TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
UĞURLU GAZETECİLİK BASIN YAYIN MATBAACILIK
REKLAMCILIK LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU (5)
|
(Başvuru Numarası: 2017/4786)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 11/3/2020 - 31065
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem GÜRSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın
Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali PACCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan bir haber nedeniyle
tazminata hükmedilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Yeni Akit gazetesinin (gazete) sahibi ve
yayımcısıdır. Davacı M.G. ise tiyatro ve sinema sanatçısıdır.
9. Ulusal bir televizyon kanalında her hafta H.A. isimli bir program yayınlanmaktadır.
Sunucu U.D.nin moderatörlüğünde gerçekleşen ve canlı yayınlanan programa
genellikle birden fazla kişi konuk olarak katılmakta ve ülke gündeminde yer
alan konular tartışılmaktadır.
10. 17/10/2015 tarihinde yayımlanan programda, programın konuklarından
olan davacı M.G. ile Y.N.Ö. ve L.Ü. gündemdeki konulara değinmelerinin yanında
hükûmete muhalif duruşları nedeniyle çeşitli haksızlıklara maruz kaldıklarından
yakınmışlardır. Konuklardan Y.N.Ö. argo birtakım sözlerle bu konudaki
görüşlerini ifade etmiştir. Bu kapsamda davacı da kendisi söylemediği hâlde
ezan sesinden rahatsız olduğu iddialarının ortaya atıldığını belirtmiştir.
Sonrasında programda geçen diyaloglar şu şekildedir:
" [M. G.]: ...Yahu biz oyun oynarken açık
havada ezan okunursa, oyun durur. Üstelik de ben ezanı çok severim...
[U.D.]: ...Biz nerede oturduk
biliyor musun? Caminin avlusunda... Yani ezan sesinden rahatsız olanlar falan
diye sana çamur atmışlar ya cami avlusunda yaşadık biz. Bu kadarını söyleyeyim.
[M.G.]: Sanki biz bunların
hesabını vermek zorundaymışız gibi!
[U.D.]: Hakikaten ya.
[M. G]: Ulan siz kimsiniz de bizi sorguluyorsunuz?! Dallamalar,
kimsiniz ulan? Siz kaç paralık adamsınız da bizi sorguluyorsunuz? Diyor ki, o
mesela şunu da mesela [masanın üzerindeki karton bardağı göstererek] 'O
bardaklar niye şeffaf değil? Çünkü içki içiyorlar'. Şimdi burada işte çay
içiyor ya da efendim bilmem ne... Diyelim ki içki içiyor, sana ne lan
pezevenk?!
[Y.N.Ö.]: İşte böyle. Böyle
söyleyeceksin...
[M. G]: Yalnız bir şey söyleyeceğim.
[U.D.]: İster misin biz de
size benzeyelim bu akşam?
[M.G.]: Hayır bakın bu küfür
değil. Azericede pezevenk ' yol gösterendir'.
[Y.N.Ö.]: İşte bitti.
[M.G.]: Kesin, kesin. Açın
sözlüğü bakın..."
11. Gazetenin 18/10/2015 tarihli nüshasında " 'Pezevenk' M. ve 'Küfürbaz' Y.ye tepki
yağıyor" başlığı ile yayımlanan haberin ilgili kısımları
şöyledir:
"H. Tv’de 'Sol kırması' [U.D.nin] sunduğu H.A adlı program rezilliklerine bir yenisini
daha ekledi. Programın bu haftaki bölümüne katılan 'Pezevenk' [M.G.] ve 'Küfürbaz' [Y.N.Ö], canlı yayında küfürler yağdırırken, vatandaşlar bu
edepsizliğe büyük tepki gösterdi.
...
Programa bu hafta konuk olarak katılan [M.G.], bir anda kendini rakı masasında sanarak canlı
yayında küfürler yağdırmaya başladı. [U.D], küfürler karşısında pişkince sırıtarak [M.G.ye] destek olurken, diğer konuk [Y.N.Ö], [M.G.nin] küfürlerini alkışladı. Programa seyirci diye katılan 'kuru kalabalık'
ise bu terbiyesiz ifadeler karşısında 'şakşakçılık' yapmakla yetindi.
