TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAMATYADA SULUMANASTIR SURP KEVORK ERMENİ KİLİSESİ
SAHAKYAN NUNYAN ERMENİ MEKTEBİ VE MEZARLIĞI VAKFI BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/5986)
|
|
Karar Tarihi: 30/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Eşref Uğur ŞENOL
|
Başvurucu
|
:
|
Samatyada Sulumanastır
Surp Kevork Ermeni Kilisesi Sahakyan Nunyan Ermeni Mektebi ve Mezarlığı Vakfı
|
Vekili
|
:
|
Av. Bülent ÖZTÜRK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, taşınmazların imar durumunun kamu hizmeti
alanı olarak belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 20/4/2017 tarihinde yapılmışlardır.
3. Başvurulara ait başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular Komisyonlara sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Konularının aynı olması nedeniyle 2017/5988,
2017/6583, 2017/7502, 2017/8004, 2017/8441, 2017/8455, 2017/9353, 2017/11425,
2017/11730 ve 2017/13448 numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2017/5986
numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan bir
gayrimüslim cemaat vakfıdır.
9. Başvurucu Vakfın Fatih ilçesinin çeşitli
mahallelerinde yirmi adet taşınmazı bulunmaktadır. Bu taşınmazların imar
durumları, Fatih Belediyesi tarafından hazırlanan ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesince 4/10/2012 tarihinde tasdik edilen 1/1000 ölçekli koruma amaçlı
imar planına göre park ve dinlenme alanı olarak belirlenmiştir.
10. Başvurucu, bu işleme karşı Fatih Belediyesi nezdinde
itirazda bulunmuş; talebe cevap verilmeyince 3/4/2013 tarihinde İstanbul 3. ve
9. İdare Mahkemelerinde iptal davaları açmıştır.
11. Mahkemelerce davaların reddine karar verilmiştir.
Kararların gerekçesinde özetle şu hususlara değinilmiştir:
i. Uyuşmazlık konusu taşınmazların davaların konusu olan
plan yanında üst ölçekli planda da park ve dinlenme alanları olarak
belirlendiğine vurgu yapılmıştır.
ii. Mahkemelere göre imar hukukuna hâkim olan üst
derecedeki düzenlemelere bağlılık ilkesi gereğince alt ölçekli planların üst
ölçekli planlar ile uyumlu olması gerekmektedir.
iii. Bu çerçevede olayda dava konusu 1/1000 ölçekli
uygulama imar planının üst ölçekli plana uygun olarak düzenlenmiş olduğuna
işaret edilmiştir. Buna göre ilgili idaresince değiştirilmediği, geri
alınmadığı veya yargı yerlerince iptal edilmediği sürece alt ölçekli planın üst
ölçekli plana uygun olmak zorunda olduğu vurgulanmıştır. Mahkemelerce 1/5000
ölçekli nâzım imar planı dava konusu edilmeksizin yalnızca bu plana göre
hazırlanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planına yönelik olarak davaların
açılmış olduğu belirtilmiştir. Bu sebeple dava konusu işlemlerde hukuka
aykırılık görülmediği açıklanmıştır.
iv. Bunun yanında bazı kararlarda, imar planının
uygulanmasına yönelik parselasyon planı yapılması, imar durum belgesi
düzenlenmesi ve kamulaştırma gibi işlemlerin tesisi hâlinde bireysel işlem ile
birlikte dayanağını oluşturan düzenleyici işlemlerin iptalinin istenebileceği
belirtilmiştir.
12. Danıştay Altıncı Dairesi 7/6/2016 tarihinde kararları
onamış, başvurucunun karar düzeltme itirazları da 30/12/2016 tarihinde aynı
Daire tarafından reddedilmiştir.
13. Nihai kararlar başvurucu vekiline 3/4/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 20/4/2017 tarihinde bireysel başvurularda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 10.
maddesi şöyledir:
"Belediyeler; imar planlarının
yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık
imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi
sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas
alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde
kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına
tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar
programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis
edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde
kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık
bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere
ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller
kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye
kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam
eder."
16. 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinin 4/7/2019 tarihli
ve 7181 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâliyle üçüncü, dördüncü ve
beşinci fıkraları şöyledir:
"(Değişik üçüncü fıkra:
3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan
yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim
kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri
ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka
maksatlarla kullanılamaz.
Düzenleme ortaklık paylarının toplamı,
yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken
yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye
veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.
Herhangi bir parselden bir miktar
sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı,
kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır."
17. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B.
No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 24-29.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu; Belediyece uygulamaya geçirilen imar
planının kanunda öngörülen şekil şartlarına uygun olmadığını, düzenlenen 1/1000
ölçekli imar planının internet sitesinde ilan edilmediğini belirtmiştir.
Başvurucu; taşınmazlarının imar durumlarının gerekli araştırma ve uzun vadeli
planlama yapılmaksızın park alanı olarak belirlendiğini, Belediyenin bu
belirlemeyi yaparken şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uymadığını
ifade etmiştir. Başvurucuya göre kamu yararı ile mülkiyet hakkının korunması
arasında olması gereken adil denge bu müdahale ile bozulmuştur. Başvurucu bu
taşınmazların bulunduğu alanda kamunun ihtiyacını karşılayacak park alanı
olarak ayrılmış birçok yer olduğunu, söz konusu müdahale ile sosyal ve kültürel
çeşitlilik anlamında önemli bir rolü olan vakfın yaşatılması ihtiyacının
gözardı edildiğini belirtmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz.”
