TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
B.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/6432)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
B.K.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kısım mahpusun açık görüş (ziyaret) hakkının
sınırlandırılması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ile erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016
tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine
karar verilmiştir. OHAL süreci üçer aylık sürelerle uzatılarak 18/7/2018
tarihine kadar devam etmiştir. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı,
OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa
Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/06/2017, §§ 12-20,
47-66) kararında yer almaktadır.
9. Eski bir Cumhuriyet savcısı olan başvurucu 15 Temmuz 2016
tarihli darbe teşebbüsü sonrasında Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu iddiasıyla Konya 2.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/7/2016 tarihli kararı ile tutuklanmıştır.
10. Başvurucu, Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuş;
daha sonra 19/8/2016 tarihinde Akşehir T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz
Kurumu) nakledilmiştir.
11. Başvurucunun tutuklu bulunduğu İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem
Kurulu (İdare ve Gözlem Kurulu) 30/9/2016 tarihli kararı ile aylık açık
görüşlerin asayiş ile güvenliğin sağlanması ve kurumun yoğunluğu bakımından
(her koğuş kendi gün ve saatinde görüşmek kaydıyla) iki ayda bir yapılmasına karar vermiştir. Kararda, bu
uygulamanın 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri
Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) 5. maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendi gereğince devletin güvenliğine karşı, anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı, millî savunmaya karşı, devlet sırlarına karşı suçlardan ve
casusluk ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında
olan suçlardan hükümlü ve tutuklu olanlara yönelik olduğu belirtilmiştir.
12. İdare ve Gözlem Kurulu bu defa 13/10/2016 tarihli kararıyla,
silahlı terör örgütüne üye olmaktan (FETÖ/PDY) tutuklu ve hükümlüler için iki
ayda bir yaptırılması kararlaştırılan açık görüşün -İnfaz Kurumu, kapasitesine
göre yoğun olduğu için- asayiş ve güvenliğin sağlanması amacıyla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle
24-25-26/10/2016 tarihlerinde verilen açık görüşle birlikte karara ekli Görüş
Günü Cetveli'nde belirtilen gün ve saatlerde
yaptırılmasına karar vermiştir.
13. İdare ve Gözlem Kurulu 7/12/2016 tarihli kararında ise
silahlı terör örgütüne üye olmaktan (FETÖ/PDY) tutuklu ve hükümlüler için iki
ayda bir yaptırılması kararlaştırılan açık görüşün -İnfaz Kurumu, kapasitesine
göre yoğun olduğu için- asayiş ve güvenliğin sağlanması amacıyla yılbaşı münasebetiyle 26-27-28/12/2016
tarihlerinde verilen açık görüşle birlikte belirtilen gün ve saatlerde
yaptırılmasına karar vermiştir.
14. Başvurucu 15/12/2016 tarihinde İdare ve Gözlem Kurulunun 7/12/2016 tarihli kararına itiraz
konulu şikâyet dilekçesini İnfaz Hâkimliğine gönderilmek üzere İnfaz Kurumuna
sunmuştur. Başvurucu, dilekçesinde; olağan (rutin) açık görüş hakkı ile dinî,
millî bayramlarda ve özel günlerde (yılbaşı) tanınan görüş hakkının niteliği
itibarıyla birbirinden farklı olmasına rağmen -aynı haftaya rastlamadığı
sürece- birleştirilerek kullandırılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri
sürmüştür. Başvurucu, rutin açık görüş hakkı ile yılbaşından kaynaklanan açık
görüş hakkının -27 Aralık 2016 tarihinde kullandırılacak olması yerine- ayrı
ayrı kullandırılması için İdare ve Gözlem Kurulu kararının düzeltilmesi
talebinde bulunmuştur.
15. Akşehir İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz Hâkimliği) 20/12/2016
tarihli kararıyla şikâyetin reddine karar verilmiştir. Kararda; İnfaz Kurumu,
kapasitesine göre yoğun olduğu için ve asayiş ile güvenliğin sağlanması
amacıyla İdare ve Gözlem Kurulunun almış olduğu kararda bir isabetsizlik
bulunmadığı belirtilmiştir.
16. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliği kararına itiraz
edilmiştir. Akşehir Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 10/1/2017 tarihli
kararıyla başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Karar gerekçesinde; 15 Temmuz
darbe teşebbüsü nedeniyle yapılan soruşturmalar, gözaltı ve tutuklama işlemleri
nedeniyle İnfaz Kurumunun kapasitenin üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırmakta
olduğu, tutuklulara atılı suçlamanın niteliği ile kurumun asayişi ve tutukluyla
hükümlülerin güvenliklerinin temini bakımından mezkûr Ziyaret Yönetmeliği'ndeki
hüküm nedeniyle, alınan kararda bir usulsüzlük bulunmadığı açıklanmıştır. Diğer
yandan belli suçlardan tutuklu bulunanlar hakkında bu şekilde işlem tesisinin
masumiyet karinesinin veya ayrımcılık yasağının ihlali olarak
değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca İnfaz Kurumunca tutuklu ve
hükümlülere atfedilen suçlamalar nazara alınarak usulüne uygun tutuklama
kararıyla hürriyetleri tahdit edilmiş olan kişiler hakkında mevzuata göre tesis
edilen tedbirler nedeniyle aile hayatı ve haberleşme hakkının ihlalinden
bahsedilemeyeceği ifade edilmiştir.
17. Nihai karar 12/1/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 10/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Ayrıca başvurucu, tedbir talebinde bulunmuştur. Anayasa
Mahkemesinin 19/6/2017 tarihli kararıyla başvurucunun yaşamına ve maddi veya
manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunmadığı değerlendirilerek
tedbir talebinin karara bağlanmak üzere Bölüme gönderilmesine yer olmadığına
karar verilmiştir. Bu karar 22/6/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
20. Anayasa Mahkemesinin 5/12/2018 tarihli yazısı ile İnfaz
Kurumundan başvurucunun yaptığı tüm görüşlerin sıklığına ilişkin bilgi ve
belgeler talep edilmiştir. 11/12/2018 tarihli cevap yazısından, başvurucunun
İnfaz Kurumunda kaldığı süre zarfında7/9/2016, 15/9/2016, 26/10/2016,
27/12/2016, 5/4/2017, 3/5/2017, 17/5/2017, 7/6/2017, 29/6/2017, 5/7/2017, 7/8/2017,
4/9/2017, 5/10/2017, 26/10/2017, 9/11/2017, 7/12/2017, 28/12/2017, 4/1/2018,
8/2/2018, 7/3/2018, 4/4/2018, 9/5/2018, 16/5/2018, 6/6/2018,20/6/2018,
4/7/2018, 8/8/2018, 25/8/2018, 5/9/2018, 3/10/2018, 24/10/2018, 7/11/2018,
5/12/2018 tarihlerinde aile fertleriyle (eşi, çocukları, annesi, babası,
kardeşi, kayınbabası ve kayınvalidesi) otuz üç kez açık görüş yaptığı
anlaşılmaktadır.
21. UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden, İdare ve
Gözlem Kurulunun 8/3/2017 tarihinde aldığı karar ile mevcut durum, kurum
güvenliği ve asayiş gözönünde bulundurularak açık
görüşlerin 1/4/2017 tarihinden itibaren (her
koğuş kendi gün ve saatinde görüşmek kaydıyla) tekrar ayda bir yapılmasına karar verildiği
anlaşılmaktadır. Açık görüşlerin iki ayda bir yapılması kararının verildiği
30/9/2016 tarihi ile bu geçici uygulamanın sona erdirildiği 1/4/2017 tarihi
arasında başvurucunun 26/10/2016 ve 27/12/2016 tarihlerinde iki kez açık görüş;
12/10/2016, 9/11/2016, 23/11/2016, 7/12/2016, 21/12/2016, 4/1/2017, 18/1/2017,
1/2/2017, 15/2/2017, 22/2/2017, 1/3/2017 15/3/2017, 22/3/2017 ve 29/3/2017
tarihlerinde on dört kez kapalı görüş; yine bu zaman zarfında iki haftada bir
telefonla haberleşme hakkını kullandığı anlaşılmaktadır.
22. Öte yandan Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/4/2018
tarihli kararıyla başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesiyle mahkûmiyetine
ve hükmen tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği, davanın derdest olup
istinaf aşamasında bulunduğu anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Hükümlüyü
ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı
tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller
dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla
üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma
saatleri içinde ziyaret edilebilir...
