logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(S.S. [1.B.], B. No: 2017/4839, 29/9/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

S.S. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/4839)

 

Karar Tarihi: 29/9/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportörler

:

Burak Cenk İLHAN

 

 

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

S.S.

Vekili

:

Av. Çağlar YUMUŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yürütülen soruşturma kapsamında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutuklamaya karşı itiraz hakkının etkin olarak kullanılamaması, tutukluluk ve itiraz incelemelerinin duruşmalı incelenip karara bağlanmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; kamu görevlisiyken hukuka aykırı olarak meslekten çıkarılması nedeniyle masumiyet karinesi, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile ayrımcılık yasağının; suçların şahsiliği ilkesine riayet edilmemesi, tutukluluğa itiraz üzerine verilen karara karşı başka mahkemeye başvuru yolu bulunmaması ve haksız yere suçlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; hayati risk oluşturan sağlık sorunlarına rağmen tutukluluk hâlinin devam ettirilmesi ve dışarıda tedavi imkânının engellenmesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/1/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

10. Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) tabip albay olarak çalışan başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 2/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

11. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 9/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüphelilerin üzerine yüklenen Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya değiştirmeye teşebbüs eyleminin yakın ve somut bir tehdit olarak devam ediyor olması, 20/07/2016 tarihi itibariyle tüm ülke genelinde bu eylem nedeniyle Olağanüstü Hal ilan edilmesi, şüphelilerin saklanma veya kaçma şüphesini uyandıran somut olguların varlığı (aynı suç kapsamında soruşturulan bir kısım şüphelilerin kaçmış olması) fiilin kanunda karşılığı olan cezanın miktarı, suçların CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5.maddesinde yer alan tutuklamaya ilişkin şartların gerçekleştiği dikkate alınarak adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla şüphelilerin CMK'nın 100. vd. maddeleri gereğince ayrı ayrı tutuklanmasına ... [karar verildi.]"

12. Başvurucu hakkında çeşitli tarihlerde dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

13. Son olarak Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda 27/12/2016 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Şüphelilerin üzerlerine atılı suçların niteliği, vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya değiştirmeye teşebbüs eyleminin yakın ve somut bir tehdit olarak devam ediyor olması, 20/07/2016 tarihi itibariyle tüm ülke genelinde bu eylem nedeniyle Olağanüstü Hal ilan edilmesi, şüphelilerin saklanma veya kaçma şüphesini uyandıran somut olguların varlığı (aynı suç kapsamında soruşturulan bir kısım şüphelinin kaçmış olması) fiilin kanunda karşılığı olan cezanın miktarı, suçun CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve tahliyeyi gerektirir yeni bir delil elde edilmemiş olması dikkate alınarak CMK. nun 108. maddesi yollamasıyla CMK' nun 100ve devamı maddeleri gereğince şüphelilerin tutukluluk halinin devamına... [karar verildi.]"

14. Başvurucunun anılan karara itirazı Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 16/1/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

15. Başvurucu 18/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Başvurucunun tedbir talebinde de bulunması üzerine tutulduğu Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Kurum) Anayasa Mahkemesince yazılan 24/1/2017 tarihli müzekkereyle başvurucunun sağlık durumu nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında tutulup tutulamayacağı hususunda Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen bir rapor bulunup bulunmadığı, başvurucunun bu amaçla Adli Tıp Kurumuna sevkinin yapılıp yapılmadığı ve sevk talebinin olup olmadığı, tutulma koşulları, tedavi süreci ile acil sağlık hizmetlerinden faydalanma imkânının bulunup bulunmadığı Kurumdan sorulmuştur.