21. Somut olayda imar uygulamasına konu taşınmaz, tapuda
başvurucu adına tescillidir. Bu bağlamda tapuda kayıtlı olan taşınmazın
Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği açıktır.
22. Anayasa Mahkemesi bir taşınmazın uygulama imar
planında kamu hizmeti alanına ayrılmasının şikâyet edildiği Hüseyin Ünal (B.
No: 2017/24715, 20/9/2018, § 41) başvurusunda taşınmazın
kamulaştırılmadığı süreçte müdahalenin yol açtığı kısıtlamaları gözeterek
müdahaleyi mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde
incelemiştir. Başvuru konusu olayda da bu ilkeden ayrılmayı gerektirir bir
durum bulunmamaktadır.
23. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet
hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna
dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek
yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546,
2/2/2017, § 62).
24. Somut olayda müdahalenin ulaşılabilir, belirli ve
öngörülebilir nitelikte olan 3194 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerine (bkz. §§
15, 16) dayandığı anlaşılmaktadır.
25. 3194 sayılı Kanun'un 1. maddesinde, Kanun'un yerleşme
yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına
uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir. Kanun'un
belirtilen amacı çerçevesinde arazi ve arsaların düzenlemesi sırasında taşınmazın
imar durumunun park ve dinlenme alanı olarak belirlenmesi yönündeki müdahalenin
kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmelidir.
26. Son olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilmelidir.
27. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik
ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca
daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık
ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul
bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127,
22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
38).
28. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının
sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları
arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun
şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş
olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir
taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin
niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde
bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven,
B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501,
6/7/2017, § 71).
29. Anayasa Mahkemesi Hüseyin Ünal başvurusunda
ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede uygulama imar planının
onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine rağmen imar planında
kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması ve herhangi bir tazminat
da ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği kanaatine
ulaşmıştır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun
yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve
müdahalenin ölçülü olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 51-62).
30. Somut olay ise çeşitli yönleriyle anılan başvurudan
farklılaşmaktadır. Şöyle ki söz konusu başvuruda uygulama imar planında kamu
hizmetine ayrıldığı hâlde taşınmazın uzun süre kamulaştırılmamasından şikâyet
edilmiştir. Bu başvuruda ise başvurucunun böyle bir şikâyeti mevcut olmayıp
başvurucu esas itibarıyla bizatihi taşınmazın imar planında kamu hizmetine
ayrılması işleminden yakınmaktadır.
31. Ancak kamu makamlarının özellikle büyük şehirlerin
gelişmeleri gibi karmaşık ve zor bir alanda kendi imar politikalarını uygulamak
için geniş bir takdir alanı kullanmaları doğaldır (benzer yönde bkz. AYM,
E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013). Öte yandan imar planlarının hukuk kurallarına
uygun olup olmadığının değerlendirilmesi, bu alanda uzmanlaşmış derece
mahkemelerinin görevidir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında
delillerin değerlendirilmesi veya hukuk kurallarının yorumlanması ile ilgili
görevi ise yalnızca açık keyfîlik veya bariz takdir hatası içeren kararlar ile
sınırlıdır. Bu çerçevede bakıldığında derece mahkemelerince uyuşmazlık konusu
taşınmazların üst ölçekli planda da park ve dinlenme alanları olarak
belirlendiğini gerekçe gösterdikleri (bkz. § 11) dikkate alındığında bu
kararların açıkça keyfî olduğu veya bariz bir takdir hatası içerdiği söylenemez.
Bunun yanında başvurucuya söz konusu yargısal süreçte mülkiyet hakkının
gerektirdiği yeterli usule ilişkin güvencelerin de sağlanmış olduğu
görülmektedir.
32. Ayrıca bazı kararlarda imar planının uygulanmasına
yönelik parselasyon planı yapılması, imar durum belgesi düzenlenmesi,
kamulaştırma gibi işlemlerin tesisi hâlinde bireysel işlem ile birlikte
dayanağını oluşturan düzenleyici işlemlerin iptalinin istenebileceğine dikkat
çekildiği görülmektedir.
33. İmar durumu kamu hizmeti alanı olarak belirlenen
taşınmazlar yönünden Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerindeki diğer
güvencelere de uygun olarak ve makul bir süre içinde kamulaştırma yapılması
suretiyle taşınmazların gerçek değerleri üzerinden peşin olarak kamulaştırma
bedellerinin ödenmesi durumunda müdahalenin ihlal oluşturmayacağı kabul
edilmelidir. Buna karşın söz konusu taşınmazların belirli bir süre içinde
kamulaştırılması gerektiği, kamulaştırma süresinin uzamasının mülkiyet hakkının
tanıdığı yetkilerin kullanımı noktasında belirsizliğe yol açacağı ise
kuşkusuzdur. Somut olay bakımından başvurucunun henüz böyle bir şikâyetinin
olmadığı ve taşınmazların varlığını sürdürmesi bakımından fiilen kendisi
tarafından kullanılmasının gerekliliğine ilişkin somut bir açıklama
getirilmediği dikkate alındığında mevcut aşama itibarıyla müdahalenin kamu
yararı amacı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil
dengeyi bozmadığı ve ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla
başvurucunun salt taşınmazların imar durumlarının park ve dinlenme olarak
belirlenmesi işlemi ile ilgili olarak yaptığı şikâyet bakımından mülkiyet
hakkına yönelik açık bir ihlal bulunmamaktadır.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal
bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet
Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.