...
(3)
Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı
ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır."
24. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
hakları" kenar
başlıklı 114. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Soruşturma ve
kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak
suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet
savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın
selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu
hususta kısıtlamalar koyabilir."
25. 5275 sayılı Kanun’un "Tutukluların
yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Bu Kanunun; yüksek
güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları,...ziyaret,
yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden
eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ
28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş
hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da
uygulanabilir."
26. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan
Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"(1) 26/9/2004 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap
Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan
suçlar,12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren
suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;
...
e) Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi
koşuluyla sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın
hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından ziyaret edilebilir. Adalet
Bakanlığı ile Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklıdır. Tutuklular
telefonla haberleşme hakkından ancak onbeş günde bir
ve bu bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere
faydalanabilirler."
27. 667 sayılı KHK, 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6749 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile onaylanmıştır. 667 sayılı
KHK'nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası 6749 sayılı Kanun'un 6. maddesinde
aynen kabul edilmiştir.
28. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Temel ilkeler" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci
fıkrasının olay tarihinde yürürlükte olan (d) bendi şöyledir:
"(d) Hükümlü ve
tutuklular, bu Yönetmelikte belirtilen yakınları ile haftada bir kez olacak
şekilde, üçü kapalı biri açık görüş olmak üzere görüşme yapabilir."
29. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Temel ilkeler" kenar
başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasına eklenen 18/8/2016 tarihli ve 29805
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
(e) bendi şöyledir:
"(e) Kurum mevcudu,
güvenliği ve düzeni dikkate alınmak suretiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan, hükümlü ve
tutuklular için ceza infaz kurumlarındaki açık görüşler idare ve gözlem kurulu
kararıyla iki ayda bir yaptırılabilir."
30. Ziyaret Yönetmeliği'nin 13/9/2017 tarihli ve 30179 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanarak değiştirilen "Temel ilkeler" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi şöyledir:
"(d) Kurum idaresinin
uygun göreceği bir hafta açık görüş, ayın diğer haftaları kapalı görüş olmak
üzere, hükümlü ve tutuklular bu Yönetmelikte belirtilen yakınları ile haftada
bir kez olacak şekilde görüşme yapabilir."
31. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret gün ve saatleri" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ziyaret günleri ve
saatleri ile bir hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısı, kurumun
fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak, kurumca belirlenir..."
32. Ziyaret
Yönetmeliği'nin "Açık görüş"
kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Açık görüş, hükümlü ve
tutuklular ile ziyaretçilerinin maddi temasına imkan
verecek şekilde, konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebildiği
ve izlenebildiği, ceza infaz kurumunun bu iş için tahsis edilmiş özel bölümünde
yapılan ziyaret ve görüşmelerdir."
33. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Bayramlarda ve özel günlerde açık görüş" kenar başlıklı
15. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklular,
Bakanlıkça uygun görülen, dinî ve milli bayramlar ile özel günlere mahsus olmak
üzere, belirlenen tarihlerde, anne, baba, eş, çocuk, torun, büyükanne,
büyükbaba ve kardeşleriyle açık görüş yapabilir.
Bakanlıkça belirlenen yakınları olmayan
hükümlü ve tutuklular, üçüncü dereceye kadar olan akrabalarından en çok üç
kişiyle görüşebilirler. ..
Bu ziyaretin, aynı haftada yapılacak kapalı
görüş ile çakışması halinde açık görüş yaptırılır..."
34. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Açık görüş yapılacak yer" kenar başlıklı 16. maddesi
şöyledir:
"Açık görüşler, ceza
infaz kurumunun oda ve eklentileri dışında, bu iş için ayrılmış özel bölümünde,
bulunmadığı takdirde, ceza infaz kurumu müdürünün uygun göreceği yerde
yaptırılır."
35. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Görüş süresi ve saatleri" kenar başlıklı 17. maddesi
şöyledir:
"Açık ziyaretler, bir
saatten fazla olmamak kaydıyla 09.00 - 17.00 saatleri
arasında yaptırılır. Ziyaret süresi, görüşmenin fiilen başladığı andan itibaren
işler."
36. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Açık görüşe ilişkin diğer konular" kenar başlıklı 18.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklu
sayısının, verilen açık görüş günü sayısına bölünmesi suretiyle, görüş gününe
kadar gruplar oluşturulur, her grubun görüş günü ve saatleri, ailelerine
bildirilmek üzere, hükümlü ve tutuklulara tebliğ edilir ve hazırlanan program
ayrıca koğuşlara ve ziyaretçilerin görebileceği uygun yerlere asılır.
Belirtilen gün ve saatler dışında görüş
yaptırılmaz, ...
Her grubun açık görüşü bittikten sonra, görüş
yerinde bulunan hükümlü ve tutuklular, görevliler nezaretinde dikkatli bir
şekilde arandıktan sonra koğuş veya odalarına götürülerek burada sayılır.
Kimlikleri, fotoğraflı belgelerle kontrol edilir, grup mevcudunun tam olduğunun
anlaşılması üzerine, ziyaretçilerin kurum dışına çıkmasına izin verilir.
Açık görüşlerde, görüş mahallinde yeteri kadar
dış güvenlik görevlisi gözlemci olarak bulundurulur...."
B. Uluslararası Hukuk
37. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile
hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
38. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel hayata
saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini
geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı güvence
altına almaktadır. Bu yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi geçen hak,
ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını
da içermektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, §
45; Oleksandr Volkov/Ukrayna,
B. No: 21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).
39. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular
Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2) BD], B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69).
40. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı
gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir ceza infaz kurumu rejimine veya
sınırlayıcı ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi
kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali
anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, §
123).
41. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi, disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına
yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip
olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu durumda
dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve
ölçülü olmalıdır (Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 25/3/1983, §§
99-105).
42. AİHM'e göre hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2), B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Ouinas/Fransa (k.k.),
B. No: 13756/88, 12/3/1990; Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, §
127). Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve düzensizliğin önlenmesi için
güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır
(Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02,
20/5/2008, § 46).
43. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı Tavsiye Kararı'nın hükümlü ve
tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:
"Dış Dünya ile İlişki
24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin
mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
2 4.2 Devam etmekte olan bir ceza
soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç
işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi
halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak
adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu
tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3.Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim
kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları
belirlemelidir.
2 4.4. Ziyaretler için yapılan düzenlemeler,
mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine
ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır.
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla
yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun
için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar. ..."
44. AİHM, tutukluların ziyaretçi alma haklarına getirilen
kısıtlamalar güvenlikle ilgili nedenlerle veya bir soruşturmanın meşru
yararlarını koruma gerekliliğiyle haklılaştırılsa da
bu amaçlara bütün tutukluların haklarını kısıtlamayan başka yollarla da
ulaşılabileceğini belirtmiş; oluşturulacak farklı tutukluluk kategorilerine
özel kısıtlamalar getirilebileceğini kabul etmiştir (Laduna/Slovakya, B. No: 318327/02, 13/12/2011, § 66; Varnas/Litvanya, B. No: 42615/06, 9/7/2013, § 119 ).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
45. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
46.Başvurucu; olağan açık görüş ile bayram ve özel günlere
mahsus açık görüşün ayrı ayrı yaptırılması yerine ve niteliği itibarıyla
birbirlerinden farklı olmalarına rağmen hukuka aykırı şekilde birleştirilerek
kullandırılması suretiyle annesi, babası, eşi ve üç çocuğu ile görüşmelerinin
sınırlandırılmasının kötü muamele yasağını, kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkını, adil yargılanma hakkını, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ve
haberleşme hürriyetini ihlal ettiğini iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu, açık
görüş hakkına açık görüşlerin iki ayda bir
yapılması şeklinde getirilen sınırlamanın diğer hükümlü ve
tutuklulardan farklı olarak sadece terör örgütü üyeliğinden tutuklu ve
hükümlülere uygulamasının ayrımcılık nedenine dayandığı iddiasıyla eşitlik ilkesinin
ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
47. Bakanlık görüşünde; 15 Temmuz 2016 tarihinde
gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sonrası 21/7/2016-19/7/2018 tarihleri arasında
OHAL uygulamasına gidilmek zorunda kalındığı, bu süreç içinde kurum mevcudu,
güvenliği ve düzeni dikkate alınmak suretiyle açık görüşlerin iki ayda bir
yapılması uygulamasının İnfaz Kurumunun 8/3/2017 tarihinde aldığı karar ile
sonlandırılarak tekrar açık görüşlerin ayda
bir yapılmasına karar verildiği ifade edilmiştir. Başvurucunun açık
görüş hakkına getirilen sınırlamanın ayrımcılık nedenine dayandığına ilişkin
kanıtlarını ortaya koyamadığı, İnfaz Hâkimliği ve Mahkemenin karar
gerekçelerinde de ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine dair herhangi bir
bulguya rastlanmadığı açıklanmıştır. Görüşte, darbe teşebbüsü sonrası yaşanan
olağanüstü şartların sıcaklığını koruduğu ve tehlikenin henüz geçmediği bu
dönemde yapılan mevzuat değişiklerine dayanılarak açık görüşlerin iki ayda bir
yapılması yönündeki uygulamanın ceza infaz kurumlarının asayiş ve güvenliğini
sağlamaya yönelik olduğu, dolayısıyla İnfaz Kurumu ve derece mahkemeleri
kararlarının keyfîlik içermediği ve takdir yetkisinin
sınırlarının aşılmadığı vurgulanmış; kamu düzeninin korunması ve güvenliğin
sağlanması amacı bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olmadığı belirtilmiştir.
48. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta önceki
iddialarını tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
49.Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Herkes ... aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz."
50. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aile, Türk toplumunun
temelidir ...
Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, ... yüksek yararına açıkça aykırı
olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir..."
51. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin merkezinde İdare ve Gözlem Kurulunun 7/12/2016 tarihli kararına
itiraz konulu dilekçesinin konusu olan (bkz. § 14) olağan açık görüş
ile bayram ve özel günlere mahsus açık görüşün birleştirilerek kullandırılması
ve bu kapsamda aile bireyleriyle ayda bir yapılabilecek açık görüşün iki ayda bir yapılması iddiası yer
aldığından buna göre bir inceleme yapılmıştır. Görüşme hakkını ortadan
kaldırmayan ve yakınlarıyla olan ilişkisini sürdürmeyi engellemeyen söz konusu
geçici tedbir mahiyetindeki uygulamanın tutukluluğa ilişkin olarak kaçınılmaz
şekilde ortaya çıkan elemin ötesinde Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
yönünden kötü muamele oluşturabilecek asgari ağırlık düzeyine ulaşmadığı
sonucuna varılarak başvurucunun iddialarının aile hayatına saygı hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
52. Diğer yandan başvurucu; diğer hükümlü ve tutuklulardan
farklı olarak terör örgütü üyeliğinden tutuklananlara açık görüş hakkının iki
ayda bir kullandırıldığını, bu şekliyle ayrımcılık yapılarak masumiyet
karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun bu iddiasının ele
alınabilmesi için başvurucu ile benzer durumdaki kişilere farklı uygulama
yapıldığının ortaya konulması gerekir. Buna göre aile hayatına saygı hakkına
getirilen kısıtlamanın bütün tutuklulara yönelik olmadığı, 6749 sayılı Kanun'un
6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen belirli kategorideki suçlardan
tutuklu bulunanları kapsadığı, bu durumun OHAL koşullarından kaynaklandığı ve
kısıtlamanın 6749 sayılı Kanun'da belirtilen suçlardan tutuklu bulunan herkese
aynı şekilde uygulandığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun da kendisi gibi aynı
suçtan tutuklu bulunan kişilere farklı uygulama yapıldığına dair bir iddiasının
bulunmadığı, diğer bir ifade ile eş değer ya da benzer konumdaki mahpuslara
imtiyazlı muamele yapıldığının kanıtlanamadığı dikkate alındığında eşitlik
ilkesi yönünden herhangi bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir (belirli
suçlardan hükümlü ve tutuklu bulunanlar yönünden telefonla haberleşme hakkının
sınırlandırılması nedeniyle haberleşme hürriyeti ve aile hayatına saygı hakkı
bağlamında benzer bir başvuruda bkz. Bayram
Sivri, B. No: 2017/34955, 3/7/2018, §§ 42-44).
53. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının
durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik,
sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan
yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak
ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar
için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
54. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Başvuru konusu olaydaki açık görüş hakkının sınırlandırılmasına ilişkin
düzenlemenin OHAL ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğu
değerlendirilmiştir.
