TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET AKKURT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/4541)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ferhat
YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet AKKURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucu
tarafından gönderilmek istenen faksın sakıncalı bulunarak muhatabına
gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, hükümlü olarak Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
7. Başvurucu, başvuruya konu bir sayfadan ibaret faksı 18/7/2016
tarihinde, terör örgütü yöneticiliğinden hükümlü olan Abdullah Öcalan'a (A.Ö.)
göndermek istemiştir.
8. Söz konusu faksta başvurucu özetle 15 Temmuz darbe
girişiminin ardından A.Ö.den haber alamaması
nedeniyle endişeli olduğunu, hükûmetin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında demokrasiyi savunmak gibi bir görev elde
ettiğini, bu yönüyle darbe girişiminin kuşku uyandırdığını, Cumhuriyet
tarihinde asker ve polisin ilk defa birbirinin kanına girdiğini, darbe
girişiminin başarısız olması sonucunda ordunun, terör örgütüyle mücadelede ne
konumda olacağının zamanla görüleceğini ve hem askerî hem de demokratik siyaset
anlamında olanakların eskisinden daha fazla olduğunu belirtmiştir. Başvurucu
faksın sonunda ise muhatabının iyi haberlerini alma temennisinde bulunmuştur.
9. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu)
tarafından 25/7/2016 tarihinde verilen sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla
söz konusu faks ile beraber aynı şahsa gönderilen benzer altı adet faksın
muhatabına gönderilmemesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; faksın
içeriğinde kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek, yalan yanlış ve Türkiye
Cumhuriyeti'ni rencide edici ifadelerin bulunduğu belirtilmiştir.
10. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Bolu
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 10/8/2016 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; faksın örgüt mensuplarının haberleşme
aracı niteliği taşıdığı, itiraz konusu kararın 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin
(3) numaralı fıkrasına uygun olduğu vurgulanmıştır.
11. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Bolu
Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz da 26/8/2016 tarihli kararla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde İnfaz Hâkimliği tarafından verilen kararın
usul ve yasaya uygun olduğu ifade edilmiştir.
12. Nihai karar 2/9/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 30/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
16. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek
durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1.Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; sakıncalı olduğuna karar verilen faksı darbe
girişimi ve sonrasındaki gelişmelere dair görüşlerini iletmek, darbe
girişiminin A.Ö.ye yansımalarını öğrenmek vegörüş
alışverişinde bulunmak amacıyla yazdığını, darbe girişimi sonrası bu şekilde
görüşlerini iletmenin ve A.Ö.nün
sağlık, güvenlik ve yaşam koşullarına dair duyduğu kaygıları gidermenin en
doğal hakkı olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle haberleşme ve
ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2.Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının özü, göndermek istediği
mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek muhatabına gönderilmemesine
karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir.
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti
kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, §
23; Özkan Kart (2), B. No:
2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek,
B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
20. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği,
iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013,
§ 24).
22. Disiplin Kurulunca başvurucu tarafından gönderilmek istenen
faksın sakıncalı olduğu değerlendirilerek söz konusu faksın muhatabına
gönderilmemesine karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan karar ile kamu makamları
tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu
açıktır.
23. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin
gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz
konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
24. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun
olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet
Temiz, § 36).
25. Somut olayda 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin
hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu açıktır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan,
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir
(AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz
kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların
uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet
Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015,
§§ 74-76).
26. Faksın sakıncalı bulunmasına sebep olarak başvurucunun
mektup vasıtasıyla terör örgütüyle haberleşmesi gösterilmiştir. Bu kapsamda
başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektubun Disiplin Kurulunca
denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu
düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarını taşıdığı, bunun da
Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası
kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, § 51).
27. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
28. Somut olaya konu olan faksın Ceza İnfaz Kurumundaki PKK
terör örgütü mensuplarınca örgüt lideri A.Ö.nün
durumu hakkında -toplu olarak- bilgi almak, böylece örgüt içi haberleşmeyi
sağlamak ve motivasyonu yüksek tutmak amacıyla yazıldığı anlaşılmaktadır.
29. Yasa dışı haberleşme yöntemleri içeren faksın sakıncalı
görülerek muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi şeklindeki müdahalenin
Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin
önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı
olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli
gerekçeler içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda haberleşme
hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.