logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nursen Emre [2.B.], B. No: 2017/40382, 30/9/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURSEN EMRE BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/40382)

 

Karar Tarihi: 30/9/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Eşref Uğur ŞENOL

Başvurucu

:

Nursen EMRE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, millîleştirme belgesi temin edilemediği gerekçesiyle tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/12/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Başvuru Konusu Olayın Arka Planı

8. Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti arasında 5/1/1950 tarihinde Yugoslavya'daki Türk Emlak ve Menfaatlerinin Tazminine Müteaalik Protokol;13/7/1956 tarihinde de Yugoslavya'da Devletleştirilen Türk Mal, Hak ve Menfaatlerinin Tazminine Müteallik Anlaşma imzalanmıştır.

9. Bu protokoller uyarınca Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyetince ödenecek tazminatın dağıtımına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla 17/3/1969 tarihli ve 1135 sayılı Türk Vatandaşlarına Ait Olup Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyetince Millileştirilmiş Bulunan Mal, Hak ve Menfaatlerin Tasfiyesi Hakkında Kanun kabul edilmiş ve bu Kanun 29/3/1969 tarihli ve 13161 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Kanun'un 2. maddesinde bu Kanun'un amacının Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti tarafından 5/12/1946 ve 28/4/1948 tarihlerinde yapılan millîleştirme ve sair tedbirler dolayısıyla mal, hak ve menfaatlerine el konulan Türk vatandaşlarına tazminat ödenmesine yönelik olduğu belirtilmiştir.

10. Başvurucunun murisi Emrullah Çetindağ, Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan ilk protokolden sonra 13/2/1950 tarihinde millîleştirilen mallarının tarafına iadesi istemiyle başvuruda bulunmuştur. Takdir ve Tevzi Komisyonu (Komisyon) eksik belgelerin tamamlanması gerektiği gerekçesiyle 24/10/1963 tarihli bir yazı göndermiş ancak murisin vefatı nedeniyle tebligat iade edilmiştir.

11. Komisyon, bu kez eksik belgelerin tamamlanması amacıyla mirasçılara tebligat çıkarmış ve mirasçıların söz konusu yazıdaki eksik hususları yerine getirmedikleri gerekçesiyle 23/11/1979 tarihinde tazminat talep hakkının düşmesine ve dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermiştir.

B. Başvuruya Konu Yargılama Süreci

12. 16/7/2004 tarihli ve 5228 sayılı Kanun'un 58. maddesiyle 1135 sayılı Kanun'a geçici 4. madde eklenmiştir. Getirilen bu yasal düzenlemeyle, dosyaları kapatılmış olanlar dâhil eksik belgesi olan başvuru sahiplerine Komisyon tarafından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren mallarını araştırmaya yönelik bir yıllık yeni bir süre verilmesi öngörülmüştür.

13. Başvurucu, Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti tarafından devletleştirilerek bedelleri Türkiye Cumhuriyeti Devletine gönderilen mal, hak ve menfaatlerden murisine ait olanların tazminat bedellerinden hissesine düşen miktarın tazminat olarak ödenmesi istemiyle 15/7/2008 tarihinde Maliye Bakanlığına başvurmuştur.

14. Maliye Bakanlığı 25/7/2008 tarihli cevap yazısında, 1135 sayılı Kanun'un 3. maddesine 1988 sayılı Kanun ile eklenen (e) fıkrası gereğince başvuru süresinin 30/11/1976 tarihinde sona erdiğini ve bu tarih itibarıyla ilgililer adına Komisyon tarafından açılmış bir dosyanın olmadığını, bu nedenle Komisyonca yapılacak bir işlem bulunmadığını belirtmiştir.

15. Bunun üzerine murisinin süresi içinde gerekli başvuruları yaptığını ve bu konuda 1187 numaralı dosyanın açıldığını ileri süren başvurucu, işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Ankara 13. İdare Mahkemesi 28/5/2009 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda; 1135 sayılı Kanun'un 4. maddesinde öngörülen yasal süre içinde belgelerin Komisyona ibraz edilmediği, Komisyonun ret kararının itiraz edilmeksizin kesinleştiği, başvuru için belirlenen hak düşürücü sürenin de dolmuş olduğu, bu nedenle başvurunun reddi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.