55. Bu itibarla başvurucu hakkındaki açık görüş hakkının
sınırlandırılmasının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında
yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle sınırlamanın Anayasa'nın 13. ve
20. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek;
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı bağlamında bkz. Aydın Yavuz
ve diğerleri, §§ 193-195, 242; eğitim hakkı bağlamında bkz. Mehmet Ali Eneze, B. No: 2017/35352,
23/5/2018, § 31).
56. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci
fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında
resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin
ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine
işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme Sözleşme’nin 8. maddesi
çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını oluşturmaktadır
(Murat Atılgan, B. No: 2013/9047,
7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK],
B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
57. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların
özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda
tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır. Nitekim Avrupa Konseyi
Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında REC
(2006) 2 sayılı Tavsiye Kararı'nda da hükümlü ve tutukluların aileleri, başka
kişiler ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileri tarafından ziyaret edilmelerine
izin verilmesi gerektiği belirtilmiştir (Mehmet
Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Söz konusu tavsiye
kararında, koşulların oluşması ve gerekli görülmesi hâlinde ziyaretlere
kısıtlamalar konulabileceği ancak bu tür kısıtlamaların kabul edilebilir asgari
bir iletişime imkân tanıyacak nitelikte olması gerektiği ifade edilmiştir.
58. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile özel hayata ve aile
hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ancak
ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin tutuklu ve
hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha
geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89).
59. Öncelikle belirtilmelidir ki somut olayda başvurucunun aile
fertleriyle görüştürülmesinin engellendiğine ilişkin herhangi bir iddiası
bulunmamaktadır. Başvurucunun şikâyeti, olağan açık görüş ile bayram ve özel
günlere ilişkin açık görüşün birleştirilmesi vebu
kapsamda açık görüş hakkının iki ayda bir olacak şekilde belirlenmesi nedeniyle
ailesini daha sık göremediği iddiasına dayanmaktadır.
60. Belirli suçlardan hükümlü ve tutuklular için açık görüş
hakkının İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla sınırlandırılması aile hayatına
saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır.
61. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu
sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya
uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin
gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, §
49).
62. 5275 sayılı Kanun'un 83. maddesinde, görüşlere ilişkin koşul
ve süreler genel kural olarak belirtilip Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle
kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılacağı; 114. maddesinde de
soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutukluların kurumun bu husustaki genel
düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilecekleri düzenlenmiştir. Diğer
yandan 667 sayılı KHK'nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendinde
yer alan hüküm doğrultusunda OHAL'in devamı süresince
belirtilen suçlardan tutuklu olanların ziyaret edilmeleri hakkındaki
düzenlemede Bakanlık ile Cumhuriyet başsavcılığının yetkilerinin saklı
bulunduğu belirtilmiştir. 667 sayılı KHK, 6749 sayılı Kanun ile onaylanmış ve
KHK'nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası 6749 sayılı Kanun'un 6. maddesinde
aynen kabul edilmiştir. Bu kapsamda Bakanlık tarafından hazırlanan Ziyaret
Yönetmeliği'nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde, 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda tanımlanan bir kısım suç ile 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun kapsamına giren suçlardan
hükümlü ve tutuklular için ceza infaz kurumlarındaki açık görüşlerin idare ve
gözlem kurulu kararıyla sınırlandırılabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu
durumda 3713 sayılı Kanun kapsamındaki suçlardan tutuklu olan başvurucuya
anılan yasal düzenlemelerin uygulandığı ve bu düzenlemelerin kanunla sınırlama koşulunu karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
63. Öte yandan isnat edilen suçların ağırlığına göre tutuklu ve
hükümlülere tanınan birtakım hak ve imkânların farklılaşması doğaldır. 3713
sayılı Kanun kapsamına giren suçların ağırlığı, devam eden OHAL koşulları,
İnfaz Kurumunun mevcudu ile personel sayısı dikkate alındığında kamu düzeni ve
İnfaz Kurumu güvenliğini sağlama amacıyla bir kısım suçtan tutuklu olanlar için
açık görüş hakkının sınırlandırılmasının meşru amaç taşıma koşulunu karşıladığı
değerlendirilmiştir.