17. Kurumdan gelen 26/1/2017 tarihli yazıda özetle başvurucunun Kuruma getirildiği 25/8/2016 tarihinden itibaren ceza infaz kurumunda kalıp kalamayacağı yönünde bir rapor talebi ile Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilmiş bu yönde bir karar bulunmadığı belirtilmiştir. Kurum ayrıca başvurucunun çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle Kurum tabibi tarafından farklı tarihlerde muayenesinin yapılarak çeşitli ilaçların kendisine reçete edildiğini, göğüs ağrısı şikâyeti kapsamında sevk edildiği Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki 13/12/2016 tarihli muayenesinin ardından önerilen operasyonun başvurucu tarafından reddedilmesi üzerine ilaç reçete edilerek kullanmasının sağlandığını, başvurucunun acil sağlık hizmetlerinden yedi gün yirmi dört saat yararlanabildiğini, revir, kantin, telefon, açık görüş ve avukatı ile görüşme, berber, çamaşırhane gibi tüm hizmetlerden -Kurumlarının güvenlik ve fiziki imkânları da dikkate alınarak- faydalandırıldığını belirtmiştir.

18. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonu 2/2/2017 tarihli ara kararı ile başvurucunun -sağlık hizmetlerine erişim imkânına sahip olduğu ve ceza infaz kurumunda tutulma koşullarının yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike oluşturmadığının anlaşılması nedeniyle-"sağlık durumu ve tutulma koşulları nedeniyle yaşamı ya da maddi veya manevi bütünlüğünün tehlike altında olduğu gerekçesiyle tedbiren tahliye talebinin reddine" karar vermiştir.

19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6/11/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

20. İddianamede FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir. Devamında ise örgütün GATA yapılanmasına ilişkin unsurlara yer verilmiş ve başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde bulunduğu ileri sürülmüştür. İddianamede yer alan ve belirtilen suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Soruşturma aşamasında alınan tanık ifadelerine göre;

- FETÖ/PDY üyeliği kapsamında kendisi hakkında da soruşturma yürütülen tanık A.S.Ö. bir grup kişi ile birlikte 2009 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne geziye gittiğini, New York’ta bulunan örgüte ait kolej ve okulları gezdiklerini, akabinde Pensilvanya’ya geçtiklerini, burada örgüt lideri Fethullah Gülen ile görüşmek için bulundukları bekleme salonunda o dönemde Elazığ Asker Hastanesinde askerî doktor olarak görev yapan başvurucuyla karşılaştıklarını, üç saat kadar evde kaldıklarını ifade etmiş ve başvurucuyu fotoğraf üzerinden teşhis etmiştir.

- Tanık A.A. başvurucunun Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki örgüt yapılanmasının genişlemesi için örgütle iltisaklı kişilerce askerî okullara öğrenci alımında sürekli olarak görevlendirildiğini beyan etmiştir. Tanık A.A. nın beyanının ilgili kısmı şöyledir:

 “…Radyoloji Anabilim Dalı Başkanlığında görevli olan V.A., B.K., U.B., 25 Temmuz 2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile TSK’dan ihraç edilen B.B. ve darbe girişimi sonrası tutuklanan Doç. Tbp. Alb. S.S.[Başvurucu] tarafından klinikte bu amaçla işbirliği oluşturuldu ve gelecekteki akademik personel kadrolarını şekillendirmek amacıyla kendi adamları klinikten çıkan tüm yazılara yazıldı… Özellikle askeri okullardaki yapılanmayı sağlamak ve kendi adamlarını yerleştirmek için askeri öğrenci alımlarında sürekli aynı personeller görevlendirilmiştir. Bu amaçla V.A., B.K., Doç. Tbp. Alb. S.S. ve U.B., askeri öğrenci alımlarında görev yapmışlardır. Hatta 2011 yazında Ankara’da olan askeri öğrenci alımlarına, o zaman Balıkesir Asker Hastanesinde görevli olan Tbp. Bnb. S.H. görevlendirilmiş olup, onun yerine heyet açısından kritik bir hastane olan Balıkesir Asker Hastanesine ise başka bir uzman doktor görevlendirilmişti…”

ii. Başvurucunun kırk iki bilimsel yayın yaptığı, bu yayınlardan bir kısmının örgütle iltisaklı kişilerle birlikte yapıldığı ve başvurucunun örgütün yayın ağı tarafından desteklendiği ileri sürülmüştür.

iii. Diğer yandan başvurucunun eşinin örgüt mensuplarının kullandığı belirtilen kriptolu haberleşme programı Bylock kullanıcısı olduğu ifade edilmiştir.

21. Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 13/11/2017 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2017/164 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

22. Mahkeme 28/2/2018 tarihinde başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu savunmasında özetle tanık A.S.Ö.yü Elazığ'da görev yaparken tanıdığını, adı geçen kişinin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak için hakkında tanık olarak ifade verdiğini, bu ifadenin gerçekleri yansıtmadığını zira 2009 yılında değil 2008, 2010 ve 2012 yıllarında bilimsel kongre için Amerika Birleşik Devletleri'ne gittiğini ancak Fethullah Gülen'le görüşmediğini, diğer tanık A.A.nın ise kişisel husumet ve kurum içi mesleki rekabete dayalı olarak hakkında yalan beyanda bulunduğunu, askerî okullara öğrenci alımında sınırlı sayıda ve isteği dışında görevlendirildiğini belirtmiş; son olarak eşinin Bylock programını kullanmadığını ileri sürmüştür.

23. Mahkeme aynı tarihte başvurucunun tahliyesine ve hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. Tahliye kararının gerekçesi şöyledir:

"...Sanığın üzerine atılı eylem nedeniyle delillerin önemli ölçüde toplanmış olması, sanığın tutuklu kaldığı süre, sanığın gelinen kovuşturma aşaması itibariyle kaçma, gizlenme ya da delilleri karartması hususunda somut olguların bulunmayışı hususları dikkate alınarak, sanık başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal salıverilmesine... [karar verildi.]"

24. Dosya kapsamından başvurucunun öncelikle görevden uzaklaştırıldığı, daha sonra olağanüstü hal kanun hükmünde kararname (KHK) ile kamu görevinden ihraç edildiği anlaşılmaktadır.

25. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. İlgili hukuk için bkz. Özcan Güney, B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 30-38; Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56 ve Ahmet Özdoğan, B. No: 2017/26326, 9/1/2019, § 21.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu; suç işlediğine dair herhangi bir delil olmamasına ve tutuklama şartlarının bulunmamasına rağmen tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tutuklanmasında özel hayatı ile ilgili fişlemelere dayanılması nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

30. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

31. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Uygulanabilirlik Yönünden

33. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191).

34. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

35. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden

 (a) Genel İlkeler

36. Genel ilkeler için bkz. Özcan Güney, §§ 57-62.

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

38. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

39. Başvurucu hakkında verilen tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında, kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğuna genel olarak değinildiği görülmektedir (bkz. §§ 11, 13).

40. İddianamede ise başvurucunun örgütle iltisaklı olduğuna ilişkin iki tanık beyanına, başvurucunun yaptığı bilimsel yayınlardan bir kısmının FETÖ/PDY üyeliğinden hakkında soruşturma/kovuşturma yürütülen kişilerle birlikte yapıldığı ve başvurucunun örgütün yayın ağı tarafından desteklendiği değerlendirmesine, son olarak da başvurucunun eşinin örgüt mensuplarının kullandığı belirtilen kriptolu haberleşme programı Bylock kullanıcısı olduğu tespitine dayanılmıştır.

41. Somut olayda başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğuna ilişkin tanık beyanları (bkz. § 20) gözetildiğinde başvurucunun tutuklanması yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğuna dair Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği tespitinde bir isabetsizlik olmadığı sonucuna varılmıştır (tanık beyanlarına ilişkin benzer değerlendirmeler için bkz. Selçuk Özdemir, § 75).

42. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272).

43. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

44. Somut olayda Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin bulunmasına, üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardan olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

45. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

47. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da bu hakka dair (13. ve 19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

48. Başvurucu, ilgili ve yeterli gerekçeler olmadan tutukluluğunun devam ettirildiğini belirterek tutukluluğunun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.

49. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

50. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 28/2/2018 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucu yönünden anılan içtihattan ayrılmayı gerektirir bir durum olmadığı anlaşılmıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutuklamaya Karşı İtiraz Hakkının Etkin Olarak Kullanılamadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

52. Başvurucu, tutukluluğa itiraz üzerine verilen karara karşı başka mahkemeye başvuru hakkı olmaması dolayısıyla mahkemeye erişim hakkının engellendiği için adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

53. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

b. Değerlendirme

54. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

55. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

56. Sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı, tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar Anayasa Mahkemesince birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).

57. Somut başvuruda benzeri mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

59. Başvurucu, tutukluluk ve itiraz incelemelerinin duruşmalı incelenip karara bağlanmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

60. Bakanlık görüşünde özetle başvurunun esasına ilişkin değerlendirmeden önce Anayasa Mahkemesinin Salih Sönmez ve Selahattin Demirtaş ([GK], B. No: 2016/25189, 21/12/2017) kararlarından ve başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi bağlamında açmış olduğu bir davanın bulunmamasından hareketle söz konusu şikâyet bakımından başvuru yollarının tüketilmemesi sebebiyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerektiğinin değerlendirildiği belirtilmiş; esasa ilişkin olarak ise başvurucunun tutuklandığı suçun silahlı terör örgütü üyeliği olduğu, bu suçun23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin KHK ile aynı tarihli ve 29783 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında KHK'yla getirilen düzenlemeler doğrultusunda tutukluluk durumunun dosya üzerinden değerlendirilebilecek suçlardan olduğu gözetilerek yapılan tutukluluk değerlendirmelerinin kanuni çerçeve içinde gerçekleştirildiği, darbe teşebbüsü sonrasında yargı mercileri bakımından ülke genelinde devam eden soruşturma ve kovuşturmalar çerçevesinde ortaya çıkan ağır iş yükü, bu süreç içinde gerek yargı mercilerinde gerekse emniyette birçok personelin kamu görevinden uzaklaştırılmış olması da gözönünde bulundurulduğunda başvurucunun tutukluluk hâlinin on dokuz ay boyunca dosya üzerinden verilen kararlarla sürdürülmesinin durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğunun değerlendirildiği ifade edilmiştir.

61. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında özetle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi ve devamında düzenlenen tazminat imkânı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline yönelik olarak yapılan bireysel başvuru neticesinde ödenmesi gereken tazminatların birbirinden farklı olduğunu, on dokuz ay boyunca hâkim/mahkeme huzuruna çıkmadan ceza infaz kurumunda kaldığını, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru konusunda vereceği kararın başka bir mahkeme tarafından verilecek olan karardan çok daha önemli olduğunu belirtmiştir.

b. Değerlendirme

62. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

63. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

64. Anayasa Mahkemesi Salih Sönmez kararında tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılması ve/veya makul sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetini incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararda başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağı ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş, bu durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.

65. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır (Salih Sönmez, §§ 162-177).

66. Somut olayda başvurucu 9/8/2016 tarihinde tutuklanmış ve tutuklandıktan sonra ilk kez kovuşturma aşamasında 28/2/2018 günü yapılan duruşmada mahkeme önüne çıktığı anlaşılmıştır. Başvurucunun hâkim/mahkeme önüne çıkmadığı süre 1 yıl 6 ay 19 gündür. Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

67. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk ve itiraz incelemelerinin duruşmalı incelenip karara bağlanmadığı iddiası ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

68. Başvurucu, hayati risk oluşturan sağlık sorunlarına rağmen tutukluluk hâlinin devam ettirilmesi ve dışarıda tedavi imkânının engellenmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

69. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

70. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 17. maddesi çerçevesinde kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerekir.

71. Somut olayda başvurucunun tedbir talepli başvurusu ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesince, tutulma koşulları, tedavi süreci ve acil sağlık hizmetlerinden faydalanma imkânı bulunup bulunmadığı Kuruma sorulmuştur. Kurum cevabında başvurucunun çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle Kurum hekimi tarafından farklı tarihlerde muayenesi yapılarak çeşitli ilaçların kendisine reçete edildiği, göğüs ağrısı şikâyeti nedeniyle sevk edildiği hastanede muayenesinin ardından önerilen operasyonun başvurucu tarafından reddedildiği, başvurucunun acil sağlık hizmetlerinden yedi gün yirmi dört saat yararlanabildiği, revir, kantin, telefon, açık görüş ve avukatı ile görüşme, berber, çamaşırhane gibi tüm hizmetlerden -Kurumlarının güvenlik ve fiziki imkânları da dikkate alınarak- faydalandırıldığı belirtilmiştir.