16. Temyiz üzerine Danıştay Onuncu Dairesi 31/5/2012 tarihinde kararı bozmuştur. Kararın gerekçesinde; başvurucunun hakkının 23/11/1979 tarihli Komisyon kararı üzerine düştüğü ve bu kararın da kesinleşmiş olduğu sabit ise de 1135 sayılı Kanun'a eklenen ve 31/7/2004 tarihinde yürürlüğe giren geçici 4. madde hükmüyle dosyaları kapatılmış olanlar dâhil eksik belgesi olan başvuru sahiplerine yeni bir süre tanındığı ifade edilmiştir. Buna göre anılan madde uyarınca tazminat talep etme hakkı yeniden doğan başvurucuya Komisyon tarafından yapılacak tebligatla bir yıllık belge tamamlama süresi verilmesi gerekirken bu sürenin hukuka aykırı olarak verilmediği ve hukuka aykırı işlemin sorumluluğunun başvurucuya yüklenemeyeceği belirtilmiştir. Diğer taraftan anılan geçici madde ile tanınan bir yıllık süreden -31/7/2005 tarihinden- sonra 2008 yılında başvuran başvurucunun hak sahibi olup olmadığının mevcut belgelerle incelenmesi, ihtiyaç hâlinde ek belge istenmesi gerekirken başvurunun incelenmeksizin reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı vurgulanmıştır. Bakanlığın kararın düzeltilmesi istemi de Danıştay tarafından 22/5/2014 tarihinde reddedilmiştir.

17. Bozma kararına uyan Ankara 13. İdare Mahkemesi 2/10/2014 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Danıştay Onuncu Dairesince 29/4/2015 tarihinde karar onanmış, karar düzeltme istemi de 13/4/2016 tarihinde reddedilmiştir.

18. Başvurucu, mahkemenin işlemin iptaline yönelik kararı üzerine 8/1/2015 tarihinde miras payına düşen tazminatın ödenmesi istemiyle tekrar Maliye Bakanlığına başvurmuştur. Bu başvuru üzerine Komisyon 10/2/2015 tarihinde millileştirme belgesinin ibraz edilmesi için başvurucuya bir yıllık süre verilmesine karar vermiştir. Bu karar 27/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucu 16/6/2015 tarihinde tekrar Maliye Bakanlığına başvurmuş ve Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti'nin fiilen ve hukuken sona erdiğini, millîleştirme belgesini almasının imkânsız olduğunu vurgulamıştır. Bu dilekçeye cevaben Maliye Bakanlığı, Komisyon kararıyla başvurucuya 27/2/2016 tarihine kadar bir yıllık belge tamamlama süresi verildiğini tekrar etmiştir.

20. Bunun üzerine 26/10/2015 tarihinde tekrar Maliye Bakanlığına başvuran başvurucu; millîleştirme belgesinin niteliğini, dilini, içeriğini ve belgeyi tanzim edecek makamı gösteren bir dokümanın tarafına gönderilmesini talep etmiştir. Maliye Bakanlığının 17/11/2015 tarihli cevap yazısında, dosyalarda mevcut olan millîleştirme belgelerinin şahsi bilgiler içermesi nedeniyle örnek olarak verilemeyeceği belirtilmiştir. Diğer taraftan millîleştirme belgesinde taşınır ve taşınmaz malların liste ve değeri, millîleştirme karar tarihi ve sayısının bulunması ve bu hususların Dışişleri Bakanlığı ya da ilgili Başkonsolosluk tarafından belirtilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

21. Başvurucu 25/11/2015 tarihinde millîleştirme belgesini temin etmek amacıyla Dışişleri Bakanlığına başvurmuştur. Dışişleri Bakanlığının 7/12/2015 ve 11/2/2016 tarihli cevap yazılarında; başvurucunun posta yoluyla ulaştırdığı belgelerin tercümesine rastlanmadığı, belgelerin yeminli tercümana tercüme ettirilerek gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.