64. Hükümlü ve tutukluların ziyaret hakkı değerlendirilirken
ceza infaz kurumlarının güvenliğinin, düzeninin sağlanması ile hükümlü ve
tutukluların dış dünyayla iletişim kurmaları, sosyalleşmeleri suretiyle
iyileştirilmesi ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması gerekir (Mehmet Zahit Şahin, § 62).
65. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelerin
makul nedenleri somut olayın tüm koşulları çerçevesinde olaya özgü olgu ve
bilgilerle gerekçelendirilmelidir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede
kişinin itham edildiği suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması
gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin,
§ 63). Bu durumda başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin aile hayatına saygı hakkının
kısıtlanması bakımından demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük
ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup
koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit Şahin,
§ 64; Ahmet Temiz, B. No:
2013/1822, 20/5/2015, § 68).
66. Terör örgütü üyeliği suçlamasıyla tutuklu olan başvurucu, 6749
sayılı Kanun ile onaylanan 667 sayılı KHK'nın 6. maddesinde tahdidi olarak
sayılan aile fertleri ile mevzuatta açıkça öngörülen koşullarda
görüşebilmektedir. Başvuruda, bunun aksine herhangi bir iddia ve tespit
bulunmamaktadır. Başvurucu bu görüşmelerini -sıklığı önceden belirlenen
aralıklarda- kapalı ya da açık şekilde yapabilmektedir.
67. Ziyaret Yönetmeliği'nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendine göre yapılan kısıtlamanın (iki ayda bir açık görüş) suç temelinde
yapıldığı, aynı Yönetmelik'in 10. maddesinde de ziyaret günleri ve saatleri ile
hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısının kurumun fiziki yapısı
ve kapasitesi dikkate alınarak ilgili infaz kurumlarınca belirleneceği
düzenlenmiştir. Söz konusu sınırlamanın yalnızca açık görüş hakkına yönelik
olduğu ve bu kısıtlamada esas alınan hususun İnfaz Kurumunun disiplini ve
güvenliği olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan 15 Temmuz 2016 tarihli darbe
teşebbüsü sonrası terör örgütüyle ilgili soruşturma ve kovuşturmalar nedeniyle
artan tutuklu sayısına rağmen personel sayısının azalması dikkate alındığında,
infaz kurumlarında ziyaretçilere yönelik alınan tedbirlerin ve geçici
sınırlandırmaların olağanüstü koşulardan doğan acil bir ihtiyaç olarak ortaya
çıktığı görülmektedir.
68. Geçici tedbir niteliğindeki açık görüş hakkının
sınırlandırıldığı bir dönemde -açık görüşlerin iki
ayda bir yapılması kararının alındığı 30/9/2016 tarihi ile 10/2/2017
bireysel başvuru tarihi arasında- başvurucunun iki kez açık görüş ve sekiz kez
de kapalı görüş hakkını kullanarak eşi, çocukları, annesi ve babası ile
görüşebildiği; dolayısıyla aile fertleriyle doğrudan temasını sürdürme
imkânından yararlandığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda silahlı terör örgütüne üye
olmak suçundan tutuklanan başvurucuya iki ayda bir açık görüş hakkı
tanınmasının, diğer bir ifade ile açık görüş hakkına getirilen sınırlamanın
gerekliliğinin doğal sonucu olarak olağan açık görüş hakkı ile bayram ve özel
günlere mahsus açık görüşün birleştirilerek kullandırılmasının görüş hakkını
ortadan kaldırmayan geçici bir tedbir olması ve yakınlarıyla temasını
sürdürebilecek şekilde uygulandığı hususları gözetildiğinde makul olduğu
değerlendirilmektedir.
69. Tüm bu hususlar gözönüne
alındığında OHAL koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı
ile İnfaz Kurumu güvenliğini sağlama amaçları doğrultusunda -isnat edilen suçun
ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin
sürdürülmesini engellemeyen açık görüş hakkının sınırlandırılması şeklindeki
söz konusu müdahalede, kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile
başvurucunun bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik
toplumda gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu
sonucuna varılmıştır.
70. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan
başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
71. Buna göre başvurucunun aile hayatına saygı hakkı kapsamında
yapılan müdahalenin Anayasa'da bu hakka dair (13. ve 20. maddelerde) yer alan
güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde
yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.