'Pezevenk' [M.G.den] sonra programın ilerleyen dakikalarında söz alan
'Küfürbaz' [Y.N.Ö], [M.G.den] aldığı güçle yüzlerce seyircinin önünde belaltı
küfürler ve ağza alınmayacak ifadeler ile edepsizlikte tavana vurdu.
Canlı yayında eşine az rastlanır 'ahlaksız ve
edepsiz' ifadelere sosyal medyada büyük tepki yağdı. Toplumun duyarlı bireyleri
RTÜK’ün bir an önce harekete geçerek H. TV’ye gerekli cezanın kesilmesi
gerektiğini ve söz konusu programın da derhal yayından kaldırılmasını
beklediklerini açıkladı."
12. Davacı, haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini
belirterek başvurucu aleyhine 3 kuruşluk manevi tazminat ve hüküm fıkrasının
haber yapan gazete ile birlikte beş büyük gazetede yayımlanması talebiyle dava
açmıştır. Yargılamayı yapan Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 28/6/2016
tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar vererek başvurucu aleyhine 3
kuruşluk manevi tazminata hükmetmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı
şöyledir:
"davalı şirkete ait yeni akit gazetesinin
18.10.2015 tarihli yayınında 'Pezevenk M. ve küfürbaz Y.ye tepki yağıyor'
başlığı ile 'Sol kırması [U.D.nin] sunduğu 'H.A' adlı program rezilliklerine bir yenisini ekledi.
Programın bu haftaki bölümüne katılan 'Pezevenk [M.G] ve Küfürbaz [Y.N.Ö] canlı yayında küfürler yağdırırken, vatandaşlar bu
edepsizliğe tepki gösterdi' şeklinde ifadelere yer verildiği,... dava konusu
haberde, kamunun bilgilendirilmesi amacı dışına çıkılarak,davacıya yönelik
küçük düşürücü ve hakaret içeren ifadeler yer verildiği, söz konusu haberin
meşru sayılabilecek bir haber olmadığı ve davacının kişilik haklarına saldırıda
bulunulduğu, davacının bu haber nedeniyle elem ve üzüntü duyduğu anlaşılmış
olmaklamanevi tazminat talebinin kabulüne, kararın yeni akit gazetesi internet
sitesinde yayınlanmasına, hüküm fıkrasının beş büyük gazetede yayınlanması
talebinin;haberin verildiği tarih üzerinden uzunca bir süre
geçmesi,güncelliğini yitirmesi, mahkemece talep edilen tazminat miktarına
hükmedilmekle davalının hukuka aykırı eyleminin sabit olduğu,haberin
yayımlandığı internet gazetesinde hükmün yayınlanacak olmasının yeterli olduğu
anlaşılmış olduğundan reddine karar verilmesi uygun görülmüştür".
13. Temyiz üzerine karar, Yargıtayın 11/2/2016 tarihli onama
ilamı ile kesinleşmiştir. Nihai karar 19/8/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 19/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sorumluluk” kenar başlıklı 49. maddesi
şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de,bu
zararı gidermekle yükümlüdür.”
B. Uluslararası Hukuk
16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), demokratik bir
toplumda basının oynadığı temel rolün altını birçok kez çizmiştir. AİHM'e göre
basının -görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak- kamu yararını
ilgilendiren her konuyu iletme görevi vardır. AİHM, basının böyle konularda
bilgi ve fikir yaymadan ibaret olan görevine kamunun bu fikir ve bilgileri alma
hakkının eklendiğini hatırlatmıştır. AİHM’e göre bu görevi olmasa basın,
vazgeçilmez kamusal gözetleyici
(watchdog) rolünü oynayamaz (Bladet Tromsø
ve Stensaas/Norveç
[BD], B. No: 21980/93, 20/5/1999, §§ 59, 62; Pedersen
ve Baadsgaard/Danimarka [BD], B. No: 49017/99, 17/12/2004, § 71; Von Hannover/Almanya (No. 2) [BD], B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, §
102).
17. AİHM, Radio France/Fransa
(B. No: 53984/00, 30/3/2004, § 37) kararında basın özgürlüğünün kapsamının
demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya
ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini
belirtmiştir.
