TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İLHAN AKILLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/5223)
|
|
Karar Tarihi: 13/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M.Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
İlhan AKILLI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tek kişilik odada
tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, darbe teşebbüsü sonrasında Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan 21/7/2016
tarihinde tutuklanarak Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
yerleştirilmiştir.
10. Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve
Gözlem Kurulunun 19/9/2016 tarihli kararıyla başvurucunun kurum güvenliği
gerekçesiyle tek kişilik odaya alınmasına karar verilmiştir.
11. İdare ve Gözlem Kurulunun kararına karşı yapılan
itiraz Eskişehir İnfaz Hâkimliğinin 6/12/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
Anılan karar Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/12/2016 tarihli kararıyla
kesinleşmiştir.
12. Anılan karar başvurucuya 22/12/2016 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucu 23/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Başvurucunun 6/2/2018 tarihinde FETÖ/PDY'ye üye olma
suçundan mahkûmiyetine ve tahliyesine karar verilmiştir. Mahkûmiyet kararına
ilişkin istinaf incelemesi devam etmektedir.
14. Anayasa Mahkemesi Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun
barındırılma koşullarına ilişkin bilgi ve belge talep etmiştir. Ceza İnfaz
Kurumu tarafından gönderilen bilgiler ile Bakanlık tarafından bildirilenler
ışığında başvurucunun barınma koşulları şu şekildedir:
i. Başvurucu tahliye edilene kadar 19/9/2016-6/2/2018
tarihleri arasında tek kişilik odada barındırılmıştır.
ii. Başvurucunun barındırıldığı tek kişilik odaların her birinin
7,98 m2 ile 12,17 m2 arasında değişen kullanım alanı olup
buna ek olarak 3.25 m2lik alanda tuvalet ve banyo alanı
bulunmaktadır.
iii. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumuna kabulünden buradan
tahliye edildiği tarihe kadar toplamda 60 kez yakınlarıyla, 20 kez avukatıyla
görüşmüştür. Yakınlarıyla yaptığı görüşmelerin 55'i ve avukatıyla yaptığı
görüşmelerin 16'sı başvurucu tek kişilik odaya alındıktan sonra
gerçekleşmiştir. Ayrıca başvurucu, 34'ü tek kişilik odaya alındıktan sonra
olmak üzere 37 kez de yakınlarıyla telefonla görüşmüştür. Başvurucu, Ceza İnfaz
Kurumunda barındırıldığı süre boyunca kütüphaneden yararlanmayı talep etmiş,
bunun üzerine kendisine toplamda 68 kitap verilmiştir. Başvurucu, Ceza İnfaz
Kurumunda bulunduğu sürede birçok defa kantin ve alışveriş imkânlarından
faydalanmıştır. Bu yönüyle açık ve kapalı görüş, telefonla görüşme yapabilme,
avukatla görüşebilme, sosyal imkânlardan faydalanma hakları kısıtlanmadan
başvurucuya tanınmıştır.
iv. Başvurucu 19/9/2016-6/2/2018 tarihleri arasında her
gün düzenli olarak havalandırma imkânından faydalandırılmıştır.
19/9/2016-1/12/2017 tarihleri arasında havalandırma imkânından tek başına,
1/12/2017-6/2/2018 tarihleri arasında aynı bölümde ve aynı suç grubundan
barındırılmakta olan diğer tutuklu ve/veya hükümlülerle birlikte ortak bir
avluyu kullanmak suretiyle havalandırma hakkından günde 1 saat
faydalandırılmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. İlgili hukuk için bkz. Raşit Konya, B. No:
2017/26780, 28/6/2018, §§ 15-30; Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019,
§§ 14-31.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık görüşü
17. Başvurucu, hukuka aykırı şekilde tek kişilik odada
tutulması ve havalandırma hakkından yararlanma süresinin sınırlandırılması
nedeniyle kötü muamele yasağının, kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
18. Bakanlık görüşünde, başvurucunun süresinde
yapılmadığı bildirilmiş bunun yanı sıra havalandırma alanını kullanabildiği,
telefonla görüşme hakkı sırasında aile fertleri ve avukatları ile belli
periyotlarla görüşebildiği, barındırıldığı tek kişilik odanın hücre olmadığı ve
oda içerisinde yeterli fiziki imkanların bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca somut
olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu
kişi üzerindeki etkisi birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun tek kişilik
odada tutulmasının asgari ağırlık eşiğini aşan bir muamele olarak değerlendirilmesinin
mümkün olmadığı, bu itibarla başvurucunun şikayetlerinin açıkça dayanaktan
yoksun olduğu görüşünü bildirilmiştir.
19. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında özetle,
başvurunun 30 günlük başvuru süresi içinde yapıldığını, tek kişilik odada
tutulmasına ilişkin kararların mevzuata aykırı olarak alındığını, kararların
hukuka aykırı ve gerekçesiz olduğunu, uygulamanın kötü muamele teşkil ettiğini
belirtmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının tamamı kötü muamele yasağı
kapsamında değerlendirilmiştir.
22. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
23. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte
ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının
mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti
Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını
tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı
şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına
ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No:
2013/3550, 19/11/2014, § 33).
24. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar,
ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz
ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler
kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, §
90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal,
B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla
birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda
sahip olunan haklar sınırlanabilir. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet
veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak
şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana,
§§ 35, 36).
25. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul
edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu
idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi
yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza
infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden
mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar
geniş bir alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların
mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem
seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan
Günana, §§ 37, 39).
26. Yukarıda ifade edilen tüm hususlara ilave olarak bir
muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi
için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Her olayda asgari
eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak
değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal
etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem
taşımaktadır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).
27. Ceza infaz kurumlarında hükümlü ya da tutuklu
statüsüyle tutulan kişilerin hücre hapsine alınmasının ya da diğer
tutulanlardan ayrılmasının tek başına Anayasa'nın 17. maddesine aykırı bir
durum oluşturmadığı Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirtilmiştir.
Buna göre disiplinin sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi
diğer tutulan kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılması
mümkündür (Turan Günana § 43; Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100,
16/2/2017, § 39). Ayrıca tek başına tutma tedbirinin sadece güvenlik veya
disiplini sağlama kaygısıyla değil mahpusların devam eden soruşturmalarda
hileli iş birliği yapmalarını veya dışarıdakilerle yeni bir suç işlemek için iş
birliği yapmalarını önleme gibi amaçlarla uygulanması da mümkündür (Raşit
Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018, § 44).
28. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma
koşullarını değerlendirirken başvurucu tarafından ileri sürülen somut olaylara
ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve bu kapsamda
önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte
değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana, § 38).
Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği
ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi değerlendirilmelidir.
29. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul
edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik
bir odada tutulmaya ilişkin koşullar olayın kendine özgü koşullarına göre kötü
muamele yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bununla
birlikte bu koşulların söz konusu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve
özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin
ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir (Raşit
Konya, § 50).
30. Başvurucunun barındırılma koşullarına ilişkin olarak
Bakanlığın sunduğu ve Anayasa Mahkemesince Ceza İnfaz Kurumundan istenen
bilgiler incelendiğinde başvurucunun toplam 1 yıl 5 aya yakın süre tek kişilik
odada tutulduğu, barındırıldığı tek kişilik odaların her birinin 7,98 m2 ile 12,17 m2 arasında değişen kullanım alanı
olup 3.25 m²lik alanda tuvalet ve banyo bulunduğu, başvurucunun avukat ve
ziyaretçi görüşleri ile telefon hakkını kısıtlama olmaksızın kullandığı, on beş
ay süre ile tek başına da olsa her gün düzenli olarak havalandırma imkânından
yararlandırıldığı anlaşılmıştır.
31. Koşullar değerlendirildiğinde başvurucunun tutulduğu
odanın hücre statüsünde bir oda olmadığı, büyüklüğü, havalandırma penceresi,
tuvalet ve duş için ayrılmış uygun ve yeterli bölümleri olduğu dikkate
alındığında odanın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen
Avrupa Cezaevi Kurallarına (Raşit Konya, §§ 14-27) uygun olduğu
anlaşılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Raşit Konya, § 46; Timur
Demir, § 45).
32. Başvurucu, açık havaya çıkma imkânından diğer
tutuklu/hükümlülerle ortak bir avluyu kullanmak suretiyle günde bir saat, on
beş ay ise tek başına yararlanmıştır. Diğer yandan başvurucu, tek başına
tutulduğu süre boyunca ailesi ve avukatı ile çok sayıda açık ve kapalı görüş
gerçekleştirmiştir.
33. Başvurucunun tek başına havalandırmaya çıkarıldığı
sürenin on beş ay ile sınırlı olması ve sonrasında tahliye edilmiş olması
dikkate alındığında toplamda 1 yıl 8 ay tek kişilik odada tutulmuş olmakla
birlikte ailesiyle ve dış dünyayla iletişimi bütünüyle kesilmeyen başvurucunun
duyusal ve sosyal olarak izole edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
34. Tek kişilik odada kalma ile diğer tutuklu/hükümlülerle
ve dış dünyayla iletişimin sınırlanması süresinin uzunluğu ve bu sürenin
tutulan kişi üzerindeki etkilerinin kötü muamele yasağı açısından aranan asgari
eşik seviyesine ulaşıp ulaşmadığı hususu, somut olaya özgü koşullar
çerçevesinde her başvurucuya veya başvurucunun her başvurusuna göre ayrı
değerlendirilmektedir. Somut olayda başvurucunun şikâyet ettiği tutulma
koşulları ve süresi bakımından söz konusu asgari eşik derecesinin aşılmadığı
sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin
bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/10/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.