22. Başvurucu; en son tarafına verilen bir yıllık sürenin dolmak üzere olduğu, bu süre içinde istenen bilgi ve belgeleri temin etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle süre uzatımı talebiyle 10/2/2016 tarihinde Bakanlığa başvurmuştur. Komisyon 3/3/2016 tarihinde almış olduğu kararla, bir yıllık belge tamamlama süresinin 27/2/2016 tarihinde sona erdiği, 1135 sayılı Kanun ve uygulama yönetmeliğinde ek süre verilmesine yönelik bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir. Bu karar, Maliye Bakanlığı tarafından 8/3/2016 tarihli yazıyla başvurucuya tebliğ edilmiştir.

23. Başvurucu, ek süre verilmemesi ve tazminat ödenmesi isteminin reddine yönelik kararın iptali istemiyle dava açmıştır. Ankara 4. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 25/5/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, Ankara 13. İdare Mahkemesinin 2/10/2014 tarihli idari işlemin iptali kararına istinaden 1135 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesi uyarınca başvurucuya millîleştirme belgesi verilmesi için tanınan bir yıllık süre içinde söz konusu belgenin ibraz edilemediği vurgulanmıştır. Diğer taraftan anılan Kanun ile tanınan bir yıllık sürenin uzatılmasını öngören bir düzenlemenin mevzuatta yer almadığı, bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğu da dikkate alındığında tazminat talebinin reddi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.

24. Başvurucu; murisine ait malların Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti tarafından millîleştirildiğini ve buna ilişkin tazminatın da Türkiye Cumhuriyeti'ne ödendiğini, Mahkemenin eksik incelemeyle hatalı karar verdiğini belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi 18/10/2017 tarihinde başvurucunun istinaf isteminin reddi ile kararın onanmasına kesin olarak karar vermiştir.

25. Nihai karar 17/11/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 5/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

26. 1135 sayılı Kanun'un ''Genel hükümler'' kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

 “Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti tarafından mal, hak ve menfaatleri devletleştirilen ve diğer tahdidi tedbirlere tabi tutulan Türk vatandaşlarının alacaklarına karşılık alınan tazminat; bu kanunda yazılı esaslar dahilinde tespit ve takdir olunarak hak sahiplerine ödenir. ''

27. 1135 sayılı Kanun'un ''Tazminattan istifade edecek olanlar'' kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti tarafından 5/12/1946 ve 28/4/1948 tarihlerinde yapılan millileştirme ve sair tedbirler dolayısiyle mal, hak ve menfaatlerine el konulan Türk vatandaşları tazminattan istifade ederler. ''

28. 1135 sayılı Kanun'un ''Tazminattan istifade edemeyecek olanlar'' kenar başlıklı 3. maddesinin (e) fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen aybaşından başlayarak 6 ay içinde tazminat için başvurmayanlar.''

29. 1135 sayılı Kanun'un ''Hak sahiplerinin vermekle yükümlü oldukları belgeler'' kenar başlıklı 4. maddesinin (b) fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Mal, hak ve yararlarının millileştirildiğini veya diğer sınırlayıcı tedbirlere bağlandığını, nitelik, tutar ve türünü gösterir Yugoslavya resmi makamlarınca verilmiş ve usulüne göre onanmış belge ve kararların asıl veya örnekleri,

...''

30. 5228 sayılı Kanun'un 58. maddesiyle 1135 sayılı Kanun'a eklenen geçici 4. madde şöyledir:

 “Takdir ve Tevzi Komisyonunca, hak sahibi olduklarını iddia eden şahıslara bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren mallarını araştırmaya yönelik bir yıl süre verilir. Verilen süre içerisinde millileştirme belgelerini komisyona ibraz edemeyenler tazminattan faydalandırılmaz. ''

B. Uluslararası Hukuk

31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında, mülkiyet hakkının kapsamıyla ilgili olarak mevzuat hükümlerinden ve derece mahkemelerinin bunlara ilişkin yorumundan bağımsız şekilde özerk bir yorum esas alınmaktadır (Depalle/Fransa [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010 § 62; Anheuser-Busch Inc./Portekiz [BD], B. No: 73049/01, 11/1/2007, § 63; Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/2004, § 124; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004, § 129).