18. AİHM'in Eon/Fransa
(B. No: 26118/10, 14/3/2013) kararına konu olayda, başvurucu, Fransa
Cumhurbaşkanının korteji geçmek üzereyken, üzerinde “Casse toi pov’con” (Kaybol, seni beş para etmez dingil)
yazılı bir pankart sallamıştır. Bu, Cumhurbaşkanı’nın kendisi tarafından dile
getirilen ve bolca reklâmı yapılan bir ifadeyi ima etmektedir. Daha önce yaygın
olarak yorumlanan ve medyada geniş şekilde alan, internette de çokça dolaşan ve
gösterilerde slogan olarak kullanılan söz konusu ifadeden dolayı başvurucu
derhâl durdurulmuş ve kendisine Cumhurbaşkanı’na hakaret etmekten dolayı 30
Avro para cezası verilmiş;ancak bu ceza ertelenmiştir. Başvurucunun ifade
özgürlüğünün ihlal edildiği iddiası üzerine AİHM, bir ifadenin, özellikle hitap
edilen kişinin statüsü, başvuranın kendi konumu, geçmişte kullanılan bir
cümlenin tekrarlanma biçimi ve bağlamı dikkate alınarak, davanın bütünselliği
içerisinde incelenmesi gerektiğini vurgulamıştır. AİHM; Cumhurbaşkanı
tarafından dillendirilen bu ifadenin tekrar edilmesinin, ne Cumhurbaşkanı’nın
yaşamını veya onurunu hedef aldığını ne de basit bir biçimde kendisi aleyhinde
karşılıksız bir şahsî saldırı anlamına geldiğini belirtmiştir. AİHM'e göre,
davacı tarafından kullanılan ve medyada geniş şekilde yer alan kaba bir ifadeyi
kendi hesabına kullanan başvurucunun eleştirisi de nezaketsiz sayılabilecek bir
hiciv yoluyla ifade etme olarak kabul edilmelidir. Bu bağlamda AİHM, hicvin,
temelinde yatan gerçekliği abartılı ve bozulmuş bir şekilde sunan sanatsal bir
ifade ve sosyal bir yorumlama şekli olduğunu ve doğal olarak tahrik etme ve
kışkırtma amacı güttüğünü vurgulamıştır. Bu bağlamda AİHM, demokratik
toplumlarda çok önemli bir rol oynayan toplumsal tartışmalara ilişkin hiciv
yoluyla yapılan çıkışlar üzerinde caydırıcı bir etki doğurma ihtimali olduğu
gerekçesiyle başvurucunun cezalandırılmasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak
değerlendirmiştir (Eon/Fransa, §
57- 61).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; cezalandırılmasına neden olan kelimenin bir
televizyon yayınında davacı tarafından kullanıldığını, bunun üzerine davacının
çirkin bir söz söylediğini vurgulamak adına tırnak içine alınarak davacının
adıyla birlikte haberleştirilmesinin bir gazetecilik tekniği olduğunu
belirtmiştir. Ayrıca başvurucu; davacının kendisinin, kullandığı ifadenin
Azericede "yol gösterici"
anlamına geldiğini belirttiğini, ancak derece mahkemelerince olayların bağlamı
içerisinde değerlendirilmeden aleyhine manevi tazminata hükmedildiğini
belirterek ifade ve basın özgürlüklerinin; yargılama usullerine uyulmadan hüküm
tesisi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak
Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
22. Anayasa’nın
"Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının
şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
23. Anayasa’nın "Basın
hürriyeti" kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Başvurucunun yayınladığı haber nedeniyle 3 kuruş manevi
tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu Mahkeme kararı ile
başvurucunun ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
26. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ...gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
27. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
28. 6098 sayılı Kanun'un 49. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvuru konusu kararın
başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin
bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
(a)Demokratik Toplumda Basın Özgürlüğünün
Önemi
30. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade
özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28.
maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu
temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için
gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade
etmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli
ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Mehmet Ali Aydın, [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların
iletilmesi ile bunlara ilişkin bir kanaat oluşturulması için en iyi araçlardan
birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2),
B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63; Haci
Boğatekin (2), B. No: 2014/12162, 21/11/2017, § 38).
(b) Müdahalenin Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
31. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun kabul
edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir
müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun,
§§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§
70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).
32. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması,
başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini
göstermesi gerekmektedir (bkz. bazı farklılıklarla birlikte bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B.
No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı
Süreyya Önder, [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51). Orantılılık ise; bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,
§ 59).
33. Derece mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade
özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp
karşılamadığını değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak
bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57).
34. Anılan denetim sırasında Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere
yapılan müdahalenin gerekçesine odaklanır. Kamu makamlarının, temel hak ve
özgürlüklere -zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı olduğunu-
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymadan yaptıkları müdahalelerin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun kabul edilebilmesi
mümkün değildir. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa
Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan
müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).
(2) Somut Olayın
Değerlendirilmesi
35. Somut olayda davacı, başvuruya konu haberin yayınlanmasından
bir gün önce katıldığı bir televizyon programında Türk toplumunca kaba,
aşağılayıcı ve küçük düşürücü bir ifade olarak kabul edilen "pezevenk" ifadesi ile bazı kaba
sözleri kullanmış, daha sonra söz konusu ifadenin Azerbaycan Türkçesinde olumlu
bir anlamının bulunduğunu ifade etmiştir. Başvurucu gazete, ertesi gün bir
haber yayımlayarak davacının katıldığı televizyon programında kaba sözler
kullanılmasını eleştirmiş ve davacının ismini tırnak içine alarak "Pezevenk M." ifadesini
kullanmıştır. İlk derece mahkemesi davacının kişilik haklarına saldırıda
bulunulduğu kanaatine ulaşmış ve başvurucu aleyhine 3 kuruş manevi tazminata
hükmetmiştir.
36. Mevcut başvuruda ilk derece mahkemesi başvurucunun basın
özgürlüğü ile davacının şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir
denge sağlamalıdır (benzer değerlendirmeler için bkz Abuzer Demir ve Aslı Peksezer, B. No: 2016/73556,
23/10/2019, §§ 45, 47; Kenan Kıran ve
Ramazan Fatih Uğurlu, B. No: 2016/2884, 24/10/2019, § 48; Bekir Coşkun, §§ 44, 47, 48; Hakan Yiğit, § 61). İlk derece
mahkemesinin çatışan haklar arasında dengeleme yapabilmesi için;
1- Haber veya makalede yer alan ifadelerin kim tarafından
dile getirildiği,
2- Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile
ilgili kişinin önceki davranışları; basının sıkı denetiminde olup olmadığı;
katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş
ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı
3- Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan
ifadelerin türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları
4- Haber veya makalenin yayımlanma şartları
5- Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, genel yarara
ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin
düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
6- Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve
konunun güncel olup olmadığı
7- Haber veya makalede yer alan ifadelerin olgusal temele
dayalı olup olmadığı, ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince
desteklenip desteklenmediği
8- Başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin
bulunduğu durumlarda başta meslek ahlakına saygı gösterme, doğru ve güvenilir
bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etme ödevi olmak üzere
basın mensuplarının kendiliğinden uymaları gereken zorunlu sınırlara, ödev ve
sorumluluklara uygun davranıp davranmadıkları
9- Haber veya makalede dile getirilen düşüncelere cevap
verme olanağının bulunup bulunmadığı
10- Haber veya makalenin hedef aldığı kişilerin hayatı
üzerindeki etkileri
kriterlerini elindeki olaya uygulaması gerekir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184,
16/7/2004, § 41; Ergün Poyraz (2) [GK],
B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir
Sağdıç, [GK], B. No:
2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner
(2), §§ 66-73; basının sorumluluğuna ilişkin bkz. Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017,
§§ 47-48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık
Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61).
37. Buna karşın somut olayda ilk derece mahkemesi, başvurucu
tarafından yayınlanan haberi yayımlandığı bağlamdan ve haber içerisinde geçen
bir kelimeyi yazının bütününden kopartarak olayın ve yazının bütünselliğini
gözetmeksizin bir değerlendirme yapmıştır (Nilgün
Halloran, § 52; Önder Balıkçı, B.
No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45). Mahkeme, başvurucunun basın özgürlüğü ve bu
bağlamda ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibar hakkı arasında bir
denge kurmaya çalışmamış; haberden bir ifadeyi çekerek yalnızca soyut bir
değerlendirmeyle söz konusu ifadenin tahkir edici ve küçük düşürücü olduğuna,
haberin bilgilendirme amacının ötesinde bulunduğuna karar vermiştir.