72. Başvurucunun sağlık durumu ve tutulma koşulları dikkate alındığında başvurucunun ceza infaz kurumunda kalmasının yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike oluşturmadığı anlaşılmaktadır.

73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

74. Başvurucu, suçların şahsiliği ilkesine riayet edilmediğini ve haksız yere suçlandığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

75. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

76. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

77. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun söz konusu şikâyetlerine ilişkin olarak hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

78. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Kamu Görevinden Çıkarılmaya İlişkin İddialar

1. Başvurucunun İddiaları

79. Başvurucu; yargılama yapılmadan terör örgütleriyle ilişkisi bulunduğu değerlendirilerek kamu görevinden çıkarılması nedeniyle masumiyet karinesinin, bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecek olmasının çocuklarının da hayatını etkileyecek olması nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

80. Bakanlık, bu konuda görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

81. Başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği, ilke olarak Anayasa Mahkemesine başvurunun yapıldığı tarihteki duruma bakılarak değerlendirilir. Ancak Anayasa Mahkemesi bazı durumlarda bireysel başvuru yapıldıktan sonra oluşturulan yeni başvuru yollarının tüketilmesi gerektiğine de karar verebilir. Özellikle belli bir konudaki yapısal ve sistemik sorunlara çözüm bulmak amacıyla sonradan oluşturulmuş bir yol söz konusu ise ikincillik ilkesi, o konudaki temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının -bu yol vasıtasıyla- öncelikle idari ve yargısal makamlarca değerlendirilmesine imkân tanınmasını gerekli kılabilir.

82. 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında KHK’nın 1. maddesiyle Anayasa'nın 120. maddesi kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla onaylanan olağanüstü hâl kapsamında, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK'ca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan KHK hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere komisyon kurulmuştur. Sonradan oluşturulan bu başvuru yolunun ulaşılabilirlik açısından ve başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi yönünden etkili bir kanun yolu olup olmadığı Anayasa Mahkemesince incelenmiş ve bu kanun yolunun tüketilmesi gereken bir başvuru yolu olduğu ifade edilmiştir (Remziye Duman, B. No: 2016/25923, 20/7/2017, §§ 39-47).

83. Somut olayda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu sonucuna varılmıştır.

84. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutuklamaya karşı itiraz hakkının etkin olarak kullanılamaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Kamu görevinden çıkarılmaya ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(S.S. [1.B.], B. No: 2017/4839, 29/9/2020, § …)
   
Başvuru Adı S.S.
Başvuru No 2017/4839
Başvuru Tarihi 18/1/2017
Karar Tarihi 29/9/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yürütülen soruşturma kapsamında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutuklamaya karşı itiraz hakkının etkin olarak kullanılamaması, tutukluluk ve itiraz incelemelerinin duruşmalı incelenip karara bağlanmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; kamu görevlisiyken hukuka aykırı olarak meslekten çıkarılması nedeniyle masumiyet karinesi, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile ayrımcılık yasağının; suçların şahsiliği ilkesine riayet edilmemesi, tutukluluğa itiraz üzerine verilen karara karşı başka mahkemeye başvuru yolu bulunmaması ve haksız yere suçlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; hayati risk oluşturan sağlık sorunlarına rağmen tutukluluk hâlinin devam ettirilmesi ve dışarıda tedavi imkânının engellenmesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 91
5237 Türk Ceza Kanunu 314
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 12
10
2797 Yargıtay Kanunu 46
3713 Terörle Mücadele Kanunu 5
3
2
1
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 271
100
268
161
153
141
109
108
105
101
KHK 685 Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 1
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi