TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİNE HANIM TURHAN VE FATMA YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/6161)
|
|
Karar Tarihi: 9/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Emine
Hanım TURHAN
|
|
|
2. Fatma
YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. İsa
ÖZYİĞİT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurular, taşınmaza kamulaştırmasız el atılması nedeniyle
açılan davada tazminatın, taşınmazın davanın açıldığı tarihteki değeri esas
alınarak hesaplanması ve taşınmazın bir kısmı için ise süre aşımı gerekçesiyle
hiç tazminat hesaplanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının; davanın yaklaşık on
yıl sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, 2014/13196 başvuru numarasıyla kayıt altına
alınmıştır. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
7. Başvurucunun 17/1/2016 tarihinde öldüğünün tespit edilmesi
üzerine başvurunun başvurucuya yönelik bölümü hakkında ayırma işlemi yapılmış
ve 2017/6161 numaralı dosya üzerinden inceleme yürütülmüştür.
8. Başvurucunun mirasçıları 28/4/2017 tarihinde kayda giren
dilekçe ile başvuruya devam etmek istediklerini bildirmişlerdir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucular Emine
Hanım Turhan ve Fatma Yılmaz sırasıyla 1971 ve 1950 doğumlu olup Antalya ili Muratpaşa ilçesinde ikamet etmektedirler.
11. Manavgat ilçesi Örenşehir köyü Tepealtı mevkiinde kâin 856 parsel numaralı 4.700 m²
büyüklüğündeki taşınmaz, tapulama (kadastro) çalışması sonucu 14/6/1968
tarihinde tapu siciline kaydedilmiştir. Taşınmazın 2/8 oranındaki hissesi,
başvurucular murisi Emine Yılmaz adına tescil edilmiştir. Söz konusu taşınmaz
bu tarihten önce tapuya kayıtlı olmayıp zilyetlik hükümlerine göre üzerinde
tasarrufta bulunulmuştur. Taşınmazın 1.470 m²lik bölümünün üzerinde henüz tapuya
kaydedilmediği 1955 yılında Karayolları Genel Müdürlüğünce (KGM) yol
yapılmıştır.
12. Taşınmazın diğer 3.230 m²lik bölümüne 1993 yılında
Antalya-Alanya karayolu yapım çalışmaları sırasında KGM tarafından el
atılmıştır.
13. Başvurucular murisi ile diğer hissedarlar tarafından
31/5/2004 tarihinde Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme)
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açılmıştır. Mahkemece
görevlendirilen bilirkişi heyeti, 5/8/2006 tarihli raporlarla taşınmazın metre
kare birim fiyatını 200 TL ve taşınmazın toplam değerini 940.000 TL olarak
belirlemiştir. Mahkeme 10/10/2006 tarihli kararıyla 4/11/1983 tarihli ve 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38. maddesine dayanarak davayı reddetmiştir.
14. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi,
13/7/2010 tarihli kararıyla Mahkeme kararını bozmuştur. Daire, taşınmazın 1956
yılından önce el atılan (1.470 m²lik) bölümü yönünden 5/1/1961 tarihli ve 221
sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine
Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun uyarınca davanın iki yıllık
zamanaşımı süresinde açılmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararının sonucu
itibarıyla doğru olduğunu belirtmiş, kalan kısmı yönünden de işin esasının
incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
15. Başvurucular murisinin 14/8/2008 tarihinde vefat etmesi
nedeniyle mirasçılar 15/10/2010 tarihli dilekçe ile davaya devam edeceklerini
Mahkemeye bildirmişlerdir.
16. Davayı tekrar ele alan Mahkeme 3/5/2012 tarihli kararıyla
taşınmazın 400 m²lik kısmı için davayı kabul etmiş ve davacıların talebi
doğrultusunda ödemenin yapılmasına karar vermiştir.
17. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi
12/12/2012 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararını tekrar bozmuştur.
Kararın gerekçesinde, taşınmazın 3.230 m²lik bölümünün bedeline hükmedilmesi
gerektiği belirtilmiştir.
18. Davayı bir daha ele alan Mahkeme 11/4/2013 tarihli kararıyla
taşınmazın 3.230 m²lik kısmı için davayı kabul etmiş ve 516.800 TL bedel
karşılığı taşınmazın idare adına tesciline karar vermiştir.
19. Temyiz istemini inceleyen Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, bu
defa 7/10/2013 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararını vekâlet ücreti
yönünden düzelterek onamıştır. Aynı Daire, karar düzeltme istemini de 23/6/2014
tarihli ilamla reddetmiş ve karar aynı tarihte kesinleşmiştir.
20. Nihai karar 7/7/2014 tarihinde davacılara tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucular 6/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. İlgili hukuk için bkz. Esme
Yılmaz ve Gülsüm İnce, B. No: 2014/13196, 16/2/2017, § 21-22.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Taşınmazın 1470 m²lik
Bölümü İçin Tazminat Hesaplanmamasına İlişkin İddia
24. Başvurucular, taşınmazın 1956 yılından önce el atılan 1.470
m²lik bölümüne ilişkin tazminat isteminin 221 sayılı Kanun uyarınca iki yıllık
zamanaşımı süresinden sonra dava açıldığı gerekçesiyle reddi nedeniyle mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler."
26. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012
tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan
tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki
kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S.,
B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
27. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce
kesinleştiklerinin tespiti hâlinde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine
ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi
mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 32).
28. Somut olayda başvurucular murisinin de aralarında bulunduğu
hissedarlar tarafından açılan davada Mahkeme, 10/10/2006 tarihli kararıyla 2942
sayılı Kanun’un 38. maddesine dayanarak davayı reddetmiştir. Temyiz istemini
inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 13/7/2010 tarihli kararıyla ilk derece
mahkemesi kararını, taşınmazın 1993 tarihinde el atılan (3.230 m²lik) bölümü
yönünden bozmuş ise de 1956 tarihinden önce el atılan(1.470 m²lik) bölümü
yönünden, davanın 221 sayılı Kanun uyarınca iki yıllık zamanaşımı süresinde
açılmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararını sonucu itibarıyla doğru bularak
onamıştır. Dolayısıyla davanın, taşınmazın 1956 tarihinden önce el atılan
(1.470 m²lik) bölümünden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin kısmının Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce
kesinleştiği anlaşılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Taşınmazın Değerinin
Davanın Açıldığı Tarihteki Emsal Satışlara Göre Belirlenmesine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiası
30. Başvurucular, taşınmaza kamulaştırmasız olarak el atılması
neticesinde 2005 yılında açtıkları tazminat davasında 2013 yılında nihai olarak
karar verilmesine rağmen 2004 yılındaki emsal satışlar dikkate alınarak
taşınmazın değerinin belirlenmesinden yakınmışlardır. Başvurucular, hükmedilen
yasal faizin, bu süre zarfında taşınmazın değerinde meydana gelen artışı
karşılamadığını belirterek bu nedenle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
31. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan,
taşınmazın değerinin 2004 yılında yapılan emsal satışlar esas alınarak
belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
33. Başvurucular murisiyle birlikte tazminat davası açan diğer
hissedarların bir bölümü tarafından daha önce aynı olay nedeniyle bireysel
başvuruda bulunulmuştur. Anılan başvuruda da taşınmazın değerinin 2004
yılındaki emsal satışlar dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin olarak aynı
iddialar ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi söz konusu başvuruda bu iddiaları
değerlendirmiş ve 9/9/2015 tarihli kararıyla başvurucuların mülkiyet hakkının
ihlal edilmediği sonucuna ulaşmıştır (Hasan
Ünal ve diğerleri, B. No: 2013/9361, 9/9/2015, §§ 26-41).
34. Anayasa Mahkemesi, davanın açıldığı Mayıs 2004 tarihi ile
kararın verildiği Nisan 2013 tarihi arasında geçen sürede Merkez Bankası
verilerine göre enflasyon oranının %104,48, aynı sürede dava tarihi ile karar
tarihi arasında uygulanan toplam kanuni faiz oranının ise %111,26 olduğunu
tespit etmiş ve enflasyondan kaynaklanan değer kaybınının
kanuni faizle telafi edildiği sonucuna ulaşmıştır (Hasan Ünal ve diğerleri, § 39). Anayasa Mahkemesi ayrıca
başvurucuların yerel mahkemede talep etmiş oldukları maddi tazminat miktarının
tamamını aldıklarını da vurgulamıştır (Hasan
Ünal ve diğerleri, § 40). Aynı davanın tarafı olan başvurucular
yönünden Anayasa Mahkemesinin anılan kararından farklı bir sonuca ulaşılmasını
gerektirecek bir neden bulunmamaktadır.
35. Açıklanan nedenlerle taşınmaz bedelinin 2004 yılındaki emsal
satışlar dikkate alınarak belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiği şikâyeti yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkı Yönünden
36. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
38. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
40. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 9 yıl 11 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
41. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya
da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucular makul sürede yargılanma haklarının ihlali
nedeniyle 70.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Başvurucular
ayrıca taşınmazın 1.470 m²lik bölümü için 75.000 TL, taşınmaz bedelinin 2004
yılındaki emsal satışlar dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin şikâyeti
sebebiyle 200.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
44. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
45. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuların her birine ayrı aynı net 1.440 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Taşınmazın 1.470 m²lik bölümüne ilişkin olarak tazminat
hesaplanmaması şikâyeti yönünden başvurunun zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna, taşınmaz
bedelinin 2004 yılındaki emsal satışlar dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin
şikâyetle ilgili ise mülkiyet haklarının ihlal edilmediğine karar verildiğinden
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
47. Bakılan başvuru, 2014/13196 numaralı dosyada yapılan ayırma
işlemi sonucu yeni bir dosya üzerinden yürütülmüştür. 2014/13196 numaralı
bireysel başvuruda 16/2/2017 tarihinde karar verilmiştir. Anılan kararda 206,10
TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama
giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine hükmedilmiştir. Bu dosyada
2014/13196 numaralı dosyadan farklı yeni bir giderin yapılması söz konusu
olmadığından ikinci kez yargılama giderine hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Taşınmazın 1.470 m²lik bölümüne ilişkin olarak tazminat
hesaplanmamasına ilişkin iddianın zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Taşınmaz bedelinin 2004 yılındaki emsal satışlar dikkate
alınarak belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuların her birine ayrı ayrı net 1.440 TL manevi
tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.