33. AİHM, Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin mülkiyeti elde etme hakkını koruma altına almadığını kabul etmektedir (Van der Mussele/Belçika [GK], B. No: 8919/80, 23/11/1983, § 48; Slivenko ve diğerleri/Letonya [BD], (k.k.), B. No: 48321/99, 23/1/2002, § 121; Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı/Türkiye, B. No: 34478/97, 9/1/2007, § 52).

34. AİHM, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının ancak müdahalenin Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin anlamı kapsamında bir mülk ile ilişkili olması durumunda ileri sürülebileceğini belirtmektedir. Buna göre alacak haklarını da içeren mevcut mülk veya mal varlığı yanında mülkiyet hakkının elde edilebileceği yönündeki en azından bir meşru beklenti de mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilir (Kopecký/Slovakya [BD], No: 44912/98, 28/9/2004,§ 35; Lihtenştayn Prensi Hans-Adam II/Almanya [BD], B. No: 42527/98, 12/7/2001, § 83. Meşru beklenti kavramının ilk defa geliştirildiği kararlar için bkz. Pine Valley Developments Ltd ve diğerleri/İrlanda, B. No: 12742/87, 29/11/1991, § 51; Stretch/Birleşik Krallık, B. No: 44277/98, 24/6/2003, § 35; Pressos Companía Naviera S.A. ve diğerleri/Belçika, B. No: 17849/91, 20/11/1995, § 31).

35. Bununla birlikte AİHM içtihatlarına göre temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kopecký/Slovakya, § 35; Gratzinger ve Gratzingerova/Çek Cumhuriyeti (k.k.), [BD], B. No: 39794/98, 10/7/2002, § 69). İç hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların ulusal mahkemelerce kesin olarak reddedildiği durumlarda meşru bir beklentinin bulunduğu sonucuna varılamaz (Kopecký/Slovakya, §§ 50, 52; Jantner/Slovakya, B. No: 39050/97, 4/3/2003, §§ 29-33).

36. AİHM içtihatlarında sıklıkla -her ne kadar anlaşılabilir olsa da- basit beklenti ile daha somut nitelikte olması ve hukuki bir düzenlemeye ya da iç hukukta yerleşik ve istikrarlı bir yargı kararına dayanması gereken meşru beklenti arasındaki fark vurgulanmaktadır (Kopecký/Slovakya, § 52; Bozcaada Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi Vakfi/Türkiye (k.k.), B. No: 22522/03, 9/12/2008).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

37. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

38. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Bireysel başvuru sonrasında, 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

40. Ferat Yüksel (B. No: 53984/00, 30/3/2004, § 37) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).

41. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

43. Başvurucu; Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyeti tarafından devletleştirilerek bedelleri Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilen mal, hak ve menfaatlerden murisine ait olanların tazminat bedellerinden hissesine düşen miktarın tazminat olarak ödenmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

44. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

a. Genel İlkeler

45. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).

46. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

47. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, § 51).

48. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mehmet Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54).

49. Meşru beklenti objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan, yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk, § 42). Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 37).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

50. Somut olayda 1135 sayılı Kanun'da öngörülen tazminat hakkının doğabilmesi için millîleştirme belgesinin ibraz edilmesinin ön şart olarak kabul edildiğini belirtmek gerekir. Diğer bir anlatımla hak sahibi olduğunu iddia edenler ancak bu belgeyi ibraz etmeleri durumunda bu Kanun'un kendilerine tanımış olduğu tazminat hakkından yararlanabileceklerdir. Somut olayda derece mahkemelerince başvurucunun tazminat talep etme hakkının 23/11/1979 tarihli Komisyon kararı üzerine düştüğü ancak 1135 sayılı Kanun'a eklenen geçici 4. madde hükmü uyarınca başvurucunun bu hakkının yeniden doğduğu kabul edilmiştir.