38. Davacının kullandığı ifadelerin davacıya yönelik olarak
kullanılmasının, davacının şeref ve itibarını hedef aldığı açıktır. Bununla birlikte
başvuruya konu haberde, esas itibariyle davacının katıldığı televizyon
programında hakaretamiz ifadeler kullanıldığına ve bu durumun programı
izleyenlerin tepkisine neden olduğuna dikkat çekilmek istendiği
anlaşılmaktadır. Nitekim haberde davacı ile birlikte programa katılan diğer
kişiler de eleştirilmiştir. Dolayısıyla haberin bütününe bakıldığında
başvurucunun davacıyı doğrudan ve keyfî biçimde hedef aldığı söylenemez.
39. İkinci olarak davacı, ihtilaf konusu kelimeyi katıldığı
televizyon programında birden çok kez tekrarlamış; kelimenin kaba anlamı
dışında bir anlamı daha olduğunu vurgulamıştır. Davacı canlı yayınlanan bir
programda dile getirdiği söylemleri sonucunda düşüncelerini gazetecilerin ve
vatandaşların tartışmasına açmıştır. Dolayısıyla dava konusu sert söylemin bir
ölçüde davacının önceki davranışından kaynaklandığı kabul edilmelidir.
40. AİHM'in sıklıkla vurguladığı ve Anayasa Mahkemesinin de pek
çok kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden
olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan
birini teşkil eden ifade hürriyeti, sadece kabul gören veya zararsız yahut
kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok
edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Bekir Coşkun, § 52).
41. Başvurucu yayınladığı haber ile davacı tarafından sarf
edilen ve kamuoyunun tepkisini çeken bir ifadeyi tekrarlayarak davacıyı
kendisinin kullandığı üslupla yermeyi amaçlamıştır. Dolayısıyla başvurucu
tarafından yayımlanan haberin kışkırtıcı
bir yanının olduğu kabul edilmelidir. Ancak yerme türündeki ifade biçimine
karşı yapılan müdahalelerin dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Zira, bu ifade
biçimlerinin doğasından kaynaklanan; abartılı ve kimi zaman saygı sınırlarını
zorlayan bir yönü vardır. Yerme, karşısındaki kişiyi tahrik etmeyi ve
kışkırtmayı amaçlayan bir ifade ve toplumsal eleştiri türü olarak karşımıza
çıkar. Bu ifade türünün kullanımına karşı tazminata hükmedilmesi, demokratik
toplumların olmazsa olmazı olan kamusal sorunların serbestçe tartışılmasında
oldukça önemli bir rol oynayan yerme niteliğindeki ifade biçimleri üzerinde
caydırıcı etki yapabilir.
42. Zira yaptırıma maruz kalma endişesinin kişiler üzerinde
kesintiye uğratıcı bir etkisi vardır ve kişinin bu etki altında ileride düşünce
açıklamalarından veya basın faaliyetlerini yapmaktan imtina etme riski
bulunmaktadır. Dolayısıyla başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesinin,
başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratacağı kabul edilmelidir.
43. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde bireylerin
anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu
olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz (Önder Balıkçı, § 47; Haci Boğatekin (2), § 49). Buna karşılık
yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin başvurucunun
mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir
ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili
ve yeterli bir gerekçe
ile ortaya koyduğunun kabul edilmesi mümkün olmamıştır.
44. Başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yapılan
müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde
güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
47. Başvurucu, ihlalin tespiti ile birlikte yeniden yargılama ve
1.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
48. Anayasa Mahkemesi başvurucunun gazetede yapılan bir haber
nedeniyle 3 kuruş tazminat ödemesine karar verilmesine ilişkin ilk derece
mahkemesi gerekçesinin ilgili ve yeterli olmadığı, bu nedenle başvurucunun
ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla
somut başvuruda ihlalin Mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
49. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden
yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel
başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması
gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan
kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri
gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
50. İfade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim sağladığı değerlendirildiğinden
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan
ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüklerinin
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/480, K.2016/262)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.257,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.