bir inceleme yapılmasına olanak bulunmadığı değerlendirilmiştir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
60. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama
talebinde bulunmuştur.
61. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
62. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
63. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
64. Başvuruda, Polis Merkezindeki çay ocağında tutulma
sırasında kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilen kötü muamele
iddialarına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasının usul boyutuyla ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin Cumhuriyet
Başsavcılığının işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
65. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutuna
yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise
bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden soruşturma kararı
verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal
kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
66. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü
muamele yasağının usule ilişkin boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule
ilişkin boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (İhlal kararı
Savcılığın 2016/93481 numaralı soruşturma dosyasıyla ilgilidir.)
GÖNDERİLMESİNE,
D. 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 3/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.