51. Başvurucu da 1135 sayılı Kanun'a eklenen geçici 4. maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra 15/7/2008 tarihinde tazminat ödenmesi istemiyle Maliye Bakanlığına başvurmuştur. Bu başvurunun reddi işleminin Mahkemece iptali üzerine Komisyon tarafından başvurucuya millîleştirme belgesinin ibraz edilmesi için bir yıllık süre verilmiştir. Ancak başvurucunun bu süre içinde tazminat ödenmesi noktasına ön şart olarak kabul edilen millîleştirme belgesini temin edip Komisyona sunamadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu ise kendisine verilen bir yıllık süre içinde bu belgeyi temin etmesinin mümkün olmadığından ve bu yöndeki bir beklentinin mülkiyet hakkının kullanımını imkânsız hâle getirdiğinden yakınmıştır.

52. Başvuru konusu olayda başvurucunun mevcut bir mülkünün olmadığı tartışmasızdır. Bununla birlikte başvurucunun tazminat ödenmesi yönünde meşru bir beklentisinin olup olmadığı tartışılmalıdır. Meşru bir beklentinin varlığından söz edebilmek için bu beklentinin dayandığı koşulların gerçekleştiğinin somut bir temele dayalı olarak ispat edilmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Şentürk, § 48). Diğer bir deyişle somut olay bağlamında başvurucunun tazminat talebinin incelenebilmesi için ilgili mevzuatta aranan koşulları taşıması gerekmektedir.

53. Ancak sürecin bütününe bakıldığında başvurucunun mülkün varlığının tespiti noktasında somut bilgi ve belgeleri kendisine verilen süre içinde idari ve yargısal makamlara sunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla başvurucunun kendisine verilen bir yıllık sürenin dışında tazminat ödenmesi istemiyle Bakanlığa başvurduğu 15/7/2008 tarihinden itibaren tazminat talebinin reddedildiği 3/3/2016 tarihine kadar 7 yıl 7 ayı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen bu belgeyi ibraz edemediği görülmektedir. Bu sürenin anılan belgenin temini noktasında yükümlülüğü olan ve bu süreçte kendisini vekille temsil ettiren başvurucuya yeterli bir imkân sağlamadığı da söylenemez.

54. Diğer taraftan başvurucu, söz konusu yargılamada iddia ve itirazlarını dile getirebildiği gibi delillerini sunabilme imkânı da bulabilmiştir. Tarafların ilk elden delillerini değerlendirebilme imkânına sahip olan derece mahkemelerinin söz konusu idari işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı yönündeki kararlarının ise açık bir keyfîlik veya bariz bir takdir hatası içermediği görülmektedir.

55. Son olarak başvurucunun meşru bir beklentisi olduğunu gösteren bir kanun hükmü veya yerleşik yargı içtihadı gibi somut bir temele dayanmadığı görülmektedir. Başvurucu ayrıca iddialarını destekler nitelikte, aksi kanıtlanmadıkça doğru sayılan bir delil (prima facie evidence) de sunmamıştır. Buna göre somut olayda başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etme yönünde meşru bir beklentisinin bulunduğunu kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.

56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Nursen Emre [2.B.], B. No: 2017/40382, 30/9/2020, § …)
   
Başvuru Adı NURSEN EMRE
Başvuru No 2017/40382
Başvuru Tarihi 5/12/2017
Karar Tarihi 30/9/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, millîleştirme belgesi temin edilemediği gerekçesiyle tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) Konu Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1135 Türk Vatandaşlarına Ait Olup Yugoslav Federatif Halk Cumhuriyetince Millileştirilmiş Bulunan Mal, Hak ve Menfaatlerin Tasfiyesi Hakkında Kanun 1
2
3
4
5228 Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması HakkındaKanun 58
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi